You are currently viewing Kampanyaların aldığı biçimden partililer memnun mu? Ben değilim de…

Kampanyaların aldığı biçimden partililer memnun mu? Ben değilim de…

Dostlarım, galiba ne cevap alacaklarını da bilerek, hep şu aynı soruyu sormaya başladı son günlerde: “Daha önce hiç böyle bir seçim kampanyasına tanık oldun mu?”

Cevabım şu: “Şimdiye kadar her türlüsünü gördüğümü sanıyordum, ama bu seçimde yaşananların pek çoğuna ilk kez tanık oluyorum.”

Belleğimi zorluyorum. Yalnızca 1957’den başlayarak ülkemizde yapılan bütün seçimlerin kampanyalarıyla -önce pasif bir izleyici olarak, son 40 yıldır da mesleğim gereği- seçimleri yakından izlemekle kalmamışım, ayrıca başka ülkelerde yapılan kritik seçimlerin kampanyalarını da ya bizzat orada bulunarak veya uzaktan da olsa her adımından haberdar olarak izlemişim…

Hayır, hiçbiri şimdiki kampanya kadar çizgi dışılıklara sahne olmamıştı.

Asker kaçağı, sünnetsiz ve çamur güreşi…

İsmet Paşa (İnönü) hakkında “Askerliğini yapmamış” iddiasının ortaya atıldığını sizler de duymuşsunuzdur. Veya CHP’nin uzun yıllar genel sekreterliğini yapmış Kasım Gülek için “Sünnetsizdir” yalanının devreye sokulduğu da mutlaka kulaklarınıza ulaşmıştır. Süleyman Demirel de ABD’de bulunduğu dönemde çektirdiği bir fotoğraf da kullanılarak “Morrison Süleyman” yıkıcı kampanyasına maruz bırakılmıştı.

Tayyip Erdoğan için 1994 öncesinden başlayarak her seçim kampanyasında yapılan yıkıcı ve yıpratıcı saldırılar henüz belleklerde taze.

Londra’da bir süre yaşadım, İngiltere’nin değişik kentlerini de gördüm, bilirim; ancak hiç ayak basmadığım bir kenti var o ülkenin: Exeter… Değişik seçim kampanyalarında AK Parti’yi ve liderlerini hedefe koyanların asılsız iddialarına yalan malzeme yapıldığımda Exeter ismi de kullanılmıştır. Adımı yazın yanına bir de Exeter sözcüğünü ekleyin, Google‘da akıl almaz iddialar eşliğinde yıpratıcı neler yazılıp söylendiğini göreceksiniz.

Hepsi seçim kampanyalarında oldu bunların…

Ancak hiçbiri, aslında yalnızca bir yerel seçim olduğu, insanlar iki gün sonra sandık başına gittiklerinde muhtar ve belediye başkanı seçecekleri ve iktidarı değiştirmesi kesinlikle düşünülemeyeceği halde, şu 31 Mart seçimi öncesinde yürütülen kampanyalarda yapılan yaygaralar ve birbirlerine saldırılar daha önce görüp tanık olduklarıma tur atlatıyor.

Kampanya değil çamur güreşi sanki…

‘Çamur güreşi’, ismi üstünde, bayağı sulu bir çamur içerisine en asgari giysilerle ile giren iki kişinin birbirini yenme amaçlı karşılaşmasıdır. Kim kazanırsa kazansın, güreşenlerin ikisi de, o karşılaşmadan çamura bulanmış olarak çıkar.

Şimdi olan da bu.

Kim ne demiş merakıyla arşive başvurmak yerine, sadece dün meydanlarda yapılan konuşmaları aklınıza getirin veya bugünkü gazetelere yansıyan haberlerine göz atın, tabii bu arada köşe yazarlarının yazdıklarına da ilgi gösterin, ne demek istediğimi anlarsınız.

İşin ilginç tarafı, destekçi veya karşıt kalemlerin yazdıkları, tamamen sınır tanımayan bir üslupla konuşan politikacıların söylediklerinden de çok daha ileride.

1 Nisan sürprizleri

Peki ne olacak? Seçimi geride bıraktığımızda, 1 Nisan gününe, nasıl uyanacağız? Kim kazanmış olursa olsun, kazananlar kendilerini rahat hissedebilecekler mi? Kaybedenler ve onları ölümüne destekleyenler halkın -okurlarının, izleyicilerinin- yüzlerine nasıl bakacaklar?

Genellikle böyle yazılarda paylaştığım düşüncelerimi kanıt teşkil edecek yazılardan alıntılar sunarak güçlendirme adetim vardır. Bu yazıyı yazmak üzere masaya oturduğumda, aynı işi yapmak niyetiyle, bayağı temsili değer taşıyan pek çok yazıyı taradım. Ancak ‘örnekler’ gözüme çok değersiz geldiği için ve onları yazanlara karşı nefret hisleri uyandırabileceğini de düşünerek, tezimi örneklemekten vazgeçtim.

Herhangi bir taraftar gazetenin köşe yazarlarının yazdıklarına bakın ne demek istediğimi anlarsınız zaten.

Manşetler de farksız.

Vaktiyle kendilerine yönelik ‘yargısız infaz’ yapıldığı şikayetinde bulunanlar da artık istihbarat fişleriyle aynı işi yapıyorlar. En fazla yerindiğim olay da bu işte. Yaptıklarının ‘kötü’ olduğunu bilmemeleri geçmişte kendilerine de aynı üslupla -hatta biraz daha çekingence- saldırıldığı için imkansız.

Yoksa intikamcı hislerle mi bunlar yapılıyor?

İntikam hissi kötü değil mi?

Bu seçime kadar sürdürülen kampanyalarda cadde ve sokaklara küçük flamalar da asılır ve bu yüzden büyük bir görüntü kirliliği yaratılırdı. Bu seçimde partiler flamasız kampanya kararı aldılar, büyük çapta da bu karara uyuyorlar. Seçim olur, o flamaların getirdiği görüntü kirliliği bir süre daha cadde ve sokaklarda kalırdı.

Kısa bir süre ama…

Galiba bu seçimin dayattığı görüntü ve söylem kirliliği hayli uzunca bir süre ülkemizi terk etmeyecek.

Yanarım yanarım da, işte buna yanarım.

ΩΩΩΩ