Yolların ayrılış noktasında AK Parti… 'Diriliş dönemi' ne ola ki?

22
Reklam

MHP ile yol arkadaşlığı AK Parti’ye kazandırdı mı, yoksa kaybettirdi mi? Kâr-zarar hesabında durum nedir?
Dün, partilerinin grup toplantılarını vesile eden MHP lideri Devlet Bahçeli ile AK Parti lideri Tayyip Erdoğan‘ın birbiri ardına çıkışları, her ne kadar “Cumhur İttifakı devam ediyor” dense dahi, iki partinin yol ayrımına geldiğini gösteriyor. En azından, kritik geçeceği bilinen beş ay sonraki yerel seçime, bu iki parti, birbirlerine rakip olarak katılacaklar.
Ayrılmaz ikili görüntüsü bir kez bozulmaya görsün, yeniden bir araya gelebilmek ilk buluşmadan çok daha zordur.
Özellikle de bozuşmanın şartları oluşmuşsa…

Af ve andımız

İki partinin işbirliği yaparak gidebilecekleri bir seçime ayrı ayrı katılmalarını getiren bozuşmanın zeminini bilhassa iki konu oluşturmakta: MHP’nin ‘af’ konusunda ısrarı ile AK Parti’nin ‘andımız’ zorunluluğuna direnmesi…
AK Parti ‘af’ istenmesinin başta uyuşturucu kaçakçıları olmak üzere toplumu zehirleyen bir kesimi cezaevlerinden çıkarma amacına hizmet etmeye yarayacağını ileri sürüyor; MHP ise, ‘andımız yasağı’ konusunda ısrarı vatan sevgisinin azlığıyla ve ‘Türk’ kimliğini hafife almakla eş değerde buluyor.
Benim yumuşatarak yukarıda özetini sunduğum tavırların, iki partinin sözcüleri ağzında hiç de yumuşak sayılmayacak sözcüklerle ifade edildiğini unutmayalım.
MHP ile AK Parti’nin birlikteliği her iki partiye de yaradı. AK Parti o sayede genel seçimde iktidardan uzaklaşmasına yol açabilecek kadar oy kaybettiği halde Meclis çoğunluğuna bugün hala hükmedebiliyor ve daha da önemlisi, sonuç alamayacağı düşüncesiyle vazgeçmek üzere olduğu sistem değişikliğini MHP’nin verdiği destekle gerçekleştirebildi de.
MHP ise, baraja takılma ihtimalini AK Parti ittifakı ile kolayca aşabildi. Ortaklık, MHP’li kadroların devlet içerisinde görev almalarını, MHP’ye yakın bilinen bürokratların kolay terfi edebilmelerini de sağladı.
Hiç kuşkusuz iki parti de birliktelikten yararlandı.
Ancak yine de özellikle AK Parti’nin şu aşamada ‘kâr-zarar hesabı’ yapmasında ve daha çok da MHP ile birlikteliğin yol açtığı kayıplarını dikkatle gözden geçirmesinde yarar var.

Türkiye’den söz ederken lâf da sokuşturuluyor

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ı partisinin grup toplantısında dinleyenler, konuşmasının İstanbul’daki Suudi Arabistan başkonsolosluğunda cinayete kurban giden gazeteci Cemal Kaşıkçı‘yla ilgili bölümündeki bir cümleye şaşırmış, hatta o cümleyi yadırgamış olabilirler.
En başından başlayarak cinayet üzerinde titizlikle durduğu halde, yabancı basında Türkiye aleyhine yayınlar yapıldığını esefle ifade etti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Ne yalan söyleyeyim, yabancı basında çıkmakta olan Kaşıkçı olayı ile ilgili haber ve yazılara o gözle hiç bakmamıştım. Dönüp hem son 15 günlük değerlendirmelere hem de dün çıkan yorumlara baktım.
Rahatsız olunacak kadar var.
Türkiye ve özellikle de AK Parti iktidarı aleyhine lâf sokuşturmalarla dolu yayınlar…
AK Parti’nin ülkenin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü iddialarını zedelediği, yargının bağımsızlığına halel getirdiği, gazetecilere cezaevleri yolunu gösterdiği, ülke aydınlarının kendilerini özgür hissetmediği gibi yakıştırmalar neredeyse her yorumda yer alıyor.
Çizilen bu eleştirel tablonun ne kadarı AK Parti’nin MHP ile birlikteliğinin sonucudur?
Üzerinde durulması gereken bir konu olarak görüyorum bu soruyu…
Dışarıdan yöneltilen eleştirilere iki farklı tepki vermek mümkün. Basiti, önyargılı olduğunu ileri sürüp eleştirilere kulak tıkamaktır. Akıllıcası ise, eleştirileri ciddiye alıp birkaç yerinde hamleyle ülkeyi eleştirilemez hale getirmektir.
Yeni bir tavırla AK Parti’nin içte ve dışta bugünkünden daha fazla beğenildiği dönemlerdeki ilkeleriyle buluşması mümkün olabilir ve bu da MHP ile ittifakının AK Parti’ye sağladığı olumlu katkılardan daha fazlasını getirebilir.

