Avrupa ülkelerinde sistemi darbe yoluyla değiştirme girişimi.. Olacak şey mi bu? Ama oldu…

24
Prens Heinrich VIII, darbe lideri diye gözaltına alınırken..
Reklam

Almanya’da seçilmiş hükümete son vermek ve 1918 öncesinde olduğu gibi asil kanlıların işbaşında olduğu yeni bir oluşuma yol açmak amaçlı bir darbe girişimi hazırlığına ilişkin haberi duyunca herkes ne hissetti, bilmiyorum.

Öğrendiğime göre, önceki gün 25 kişinin evlerine sabaha karşı baskın yapılarak gözaltına alındıkları haberini alan Almanların bazısı işitip okuduklarına inanamamış, içlerinden gülenler ve “Yok canım, daha neler” tepkisi verenler çıkmış…

Avrupa’nın en güçlü ülkesi, demokrasinin sağlam kalelerinden biri olan Almanya’da darbe yoluyla hükümeti devirmek ha, olacak şey değil…

Fakat olmuş işte. Darbe girişimi planladıkları iddiasına muhatap olanlar şimdilik 25 kişi; ancak konunun uzmanları, onlarla aynı görüşleri paylaşan ve böyle bir kalkışma olduğunda evlerinde sakladıkları silahları alıp sokaklara fırlayacakların sayısının hayli fazla olduğunu söylüyor.

Gözaltına alınanların mensup olduğu örgütü yıllardır yakından gözleyen bir uzmana göre, ülkedeki yönetim tarzını radikal biçimde değiştirmeyi düşünen ve bu amaçla demokratik olmayan yollara başvurulmasını onaylamaya hazır onbinlerce Alman var.

Örgütün adı ‘Reichsbürger’; Türkçeye bunu ‘Halkın Reich’i’ olarak çevirebiliriz.

Hitler’inki ‘Üçüncü Reich’ idi, başarılı olsaydı Prens Sekizinci Heinrich’in kuracağı yeni yönetim rakam yerine başına ‘halkın’ sıfatı eklenmiş yeni bir ‘reich’ olacaktı. Halkın yönetimi…

Niyet buymuş, fakat uzmanlar bu hareketin sevdalıları içerisinde ‘Neo-Nazi’ denilebilecek tipler bulunsa bile, ‘aşırı sağcı’ olduğu muhakkak bu grubun Nazi düşüncesiyle bire bir örtüştüğü kanaatinde değiller.

Reklam

‘Post-modern darbe’ adı bundan dolayı veriliyor bu girişime.

Dünyanın ve bu arada Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı ile birlikte sapkın bir yönetime saplanıp kaldığı iddialı bir grup insan düşünün. Sonrasında oluşmuş ‘demokratik’ iddialı bütün hükümetlerin halk düşmanı oldukları ve dar bir kesimin çıkarları istikametinde işler çevirdikleri düşüncesi grup üyelerine hakim. Yakın zamanlara kadar ülkedeki düşük seçim barajını bile aşamazken son yıllarda parlamentoda temsil edilme imkanı yakalamış ‘aşırı sağcı’ bir partiye de sızmış durumda oldukları anlaşılıyor. Gözaltına alınanlar arasında o partiden milletvekilliği yapmış olanlar var.

İddiaya göre, Putin Rusya’sından destek de görüyorlar.

Varlıkları bir örgüt üyesinin 2016 yılında Bavyera eyaletinde polisle çatışmaya girip bir polis memurunu öldürdüğü duyulana kadar fark edilmemiş bu grup, iki yıl önce Covid tedbirlerine karşı gösterilerde boy göstererek yeni bir taraftar kitlesine kavuşmuş.

Biraz daha görmezden gelinseymiş, parlamentoyu basıp iktidar milletvekilleriyle birlikte bakanları tutuklayacak ve ‘halkın yönetimi’ adıyla kendi iktidarlarını ilan edeceklermiş.

Prens lakaplı emlakçı Heinrich de devletin başına geçip yeniden hanedanla yola devamı sağlayacakmış.

Fantastik bir senaryo gibi geldiğinin ben de farkındayım, ancak Almanya gibi fanteziye sırt dönmüş insanların ülkesinde gerçekleştiği için, olanı ve bundan sonra olacakları takip etmekte yarar görüyorum.

Darbeler veya daha doğrusu darbe yoluyla sisteme müdahale etme niyeti Avrupa ülkelerine yabancı sayılmaz.

