You are currently viewing Adil Öksüz ile Binbaşı H. A. düğümünü Hürriyet yazarları çözemedi..
Adil Öksüz, Akıncı Üssü'nde...

Adil Öksüz ile Binbaşı H. A. düğümünü Hürriyet yazarları çözemedi..

Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde başına gelen en uğursuz olaylardan biri, muhtemelen birincisi, 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimiydi.

Ülkenin kimyasını bozdu kan dökmeyi de göze alarak demokrasiye yapılmak istenen müdahale…

Aradan aylar geçti ve pek çok kişi için o gecenin karanlıkta kalan yönleri bir türlü aydınlanamadı.

Darbeyi doğrudan FETÖ’ye bağlamaya yarayan Adil Öksüz adlı kişi kayıplara karıştı.

Yalnız o olsa neyse.. Akın Öztürk ve Mehmet Dişli adlı asker kişilerin darbeci mi, yoksa darbeyi engellemeye çalışanlar mı olduğu uzun bir süre anlaşılamadı.

Savcılığın mahkemeye sunduğu iddianameye kadar…

İddianameden her ikisinin de ‘darbeci’ olduğunu öğrendik.

Oysa, o uğursuz gecenin hemen ertesinde, Org. Akın Öztürk‘ün Akıncı Üssü’ne kendileri tarafından gönderildiğine ve darbeci olmadığına dair Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapmıştı.

Tümg. Mehmet Dişli de, gecenin sonunda, Akıncı Üssü’nden Çankaya’ya Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ile aynı helikopterle gelmişti.

Demek ki.. o da ‘darbeci’ imiş…

Hürriyet’in iki yazarı.. peşpeşe..

Konuyu bugün ele almamın sebebi Hürriyet‘te iki gün üst üste çıkan iki köşe yazısı…

İlk gün Ertuğrul Özkök 15 Temmuz gecesinin kronolojisini bir tanığın ifadelerine dayanarak aktardı; hemen ertesi gün aynı konu ve kronoloji bu defa Abdülkadir Selvi‘nin sütunundaydı.

Selvi‘nin sütun komşusunun yazısından habersiz olabileceğini düşünemeyeceğimize göre, daha önce sunulmuş bilgileri tekrarlamasının bir anlamı olmalı.

Hiç değilse ben böyle düşündüm.

Özkök‘ün yazısı dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler‘in ‘mağdur’ olarak verdiği ifadelere dayanıyor. Hürriyet yazarı o ifadelerden hareketle geceyi senaryolaştırmış.

Bir subayın (H. A. diye anılıyor) 16.15’te MİT’e gelmesi.. Onun ihbarını ciddiye alan MİT Müsteşarının Genelkurmay’ı telefonla arayarak bilgilendirmesi.. Ardından yardımcısı Sabahattin Bey‘i karargaha göndermesi.. Org. Güler‘in anlatılandan etkilenip ihbarı Org. Akar‘a aktarması ve ”Hakan Bey’i çağıralım” demesi üzerine MİT Müsteşarı’nın da 18.15’te Genelkurmay’a gelmesi.. senaryoda yer alıyor.

Ardından iki gelişme yaşanıyor: Genelkurmay Başkanı derhal telefona sarılıp hava sahasını askeri uçuşlara yasaklıyor… MİT Müsteşarı da Marmaris’te tatilde bulunan Cumhurbaşkanı’nı arıyor, istirahatta olduğunu öğrenince koruma müdüründen saldırı olma durumunda korunma gücü olup olmadığını soruyor…

Senaryo özetle bu.

Özkök’ün soruları geliyor bundan sonra.

Biri şu:

Devletin istihbarat ve güvenlik katında 6 çok önemli makam darbenin geleceğini biliyordu da, Cumhurbaşkanı ve Başbakan niye bilmiyordu?

İkincisi de şu: Bu darbe girişimi önlenemez miydi?

Abdülkadir Selvi‘de de hemen hemen aynı kronoloji yer alıyor.

Fark var mı?

Var, ama fazla önemli değil: Arada Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı telefonla görüşüyor (saat 16.40’ta).. MİT Müsteşar Yardımcısı Sebahattin Bey görüşmesini bitirdiğinde Müsteşarı ”Bilgiyi verdim, ayrılıyorum” demek için arıyor, Hakan Fidan bunun üzerine Genelkurmay’a gidiyor ve orada 20.20’ye kadar kalıyor.. Görüşmede Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki Çolak da bulunuyor…

Önemsiz farklar bunlar.

Yoksa önemli de ben mi önemini idrak edemedim?

Abdülkadir Selvi, 15 Temmuz gecesi darbenin akamete uğramasında ”Hakan Fidan’ın rolü çok önemli” diyor ve ekliyor: ”MİT baskına uğradığı andan itibaren Hakan Fidan, darbeyi önlemek için büyük bir mücadele veriyor.” Ayrıca Genelkurmay Başkanı Akar‘ın darbeye karşı çıkmasını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın tavrı ile onun çağrısına uyarak tanklara direnen milletin direnişini de vurguluyor Hürriyet yazarı…

’15 Temmuz bir milatsa” diyor, ‘‘Onu tarihe mal eden Erdoğan ve millet oldu.”

Amennâ.

Binbaşı H. A. hayalet miydi?

Sabah gazetesinde istihbarat konularında yazan ve ahaber‘de yorumculuk da yapan Ferhat Ünlü de, aylar önce (18 Aralık 2016’da) benzer bir kronoloji sunmuş, ancak dikkatini kendisinin ‘hayalet subay’ diye andığı ihbarcı subay üzerinde yoğunlaştırmıştı.

Ona göre subayın adı ‘H. A.’ olmadığı gibi rütbesi de muhtemelen binbaşı değildi. İhbar için MİT’in kapısına geldiği saati de 14.45 olarak vermekteydi Ferhat Ünlü. ‘Hayalet subay’ yerini bilmediği için MİT binasını bulmakta zorlandığını söylemiş…

Ferhat Ünlü MİT’e saldırı işini üstlenmiş iki başka subayın ismini veriyordu: Murat Bolat ve Rafet Kalaycı

Bu iki pilot darbe gecesinden üç gün önce, MİT’e yakın bir yer olan OSTİM’de, Adil Öksüz‘ün başkanlık ettiği bir toplantıya katılmışlar Ferhat Ünlü‘ye göre…

Yazısı şöyle bitiyordu Sabah yazarının: ‘‘Hayalet subayın bize yansıyan anlatımlarında kuvvetli çelişkiler var; bu çelişkilerin giderilmesi 15 Temmuz’un düğümünü de çözecek.”

Hürriyet‘te çıkan iki yazıdan sonra kafam daha da karıştı.

Düğüm çözülmüş değil çünkü.
ΩΩΩΩ