Ali Babacan, AK Parti ve ben…

10
Reklam

Her yeni parti çalışması bir yerlerden tepki çeker; Ali Babacan’ın kurucularından olduğu AK Parti’den istifası da içinden koptuğu partiden tepkiler gelmesine yol açtı. AK Parti sözcüleri yeni oluşum haberini hiç iyi karşılamadılar. Çoğu parti kurulursa başarılı olamayacağı görüşünü öne çıkartırken, içlerinden bazıları ‘ihanet’ sözcüğünü de kullanmaktan geri durmadı.

Benzer bir durum, yıllar önce, AK Parti’yi kurma çabası içerisine giren kadronun vaktiyle içerisinde yer aldıkları partiden gelen tepkiler sırasında da yaşanmıştı.

AK Parti yapılan ilk seçimde yine de iktidara gelebildi.

Partiler ve yeni partiler

Parti kurmak zor değildir, ülkemizde 100’ün üzerinde parti bulunuyor. Her parti iktidara gelmek ve ülkeyi yönetmek için kurulur. Ancak bu amaca erişebilen partilerin sayısı hiç de fazla değildir.

Hemen her parti aslında bir başka partiden kopanlar tarafından kurulmuştur. Demokrat Parti CHP’den kopanların eseriydi; AK Parti de Refah Partisi’nde siyaset yapmışların çekirdek kadroda yer aldıkları bir parti olarak kuruldu.

Başarılı da oldular.

Tabii, çok arzu ettikleri halde aynı başarıyı gösterememiş sayısız parti de var ülkemizde.

Reklam

Partilerin başarısı, halkın arzusuna ek olarak siyasi zeminin müsaitliği ve zamanlamanın da uygun oluşu ile yakından ilgilidir.

Halkın arzusunu ancak kamuoyu yoklamalarıyla ölçebiliriz. Güvenilir şirketlerin araştırmaları halkta böyle bir arzunun varlığına işaret ediyor. Bir şeye daha: Bu arzu her geçen gün biraz daha büyüyor.

Tek sebep olmayabilir, ancak ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ile birlikte bu arzunun daha da arttığı fark edilebiliyor. 

‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ile birlikte partilerde ‘zemin kayması’ da hızlandı. Tek başına iktidar için gerekli oyu alamayacağını gören partiler ittifaklar ile eksiği tamamlama yoluna gitti ve bu da seçmenleri şaşırtan sonuçlara yol açtı. Bugün AK Parti 20 yıl öncesinin AK Partisi olmadığı gibi CHP de sadık seçmeninin beklentilerinden farklı davranabilen bir parti görüntüsünde. 

Zemin kaymasının bir sebebi de, dünyada da varlığını hissettiren yeni bir siyasi yaklaşım. Demokrasinin kurallarını sıkıcı bulan yeni tip politikacılar, yetkilerin çok az elde toplandığı bir yönetim tarzını tercih ediyorlar. Türkiye’de de etkisini hissettiriyor bu yeni yaklaşım.

AK Parti kuruluşundan çok kısa bir süre sonra, demokrasinin kanallarını genişletmek iddiasıyla ve ‘ortak akıl’ yöntemini benimseyerek iktidara gelmişti. ‘Kopenhag kriterleri’ diye belirlenen hedef bu amacı yansıtıyordu. 

Bugün hem amaç hem de yöntem açısından çok farklı bir yerde duruyor AK Parti.

Seçmenler bir süredir, hemen her partide, “Yoksa biz yanlış bir yerde mi duruyoruz?” sorusunu kendilerine soruyorlar. 

Reklam

Yeni oluşum için yola çıkanlar o soruyu kendilerine başkalarından daha önce sormaya başlamış insanlar…

Kamuoyu yoklamalarına yansıyan halkın arzusu ile zemin kayması yeni oluşum için bir şans bulunduğunu gösteriyor. Peki zamanlama ne durumda?

