CHP lideri çabalıyor ama yakın çevresi ve medyası gayretlerini berhava etmede çok mahir

21
Reklam

Dün gece bir televizyon programına katılmasam ve orada bana soru yöneltilmeden önce hakkımda bazı sitelerde yer alan başlıklar gösterilmese, 6 yaşındaki çocuğu evlendirme rezaletinden Kemal Kılıçdaroğlu’nu suçladığım yalanını öğrenemeyecektim.

Tabii o yayına katılmamış olsaydım, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, benim öyle bir sersemlik yapmadığımı öğrenemeyecekti. 

Muhtemelen hala öyle yaptığımı düşünüyor bile olabilir.

O başlıkları atanlar CHP’nin itibar ettiği siteler çünkü.

Evet, böyle bir durum var; nasıl ‘yandaş medya’ diye anılan AK Parti’nin itibarına sahip yayın organları -TV kanalları, gazeteler, dergiler ve internet siteleri- bulunuyorsa, CHP tarafından itibar gören yayın organları da bulunuyor.

İki tür medya birbirinin iz düşümü gibi.

Bana daha çok ‘ruh ikizleri’ oldukları izlenimini veriyorlar.

CHP’lilerin itibar ettiği medyaya göre, iki gün önce burada çıkan “Her dindarın kız çocuğunu bebekken evlendirdiğini mi sanıyor bunlar?” yazımda, ben, ‘6 yaş gelini’ olayından dolayı Kılıçdaroğlu’nu suçlamışım.

Reklam

Yazıma baktım, içerisinde onun adı geçiyor, ama nasıl geçiyor biliyor musunuz?

Okuyun:

“Sonunda aday olarak ilan edilse bile, yakın çevre ve medyada kendisini desteklediğine tanık olunan yorumcular, CHP liderinin seçilmesini imkansız hale getirmek için yapılması gereken ne varsa, hepsini, daha şimdiden yapıyorlar. / Örnek çok da en sonuncu tartışma konusunun siyasiler ağzında ve CHP’li medyada ele alınış biçimi başka bir örneğe ihtiyaç bırakmıyor. (..) Seçim stratejisini geçmişte partisine oy vermemiş kesimlerden de oy getirebilecek geniş cepheci bir anlayış üzerine kurmuş ve bu amaçla daha önce hiçbir CHP liderinden gelmemiş açılımları gerçekleştirme çabasına girişmiş olan Kılıçdaroğlu, bu yaygara arasında, altından zeminin kaydığını hissediyor olmalı.”

Evet, anladığınız üzere, cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlandığı hissi alınan CHP liderinin, bu son olay da dahil, kendi yakın çevresi dışından birilerini ilzam eden hoş olmayan olaylar geliştiğinde, CHP’nin itibar ettiği medyanın o olayları ele alış tarzının, aday olabilse bile seçilememesini getirecek tarzda yayınlar yapmasını işliyorum o yazıda.

Muhafazakar kesimin hassasiyetlerinden ve Kılıçdaroğlu’nun “Geçmişte biz de yanlışlar yapmış olabiliriz, gelin helalleşelim” diye kendilerine elini uzattığı kesimin hassasiyetlerini hiçe sayan yorumlardan söz ediyorum.

Attıkları “Yasaklansın, kapatılsın” çığlıklarının, o kesimin insanlarına, -en sonuncusu 28 Şubat (1997 ve sonrası) döneminde olmak üzere- baskıcı ve yasakçı anlayışın hakim olduğu ortamları hatırlattığının ya farkında değiller ya da farkındalar ve o yaklaşımlarının neye mal olacağını bildikleri halde öyle konuşup yazıyorlar.

Siyasete dönük bir faturası var o yaklaşımın ve o fatura CHP ile Kılıçdaroğlu’na çıkartılabilecek…

Onun ve partisinin, aksine bütün çabalarını boşa çıkartacak bir tuhaflığa dikkat çekiyorum.

Reklam

Acaba bunun farkında mıdır CHP lideri ve lider kadrosu?

Şüpheliyim.

Hızla seçime doğru yol alınan ülkemizde, bir süre de olsa, muhalefet gündemi belirlemede ön almaya başlamışken, iktidarın birbiri ardına yaptığı ataklarla ibre yeniden farklı bir yöne doğru evrildi.

Gündemi iktidar daha fazla belirliyor.

