Bir devlet başkanı bir Amerikan TV kanalına çıkarsa bunu yaptığına pişman olur mu? Oluyor işte…

29
Reklam

Her şey aslında en ince ayrıntısına kadar planlanmış: Devlet başkanı ziyaret için geldiği ABD’de zamanının bir bölümünü dünyaya mesaj vermek üzere değerlendirmek istemiş, bunun için de birkaç ay önce Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Salman‘a (MbS) ekranlarını kullandırmış bir program ayarlanmış. New York’ta bir otelde (Palace Hotel) gerçekleştirilen ilk çekimi Mısır’da yapılacak daha geniş bir röportajla taçlandırmak üzere anlaşmışlar. Çekim ekibi ve görüşmeyi gerçekleştiren televizyoncunun Kahire’ye uçak biletleri de alınmış.
New York’taki çekimin yapıldığı akşam bütün plan çöküvermiş…
Röportaj için daha önce araya giren Büyükelçilik’ten bir diplomat, aynı gece, programın sorumlusunu arayarak “Sakın röportajı yayınlamayın” baskısında bulunmuş…

Röportaj öncesi..

ABD’de çok uzun yıllardır her pazar akşamı önemli konuları ekrana taşıyan ’60 Minutes’ TV programı, Mısır Devlet başkanı Abdülfettah el-Sisi ile gerçekleştirdiği röportajı, yayınlamama baskısına rağmen, önceki hafta yayınladı. Üstüne üstlük, öncesi ve sonrasında yaşananları da aktararak…
Daha önce MBS‘ye yapılan iyi muamele ile kendisine gösterilen hasmane tavır arasındaki farkın sebebini anlamakta zorlandığı anlaşılıyor Gen. Sisi‘nin…
MbS de Donald Trup tarafından seviliyor, Gen. Sisi de. ’60 Minutes’ programının yayınından sadece birkaç saat önce, Trump, Gen. Sisi‘yi göklere çıkartan bir Twitter mesajı atmıştı:
Mısır, ABD bütçesinden en cömert yardım gören ikinci ülke; İsrail’den sonra…

Röportajdan rahatsızlık duyulmasının sebebi acaba ne?

ABD’de bir askeri akademide eğitim almış, İngilizce tez yazmış biri olmasına rağmen, Gen. Sisi, programda İngilizce sorulara Arapça cevap vermeyi yeğlemiş. Kendisini rahatsız hissetmesi için bir sebep yok yani.
Röportaj için Sisi‘nin karşısına oturan ’60 Minutes’ programının devamlı evsahiplerinden Scott Pelley iyi hazırlanmış. Daha ilk sorusuyla Sisi‘yi rahatsız ettiği muhatabının alnında ve çenesinde biriken terlerden belli oluyor.

İşte o soru..

Sorusu şu: “Sayın başkan, Human Rights Watch insan hakları örgütü şu anda ülkenizde tamı tamına 60 bin siyasi tutuklu olduğunu söylüyor. Ülkenizde ne kadar siyasi tutuklu olduğuna dair bilginiz var mı?”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın zaman zaman kullandığı ‘Rabia’ işareti, 2013 yılında Kahire’nin Rabia Meydanı‘nda barışçı bir gösteri için toplanmış halkın üzerine devlet güçlerinin saldırısı sonucu en az 800 kişinin hayatını kaybettiği bir olayın anısı üzerine çıkmıştı.
Pelley, hazır karşısına oturmuşken, Gen. Sisi‘ye o olaydaki kendi sorumluluğunu da bir soru olarak yöneltiyor.
Tabii, Sisi, her iki soruyu da televizyoncuya o bilgileri verenlerin doğru söylemediği cevabıyla karşılıyor. Mısır’da tek bir siyasi tutuklu yokmuş. “Böyle bir bilgiyi nereden aldıklarını bilmiyorum. Ben her zaman tek bir siyasi tutuklu olmadığını söylüyorum oysa. Kendi aşırı ideolojilerini hakim kılmaya kalkan bir azınlıkla karşı karşıya kaldığımızda, sayıları ne olursa olsun karşılarına dikiliyoruz” diyor Sisi
Rabia olayı için de, göstericiler arasında binlerce silahlı militan bulunduğunu ileri sürüyor Mısır devlet başkanı. “Ne zaman silahlı bir kalabalık grupla çatışma çıkarsa durumu kontrol altında tutmak zorlaşır, kimin kimi öldürdüğü de belli olmaz” diye de ekleyerek…
Gen. Sisi, her iki soruya cevaplarında, şimdilerde idamla yargılanan kendinden önceki seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi‘nin irtibatlı olduğu Müslüman Kardeşler örgütünü suçluyor.
Acaba röportajın yayınından vazgeçirme çabasının sebebi bu sıkıştıran sorulara Sisi‘nin verdiği cevapların inandırıcı bulunmaması mı?

Mısır-İsrail askeri ilişkileri mi yoksa?

