CHP ile AK Parti İstanbul belediye başkan adayları ilk adımlarını attılar.. Erken bir değerlendirme…

25
Reklam

Aslına bakarsanız, CHP İstanbul belediye başkanı adayı Ekrem İmamoğlu‘nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘la görüşmesinde büyütülecek bir yön yok. Sonuçta, Erdoğan İstanbul’un eski bir belediye başkanı ve şimdi de aynı zamanda AK Parti’nin genel başkanı.
Dahası, İstanbul sevdası ve başbakanlığı ile cumhurbaşkanlığı sırasında da ülkemizin bu en kalabalık kentine ilgisini hiç eksiltmediği biliniyor Tayyip Erdoğan‘ın…
Nitekim, Erdoğan-İmamoğlu görüşmesinin iki taraf açısından da olumlu geçtiği anlaşılıyor. Görüşmede, CHP adayı, AK Parti genel başkanından seçimde kendisine oy vermesini bile istemiş.
Erdoğan‘ın bu talep karşısında tebessümle yetindiğini de İmamoğlu‘nun açıklamasından öğrendik.
İşin aslı bu olsa da, görüşme dünün en önemli siyasi haberiydi.

Çatışmacı üslup AK Parti’ye yarıyor

Türkiye siyasetin nezaket içerisinde sürdürüldüğü bir ülke değil; maalesef değil. Parti sözcülerinin birbirleri hakkında ettikleri lafların çoğu yenilir yutulur olmaktan çok uzak. Birbirleriyle davalı olmayan lider yok gibi. Adaylığı açıklanan siyasetçi, seçim kampanyasını, rakibinin itibarını yıkmak üstüne kurar bizde.
İşte bu sebepten, Erdoğan-İmamoğlu görüşmesi ilgi çekti. Bir ilk çünkü.
CHP’nin İstanbul belediye başkan adayının şimdiye kadar yaptığı açıklamalardan, seçim kampanyasını rakibini aşağıya çekmek için kullanmayacağı, konuşmalarında Tayyip Erdoğan‘ı hedef almayı düşünmediği anlaşılıyor.
Bu CHP açısından bir yenilik.
AK Parti’nin 3 Kasım 2002’den bu yana katıldığı seçimlere biraz yakından bakıldığında karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: AK Parti ve özellikle lideri Tayyip Erdoğan tarihimizin CHP’nin tek parti olarak iktidarda bulunduğu sayfalarını gündeme taşıyor, CHP ve sözcüleri de bunun altında kalmamak için Tayyip Erdoğan‘ı hedef alan bir kampanya yürütüyor.
Hemen hiç değişmeyen bir kısır döngü bu muhalefet açısından.
Genel seçimde de bu döngü yaşanıyor, yerel seçimde de…
Kavga ortamında geçen seçim kampanyaları sona erip sandık tercihini belirlediğinde, süreçten kazançlı çıkanın AK Parti olduğu görülüyor.
Bir-iki ayak sürçmesi yaşasa da, AK Parti, katıldığı ilk seçimden bu yana oyunu hep artırarak geldiyse, bu başarıların ardında, muhalefetin yanlış seçim kampanyalarının ihmal edilemez rolü de vardır.
Yanlış kampanyalar ülkeyi kutuplaştırarak sosyal barışı da olumsuz etkiliyor.
CHP rakibini sürekli gerilimi tırmandırmak ve ülkeyi kutuplaştırmakla itham ediyor; ama işin aslı, bu gelişmeye çanak tutan CHP’nin kendisidir.
Ekrem İmamoğlu adaylığı açıklanır açıklanmaz ilan ettiği söylemini seçim süreci boyunca koruyabilirse, bunun yararını görecektir.
İstanbul, kenti 1994’ten beri yöneten kadroların da itiraf ettiği üzere, sorunları olan bir kent. Hayatın pahalı yaşandığı bir kent aynı zamanda. Sorunların üstesinden gelmek tek başına belediye başkanının işi değil; iktidarın da yapılmak istenenlere destek çıkması gerekiyor. CHP adayının attığı ilk adımın Cumhurbaşkanı Erdoğan‘la görüşmek olması ve görüşmeden sonra verdiği sıcak mesajlar, İstanbul seçmenine bu konunda güven telkin etmeyi amaçlıyor.
İstanbul’da yaşıyorum ve mahallemden başlayarak kentimin her karışında daha az sorunla karşılaşmak istiyorum. Çöplerin toplanmasından yapı estetiğine kadar hemen her alanda titiz bir belediye yönetimine ihtiyaç duyuyorum.
Sanıyorum, İstanbul’u mesken seçen herkes de bunu arzuluyor.