Dahası, muhalefetin gündemi belirleme çabalarını da karşı atakla ya işlevsiz hale getiriyor ya da kendi lehine çeviriyor iktidar cephesi.

Örnek, CHP’nin kimsenin beklemediği bir sırada ‘başörtüsü’ konusunda bir yasa teklifi hazırladığına dair lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sonrasında yaşananlar…

CHP liderinin partisinin bu hazırlığıyla ilgili açıklamasının hemen ardından, AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Konuyu yasayla değil anayasaya bir madde ekleyerek ele alalım ve başörtüsüyle sınırlı da bırakmayalım, onu aile kurumuna dair bazı unsurlarla takviye edelim” karşı atağında bulundu.

“Pası aldık, gole çevirdik” metaforunu da kullanarak…

Nitekim, anayasa değişikliği Meclis’in gündemine geliverdi.

Açmazı görüyor musunuz?

Esasen başörtüsü, biraz da CHP liderinin de katkılarıyla, yasak konusu olmaktan çıkmış, toplum bu durumu hazmetmişti.

Bana kalırsa yasak konusunda yasa çıkarmaya da anayasaya madde eklemeye de ihtiyaç yok.

Öyle ama konu artık anayasa değişikliği teklifiyle Meclis’in gündeminde.

Lideri tarafından ortaya atılmış yasaksızlığı yasal güvenceye kavuşturma teklifine rağmen, iktidarın anayasa değişikliği karşı hamlesine nasıl olacak da “Hayır” diyebilecek CHP?

“Evet” demesi durumunda AK Parti tarafından teklife eklenmiş diğer unsurları da kabul etmiş olacağını da unutmayalım.

Nasıl bir tavır alırsa alsın, seçim kampanyaları sırasında aleyhinde kullanılacak bir malzemeyi kendi eliyle iktidara hediye etmiş görünüyor muhalefet…

Son tartışma konumuz olan ‘6 yaş gelini’ de farklı değil. Onda da, CHP’nin itibar ettiği medya ve yorumcuların yarattığı atmosfer, giderek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun oluşturmaya çalıştığı olumlu havayı bozmaya başladı.

Eskilerin kullandığı benzetmeyle, “Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık” durumu.

Üstelik kendilerine dostça uyarı görevi yapanları suçlayıcı ve küstürücü yalan-yanlış yayınlar da cabası…

Süleyman Demirel böyle durumlarda “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” derdi.

Ben de yine eski bir deyimi ödünç alarak “Ört ki ölem” diyorum.

ΩΩΩΩ 

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Fehmi bey! Türkiye son 20 senede istenilen hedefe getirilmiş.
    Ne CHP lisi, ne AKP lisi, ne Kürdü, ne Türkü, Dinlemeyi okumayi anlamayi unutmuş.
    Dinliyor gibi yapiyorlar fakat cevap verirken karşısındakinin konuşmasinin tam tersini söylediğini iddia edip birbirlerine Ağıza alınmayacak küfür ve hakaretler ediyorlar.
    İnanın Türkiyeli olupta yurt dışında yaşayanlar da ayni. Ayni çünkü Dişardada, birbirleri ile irkçlık tan ziyade tuttuklari parti ve taptıklari liderlerin yalnışlarını savunmak için adeta yarışiyorlar.
    Bu konuda en başarılı olanlar Din satanlar. Dinden imandan bey haberler fakat Kalkanlari Başörtüsü.
    Solcuların Kalkanlaride Atatürk.
    Kırmızi çizgileri Atatürk, fakat yurtta sulh cihanda sulha sira gelince, tam tersi Erdoğan seçim kazanmak içın sinir ötesi hareket yapacam derdemez nedenini sormadan parmaklar havaya kalkar, ve arkasından albayrağa sarılı gelen gencecik fakir fukara çocuklari.
    Nedense hiç bir siyasetçinin değil çocuğu yakın akrabasına al bayrak nasip olmiyor.
    600 parmak miliyarlaca maaş için kalkar fakat millet için o parmaklar ertesi yıl kalkmak üzerere tekrar cepte uykuya dalarlar.

    Not: Güney doğuda Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlunun teymen yiyeni ve 2 akrabası.
    Kılıçtaroğlunda bir akrabadi şehit olmuştu.

