CHP’nin ‘iktidar kurultayı’nın ardından.. İşleri o kadar kolay değil…

24
Reklam

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bu hafta sonuna bir kurultay sıkıştırmayı başardı. Zihinler hala korona virüsünün dayattığı sorunlarla boğuşur, toplum 86 yıl müze işlevi görmüş Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasını tartışırken dikkatlerin bir partinin kurultayına çevrilmesi kolay değildir.

Yine de boşa gitmiş sayılmaz 37. kurultay.

Adı: ‘İktidar kurultayı’

Kurultaya bu adı uygun görmüş CHP yönetimi.

Ad CHP’nin özlemini yansıtıyor. Çok partili demokratik sisteme geçilmesi sonrası tek başına iktidar yüzü pek görmedi CHP. Bülent Ecevit’in genel başkan olduğu dönemde gidilen 1977 genel seçiminde alınan yüzde 41,5’luk oy dışında iktidar özlemini bastıracak bir oranı yakalayamadı CHP. Son zamanlarda yapılan seçimlerde yüzde 20-25 dar alanına sıkışmış görüntüsü veren sonuçlar alabiliyor.

Bu durumda CHP nasıl ‘iktidar’ rüyası görebiliyor?

Sorunun cevabı, kurultayda uzunca bir konuşma yapan ve genel başkanlığa kendisini yeniden seçtirebilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajlarında gizli. “Dostlarımızla birlikte bunu başaracağız” dedi CHP lideri ve AK Parti ile MHP’nin ‘Cumhur İttifakı’ çatısı altında buluşması üzerine kendiliğinden oluşan ‘Millet İttifakı’nın önemini sürekli vurguladı.

Bu yolla iktidara ulaşmak elbette mümkün.

Reklam

Siyaset sonuçta aritmetik gerçekliğe dayanıyor. Bugün uygulanan sistemde iktidara gelebilmek için genel seçimde diğer ittifaktan daha fazla milletvekili çıkarmak ve ayrıca cumhurbaşkanı seçiminde ‘yüzde 50+1’ oyla kendi adayını seçtirmek gerekiyor. 

‘Cumhur İttifakı’nın bu aritmetik denkleme uyan sonucu yeni seçimde bulamaması mümkün. Kamuoyu yoklamaları, ‘Cumhur İttifakı’ partilerinin toplam oy oranının yüzde 50’nin altına düştüğüne işaret ediyor. CHP ‘Millet İttifakı’nı karşı tarafın kayıplarını toparlayacak bir genişliğe kavuşturabilirse, bir başka deyişle muhalefetin bütün renklerini ‘yeni bir iktidar’ için hareketlendirebilirse, iktidar el değiştirebilir.

Tabii, Kılıçdaroğlu’nu bu kurultayda da ‘sağa kaymak’ ve ideolojisi farklı siyasi çizgilerle birlikte hareket etmek yanlışlığı ile suçlayan kişilerin temsil ettiği CHP içerisindeki güçlü damar izin verirse…

“Az oy alsak da CHP bizim çizgimizde kalmalı” diyenler…

İktidara gelmek için az fark yetmiyor

Oysa Kılıçdaroğlu’nun izlediği çizginin başarısı ortada. Son yerel seçimde İYİ Parti ile oluşturduğu kısmi ittifak sayesinde tam 11 büyük şehir belediyesini kazandı CHP. 1994’ten beri CHP’li adaylara oy vermemiş Ankara ve İstanbullu seçmenler, son seçimde, ülkemizin bu en önemli iki kentinin belediye başkanlıklarını CHP’nin kazanmasını sağladılar. İtiraz edilen İstanbul seçimi tekrarlandığında, ilk seçimde 13 bin kadar olan oy farkının ikincisinde 800 binin üzerine çıktığı görüldü.

İktidar yerelde değişmiş oldu.

Genelde de değişebilir.

Reklam

Aritmetik gerçekliği AK Parti ve lideri Tayyip Erdoğan da görüyor elbette. Gördüğü için de, seçime kadar dengeyi yeniden AK Parti lehine çevirmek için elinden geleni yapmaya çalışacak ve sandık için 2023’ü bekleyebileceği gibi, zamanın daha uygun olduğunu gördüğü daha erken bir zamana da onu taşıyabilecektir.

