Herhalde bir tek bana öyle gelmiyordur; yazılarımın çıktığı bu sitede bir süredir siyasi partilerin reklamlarından geçilmiyor. Ne zaman kendi yazıma göz atmam gerekse, dört bir tarafında değişik partiler ve adayların reklamlarıyla karşılaşıyorum.
Günlük haber ve yorum gıdasını internet sitelerinden alanlar, dünyanın en büyük reklam sağlayıcısının aynı zamanda arama motoru olarak da çalışan Google olduğunu çoktandır biliyor. Özel reklam kabul edenler de var ama bizim site dahil pek çoğumuzun tek bir reklam sağlayıcısı bulunuyor: Google…
Siteler sayfalarının neresine reklam kabul ettiklerini Google’a bildiriyorlar, o da herbirimize okurların eğilimine uygun reklamları serpiştiriveriyor.
İlk başlarda bazı kullanıcılar sitemizde karşılarına çıkan reklamların niteliğinden şikayet edebiliyordu; oysa Google her kullanıcıyı arama yaptığı konulara ve sürekli izlediği sitelerin özelliğine göre değerlendirip ona hoşuna gidebileceği türden reklamlar sunuyor.
Hoşa gitmeyen reklamlara muhatap olanlar kendilerini sorgulamalılar…
Bizim site siyasi ağırlıklı olduğu için okurların karşısına şu sıralarda parti ve aday reklamları çıkması doğal…
Çok izlenen veya okunan siteler çok, az izlenen ve okunan siteler ise az reklam gelirine sahip.
Kendilerinden ‘fenomen’ diye söz edilen, internet üzerinden akıl veya beğeni satan bazı kişiler akıl almaz paralar kazanabiliyor.
Başlığında ‘seçime doğru’ girişi bulunan bu yazının böyle başlamasının sebebi ne olabilir?
Şu: Bu seçim geleneksel medya karşısında ‘yeni’ diye anılmayı hak eden dijital medyanın ön plana çıktığı bir seçim olarak da tarihe geçecek. Partiler ile tek tek adaylar, geleneksel medyayı henüz bütünüyle ihmal etmeseler bile, kendilerini ve yapmak istediklerini anlatmak için yeni medya mecralarını daha fazla kullandılar bu seçimde.
YouTube başta olmak üzere sosyal medya mesaj ulaştırmak için çok fazla tercih edildi.
Haber almak veya öğrendikleri haber ve mesajları değerlendirmek-yorumlatmak için de yoğun olarak internete başvuruldu.
Milyonlarca izlenen siyasi videolar oldu bu seçim sürecinde.
Gazeteler ve televizyon kanalları, milyonluk kuruluş sermayesi yanında bayağı ağır bütçeler de gerektiriyor. Geleneksel medya çok masraflı ve kârlı olmayan bir yatırım.
Buna karşılık, görüşlerini takip etmek isteyenlere ulaştırmak üzere yola çıkanların fazla bir masrafı göze almak gerekmeden bunu gerçekleştirmesi günümüz ortamında çok kolay. Bir servis sağlayıcıya fazla yüklü olmayan bir aylık ödeyerek bir ‘blog’ kolayca açılabiliyor. Biraz ışıklı bir mekanda cebinizdeki telefonun video özelliğini kullanarak görüntülü yayın yapabilmeniz mümkün.
Seçim sürecinde çok basit şartlarda çekilmiş videoları milyonlarca kişi tarafından izlenen birkaç kişi çıktı.
Öyle YouTube kanalları var ki, siyasilerin oralarda göründükleri programlardaki izlenme oranları, pahalı stüdyolarda çekilmiş geleneksel kanalların programlarından daha yüksek.
Tek başına veya birkaç eleman çalıştırarak evlere ulaşan haberciler milyonluk takipçilere sahip olabiliyorlar.
Düşünün: Milyonlar harcanarak kurulmuş stüdyolara sahip televizyon kanallarının erişemediği sayıda izleyici bir yana, hiçbir masraf gerektirmeyen basit şartlarda hazırlanmış videoların izleyicileri bir yana… Partiler ve adaylar, tanıtım için yüklü faturalar ödeyerek geleneksel medyada görünürken, maddi yükü onların çok çok altında bir masrafla sosyal medya ve internet ortamında daha fazla sayıda insana erişebiliyorlar.
Acaba yarın sandık başına gidecek seçmenler en çok hangi mecradan etkilenerek oylarını kullanacaklar?
Geleneksel medyadan -gazeteler ve televizyonlardan- mı, dijital medyadan mı?
Dijital medyanın yaygınlığa kavuştuğu ilk dönemden itibaren zihnimi işgal eden bir soruya hala cevap alabilmiş değilim.
O soru şu: Çok daha kestirme bir yolla her eve -hatta her kişiye- doğrudan ulaşma imkanı veren internet dururken, partiler kendilerine çok pahalıya mal olan mitingler düzenlemeye daha ne kadar devam edecekler?
Bu soruya bu seçimde olumlu bir cevap alabildiğimi söyleyemem. Partiler ülkenin dört bir köşesinde görkemli olmasına özenilmiş sayısız miting düzenlemeye devam ettiler. Liderler ve adaylar her ile uğrayabilmek için kendilerini paraladılar.
Galiba bizde miting alışkanlığından vazgeçmek uzun vakit alacak.
Kendilerini dinlemek için meydanlara koşmuş kalabalıkları karşılarında görmesi, onlarla göz göze gelmesi ve mesajlarını doğrudan iletmesi liderlerin hoşuna gidiyor olmalı.
Cumhurbaşkanlığına üçüncü kez aday olabilen Tayyip Erdoğan hala eski alışkanlıkla aynı anda çok sayıda kanalda görünmeyi sesini duyurmanın en etkili yolu olarak görüyor.
Dün akşam tam 24 ayrı kanalda yayımlanan bir programın konuğuydu Erdoğan…
Evet AK Parti genel başkanı ve Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan tam 24 ayrı kanalda göründü.
[Kanallar şunlar: TRT1 ve TRT Haber, TRT Avaz, TRT Kurdi, TRT Türk, Kanal D, ATV, A Haber, A Para, A2, Star TV, Kanal T, Ülke TV, TV Net, Beyaz TV, TV100, NTV, TGRT, CNNTürk, HaberTürk, 24TV, HaberGlobal, BengüTürk ve 360 TV.]
Acaba kendisini kaç kişi izlemiştir?
Rakip ittifakın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından “Bir söz daha vereyim mi? Biz bu ülkeyi yönetirken, asla tüm kanalların aynı içerikle yayın yaptığını bir daha göremeyeceksiniz” sözünü verdi.
Umarım sözünü tutar.
Seçildiği takdirde kendisi sözünü tutsa bile, muhalefet -bu arada AK Parti ve lideri Tayyip Erdoğan– o 24 TV kanalının çoğunda ortak canlı yayın faaliyetini sürdürecektir.
Ta ki, geleneksel medyanın gücünün geleneksel olmayan mecralar karşısında eridiği iyice fark edilene kadar…
Google bu seçimde bizim siteyi de siyasi partilerin reklamlarıyla donattı.
Şikayetçi değilim, sizler de olmayın. Bizim siteye o tür reklamlar yakışıyor.
ΩΩΩΩ