  2. ÇABALIYOR VE ÇALMIYOR
    Çabaladığı kesin.
    Çalmadığına gelince lafın gelişi.
    Çalıp-çalmadığı işin başına geçince, daha doğrusu hazinenin anahtarını ele alınca belli olur.
    İşin başında da, çalma konusunda hiç kimse Siyasal İslâmcıların eline su dökemez.
    Benzerlerini kaydetmekten tarih bile aciz kalmış.

    • “İslam”ı, siyasal veya siyasal olmayan herhangi bir negatiflikle birlikte anmayın, ima yollu bile olsa. Bunu ağzına sakız edenler hiç doğru yapmıyor. Vebalini düşünün. “Ahlaksız siyaset”, “siyasi ahlaksızlık” “sözde müslüman siyasiler”, “siyasal din tacirliği”, “siyasal din parazitleri” türü alternatif ifadeler yetmiyor mu? her şeyin adını koymakla mükellefiz. Öylese bu akledin bu sorunu halledin!

      ……
      Siyaset üzüm yemek gibi bir şey…
      İçine çekilir “nefs”ler peyderpey,
      Üzüm yerken bağcıya küfür etmek!
      Küfre girmek! kaçınmalı her birey…

      Bir “bağ”dır İslam, Allah katında DiN!
      Mahşere bağlar dünya’yı, Düzen-i Çetin
      Üzüm yerken bağcıya küfür etmek!
      Küfür, şer değil, “hayr”da yarış edin!
      …..

  3. Dediler: -İttihad’a şedid bir muarız idin. Neden şimdi sükût ediyorsun?
    Dedim:
    -Düşmanların onlara şiddet-i hücumundan. Düşmanın hedef-i hücumu, onların hasenesi olan azm ü sebattır ve İslâmiyet düşmanına vasıta-i tesmim olmaktan feragatıdır.
    Bence yol ikidir: Mizanın iki kefesi gibi; birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı, Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halîm’e vurmam. Nazarımda, vuran da sefildir.
    Sünühat.
    Şu ortamda Erdogana tokat vuranlarıda sefil görüyorum….

    • süruhat ne zaman yazıldı. Literatürde 1920’de kaleme alındığı yazıyor. Peki 1920’de neler olmuş? Vikipedyada geniş özet var. İstanbul işgal edilmiş, Maraş işgalden kurtulmuş, bir çok olay olmuş. İhaneti vataniye kanunu çıkarılmış, İstanbul’da 150 Türk aydını ingilizler tarafından tutuklanmış. Dehşet hadiseler olmuş.

      Şimdi siz o günün şartlarında söylenmiş bir sözü kopyalayıp bu güne yapıştırınca bir şey mi söylemiş oluyorsunuz?

      Siz Sünuhattan alıntıladığınız cümleleri anladığınızdan emin misiniz, İslam düşmanı derken kimleri kastettiğini anlamamış görünüyorsunuz çünkü.

      • Baran, mustafa bey haklı, evet bugünkü şartlarımız farklı ama risk katsayısı çok daha yüksek yani…

        • Şimdiki şartları merak etmeyin siz, Erdoğan’ın sol kolu olan Doğu Perinçek’in uluslararası koordinasyon merkezi başkanlığına atadığı Ethem Sancak her şeyi halleder:))

  4. “Esasen başörtüsü, biraz da CHP liderinin de katkılarıyla, yasak konusu olmaktan çıkmış, toplum bu durumu hazmetmişti.”

    CHP liderinin katkısı öyle mi ?.

    Yandaş medya yandaş olsun ne olduğunu biliyoruz bari de bu türlü medya çok daha tehlikeli

  5. Sayın Koru,
    yok Allah uzun ömür versin. ölmeyin de çarığı sağlam edin. Dokuzuncu köyden onuncu köye yol var.
    Dünya bu dünya. Sizin ne söylediğinizin önemi yok. Karşının ne anladığı önemli. Ördek Hasan hikayesi. Hani Arife tarif gerekmez demişler ya. Arif kalmamış memlekette. Adam işi gücü bırakmış. Bütün gün laf yetiştirmeye çalışıyor. Kimse dememiş mi buna Ender efendi herkesin doğrusu kendine diye !