‘Diriliş dönemi’nde af

Aynı konuşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir dönemin başladığından ve bu dönemin adının ‘Diriliş dönemi’ olacağından da söz etti.
Bununla kast ettiği, yol ayrımının zorladığı yenilenmenin AK Parti açısından kendi değerlerine yeniden sahip çıkmak olabilir mi?
Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’nin her çıkışının bir zamanlamayla ilgili olduğunu ve her seferinde köklü değişikliklerin amaçlandığını da unutmamalı AK Partililer. Daha önceki -2002’de erken seçimi zorlama, 2015 sonrasında iktidarı pekiştirip sistemi değiştirme gibi-çıkışlarından yararlandıkları MHP liderinin ittifakı çatlatan son çıkışının da bir amacı olmalı değil mi?
Sadece sorularım var ve doğrusunu söylemem gerekirse onların cevaplarını ben de bilmiyorum.
“Af olacaksa devlet kendisine karşı işlenen suçları affedebilir” tespitini hayata geçirmekle işe başlayabilir AK Parti.
Oyun kurma hassasiyetini bu arada kaybetmemişse tabii…
ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. yolların ayrılış noktasındalar- mı – acaba???
    iki siyaset kurdunun son derece önemli seçimlere bir kaç ay kala ittifak sorunları yaşayıp yaşamadığını göreceğiz, sonuçta kürt oyları çok cazip…
    af ve and konularında fikir ayrılığı yaşamaları şaşırtıcı değil ama nerden çıktı şimdi bu sorunlar???
    2013 te andımız konusu bitmiş gitmişti, bayram değil seyran değil danıştay neden bu kararı verdi ve ŞİMDİ verdi diye sormak erdoğandan çok bize düşer değil mi??? and toplumun pek çok kesimine göre sorunlu bir metin ve bunu savunmak kimseye puan kazandırmaz ama içerdiği ideolojiyi tartışmak ve toplumun geniş kesimlerini kucaklamak gerektiğini savunmak için aynı şeyi söyleyebilir miyiz???
    ya af konusunda bu ısrar neden??? toplumda bir karşılığı yok bunun. toplumun geniş kesimi affa sıcak bakmıyor MHP bunu bilmiyor mu??? 2000 deki Rahşan affının travmasını bile henüz atlatamadık, dolayısıyla afla ilgili gündemi meşgul etmek akıllıca olmayabilir ama toplum vicdanını öncelemek bu konuda hassasiyet göstermek seçim öncesi bir partiye kredi sağlar mı acaba diye soru sormak ise akıllıca olabilir mi???
    hasılı kelam sorunların yapay bir gündem oluşturduğunu düşünüyorum AKP ve MHP arasında ciddi bir ayrılık olduğunu sanmıyorum. bu liderleri ve partilerini bir araya getiren parametreler düşünülürse sonsuz aşktan söz edemesek te uzun bir birliktelik ön görebiliriz sanırım…
    islam affetmeyi önceler ve önemser. ancak bazı şartları vardır…
    yaptığı işin yanlış olduğunu farketmek/anlamak/kabul etmek
    pişman olmak
    ve
    bir daha yapmamak üzere yanlıştan rücu etmek…