Binali Yıldırım, devlet adamı…

AK Parti’nin adayı Binali Yıldırım için “Uygun bir aday değil” denilemez; denilen şu: “Belediye başkanlığı için birkaç numara büyük bir aday…”
Binali Yıldırım kamuoyu önüne ‘AK Parti adayı’ olarak ilk etkinliğine dün belediye sendikasının düzenlediği bir toplantıda çıktı. Orada yaptığı konuşmayı dinlediyseniz veya bugün gazetelerde haberini okursanız hakkında denilenin doğrulandığını göreceksiniz.
TBMM başkanı gibi konuşuyor Binali Yıldırım. Belediye başkanlığına aday, ama hala devlet adamı görüntüsünde…
Eminim, TBMM başkanı nasıl bir kalabalık ve koruma ordusuyla dolaşıyorsa, belediye başkanı adayı olmasına rağmen, Yıldırım, kampanyasını da aynı kalabalıkla yürütüyordur.
Anayasanın açık hükmüne rağmen, adaylığı sırasında TBMM başkanı sıfatını bırakmamayı da kendisi tercih etti Binali Yıldırım.
Geçmişinde bakanlık, başbakanlık görevleri bulunan ve halen TBMM başkanı olan birinin belediye başkanlığı için kolları sıvaması alışılmış bir şey değil zaten. Dünyada ve bizde vaktiyle yerel yöneticilik yapmış siyasiler arasından başbakanlar, cumhurbaşkanları çıktı; ancak bunun tersi hiç görülmedi.
Jimmy Carter, Ronald Reagan, Bill Clinton ABD’de, Françoise Mitterrand, Jacques Chirac, Nicolas Sarkozy Fransa’da yerel yöneticilikten başkanlığa yürümüş siyasiler; bizde de Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ı kamuoyu İstanbul belediye başkanlığı sırasında tanıdı.
İlk kez bunun tersi bir durum söz konusu.
Bu terslik yüzünden de etraf senaryolarla dolup taşıyor.
Tabii seçime iki aydan daha uzun bir süre var; adayların seçmeni ikna etmek için gerekli çalışmalarını henüz tamamlamadıkları, ülkemizin göz bebeği kenti İstanbul’da gerçekleştirmeyi düşündükleri projeleri seçmene sunmadıkları erken bir dönemdeyiz.
CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu‘nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘la görüşerek attığı ilk adım kendisi açısından doğru bir adım.
ΩΩΩΩ

Reklam

25 YORUMLAR

  1. Adaylar
    Bir adayın seçilme şansı;
    a) Seçim esnasındaki davranışlarıdır. İmamoğlu bu konuda Yıldırım’ın çok ilerisindedir.
    b) Meşhur olma, halkın onu tanımasıdır. Bu bakımdan Yıldırım çok ileridedir.
    c) Oylara gelinirse HDP, CHP adayına oy verecekse iki aday eşit şansa sahiptir. Demek ki şimdilik iki aday eşit seviyededir.
    d) Bu durumda seçimde kazanma şansı dördüncü kriterdedir. O da adayların halka ne yapacaklarını vadetmeyip, nasıl yapacaklarını anlatmasıdır.
    Eğer ikisi de bunlardan hiçbirini seçmezse yani yuvarlak, boş vaatlerle doldurursa yahut yabancı Sermaye’ye güvenerek işi yürüteceğini ileri sürerse tercih sebebimiz kalmaz. Yazı tura oynarız. Aslında hangisi seçilirse seçilsen fark etmez.
    Erdoğan belediye başkanı iken iki sorunu çözdü, su ve kirlilik. İki sorunu ise çözemedi. Trafik ve çarpık yapılaşma. Yeni belediye başkanı bu iki sorunu nasıl çözeceğini ortaya koyarsa onun kazanması kesinleşir. Ben ona oy vereceğim.
    Akevler’in bu hususta çözümü vardır. Meskenlerle çalışma yerlerini aynı mahalleye taşıma trafik sorununu çözer. Yüz lojmanlı apartmanlar projesi de çarpık yapılaşmayı çözer. Bunları gerçekleştiren de semt kooperatifleridir.
    İki aday da bunun üzerinde çalışmalılar. Yeni şeyleri duyma, anlama, benimseme ve cesur olma hususunda yarışacaklar yahut yarışmayacaklar. Biz Akevler olarak her iki adaya da bu hususta yardımcı olmaya hazırız.
    Numan Kurtulmuş’tan randevu istedik, görüşmedi. Kılıçdaroğlu’ndan randevu istedik, görüşmedi. Demek ki İstanbul’un kara talihi devam edecek.

