Seçim ve altı adımda ulaşılan bağlar.. Biraz karışık, ama iyi bilinen bir kuramla irtibatlı 31 Mart seçimi…

43
Reklam

Dünyada -hatta Türkiye’de de- ele alınmayı bekleyen konu mu yok? Çook. ABD’de, Avrupa’da, Ortadoğu’da, Orta Asya’da meydana gelen her gelişme ya doğrudan ya da dolaylı olarak ülkemizi ilgilendiriyor. Hatta Yeni Zelanda’da bile… Dünyanın değişik yerlerinde meydana gelen ve ilgi göstermemi bekleyen konu çok da Türkiye’de de “Hiç durma beni yaz” diye dikkatimi çekmeye çalışan konu sayısı da az değil…

Ancak seçime birkaç gün kalmışken başka bir konuyu gündeme taşımam herhalde beklenmemeli.

Pazar günü yapılacak seçimi yerel olmaktan çıkarıp ‘beka sorunu’ ile irtibatlayan ve böylece onu son dönemlerin ‘en kritik seçimi’ haline getiren ben değilim.

Bana sorsalardı, sonuçta insanların yaşadıkları çevreyi -muhtarlar dolayısıyla mahallelerini, belediye başkan ve üyelikleri sebebiyle ilçe veya illerini- kimin yöneteceğini belirleyecekleri bir seçimde kampanya düzenlemek için geçerli bir sebep görmediğimi parti yöneticilerine söylerdim.

Sonuçta partiler her seçim bölgesinde o bölgede yaşayan insanların yakından-uzaktan tanıdıkları adaylarla ortaya çıkar, seçmen de hangi aday/lar/ın talip oldukları görevi daha iyi yapacağına inanıyorlarsa oylarını o kişi/ler için kullanırlar.

Ülkelerin çoğunda yerel seçimler hemen hiç gürültüsüz olur biter.

Yerel seçim oldu mu bize genel seçim

Ancak bizde bu defa pek öyle olmadı.

Reklam

Önce başta Ankara, İzmir ve İstanbul olmak üzere bazı kentlere iktidar cephesi (AK Parti ve MHP) tarafından dışarıdan aday ithal edildi. Biri başbakanlık yapmış ve TBMM başkanı olmuş, diğer ikisi bakanlık koltuklarını doldurmuş isimler…

Eh, onların aday gösterildikleri kentin insanlarını tanıyıp kendilerini tanıtmaları, onları aday gösterenlerin de böyle bir tercihte neden bulunduklarını anlatmaları gerekiyor…

Yerel seçimde kazanmak ve kaybetmenin ülkede iktidar değişikliğine yol açması herhalde düşünülemez. O, bir genel seçim sonucunun yol açabileceği bir gelişme. Hatta 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında yaşandığı üzere, genel seçimi kaybetmek bile, bizim ülkemizde iktidardan düşmeyi gerektirmiyor. Ufak tefek siyasi atraksiyonlarla seçimi yenileme kararı alındı 7 Haziran sonrasında ve üzerinden altı ay bile geçmeden gidilen yeni seçimle iktidarın takviyesi sağlanabildi.

Durum genel seçimde bile bu iken, iktidar cephesi, 31 Mart günü gidilecek seçimi kendileri için “Ya herro, ya merro” kıvamına getirmeyi tercih etti. Hatta daha da ileriye giderek, kaybı durumunda ülkenin güvenliğinin tehlikeye düşebileceği eksenli bir ‘beka’ tartışması başlattı.

Kampanyanın fazlaca önemsenmediği fark edilince, istihbarat amacıyla toplandığı anlaşılan bilgi notları, medya aracılığıyla seçim piyasasına sürülerek, ‘beka’ tezine mama haline getirilebildi.

Güle oynaya gitmeyi umduğumuz sandığa korka korka gidebileceğiz. Attığımız oylar toplamda iktidar cephesinin arzuladığından daha aşağıda kalır ve hele önem verilen büyük kentlerin belediye başkanlıkları muhalif adaylar tarafından kazanılırsa, bu sonucu doğuranlar olarak ‘teröristlere yardımcı olmak’ suçlamasına muhatap hale gelmek de mümkün…

Biliyorsunuz, bir süredir, ‘terörist olmak’ için bir terör örgütüyle doğrudan ilişkili olmak gerekmiyor ülkemizde; herhangi bir kişi Batı’da bazı çevrelerce çok iyi bilinen ‘altı derecede ayrılık’ (‘six degree of separation’ deniyor bu kabule) kuramını andırırcasına kolayca ‘terörist’ yaftasını yiyebiliyor.

[Kurama göre, yeryüzündeki herhangi bir kimse yine yeryüzündeki bir başka kimseyle arada sayıları beşten fazla olmayan tanışlarla irtibatlı olabiliyor. Sadece altı adımda herkes herkesle irtibatlı. Kuramı ilk telaffuz eden 1929 yılında Macar Frigyes Karinthhy olmuş, ondan sonra MIT üniversitesinden ve IBM’den önemli isimler matematiksel olarak kuramın doğruluğunu kanıtlamaya çalışmış, işin içine deneyleriyle sosyologlar da girmiş, bu arada tez tiyatro eserleri ve filmlerde de konu edilmiş… Ben de zaten bu kuramı aynı adı taşıyan 1993 tarihli bir Amerikan filmi sayesinde öğrendim. Merak edenler konuyla ilgili açıklayıcıbir yazıya ve bayağı merak gıdıklayan filmle ilgili bilgiye göz atabilirler.]

Reklam

Herkes herkesle irtibatlı olabiliyor dünyamızda.

Seçime ‘hayati’ denildiği için hayati sonuç doğarsa…

Lafı uzatmayayım, meramım, bu seçimin herhangi bir yerel seçim olmadığı ve bu noktaya partilerin tavrı sebebiyle geldiğimiz; özellikle de iktidar cephesini oluşturan partilerin…

Konunun burasında sorulacak sorular var: Acaba seçmenler çevrelerinin yöneticilerini seçmekten çok öte bir görevin sahibi olduklarının farkındalar mı ve farkındaysalar bu onların umurunda mı? Farkına varıp bu yeni durumu önemseyenler iktidar cephesinin beklediği gibi mi yaklaşacaklar seçime yoksa tam tersine ellerine geçen ders verme amaçlı bir fırsat olarak mı bunu değerlendirecekler?