Röportajın devamında, sonradan Mısır’da ve genel olarak Arap dünyasında büyük gürültü koparan bir ikinci bölüm daha var. O bölümde Mısır ile İsrail arasındaki askeri işbirliğinin boyutları sorgulanıyor. Mısır’a ait İsrail sınırındaki Sina yarımadasında altı yıla varan bir direniş var ve devlet bununla baş etmekte zorlanıyor. İşte Mısır devlet başkanı, bir soru üzerine, “Evet, Sina’daki ayaklanmayı bastırmada İsrail ordusu ile yakın çalışıyoruz; bizim İsrail ile bu alanda yakın bir işbirliğimiz var” açıklamasında bulunuyor programda.
İsrail ile kendi içindeki bir sorunun çözümü için işbirliği yapan bir devlet görüntüsü Mısır halkını ve Arap dünyasını rahatsız edebilir diye düşündükleri için röportajı yayınlatmamak istemiş olabilir Mısırlılari.
Program yapımcısı, “O gece eve vardığımda Mısır’ın Washington büyükelçiliğinden aradılar. Bu işe ülkenin istihbarat örgütü Muhaberat da bir biçimde katıldı. Röportajı yayınlamamamız yönünde baskı yapıldı” diyor.
Scott Pelley de, “Onların ne düşündüğü beni ilgilendirmez; sorulması gereken bir sorum varsa, hele bu bütün dünya adına sorulacak bir soruysa, çekinmeden sorarım” diyor program sonrası yaşananları anlatırken…

Röportaj sonrası tebrikleşiliyor..

İşin ilginç yönü şu: Soru-cevap faslı bittiğinde Gen. Sisi‘den röportajcıya herhangi bir itiraz gelmiyor. Tersine, ikili oturdukları yerde hararetle el sıkışıyorlar, Mısır devlet başkanı röportajı gerçekleştiren gazeteciye teşekkür de ediyor.
Herhalde ava gidip de avlanmak diye buna denir.
 
ΩΩΩΩ

Reklam

29 YORUMLAR

  1. Cehalet
    İslam ülkeleri içinde bağımsız ülke olarak şimdilik yalnız İran ve Türkiye vardır. Bunlar savaşlar kazanarak devletlerini kurmuşlardır. Diğer İslam ülkeleri Sermaye’nin lütfu ile oluşmuş devletlerdir. Onlar henüz bağımsızlıklarını kazanmamışlardır.
    Şimdilik bağımsızlık mücadelesi yapan bir devlet de yoktur. İhvan-ı Müslimin iktidar olunca Adil Düzen’i esas alıp düzeni değiştireceğine batıl düzen içinde hakkı aramıştır ve savunmuştur. İhvan-ı Müslimin’in yapacağı iş mevcut iktidarlarla uzlaşarak Akevler tipi ortaklık düzeni benzeri sistem kurmaktır. Başka ülke bulamıyorsa Türkiye’de yatırımlar yapmalıdır.
    Bugün İslam aleminin yapacağı tek şey vardır. O da ortaklık işletmelerini Türkiye’de desteklemektir. Türkiye’de semt kooperatiflerinin yaygınlaşmasını sağlamak ve kendi ülkelerinde de semt kooperatifleri kurmaktır. Hep biz onları arayıp buluyoruz. Onlar hiç aramıyorlar.
    İslam alemi de bugün Kur’an cahilidir. Hem de cehli mürekkeple cahildir. Kur’an’dan haberi yok. Bir de Kur’an’ı bildiğini sanıyor. Ya 100 sene önceki Yunan uygarlığının yorumlarını tekrarlıyor yahut Kur’an’ı bugünkü batıya adapte ediyor. Başarı şansları yoktur.
    Biz de Kur’an’ı tam anlamış değiliz ama bilmediğimizi biliyoruz. Bulmak için çaba sarf ediyoruz. Kur’an’ı bildiğimiz gün zaten dünya yanımızda olur.

    • bu S.Gülle beyefendinin yorumları distopya mı? büyüklere masallar mı? hayalperestlik mi başka bir alemden mi yazılmış? samimi olarak diyorum bağlamdan, zeminden üç boyutlu bu dünyadan kopuk. özür dileyerek hezeyan mı diye sormaya yazarımızın büyüğü olduğu için dilim varmadı .samimi olarak soruyorum bu yorumlar hangi zihin ve dünya görüşü ile yazılabilmektedir afaki, farazi. fantezi ve afazi olanları ayrıştırmamıza yardımcı olarak cevap lutfetmenizi rica ediyorum. Lütfen yanlış anlaşılmasın. kimseyi rahatsız etmek değil arzumuz

  2. Devlet liderleri, Kul’a değil; Allah’a hesap vermek zorundadır. Kul’a göre hareket ettiği sürece ziyanda olacaklardır. Allah’ın Peygamberine sünnetine ve Kutsal Kitaba göre hareket etmek zorundadır.
    Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de siyasi ve gazeteci tutsaklar mevcut. İşin ilginç tarafı daha ortada bir kanıt olmadığı için mahkemeye sevk edilemiyorlar. Liderler kendi menfaatleri ve parti menfaatleri için her yolu mubah görüyorlar. Sizleri, belki Kullar sorgulayamayacak ama Yüce Allah katında hesaba çekileceksiniz. Zira orası çok çetin bir mahkemedir. Başta Suudi Arabistan olmak üzere bütün İslam devletleri ziyandadır. Allah ıslah etsin inşallah….
    SAYGILAR SEVGİLER