  2. Dönemsel çatışmalar kadar dönemsel işbirlikleri de siyasetin doğası icabıdır. Ama milli davalarda her daim güçbirliği olmalıdır. Tabii siyasette işbirliği derken; seçime ramak kala chp nin yaptığı gibi 15 baş milletvekilini bi başka partiye maraba gibi ödünç verip, orada devletten seçim yardımı alamayınca bozuk mal gibi mebuslarını geri çekmesini kastetmiyorum! Şimdilerde “demokratik siyaset yapmak için zemin arayan” ama bulamadığı için yorum yazarlığı yapan elemanlara duyrulur: isteyene bi tezgah daha kurulur çamlıbelin mal papazarında; demokratik siyasetmiş…

    • Belirttiğin toplumda içeri binlerce kadının çocuklarıyla beraber ihtilalcilerin yanında mı görülmüşler
      Baylok.kullananlar ihtilal hazırlık konuşmaları mı Yapmışlar.suçları nebu
      Insanların. Bir topluma mensup olmaları
      24 Bin fem öğretmeni bir daha öğretmenliğe dönemeyecek şekilde atılmaları da öyle
      Affedilmeleri değil, suçsuz insanlara karşı yanlıştan dönümelidir
      Ey Iman edenler birtoluma karşıkininiz adaletsizliğe sevketmesin.Adaletli olun ayet
      Muhakakki Allah adaleti emrediyor ayet

      • Sabahlara kadar birbirlerini telefonla tebrik edip darbecilerin başarılı olması için 15 temmuzda fetih suresi okuyarak geceleyen haşhaşilerden mi söz ediyorsun zekeriya? Kapalı devre örgüt üyesi olduğun yetmiyormuş gibi bir de kriptolu iletişim programı kullanmak ne oluyor? Anası danası her neyse, fetöcü evlendirme kataloglarından peydahlanmış tüm haramzadelerin genotip haritası derhal çıkartılmalı ve takibe alınmalıdırlar! Çünkü müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz. Gene “beklenen salih zat” kasımda geliyormuş diye şafak sayıyormuş mapus damındakiler… Devlet beyle olmadı belki meralle çıkartılır bir af?

      • Toplumda FETO CUolarak bilinip iceri atilanlarin belki % 95 i samimi duygularla
        Hizmet etmeye calismis bir cok seyden bi haber bylock ta kullanmis hizmet de etmis kurbanda toplamis olabilir. Bunlarin tamami Alllah rizasi icin yapmistir.
        Donem gelecek sucsuz olduklari belki Ergenekonda oldugu gibi anlasilacaktir.Lakin is isten gecmis olacaktir.
        Darbeyi planlayip eline silah alanlarin veya aldiranlarin cezalandirilmasinin otesinde verilen diger cezalar vicdanlari yaralamaktadir.
        Insallah ilahi adalet tecelli eder.
        Devletin ve hukumetin yapmasi gereken sey.toplumsal barisi saglamak adina eyleme bulasmamislari eline silah almamislari pismanlik yasasi ile affetmektir..
        Kendilerinin bile aldatildigini itiraf ediyorlarsa bu hizmet icindekiler aldatilmis olamazlar mi ?
        Bunu iyi dusunmek gerekir.Yuce peygamberimiz bile amcasinin kalbini parcalayan Vahsi yi bile affetmistir ki .Biz kim oluyoruz. Bu kin bitmelidir.

        • 250 şehit ve 2000i aşkın gazimizin kanını döken vahşiler de, gölbaşında tek atışla 50 polisimizi öldüren f16 pilotları da vahşice hizmet ediyordu efendilerine…

