Amerika ile savaş halindeyiz; diplomatik savaş…

7
Reklam

Önce bir dostumdan “Ne oluyoruz?” mesajı geldi; ardından hep tedirgin edici ortamlar sırasında arayan tanıdığımın telefonu yetişti. Sonra da bir yakınımın ısrarla bana ulaşmaya çalıştığını fark ettim.

Evet haberim vardı, ABD büyükelçiliğinin vize başvurularını ertelediği birkaç gün önce kulağıma gelmişti çünkü.

Büyükelçilik vize vermeyi ‘yeni bir duyuruya kadar’ askıya aldığını bir açıklamayla herkese duyurmuş oldu.

Ardından, Türkiye’nin Washington büyükelçiliği de karşı hamleye başvurdu. Hem de, tape hatasına kadar Amerikalıların ifadelerini aynen kullanarak…

 

 

 

İş, vizelilere seyahat kısıtlaması getirmeye kadar varır mı, bekleyip göreceğiz.

Avrupa’yı vizesiz çok dolaştım

“İlk yurtdışı Avrupa gezimde yanıma sadece pasaport almam yetmişti” dediğimde çoğu kişi aval aval yüzüme bakıyor.

Oysa Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye vize uygulaması 12 Eylül (1980) askeri darbesinden sonra başlamıştır; o zamana kadar vizeyi yalnızca ‘dost olmadığımız’ (Yunanistan gibi) ülkeler uygulardı.

Yurtdışına ilk çıkışımda, otostopla, Bulgaristan, Yugoslavya, Almanya, İsveç, Danimarka, İngiltere, Fransa ve İtalya’ya gidebilmiştim; hiçbirinden vize almam gerekmeden…

Reklam

Darbe sonrası, peşlerine düştükleri kişiler bir yolunu bulup oraya kaçıyorlar diye, Türklere vize uygulanmasını, Avrupa ülkelerinden, Kenan Evren ve arkadaşları talep etmişti. Bir grup ülke (Almanya, Fransa, Belçika, İsviçre) o zaman Türkiye’ye vize koydu. İspanya, Avusturya, İtalya, Portekiz’e 1989’a kadar vizesiz gidilebiliyordu.

Mümtaz Soysal’ın kısa dışişleri bakanlığı sırasında (1994) Türkiye de, kendisine vize uygulayanlara ayniyle mukabele kararı verdi, ama uygulama fazla uzun sürmedi; şimdi yalnız birkaç Avrupa ülkesinden vize isteniyor…

AK Parti hükümeti, turizmin önünü açabilmek için, işlemi kolaylaştıran ‘e-vize’ uygulaması başlatmıştı.

En son, Suriyeli göçmenler konusunda ‘vizesiz Avrupa’ projesi gündeme geldi; ancak ne oldu ise, Avrupalılar buna geçit vermeye hazır oldukları halde, girişim yarıda kaldı.

Sebep İdlib mi, papaz mı?

ABD’nin ilân ettiği ‘vize vermeyi durdurma’ kararı şimdiye kadarki yaşananlardan çok farklı bir döneme kapı aralıyor.

Bunun anlamı şu: Yakın dostumuz, müttefikimiz ABD ile ‘diplomatik savaş’ halindeyiz.

Kimi Rusya ve İran ile yan yana İdlib’e askeri müdahaleye katkı sunmamıza bağlıyor bunu; kimi de ABD’nin İstanbul başkonslosluğunda uzun yıllardır çalışan bir Türk’ün FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanmasına…

İdlib’e müdahale, tam tersine, ABD’nin Türkiye’yi sürekli teşvik ettiği IŞİD’e karşı mücadelenin bir parçası; onun vize olayında bir rolü olduğunu sanmıyorum.

Reklam

Konsolosluk çalışanı tutukluluğunun FETÖ ile ABD arasında ilişki bulunduğunun kanıtı olarak yansıtılması önemli.

Tabii, İzmir’de ‘FETÖ’cü papaz’ diye tutuklanmış ve Trump-Erdoğan arasındaki son New York buluşmasında “Verin bizim papazı, sizin papazı da biz verelim” pazarlığıyla yeniden gündeme gelmiş olan Andrew Brunson da var.

New York Times gazetesi, dün, tutuklu ABD vatandaşı sayısının 12 olduğunu yazdı.

ABD’nin görev yeri değişikliğiyle Afganistan’a gidecek Ankara büyükelçisi John Bass’ın da, bazı gazetecilere, nezaket sınırlarını zorlayan ifadelerle rahatsızlıklarını ifade ettiğini biliyoruz.