Reklam
Kont Mountbatten, darbe gerçekleşseydi, İngiltere’de başbakan olacaktı..

1960’ların sonuna doğru ve 1970’lerde, İngiltere’de de, demokrasiye bir darbe ile son verilmesi gündeme gelmişti. İktidardaki İşçi Partisi’nin başkanı ve başbakan Harold Wilson’un aslında bir ‘Sovyet ajanı’ olduğu iddiası ortaya atılmış ve darbe lideri olarak, iddiayı ciddiye alıp gelişmeyi devlet için tehlikeli bulacağı hesap edilen Kraliyet Ailesi’nden biri -şimdiki kral III. Charles’in dayısı Kont Mountbatten– düşünülmüştü.

“Başbakan Wilson Sovyet ajanıdır” iddiasının sahibi Amerikan istihbarat örgütü CIA’nin kontrespiyonaj dairesi başkanı Jim Angleton’du.

Kont Mountbatten’i darbenin başına geçmesi için ikna etme görevini üstlenen kişi ise, ülkenin en büyük medya grubunun patronu ve aynı zamanda İngiliz Merkez Bankası başkanı da olan Cecil King’di.

[Bizde de 1962 ve 1963 yıllarında üst üste girişilen iki askeri darbede bir medya patronunun parmağı olduğu duyulmuştu. İrem Barutçu’nun kaleme aldığı ‘Babıali Tanrıları: Simavi Ailesi’ kitabında o konu ayrıntılarıyla işlenir.]  

Medya patronu Cecil King, Merkez Bankası başkanı olarak uyguladığı yanlış ekonomik politikaların ürettiği sorunları, sahibi olduğu gazetelerde abartılı haberler ve yorumlarla halka iletirken, sorunların sebebi olarak tanıttığı İşçi Partisi hükümeti ile başbakan Wilson’u devirmenin altyapısını hazırlıyordu.

Wilson devrilecek, Kont Mountbatten onun yerine başbakanlığı üstlenecek, Cecil King de ‘kingmaker’ olacaktı.

Ülke seçime gitti ve 1970’de Muhafazakar Parti seçimi kazandı, onun başkanı Edward Heath başbakan oldu, darbe tehlikesi öyle atlatıldı.

Dört yıl sonraki seçimde İşçi Partisi ve Harold Wilson yeniden iktidar olunca darbe bir kez daha gündeme gelse de, taraflar eski iştahlarını yitirdikleri gibi, Wilson seçim zaferiyle halkı arkasına almış oldu.

İngiltere’de olamayan, öyle anlaşılıyor ki, Almanya’da da olamayacak.

Gözaltılarla ilgili haberi okuduğumda aklıma ilk geleni de paylaşayım:

Aklıma ilk gelen “Demek ki, Gladio bütünüyle temizlenmemiş” düşüncesiydi.

NATO üyesi ülkelerde istenmeyen iktidarlar işbaşına gelemesin diye Amerikan CIA ve İngiliz MI5 istihbarat örgütleri her üye ülkede gizli birer örgüt kurulmasına ön ayak olmuştu. Ülkelerin değişik yerlerinde silah ve mühimmat depoları oluşturulmuş, örgütlere devşirilen kişilere her ülkede ‘sağduyulu vatan evlatları’ muamelesi çekilmişti.

İtalya’da aldığı adla örgüt ‘Gladio’ (Kılıç) olarak anılır.

Örgüt ülkelerde çeşitli yasadışı işlere karıştı, faili meçhul cinayetler, siyasi suikastlar, adam kaçırmalar örgüt eliyle gerçekleştirildi.

Darbelerde de bu örgütün parmağı olduğu biliniyor.

1980’lerde deşifre olunca, pek çok ülke, bu gizli örgütü devlet sistemi içerisinden tasfiye etti. 

Tek istisna NATO ülkesinin Türkiye olduğu konuya ilişkin akademik eserlerde özellikle belirtilir.

Neyse.

Almanya’da ‘darbe girişimi’ önleme amaçlı gözaltılarla başlayan bu yeni süreç eskide kaldığı sanılan hesaplaşmanın bütünüyle sona ermediğine mi ışık tutacak, yoksa yepyeni bir örgütü mü karşımıza çıkaracak?