  3. Dilipak ve Bahçeli
    AK Parti iki büyük ihtar almıştır. Dilipak’ın konuşmasına rağmen hala yazmaya devam etmesi, şimdi de Bahçeli’nin seçim irtifakını sona erdirmesi. Bunun anlamı şudur. Ordu, AK Parti’ye ve Erdoğan’a ihtarda bulunuyor. Eskiden muhtıra verirdi. Şimdi böyle yapıyor.
    Ekonomi bakımından, dış borçlar ödenmez durumda, enflasyon korkunç şekilde büyümekte, Faiz durdurulamaz hal almış, Dolar’ı yerinde tutmak için yapılan çabalar, bataklığa batmış kimsenin çırpınışları durumunda. Çırpındıkça batmakta.
    Kaşıkçı olayı Türkiye’nin güvenlik bakımından ne kadar çıkmazda olduğunu göstermektedir. Olaylardan başarılı MİT’in neden haberi yok? 15 Temmuz’u olaydan sonra haber alan MİT şimdi de konsoloslukta olanları aylar sonra öğreniyor.
    Bütün bu durumdan hoşlananlar var Türkiye’de. Hatta AK Parti içinde bile var. Biz ise üzülüyoruz. Endişeliyiz çünkü o gemide biz de varız. İki senelik ömrümüz var.
    Muhterem Cumhurbaşkanımız güçlüdür. Bütün bunları aşabilir. Biz Kur’an’dan öğrendiklerimizi aktarıyoruz, kulak verilirse.
    1- Parti başkanlığından istifa etmelidir. Parti’nin yönetimini partililere bırakmalıdır.
    2- Cumhurbaşkanlığından istifa edip meclisi dağıtmalı ve kendisi Erdoğan olarak aday olmalıdır.
    3- MHP’ye bağlı olmadan cumhurbaşkanı seçilmelidir. Halk onu seçmezse Parti’nin başına geçmelidir. Yerel seçimden önce olmalıdır bu.
    4- Cumhurbaşkanı seçildikten sonra hükümet bütün partilere aldıkları oy nispetinde bakanlık vermelidir.
    5- Başbakanlık kararnamesi ile bakanlar aleyhine milletvekilleri dava açabilmelidir.
    Sonuç;
    İnsanlık işçilik döneminden ortaklık dönemine geçmektedir. Bunun öncülüğünü Türkiye yapmaktadır. Erdoğan merkezdedir. Erdoğan Akevler’le iş birliği yapar, Kur’an düzenine gelirse kendisi başarır. Dünyayı da barış içinde üçüncü binyıla götürür.

    • “Her türlü suçu islerler, suçlu aranmaya başlandığında da aha da suçlu bunlar diyerek siyasi arenadaki en öndeki isimleri gosteriverirler” ihtariniz kulaklarımda hala çınlıyor hocam.