Hangisi?

Soruların cevabı hayati önemde.

Görüyorsunuz, yazımın sonunda ben de aslında çok daha basit bir sonuca yol açabilecek 31 Mart seçiminin ‘hayati önemde’ olduğu kanaatine varmış oldum.

Bunun için altı adım bile gerekmedi.

ΩΩΩΩ

Reklam

43 YORUMLAR

  1. Gün geçmiyor ki türkiye düşmanları türlü türlü fitne fesat ile memleket aleyhinde veya devlet yöneticilerimize yönelik utanmazca iftiralar ve saldırılarda bulunmamış olsunlar. Ağızlarından köpükler saçarak milletimizin maddi ve manevi tüm değerlerine hakaret ve küfürler eşliğinde dil uzatan bu ahlak fukarası asalak sürüsüne acımaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Her ne kadar dilimiz döndüğünce kendilerini tuttukları hıyaneti vataniyye yolundan hakimiyeti milliye yoluna çevirmeye çalışsak da, ebucehilce bir newrotik inatla; civanmert türk milletine doymak bilmez bir iştahla vurmaya, karalar çalmaya devam ediyorlar. Kimisi milletimizin seçme ve seçilme hakkından rahatsız, kimisi devletimizin uluslararası arenada dik duruşundan muzdarip, kimisi de ekonomik krizlerin içine yuvarlanamayışımızdan şikayetçi..! Nihayet değişik kisveler ve söylemler arkasına gizlenerek hem içerden hem dışardan kudurmuşçasına yapılan bu saldırılar ve hayasızca akınlar karşısında asil türk milleti tarihi misyonuna yakışır bir kararlılıkla küfre karşı yürüşüyünü sürdürmektedir. Bu dar yol, kaygan geçitte bizlere düşen; hepimizin hem anası hem babası yerinde olan türk milletinin beka yürüyüşüne takoz olmak değil omuz vermektir ki emdiğimiz süt de helal olabilsin..! Bu uğurda her birimiz cumhur ittifakına destek olurken; hala kıyıda köşede dış güçlerden bir kemik ya da aferin kapmak için fırsat kollayan zavallıları da ibretle izliyoruz maalesef:(

  2. Seçimi olduğu gibi görünenlerin kazanması tercih edilir.Zira , zerre kadar değer vermediği halde kendilerini ” inançlara saygılı ” bir tavır içindeymiş gibi gösteren, akıllarınca bu profile uygun adaylar bulan , içlerinde kaynayan nefreti, muhafazakar insanlardan oy almak zorunda oldukları için, en kötü sözlerle ifade edememenin stresiyle kıvranan , ülke düşmanlarıyla el altından ittifak yaptıkları saklanamaz hale geldiği halde ” öyle bir şey yokmuş ” havalarında olanlardan hayır gelmez. Kendi yetenek ve çabalarıyla, projeleriyle değil de , küskün seçmene yalvar yakar olarak kazanmaya çalışan kifayetsizlerden bu ülkeye fayda beklenmez. Hele bir de,”naif , sevecen , sahte özgüveni gizlemeye çalışan çehreleri ” var ki , insan bu pişkinliğe hayret ediyor. Bu “sevimli” çehrelerden kazara seçimi alırlarsa nasıl bir nefret fışkıracağı , bir ayağı çukurda olup, zamanında rahmetli Menderes’in avukatıyım havası basarak ondan nemalandığını bildiğimiz beyni sulanmış birinin, dilini tutamayıp kaçırdığı ” intikam alınacak ” sözünden belli. Buna rağmen insanlar günlük kaygılarla oy vererek sürpriz yapabilirler mi ? Evet , olabilir. Öyle olmamasını dilerim ; ama bu tarz sürprizlerin , doğal bir belediye başkanlığı değişimi çerçevesinde kalmayacağını, siyaseti takip etmeye başladığım son 45 yıldan beri gördüklerimiz çerçevesinde kaos tetikçilerinin devreye süratle gireceğini düşünüyorum. ” Altı üstü bir yerel seçim canım , ne olacakmış ” diyenleri de derinden etkileyecek süreçler başladığında kimse ağlamasın. Ha , ” Lider gitsin de , isterse ülke batsın ! ” diyenlere değil bu sözüm. O görüşü savunanlar olduğu gibi görünsünler, problem yok ; eleştirir geçeriz. Sorun , ” hem içeride kalayım , fırsat düşsün başa geçeyim ; hem de Yeni Zelanda Başbakanı üzerinden mesaj vereyim ” tarzında düşünen
    sinsi mihraklardır. Delikanlı gibi çıkıp, parti mi her neyse onu bile kuramayan bulanık suda balık avcılarıdır.Onun için, bir çok hataları olsa da , zaman zaman bunu dile getirme cesareti gösteren ve olduğu gibi görünenler , sinsilerden daha yeğdir. Bunlar hatalarını düzeltip milletin tekrar güvenini kazanabilirler. Ama saman altı su yürütücülerinin de , cümlelerin belini kırıp takla attırarak onlara zemin oluşturmaya çalışan kalem sahiplerinin de memlekete yararı olmaz.

  3. Hay Maşallah! Gemiyi batiran kaptmtanin MÜRETTEBATLARI! Tam kadro Avukatliğa soyunmuşlar.
    Neden acaba bir kişi 5/ 6 karekter kullanma gereği duyuyorlar? Herbirine ayri ücret aldiği icinmi?

    • Maşallah nurdan abla; tak takıştır kopyala yapıştır; tam gün mesaideyiz bakıyorum:) o kadar meşagalenin arasında bir de nadiren yorum paylaşan arkadaşlara da sataşmadan duramıyorsunuz ya; helal olsun yani..:) ha gayret..!