Merakla beklenmeye değer.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Tırışkadan hikaye… Almanya’da 16 ABD üssü var, ülkeyi ATLANTİC BRÜCKE-ATLANTİK KÖPRÜSÜ diye bir dernek(!) yönetiyor, yani ABD… Bu uyduruk darbe hikayesi, ABD’nin ALmanya’daki bazı milli unsurlara karşı yoldan çıkmamaları konusunda uyarısıydı… Yoksa darbe-marbe olabilemez, ABD istemezse, yani siyonistler…

  2. Dünya kupası sürprizlerle devam ediyor. Yalnız bu batılı emperyalistler bizi bölmek istiyor diye milleti kandıran yerli milli şeyler İngiltere’ye, pardon Birleşik Kırallığa, ne diyorlar. Dünya kupasında iki takımları vardı. İkisi de elendi. Zorlasalar 4 takımla katılacaklar. Bu bölücüler bölünmüşler mi sizce, yoksa demokrasi böyle bir şey mi?

  3. Sn H. Gayret; Seçimlere gidip kaybetmeyi mi göze alırsın, yoksa iptal edip cenge gitmeği mi konusunu açmanı bekliyordum. Konuyu açmak bir satırla mı oluyor?

    Üstelik, civciv pisliği gibi bir satırla bırakmışsın! Ne bir ruh, ne de bir kafiye var!

    ….
    İster isen sulh-u salah,
    Sızlanma hey, çekme ah vah!
    Yakışmaz bu, hiçbir gence,
    “Ceng”le gelir elbet iflah!

    Güçlenmeli Aselsan’ın,
    Yükselmeli senin şanın,
    “Sulh”ta iken durma güçlen,
    Hakkını ver “ceng”te anın!
    ….

    (Kahpe düşman hep arkadan üşüşür…
    Yiğit olan, döne döne döğüşür!…
    Geç hemserim! nerde Bor’un pazarı?
    Şimdi gençler sokaklarda öpüşür!)

  4. NE DİYORDU KIZILDERİLİ REİSİ ?
    Kızılderili reisi kulübesinin önüde, yanında torunu da olduğu halde oturmaktadır.
    Önlerinde de birisi beyaz diğeri siyah iki köpek eniği boğuşma eğitimi babında oyun oynamaktadırlar.
    Kızılderili reisi torununa köpek eniklerini göstererek şöyle der:
    –Evlâdım!
    Hayat budur.
    Hayat iyilik ve kötülüğün mücadelesidir.
    Şimdi beyaz enik iyiliği, siyah enik kötülüğü temsil etsin.
    Söyle bakalım mücadeleyi hangisi kazanacak?
    Torunun kendine göre bir cevap vermesi yada sessiz kalması üzerine Kızılderili reisi sözüne şöyle devam eder:
    –Biz hangisini iyi beslersek mücadeleyi o kazanacak.
    Tabii bu reis de diplomasız.Kitap da okumuyor.
    Kitap özeti zaten yok. En azından sahte diploma ile ortaya çıkmıyor.
    Ancak feleğin çemberinden geçmiş.
    Evet!
    Mücadeleyi iyiler desteklenirse iyiler, kötüler desteklenirse kötüler kazanacak.
    Sahi ülkemizdeki darbeye”proje” diyen biri vardı.
    Yanlış hatırlamıyorsam darbe döneminin Başbakanı idi.
    Bu şahsa bir yetkili “sen ne diyorsun” diye sordu mu?

  5. Almanya’da anayasal düzeni korumakla görevli istihbarat örgütü (Verfassungsschutz) her yıl, anayasal düzene karṣı olan organizasyonlar hakkında bir rapor yayınlar.

    Bu raporlarda her yıl Reichsbürger hakkında da bilgiler bulunur. Rapordaki bilgilere göre Reichsbürger sayısı 2020 yılında 21.000 kiṣi.

    Reichsbürger Almanya’da yeni duyulan bir ṣey değil. Varlığını hemen herkesin bildiği bir organizasyon. Bu organizasyon darbe hazırlığına baṣlayınca ṣimdi gereken tedbirler alındı.