  6. dün yazdığım gibi,
    aynı dili konuşan insanlar bile birbirini anlamayabiliyorlar, yanlış anlayabiliyorlar, kavram kargaşasına düşebiliyorlar.
    muhalifler olarak hepimiz büyük bir içtenlikle kabul ediyoruz ki, muhalefet genel olarak kendini anlatmakta, iyi ifade etmekte problem yaşıyor. iktidarın ise kendini farklı göstermekte büyük bir yeteneği var, eşi benzeri görülmemiş başarısızlıkları bile başarı gibi gösterebiliyor yeri geliyor rakamları makyajlıyor, her zaman mağduru oynayabiliyor, suçu atacak birilerini kolayca bulabiliyor. ben sayın erdoğanı dinlerken özellikle ekonomi üzerine konuşurken kendimi lüksemburg vatandaşı gibi hissediyorum mesela, insanların peynir zeytin bile almakta zorlandığı bir ülke değilmişiz sanki. yorumları okuyunca da yalnız olmadığımı düşünüyorum japonya, kore gibi ekonomisi üretime dayanan ülkelerle kıyaslayan mı ararsın, paramız değer kaybedip pul olduğu için parası değerli olanlar ülkeye doluşup 2 meteliğe bütün gün halkın yiyemediklerini alabildiği için turizm geliri arttı diye sevinenler mi ararsın algıda başarı bu değilse nedir?
    dün de anlatmaya çalıştığım üzere, bizler tarikat dediğimiz zaman, gönlümüze içinden Yunus Emrelerin, Hacı Bayram Velilerin, Mevlanaların geldiği sevgi, dayanışma, iyilik, cömertlik, kutsallık dolu ocaklar aklımıza geliyor ve temel yanılgımız olarak bugün mevcut oluşumları onların devamı kabul etme eğiliminde oluyoruz. oysa pek azı hariç bunun da altını özenle çizelim çoğunluğu din kisvesi altında din ticareti ile cennet parselizasyon holdingleşmiş yapılar işte. her gün sayfa sayfa devlete sızma girişimleri falanca bakanlığa çöreklenme haberlerini yanısıra ahlaksızlık haberlerini de cinsel istismardan tutuklanan şeyh hikayelerini de okuyoruz değil mi? biri bitiyor bini geliyor, bunlarla mücadele edilmesi gerekir burada muhalefe destek olmamız lazım.
    muhalefetinde kendini iyi anlatması çok önemli, çünkü bunun dine, dindara karşı yapıldığı manipülasyonu algı operasyonları ile kolayca sağlanabiliyor ve burada kazanan hep cehalet oluyor maalesef. iste ülkemiz 6 yaşında kızını gelin eden şeyhler ve 6 yaşında cocukla evlenen başmüritlerle anılıyor yolsuzluk ve yoksullukların yanısıra. çocuk gelinlerin çok olduğu bir ülke burası, devletin ve bireylerin bu acı gerçeğe seyirci kaldığı bu ayıp herkese yeter. cahilden, ahlaksızdan kurtulmak zordur, biri gidiyor bini geliyor, yasaklar desen nerede çözüm getirmiş? kapatalım desen biri kapanıyor bini açılıyor.
    biz cehaletten ve ahlaksızlıktan kurtulmanın bir yolunu bulmalı ya da bir yolunu açmalıyız. önce kendimizi ve derdimizi iyi anlatmamız lazım bu konudaki eksiklerimizi bir an önce gidermeliyiz.
    babil kulesi meselesi çok derin bir meseledir ve insanların dillerinin ayrıştırılması çok büyük bir cezadır, anlayana.

    • Anlatamiyor değil hayal kurarak gerçek olduğunu zannediyor.Bir gecede tüm faizleri silmek,500 milyar dolar getirmek ,işsizliği 2 senede bitirmek ne demek.Ozur dilerim ama buna iskembeyi kubradan atmak derler,Bu vaatleri 3 yıl önce dinledik herşey güzel olacaktı, BB oldu .
      İstanbullulara sorun bakalım imam efendi ne yaptı bir tane proje uretmedi ,lokanta açtı proje dedi..
      20 yıl Yangel yat 2 günde hayal sat,vosversenize,
      Mesleğim gereği herhalde somut proje proje proje.