      • H Gayret hoş geldin!
        Nerelerdesin? Gözlerimiz hep seni aradı!
        H Gayret siz beni boş verinde, dizin rumuzunuzu kullananlara hesap sorun.
        Sizin Rumuzla Yazdiklari yazilar, adate onlara isyan edercesinde kabak gibi ortada.
        G Gayret bir soru soracam! Yalniz kacamak yapmadan doğru cevap vereceksin.
        Aşağiya sizin bir kaç yazinizin ik satirlarini buraya kopiledim.
        Hepsi ayni kelimelerle başlıyor ve sizinde karekterinize uymayan cümleler kullaniliyor.
        Bu yazilar haftada bir kac kez yaziliyor.
        Gercekten bu yazilari sizmi
        yaziyorsunuz?
        Cevabıni bekliyorum.

        Not: 2 gün once Berran bey sizin icin bir cedere yazmiştı, bugün onun tahminleri doğrulandı.

        ××××××××××××
        H. Gayret
        28 Mart 2019 at 21:52
        Gün geçmiyor ki türkiye düşmanları türlü türlü fitne fesat ile memleket aleyhinde veya devlet yöneticilerimize yönelik utanmazca iftiralar ve saldırılarda bulunmamış olsunlar. Ağızlarından köpükler saçarak milletimizin maddi ve manevi tüm değerlerine hakaret ve küfürler eşliğinde dil uzatan bu ahlak fukarası asalak sürüsüne acımaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Her ne kadar dilimiz döndüğünce kendilerini tuttukları hıyaneti vataniyye yolundan hakimiyeti milliye yoluna çevirmeye çalışsak da, ebucehilce bir newrotik inatla; civanmert türk milletine doymak bilmez bir iştahla vurmaya, karalar çalmaya devam ediyorlar. Kimisi milletimizin seçme ve seçilme hakkından rahatsız, kimisi devletimizin uluslararası arenada dik duruşundan muzdarip, kimisi de ekonomik krizlerin içine yuvarlanamayışımızdan şikayetçi..! Nihayet değişik kisveler ve söylemler arkasına gizlenerek hem içerden hem dışardan kudurmuşçasına yapılan bu saldırılar ve hayasızca akınlar karşısında asil türk milleti tarihi misyonuna yakışır bir kararlılıkla küfre karşı yürüşüyünü sürdürmektedir.

        ×××××××××
        Gayret
        18 Mart 2019 at 23:32
        Gün geçmiyor ki millet düşmanı mankurtlar türlü ifrazatla hem devletimizi yönetenlere hem de manevi değerlerimize küfredip hakaret etmiş olmasınlar. Ağızlarından salya ve köpükler saçarak biyandan memleketimize olmadık iftiralar atan bu ahlak fukarası asalaklar biyandan da dışgüçlerin değirmenine su taşımış olmak için on parmaklarında on kara dört bir yandan saldırıp duruyorlar. Memleket yararına en küçük bir kaygıları veya yakıcı sorunların çözümüne yönelik zerrece fikri mesaileri bulunmayan bu zevatın derdi günü türkiyenin tökezletilmesidir! Tüm seviyesizliklerine rağmen belki yağbeyinlerinde hala bikaç canlı hücrecik kalmıştır umuduyla ××××××××××
        ××××××××

        H. Gayret21 Mart 2019 at 22:49

        Gün geçmiyor ki türkiye düşmanları hem içerden hem dışardan türlü türlü fitne fesatlarla milli iradeye ve onun temsileri olan devlet yöneticilerimize hakaret ve küfürler yağdırarak gözü dönmüş kuduz yaban hayvanları gibi saldırmış olmasınlar. Her birinin paçalarından rezillik akan güya muhalefet, zillet ittifakı partileri ve onların arsız işbirliklerine bel bağlamış terör örgütleri; ulusumuzun maddi manevi her türlü değerlerine karşı tecavüz halindeler… Nasıl ederiz de türkiyenin tökezletilmesine omuz verebiliriz, fitne ateşini biraz daha körükleyebiliriz diye ordan oraya yorum döşenip duran kundakçılar da cabası..! Nihayet belediye otobüsünün içindeki öğrencileri otobüsle birlikte ateşe veren bir vahşi, sanal alemde neler yapmaz..! Kucağında yanıcı maddeler ve elyapımı 

        • Nurdan abla ben de sizi çok özledim; inanın artık ben de yetişemiyorum ama öyle deveyi hamuduyla kopyalama yapıştırma yok bizde; hepsi de kendi dişimizden tırnağımızdan arttırdığımız cümle kalıplarıdır bunlar allaha şükür:) daha iyisini yazabilecek olan varsa beri gelsin, yarından itibaren ona devredeyim tezgahı; ne kadar kendimi zorlasam da bu zillet ittifakına olan öfkemi ancak bu kadar aktarabiliyorum nurdan abla; yoksa daha kötücül ifadeler ve sert sözler lazım ama maalesef benim lügatimde yok işte; idare edin artık…

  4. “Müjde” 31 Martan sonra TC başkanı hesap soracak… kimdenmi?
    Aşağidakı yaziyi okuyalim!
    yazınin geri kalan kısmı kopi bana ait değil.

    “5 babayiğit” bu muhtıra size: Yerli arabayı yapın, yoksa…
    Bitmeyen masalda bu sefer AKP lideri Erdoğan kükredi. Daha önce “babayiğit” diye hitap ettiği 5 firmanın (Anadolu, BMC, Turkcell, Zorlu ve Kıraça) işi ağırdan aldıklarından dert yanan Erdoğan, “Bizi oyalamasınlar. Seçimden sonra hesabını sorarım.” dedi.

    Türkiye için bitmeyen bir masala dönen “yerli araba” 31 Mart Pazar günü yapılacak Mahallî İdareler Seçimi’nden önce yine tartışılıyor.

    Bu sefer eleştiriler muhalefetten değil, bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, “Bizi oyalamasınlar, hesap sorarım.” dedi.

    İsveçli otomobil firması SAAB’ın üretimini durdurduğu iki model 2015 yılında TIR’la Türkiye’ye getirilmişti. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Fikri Işık bu gerçeği gizleyerek, üç damalı otomobili, “TÜBİTAK’ta geliştirilen yerli otomobilimiz.” diye tanıttı. AKP bu sahtekârlık için SAAB’a 40 milyon euro ödedi.