Zaman da müsait gibi…

Partiler sorunları çözmeye talip olur, iktidarı da bu sebeple isterler. Sorunları çözdükçe ve çözmeye devam edecekleri güvencesini sürdürdükçe de iktidarda kalırlar. 

Türkiye’nin sorunları bugün AK Parti’nin iktidara geldiği dönemden daha çok ve daha karmaşık. İçte ve dışta kimisi ‘beka sorunu’ ile de irtibatlanan ciddi sorunlarla başbaşayız. İktidar sorunların içerisinden kolayca çıkabileceği izlenimini vermekten uzak. Tam tersine, her gün daha önce hiç bilinmeyen yeni sorunlarla karşılaşılabiliyor.

Sorunların daha kolay çözüleceği iddiasıyla yürütülen bir kampanya sonucu referandumla benimsenen yeni sistem ise kendisi soruna dönüşmeye başladı. 

Zamanlama da sanki uygun gibi.

Elbette iktidara talip olur her parti, ancak ülkeye hayırlı hizmetler için ille iktidar olmak gerekmeyebilir. Sorunları teşhisle ve çözüm yolları önermekle de partiler ülkelerine katkıda bulunabilirler.

İktidar partisinin sözcüleri, kendilerinden ayrılan insanlara tepki vermek yerine, onların görüşlerini kamuoyuyla paylaşmalarından yararlanmaya bakmalıdır. Geçmişte ‘başarılı’ bulunan program ve uygulamalarında o insanların büyük payları vardı çünkü. Partileşsinler, görüş açıklasınlar, program önersinler; bunu yapmaları susmalarından daha iyidir.

İktidara gelme başarısı gösterirlerse de o başarıyı kendileri göstermiş gibi sevinebilir AK Partililer…

Ve ben

NOT: ‘Yeni oluşum’ diye anılan arayışlardan biriyle ilgili olarak sıkça benim adım da anılıyor. Şahsen ben bunda mahzur görmesem de, ülkeye hizmet için zor bir yolu seçip geceli gündüzlü çalışan kadroların haklarını yeme kaygısıyla kısa bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum: AK Parti’nin kuruluş döneminde ona ne kadar katkım olduysa… Hayır, yeni bir oluşuma o kadar bile katkım yok. 

ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. Yen parti kurucuları üstün kaliteli ve dürüst insanlar.
    Şimdiye kadar bunların arasinda ne kendileri, nede aile ve çevrelerinden övgü den başka her hangi bir olay duyulmadı.Allah yardımcıları olsun.

    Hani Fehmi bey, kuruculari arasinda’idi?
    İşte TÜRKIYE 2011 den butarafa bu iftiracilar ve cahiller tarafindan kuşatılmış olduğu için bu hale düştü.
    Fehmi bey, gerçek gazeteci olduğundan dolayı, bir parti veya patronun emri ile değil vijdani ile hareket ediyor, ve kalemini menfaati için kullanmayacağını en başta o iftiracilar bilmesine rağmen! Çünkü onlarin! Gıdalari yalan ve iftira ve düşünceden noksan varliklar, maalesef bu varlıklar bir çok insanin hayatınin kararmasina öncülük ettiler….

    Sn,Koru ve Gül yeni arkadaş değiller gençlik yıllarından bu tarafa birbirlerini taniyorlar.
    Fehmi bey iisteseydi AKP de rahatlıkla millet vekili ve bakan olurdu……

  2. Yeni kurulacak partide Fehmi Koru’nun da görev alacağı çok yazılıp çizildi.

    En son dünkü yazısına ben de şu yorumu yazmıştım:

    “4.Fehmi Koru da yeni partide görev alacağına göre,Ak Parti hakkındaki eleştirilerini bir gazetecinin ülke sorunları ile ilgili görüşleri olarak değil,rakip
    partinin bir temsilcisinin görüşleri olarak görme eğilimindeyim.”

