Seçimin sonucunu 25 kuruş mu belirleyecek? Sıkılmış limon belirleyici olmuştu da…

18
Reklam

Seçimlere giderken şu aşamada aklımda tek bir soru var: 31 Mart günü vaktiyle ‘yüzen-gezen oylar’ diye tabir edilen herhangi bir partiye sadakatle bağlı olmayan seçmenlerin kanaatlerini 25 kuruşluk poşetle ilgili uygulama belirler mi?
AK Parti hükümetinin 10 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe soktuğu pazarlarda ve marketlerde kullanılan poşetlerin 25 kuruş bedele bağlanmasına dair yasa maddesi titizlikle uygulanıyor.
Marketler müşterileri tarafından satın alınan malları içine yerleştirdikleri poşetler için poşet başına 25 kuruş ek ücret alıyor…
Bu da seçim öncesi AK Parti’ye de oy verebilecek seçmen üzerinde olumsuz bir etkiye yol açıyor.
“25 kuruşun ne değeri var?” deyip geçmeyin; zaten fiyatların el yaktığı günümüz ortamında, marketlerden bazen 5 hatta 10 poşetlik toplu alışveriş yapıldığı düşünülürse, tüketiciye bayağı bir ek masraf yüklüyor bu uygulama.
Homurtular AK Parti yönetimine ulaşmışa benziyor.
Dün bunun iki örneği görüldü. Önce, çevre ve şehircilik bakanlığı, pazarlar ve marketlerde çok kullanımlık torba ve file gibi malzemelerin bulundurulması görevini bir genelgeyle belediyelere yükledi. Ardından da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçim kampanyası sırasında partisinin milyonlarca bez torba ve fileyi promosyon olarak dağıtacağını ‘müjdeledi’.
Basit gibi görünen, muhtemelen oy kazandıracağı düşüncesiyle getirilen bir uygulama AK Parti için bu seçimde ciddi bir sorun haline geleceğe benziyor.
Çağdaş propaganda ve reklam tekniklerini en başarılı biçimde uygulayan parti hiç kuşkusuz AK Parti’dir. Gazete ve televizyon reklamları yanında duvar afişleri, posterler, bayraklar gibi pek çok propaganda malzemesi AK Parti ile birlikte daha fazla ve yaygın kullanım kazandı.
Sosyal medyayı da kullanıyor AK Parti.
Ancak AK Parti’nin 2015 sonrası seçim kampanyalarında öncesinde olmadığı kadar bir dağınıklık da fark ediliyor.
Daha önce söylem ve uygulama birliği vardı propaganda stratejilerinde, son zamanlarda söylem ile reklamlar arasında bir kopukluk kendini belli etmeye başladı.
Poşet konusu bunlardan biri.
Uygulamaya başlamak için bir yerel seçim öncesini seçmek kadar yanlış bir adım olamazdı.
Yerel seçimlerin kendine özel şartları var; kampanyaların da o şartlara uyacak biçimde tasarlanıp yürütülmesi gerekiyor.