  2. Muhalefetteyken sürekli oy kaybeden bi muhalefetimiz olduğu için bu seçimlerle ilgili de bi tahminde bulunmak zor değil:) imamoğlu eğer partisi ve lideri gibi doğrudan halkımıza karşı saldırgan bir söylem kullanmazsa; yani mümkün mertebe suskun bir kampanya yürütebilirse bi parça şansı da olabilir. Çünkü kendisinde bu yönde sinsice bir istidat var gibi görünüyor, hayırlısı! İstanbul için sayın yıldırım biçilmiş kaftandır, inşallah başarılı olur… İstanbulun en önemli sorunu ulaşımsa çözümü deniz taşımacılığı ve metrodur. Yalnız arabamdan vazgeçmem diyenlere bi sözüm olacak: metro vagonları boş gidip gelirse sizin trafik rahatlamaz:) bana göre istanbulun en büyük sorunu gürültü kirliliği; onun da kaynağı yine trafik! Henüz klakson yasağını uygularım diyen bi başkan adayımızı duyamadım! İkinci en büyük sorunumuzsa depreme dayanıksız konut stokunun yeterince dönüştürülememiş olması ve vahşi betonlaşma elbette… Muhalefetin bu konularda kendine bile hayrı olmayan biçare durumunaysa ne desek boş:( iyi ki akparti var:)

      • Baran bey! bu o H Gayret değil bu gene bu sitede çeşitli isimler kullanarak yazi yazan trollerden biri.
        Sizin yazilarınizi okudugum için h g ye sorduğunuz soruyu okuyunca o yazinin giriste iki satirini okudum ve kim oldugunu hemen anladi kalan kismini okumadaim.
        Siz benim yorumuma yorum yapan H Gayreti okuyun o zaman ayni kişi olmadiğini anlarsiniz.
        Hosca kalin.

  3. 1- Turkiye gerçeğini anlatan! Ocak Medayaki seçilmiş yazarlar bölumünden
    “Celal-baslangic/ozgur-ozel-in-kesfettigi
    guc”
    bir kaç kez okusun bin düşünsün!!!!!!
    Şu an T Cumhuriyeti Koministlikle yonetiliyor…..Fakat! Cahillerin cirit attigi Koministlik! rejimi, çünku koministlik rejimi ve ulkeyi ayakta tutan bilim adamlarinin kullanmalardır.
    Bizde öğlemi? Ülke elden gidiyor siz daha reis bahçeliye inaniyorsunuz… Uygur Turkleri bir ornektir. Biz buralarda protesto ediyoruz TC de yasak?????
    2- “AKP’li Meclis üyelerinin adının karıştığı skandalda sadece 3 evde 122 vatandaşın ‘yaşadığı’ görüldü.
    CHP Gençlik Kolları MYK Üyesi Saffet Dağbakan’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, AKP’li Üsküdar belediyesinde görev yapan Süleyman Gedikoğlu isimli AKP’li Belediye Meclisi üyesinin evine 40 kişinin kaydedildiği görüldü. AKP’li bir başka Meclis Üyesi İlyas Karayel’in ise dairesinde değil ancak yaşadığı apartmandaki bir başka dairede 18 kişinin “yaşadığı” görüldü.”
    YORUMSUZ…..!!!!!???????

    • Kredi yurtlarda da bi koğuşta 8 kişi yatardık, ne olmuş ki? Herkes yine gider kendi partisine oy verirdi:) hakkaten yorumsuz bi durum nurdan hanım!