    • Nusret bey, hem “devlet liderleri kula değil allaha hesap vermek zorundadır” diyorsun hem de “sizleri belki kullar sorgulayamayacak ama allah katında hesaba çekileceksiniz” diyorsun? Kendini şeriat memleketinde falan mı sanıyorsun, laikliğe ne oldu? Mahkemede hesap vermeyen adama yaradan ne yapsın ki?Hakkaten ne içtin sen birarader! Kutsal kitaba göre senin bahsettiğin tutsakların derisini yüzmemiz gerekiyor, hayapsınvar mı? Keneviri bilmem ama haşhaş tarımı tümüyle yasaklansın derim…

      • Şimdi anladım ki sen gerçekten ilköğretim mezunusun H gayret bey! “Sizleri” derken Liderleri kast ediyorum. Hakimler savcılar korkuyorlar. Allah’tan korkmayıp kuldan korkuyorlar. Ben şeriatı kendi vicdanımı muhasebe ederek yaşıyorum. Kur’an ve Hadislerin doğrultusunda hareket ediyorum.

  3. Özür.
    Doğaçlama yazdığımız için en önemlileri hep unutuluyor.
    Davutoğlu ve Ömer Dinçer Hocalar, Mehmet Ocaktan.
    Nazlı Hanım baş tacı iken şimdi hain. Ali Bulaç hain fetö de tazı yazı yazıyor diyerek
    sorular uzar.
    Ulu Hakan Abdülhamit çilik oynuyoruz. Biz onun tahtaya açtığı bir oyuğu açamayız.