Etkili reklam: Limon gibi sıkılmayın

Erdal İnönü‘nün genel başkanlığını üstlendiği SHP’nin 1987 genel seçiminde yürüttüğü ‘limonlu’ reklam kampanyası ünlüdür.
İstanbul’da kamuoyu araştırmalarında bayağı önde gittiği görülen ANAP’lı Bedrettin Dalan‘ın koltuğunu SHP’li Nurettin Sözen‘e kaptırmasında 1989 yerel seçiminde de devam ettirilen o reklam kampanyasının büyük rolü vardı.
SHP parmakları arasına aldığı bir yarım limonu sıkan el resmine eşlik eden şu duyuruyu gazete sayfalarına taşımıştı o seçimde: “Sosyaldemokrat Halkçı Parti halkımıza soruyor: Beş yıl daha bir limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı?”
SHP’nin bu reklam atağına karşılık, ANAP da, 1989 yerel seçiminde, koltuğa sımsıkı bağlı, elini kolunu oynatamayan bir yönetici fotoğrafı eşliğinde, ülkeyi yöneten iktidarla eşgüdüm halinde olmayacak bir belediyenin başarısızlığa uğrayacağı mesajını seçmene iletti.
Limonun seçmen üzerinde çok daha etkili olduğu sandık sonuçlarından görüldü.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun şimdilerde kampanyasını yürütecek ekibe “1987’nin limonlu reklamı gibi” talimatı verdiği kulaklara geliyor.
Tayyip Erdoğan‘ın sandıktan İstanbul’a belediye başkanı olarak çıktığı 1994 yerel seçiminde, Refah Partisi, tarihinde ilk kez herkesin dikkatini çeken bir kampanya yürütmüş, her kesimi temsil eden kişi fotoğraflarının yer aldığı duvar afişlerinden dışlayıcı değil kapsayıcı olunacağı mesajları verilmiş, adayları da daha önce önünden bile geçmekten çekindikleri yerlerde boy göstermeye başlamıştı.
File de ilk kez Necmettin Erbakan tarafından kullanılan bir görsel malzemeydi. Merhum Erbakan, bir basın toplantısına, içinde evlerin temel ihtiyaç malzemeleri bulunan bir fileyle çıkarak hayat pahalılığını gündeme taşımıştı.
Yıllar sonra yeniden file dönemine dönülmesi de ilginç.
İnsanlar ekonomik mesajlardan etkileniyorlar.
Muhalefet partileri poşet konusunu sıcak tutmak hatta belki kampanya reklamlarında kullanmak isteyebilir. [Cumhurbaşkanının milyonlarca file promosyonu yapacaklarını açıkladığı konuşmasında böyle bir beklentiye sahip olduğuna dair bir cümle de var.]
AK Parti önümüzdeki iki ay boyunca 25 kuruşluk plastik poşet konusunun gündemde olacağı bir seçim kampanyası yürütmeye kararlı görünüyor. Uygulamayı hiç başlatmasa veya yanlışlığı fark edince seçim sonrasına ertelese daha akıllıca davranmış olurdu; etkiyi azaltmak için milyonlarca bez torba ve file dağıtmayı göze alması ve belediyelerini bu konuda tedbir almakla görevlendirmesi, konuyu sıcak tutmaktan başka bir işe yaramayabilir.
Galiba bu seçimlerin en önemli konusu 25 kuruşluk poşet uygulaması olacak.
ΩΩΩΩ

Reklam

18 YORUMLAR

  1. Fehmi Bey,doğruları her zaman dile getirdiğiniz için, bizi doğru bililendirdiğiniz size çok teşekkür ediyoruz. Kaleminize, elinize, yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız.

  2. 25 Kuruş değil
    2019 belediye seçimlerini belirleyecek hususlar şunlardır; Dolar’ın değeri, enflasyon, faizin sebep olduğu işsizliktir.
    İki yakınımla beraberdik. Biri marangozhanede çalışıyor, diğeri bir avukatın yazıhanesinde çalışıyor. Marangozhanede çalışan “15 marangoz kahvehanede akşama kadar boş oturuyoruz. Daha önce o saatlerde 1 marangoz bile oturmazdı.” diyor. Erdoğan’a saldırıyor. Diğeri ise “Bizim işimiz çok iyi şimdi 3 avukat daha işe aldık. Dördüncüsünü de arıyoruz. Bizim işimiz icra.” diyor.
    Bu seçimin sonucunu bunlar belirleyecek. Henüz marangozlardaki işsizlik halka ulaşmış değil. Seçime kadar AK Parti bu işsizliği durdurursa o kazanır. Durduramazsa kaybeder.
    İşsizliğe son vermesi için fazla bir şeye gerek yoktur.
    Akevler’in uyguladığı altın bonosu önerisini kabul etmesi ve altın bonosu üzerinden uygun iş yerlerini kredilendirmesi gerekir. Ödeme TL ile yapılacak, borçlanma ise altın bonosu üzerinden yapılacak.
    İkinci önemli husus, tüm mallarını altın bonosu üzerinden devlet alacak, Türk halkını bir anda icradan kurtaracak. Devlet varlıklara el koyacak ama ellerinden almayacak herkes o varlıklarda oturabilecek ve işletmesini yapacaktır. Yani yararlanma mülkiyeti devletin, işletme mülkiyeti ise şimdiki maliklerin olacaktır.
    Bunun için Başkanlık kararnamesi yeterlidir. Bu yazımı Gürsoy Erol’a ulaştırma Reşat Erol’un, Cumhurbaşkanı’na ulaştırma ise Gürsoy Erol’e düşer. Gaye AK Parti’nin kazanması değil gaye ülkenin istikrara kavuşmasıdır.