2002’den sonra oylarını sürekli artırmaya alışmış AK Parti’nin Meclis çoğunluğunu kaybetmesiyle sonuçlanan ilk seçim olan 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında yaşananların muhalefet cephesine hatırlatması gereken önemli bir nokta daha var.

O seçimde yenildi AK Parti, fakat iktidarı terk etmedi. Altı ay sonra yenilettiği seçime kadar hükümeti bırakmadı ve 1 Kasım günü yapılan ikinci seçimde istediği sonucu almayı başardı.

Muhalefet cephesinin iktidara gelebilmesi için yalnız AK Parti’den ve ‘Cumhur İttifakı’ndan daha fazla oy alınması yine yeterli olmayabilir; iktidara gelebilmek için ‘Millet İttifakı’nı oluşturan partiler açık ara farkı hedeflemek zorundalar.

İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için tekrarlanan seçimde yaşandığı gibi…

CHP’nin “Esas CHP bizim çizgimiz” diyenleri, siyaset aritmetiğini bilmiyorlar.

Ne söylemeye çalışıyorum?

Şunu: Hiçbir seçim çantada keklik değildir. Her seçime iktidar partisinin kazanma şansının yüksek olduğu bir ortamda gidilir; iktidar partisi ne yapar eder bunu garantiye almaya bakar. Muhalefet imkansızı başarmakla mükelleftir ve bu da göründüğünden çok daha zordur. “İktidara geldik, geliyoruz” havasıyla gidilen seçimlerde bozgun yaşandığı sıkça görülmüştür.

[ABD’de kamuoyu yoklamaları, Trump ile rakibi Biden arasındaki yarışta, şu sıralarda Biden’ın arayı hayli açtığını, farkın iki haneli hale geldiğini gösteriyor. Ancak Trump karşıtı cephe sonucun hiçbir itiraza mahal vermeyecek bir açıklıkta olması gerektiğinin bilinciyle hareket ediyor. Sebep yine aynı.]

CHP kurultayı CHP’lilere bu gerçekleri düşündürmeye yaradıysa başarılı geçmiş sayılabilir.

Bunun işaretlerinin henüz alındığını söyleyemem. CHP henüz iktidar cephesini şaşkınlığa düşüreceği bir cevvaliyet içerisinde görünmüyor. 

Hamleler hala AK Parti’den geliyor. CHP o hamleleri engelleyemediği gibi kendisi de karşı bir hamleyle cevap veremiyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. “Muhalefet cephesinin iktidara gelebilmesi için yalnız AK Parti’den ve ‘Cumhur İttifakı’ndan daha fazla oy alınması yine yeterli olmayabilir; iktidara gelebilmek için ‘Millet İttifakı’nı oluşturan partiler açık ara farkı hedeflemek zorundalar.”
    Evet, sayın yazarın da belirttiği gibi açık arayla seçim kazanmak mutlaka daha keyiflidir ama sonuçta bunun için 1(bir)oy fark da yeterlidir!
    Eğer ortada teknik bir sorun yoksa, itirazlar olsa bile en fazla oylar yeniden sayılır, hepsi bu!
    Eğer ibb seçiminde chp nin yaptığı gibi oyların tekrar sayılmasına itiraz edenler olursa o zaman da tekrar seçime gitme durumu ortaya çıkabiliyor; tabii yine sayıma itiraz eden daha fazla farkla kazanır diye bi garanti yok!
    Amerikadaki gibi daha az oy alan adayın kazanmış sayılmasına benzer bir katakulli yaşanmadıkça benim için sorun yok ama 1oy deyip geçmeyin; eksik ya da fazla!
    Ya da şöyle bir kural mı getirmeliyiz;
    Arada en azından %5–10 fark yoksa seçimler yenilenir!
    O zaman da ya fark alt sınırda filan olursa; mesela %5,1 falan gibi?
    Bu iş yaş!