  4. AKP-MHP Birlikteliği ilkesel değil birbirlerine mecburiyetten doğmuştur.
    Aslında esas konularda aralarında olan müthiş görüş ayrılığını bu mecburiyetler unutturmuştur.
    1970 lere uzanan ırkçılık -ümmetçilik ideolojisi suçlaması yok olmamıştır.
    Mecburiyetler kimleri bir araya getirmez ki.
    Onun için ‘Denize düşen yılana sarılır ‘demişler.
    80 den sonra barajı aşmak için MHP ile REFAH partisi seçimde ittifak etmek zorunda kalmıştır.
    AK partinin uzun zaman iktidarda kalması MHP kadrolarının iktidar nimetlerinden uzak bıraktı.
    Birbirlerinin asla bir araya gelemeyecekleri sözler söylediler.
    Mecburiyetler doğunca birliktelik kaçınılmaz olmuş.
    İki tarafında karşılıklı menfaati olunca geçmişe bir sünger çekmek hiçte zor olmuyormuş.
    Son genel seçimde AKP koalisyona mecbur olunca her nedense MHP koalisyona girmedi.
    AKP de bu firsatı kaçırmadı CHP le top çevirerek süreyi doldurdu ve seçimi yeniledi.
    MHP mebuslarının yarısını kaybetti.
    MHP de genel başkanlık tartışması başladı.
    AKP ye muhtaç kaldı.Genel başkanlık tehlikedeydi.
    Kurultay kaçınılmazdı.İmdada AKP yetişti özel bir korumaya alındı ,yargıyı derhal devreye sokarak kurultayı önledi.MHP içinden bir parti doğdu bu olağanüstü şartlarda azınmansayacak çok büyük bir başarı sağladı.
    MHP iktidar nimetlerinden azamı faydalandı.
    Seçimde kimsenin tahmin etmediği bir oy aldı.
    MHP kuruluşundan bu yana hiç varlık gösteremediği yerlerden mebus çıkardı.
    O bölgelerin demografik yapısı mı değişti yoksa tayın edilmiş memurlar mı bunun sebebiydi kimse anlamadı.
    AKP nın bu jesti MHP nın başkanlık sistemine geçit verilerek karşılıksız bırakılmadı.
    Sonunda bu başkanlık sistemi nasıl sonuçlar verecek pek emin değilim.
    Herhalde birilerinin istemediği başkan olamayacak mi?
    Bu kadar yetkilerle seçilecek bir başkan iyi veya kötü yönde neler yapamaz ki.
    Sonuçta MHP için İYİ parti tehlike olmadığını gördüler herhalde.
    İktidarında ekonomik başarısızlıklarına ortak olmak istememesi ve yerel seçimlerde onunla birlikte görünmek kendine zarar vereceğini düşünebilir.
    AKP de aşırı milliyetçi bir parti ile birlikte görünmenin genelde ümmetçi söylemde bulunan bir partiye zarar vereceğini düşünmüş olabilir.
    Eğer İTTİFAK iki partiye yaradığı düşünülürse bir arada olmak için sebep bulmakta zorlanmayacağı gibi tersin de de ayrılık için sebep bulmakta hiç zorlanmazlar.
    Kaşıkçı olayına gelince kurbanın Türkiye de ki konsolosluğa özellikle yönlendirilmesi manidar.
    Bizi bazı şeylere mecbur kılmak için yapılmış veya kendiliğinden madem ortaya çıktı ilgili ülkelerden nasıl bir sonuç alabiliriz hesabı mı yapılıyor.
    Türkiyeyi RUSYADAN uzaktaştırma ve belkide SUUDLA ittifaka mı zorlanacak bilmiyoruz.
    Büyük beşeri güç ün demokrasi diye bir kaygısı olamaz.
    Bizdeki yargı ve insan hakları işi her zaman formalite olmuştur batı için.Sadece beğendikleri düşünceleri savunanlara özgürlük isterler.En azından ben şimdiye kadar tavırlarından öyle anladım.
    AF konusuna gelince.HERŞEYDEN ÖNCE EVRENSEL HUKUK KURALLARINA GÖRE ADIL YARGILAMALAR YAPILMASI EN DOĞRU OLANDIR.
    ACABA DEVLET KENDİNE Mİ AF ÇIKARMAK İSTİYOR.
    YARGILAMALAR HUKUK KURALLARI NA BAĞLI YAPILMASA HAKSIZ CEZALARA DÖNÜŞÜR.
    ÖNCE EŞEĞİ SAKLAYIP ;BAK EŞEĞİNİ BULDUM SEVİN ARTIK MI DENMEK İSTENİYOR.
    HERKESİN İSTEDİĞİ EVRENSEL HUKUK KURALLARININ UYGULANMASIDIR.
    TUTUKLULUK TEDBİR AMAÇLI OLMALI CEZALANDIRMAK İÇİN DEĞİL.
    UZUN TUTUKLULUK VE İDDİANAME HAZIRLAMAMAK.
    SONUNDA VERİLEN CEZANIN YATILAN GÜNE TAM DENK GETİRİLMESİ DOĞRU GÖRÜNMÜYOR.
    YARGILAMALAR ADIL OLSUN ,TUTUKSUZ DEVAM ETSİN.İNSANLAR SONUNDA BOŞ YERE YATMAMIŞ OLSUN.
    BİR ÜLKEDE NE KADAR ÇOK FİKİR SUÇLUSU HAPİSTE VARSA O ÜLKENİN İNSANLARI O KADAR MUTSUZDUR VE O ÜLKE O KADAR GERİDİR.FİKİR SUÇLULARINI CEZALANDIRAN ÜLKELER GERİ KALMAKTAN KURTULAMAZLAR.
    .

    • Akp-Mhp ittifakı 15 temmuz gecesi sokakta ihanete karşı çıkan vatandaşların genellikle bu parti sempatizanlarından oluşmasından ve mücadele birlikteliğinden doğmuştur ve tabanda hala sürmektedir. Mecliste , kanun teklif ve oylamalarında da sürecektir. Yerel seçimlerde avantajı olmayacağı ve pratikte uygulanma yöntemi bulunamadığı için seçim ittifakı arayışları sonlandırılmıştır.

    • Ne tutuklu ne tutuksuz şimdiye kadar hiçbir yargı aşamasından geçmemiş, hatta soruşturmaya bile uğramış ama darbe girişiminin üzerinden şu kadar zaman geçtiği halde, hala ceplerinde bylock fellik fellik ankesörlü telefon arayan ve mahrem imamların ağuşuna koşarken yakalanan muvazzaf kamu personeline bir çift sözün yok mu ey avam? Bırak tutuklu yargılanmayı, bi şekilde serbest bırakılmış mutemetler bile hala gaybubet evlerinden çıkıyorlar! Hala devletin ekmeğini yiyip fitne fesat peşinde koşan haramzadeler neden dışarda, yargı niçin bunları kıskıvrak yakalayıp cezalandırmıyor diye yakındığını da duyacak mıyız bakalım bir gün? Fikir suçuymuş…