    • Aşağıda Murat Sarıca’nın @drlsmzwriter twitter hesabında yayınladığı Davutoğlu gerçekleri! isimli FLOOD unu alıntılıyorum. Katılırsınız, katılmazsınız ama kendi içinde bir mantık barındırıyor.
      ”Davutoğlu gerçekleri! FLOOD
      1- 2015’in başı… ‘Türkiye’de Kürt sorunu yok’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı çıktı. Erdoğan “benim haberim yok” diyerek Davutoğlu’na tepki gösterdi:
      2- Davutoğlu 4 eski bakanı yüce divana göndermek istedi. Erdoğan, “bunun üzerinden başka şeyler kurgulanıyor” dedi. Mecliste yüce divan kararı çıkmadı. 2015’in başında yargı ve anayasa mahkemesinin halini düşünün, sizce Erdoğan kurgu diyerek neyi kast etti?
      3- Davutoğlu, 7 Haziran seçimi öncesi Ak Parti’de Erdoğan’ın gücünü kırmak için Erdoğan’a yakın isimleri tasfiye etmeye çalıştı. Davutoğlu, Ak Parti’yi ele geçirmek için kendine ve Gül’e yakın kişileri kritik noktalara yerleştirmeye başladı.
      4-Davutoğlu, 7 Haziran seçimi öncesi Hakan Fidan’ı Erdoğan’a sormadan vekil yapmaya çalıştı. Hakan Fidan, kabul etti ve vekil olmak için MİT’ten istifa etti. Erdoğan tepki gösterince, Hakan Fidan vekil adaylığından çekilip tekrar Mit’in başına döndü. Davutoğlu duvara tosladı.
      5- Davutoğlu’nun Ak Parti’de ikilik çıkarmaya başlaması ve başarısız propagandası sebebiyle 7 Haziran seçiminde Ak Parti ilk kez tek başına iktidar olamadı. Erdoğan, MHP ile koalisyon istedi. Lakin Davutoğlu ısrarla CHP ile koalisyon denedi. CHP ile koalisyonu Erdoğan engelledi.
      6- 7 Haziran sonrası koalisyon kurulamayınca yeniden seçim kararı alındı. Ve 1 Kasım’da Ak Parti tek başına iktidar oldu. Bu seçim sonrası Davutoğlu kendinde bir keramet var sandı. Erdoğan için Ak Parti’ye verilen %49’u kendi oyu olarak gördü. Ve Erdoğan’a kafa tutmaya başladı.
      7- Davutoğlu, 1 Kasım sonrası Erdoğan karşıtı Amerika ve Avrupa’ya selam çakmaya başladı. 24 Kasım 2015’te Rus uçağı olayı yaşandı. Davutoğlu “talimatı ben verdim” dedi. Rusya sınırımıza S-400’leri getirince, PYD Suriye’de ilerledi ve Türkiye hiçbir şey yapamadı. Sorumlu kim?
      8- Avrupa Parlamentosu Başkanı, “bizim muhattabımız Erdoğan değil Davutoğlu” dedi. Davutoğlu, onaylar gibi sesini çıkartmadı bu hadsizliğe. Sonuçta mülteciler bizde kaldı, ama AB vizeleri kaldırmadı. Davutoğlu, bunu bir de “zafer” diye yutturmaya kalktı.
      9- Erdoğan, Artvin Cerattepe’de başlayan olaylar için “Yavru Geziciler” benzetmesi yaptı. Davutoğlu ise “gerekirse ben de tepki gösterip Artvinlilerle yürürüm” dedi.
      10- Erdoğan, uçak olayı sonrası bozulan Rusya ile ilişkileri bir an önce düzeltmekten yanayken, Davutoğlu Amerikancı politikalardan ve Rus karşıtlığından yanaydı. Suriye politikamız Davutoğlu gidince düzeldi. Zeytindalı ve Fırat Kalkanı Davutoğlu gidince yapıldı. Tesadüf değil.
      11-Davutoğlu, Erdoğan’la inatlaşıp valiler kararnamesini aylarca imzalamadı. Binali Yıldırım, Başbakan olur olmaz Davutoğlu’nun aylardır beklettiği kararnameyi imzaladı. Davutoğlu, Türkiye çok kritik bir dönemden geçerken kararnameyi neden imzalamadı?
      12- Hendek operasyonlarından sonra bile Davutoğlu HDP ile birlikte Erdoğan’a sormadan yeni çözüm süreci başlatmak istedi. Erdoğan yeni çözüm sürecini engelledi.
      13- Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı hareket ettiğini gören ve bunu dile getiren Erdoğancı gazeteciler, baskı görmeye başladı. Ve bazı yalakalar, “Erdoğan dönemi bitti, yeni lider Davutoğlu” diyerek niyetlerini iyice belli etti.
      14- Davutoğlu ve “Erdoğan dönemi bitti, hoca dönemi başladı” diyen şakşakçıları, muhalefetle bir olup Erdoğan’ı Beştepe’de yalnızlaştırmaya çalıştı. Erdoğan’a, “başkanlığı unut, Ak Parti’den elini çek, ülkeyi artık Davutoğlu yönetecek” dediler hal ve hareketleriyle.
      15- Ülke yönetiminde çift başlılık ortaya çıktı. Davutoğlu, medyada Erdoğan’a karşı üstünlük sağlamak için çalışmalara başladı. Ve şu an hâla Davutoğlu yandaşlığı yapan Karar Gazetesi o dönem ortaya çıktı.
      16-Davutoğlu, Mit tırları davasında yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili “tutuksuz yargılanmalılar” dedi. Can Dündar şimdi nerede?
      17- Erdoğan ve Davutoğlu arasındaki çatlak artık tamir edilemez noktadaydı. Davutoğlu içeride muhalefetle, dışarıda BATI’yla hareket ediyordu Erdoğan’a karşı. Ak Parti tabanı pek sezmiyordu, ama Erdoğan her şeyin farkındaydı.
      18- Erdoğan, iç ve dış mihraklarla mücadele ederken bir yandan da Davutoğlu’nun çelmeleriyle uğraştı. Yaşanan sürtüşme zirveye çıkınca Davutoğlu Başbakanlıktan istifa etti. Davutoğlu, halkın Erdoğan’dan yana olduğunu bildiği için istifa etti. Yoksa asla istifa etmez kavga ederdi.
      19- Bunu da buraya bırakayım… Davutoğlu başbakanlıktan gidince, ABD’de yayın yapan Foreign Policy dergisi “Amerika Ankara’daki adamını kaybetti” manşetini attı.
      20- Davutoğlu gitti ama durmadı. 1 Mayıs 2016’da yayınlanan Pelikan Dosyası’nda Davutoğlu ile Erdoğan arasında yaşanan sürtüşmeye değiniliyordu. Hepsi zaten konuşulan şeylerdi. Ama Davutoğlu, sanki bu basit dosya Erdoğan’la arasını açmış gibi propaganda yaptı.
      21- Davutoğlu, zaten medyada konuşulan şeyleri yazan Pelikan Dosyası’nı suçlayarak hedef şaşırtmaya çalıştı. “Erdoğan’la aramızı Pelikan dosyası bozdu” diye algıya başladı. Oysa Erdoğan’a yaptığı yanlışların haddi hesabı yoktu. Pelikan Dosyası’nda da bunlar yazıyordu sadece.
      22- Davutoğlu, kendisini eleştirenlere “Pelikancı terörist” demeye başladı. Hem Erdoğan’a siyaseten ihanet etti, hem de zeytinyağı gibi üste çıktı. Birçok gazeteci/yazar Erdoğan’a cephe aldı ve Davutoğlu yandaşı oldu. Kimdi onlar? Davutoğlu döneminde el üstünde tutulanlar.
      23- İlhami Işık, Etyen Mahçupyan, Yıldıray Oğur, İbrahim Kahveci, Adem Özköse, Nevzat Çiçek, Adem Özköse, Elif Çakır, Nihal Bengisu Karaca, Cemile Bayraktar, Akif Beki, Mustafa Karaalioğlu, Ahmet Taşgetiren, Kenan Alpay, Hakan Albayrak Erdoğan’a cephe alıp Davutoğlu’na koştu.
      24- Medyada ve sosyal medyada Ak Parti’yi böldü Davutoğlu. Davutoğlu yandaşı Selçuk Özdağ, Aydın Ünal, Ali Babacan gibi birçok vekil de parti içinde ikilik çıkartmaya başladı. Ak Parti, tarihinde en büyük zararı bu dönemde, Davutoğlu yüzünden gördü.
      25- 15 Temmuz sonrası Ak Parti’yle yakınlaşan MHP’nin teklifiyle, yeni anayasa ve başkanlık referandumu gündeme alındı. Referandum sürecinde Davutoğlu, kendisini destekleyen vekiller, gazeteciler ve sosyal medya trolleri ‘Hayır’a çalıştı. Evet’i sabote etmeye çalıştılar hep.
      26- Davutoğlu ile destekçileri, her fırsatta Erdoğan karşıtlığı yaptı. CHP ve HDP ile aynı argümanları kullandılar. AK Parti ile hareket ediyor diye, AK Partiliymiş gibi MHP’yi de hedef alıp durdular. Amaçları MHP ile AK Parti arasındaki ipleri koparmaktı.
      27- Erken seçimin sebeplerinden biri de Davutoğlu ve yandaşlarıydı. Ak Parti vekillerinin bir kısmını 1 Kasım’da Davutoğlu belirlemişti. Davutoğlu ve onu destekleyen vekiller, her an her şeyi yapabilirdi. Bu 1 riskti. 24 Haziran’da erken seçim kararı Davutoğlu’nu ters köşe yaptı.
      28- 24 Haziran’da erken seçim kararı alınınca Davutoğlu telaşla Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünen Abdullah Gül ile gizli bir görüşme yaptı. Ancak bu gizli görüşme ifşa oldu. Muhalefet anlaşamayınca, Gül’ün adaylığı da yattı. Davutoğlu, fena hâlde açığa düştü.
      29- Davutoğlu, bunca olaydan sonra 24 Haziran’da vekil yapılmayacağını biliyordu. Çıktı şov yaparak “24 Haziran seçiminde aday değilim” dedi. Davutoğlu son âna kadar yandaşlarıyla birlikte Erdoğan’a karşı çalıştı. Ve gidip Saadet Partisi’ne oy verdiler.
      30- Davutoğlu, saydığım gazeteciler ve sosyal medyadaki paralı trolleri ile birlikte Ak Parti ve Erdoğan’a karşı çalışmayı sürdürüyor. Davutoğlu, şu an Saadet Partisi’ne çalışıyor. Ama bunu Ak Parti tabanını karşısına almadan yapmaya çalışıyor.
      31- Ak Parti tabanını kaybetmek istemiyor Davutoğlu. Çünkü bir gün yeniden Ak Parti’nin başına geçmeyi, yapamazsa Ak Parti tabanını yanına çekmeyi planlıyor. Davutoğlu kendini gizleye gizleye ilerliyor.
      32- Davutoğlu’nun en çok korktuğu şey, ne işler karıştırdığını Ak Parti tabanının öğrenmesi. İstikbâli buna bağlı. Eski dostları Amerika ve Avrupa da Davutoğlu’nun Erdoğan sonrası başa geçmesini istiyor. Bu sebeple sürekli Davutoğlu konusunu işliyorum. İşlemeye de devam edeceğim.”