  4. Sayın Koru,
    Yazınızı okurken sayın Yıldırım’ın ziyaretlerindeki yüz ifadeleri gözümün önüne geliyordu. Sanki ” Başıma nereden bela ettim bu belediye başkanlığını” der gibi. Vatandaşlar ile tokalaşırken takındığı zoraki “neşeli” ifade ise “N’olur bırakın gideyim meclisimde oturup ziyaretçilerime anılarımı anlatayım” diyordu adeta…
    karşısındaki topluluğa heyecan,coşku vermekten çok uzak ve yorgun bir görüntüsü vardı.
    belki de İstanbul Ak Parti adayı Sayın Metin Külünk veya başka genç ve gelecek vaad eden,seçmenin gözlerine ışıl ışıl bakabilecek, heyecanını karşısındakilere aktarabilecek ve “İşte R.Tayyip de ilk zaman böyleydi…” dedirtebilecek bir aday olmalıydı…
    Bu saatten sonra artık yapacak fazla bir şey yok.
    Ve her pazar yeri,her AVM, her market ve her poşet İmamoğlu’nun oylarını arttırıyor.
    Fakat fanatik,kindar ve anlayışsız CHP’liler meydana iner ve kutsal değerlere saldırmaya başlar ise durum değişecek ve hafızalarımızı tazeleyip her bir muhafazakar merkez seçmen Kırmızı Başlıklı Kız olmaktan kurtulup sandığa kadar götürdüğü “Ders verelim” iradesini oy pusulasını eline aldığı zaman terk edecektir.
    Yarın yakındır…
    Önemli olan “inşallah” diyerek gayret etmektir.
    selam ve saygı ile.

  5. Sayın Fehmi Koru Bey;
    1)Reis İstanbul seçimlerini kritik görmese en güçlü kozunu sahaya sürmezdi.
    2)Seçimi kaybeder ise Binali Bey değil, kazanır ise Ekrem Bey değil. Kibir, enaniyet, gösteriş, sonradan görmeli ve yolsuzluk kaybettirir.
    3)Hdp liler aday çıkarmayıp, Ekrem Bey için Karadenizi oy vermeyiz derler ise şayet cumhur ile millet ittifakı arasında 108000 oy farkı kalır.
    4)Binali Bey basın toplantısında İstanbul un en büyük derdi ulaşım diyerek malumu ilan etti. Sizin belirttiğiniz üzere hayat pahalılığını bir kenara bırakır isek deprem ikinci majör problem. Asıl büyük problem ise toplum olarak ayrışma ve görgüsüzlük.
    5)Madem Binali Bey ulaşım diyerek Newyork ve Londra dan daha fazla metro hattımız olacak diyor. Tayyip Bey gibi bir İstanbul aşığı ve gücü var iken neden yapmadılar??? Yaptılar demeyin lütfen sakın. Bakırköy kirazlı, ataköy ikitelli hatlarını yurt dışından aldıkları sahte belgeler ile kime verdiler ve ortada nasıl bir cenaze var bakın lütfen.
    6)Belediyelerin gücü ekonomik olarak yetmez devlet yapsın diye kanun çıkmasına rağmen ulaştırma bakanlığı neden bitiremedi bir sürü hattı? Hatta marmaray bile kadük kaldı ve ispanyolların blöfünden sonra yandaş bile olsa yeniden hızlandı ve bitecek. Kaç sene oldu.
    7)ihalesiz verilen yeni havaalanı metrolar ise ayrı o konu uzun hikaye.
    8)işlerdeki kalite, emniyet tedbiri apayrı.
    9)şimdiki başkan 5 metro ihalesi çok pahalı dedi işleri iptal edeceğim dedi. 4 ay sonra başlattı aynı firma ve fiyatlara. Akıllara ziyan.
    10)108000 diye fark diye rahmin ettiğim oyun yarısı millet ittifakına gitmez. Ülkücülerin az bir kısmı Devlet Beye rağmen bu sefer oy vermeyebilir. Bizim gibi insanların oyu da gitmez illet, zillet ittifakına ama ak partimize gitmeyecek sessiz yığınlar var. Bizim evde 3 ak parti oyunun 1 i saadet ikisi boş. Kaldı mı 107.997…yani kaybeden kibir, enaniyet, gösteriş olacak poşet ve ekonomik kriz işin çeşnisi.
    Uzun oldu ve bilgiçlik tastladık hakkınızı helal ediniz lütfen.
    Saygılar

    • Ve bütün bunları CHP li İmamoğlu çözecek, geç bunları mösyö Halil, yemezler.

