Herhalde siz de duymuşsunuzdur: 15 Temmuz günü erken bir saatte (14.45’te) MİT’e kadar bizzat giderek, o gün darbe yapılacağını, darbecilerin kendisine Müsteşar Hakan Fidan’ı helikopterle kaçırma görevini verdiğini, bir pilot binbaşı ihbar etmiş…
Etmiş ve ihbarı ciddiye alınarak MİT-Genelkurmay arasında haberleşme trafiği yaşanmış…
‘H.A.’ diye ad ve soyadının başharfleriyle anılan ihbarcı binbaşı, darbe girişimi bastırılana kadar ‘güvenli bir yerde’ tutulmuş…
Hakan Fidan’ı kaçırıp getirme görevini verdikleri pilot binbaşının ortadan kaybolması, zaten pinpirik olan darbecileri, hareketlerini gece yarısından çok daha erken bir saate çekme aculluğuna sürüklemede en belirgin rolü oynamıştır sanıyorum.
“Geç kalırsak tedbir alırlar, başarılı olamayız” diye düşündüler, her şey ayaklarına dolandı ve başarısızlığa mahkûm oldular…
İyi ki de öyle oldu.
Peki binbaşıya ne oldu?
Darbenin akamete uğramasında en önemli paylardan birinin sahibi olduğu için ödüllendirildi mi?
Meselâ YAŞ’ta birkaç rütbe birden yükseltilip general mi yapıldı?
Haberde bu sorunun da cevabı var, ama hayli ilginç: OHAL yasası çıkarıldıktan sonra ‘darbeden önceden haberdar olduğu’ ve ‘FETÖ’cülerin hazırladığı listede adı yer aldığı’ için TSK’dan ihraç edilmiş…
İhbar eden binbaşı artık TSK’da yok, ihraç edilmiş çünkü.
Bu bir Abdülkadir Selvi haberidir
Benim bu işi aklım almadı.
Haberin altında ‘Abdülkadir Selvi’ adı bulunmasa, olağanüstü günlerde gazetelerde genellikle sıkça karşılaşılan ‘dezenformasyon ürünlerinden biri’ muamelesi yapacağım…
Neden aklımın almadığını söyleyeceğim, ama burada hakkını vererek önce Abdülkadir Selvi’yi öveceğim.
Ankara’da uzunca sayılacak bir süre aynı gazetenin çatısı altında çalıştığımız için iyi biliyorum: Abdülkadir Selvi 24 saat haberle yatıp kalkan özel gazetecilerdendir. Siyasette hemen her kesimden önemli kaynaklara sahip olduğu kadar, asker-sivil bürokrasi içerisinde de ulaştığında kendisini reddetmeyecek tanıdıkları vardır.
Hürriyet açısından çok doğru bir tercihtir Abdülkadir Selvi.
Doğru zamanda doğru adam…
O geceyi çoğumuz CNN-Türk’ten izledik; o geceden itibaren kanalın Ankara temsilcisi Hande Fırat hep konuşuldu. Konuşulmayı hak etti de. Ancak hemen yanı başında biri daha vardı ve sanıyorum bizim gibi haber müptelâlarının o gece CNN-Türk’e takılmasının en önemli sebebi onun orada oturması ve izleyicileri sürekli yeni gelişmeler ve o gelişmelere dayalı yorumlarla beslemesiydi.
Onun için ‘Selvi’ imzalı her habere değer veririm.
Ben yine de ihtiyatlı davrandım ve bu yazıyı yazmadan önce kendime 48 saatlik bir süre tanıdım; yetkili bir ağızdan “Haber yanlış” açıklamasını duyabilmek için…
Olmayacağını bile bile…
Eminim, kaynağına güvendiği için “Binbaşı TSK’dan atıldı” haberini yapan Abdülkadir Selvi bile, haberi yalanlayan çıksa sevinirdi.
Samet Kuşçu ve 9 subay olayı
Nedenini kendi açımdan anlatmak yerine, yıllar önce, Demokrat Parti devrinde, meydana gelen bir olayla ilgili internet ansiklopedisi Vikipedi’den bir maddeyi dikkatinize sunayım:
Maddenin başlığı bir isim: Samet Kuşçu…
“Samet Kuşçu (d. 1918, Antakya – ö. 16 Ekim 2004, Antakya). Türk asker ve eğitimci. 1958 yılında hükümete karşı askeri bir darbe girişimi olduğunu ortaya çıkaran Dokuz Subay Olayı‘nın önemli aktörü. (..)