      • “Davutoğlu’nun en çok korktuğu şey, ne işler karıştırdığını akp tabanının öğrenmesi”
        Öyleyse Davutoğlu’nun konferanslarını engellemesinler de akp tabanı öğrensin ‘ ne işler karıştırdığını’. Daha mantıklı olanı bu değil mi?

      • Bu yazılanlara hiç itirazım yok doğru veya yanlış diyemem. Muhtemelen olmuştur da. Maksadım Davutoğluculuk veya Gül cülük yapmak değil. Maksadım tezatları kendi görüş zaviyemden değerlendirmek. Hem kapitalizme yenik düştük deyip hem de ormanı katletmek bir gösterişli saray için. Ve adına da itibar konur. Aldatıldım, ihanet ettik… En son şeker fabrikaları özelleştirmeleri. Evet özelleşmeli ama böyle değil ve geri adım atılarak özelleştirme İdaresi Başkanı görevinden alındı.

        • Tunç arkadaş, davutoğlu ve gül arasında nasıl bi tezat gördüğünü anlayamadım ama sanki milletin sarayıyla bi zorun varmış gibi! Meselen ağaçla mı yoksa milli iradenin seçtiği milletin adamıyla mı? Ağaç kökü yesinler! lafından çevreciliğe nasıl geldiniz bilader? Sorsak şimdi naylon poşet bağımlısı çıkarsınız tinerciler gibi…

      • Kendi içinde bir mantık taşıdığı doğrudur yalancılık ve pelikancılık mantığı taşıyor. Sanırım maaşlı trol olduğu deşifre olan bir hesabın floodunu buraya sanki fikri bütünlüğü bulunan bir yazarın yazısını ekliyormuş gibi yaparak paylaşmış olmanız en hafifinden iftirayı yaymak ve kul hakkıdır. Ahmet Davutoğlu hakkında görüşleri olumlu biri değilim fakat pelikanlar eğer halen Davutoğlu’na bu derece saldırıyorlar ise bir hakikati içlerine sindiremediklerinden diye düşünmeden edemiyorum. O mesele şudur ki: “Şeffaflık Paketi” ve “Siyasi Etik Yasası” adı altında siyasete ahlak ve dirayet kazandırma uğraşıdır ki pelikancıların üstüne saldırmasına neden olmuştur.