    2010’DAN BERİ YERLİ ARABA MASALI ANLATILIYOR

    2010 yılından beri her seçim öncesinde “yerli arabamız yollarda” afişleri ile oy toplayan AKP lideri Erdoğan bugün Ankara’da gençlerle biraraya geldi. Atakule’deki buluşma sosyal medya hesapları üzerinden de paylaşılırken, Erdoğan gençlerin yerli araba sorusu ile karşılaştı.

    Yerli otomobile talip olan 5 ortağın yavaş ilerlemesinden şikâyet eden Erdoğan, “Yerli otomobilde biraz gevşeme var. Bizi oyalamasınlar, gerekirse yabancı yatırımcılarla da görüşürüz.” dedi.

    ERDOĞAN: BİZİ OYALAMASINLAR, YOKSA…

    Erdoğan, her türlü desteği, teşviği vermelerine rağmen firmaların işi hafife aldıklarını söyledi.

    “İstediğim şey belli. Bizi oyalamasınlar. Yoksa başka arayışlar içine girme zorunda kalacağız.” diyen Erdoğan, “Biz bir an önce adımı atacağız. Gerekirse yurtdışından yatırımcılar bulacağız, Türkiye’den de ortak yatırımcılar vereceğiz.” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan şunları kaydetti: “Biraz gevşeme var. Şu seçimlerin ardından bunları masaya yatıracağız. 5 önemli firma imzaları attı. İmzayı attınız, başlayacaksınız. Ya başlayacaksınız ya başlayacaksınız. Başlamazsanız hesaplaşacağız.”

    TARİH: 2 KASIM 2017 YER: SARAY | (Soldan sağa) Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, Kıraça Holding Yönetim Kurulu Başkanı İnan Kıraç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin TBMM Başkanı Binali Yıldırım, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Faruk Özlü, Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akça, BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak ve Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan.

    PROTOKOL 2017’DE İMZALANDI, FABRİKADAN ESER YOK!

    Yerli otomobili üretecek konsorsiyumun üyeleri Anadolu Holding (Tuncay Özilhan), BMC (Ethem Sancak), Kıraça Holding (İnan Kıraç), Turkcell ve Zorlu Holding (Ahmet Nazif Zorlu), 2 Kasım 2017’de protokole imza atmıştı.

    2018 yılı aralık ayında Anadolu, BMC, Kıraça, Turkcell ve Zorlu grupları tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir sunum yapılmıştı.

    Yerli otomobil fabrikasının nereye kurulacağı da meçhul.

    Protokole imza atan ortaklardan ikisinin projeden çekilmek istediği, ancak hükümet baskısından endişe ettiği için adım atmadığı belirtiyor.

    • Sanayide söz sahibi Holdinglerin ülkede yeni üretim (yılan hikayesine dönen/döndürülen bir “yerli araba”) için bir araya getirilme fikri gayet iyi bir fikir. Bu iş “yerli araba” hatırına Sn Erdoğan tarafından yapıldıysa takdire şayandır.

      Holdingler holding olabilmek için “kopyala-yapıştır” ezber alışkanlıkları ile sadece edecekleri “kâr”ı düşünüp durdular. Vergilerini ödediler, ancak bu ülkeye ödemeleri gereken asıl borçlarını ödemediler. Bu “vefa borcu” idi. TC’nin ilanıyla savaşlı yılların harabesinden çıkmış bir ülke olarak ortada elle tutulur bir şey yoktu. Sıfırın yanında yapılan en ufak bir şeyin önemli bir değeri vardır. Heyecanla bir şeyler yapıldıkça ekonomi canlandı. “Montaş” sanayii her geçen gün gelişti. “Montaj”sanayii devam ediyorken ortaya çıkan holdingler çok daha önceleri bir araya getirilmeliydi. Örneğin, bir Mustafa Kemal’in bizzat kendisi veya devamı CHP buna önayak olabilirdi. İlk hamleleri yapan fabrika patronlarını bir araya getirerek “Efendiler, iyi yoldasınız. Ancak sizlerden daha fazla bir gayret bekliyoruz…. Aranızda birleşerek bir fon oluşturacaksınız. Kazandıkça bu ortak fona para aktaracaksınız. Ortak yatırımlarla sıfırdan başlayarak, yani topraktan çıkan madenden ‘A’dan ‘Z’ye malzeme üreterek bir araba yapacak duruma geleceksiniz” deseydi diyorum. Ama o Avrupa’dan dans hocası getirmeğe fazla kaptırmış. Milleti gelişemeden, ve hatta haketmeden “Batı”lılar gibi yaşamağa, onlar gibi tüketmeğe özendirmiş. Neticede bu yerli araba yaptırma işi Sn Erdoğan’a kalmış.

      Diğer yandan, Fikri Işık ne dediğini bilmeden öyle konuşup ülkeyi İsveç’e gerçekten 50 milyon Avro ödemeye mahkum ettiyse, çok çok yazık! Bu işini bilmezliğe (işin ehline verilmemiş olduğuna) bariz bir örnektir. O parayı cebinden ödettirmeliydiler ona. AKP siyaset ekolü “ne şis yansın, ne kebap” türü bir diplomasi değil, gaza gelerek abuk-sabuk beyanat diplomasisine dönüşmüş durumda. Düşünmeden bol bol beyanat, ama kazığı yiyen millet ve ülke oluyor!

  5. Merkezi Yönetim

    Meclis etkisiz hale getirildi. Bütçe yapamaz, yönetimi denetleyemez. Kararname var, yasa yapamaz. Peki, meclis biraz sonra lağv olmaz mı?

    Yerel seçimler de ortadan kalktı. Parti başkanları seçiliyor. Biraz sonra yerel seçimler de kalkar. Sonuç tek adam, merkezi yönetimdir.

    Erdoğan’ın yönetmesi fazla tehlikeli değildir. Ya Kemal Derviş gelir de Türkiye’yi satarsa.  Karanlıklara doğru gidiliyor.

    Beka sorunu burada. Ordusuyla, partileri ile, odaları ve sendikaları ile HDP ve Gülen ile yeni ittifak ancak bu çıkmazı aşar.

    Okuyucularım (varsa), bu sözlerimin üzerinde düşünün. Aynı gemidesiniz. Siz de gark olacaksınız.

    Yanlış söylüyorsam  beni uyarın. Uyarı cevaplarınızı bekliyorum.