  2. CHP’nin işinin zor olduğu doğru. AKP=Erdoğan’ın işi ise çok daha zor. İktidardan düşmeyi şahsi beka meselesi olarak görenler umutsuz durumu lehlerine çevirmek için her şeyi yapabilirler.

    Dini ve milliyetçi duyguları siyasette kullanmada sınır tanımıyorlar. Bu durum, köşeye sıkıştıklarının açık bir göstergesidir.

    Erdoğan’ın derdi belli ! Avrasyacı sözde derin devletin de kendine göre hesapları var. Bu arada emperyal güçler sıkışan Cumhur İttifakı ile pazarlık yapıp yeni bazı görevler verebilirler (bir kısmı yürürlüğe girdi bile).

    Milletçe çok dikkatli ve uyanık olmalıyız.

  3. *******
    İyi ki doğ-dun Bay Koru!
    İyi ki doğdun, dosdoğru!
    Mevla uzun ömür versin,
    “Günlük yazı”nın motoru!..

    Yaş yetmişse, bu az değil!
    Yetmemişse bir farz değil,
    Hele insan kayıptaysa,
    Uzun yaşam bir baz değil!..

    • Kısa günün kârı olsa,
      Yaş otuzbeş! yarı yolsa,
      Yetmişini göremezdin,
      Hakkın buna izni yoksa!..

      • …..
        Nitekim de öyle olmuş,
        Cahit kırk altıda ölmüş,
        O’ndan istememiş demek,
        Belki bundan, vade dolmuş!

        Allah bilir neyin nesi,
        Zaman, O’nun hazinesi
        Hayıflanma ademoğlu,
        Sana kalmış istemesi!..

        • Yapma denmiş, yaptın ise,
          Doğru yoldan saptın ise,
          Ben n’apayım be hey şaşkın?!
          Nemi yelden kaptın ise!..

          Yüzün gülsün, bu ne tasa?
          Keyfine bak, rahat yaşa!
          Dünya, yaşam tatlı ama,
          Doymak için hayat kısa!…
          …..

  4. Aritmetiği göz önünde bulundursunlar
    “Bruder Gül ü aday gösterirse olur Başka türlü olmaz “
    Katılıyorum Kesinlikle tarafsız yansız bir analiz
    İmzamı atarım
    Yarın da yazı dizisine “Ayasofya aslında kapalı değildi .Gül Batılı dostları ikna edip onu çoktan açmıştı.” Yazı dizisi ile devam edeceğiz merakla bekliyorum

  5. Türkiye de sol bir parti aranan şey üstat.Türkiye de solcuyum diyen chp türkiye nin solunu kapatıp türkiyeyi sol bir iktidara mahrum eden bir parti.Chp nin tarihine ve bizim solculuğumuza baktığımız zaman chp sol bir parti olamadı.Benim bildiğim yakın bir tarihte chp yüksek dereceli bürokratları savunan,yüksek dereceli paşaları savunan,üst düzey gazetecilerle iş birliği yapan elit kesimlerin partisi oldu.Son yerel seçimde AKP nin zaaflarından ve üslubundan dolayı başı dönmüş akp lilerin yüzünden,AKP ye tepki olarak istanbulu aldı.Kılıçdaroğluna gelince Türkiyedeki sola en yakın kişilerden biri.Yalnız chp nin içindeki o damar varya..,, onlarin iktidara gelme niyetleride yok,
    Onların garip guraba ile de işi yok.Tuzu kuru kesim.Türkiye nin yüzde bilmem kaçı açlık sınırının altında,yüzde bilmem kaçı asgari ücretle yaşayan insanlardan oluşuyor.Böyle bir ülke de iktidara gelemeyip de sürekli muhalefette kalan sol parti olamaz.Bu chp ben solcuyum diyip kendini kandırıyor.

  6. Hasan bey güzel başlamışsınız ama sonuç fiyasko olmuş!
    Muhalefet adam olsa, hiçbişey yapmadan ama ağzını da açmadan yangelip yatsa vallahi daha fazla oy toplar; yapılan işlere takoz olmasınlar milletimiz onların bu gayretinin, fedakarlığının da hakkını verir yani…
    Ama olmuyor; ne iş yapılacak olsa sürekli bir karşıtlık, sürekli bir kısırlık, kördövüşü!
    O zaman da eldekiyle yetinmekten başka çare kalmıyor zaten…
    Balyapmaz eşekarısı bunlar, ortalıkta hiç dolaşmasalar aslında hepimiz için büyük bir iyilik yapmış olurlar.

