Bugün 22 Şubat 2022. Yazımın tepesine her gün koyduğum takvim kodu bugüne özel bir ihtimam göstermem gerektiğini bana hatırlatmakta.
Takvim hatırlatma kodu bugünkü yazım için şu: 22222 (İkinci ayın 22’si, yıl 2022 demek bu).
Yazdım ama bir kez daha yazmamda mahzur yok: Fiyatların artıp hayat pahalılığının rekor düzeylere çıkmasına yol açan ekonomik sıkıntılarımızın had safhaya vardığı günümüzde, bu soruna çözüm bulması gerekenlerin, KDV’de yüzde 7 indirim yapmak ve mevduata kur garantisi vermek yerine denklemi doğru yere kurması gerekir…
Maaş ve ücretleri enflasyon oranına bağlamakla işe başlayabilirler…
Geliri bir aydan diğerine enflasyon oranında artan -veya inen- vatandaşlar hayatın pahalanmasından olumsuz etkilenmezler…
Bugünün sorunu sabit gelirli insanların enflasyona ezdirilmesi çünkü.
Düzenli geliri bulunmayan işsizlere iş bulmak, temel ihtiyaç maddelerini işi ve düzenli geliri bulunmayanların kapısına kadar götürmek de gereklidir.
Vatandaşların ekonomiye güven duyacakları güne kadar, elektrik, doğalgaz, su faturalarından muaf tutulmaları da düşünülebilir.
KDV indirimi, kur garantili mevduat işe yaramıyor.
Mesele, vatandaşların gelirini artırarak -bu arada para basmadan, üretime ağırlık vererek- enflasyonla mücadele etmekte.
Nerede hata yapılıyor?
Üzerinde gece-gündüz kafa yorduğum bu soruya, iktidar cephesinin ana partisi yöneticilerinden birinin ciddi ciddi gündeme taşıdığı, ülkemizi başka ülkelerle mukayese ederken kullanılan bir hesap, kısmen de olsa cevap sağlamış oldu.
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sıkça ve bazılarının isimlerini de anarak, Batı ülkelerinden ülkemizin çok daha iyi durumda olduğunu tekrarlıyor ya, iktidarın bir başka önemli şahsiyeti de, o teze örnek olacak bir hesabı kamuoyu önünde yaptı.
Hesaba göre, bizde son ayın enflasyon oranı olan yüzde 48.96, ABD’nin yüzde 7, Avrupa Birliği ülkelerinin yüzde 6.5 olan enflasyon oranlarına göre çok daha iyi imiş…
Enflasyonu daha önce yüzde 1 olan ABD’de oran yüzde 7’ye çıkınca fiyatlar 7 kat artmış oluyormuş…
AB ülkelerinde de 6,5 kat…
Bizde ise enflasyonun yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkması fiyatları sadece bir misli artırmaktaymış…
Herhalde bu hesabı işitince durumumuza dua etmemiz bekleniyor.
Yüzde 1 olan enflasyon oranı yüzde 7’ye çıktığında fiyatların 7 kat arttığı bir matematik hesabı sonucu. Ancak bu bizim bildiğimiz matematik ile ilgili bir çıkarım değil. Değil, çünkü matematik bu denklemi farklı değerlendiriyor.
Fiyatlar, enflasyonu yüzde 1’den yüzde 7’ye çıkan ülkede 7 kat artmıyor; mesela fiyatı 100 dolar olan bir malın yeni fiyatı 107 dolar oluyor.
Hepsi bu kadar.
Buna karşılık, bizde 100 TL olan malın fiyatı enflasyon yüzde 20 olduğunda 120 TL, sonraki ayda enflasyon yüzde 50’ye çıktığında da 180 TL oluyor.
İflahı kesiliyor vatandaşın.
Maaşlar ve ücretler fiyatlarla yarışamıyor ülkemizde.
Yüzde 7 enflasyonun hüküm sürdüğü ABD ile ortalama enflasyonu yüzde 6,5 olan Avrupa ülkelerinde fiyatlarda o kadar bir artış bile insanları tepkilere, yönetimleri de acil eylem planlarıyla ekonominin ateşini alma çabalarına sürüklüyor.
Batılı başkentler şimdilerde protesto gösterileriyle çalkalanıyor.
“Merak etmeyin, bu can sıkıcı günler geçecek” umutlandıran mesajını veren ‘Geççek’ şarkısına bile tahammül edilemiyor bizde.
Şairler haykırmaz, sanatçılar susarsa…
“Bırak beni haykırayım / Susarsam sen matem et // Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”
Eğitim hayatımızın her döneminde, ilkokuldan başlayarak, Mehmet Emin Yurdakul’un içinde yukarıdaki mısraların geçtiği ‘Bırak beni haykırayım’ şiirini, döne döne okumuştuk.
İlkokul yıllarım Demokrat Parti dönemine denk geliyor. Sonrasında askeri dönemler, Adalet Partili, CHP’li hükümetler geldi geçti. Hepsinde o şiir ders kitaplarında yer aldı.
Galiba ilk kez günümüzde sanatçıların kendilerini bir sınır içinde tutulduklarını hissetmeleri isteniyor.
Şairler haykırmasın, şarkıcılar yanlış yerlere çekilebilecek şarkı sözlerini seslendirmesin, sosyal medya kullanıcıları ulu orta görüşler açıklamasın.
Yanlış hesaplar yapan olduğunda itiraz da edilemesin elbette.
Böyle mi arzu ediliyor?
Oysa ilkokul çocukları bile yüzde 7 ile 7 kat artış arasında bir münasebet olmayacağını biliyor.
İlkokul çocukları bile, Mehmet Emin Yurdakul’un şiiri artık müfredatta yer almasa dahi, sanatçılara sınır çizilmesinin yanlışlığını fark edebiliyor.
Günümüzde ekranlara ve gazete sayfalarına yansıyan görüşlere baktığımda, bugünkünden çok daha ilkel şartlarda geçen dönemler ile teknolojinin sağladığı imkanlarla herkesin her bilgiye kolaylıkla erişebildiği günümüz arasındaki bir zaman diliminde eğitim alanlarda bilgi eksikliğini teşhis edebiliyorum.
Kolayca 10 parmakla yapılabilecek hesaplarda dahi yanlıştan kurtulunamıyor.
Özgürlükler kısıtlandığında, bunun bile tek başına ekonomide kötü gidişi tetikleyebileceği görülmeyebiliyor.
Yanlış hesabı yapan parti yetkilisine itiraz edip matematiksel gerçeği hatırlatan biri, kendisine abaküs gönderme niyetinden söz ediyordu.
Keşke sözünü tutup abaküsü gönderse.
ΩΩΩΩ