    • HDP ile Gülen in ipi ABD elinde.
      Anlaşalım mı dersin.
      Neye karşılık.
      Bir sürü anlamsız kelimenin ardına nasılsa Gülen ve HDP ile barışalıma getiriyorsunuz.
      ABD nin bizimle reçetesi açık.Tam itaat.
      Bu işler artık komolo değil gözümüzün içine sokuyorlar.
      Siz barışın.Anladığım zaten barışıksınız.

    • Sayın karagülle; meclis her zamankinden daha etkin ve dış etkilere karşı da daha korunaklıdır. Mecliste 3te2 çoğunluğu bulan cb yi yüce divana postalar! Meclis kanun yapsın diye vardır ve beğenmediği kararnamenin yerine jet hızıyla bir kanun çıkarıp durumu düzeltir(yoksa onlar uyanıp da kanun yapacak diye memleketin işleri beklemez yani…) endişeye gerek yok, cb meclisi istediği an zaten lağvedebiliyor; yerine yenisini seçmek şartıyla tabii..:) seçimleri kim kaldırmış ki; bildiğim kadarıyla sayısı da arttı sanki: cb yi halk seçiyor, hele 2.tura da kaldıysa eskiye göre 2 seçim fazladan yapıyoruz..! Eskiden beri zaten merkezi yönetim yok mu bizde? Haa, tek adamlık diyorsanız; bu kadar işi bir kişi hayatta idare edemez, ederim diyene de helal olsun:) terör örgütleriyle ittifak yapanların halini zaten görüyorsunuz; sahibi varken bir de itiyle mi muhatap olalım..? Evet genel olarak savlarınız tümüyle çarpık; o yüzden gözden geçirilmeleri gerekiyor! Kolay gelsin…

  6. hep aynı senaryo..istemem yan cebime koy..sahi sayın fehmi beyciğim kankanız gül beyefendiler mutlaka sizin gibi düşünmeklede kalmayıp eşleri hayrünnisa hanımefendi liderliğinde İNTİFADA ya hazırlanıyorlardı..mutlaka sapanlarını taşlarını hazırlamışlardır

    • Madem siz Hayrünisa Gülle ilgili bir haber verdiniz.
      Bende bizim son 2 C Başkanın tarihe geçmiş, kitaplara ve dergilere konu olan dünyanin her yerinde okunmuş iki yazidan bahs edeyim.
      Hayrünisa Gül Cankaya Köşkünde iken İngilizce yazan bir dergiye tercüman kullanmadan raportaj vermişti,ve o dergi H Gül hanimin Kültürlü, Calişkan, Sanata ve sanatciya önem veren tarafsiz bir first lade harika bir insan olarak bayağı öviyordu.
      Bende o yazıyi okuyunca bir Türk olarak “gurur şeytan işidir” onun için gurur duymak yerine sevinmiştim diyelim.

      Şimdiki first lade Emine Erdoğan hanimi
      Riza Zaraf davasinin savcısı 19 Mart 2019 da piyasaya çikan kitabinin Televiziyinda Tanitimini yaparken E Erdoğanin Obamanin başkan yardimcisinin eşine söyledigi “Riza Zarafi serbest birakin” lafini duyunca! Ben bir Türk ve eski Erdoğan taraftari olarak tam manasi ile rezil olmuştum! Çünkü o tanıtımı bir kaç arkadaş ile izliyorduk…..

  7. bir yerel seçimin sadece alt tarafı bir yerel seçim olduğu zaman mı var? bırak oy kaybetmesini en ufak bir olay iktidarın meşruiyetini sorgulamaya dönmüyor mu? 2015-2018 arası ana muhalefetin erken seçim çağrılarını bir alt alta toplasak mı diyorum. onlarca “Meydan okuyorum. Gelin beklemeyelim. Buyrun gelin seçimleri erken yapalım.” çağrısı vardı…muhtemel 2019-23 arası da daha onlarcasına şahit olabiliriz.
    seçim demek, gerilim demek, masraf demek. hepimiz yorulduk.
    2023 e kadar halkın iradesine saygı gösterelim ve bu zamanı sorunlarımızı çözmeye içerde ve dışarda bir denge sağlamaya harcayalım.
    seçim dili, beka sorunu, projeler, adaylar vs hepsi kendi çapında önemli parametreler lakin iş gidip oyunu kullanmaya gelince seçmenin motivasyonunu belirleyen esas etmen her zaman ideolojidir. türkiye de bütün partiler ideoloji partisidir. akp ve saadet muhafazakar-sağ, mhp ve ip milliyetçi-sağ, hdp seküler-sol, chp yi belki biraz açmak gerekir, bunlar önce Atatürkçü-seküler idiler. sonra dinsiz-tanrısız olamayacaklarına karar verdiler ve Atatürkçülük kemalizmi doğurdu ve her yer heykel resim doldu. uzak doğunun pek çok ülkesinde dolaşmış biri olarak birinci ağızdan diyebilirim ki oralarda olan buddha heykelinden çok burada Atatürk heykeli vardır, hatta heykel önünde biz daha çok ve uzun bile duruyoruzdur. neyse, sayın Baykal biraz uyandı ve çarşaflı hanımlara rozet takarak biraz açılım-dönüşüm sağladı, sayın kılınçdaroğlu iyice açılarak-dönüşerek kavga dövüşe rağmen resimleri indirmeyi başardı. şimdi partinin ideolojisini nasıl tanımlasak, biraz Atatürkçü, biraz milliyetçi, biraz seküler, bir parça muhafazakar, sol soslu ideoloji kazanı.
    şimdi seçmenler buna bakarak oy kullanacaklar, hangisine eğilimi varsa oyunun rengini o belirleyecek. iktidarın alternatifi bu ülkede heyecan uyandıracak kişilerle yeni bir türkiye partisi kurulursa böyle bir parti olabilir, değilse ideolojik oyunun rengi ağırlıklı olarak muhafazakar-sağ olan bu ülkede tek seçenek saadet partisidir. onun da bazı teknik hatalardan uzak durması ve çok çalışması gerekir.

    • Didem hanım, yorumunuzda 4 yerde Atatürk’e değinmişsiniz. Heykele ve resme… Evet, “vur” denince “öldür”ülen bir konu da budur. Heykel ve resimlerin gölgesinde “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller”in yetişmesi pek kolay değil, ancak önyargılı nesiller yetişir..