  7. 1) Kılıçdaroğlu partinin başına geçtiğinde malum damarın ateşli sözcülerinden biri olan bir tanıdık “ABD yaptı, Fetö yaptı, yeni CHP falan filan…” diye ortalığa büyükçe tükürmüştü. Ben de “bakalım ne zaman tükürdüğünü yalayacak” merakına düşmüştüm. Yaklaşık dört yıl sürdü. Kocaman tükürmüştü, küçücük yaladı.
    2) Bugün de Kemal Bey için “Gitsin başkası gelsin” diyenlere sağda solda rastlıyoruz. Bunlar için “alık” sözcüğünü kullanabiliriz… Kemal Bey, CHP için de Türkiye için de bir şanstır.
    3) Kemal Bey tam olması gerektiği gibi. Bağırıp çağırmayan, dışlamayan, ötekileştirmeyen, kutuplaştırmayan, bölmeyen; birleştiren, kucaklayan bir siyasetçi. Türkiye’nin ihtiyacı olan siyasetçi modeli budur. Ve elbette karşılık görüyor, mâkes buluyor.
    4) Aslında milleti bölme, kutuplaştırma, ayrıştırma sadece Erdoğan’da var. 1920’den beri siyasetçilerin konuşmalarına bakarsak milleti bölme konusunda Erdoğan’ın uzak ara önde ve rakipsiz olduğunu görebiliriz. “Gavur İzmir”den “İki Ayyaş”a, “Cami’de içki içtiler”den “Başörtülü bacımı taciz ettiler”e kadar Erdoğan’ın konuşmaları daima zararlı konuşmalardır…
    5) Kenan Evren’in halka hitabı daima birleştiriciydi. “Aynı camilerde namaz kılıyoruz…” derdi mesela. 1980’de toplumdaki kutuplaşma büyüktü. 1989’da kutuplaşma yok denecek kadar az bir seviyeye indi. Bu, Turgut Özal ve Kenan Evren’ın ılımlı olmalarından, cibilliyetsiz olmamalarından kaynaklandı. Uyum içinde çalıştılar. Altın Denge’ye ulaştılar.
    6) Erdoğan en çok “Bunlaaaarrrr…” diye ünlediği zaman kendinden memnun oluyor. Şimdi bir durgunluk içinde. Çenesini tutmasını tavsiye ettiler herhâlde.
    7) Toplumdaki kutuplaşmanın “bu kadar derin olması” tamamen Erdoğan’ın eseridir. 2002’deki kutuplaşma bir idiyse bugün bin seviyesinde…
    8) 10 sene siyasette uzun süre değil. Siyasette “süre” kadar “final” de önemli. Demirel emekli olduktan sonra 15 yıl daha yaşadı. Gitmek bilmeyen, son nefese kadar siyaset yapanlar ise Erbakan ve Ecevit idi. Erdoğan da o yolda. 30 yıldır siyasette, 17 yıldır başta. Kenan Evren’in sadece 9 yıl görev yapıp, kenara çekildiğini de hatırlayalım.
    9) Kaddafi, Esad ve Saddam gibi adamlar yatırımı ülkelerine değil iktidarlarına yaptılar. Vatanlarını kendi ikballerinden önde tutsalardı ülkeleri bugünkü berbat hâllerinde olmazdı. Hepsi “gitmek bilmeyen” adamlardı.
    10) İktidar seçim yasasını değiştirebilir. Yüzde 50 alamayacaklarını biliyorlar çünkü. İyi Parti, Saadet, Deva ve Gelecek şimdiden görüşmelere başlamalı. İttifak çatısı, olmadı aynı partinin çatısı altında güçlerini birleştirmeye bakmalı. İktidarın tuzaklarına, oldu bitti planlarına karşı hazırlıklı olmalı.
    11) Allah herkese güzel final yapabilmeyi nasip etsin. Kadir Mısıroğlu mesela… 1980’lerde vatandaşlıktan atılmıştı. Kenan Paşa emekli olduktan sonra memlekete dönebildi. Bu iktidar döneminde baştacı edildi. Sarayda ağırlandı. Üstad diye saygı gördü. Televizyon programı vardı. Diyanet’in başındaki kılıçlı Zât’ın elinden plâket aldı… “Keşke Yunan galib gelseydi” ve “Mustafa Kemal’e zerre kadar sevgisi olan cenazeme gelmesin” diyerek bence harikulâde bir final yaptı.