Gözden kaçtığı için hatırlatmakta yarar olabilir: ABD ve bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’ye ilân edilmemiş bir silâh ambargosu da uyguluyor.

Şunu bilelim: ABD’nin Türklere, Türkiye’nin Amerikalılara uygulamaya başladığı vize kısıtlaması iki tarafa da zarar verecektir.

Birbiriyle diplomatik temsilciliği bulunmayan (sözgelimi 1979 devrimi sonrasında ABD ile İran gibi) ülkeler bile, bir başka ülke aracılığıyla (İsviçre) vize verme işlemini sürdürmüşlerdir.

Galiba şimdiki gibi kapsamlı bir vize ertelemesi ilk kez yaşanıyor.

Serinkanlı değerlendirmelere ve diplomatik girişimlere ihtiyaç var.

Kimin oy getireceği belli olmaz

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin Afyon toplantısındaki konuşmasında kullandığı “Mahalli idareler seçiminden ne kadar güçlü çıkarsak Cumhurbaşkanlığı seçimine o kadar güçlü ve moralli gideriz” ve “Kiminle kazanacaksak seçime onunla gideriz” cümleleri dikkatimden kaçmış; bu iki cümle bugün Abdülkadir Selvi’nin sütununda karşıma çıktı.

Nedense zihnim hemen 1970’li yıllara gidiverdi.

Türk siyasi hayatına 1973 seçimleri öncesinde girmiş Necmettin Erbakan’ın Milli Selamet Partisi (MSP) o seçimde oyların yüzde 11’ini alarak 48 milletvekili çıkarmıştı.

Bir sonraki seçime doğru yol alınırken, MTTB kökenli bir grup genç, MSP genel merkezine giderek, MSP’li hükümetlerde Erbakan’a danışmanlık yapan Burhanettin Kayhan’ın aday gösterilmesini rica etmişlerdi.

Onları dinleyen partinin ikinci adamının Burhanettin Kayhan’ı övdükten sonra söylediği şu cümle o heyette bulunanların hâlâ kulaklarındadır: “Bu seçimde oy getirecek adayları listelere yerleştireceğiz…”

Ricanın yerine getirilmeyeceği o cümleden anlaşılmıştı.

Yapılan ilk (1977) seçimde MSP’nin oyları yüzde 8’e, milletvekili sayısı da 24’e düştü. Çok partili dönemde CHP’nin en yüksek oyu aldığı (yüzde 41, 213 milletvekili) seçim de odur.

Diyeceğim şu: Kimin daha fazla oy getireceğini seçimden önce bilmenin bir yolu yoktur.

Kamuoyu yoklamalarıyla mı?

Güldürmeyin beni.

ΩΩΩΩ

Reklam

7 YORUMLAR

  1. Adı üzerinde “yoklama”. Bir de “görülen”, “gösterilen” var.Koşulların kelebek kanadına kadar duyarlılığı bitmeyecek!

  2. Yeryüzü tümüyle insanlığın ortak malıdır, işgal ile paylaşılmıştır. İhya ile mülkiyete dönüşmüştür. Mutlak mülkiyet de yoktur. Savaşlar bile ancak belli müddet içinde ve sınırlı yerlerde meşrudur. Bir bölge (ona yakın il) savaş alanı kabul edilir. O yerlerde ve o aylarda insanların dolaşması önlenebilir. Sermaye dünyayı ikiye bölüp savaşa götürmek istiyor. ABD-AB, ABD-Rusya, ABD-Çin, AB-Rusya, AB-Çin, Rusya-Çin gibi değişik gruplamalar vardır. Sermaye hepsini deniyor. İslam alemini ikiye bölme zorunluluğu var. Bunu Sünni-Şii veya Arap-Acem olarak bölerek yapmak istiyor. Üçüncü cihan savaşı hazırlığı için çalışmaktadır. Şimdilik bir sonuca varmamıştır. ABD-Türkiye vize restleşmesi bu oyunun bir parçasıdır. Yapılacak iş devletlerin bu oyuna gelmemeleridir. Karşı tarafın davranışına mukabele etmemeleridir. Biz ABD ile vizeleri kaldırmalıyız. Onlar bize zenginlik getirirler. Onların vizesi bizim zenginliğimizi bize bırakır.