      Ezberine abone olANLAR
      Ve de olmayANLAR
      Bir tarafta zANLAR
      Bu arada partizANLAR
      Diğer tarafta sorgulayANLAR
      Hepsi biziz; sağ olsun cANLAR…
      Ne demişler biz bize benzeriz
      Beka sorunu var falan deriz
      Karşımıza çıkanı bazen döveriz
      Hatta bazen de ezeriz…
      …..

      • Heykel üretimi veya putperestlik gelişmeye mani olsaydı; şu budist, şintoist, maniheist memleketlerin hali nice olurdu değil mi sayın h.k..? Nihayet işi sanat düşmanlığına kadar vardırdın ya; bravo yani..!

        • “Vur” demek başka bunu anlamak başka. “Vur” deyince öldürmek hepten başka. Yine, demek isteneni değil de konuyu anlamak istediğin yöne çekiyorsun. Bunu anlayışının kıtlığından değil daha önceki gibi kasten yapıyorsun.

          Şekerim, senin sanat dediğin aynı “heykel ve resmi” fabrikasyon usulu yapmak, her meydana, çalışma odasına yerleştirmek mi demektir? Bu ezberciliktir. Ben işte bunun için “Akıl*İman Sentezi” deyip duruyorum….

          Ayrıca, daha önce çok söyledim, anlamanı diledim ancak önyargılısın. Allah, seni “fikri hür, vicdanı hür, rfanı hür” olanlardan eylesin. Nufus almış başını alttan sürgünler vermiş geliyor. Temel ihtiyaçları devamlı artıyor. Dolayısıyla, senin önceliğin “Bilim teknoloji ve buna dayalı üretim” olmalı. Sanat ekmek derdine düşmüş milletin karnını doyurmuyor. Sanat, eserini satabilirse, sadece sanatçının karnını doyurabilir. Güzel resim yaparım, karne notum hep “pekiyi” idi. “Bilim-Teknoloji”ye öncelikle önem verirsen sanat zaten beraberinde gelir. Teknolojist, mekanik ve tekniğinin yanısıra aynı zamanda yaratıcılığı olan bir sanatçıdır.

          • Bahsettiğin sanatçı teknologlar, bizim mimar ve mühendisler odasının azalarıysa geçelim sayın h.k.

    • Atatürkçülük ve Kemalizm okumanız son derece yanlış. Sekülerlik – laiklik – Dinsiz/tanrısızlık birbirinden çok farklı kavramlar. Kemalizm hiçbir zaman dinsizlik veya tanrısızlık vaat etmedi irticadan ve karşı devrimden korktu sadece. Etki-tepki mekanizması bir nevi.

      • kitaplarda yazanlarla hayatın gerçekleri aynı değil, dolayısıyla atatürkçülük ve kemalizm okumanız belki sizin son derece yanlıştır kavram üzerinden tartışmanın bir anlamı yok çünkü. zaten farklı kavramların ne kadar yanlış anlamlandırılabileceğine değindim. bu kadar yanlış uygulama varken etki tepki meselesi sorun yok yaşasın kemalizm diyecek halimiz yok sanırım.

    • Didem hanım selam; chp ideolojisini doğrudan “halk düşmanlığı” olarak tanımlayabilirsiniz: her türlü fitne fesat, terör ve ölüsevicilik, türkiye karşıtı küfre dair ne varsa hepsini aynı hesaba yazabiliriz(fetö, pkk, pyd/ypg, dhkpc, her türlü dış mihrakla işbirliği…) bu arada sayın baykal 1nisanda taburcu oluyormuş; bakalım anamuhalefette de bi canlanma olacak mı..?

      • Bu dilin ülkeye hiçbir yararı yok. A Haber potasında kaynamış bir dil bu. Tek sorun üslup olsa neyse. Sunduğunuz argümanlar da doğru değil. Mahallenizden çıkıp karşı mahallede birkaç arkadaş edinirseniz anlarsınız belki. Fetö deyince bir gülme geliyor mesela. Türkçe olimpiyatları geliyor aklıma bazı şahsiyetler geliyor tutamıyorum kendimi.

  8. Bu seçimi beka seçimine çeviren hamlelerin Cumhur ittifakının eseri olduğuna şüphe yok. Varsa beka yoksa beka. İçimiz,dışımız, sağımız,solumuz düşman. Beka da önemsiz değil düşman da. Lakin çocuk korkutur gibi insanları bunaltmanın da yeri ve alemi yok. İnsanlar iş, aş derdi arasında savrulurken daha somut şeyler görmek ve duymak istiyor. Cebi alev alev yanan insanlara bekayı nasıl izah edeceksiniz? Hatalarımızı kabul etmiyoruz, özeleştiriyi sevmiyoruz. Yanlışlarımızdan ders çıkaramıyoruz. Bu seçim de gelip geçecek, mühim olan günü kurtaran politikaları bırakıp doğru adımlar atmaktır.

  9. Koyu Erdoğan fanatiği ülkücü kayınpederim yıllarca teröristanda öğretmenlik yaparak gençlerin dağa kaçışını önlemeğe çalışan ancak cemaat tarafından kandırılmaları neticesi terör örgütü üyesi yaftalamasıyla ihraç olan ve ömürlerinin en verimli çağında hapislere atılan bir kızı, bir oğlu, bir gelini, bir damadının 31 Mart’ a kadar devletimiz tarafından affedilmemesi ve cemaat tarafından kandırılamadığı halde kandırılmış muamelesi görerek aynı yaftalama ile ihraç olan ve beraat etmesine rağmen iadesi yapılmayan diğer damadı nedeniyle bu seçimde de sandığa gitmeyerek tepkisini gösteriyor.