    Fehmi Bey’in bu günkü açıklamayı yapmasında benim bu yorumumun da bir payı oldu dersem pek haksız sayılmam herhalde☺️

    Ancak ben bu açıklamayı pek tatminkar bulmadım.Her ne kadar resmi bir görev almayacak olsa bile perde gerisinden
    parti kurucularına akıl verdiğine/vereceğine dair
    kanaatim devam ediyor.Ayrıca burada
    yazdığı bir çok yazı ile de yeni parti kurulmasını teşvik etti kendileri.Bu da bir
    katkıdır.

    Fehmi Bey,geçmişten örnekler de vererek
    bir partiden ayrılarak yeni parti kurmanın
    çok normal bir şey olduğunu vurguluyor
    yazılarında sürekli.

    Bir partiden koparak yeni parti kuranlar genellikle eski partilerinde kendilerine görev verilmeyen,dışlanan kişiler arasından çıkar.Gül,Babacan,Davutoğlu,
    Beşir Atalay,Hüseyin Çelik…için asla böyle bir şey söylenemez.Bunların hepsi uzun
    süre çok önemli görevlere getirildiler.
    Cumhurbaşkanlığı,başbakanlık,başbakan yardımcılığı,bakanlık görevine getirildiler.
    Örneğin Gül,hem başbakanlık,hem cumhurbaşkanlığı,hem dışişleri bakanlığı yaptı.Babacan 13 yıl bakanlık yaptı. Diğerleri de hakeza.Dolayısı ile biz dışlandık diyemezler.

    Erdoğan “bunlara da kırılmayacaksam
    kime kırılacağım”derken yerden göğe kadar haklıdır.

    Babacan’ın kuracağı partinin kendilerinin kazanmasından ziyade Ak Parti’yi zayıflatmaya hizmet edeceğine dair kanaatimi de tekrarlıyorum.

  3. Başkanlık ismli bir yöntem var. bu yöntemi ne algılayabildik nede uygulayabildik. çünkü ben yaptım oldu, sizde uyacaksınız zaten! zihniyetiyle karşı karşıyayız.
    bu dünyada ya kabe ye bakar gibi sadece bakanlar vardır, birde kabenin etrafında dönen ona dokunup sahiplenen ler vardır. ve kabe merkezde!
    bu gün çemberin dışında görünenler yarın çemberin içinde olabilirler.
    kendi ülkesine ihanet noktasında olan bile yarın olayı anlayıp yabancıdan kendine hayır gelmeyeceğini anlayarak kendini geliştirir genişletir, o da kendini çemberin içine atabilir.
    mecliste bir grup bile ülkeye yön verebilir.
    başka bir zihniyette: ben sarayına gitmem tuzğıdır. yarın o gidecek ben oraya otouracağım düşüncesi bir aldatmacadır.
    eski çamlar bardak oldu. zamanı doğru okuyamayanlar siliniiii gider. kalan sağlar yoluna devam eder.
    demekki değişmesi gereken kişiler değil zihniyet olmalıdır. halk da zaten kişinin gitmesini değil çoluk cocuğuna iş bulacak, evine aş getirebilmesini sağlayacak yeni fikirler istiyor.
    bu nun bir yoluda taze bebelerdir.
    bu sistemde bağrından çıkan senin yarın kurtarıcın olabilir.
    onun için erken hoplayıp zıp zıp zıplamaya gerk yoktur.

  4. Kurulacak yeni oluşumda Sn. Ertuğrul Günay’a da mutlaka yer verilmeli, hemde parti sözcüsü olarak.
    Sonuna kadar hak eden bir şahsiyet.

  5. Website için tavsiye: Fehmi koruyu twittert’den takip eden 353000 kişi var site ziyaretçisini artırmak için burda hergün yazdığınız konuyu twiter’de konu başlık, ilgili resim ve ilgi linki twitir mesaja ekleyin. Hem basın ve 353000 takipci sizin yazdığınız konuyu panelinde görecek konuya ilgi duyan linke tıklayacak, böylece belki 2000-3000 ziyaretçi daha kazanacaksınız. Yukarda google bulmasına yarayan etiketleride twiter aramalarında çıkması için hashtag # işareti ile yazın #alibabacan gibi. çalışmalarınızda başarılar.