“Yarbay Faruk Güventürk’ün önderlik ettiği ve Adnan Menderes hükümetini yıkmayı planlayan bir cuntaya katılan Samet Kuşçu, bir süre sonra darbe planlarını hükümete ihbar etmiş ve dokuz subay yargılanmıştır. Yargılanan cuntacı subaylardan sekizi beraat ederken, darbe girişimini ortaya çıkaran Samet Kuşçu ‘orduyu isyana teşvik’ suçuyla mahkûm edilerek hapse konmuş ve ordudan ihraç edilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında, Kuşçu’nun isimlerini verdiği askerlerin, gerçekten de siyasal faaliyetler içinde oldukları ortaya çıkmıştır.”
DP de darbeyi ihbar edene aynı muameleyi uygun görmüş ve Samet Kuşçu’yu ihraç etmiş…
Ansiklopedinin yazdığını günümüzde siyaset yapan devlet adamlarımız da biliyordur elbette…
Türkiye’de artık bir daha ‘darbe’ girişimi olmayacağı, olsa bile başarısız kalacağı güvencesi bulunmasaydı, “İhbarcıyı cezalandırırsak bir daha kimse darbe hazırlığını ihbar etmeyi göze almaz” endişemiz olabilirdi.
Herhalde endişe kalmamış olmalı ki…
Darbe ihbarı en iyi bildikleri iştir
Zaman’da çalışırken, İstanbul’dan Ankara’ya gelen yönetici kadrodan en fazla işittiğim sözcüktü ‘darbe’… Her gelen, benim o güne kadar adlarını hiç duymadığım bazı komutanları ilk adlarıyla anarak, darbe hazırlığı yaptıklarını anlatırdı.
Sanki kendi kulaklarıyla duymuş, gözleriyle görmüş gibi…
İçlerinden bazıları, işi, Said-i Nursi’nin eserlerinden ileriye dönük beklentilerle ilgili bir-iki cümleyi ebced hesabı yoluyla tarihe dönüştürerek, “Önümüzdeki yıl darbe olacak” diye etrafta dolaşmaya kadar vardırırlardı. İstanbul’un darbe beklentisiyle birkaç darbesiz yıl geçirdiğimizi hatırlıyorum.
Bir keresinde, Fethullah Gülen sırf ‘darbe ihbarı’ yapmak amacıyla Ankara’ya kadar gelmiş, Zaman Bürosu’nda, gazetelerin Ankara temsilcilerine, adını vermese de görev yerini çıtlatarak, Hava Kuvvetleri Komutanı’nın ‘darbe’ hazırlığı içinde bulunduğunu söylemişti.
Ertesi gün gazeteler Gülen’in ‘darbe uyarısı yaptığı’ manşetleriyle çıktı.
Görüştüğümüz günün tarihini de vereyim: 9 Ekim 1995…
[‘Ben Böyle Gördüm’de (s. 139-147) o görüşmeyi ve arka planını genişçe yazdım.]
Aynı akşam, görüşmede bulunan gazetecilerden Turkish Daily News yayın yönetmeni İlnur Çevik, Çankaya’ya çıkarak, Gülen’in bizlere anlattıklarını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e de aktarmış…
Cüneyt Arcayürek’in ‘28 Şubat’a İlk Adım’ kitabında (s. 68), Demirel’in iddiayı ciddiye almadığı bilgisi var. Meğer DYP milletvekillerinden biriyle kendisine de daha önce aynı bilgiyi ulaştırmışlar…
Gülen’in “Olacak” dediği mi, elbette bilemem, ama post modern biçimi, 2 yıl bile geçmeden, 28 Şubat’ta (1997) gerçekleşecekti.
Hüzünlüyüm, çünkü…
Bütün bu anlattıklarımda bana en fazla hüzün veren, geçmişte, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller dönemlerinde ve muhtemelen AK Parti döneminin başlarında, devleti yöneten sivillere, “Askerler size karşı darbe hazırlığı içerisinde” ihbarında bulunan bir sivil yapının, militer bir güç haline de dönüşerek, 2016 yılında, ‘darbe’den medet umar hale gelmesi, kendisine yakınlık duyan subaylar eliyle sivil iktidara karşı darbe girişimi planlaması ve kalkışmayı zorlamasıdır.
ΩΩΩΩ