    • Dersimli kemalin chp ye kazandırdığı artı1 oy var mıdır bilmiyorum ama kendisi o koltukta on yıldır oturuyor, partinin oyu hep aynı, hatta biraz da oy kaybettirdi…
      Ergon arkadaş da tutturmuş;
      kılıçdaroğlu bağırıp çağırmayan sakin güç muappeti yapıyor;
      yav her tarafı aslan kaplan olsa kükrese, yeri göğü inletse ne yazar!

    • 1) kılıçdaroğlu dört yıl öncemi parti başına geçmişti?
      2) işini bilmeyen muhalefet bir şanstır. Doğru
      3) evet o tavrı muhalefette kalmasına yetiyo
      4) konuşanla beraber konuşturana bak bölünmüşlük tarihini iyi öğren
      5) turgut özalı kullandılar peki darbelerden vazgeçtilermi?
      6) sanada çeneni tutmanı tavsiye eden oluyo da dinliyonmu?
      7) 2002den beri derin devletin sol kesimin bunda hiç bir rolü olmadı Onlar masum mu diyon
      8) darbe şartlarını olgunlaştıran bir general için 9 sene iktidar azımı
      9) darbeci cellatbaşı ismet paşayı unutmuşun. Gitmek nedir bilmedi
      10) seçim kazanmak için %50 şartmı
      11) demek sence harikulade bir final yaptı. Darısı derin devletin başına

  8. CHP’nin bugün (Pazar) yapılacak parti yönetim kurulları seçimleri önemli. Yönetimde daha gerçekçi ve siyaseten becerikli kişiler ağırlıkta olursa bunun olumlu sonuçları giderek görülmeye başlanır. İmamoğlu ve Yavaş gibi halkın beğendiği belediye başkanlarının da bu yönde bir ağırlık koyduğu izlenimine kapıldım.

    Benim özel olarak tuttuğum bir siyasi parti hiçbir zaman olmamıştır. Onların performansına göre oyumu kullanırım. Fakat Cumhuriyetimizi kuran ve ana akım sağ partilerin de yetişme yurdu olan CHP’yi önemsiyorum. CHP 1923’den beri var olan tek siyasi partimizdir ve Türkiye’nin devlet ve siyasi hafızasını taşımaktadır. Bu nedenlerle başarılı olmalarını ve zaten uzaklaştıkları SHP çizgisinden yeterince uzaklaşıp gerçek CHP’nin çağdaş bir modeli olmalarını umut ediyorum. Bunun ülkemiz için de çok faydalı sonuçları olacaktır. Allah yardımcıları olsun.

  9. “Hamleler hala AK Parti’den geliyor. Chp o hamleleri engelleyemediği gibi kendisi de karşı bir hamleyle cevap veremiyor.”
    diye bitirmiş yazısını sayın koru; doğrudur.
    Chp nin mega projelerle gündem yaratmasını beklemiyoruz ama en azından ankara belediyesi anıtkabiri millet bahçesi olarak hizmete açabilir belki; özellikle gençlik için bi çekim alanı haline getirilse ve her türlü kültürsanat, konser, festival, eğlence ve diğer etkinlikler orada düzenlenebilse bu büyük bir jest ve açılım olurdu!
    Bir de istanbulda çekirdek çitlemeyi yasaklayan üsküdar belediyesine karşı özgür toplum kitle eylemleri olarak ibb imamı ve chp ilbaşkanı sahilboyunda çekirdek çitleme günleri düzenleyebilirler!
    Vatandaşa bedava çekirdek dağıtıp, iddialı çitleyiciler arasında yarışmalar düzenleyip kazanana bir çuval tuzlu ayçekirdeği verilebilir ödül olarak…
    Yeminle söylüyorum, şu çekirdek çitleme yasağından bi devrim yaratmak bile mümkündür; ama bizim sivri zekalı muhalefetimiz çok daha ulu kimi ilkelerle hareket ediyor, çekirdek de neymiş?
    Gidip onun bunun evini dikizliyorlar veya köylüler gibi tarla arsa sınırı kavgası peşindeler…