  5. Kaşıkçı olayı ile ilgili dün Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar için ben “dağ fare doğurdu” demiştim ya aslında haksızlık yapmışım. Erdoğan’ın konuşması ile ilgili insaflı bir değerlendirme yapmak lazım. Bir kere hikayeyi baştan sona çok sürükleyici ve teferruatlı anlatıyor ve konuşması çok akıcıydı. Hakkını yemeyelim. Yani tam da içeride bütün “hükümet yanlısı” medyanın tek merkezden senkronize ediliyor hissi veren haberleri ile uyumlu bir konuşmaydı. Bir kısmı tekrar yorumların içinde sunulan birçok önemli şeyin altı da özenle çizildi. Fehmi Koru’nun da belirttiği gibi yabancı basında bazı kendini bilmezler ne hikmetse bu konuda Türkiye’yi sıkıntıya sokacak yorumlar yapıyorlar. İnsan böyle işte, memnun etmek zor. Bu muhteşem konuşmada benim de aklıma bazı şeyler takılmadı değil, ama sakın beni yabancı medya gibi kötü niyetli saymayın lütfen.
    Mesela ben bu konuşmadan şunu anladım: Suudi Hükümetinin bu işte bir dahli yok, bir kısım işgüzar istihbaratçılar ve yetersiz bir Konsolos böyle bir cinayet işlemiş. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı da bu yetersizliği Kral Hazretlerine iletmeyi ihmal etmemiş, onlar da hemen Konsolosu Arabistan’a geri çağırmışlar.
    Benim kafama takılan sorular hala durmakla birlikte umarım ki bir ilerleme olur. O sorulardan bir kaçı şöyle:
    1-Kaşıkçıyı Suudi Konsolosluğuna gitmesi konusunda Türkiye tarafından kim cesaretlendirdi, gazeteci vs. birileri bu konuda devrede miydi?
    2-Kaşıkçı’nın kayıp olduğu haberi yansıyınca hemen havaalanındaki özel jet vs. arandığına göre bizim istihbarat böyle birşeyi (kaçırma teşebbüsü gibi) bekliyor muydu?
    3-Cinayet bu kadar organize olduğuna göre (iddia benim değil, büyüğümüzün beyanı) bu işlerden Suudi Devletini değilde Konsolosu mu sorumlu tutmalıyız? Öyleyse, Viyana Mutabakatında da belirtildiği şekilde cinayet durumunda dokunulmazlık olmayacağına göre, niçin gitmesine izin verdik?
    4-Başkan Trump mı bu konuyu aydınlatacak? Olay Türkiye’de olmuş, şu ana kadar biz resmen hep türbinlere konuşuyoruz. Bunu aydınlatmak bizim görevimiz değil mi? Dünkü Erdoğan tarafından anlatılan hikaye Suudların sundukları hikayelerin son versiyonu ile birebir örtüşüyor. Bu iş birkaç istihbaratçının üzerine yıkılıp kapatılabilir mi?
    Görüldüğü gibi konu “komisyona havale edildi” ama ABD ve Türkiye tarafından asla unutturulmuyor, yeni detaylarla devamlı ateşi harlandırılıyor. Buradan pazarlıkların devam ettiği sonucunu çıkarabilir miyiz? Bu durumda benzer cinayetleri ülkemizde işlemeye niyet eden yabancılar da bedelini ödemek şartıyla yakayı sıyırabileceklerini düşünmezler mi?
    MHP ve Milliyetçi Hareket konusunu yazmak isterdim ama konu biraz kayıkçı kavgasına benziyor. Ortada demokratik siyaset yapacak zemin yok, muhalefetin ekseriyeti bile bu duruma kayıtsız kalır ve razı görünürken MHP analizi zayid görünüyor.

      • Nurdan, sana şu Çakan arkadaşın yorumuyla ilgili bi eleştirim olacak: şahsen sizin paylaşımlarınızdan çok istifade ediyorum, özellikle dış basından derlediğiniz dezenformasyonları ibretle izliyoruz. Lakin, sizin gibi usta bir yorumcu ya da kopyala/yapıştırcı makastar; H.Çakan rumuzlu arkadaşın incir çekirdeğini doldurmayacak tezviratlarında 5yıldız verilecek ne buluyor anlamıyorum?