    Türkiye’de MIT tarafından fetö hakkında her yıl böyle bir rapor hazırlansadı ve yayınlansaydı nasıl olurdu diye düṣünmekte fayda var.

    https://www.verfassungsschutz.de/DE/themen/reichsbuerger-und-selbstverwalter/reichsbuerger-und-selbstverwalter_node.html

    • Bizde anayasayı tanımamak günlük spor olduğu için, başta iktidar tarafından, böyle bir takip de anlamsız oluyor. İktidar hatta ikide bir durup, hadi yeni anayasa yapalım arayışına da girer bizde. Yapboz işi yani. Bizde daha çok babayasalar geçerlidir. Malum dingonun ahırı. Anayasa yapması beklenenler de birbirinin kafaısını gözünü parçalar hastanelik eder bu hengamede. Üstüne de özür dilemesi beklenir ama bir taraftan aferin de çekilir. Aykırı laf eden de ölümle tehdit edilir sonra istifa ettirilip özür diletilir. Yoksa anasından emdiği süt burnundan getirilir. Yani tam vahşi batı!

      • Ender bey, a.n.sezer de zamanın başbakanı ecevitin kafasına tc anayasası kitabını vurup ağlatmıştı, kendisi bundan dolayı bırakın istifa etmeyi özür dilemiş miydi?
        Ya da kendisini bugüne kadar bir kez olsun kınamışlığınız var mıdır?

  6. ALKIŞLAR BRÜKSEL’E
    Avrupa Parlamentosu başkan yardımcısı Yunan milletvekili Eva Katili ismi açıklanmayan bir körfez ülkesinden Avrupa Parlamentosu karalarını yasadışı şekilde etkilemek için rüşvet aldığı iddiasıyla gözaltına alınmış.
    Eva Kaili ile ilişkili kişilerin konutlarında da aramalar gerçekleşmiş.
    Sorusturma kapsamındaki körfez ülkesi ismi açıklanmamış.
    Eva Kaili daha önce Katarlı yetkililerden pahalı hediyeler aldı iddiasıyla gündeme gelmiş. Tabii ki, ABD başkanının uçağının bir üst modeli jumbo jet değil.
    Dünya futbol şampiyonasına hazırlık için işçi hakları ihlâli ile Katar’ın gündeme geldiği bir esnada Kaili işçi haklarında Katar’ın ne kadar ileri seviyede olduğunu dair açıklamalarda bulunmuş.
    Ülkemizdeki soygun sisteminin finansörü Katar’ın yerli ve milli işbirlikçilerinin de akibetlerini en kısa zamanda görmek temennisiyle.

  7. Gülşen’e anında tutuklama emri veren iktidar, sapık baba ve tecavüzcü damada Mayıs 2023’e duruşma kararı vermiş, “tutuksuz” olarak. İnsanlığın bittiği yerdeyiz. Ey kadınlar hala oy verecek misiniz bu sefillere.

    • Hayret yaa! kelime seçimlerine diyecek yok! Olay kötü yüz karası bir olay. Ama`meczup’ varken `sapık`, kullanmak cemaat dinsel olduğu için intikam hissini daha bir tatmin etmiş olmalı. Neymiş ender efe liberal demoratmış! Olayı yaygara fırsatı değerlendiren partidaşların gibi saptırmana da diyecek yok. Söz konusu damad neticede bir `sübyancı’ ama koca dır. Başkasının eşine tecavüz ettiyse onu da yaz. Oy yalvardığın kadınlar sapla samanı ayırmasını bilir. Gidip senin partine mi oy verecek!

      • Hiç bir kelime bunları tarif etmeye yetmez elbette. Daha da uygun kelimelerim var ama editörüm izin vermez. Bunun adını açıkça ortaya koymadan bu pislikler de bitmez. Olayı örtbas etmişler zaten yıllarca, bunların tamamını bulmak şart ve hepsini açıkça teşhir etmeden bu dava bitmemeli. Davamızdan dönmek yok. İktidar bu pislikleri yıllardır örtbas ediyor ama hepsi tek tek bulunacak ve en ağır şekilde cezalandırılacak ve ibret olacak ki bir daha yapılmasın.

  8. Almanya devletini tebrik etmek ve hakkını teslim etmek de bize düşer , ne yapalım !
    Bizimkiler de Feto’yu yıllarca koynunda besledi , ninnilerle uyudular , uçaklar başlarına bomba yağdırmaya başlayınca da havaalanlarına , tünellere saklandılar!
    Eeee.. o kadar fark olacak yani !
    Onun için Alamanya bizi kiskaniy daaa.. !

    • Rumuzunuzun hakkını veriyorsunuz gerçekten de! Siz bu yazıları okumuyor musunuz yoksa okuyup da anlamak mı istemiyorsunuz?