    • En doğal hakkıdır saygı duyarım…inşallah bu ve benzeri sorunu olanlara devletimiz bir el atmalı.ayrıştırmayı çabuk yapmalıdır.seçim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın.adalet yerine getirimelidir…. Ama maalesef gün geçmiyorki ortaya çıkan yeni imamlar ve yeni kriptolar ve mahkemelerde utanmadan yalan söyleyenlerin yüzünden ve inkar politikaları yüzünden bu ve benzeri kişilerin mağduriyetleri uzuyor…. bu durumdan da fetö üyeleri nemalanmaya çalışmaktadırlar…sapla samanı karıştırıp etkili ve yetkilileri dışarıya kaçtı içerde kalanları yem ettiler bu namuzsuzlar…belkide amaçları buydu bilinmez. Ortalık ta kimse kimseye güvenmez oldu … ortalık tekrar karışsın bekliyorlar…ki pusudakiler yeniden filizlendi kiraz dallarını söylemeye başlayacaklarına inanıyorlar herhalde…

      • Yeni filizlerin yeşermesini sizden başka bekleyen var mı acaba.
        Sayın Türkeş! Bırakın artık şu hezeyanları.
        Şunu iyice anlayın artık Türkiye’de sadece Gülen cemaati değil biten Müslümanlık ta bitti.
        Yeter artık rahatlayabilirsiniz.
        Bırakın da insanlar münferit olarak bari yaşasınlar dinlerini.

        • Sen ne okudun ne anladın…istersen bi daha oku…Baron musun Baran mısın …müslümanlığın bitmesini isteyip rahatlamak kelimesi nedir…yazdıklarını bi daha oku istersen….elinin kirini sağa sola bulaştırma istersen…git temizle

      • “Korkayın haçlılar nasusunuza dokunmaz.”
        Biraz haşhaş çekin.
        Bir din adamı ne işi var 20 yıldır ABD de onu bile sorgulmazsanız.
        Fazla sorgulamayın.
        Çekin haşhası rahatlayın.

    • Yav arkadaş, nedir bu damat milletinden çektiğimiz..? Kimsenin mi adam gibi bi eniştesi yok bilader..! Gene mutemetler twitleri ikiye katlamış görünüyor ama lütfen otoriteye saygılı olunsun! Güneydeki sevdiğimiz ülkeninki otorite de bizimki bostan korkuluğu mu? Memleket uğruna şunca şehidimiz yere düşerken, kamuda bir memurluk kadrosunun peşine düşen mankurtlar; kendi vatanına ihanet etmiş olmaktan daha acı ne vardır? Bir ömür ağaçkökü yemeye razıyım; etmesin beni tek vatanımdan cüda..!

  10. sarayda nutuk dinlemenin dışında bir etkinliği kalmayan muhtarlık için sadece maaşına ulaşmak için birbirlerini yiyen adayları görünce seçimlerin,seçileceklerin ve seçenlerin yapısı hakkında fikir edinebiliyoruz.Bu seçim seçmeni hiç de ilgilendirmemeli ne seçilenler vatan kurtaracak ne seçilmeyenler vatan haini olacak güle oynaya gidin sandığa sonucunu da hiç merak etmeden güzel bir uykudan sonra sabah öğrenirsiniz. Varsa kendi aklımızla,birikimimizle, gizlilik içinde oy kullanır Rabbimizin bize verdiği nimetlere şükrümüzü artırmaya çalışırız.

    • Sn. h.k.Ondan sonra da o beğenemediğiniz siyasetçilerin yaptığı, ürettiği hizmetlerden hiç utanmadan sıkılmadan istifade etmeye devam edin! Lütfedip kullanacağınız o bir oyu da bari adam gibi birine vereydiniz..! Bizim utanıp sıkılıcak, ondan bundan saklanarak kullanacak oyumuz yok; göstere göstere akpartiye, olmadı mhp ye vereceğiz, tamam mı?

    • Sn. haydar keleş, H. Gayret’e aldırmayın onun size h.k. dediğine de bakmayın. Dilediğiniz gibi yorumunuzu yapın. Onun isimlerde sahtekarlık yapma gibi bir huyu var ki bu AKP’den geçen bir partizanlıkla ilgili. Bunu kendisi de bilir başkası da.

  11. Seçimin sonucu ne olursa olsun 31 Mart’tan sonra da
    ülkemizi Tayyip Erdoğan’ın
    kurduğu hükümet yönetmeye
    devam edecek.

    Gene seçimin sonucu ne olursa olsun iktidar da,muhalefet de erken seçimin adını bile ağzına almaz.Erdoğan çok iyi bir sonuç alsa niçin erken seçim istesin?Bitmesine 4.5 yıl olan bir başkanlık süresinden niçin
    vazgeçsin?Aynı şekilde çok iyi bir sonuç alsa bile muhalefet de erken seçimi istemez.
    Cumhurbaşkanlığı seçimini
    öne almayı talep etseler kendi
    vekillikleri de sona erecek.
    Çünkü 2 seçimin birlikte yapılma mecburiyeti var.

    Bütün hesaplar 2023’e yönelik.Cumhur İttifak’ı %50’nin üzerinde bir oy alırsa
    hükümetin eli güçlenir,daha rahat çalışır;%50’nin altına düşerse yoluna gene devam eder ama eli biraz zayıflamış olur.

    Bir şehrin belediye başkanlığını şu veya bu partinin kazanması asıl o ilde yaşayan seçmenler için önemlidir.Mesela İstanbul halkı için Binali Yıldırım mı
    daha faydalı olur, İmamoğlu mu?Yoksa onun veya bunun kazanmasının hiç bir önemi yok mu halk için?

    Şu görüşümü de tekrarlamak
    durumundayım:Türkiye’de
    sonuçları genel seçim gibi değerlendirilmeyen bir yerel
    seçim yoktur.Muhalefetin
    Özal’ın yerel seçimlerde aldığı
    %21.75 oyu diline dolayarak
    O’nun cumhurbaşkanlığına
    seçilmesini nasıl engellemeye
    çalıştığını unutmadık.Bu durumu göz önünde tuttuğumuzda İktidarın yerel
    seçimlere asılmasına şaşırmamak lazım.