  6. Sayın Koru siz ve sizin gibilere bu dönemde önemli vazife düşüyor. Lütfen bu patiye girin ve fikirlerinizi çekinmeden dobra dobra açıklayın. Bütün demokrasi ve özgürlük yanlılarını davet edin bu partiye. Taha Akyol, Sami Selcuk, Hikmet Sami Türk, Ahmet Taşgetiren, Mehmet Ocaktan, Ali Bayramoğlu, Osman Can vs vs daha ne bekliyorsunuz ey hakperestler? Ölümün gelip sizi yakalamasını mi?

  7. Yeni dönemin belirleyici seçmen kitlesinden birisi de bu hükümetin kendi eli oluşturduğu khk lı kitle ve onların çevresi olacaktır. Yaklaşık 550 bin kişi adli işlemden geçmiş. Bunu 10 ile çarparsanız 5.5 milyon yapıyor. Bu soruna çözüm üreten bu kitlenin büyük kısmını kazanır. CHP bile bunun için çalışıyor…

  8. Türkiye Akdeniz’de tek başına-A+Kıbrıs’ta keşfedilen zengin hidrokarbon yatakları Akdeniz’deki gerilimi yükseltiyor. Türkiye’nin S-400 alarak ABD ve NATO ile ittifakını riske attığı Rusya da Rum kesiminden yana tavır gösterdi. Moskova’dan Ankara’ya ‘Rum yönetiminin egemenlik haklarına saygı duyun’ çağrısı geldi. AB ise Türkiye’yi yaptırımla tehdit etti.
    Türkiye’nin ikinci sondaj gemisinin de Kıbrıs açıklarına ulaşmasının ardından Rusya bu duruma ilişkin “endişesini” dile getirdi. AB de Türkiye’ye yönelik tepkisini yineledi.

    Türkiye’nin doğalgaz arama faaliyetleri için gönderdiği ikinci sondaj gemisinin de Kıbrıs açıklarına varması üzerine Rusya’dan bu konuya ilişkin bir açıklama geldi.

    Rusya Dışişleri Bakanlığının yaptığı yazılı açıklamada “Jeolojik araştırma için Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesine yeni bir Türk gemisinin daha girdiğine dair haberlerden dolayı bölgedeki gelişmeleri endişeyle izliyoruz” denildi. Rus Dışişleri Bakanlığı, “Kıbrıs’ın egemenliğinin ihlal edilmesinin, Kıbrıs sorununun kalıcı, uygulanabilir ve adil bir şekilde çözülmesine engel olmaktan başka bir sonucunun olabileceğine inanmıyoruz” ifadesini kullandı. “Tüm taraflara Doğu Akdeniz’de kriz ihtimalini artıracak adımlardan kaçınma ve itidalli hareket etme” çağrısı yapan Rusya, söz konusu tarafları “her türlü anlaşmazlığı diyalog ve birbirinin çıkarına saygı göstererek çözmeye” davet etti. Adada çözüme ulaşılabilmesi için bir an önce yeniden Birleşmişler Milletler (BM) kararları temelinde müzakerelere başlanması gerektiğini ifade eden Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak bu doğrultudaki çabaları desteklemeye hazır olduğunu bildirdi.