      Bu ülkede gizli örgütlenmelerle ilgili davalar kumpas gerekçesiyle kapatılıp sanıkları beraat ettirilirken aklı selim insanlar haklı açılmış davaların alakasız görünen kimselerin tutuklanmasıyla sulandırıldığı eleştirisi yaptılar. Davaları yürüten yargı mensupları da kendilerini “ısrarla hedef saptıran ve kamuoyunun dikkatini yanlış yerlere yönlendirerek gerçek suçluları aklama ve izlerini kaybettirme çabası içinde oldukları için tutuklandıklarını” söyleyerek savundular.

      Buradan da anlaşılacağı gibi gerçek suçluların nerede aranması gerektiği defaatle anlatılmasına rağmen hala toplumun bir kesimini hedef göstererek gerçek suçluları gözlerden kaçırmaya dönük beyanlarda bulunabiliyorsunuz!

      Hayret ki ne hayret!

      Bir kere Almanya hükümetini kutlamak için bir gerekçemiz yok, çünkü süreç devam ediyor belki de hiç bitmeyecek. karşılıklı birbirlerine üstün gelme gibi değişkenliği olan bir süreç olduğu özellikle vurgulanıyor. Bu çekirdek üye, kemikleşmiş üye, katılımı beklenen üye ve üye olmamakla birlikte iş birliği yapan devletlerden oluşan devasa bir organizasyon ve bu organizasyonun temel politikaların dışına çıkma eğilimi gösteren ülkelerdeki hizaya sokma yani ana politikalara geri dönmesini sağlayacak mekanizmanın varlığından ziyade böyle bir çabanın olduğu gerçeğini ifade ediyor.

      Eğer Almanya NATO organizasyonunun tehdit olarak algılayacak bir politika içine girmişse NATO Almanya’yı kontrol etmek için izleyeceği taktikler sabit olamaz sürekli değişkendir ve her detayı her gelişmeyi kendi amacına kullanmak ister.

      Bu durumda vatandaşlar olarak insanların tavrı duruşu tepkisi NATO’nun amacıyla çakıştığında ki çakışması çok olağan(zaten derdim bunu anlatmak) yani vatandaş olarak tavrımız NATO’nun amacına hizmet eder olduğunda ne yapmalı, nasıl bir duruş sergilemeli?

      Aynı durum NATO dışında kalan ve NATO’ya rakip ülkeler için de geçerli. Yani sizin bir tepkiniz dünya ülkelerinden birinin çıkarıyla çakışabilir.

      Bu durumda tepkinizden vaz mı geçersiniz yoksa kimseye zararı dokunmayan bir tavır içinde olduğunuzdan emin bir şekilde tepkinize devam mı edersiniz?

      Başka bir ifadeyle tepkileriniz kendi varlığınızı korumaya mı dönük yoksa birilerini yok etmeye mi dönük?

  9. Almanların mekanik alanında ki mühendislik başarıları üçüncü reich (rayh diye okunur) için temel ilham kaynağı olmuş olabilir ve dünyaya o yıllarda teknolojik ölüm makinaları ile dehşet vermeleri yanında günümüzde halen keyifle kullanılan Benz, Bavyera Motor, Krupps ve VW gibi markaları da kazandırmıştır. Bu müdakkik hendese başarıları onları her konuya soğuk ve teknik yaklaşmalarını sağlar. Hatta gurbetçi kara halkımızın Allemagne anıları arasında soğuk ve mesafeli alman iş arkadaşı ve komşu hikayeleri pek çoktur. Gerçekten adamlar Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyasından gelen bir vatandaşımız için buzdağı gibidir. Ancak bize tarz ve tabiat olarak benzer yapıda olan yaylacı bir İtalyanın asla teknik bir üretimde Alman veya tarihi müttefiki Japon işçisi gibi detayda hassas ve güvenilir olmadığı en basitinden araba alırken her araba sevdalısının aklının bir köşesindedir. Bu kadar mühendis kafası olan Almanların teknik olarak mümkün olmayan bir darbe projesinde yer alması ihtimali Isaac Asimov tarzı bir sci-fi kitabında okunası bir hikaye gibi duruyor. Hatta yakında alman başbakanı Olaf ( emin değilim ama yulaf diye okunur) bey Bundesliga açılışında en sevmediği projenin pardon hamburgerin reichburger olduğunu söylerse hiç şaşırmayacağım. Yada darbe girişiminin ilk haberini BND yetkililerine mahallenin Türk bakkalının ulaştırdığı ve bakkalın ise bu ‘critical intel’ (krinkıl dantel) wassup gruplarında takıldığı sarhoş Neonazi (mavi hapı yutan Neyo nazi miydi? ) arkadaşının, feci silahlandıkları ve rapçi Mero’nun konserinde nakarat arasında verilecek subliminal mesajı beklediklerini öğrendiğini de duyabiliriz. Sonra darbecilerin hep birlikte kazma, kürek, orak ve çekiçler ile Bundestag’ı ele geçireceği ve dördüncü reich şahlandıracakları bilgisi medya vasıtası ile sızdırılabilir. Tabi II. Dünya savaşı sonrası ordu beslemesi 2023 yılına kadar yasaklı Alman devleti çaresizlik içinde devletin kasasını bu darbeci burgercilere ‘Uber Alles’ türküsü eşliğinde teslim eder ve bu sırada kendisine hiç bir TV kanalı ve yutuber imkan tanımadığı için Berlin havalimanında halkı darbeye karşı bilgilendirmek için yapılacak basın açıklamasına pisikleti ile pedal sallayan Olaf bey ise vaktinde yetişemeyerek yolda darbeciler tarafından tutuklanır ve zindana atılır. Buradan çıkarılacak ana fikir koca Alman devleti başbakanına bir mercedes s600 bile vermiyorsa yıkılsın bu devlet, yıkılsın bu…