      • şaşırdım doğrusu,
        bu işkembei kübra ne zamandan beri sizi rahatsız ediyor? kişi başı gelir 25.000 dolar olacaktı, makyajsız rakamlarla kaç oldu? ilk 10 ekonomiye girecektik, 17.sıradan 21. sıraya geriledik, 2023te 23.sıraya gerilememiz bekleniyor, 100.000 konut sözü vardı, yapamadılar şimdi milyonlarca sözü veriyorlar sonuçta sefalet endeksi 1. olabildik, dünya enflasyon sampiyonu olmak üzereyiz ama bunlar sizi hiç rahatsız etmedi şimdi mi aklınıza işkembe kübra geliyor?
        istanbulda da yaşıyorum ben, evim var, vergisini ödüyorum kime ne sorayım, seçildikten sonra artan hiç bir sorunu yok, bunca engellemelere, elinden alınan gelirlere rağmen düşük kredilerle para bularak gayet iyi idare ediyor, iktidar değişince de fazlasını yapabilecek.
        ekonomi bir itibar meselesidir, kılınçdaroğlu damadını hazinenin başına geçirmezse, aklına estiği gibi bürokrat değiştirmezse, mesela MB başkanı gibi, iki yıl içinde pek çok şeyi düzeltebilir, dinamikler bellidir, kurallar da.
        kurallar bu denli hiçe sayılmasaydı ülkenin başında biri olmasaydı bile ülkenin hali şimdiden iyi olurdu. mesleğiniz nedir bilmiyorum emlakçısınızdır belki,
        proje dediniz ne hale geldik,
        lakin, boş vermekte haklısınız chp sizin beklentilerinizi karsılamaz, siz yine akp ye oy vermeye devam edin,
        millet ekmek bile alamasın.

  7. partiler bir ağacın altında toplanma yeridir.
    siyaset bir sahne, politikacılar da oyuncu.
    oyun bazen tiyatro da icra edilir, bazen de perde gerisinde! perde gerisinde oynanan hacivat karagöz hep birbiriyle didişir!!
    kamera-seyirci önünde ise dram acı gerçek gözüne gözüne sokulur seyircinin.
    heyhaat!..
    izleyicinin sümüklü mendili sırılsıklam olsada,
    unutuverir bizimki acıyıda açlığıda işsizliğide çaresizliğde..
    daha dışarı ilk adımını attığı anda.
    Kılıçdaroğlu parti içi entrikaları önlemeye çalışsa da, oyun sahnededir, oynanacak malesef!.
    perde gerisinde hadi hadi gazları ile,
    sahnede söylenen “deli cesareti!”
    ve orkestra eşliğinde son perde,
    eeellliiiiii yıldır hep böyle ..

  8. CHP nin en büyük suçu bizi AKP iktidarına mahkum bırakması.Ne acayip bir ifade degil mi ?
    Evet yaşanan bunca sıkıntılarımıza karşın halen iktidara aday olamaması ,bu beceriksizlikleri insanları AKP ye yönlendiriyor.
    Son örnekte hakikaten Başörtüsü anayasa oylamasında hayır dediğinde muhafazakar kesimden nasıl oy alacak.
    Bu ve benzeri olaylar ithal danışmanlar vs. vs.
    Böyle giderse bir 20 yıl daha AKP ye mahkum kalacagiz>.

    • Ahmet bey size daha acaip bir ifade de benden gelsin:
      “AKP nin en büyük suçu bizi CHP iktidarına mahkum bırakması.”

  9. İster misiniz başörtüsü tasarısı meclise geldiğinde bir mağduriyet algısı olusturup baskın bir erken seçim..
    Hazır mısın Türkiye

    • Helalleşmek için bundan iyi fırsat mı olacak maraşlı, mecliste değilse bile sandıkta elbirliğiyle başörtüsünü sağlama almış oluruz fena mı?

  10. Allah gecinden versin sayın yazar,
    yalnız chp medyasına da haksızlık etmeyin,
    belki o mecralarda kalem oynatan kimi soytarıları da hükümet yönlendiriyordur,
    böylesi absürd yayınlar yapsınlar diye,
    hatta belki de zavallılar siyasi otoriteden baskı bile görüyorlardır, olamaz mı?

    • mesele de o zaten, problemin büyüğü de 6 parti başkanından bir tanesi bile kaçıncı kere toplandıkları halde bu konuyu masaya yatırma girişiminde bulunmamış görüntüsü. Bu konuyu gündem yapıp ortak bir tavır sergilenmezse nasıl seçim kazanacaklar?

      HDP’nin oylarını cepte görüyorlar ama bu konu onlar için de bir sorun.

Yoruma kapalı.