  10. Donunu toplayamayan bir parti Türkiye gerçeklerinden uzak bir anlayışla (cumhurbaşkanlığı sistemi) daha önce bir çok kez benden cacık olmaz diyen birini (Ekmeleddin, M.İnce’yi aday gösteren) yeniden başkan seçse ne olur, seçmese ne olur. Asla iktidar olamayacak çapsızlar gurubudurlar. Sevimsiz Engin Ardıç dalga geçen yazılarında yerden göğe haklıdır. Bu gün haberini bile vermeyen sözde amiral, gerçekte amatör balıkçı kaptanlı kayık gazete de haklıdır. Bu partiye bel bağlayanlara acıyorum.

    • Yahya bey doğru söylemiş ama zaten esas olan siyaset yoluyla halka hizmet değil işbankasının %28 hissesinin chp eliyle kontrol edilebiliyor olmasıdır! Onu varlık fonuna kattınız mı hepsi yazlıklarına çekilir giderler…

      • Gerçek ‘Varlık Fonu’ gelirin fazlasından oluşturulur. Bizdeki ise gerçekte ‘ipotek fonu’dur. Adını varlık fonu koydular. Yersen, yemezsen!

    • yahya bey!
      – öncelikle bel bağlama cümlenizi anlayamadım. kastınız nedir?
      – yani chpye oy vermeyin mi demek istiyorsun?
      – eğer chpye oy vermemizi öğütlemiyorsan, kime oy vermemizi öğütlüyorsunuz?
      – ya da kime bel bağlayalım?
      – şahsen, zaten süpermen haricinde kimseye bel bağlamam ama, sayın koru da dahil, herkes birilerine bel bağlanması üzerine düşündüğü için, bel bağlama konusundaki öğütlerin epey tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
      – onun için öğüdünüzü de açıklarsanız yazınız bir anlam kazanır.

      • Hamza bey siz yahya beye aldırmayın, gene m.inceye ya da dersimli kemalin cb adayı a.güle tıpış tıpış gidip oylarınızı vereceksiniz..

        • sn. Abdullah Gül ismini sanki babalarının malıymış gibi öyle tepe tepe kullanıyorlar ki abartıda çığır açıyorlar. Derinlerin gastenekecisine göre göya Erdoğan “seçimlerde rakibim Abdullah GÜL kardeşim olmazsa Vallahi de seçim yüzü göstermem kimseye” diyesiymiş, yalana bak sen.

      • bel bağlamak
        Gezinti kısmına atlaArama kısmına atla
        Türkçe
        Eylem
        bel bağlamak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi bel bağlar)

        [1] Birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek

        Burada yorum yapan birine “bel bağlamak” ne anlama geliri anlatmak durumunda kalmak en hafif deyimi ile şaşırtan bir hoşluk. CHP den iyi bir eylem ve siyasi olarak insanlarımıza yararlı bir iş beklemeyin demek istedim. Çünkü bu partinin kendine bile yararı yok. Ekmeleddin gibi bir dinciyi (dindar değil) aday gösteren, benzerlerinden (A.Gül) medet umduğu haberleri geçilen bir partiye oy vermek istiyorsanız herkesin oyu kendine. Dağlara taşlara adını yazdığımız ama sonradan Fetöcünün tillahı çıkan Ecevit’in kemikleri sızlasın. Bu oyuncak Gandiye (ne de olsa CHP diye) oy verdiğim ellerim kırılsın. Sizi bilemem. Kimseye öğüt ve öneri verme gibi bir niyetim. Kendimce olayların fotosunu seçiyorum. Kimin nasıl çıktığı çok da umurumda değil. Ne KK dan ne bu haliyle CHP den bir cacık olmaz. Her lafa maydanoz olup olur olmaz ha gayretli bir vatandaştan olduğu gibi.