      • Çözseydi 16 senede elini tutan mı vardı. Hatta Tayyip Erdoğan gibi bir hizmet ve İstanbul sevdalısı bir adam vardı. Birde 15 temmuz gecesi neredeydi biali bey

    • Ne yani akp ye oy vemeyen 24 milyon insan zillet ittifakı mı oluyor? Yapmayın yurdum insanını bölmeyin yeter artık.

      • Yorumum mösyö Halil içindir. Zillet ittifakından kim sözediyorsa git derdini sıkıntını ona anlat, bana ne ki.

        • Ben zaten mösyö halil in yorumu için yazmıştım. Nasıl olduysa sizin yorumu uzun altına denk gelmiş

  6. Hep aynı nakarat, “benim babam senin babanı döver”deyiz. Yahu vallahi-billahi bıktık. Sanki horozlar dövüşmek, biz de dövüştürmek istiyoruz!

  7. 1-Anayasanın açık hükmü neymiş biraz ayrıntılı yazsa idiniz bir hukukçular da öğrenirdik. Not: Ben de istifa etmesinin daha uygun olacağı görüşündeyim. Ama yasada boşluk var.
    2-Daha yüksek olduğu sanılan görevlerde bulunan kişilerin sonradan daha aşağıda olduğu zannedilen görevlerde bulunmak istemesi niçin garip karşılanıyor. Daha önce olmadıysa bu iyi bir şey midir? Türkiye de herkes konuşuyor ama vatanseverlik ve hizmet algısı henüz yerleşmemiş. Örneğin krizde Ali Babacan Hazinenin başına geçse, Mehmet Şimşek te bakan yardımcısı olsa diye bekledim. Hatta Davutoğlunun dış işleri bakanlığına atanmasını hayal ettim ama aşağı görev bunlar(!) arkadaşlarım bile saçmaladığıma hükmetti.

    • Sevgili HD! kimse TBMM başkanının belediye başkanlığına adaylığını alt seviye göreve aday olduğu için yadirgamiyor.
      Mesele adayımızın bizzat kendisinin yüksekten aşağıya inmek olarak algılayıp içine sindirememiş görüntüsü vermesi.
      Bana niye eğitimini tamamlamadin diye sorduklarında orta okul diplomamla mutluyum ben cevabını veriyorum.

      • AK Parti’nin adayı Binali Yıldırım için “Uygun bir aday değil” denilemez; denilen şu: “Belediye başkanlığı için birkaç numara büyük bir aday…”

        • ” TBMM başkanı gibi konuşuyor Binali Yıldırım. Belediye başkanlığına aday, ama hala devlet adamı görüntüsünde…”
          Devletin iki numaralı koltuğunda oturan biri alışkanlıklarını ve makamın gereği konumunu adaylığı sürecinde terk edemiyorsa, belediye başkanlığında devam ettireceğinin de teminatı olarak anlaşılması gayet normal. Hukukçu olarak sizin bunu normal görebilmenizin tek açıklaması ” bizden” olduğudur.
          ‘Devlet adamlığı’ başka ‘belediye başkanlığı’ başka.
          Daha açıkçası devletin iki numarasının belediye başkanlığında göstereceği devlet adamlığı sokakta kimlik uygulaması yaparken poliste gördüğümüz “devlet adamlığı” ndan başka nasıl olabilirki.