  3. Aylardır takip ettiğim bir blog ve böyle düşüncelere yer verdikçede takip edeceğim. Görüşlerimizi aydınlatıyorsunuz helal olsun

  4. Evet, vatandaşı sıkılacak limon olarak gören kafanın belediyeleri ele geçirince hangi sebze gibi oyduğunu da görmüştük iskide:)))

  5. Bizim milletimiz bir tuhaftır…
    Sağnak sağnak yağan zamları….
    AKP nin gayet eşitsiz şartlarda seçime gidişini… (Örnek: Meclis başkanı istifa etmem diyor)
    Devlet imkanlarını, yasak olmasına rağmen sonuna kadar kullanılmasını…
    Özelleştirilen Tank Palet Fabrikasını, Şeker fabrikalarını ve diğerlerini…
    Köprü ve otoyol zamlarını…
    Sİnyalizasyon olmadığı için Tren kazasında ölenleri…
    Denetlenmediği için Trenin geçişi sırasında çöken yol yüzünden ölenleri…
    Yine denetleme olmadığı için ölen 301 madenciyi…. (Daha hangisini sayayım?)
    filan hiç nazarı itibara almaz…
    Ama 25 kuruşluk poşete kafayı takar.
    Eh… Dilerim milletimiz, AKP yi 25 kuruşluk poşete koyup partiler çöplüğüne atar..

    • Adamım, her milletin bazı tuhaflıkları olabilir, bitek bizim değil yani:) ne diyordu 15 temmuzda yürüyen vatandaşın elindeki pankartta: “ev kira ama vatan bizim!” Söğüşlenecek banka kredisi ya da ballı devlet ihalesi kalmayınca takımı taklavatı satıp yurtdışına sıvışanlara, 1dolarlık iyi eğitim almış çemişlere tuhaf gelebilir ama böyle; bu vatan bizim:)))

  6. 25 Kuruşa alınan poşet çevreyi kırletmiyormu ? Her türlü poşetin yasaklanması gerekir.Marketlerde maliyetine file ya da bez çanta satışı yapılmalıdır.Bütün gıda maddeleri ve su kapları geridönüşümlü cam kaplarda satılma
    zorunluluğu olmalı.Marketler kullanılmış cam kapları belli bedel mukabili almak zorunda olmalı.
    Bu sayede sıfır atık oluşması sağlanarak % 100 geridönüşüm sağlanmalıdır
    Bu konuda hem iktidar hemde muhalefet sayın KORU demogoji yaparak sınıfta kalmıştır.

    • Konu çevre kirliliğini önlemekse Naylon Poşet tamamen yasaklanmalı! Gerisi teferruattır.

  7. Bugün sosyal medya hesabımdan ”Yaşasın! Artık poşete para ödemeyeceğiz. Ak Parti file ve pazar torbası dağıtarak bizi ”poşete para ödeme” derdinden kurtaracak.” diye bir paylaşımda bulundum.
    Vefalı olmak gerek değil mi? Bu mali yükten! bizi kurtardığı için biz de vefakar davranıp, yerel seçimlerde oyumuzu Ak Parti adayından yana kullanmalıyız(!)
    Düşünüyorum da; bu pazar filesi ve torbası için ödenecek meblağ, kimin hanesine gider olarak yazılacak?
    Tabi ki halkın. İşte böyle her bir uygulamanın bedelini halka ödeten bir döngü içerisinde dönüp dönüp duruyoruz.
    Poşete gelinceye kadar çevre kirliliğine neden olan öyle yüzlerce materyal var ki, seçim öncesi böyle bir uygulamaya gitmesi işin tuzu biberi oldu.
    Hayat pahalılığının zirve yaptığı, enflasyonun çift haneli rakamlara ulaştığı bu ortamda, üstüne enerji dağıtım firmalarının faturalara ekstra bedeller tahakkuk ettirmesi üzerine alışveriş poşetlerinin paralı olmasını, iktidar, kripto falancalar ile açıklamaya başlarsa şaşmam.
    Bir yolunu bulup seçim promosyonu olarak milyonlarca file ve pazar torbasını halka dağıtacak olan iktidar, poşet yanlışını bertaraf etmede yine cin fikirli olduğunu göstermiş oldu.
    Ak Parti tabanı bunu hoş karşılayabilir belki, ama ittifakın diğer kanadı MHP seçmeni buna ne diyecek?
    Yada ”gezer yüzer” oy sahipleri…
    Seçimde, vefalı mı davranacak, vefasızca mı?