    Avrupa Birliği (AB) de konuya dair açıklamalarda bulundu. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Brüksel’in sondaj krizinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verdiği desteği yineledi. Ankara’yı AB-Türkiye ilişkileri üzerinde “ciddi anlamda olumsuz bir etki yaratacak” eylemlerine son vermeye ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, uluslararası hukuk uyarınca saygı göstermeye davet eden Mogherini, “Planlanan bu ikinci sondaj operasyonu, Kıbrıs’ın egemenliğini ihlal eden, kabul edilemez yeni bir gerginlik unsurudur” ifadesini kullandı.
    Mogherini, Türkiye’nin ikinci sondaj gemisini göndermesinin ardından AB Konseyi’nin “uygun önlemleri” değerlendirdiğini ve “Kıbrıs’la tam bir dayanışma içinde” karşılık vereceğini bildirdi. Türkiye’nin hidrokarbon aramak üzere bölgeye gönderdiği ilk gemi olan “Fatih” geçen Mayıs ayında Kıbrıs’ın batısına ulaştıktan sonra sondaj çalışmalarına başlamıştı. Türkiye’nin gönderdiği ikinci gemi “Yavuz” ise dün adanın doğusuna ulaştı. Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, geçen haftasonu yaptığı açıklamada, “Yavuz” sondaj gemisinin, bir hafta içinde Karpaz açıklarında ilk sondajına başlayacağını duyurmuştu.

    KRİZİN ATEŞİ 2011’DE YANDI: Kıbrıs’ın çevresinde hem Rum hem de Türk tarafınca gerçekleştirilen doğalgaz arama faaliyetleri uzun süredir bölgede gerginliğe neden oluyor. Rum yönetimi 2011 yılında hidrokarbon aramak için adanın güneyinde 13 parsel ilan etmişti. Kıbrıs Cumhuriyeti bu parsellerin bir kısmında, uluslararası enerji şirketleriyle yaptığı anlaşmalar doğrultusunda sondaj çalışmalarına başladı. Rumların ilan ettiği parsellerden bazıları, Kuzey Kıbrıs’ın TPAO’ya ada açıklarında petrol ve doğal gaz araması için ruhsat verdiği alanlarla kesişiyor. Türk tarafı da Rum tarafı da kesişen noktalarda sondaja başlamadı. Ancak taraflar, kesişen alanlar dışındaki bölgelerde yapılan arama ve sondaj çalışmalarına da tek taraflı gerçekleştirildikleri gerekçesiyle karşı çıkıyor.

    ZENGİNLİK BAŞA BELA

    Akdeniz’de suları ısıtan gelişme bölgede devasa hidro karbon yataklarının keşfiyle başladı. Kıbrıs açıklarında da tespit edilen yatakların dünyanın en zengin doğalgaz rezervleri olduğu ortaya çıkınca dünya enerji devleri de bölgeye akın etmeye başladı. Rum yönetiminin KKTC’yi devre dışı bırakarak harekete geçmesine tepki gösteren Türkiye ise Lefkoşa ile anlaşma imzalayarak ada açıklarında arama ve sondaj çalışmalarına başladı. İtalyan Eni şirketine ait sondaj gemisin Türk savaş gemilerinin müdahalesi ile bölgeden çıkarılması ısınan sularda gerilimin sıcak çatışmaya dönmesinin de en yakın örneği olarak belleklerde kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 Kasım 2018’de yaptığı “Türkiye’ye rağmen Doğu Akdeniz’de veya Ege’de adım atabileceklerini sananlar ne kadar büyük bir hata yaptıklarını anlamaya başladılar. Suriye’deki teröristlere nasıl günlerini gösterdiysek denizlerdeki haydutlara da meydanı bırakmayacağız” sözleri ise Ankara’yı hesaplamadan plan yapanlara karşı en net mesaj oldu.

  9. ”İktidar sorunların içerisinden kolayca çıkabileceği izlenimini vermekten uzak. Tam tersine, her gün daha önce hiç bilinmeyen yeni sorunlarla karşılaşılabiliyor.” şu cümleniz herşeyi özetliyor…muhteşem bir analiz yapmışsınız…yüreğinize sağlık. Biara hiç gazete okumuyordum yorumlar tat vermiyordu.Dedim yıllarca Fehmi Koru Bey ‘i okuduk çok şey öğrendik yeniden yazılarınızı takip etmeye başladım çok rahatladım.Saygılar…

Yoruma kapalı.