  8. Ak parti son seçimlerde rakiplerini halka kışkırtarak kazanıyor. Cumhurbaşkanı Başkanlık seçiminde de gördük. Muharrem ince “sırf General’e apoletini sokmezsem namertim” dedi. Seçim boyunca yandaş medya ve bütün Akpliler bunu kendi seçim propagandalarinda kullandılar. Ordu ve halkı kendinden uzaklaştırdilar. İyi parti lideri de: TRTyi satacağım, Sarayı da yıkarım dedi. Onu da karaladilar. Meydanlarda sadece havuz medya olunca halk da yandaş medya ne derse onu doğru buluyorlar.
    Ümit ediyorum ki Ekrem İmamoğlu Akplilere bu seçimde koz vermez. Gerçi ona beton Ekrem diyorlar. Ama halk inanmadı. Eğer Ekrem İmamoğlu bu seçimde üslubunu korursa başa baş bir seçim yarışı olur.
    SAYGILAR SEVGİLER

  9. Yazıda bir doğru iki de yanlış tespit var;
    Doğru tespit: ”CHP rakibini sürekli gerilimi tırmandırmak ve ülkeyi kutuplaştırmakla itham ediyor; ama işin aslı, bu gelişmeye çanak tutan CHP’nin kendisidir.”.
    Bu gerçek Akp iktidarının ilk gününden beri geçerlidir. Üzerinde fazla yorum yapmaya bile gerek yoktur ve Fehmi bey de bunu tespit etmiştir.
    İlk Yanlış tespit: ”Anayasanın açık hükmüne rağmen, adaylığı sırasında TBMM başkanı sıfatını bırakmamayı da kendisi tercih etti Binali Yıldırım.”
    Bu tartışmalı ve yanlış bir tespittir.
    Bu konuyla ilgili anayasanın 94. maddesinde ve Mahalli İdareler Seçim Kanununda iki hüküm vardır.
    Anayasa MADDE 94- Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur.
    Başkanlık Divanı, Meclisteki siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında Divana katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur. Siyasî parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler.
    (Değişik: 12/9/2010-5982/10 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi ise
    o yasama döneminin sonuna kadar devam eder.
    (Değişik: 3/10/2001-4709/30 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, Meclis üyeleri içinden, Meclisin toplandığı günden itibaren beş gün içinde, Başkanlık Divanına bildirilir, Başkan seçimi gizli oyla yapılır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır.
    Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur. Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden itibaren, beş gün içinde tamamlanır.
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, Kâtip Üyelerinin ve İdare Amirlerinin adedi, seçim nisabı, oylama sayısı ve usulleri, Meclis İçtüzüğünde belirlenir.
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis
    tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.
    Mahalli İdareler Seçim Kanunu Madde 17 – (Değişik : 28/12/1993 – 3959/12 md.)
    Milletvekilleri, belediye başkanları,il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile muhtarlar mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmek veya aday gösterilebilmek için görevlerinden istifa etmek zorunda değildirler.
    Milletvekilliği,belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez.Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar.Bu süre içinde tercih haklarını kullanmayanlar seçildikleri yeni görevi reddetmiş sayılırlar.
    Görüldüğü gibi anayasa maddesinde meclis başkanına ve hatta başkanvekillerine getirilen yasak meclis ve yasama konusundaki parti çalışmaları, tartışmaları ve oy kullanmaları ile ilgilidir. Yerel yönetim ve benzeri konularla ilgili herhangi bir hüküm ve yasak yoktur. Tartışma meclis çalışmaları kastedilerek getirilen yasağın genişletilerek yorumlanmasından kaynaklanmaktadır ama açık ve kesin bir hükme dayanmamaktadır.
    Mahalli idareler yasasında ise milletvekillerinin aday olması halinde görevlerinden istifa etmelerinin gerekmediği açık olarak yazmaktadır.
    Zaten açık ve kesin bir hüküm olsa ne Yıldırım riske girer ve istifa etmeden aday olurdu, ne de Chp bugün olduğu gibi sessiz kalırdı.
    Ayrıca yazarımız, İmamoğlu’nun Erdoğan ile görüşmesini ve seçimlerde rakibini ve özellikle Erdoğanı hedef almayacağını açıklamasını bir ilk olarak gösteriyor ama hatırlayalım Muharrem İnce de ilk aday olduğunda aynısını söylemiş ve Erdoğanla da görüşmüştü. Yani İmamoğlu’nun tavrı ilk değil. Bu da yazıdaki ikinci yanlış tespit. Ama süreç içinde Muharrem İnce bu söylediklerine pek uymadı, bakalım İmamoğlu ne kadar uyacak?

Yoruma kapalı.