  8. SÖYLEDİM TEKRAR SÖYLÜYORUM:TÜM GİDA MADDELERİ KİMYASALLARLA ÜRETİLİP KANSOREJEN KAPLARDA AMBALAJLANIRKEN DIŞ POŞET UYGULAMASI EYYY AMERİK DEYİP BOP BAŞKANLIĞINI SÜRDÜRMEYE BENZİYOR.25 YILDIR İSTANBULU YÖNETEN BAŞKASI İMİŞ GİBİ 31 MARTTA İSTANBULU KURTARACAKMIŞ GİBİ BİR KOMEDİYE İNANMAMIZI BEKLEYENLER..ARTIK YUTMUYORUZ…SAMİYYETTEN UZAK …TOPLUMU İLAÇ FİRMALARI VE HASTANELERE SERMAYE YAPAN BU UYGULAMALARI KAPATMAYA DEĞİL GÖLGELEMEY BİLE YETMEZ BU POŞET UYGULAMASI…YETTİ ARTIK…

  9. Sinek küçük mide bulandırır.
    Kavakçı atamaları ki doğru ama tepiyor.
    Poşet geç kalınmış ve bahsettiğiniz üzere zamansız.
    Halk bunları bahane ederek kibir, enaniyet, gösteriş ile hesaplaşacak
    Arda bile el üstünde tutulurken ve Barcelına da sahaya çıktığında dua lar edilir iken oysa şimdi tribünlerde koro halinde küfür yiyor. Neden enaniyet, kibir ve gösteriş başarıyı, kabiliyeti gölgede bırakıyor.
    Saygılar.

  10. seçimi 25 kuruşluk poşetler belirlemeyecek. Seçimi Köprüler, tüneller, hava yolları, Elektrik faturaları, Doğal gaz faturaları, İŞSİZLER ve emekliler belirleyecektir. Keşke poşetlere verilen tepkinin yarısını Elektrik dağıtım bedeline karşı verilseydi. 200 TL enerji tüketiyorum extra 160 TL dağıtım bedeli ödüyorum. Bu bir soygundur. Bu Ülkede ne özelleştirildi ise; çöküş sürecine girmiştir. Şeker pancarı fabrikaları, Türk telekom ve Elektrik şirketleri gibi….
    Artık gerçekten halkın bu duruma dur demesi gerekiyor. en azından bir uyarı niteliğinde olsun. Konut yapı En çok Ak Parti döneminde tavan yaptı; sanki Cumhurbaşkanı ilk kez seçime giriyormuş gibi konuşuyor. İstanbullu betonlaştıran Ak Partinin kendisidir.
    SAYGILAR SEVGİLER

  11. Ah o kapitalizm nelere kadirdir tüketimi çıldırtıp milleti laylon poşet manyağı yapar da sonra poşetini elinden alıp aptala çevirir.
    Ah o kapitalizm nelere kadirdir üretmeyen cahilliğini feraset zannedip övünen bir kitleyi ayfun meraklısı yapar da, sonra ayfun markasını batırıp aklını başından alır.
    Ah o kapitalizm nelere kadirdir soğanı üreterek değil döverek ucuzlatacağını zanneden gayretli bir bürokratlar kitlesi ile memleket yönettirir.
    Ah o kapitalizm nelere kadirdir faiz haramdır diyen bir iktidarı faizci ve kredi kartı müptelası kitlesi ile avm kolik yapar da asgari ödemesini yapamayacak duruma gelince Allah’ın ayetini hatırlatır.
    ”İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.”
    ”Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir.”
    ”Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.” Necm 39-41

    • Avm lerden ne istiyorsun bilader? Kira sözleşmeleri de sabit kurdan ya da tl üzerinden yapılıyor artık, ne faizinden bahsediyorsun!

  12. Aslinda Erdoğan bir genelgede ÇOBANLARIN oy kullanmasını yasaklanmasi için yayinlasa veya emir verse iyi olur!!!! Çünkü TC anayasasina ve BMM kanunlarina göre birine ÇOBAN demek ağir hakaretden sayildiğindan dolayi en az 5 yil hapis cezasına çarptiriliyor.
    Bizde bundan sonra ağzimiza fermuar vuralım ve birdahada, Çoban salatasi, Çoban kavurmasi, gibi yiyeceklerinde isimlerini değiştirelim veya yapmiyalin, yoksa Abdüllatif Şenere in başına gelen bizimde başimiza gelir.
    Sağolsun A.Şener Twitter hesabından, duyurduda bizlerin haberi oldu yoksa nerden bile bilirdik.
    ŞENERİ Okiyalim!
    “Erdoğan’a “çoban” dedim, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten Meclis’e fezleke gönderdiler. 4-5 yıl hapsim istenecek belli. Halbuki kendisi, “Ben de bir çobanım” demişti. Ve de, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Demirel’e, 40 yıl boyunca milyonlarca kişi “Çoban Sülo” demişti, ama hiçbiri hakkında dava açılmamıştı”
    Abdüllatif Şener, 31 Ekim 2017’de Twitter üzerinden paylaştığı mesajda “Artık yönetim, çoban-sürü ilişkisine döndü” demişti.
    Acaba Erdoğan şu konuşmasinda hasta falanmidi yoksa ÇOBANLARA işimi düşmüştüde ondanmi! 14 Kasım 2016’da, “Çobanlık deyip hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım. Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsunuz buyuruyor Peygamberimiz” diye konuşmuştu.?
    Şimdi Erdoğan! ABD deki Çobani yoğurt fabrikasi sahibini de Trumpdan isterse şaşirmamak gerek.
    Çobanin! saf,dürust, ve merhanetli anlaminda bir kelime.
    Çoban duasi linki
    2Fdini-hikayeler%2Fcobanin-duasi.ht