      • Davutoğlu üzerinde bu kadar durulduğuna göre demekki bazı icraatları olucak. Davutoğluna karşı kalbimde hep negatif hisler mevcut, ortadoğuda bizden habersiz kuş uçamaz, cumayı Şamda kılarız haftaya, ermenilerle anlaşma yaparken ki tavırları, sürekli mutebessim duruşu bir devlet adamından çok esnaf olsa daha başarılı olurdu diye düşünürdüm. Lakin yazıyı okuyunca haksızlığa uğradığını düşünmeye başladım. Erdoğan gibi düşünmeyen birine hain yaftası takılması ne kadar abestir. Davutoğlu da inandıklarını yapmaya çalışmış. Berat Albayrağın ekonomi ve hazineden sorumlu bakan olduğu bir ülkede geçmiş dönemde başbakanlık yapmış birini en latif kelimeyi kullanmaya çalışarak; eleştirmek abeste iştigaldir. Berat Albayrak 24 saat hiç durmadan çalışsa memleket ekonomisine verdiği zararı sıfır noktasına çekebilirmi? kaldı ki pozitif seviyelere hiç çıkaramaz. İsmi anıldığında bist 100 10 bin puan kaybetti ve halen toparlayamadı.

  4. Siz bizden çok iyi bilirsiniz Fehmi Bey,
    Çanak önceden hazırlanan sorular olmasa
    hangi babayiğit TV ye çıkar. Çıkar da karşısındaki ne yapar sonra…
    Sorulardan biri farzı misal; Abdüllatif Şener, İdris Naim Şahin, Abdullah Gül, Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Kadir Topbaş, Ertuğrul, Hüseyin Çelik, Ertuğrul Günay v. b hepsi hain Fetöcü muydu yoksa merdiven basamakları mı?
    Fehmi Koru, Ethem Mahçupyan, Eser Karakaş, Hasan Cemal (abi), ve niceleri hepsi mi merdiven basamağı idi? Şimdi meydan küçük ve benzeri provokatör tetikçiler kaldı. Allah sonumuzu hayır etsin.
    Sorulacak sorulardan 2.si ve devamlı sorulanı; Seçimle gelen seçimle gider madem metal yorgunluğu diyerek görevden almalar niye oldu? Suçlular ise neden yargılanıyor lar?
    Kafamızda delice sonsuz sorular…
    “hiç akletmeyecek misiniz?”
    Sizde bu tür dışarıdan örnekler ile sanırım moda tabir ile subliminal mesaj veriyorsunuz. Saygılar.

    • Sn. Tunç kafanızdaki delice sorularla akledebildiklerinizin bunlar olmasına da şaşırmamak lazım:) bir lider kendi partisinden bir belediye başkanına görevden el çektiremiicekse ya kim çektirseydi? İçişleri bakanı mı?!

  5. Başkan Sisi, avını, sırf kendi için mi elde etmek istedi yada halkı için mi? Halkı için olmadığını biliyoruz; Sina yarım adasında ayaklanan da kendi halkı ve o, bunu İsrail’in yardımıyla çözmek istiyor. Böylece bunu da Koru’dan öğrenmiş olduk.
    Uzun zamandır Mısır ve komşu coğrafyasıyla ilgili yazı kaleme almamıştı Koru; miadı dolmuş bir röportajı değerlendirmek için neden günlerce bekledi ki? Sn Koru bölgeyle ilgili yeni gelişmelerin kokusunu almış olmalı ki, bu konuyla girizgah yapmış oldu sanırım..belki de soruyu, ülkemizde tutuklu gazeteciler konusuyla eş değer görüyor da vurgu yapmış oldu.
    Asıl dikkatimi celbeden, ABD medyasının, Gen. Sisi seçilmiş iktidarı bir askeri darbe ile devirirken ve ona çanak tutan, finanse eden ülkeler olduğu halde, bunu ne kendi ülkesi adına, ne de darbenin gerçekleştiği sırada Sisi’ye yardım eden bölge ülkeleri adına irdelemiyor olması. Çifte standart, değil mi? Öyleyse biz, Batı medyasına ve onun kırıntı haber-araştırma dosyalarına neden değer verelim, onu demokrat olarak niteleyelim ki?
    Scott Pelley de, “Onların ne düşündüğü beni ilgilendirmez; sorulması gereken bir sorum varsa, hele bu bütün dünya adına sorulacak bir soruysa, çekinmeden sorarım” diyor ya; tamamen yalan söylüyor. Çünkü bütün dünya adına sorulacak o kadar çok soru var ki…
    TV kanalının MbS’na ilgi gösterip Sisi’ye ilgisizliğini de ”para” ile açıklayabiliriz ancak.. Biri parayı veren diğeri de alan olduğu için. Netice de ikisi de ABD’nin ekonomik ve siyasi durumunu finanse etmiş oluyorlar.