  12. BEKA

    Ortalık millet ittifakı trollerinin sosyal medyada dolaştırıldığı, iktidar yöneticilerinin geçmişte hdp ve fetö ile geçmişte yanyana çektirdiği resimlerle dolu. Her türlü eleştiride bunları dayıyorlar muarızlarının gözüne. Ama ilginçtir ki açılım politikaları ile pkk ile mücadelede zaaf gösterdiğini ileri sürdükleri iktidara karşı kendilerinin pkk ile nasıl mücadele edeceklerini, bu örgütün belediyelerde ve diğer kurumlardaki örgütlenmesine karşı nasıl tedbir alacaklarını hiç bir ortamda belirtmiyorlar. Keza fötö konusunda da aynı sukut söz konusu. Muhalefet fötö ile nasıl mücadele edecek bilmiyoruz. Niçin meral veya kemalden bu örgütlere karşı nasıl mücadele edeceklerine dair bir kelime bile duymuyoruz?

    • Ya allah askina yoruma bak yaaa ? Yani yillarca birlikte insa ettikleri bu duzende karsi tarafi sorgulamak yerine ? Kalkmis karsi tarafi illa suclayacak birsey aramak adina yaziyorsun . Biraz objektif olun lütfen !

      • Özür dilerim hakikaten imla açısından kötü bir yazı olmuş, anlaşılmamış. Karşı tarafa suçlayan bir cümle kullanmadım. Sadece; mademki bu partiler bizden oy istiyor terörle nasıl mücadele edeceklerini de öğrenmek seçmen olarak hakkımız.

        • Sayın hd, bence bi kere daha şöyle ağız dolusu özür dilemelisiniz; söz konusu terör örgütlerinin zillet ittifakı bir de kendi kendilerine karşı mücadele mi yürütecekti? İmla hatasıyla filan düzelecek gibi değil sizin gafınız; hatta düpedüz saçmalık…

  13. Eğer gerçekten halkın psikolojisi altüst olacaksa bir daha seçim olmasın; kura çekilsin çünkü seçim propangadalari çığırından çıktı. Ekonomi işsizlik sorunları dile getirilmeyen ve projesiz bir seçim ancak ve ancak halkın huzurunu bozar. Aynı evde farklı partilere oy veren insanlar var birbirlerinin yüzüne terörist olarak mı bakacaklar?
    SAYGILAR SEVGİLER

  14. Şimdi bir yerel seçim yapmıyor olsaydık neleri konuşuyor olurduk?

    Geçim sıkıntısını, döviz kurunu, işsizlik, alım gücünün sıfırlandığını, ekonomi, dış politika, adalet gibi; şimdi konuşulduğundan daha daha fazlasıyla konuşuyor olurduk ve bu durumdan, eminim hükümet bundan daha fazla etkilenir ve buna cevap bulmakta zorlanırdı.

    Yerel seçim sathı mailine girildiğinden, bu, ilgili konuların daha üst perdeden konuşulmasını öteledi ve sanırım bu konuları seçim sonrası daha can alıcı şekilde tartışacağız..eğer farklı bir seçim kararı alınmaz ise…

    Bir önceki, 2014 yerel seçimden bu tarafa yaklaşık 5 seçim/referandum yapıyor olacağız ve hemen her yıl, ana gündem olarak seçim konuşmaktan başka bir şeyle uğraşamaz olduk. Her seferinde bu, iktidara zaman kazandırmış oldu. Seçimlerle uğraşmaktan başka, ülke meselelerini çözmeye mesai harcanmadı.

    Bu yerel seçimi, iktidar, ‘yeni zaman kazanma’ aracına “beka meselesi” üzerinden dönüştürmeye çalıştı/çalışıyor.

    Ama be kez, bunda epey zorlanacağa benziyor iktidar ve halkın tutumu, bu defa, o istenilen opsiyonu vermeyecek gibi gözüküyor.

    Seçim bittikten sonra, sonuç ne olsa da, yeni bir güne, kangrenleşen ülke meselelerini önümüzde bularak uyanacağız! Çünkü hükümet değişikliği olmayacak.

    Bu duruma rağmen, siyaseten kutuplaşan ve ayrışan bir toplum hala ayrışmaya devam ediyorsa ki, durum öyle; Sn.Koru’nun ‘Acaba seçmenler çevrelerinin yöneticilerini seçmekten çok öte bir görevin sahibi olduklarının farkındalar mı ve farkındaysalar bu onların umurunda mı? Farkına varıp bu yeni durumu önemseyenler iktidar cephesinin beklediği gibi mi yaklaşacaklar seçime yoksa tam tersine ellerine geçen ders verme amaçlı bir fırsat olarak mı bunu değerlendirecekler? sorusuna cevap vermeye bilmem gerek var mı?
    Bence bu soruya gerek yok.

  15. Her seçim önemlidir.
    Ama seçim gerçek seçim olabilse.
    Ekseriyet sistemi ile seçim bu kadar olabiliyor.
    Türkiye ve insanlık henüz gerçek seçimlere ulaşamadı.
    *
    Ne zaman ulaşır?
    İşte bu konu uzun bir çalışmayı gerektiriyor…
    1970’lerde “Millî Görüş Açısından Anayasa Çalışmaları” seminerlerimiz vardı, haftalık…
    Sonra herkesin bildiği “Adil Düzen” çalışmalarımız başladı, Erbakan Hoca ile sürdürülen ve bütün dünyaya duyurulan…
    Sonrasında ve son olarak hacimli “İnsanlık Anayasası Kavramı” kitabı yayımlandı, Dr. Süleyman Akdemir’in…
    Sonuç olarak elimizde “ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK” anayasası çalışmamız var (her maddesi Kur’an ayetleri ile delillendirilmiş olarak), http://www.akevler.org‘dan (kitaplar bölümünden) kolaylıkla ulaşılabilir…
    *
    Bilim adamlarıyla birlikte ülkemizdeki siyasi partilerin ve dünyadaki bütün ülkelerin ilgilenmesi gereken bir çalışma ve ilgili diğer bütün çalışmalar…
    *
    Siyasiler gerektiği gibi ilgilenmezse, SEÇİM/LER başta olmak üzere SORUN/LAR çözümsüz olarak var olmaya devam eder…
    Ne zamana kadar?
    İş başa kalıp artık bizzat SEÇMEN/LER yani HALK ilgilenip gereğini yapıncaya kadar.
    *
    Umarım sorunu anlaşılacak şekilde özetleyebildim…
    Olması/yapılması gereken budur.
    Gerisi teferruattır.
    Ve’s-SELAM.

Yoruma kapalı.