    • Eh tabi, çerkez olsun da isterse çoban olsun değil mi? Latif abi dediyse öyledir nurdan teyze:) çobanin: sığırtmaç demektir…

  13. plastik kullanmamaya dikkat ederim.
    hele insanların ahşap olanları söküp laminant döşemesine, pencerelerini çıkarıp penler taktırmasına, mutfaklarında plastik dolaplar ve eşyalar kullanmasına şaşarım. hele pamuk yerine polyester giysi alınmasına hayret ederim.
    plastik poşetlerin doğada bozulmaları için gereken süre denizde 400 yıl iken, karada 800 yıl. Bu bozulma sırasındaysa zaten tüm zararlı materyaller toprak ve suya geçiyor. plastik poşetlerin üretiminde termoplastik olarak adlandırılan petrol türevli polietilen kullanılıyor ki bu da çevre ve insan sağlığını büyük ölçüde tehdit ediyor.poşetlerin imhası sırasında açığa çıkan gazlar da, en az poşetlerin kullanımı kadar çevreye zarar veriyor. Aniden gerçekleşen orman yangınlarının sebepleri arasında dahi plastik poşetler var. Çevreye atılan bu poşetlerin şeffaf olanları sera etkisi yaparak ısıyı emiyor ve orman yangınlarına sebebiyet veriyor.
    Zararları oldukça fazla olmasına rağmen ya poşet kullanımında bilinçsizce hareket ediyor ya da bu zararlara umursamaz bir şekilde yaklaşıyoruz, zararlarla mücadele etmek yerine onlarla yaşamayı seçiyoruz. dünya genelinde 30 ülkeden fazlasında poşet yasağı var ya da kullanımı ücretli. ülkemizde kişi başı yıllık poşet tüketim miktarı 400 adetten fazla, getirilen ücretli uygulama ile bu miktarın 90 adete düşürülmesi hedefleniyor.
    şimdi bu yanlış bir şey mi???
    değil elbette.
    kim karşı çıkıyor peki???
    muhalefet elbette.
    bizde bir muhalefet aklı var ki her ne yapılırsa doğru- yanlış, iyi-kötü fark etmez hem de hiç önem arz etmez karşı çıkalım der. aklı selim bir muhalefetimiz olsa uygulamaya karşı çıkarak değil yetersiz bularak muhalefet eder. heyhat nerde bu basiret…plastik kullanımı ile sadece poşette değil, plastiğin kullanıldığı her alanda mücadele edilmesi gerekirken, gıdanın , suyun bile plastikten çıkarılması için iktidara kendimizin çocuklarımızın sağlığı adına, geleceği için baskı yapılması gerekirken, bu uygulamaya evet ama yetmez dememiz gerekirken muhalefet etmek, siyasi malzeme aracı olarak karşı çıkmak ancak bize özgü bir muhalefet aklıyla açıklanabilir zaten. bu durumda kimsenin zaten üzüm yeme niyeti yok denebilir, amaç bağcıyı dövmek,
    öyleyse böyle bir anlayışı neden iktidara taşıyalım???
    plastik poşet kullanımını azaltmaya yönelik uygulamalara bile karşı olabilen bir muhalefetimiz var.
    bu ülkede ciddi bir muhalefet sorunumuz var.
    çok ciddi.

    • Didem hanım, durumu gayet güzel özetlemişsiniz; nitelikli paylaşımınız için çok teşekürler! Böyle şaşkın ördek misali bir muhalefetle daha ne yapılabilir bilmiyorum gerçekten:( dm ve fetö muhipleri de yok piyasada; seçime kadar fazla ortalıkta dolaşmayın gibi bi talimat mı aldılar nedir? Dikkat ederseniz dış güçler de sanki önceki seçimlerdeki kadar homurdanmıyorlar türkiyeye karşı… Abuk sabuk yorumsular döşenen ne dediği belirsiz bikaç zombiden başka da kimsecikler yok ortalıkta:)

Yoruma kapalı.