  3. sayın yazar Nedense zihnim hemen 1970’li yıllara gidiverdi. düşüncenin aslı öyle değil böyle olmalıdır bakın İstatistiklere. 48 den 24 milletvekili düşüren sebep öyle değil böyle okunmalı olayın aslı bu.
    Rahmetli Erbakan hoca’ya nur camiasından giden bir heyet (yeni asya ve Fethullah hoca hariç ) tüm nurcular ve yazıcılar dahil ,heyet Erbakan hocaya isteklerini( manifestolarını ) sunarlar istedikleri kabul olunmayınca (hatta siz kim oluyorsunuz falan filan der )desteklerini keserler sonuç olarak 24 millet vekili.
    O günden sonra son zamana kadar mili görüşe oy vermediler . Not konumuz istekler değildi onun için yazmadım ihtiyaç olunca yazarım .

  4. “Güldürmeyin beni” cümlesi tam oturmuş, ona şunu da ilave etmek gerek, “kanaat önderleri ve STK’lar”. Arkalarından kaç kişi gelir ; hep şişirilmiş balonlar – kendinden menkul. Şehrin nüfuzlu, yerleşmiş, akıl küpü, tanınmış adamlarından, eşrafından kaç kişi var İÇLERİNDE ? !
    Galiba Camii Emeviye’de, namaz kıldıracaklar da bu Kanaaat Önderi ve STK’lardı, dini tanımamış, dünyayı tanımamış kimseler.
    Seçim kazanmak, gönül kazanmak ve bilgi ister. Millet DÜRÜST, bilen, hasbi adam arıyor, menfaat istismarcılarından gına getirmiş.
    MSP’de VAN m.Vekili oy getirmişti ‘ Maddi – manevi neler GÖTÜRMÜŞTÜ, acaba ?

    ABD, hem Elçilik personelinin tutuklanması, Hem de Ruslarla Suriye konusunda beraber
    hareket edilmesinden mutazarrır. Ama asıl önemlisi, S-400’ler ve RUS’larla yeniden yağlı-ballı olunmıya çalışılması. Adamlar, Rus Uçağını düşürtmüşlerdi ki, Rus’larla aramız bozulsun.
    Şimdi, “emekler boşuna ” deyip, dövünmiye başladılar. Devrin Başbakanı uçağı ben düşüttürdüm, diye övünürken, biz, Devletin en yetkililerinden birini arayıp, derhal özür dilenerek, ilişkilerin bozulmasını önlemek gerektiğine işaret etmiştik.
    Hatırlıyalım .
    – Menderes ve BATILI ve BATICI dostlarca ölüme gönderildiği yılın arifesinde RUS’larla İşbirliği anlaşmalarına hazırlanıyordu.
    – Demirel Hakeza,
    – Merhum Erbakan, zaten, bu dostların baş düşmanı idi.
    – ve RTE
    S-400’leri, İdlib’i şimdi tekrar hatırlayın.
    – Türkiye D-8’leri tekrar toplıyabilir, Ruslar ve Hidular ve AsYanın Türklerile bir araya gelebilirse, yeni bir dünya dengesi kurulabilir, belki.
    ABD’nin eskiden olduğu gibi munis, itaatkar, emir kulu – Cezayir bağimsızlığında olduğu şekilde – bir müttefik arıyor.
    Geriden neler gelecek, bekliyelim, görelim.

  5. Bence bu seçimler çooook ilginç olacak.hem neticesi hemde yankısı açısından.Olayları hiç kimsenin bakmadığı ve bekmek istemediği taraftan bakmayı kendime şiar edindim ve çevrem biraz tepki ile birlikte şaşırdı.Örnekmi:Mesala Avrupa anayasa değişim(evet-hayır) oylamasın da aslında evete çalıştı.nasılmı bir düşünün.Türk insanının karekterini damarına bastınmı tamamen duygusal hareket eden bir milletiz.avrupanın bu ters tutumu o dönemde tamda işte böyle bir neticeği ortaya çıkardı.ama bunu Avrupa bilinçli mi yaptı orasını bilmem.ama ben olayı tersinden baktım bu neticeyi gördüm. doğru veya yanlış düşünüyor olabilirim.

  6. Amerka keyif için büyük devlet olmamış.
    Birileri tüccar veya buna benzer vizelerle gelip asıl görevleri burdaki Türkleri fişlemek olduğunu Amerkalılar iyi bildiklerinden dolayı bu tip kanunsuzlukları önlemek için vize kısıtlamaları gayet normal. Buna hiç kızmıyalim.
    Her ülke başka ülkelere mal ihrac edip ekonomosine katkı sağlarken bizim kilerde adam kacırmak ve fişlemek için casus ihrac edip hazineyi boşaltarak ekonomoye katki sağliyor.
    Sonrada milletin yastık altı yatırımlarına muracaat ediyorlar.
    Biraz daha uyuyalım nasıl olsa altımızdan yatağımızı çekdiklerinde uyanırız o zamanda iş işten geçmış olur.

Yoruma kapalı.