    • Uzun uzadıya almanları anlatmışın. Yani, Almanlar varken, makina yapmak için makina yapmağa gerek yok!

      Görünüşe göre Osmanlı torunları bizimkilerden pek hayır yok! Peki bu Alman insanından doğru düzgün müslüman olur mu? İki milyon insanımız orada ne işe yarıyor? Bizim önüne “siyasal” nitelemesi takarak hem muhalefet ve hem de sözde savunan iktidar çervelerince küçük düşürmekte olduğumuz Allah’ın omuzlarımıza yüklediği “İslam”ı kendi kendine de olsa keşfedenler var çok şükür! (https://www.google.com/search?client=firefox-b-d&q=Hollandal%C4%B1+islam%C4%B1+k%C3%B6t%C3%BClerken+m%C3%BCsl%C3%BCman+oldu#fpstate=ive&vld=cid:bcdd9055,vid:jiSBTwI9TOY)

      İki milyon insan bir işe yaramıyorsa bunda Mustafa Kemal Atatürk Paşamız (MKAP)’ın vahim hatalarının önemli bir payı vardır. Alel acele bir şekilde “monkey see, monkey do (=maymun gördüğünü yapar)” modunda kurulan yeni yapının sağlam ve sağlıklı filizler verip gelişmesi için bize “Akıl*İman Sentezi” gerekiyordu.

      …..
      Önyargılıydı! bu tür şeylere gözlerini kapadı,
      “Deha” deniyordu, ancak göremedi rahmetli!
      Bilmem bu günleri getirmek miydi asıl maksadı,
      Bilinç altı meçhul! ne günlere geldik kasvetli!
      ….

    • iyi ki fötöcüler yaptı dememiş, mazallah hepsini sınırdışı ederler de gelip burada bi gayret, etkin pişmanlıktan yararlanıp seçim öncesi hangi yollarda gezip, hangi yağmurlarda beraber ıslandığınızın detayları faş olurdu.

  10. Asıl korkulması gereken Alman Ordusu yeniden kuruluyor daha doğrusu etkin ve güçlü hale getiriliyor.İki dünya savaşına sebep olmuş bir ülkenin ordusu 3. bir dünya savaşına sebep olabilir mi ?İyi düşünmek lazım.

  11. “Olacak şey mi bu? Ama oldu..” Neden olmasın! Nefsiyle, zafiyetiyle, hırsıyla güce özlemiyle insan hep aynı insan… aynı etten kemikten…

    “Tek istisna NATO ülkesinin Türkiye olduğu konuya ilişkin akademik eserlerde özellikle belirtilir.”

    Doğrudur! bizim iç “kutuplaşmamız”, “kısır döngüye özlem” bu iş için zaten biçilmiş kaftan…. Özel gayret göstermelerine bütçe ve zaman harcamalarına gerek var mı? Darbe yapanlara bir “aferim” çektilermi sırtlarını sıvazladılarmı yetiyordu… Sadece sonuncusu umdukları gibi olmadı..

Yoruma kapalı.