    • Hasan bey merhaba! ABD medyasi MbS ile hem Suudi Arabistanda da hemde burdada görüşmuşlerdi.
      Ben ikisinide izledim, Ona reforumlari için sorular sordular, zannedersem o zaman Kaşıkçı daha ABD ye gelmemişti geldi isede yeni gelmiştır, çünkü MbS göruşmelerı 2017 gercekleşmişti.
      S Arabistanda yaptiklari göruşmedede oteldeki elektronik kelepceli prenslerlede raportaj yaptılar, onlarda pek MbS korkmiyorlardi ve isdediklerinide rahatlıkla söylediler.
      ABD li gazeteciler olsun batılisi olsun hatta İsraili gazeteciler genelde Tarafsiz ve gerçek haber yaparlar.
      Geçen gün Firans 24 te tartışma programi vardı İsraili gazetecı kendi devletini Araplardan daha fazla eleştiriyordu, eleştirirkende İsraildeki Filistinli Muslamanlari örnek veriyordu, hatta Filistinli kadin generalden da bahs etmişti.
      Bizde ve Araplarda hep Israili suçluyoruz, Müslüman düşmani olarak biliyoruz fakat Israilde yaşayan Araplarin hiç birisi başka ülkelere iltic etmiyorlar.
      Eğer isteseler rahatlikla giderler. Vize sorunlari yok,Israil Pasaportu taşiyorlar.
      Bati medyasi Politikacilarin iflahıni sökiyor.
      Eğer medyadan korkmasalar, Fakir ülkeleri bir kaşik suda boğarlar.
      Keşke bizdeki medya mensuplari politikacilari değilde onlar gibi birbirlerini savunsalar.

      • Ee, boşuna söylemiyoruz biz de “güneydeki sevdiğimiz ülkenin otorisine doyum olmaz” diye nurdan abla:)

      • ABD Medyası Cemal Kaşıkçı olayı üzerine yarım yamalak gitti değil mi Nurdan hanım. Kaşıkçı bir yarısıyla NYT yazarı olduğundan, diğer yarısı da Suud’lu olduğundan yarım yamalak…
        Kaşıkçı yerine bir Batılı gazeteci-yazar olsaydı meselenin üzerine tas tamam gider ve olay aydınlatılırdı.
        Biz de biliyoruz ki ABD çıkarları buna elvermediğinden, hatta en tepeden Kaşıkçı olayı karartılıyor..ee nerde Batı (ABD) medyasının politikacıların iflahını sökmesi Nurdan hanım? Bu sadece güncel ve en can alıcı bir örnek.
        Yada ABD medyası ABD destekli yapılan darbe ve müdahaleleri (savaşları) sorguluyor mu?
        Onlar kendi içlerinde demokrat, dışarıda ise antidemokrat demeyeyim ama hiç mi hiç etik (mesleki olarak) değiller.

          • Sorun değil hasan bey, yalnız yorumunuzun geri kalanını neyle düzeltirsiniz bilemiyorum:)

  6. Ve dün bir haber daha ilişti gözüme…
    Türkiye’nin israf raporunu anlatan bu habere göre, tüketilmeden çöpe atılan gıda oranı yüzde 22,8 olmuş. Dünya ortalamasının 14 puan üstünde.
    Araba ve lüks cep telefonu değiştirme konusunda neredeyse dünya liderliğine oynuyoruz. Pek çok ailede iki hatta üç araba olduğu belirlenmiş araştırma sonuçlarında…
    Ekonomik krizden bahsettiğimiz; emeklinin, memurun, işçinin ve esnafın kan ağladığını söylediğimiz bir dönemde yaşanıyor bunlar.
    İlginç olan şu:
    Olanlar “Yetmiyor, daha fazla istiyorum” diye yırtınıyor, olmayanlar ise “Allah bugünleri aratmasın” diyerek kanaat getiriyor.
    Olanlar ülkenin hâlini beğenmiyor, “Gidişattan memnun değilim” diyerek ya yurt dışına kaçıyor ya da darbe çağrısı yapıyor. Hatta imkân bulup ülke yönetimini ele geçirmeye çalışan darbecileri alkışlayanı dahi oluyor.
    Olmayanlar ise, vatani görev sınırlarının dahi üzerine çıkarak ülke için gerektiğinde canını ortaya koyuyor…
    Evet, 18 yılda Türkiye büyük bir dönüşüm yaşadı. Başarılamaz denilen pek çok şey başarıldı. Bu süreç zenginleri daha zengin etti ama alt tabaka bu zenginlikten hakkı olanı alamadı.
    Artık onlara, hatta sadece onlara yönelik bir çalışma yapılmasının zamanı geldi.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle madem bu ülkenin kaymağını yiyen tabakanın ülke batsa dahi kılı kıpırdamıyor. O zaman ülkesi zarar görmesin diye vatanını canından aziz bilenlere yatırım yapılsın birazcık…
    Emeklilikte Yaşa Takılanlar…
    3600 ek gösterge bekleyen güvenlik görevlileri…
    Memur, emekli, işçi, çiftçi…
    Bu kadar vurgun, bu kadar savurganlık ülkeyi batırmamışsa, bu kesimlere verilecek haklar hiç batırmaz.
    Biraz da onlar kaymak yesin, ne çıkar bundan?
    -Bu seçimin kaderini,Yoksul ve Darğelirlilere ve Kobi lere ,küçük esnafa destek vererek aşabilirler diye düşünüyoruz