    • Kaşıkçı konusunda dün Hamza beyin yazdığı yorum da çok güzel di akilciydi.
      Uyumaya hazırlanırken kanal7 sitesinde İsrailli bir yazarın Kaşıkçı cinayetini değerlendirdiği yazisi ile ilgili haberini okudum.
      MBS in gelmesini bekledikleri lider olduğunu ve İsrail’in boyle bir liderin gelmesi için 50 senedir dua ettiğini Ve Kaşıkçı cinayeti ile MBS nin iliskilendirilip sorumlu tutularak görevden alınmasının İsrail için bir felaket olacağını yazmış.

  6. Yerel de ittifak yapmak için sanırım Akp ve Mhpyöneticileri pratik ve hukuki açıdan uygulanabilir bir yöntem sanırım bulamadılar. Teşkilatlar açısından yerelde diğer parti güçlü diye aday göstermemek pek istenen ve uygulanabilir bir yöntem değildi. Baştan yenilgiyi kimse kabullenmek, her partide hevesli yerel adaylar seçimi bekler. Hukuken bir yöntem geliştirmek de belki diğer ittifaklara da avantaj sağlayabileceği için istenmemiştir. Bir ittifak kendi dışından da oy çekmek ister. Bu ittifak yerel de Akp nin Kurt oylarını Mhp nin Chp ve İp oylarını çekmesini engelliyordu. Birbirlerinden oy çalmaktansa, Akp nin Hdp tabanından, Mhp nin Chp ve İp tabanından oy transfer edebilmesi için ayrı olmaları ve uygun söylem geliştirmeleri gerekmekte. And konusundaki tartışma bunu bir miktar sağlayabilir. Af konusu biraz Mhp aleyhine çalışabilir. Genelde ve mecliste, özellikle dış politika ve kanun tekliflerinde birliktelikleri mutlaka sürecektir. Ben iki liderin fevri olarak bu ittifakı bozacaklarına pek ihtimal vermiyorum. Bir stratejileri olmalı diye düşünüyorum.

  7. Fehmi bey Kolay gelsin!
    Bugün sizi epeyce yoracak bir yazi yazmişsiniz.
    Ben şimdi reisin MHPye nasil bir teröristlik lakabi hazirladiğini merak ediyorum. Yakinda onu da öğreniriz.
    Misal Bahceliye sahte peygamber diyemiyeceğine göre,acaba ne der?
    Belki Sahte Faşist lider diyebilir.
    Bakalım bu pehlivanlarin hangisi rinkden galip çikar.
    Ba@kan Yabanci basindan şikayet ediyorsa, o zaman Trumpın her Twittinin altina yalanci basin yazi versin.
    Erdoğan konuştukça Türk basını ve taraftarları ondan gurur duyuyorlar ve alkişliyorlar, fakat diğer devletlerin basını ve kendi meslektaşlari olan devlet başkanlari bizdekilerın tam tersini yapiyorlar, çünkü onu dinlelerken kulaklarına inanamiyorlar.
    Dünkü konuşmasida yabancilari bir kez daha hayel kırikliğına uğrattı.
    Bir kac ülke daha önce Suudilere yaptirim kararı almiştilar diğerleride yaptirimdan yana söz ediyordular ve Erdoğanin cinayeti delilleri ile açikliyacağı beklentisi içindeidiler, hatta ses kasetlerinide dinleyeceklerine dair bayağı beklentileri vardı.
    Erdoğanin konuşmasindan sonra yaptirim karari alanlarda fikirlerini değistirdiler mesala Kanada, başbakani aninda antlaşmalarinı iptal etmiyeceklerıni açikladi.
    Haber ajanslari da Erdoğanin konuşmsina
    Güçlü şüpheleri olan bir konuşma diye yorumlarini yaptilar.
    Heleki Suudiler 18 kişiyi verin biz yargiayalim demeside bir başka çelişki.

  8. “Ayrılmaz ikili görüntüsü bir kez bozulmaya görsün, yeniden bir araya gelebilmek ilk buluşmadan çok daha zordur.
    Özellikle de bozuşmanın şartları oluşmuşsa…”
    Bu söyledikleriniz seçmen açısından da geçerlidir.

Yoruma kapalı.