        • Yahya bey yorumunuza kerhen katılıyorum!
          Hamza bey kanımca belbağlamak tabirini konu chp olunca sanki beldenaşağı gibi anlamış?
          Allah ıslah etsin; dervişin fikri işte…

  11. Çok partili demokratik sisteme geçilmesi sonrası tek başına iktidar yüzü göremeyen CHP bunun nedenlerini biliyordur ama bunun üzerinde kafa yormayı da hiç aklından geçirmemiştir heralde. Tek başına ona iktidarı yakıştırmayan seçmen, ittifaklar yolu ile olsa bile CHP ‘ye iktidar ortağı olmayı da çok görür kanaatindeyim. Bunu, arkası sıra girdiği her seçimde yaşıyor CHP ve hala köklü bir politika değişikliğine gitmemiştir.

    Son yerel seçimlerde ittifaklar yolu ile elde ettiği (ortak) başarıyı önümüzdeki ilk genel seçimde elde edebileceğinden kuşkuluyum. Yerel seçim ayrı, genel seçim ayrı…Kaldı ki, İmamoğlu gibi bir figür ışıltısını kaybetti.

    CHP halesinde toplanacak diğer muhalefet partilerinin, özellikle AK Parti içinden çıkmış, yeni kurulan iki parti, Gelecek Partisi ile DEVA Partisinin doku uyuşmazlığı yaşayacağını, bunun ise mezkur iki partiye hem seçim esnasında hem de sonrasında olumlu yansımayacağını söyleyebilirim. Bu ise, yeni karşı ittifakı başarısız kılar.

    Bu olumsuz durum ancak şu şekilde telore edilebilir: Gül’ün ittifakın istisnasız cumhurbaşkanı adayı olması. Daha da ötesi, aslında; -zamanında veya erken olsun-önümüzdeki ilk genel seçimde, CHP’nin ya da diğer herhangi bir muhalefet partisinin öncülüğünde değil, Sn. Gül’ün tek başına inisiyatif alacağı ve diğer irili ufaklı bütün muhalefet partilerinin eşit temsil edileceği yeni bir ittifak modeli. Cumhur ittifakını nasıl ki tek başına bir Erdoğan sürükleyebiliyor, karşı blokta da aynı sıklette bir lider gerekir ve ben bu konjonktürde buna daha ehil Sn. Gül’den başkasını göremiyorum. Yani Sn. Gül, artık şimdiden şuna girişecek: “Önümüzdeki ilk genel seçimde cumhurbaşkanı adayıyım.” Diyecek ve çalışmalarına şimdiden başlayacak, ittifakı o oluşturacak.

    Neden mi böyle düşünüyorum:

    Birincisi; hep vurgulaya geldiğim, ülkemizin siyasi ana omurgasını yüzde70 civarında sağ muhafazakar seçmen oluşturuyor ve bu hala böyle; bu kitleden CHP ‘ye kayma pek söz konusu olmuyor…

    İkincisi; “güçlü lider” teması vurgulu olduğunda, bu kitlede birleşme, yoğunlaşma, toparlanma daha hızlı oluyor, dağınıklık ortadan kalkıyor.

    Hem böyle bir sağ muhafazakar seçmen oranı hem de güçlü ve karizmatik bir lider… Bu seçmenin önüne CHP’den kimi de koysanız bu gemi yürümez.

    CHP ne mi yapmalı?

    Ülkenin hayrına, kendi tek partili döneminde de uygulanan ve şimdilerde de karşılaştığımız o tür “Parti Devleti” örneği/uygulamalarına bir son vermek ile ülkemizde, iktidar değişikliğine gidilemesine katkıda bulunmak…

    Ne diyelim; hayırlısı olsun.

    • Abdullah Gül ismini özellikle dillendiriyorlar gaz almak için. Erdoğan da bu maksatla nihai hedefimiz avrupa birliği demişti ama hilafet geldi hemde kılıcı sol elinde olan.

Yoruma kapalı.