  7. Şu an! ABD gazetecileri Türkiyede olsaidiler neler olurdu?
    Herhalde ılk olarak Anayasayı hiçe sayan Binali Yildirimın korkulu ruyası olurdular.
    Havuzucularında havuzunu çamurla doldururdular.
    Devletin Hazinesine kaynak bulmak içın internette Başkanı eleştirenlerı avlamak gayesi ile avculuğa çıkan görevlilerede esas görevlerıni bildirrlerdi.
    Ocak Medya yazarlarindan Veysi Dündar bu günkü yazısının sonunda Binali beyin 1980 anayasasını kaldirdığını yaziyor.
    Evet Milletin vergileri ile maaşları ödenen korumalar eşliğinde propaganda yaparken
    Birde TCBMM Başkanlik maaşinide tıkir tikir aliyor.
    Ben bir şeyi çok merak ediyorum! Benimde mensubi olduğum ISLAM DİNİ KUL HAKKINA KARŞI idarecilere ayricalikmi taniyorda bizimi haberimiz yok???
    Rahmetli Cihat Baban Nermin Neftçi baka olduğu Hükümet istifa ettiğinde “geçmiş olsun nermin hanım, benimde başımdan geçtiği için iyi biliyorum, o koltuk o kadar tatliki, (bakanlik) onun tadini ona oturan bilir, bir oturdunmu ordan kalkmak çok zor.”
    Koltuklarina yapişmişlari hoş karşilamak gerek!
    Koltuklari korumak çin bir evde 1401 şeçmenide oturttururlar, cünkü kendileri için her şey mubah! Nasil olsa onları eleştiren yaşli başli insanlara tazminat davasi açarak evlerini sattirip cebe indiriyorlar.
    “AMA” Kendilerinde! Türkiyenin yarisina vatan haini, TERÖRIST, Zillet, Illet, deme yetkisini gene kendileri veriyor.
    ALLAH, SISI,ve TRUMP GIBI LERINDEN DÜNYAYI KORUSUN.

    • Nurdan hanım meclis başkanları milletvekili maaşı alırlar, başkanlık için ilave olarak aldıkları ilave bir maaşları yoktur. Başkanlıktan dolayı sadece emekli maaşları farklı olmaktadır. Başkan seçildiği ve görev yaptığı için de istifa etse de etmese de zaten buna hak kazanmış durumdadır. Yani Yıldırım meclis başkanlığı için alacağı ilave bir ücretten olmamak için istifa etmiyor düşünceniz fiilen yanlış.

  8. abd dünyanın bir çok ülkesinde gizli-açık darbe yapmıştır, nato/gladio ne işe yarar ki.
    ”our boys ” dedikleri kimler? ellerimizle eğitilmeleri için gönderdiğimiz kendi çocuklarımız. içlerinden bazıları hatta çokları eğitilip başkalarının çocukları oluyor işte. darbe yapılan ülkelerde darbelerin başındaki kişiler, sonra da ülkenin başına geçecek kişiler yabancı ülkelerde eğitilen our boys iken their boys olanlar değil mi zaten…
    mısır ve türkiye…
    yakın zamanda darbe işleri ses getirmiş iki ülke.
    abd eliyle darbe yapılan ülkede, maaşları abd nin ödediği ordu halkın seçtiği, halk için çalışan siyasileri indirdi ve abd/İsrail için çalışan ”our boys” ları iktidara getirdi, sonuçta bu ülkede buna karşı duran on binlerin hapiste olmasından daha doğal ne olabilir? hatırlarsanız Müslüman kardeşler seçilince ilk iş refah sınır kapısını açarak filistinin nefes almasını sağlamıştı, darbeden sonra sisinin yaptığı ilk iş kapıyı Müslüman kardeşlerinin yüzüne kapatmak oldu değil mi??? şimdi israil ve mısır birlikte filistine karşı hareket ediyorlar…diğer Müslümanlara da düşmanlık ediyorlar.
    abd eliyle geçenlerde bizde bir büyük darbe girişimi atlattık. başarılı olsaydı darbeye karşı çıkan on binlerde hapiste olacaktı, başarılı olamayınca darbeci on binler hapse girdi. bir ülkede darbe varsa acı vardır, yıkım vardır, kan vardır. maalesef sadece suçluların değil, masumların da bedel ödeyeceği büyük acılar vardır.

    • Maalesef her darbe birilerini magdur birilerini de muzaffer eyliyor.Ne zaman darbelere karsi ortak tavir koyacagiz ozaman darbe sultasindan kurtulacagiz.27 mayisi tum solcular bayram olarak kutlama di mi ? Veya 12 eylul e sag egilimliler iyi oldu demediler mi.28 subati solcular desteklemedi mi.
      Turkiyemizin hazin gerçeği maalesef evrensel kurallarla olaylara bakmayip futbol takimi tutar gibi destekliyoruz.
      Yazik oluyor ulkeme.

  9. Fehmi bey! Geçen hafta tam bugün ve bu saate sisinin raportajı başlamıştı ve ben onu izledim.
    Programdan önce Mursinin kazandiğinda Sisiyi göreve getirdiğini falan gösterdi.
    Bence Sisi 2.Trump! Adam pişkin pişkin hiç utanmadan yalan söyliyor.
    Müslüman dunyasının iki yüz değil dört yüzlü politikacilari “Filistini” kullanarak, Filistinli çocukların kanları ile kendilerini ünlü yaptıriyorlar.

Yoruma kapalı.