Dışarıya asker gönderiyor, dev kanal ve yerli oto projeleri geliştiriyoruz.. Biraz da ekonomik gerçekleri düşünsek…

58
Reklam

Türk askeri epeydir Suriye’de.

Libya’daki Sarrac yönetimi ülkesindeki iç çatışmada Türk askerine ihtiyaç duyduğunu bildirdi; daha önce böyle bir talep geldiğinde Libya’ya asker gönderme taahhüdünde bulunulduğu için yakında Türk askerini Libya’da da göreceğiz demektir.

Suriye’deki Türk askeri varlığı sınırlarımıza yönelik güvenlik tehdidiyle ilgili; teröristlerin topraklarımıza dönük faaliyetlerini engellemek için sınır-ötesi bir görev Suriye’de asker bulundurmak…

Ya Libya? Gerekçe olarak akrabalık bağları dahil pek çok sebep ileri sürülüyor. En önemlisinin ise, geniş bir ülkeler topluluğunun Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ekonomik çıkarlarını zedeleyecek bir işbirliğine girişmeleri karşısında tedbir almak olduğu anlaşılıyor.

Kamuoyunda Suriye ile Libya’daki sıcak çatışmalarda askeri varlık göstermeye ciddi bir muhalefet bulunmuyor.

Eş-zamanlı olarak gündeme giren Kanal İstanbul projesinin doğrudan askeri bir yönü yok; varsa bile o yön ABD ve Rusya’nın hassasiyetleriyle ilgili… Sonuçta iç-deniz olan Marmara’da alternatif yeni bir boğaz inşası söz konusu. İstanbul Boğazı’nın Montrö Antlaşması ile belirlenmiş özel statüsünün getirdiği kısıtlamalardan kurtulmak istendiği belli. 

Tam bu konular üzerinde tartışmalar sürerken dün heyecanı yükselten yeni bir projeyle tanıştı ülkemiz: Yerli ve milli otomobil

Bugüne kadar çoktan her şeyiyle yerli bir otomobile sahip olamama eksikliğini giderecek bir atılım bu.

Reklam

Eh, bunlara sevinmeyeceğiz de ne yapacağız?

Sevinelim sevinmesine de…

Hem sevineceğiz, hem de hesap yapacağız…

Ülkemizde var olan tek sorun terör değil. Sınırlarımızın güvenliği biraz da Libya’dan başlıyor ve işte görüyoruz, orada sıkışan yönetim bu durumuna çare olarak Türkiye’den asker gelmesini bekliyor. Ancak, toplumsal tartışma gündeminde yok muamelesi gören ve hiç konuşulmayan, buna karşılık bireysel planda herkesin her gün düşünmek ihtiyacı duyduğu bir sorunumuz var: Mali kaynaklarımız kısıtlı, paramız yok…

Çevremizdeki ülkelerin bolca nimetlendiği petrol ve doğalgaz zenginliğinden mahrumuz. Sadece mahrum değiliz, aynı zamanda doğalgazı köylerine kadar götürmüş enerji açı bir ülke olduğumuz için devlet bütçesinin önemli bir bölümünü petrol ve doğalgaz ihtiyacımızı karşılamaya ayırmak zorundayız.

Devletin gelirleri sınırlı. Üretmemiz, özellikle de başka ülkelere de satabileceğimiz ürünlerimizin bulunması gerekiyor. Dünya ekonomisinin en azgın rekabetçi ortamda bulunduğu bir dönemde kalabalık nüfusumuza iş sağlayan 7/24 çalışan fabrikalarımız ile sürekli üretim yapmak zorundayız.

Yurtdışına gönderdiğimiz askerler ve çatışmacı ortamlarda kullanmak üzere elde bulunması gereken silah ve teçhizat için de paraya ihtiyaç olması kesin. Kanal İstanbul ve yerli-milli otomobil gibi dev projeler de bedavaya mal olmayacak; son dönemlerde inşa edilmiş köprüler ve otoyollar için bulunmuş ‘devlet garantili yap-işlet-devret modeli’ türü yöntemlerin bu projeler hakkında da devreye sokulması bekleniyor.

O yöntemlerin işe yaraması için de başlangıç semayesine ve devlet garantisi yüzünden meydana gelecek açıkları karşılayacak bir hazır paraya ihtiyaç var.

Reklam

Fabrikalar 7/24 çalışmak şöyle dursun, son yıllarda birbiri ardına kepenk kapatıyor. “Simitimiz bile dünyanın dört bir yanında para ediyor” diye sevinirken uğranılan hayal kırıklığı eşliğinde ekonomik dar boğazla karşı karşıya geldiğimiz de bir gerçek.

İşsizlik tahammülü zor boyutlarda. Ülkemizde her beş kişiden biri iş arıyor; işsizler arasında gençler ve üniversite mezunları en kalabalık kesim.

Tarihimiz ne diyor?

Kanal İstanbul ve ekonomik dar boğaz…

Yerli-milli otomobil projesi ve işsizliğin rekor rakamlara ulaşması…

Konuşup tartıştığımız ve bunu yaparken övünüp sevinmemiz beklenen konular ile üzerinde bir an bile düşünmememiz beklenen mali açıdan durumumuz…

Ülkeyi yönetenlerin aldıkları her karar ekonomiyi ilgilendiriyor; dışarıya asker gönderme de, İstanbul Boğazı’na paralel bir kanal inşa etme ve sıfırdan araç üretme projeleri de… Bütün bu projelerle birlikte onların gerektirdiği mali kaynakların nereden karşılanacağının da toplumla paylaşılması gerekmez mi?

Yemen’e, Libya’ya geçmişte de asker gönderdiğimiz dönemler oldu; o dönemler sadece tarihimizin sayfalarında yer almıyor, yanık türkülerimizde de yaşıyor. Sonunda devletin her kuruş geliri üzerinde bir kontrol mekanizması kurulmuş, mali sıkıntılar sonrasında koskoca bir imparatorluğun varlığının tehlikeye düştüğü görülmüştü.

Ekonomik yapıyı güçlendirmeden girişilecek her yeni girişim ve proje yeni sıkıntılara yol açabilir.

İş dünyamızın kendi ayakları üzerinde duramadığını ve hep devletten almaya alışmış olduğunu da unutmayalım.

Tartışmasına tartışalım da, arada bir şu mali kaynak sorununu da düşünmeye başlasak iyi olacak.

ΩΩΩΩ

Reklam

58 YORUMLAR

  1. Sayın Koru dahil burdaki bir çok yorumcu her geçen gün beni hayretler içinde bırakıyor. Dün yerli araba ile ilgili pek kötümser bir hava yoktu. Bu gün bakınca baya baya kötü yorumlar çoğalmış. Heralde dün ilk anda akıllarına gelmemiş olacak ki bu gün saldırıya geçmişler. Güney Kore de ki otomotiv ve gemi endüstrisinin nasıl geliştiğini okuyun bakalım (inanmasam da iyi niyetli iseniz eğer) Akademisyen değilim, tarihçi de değilim. Ortalama bir okur-yazarım sadece. (hatta yazma kısmı kötü bile olabilir) Ama kör değilim. Araba dediğiniz şey boyacı küpümüdür ki ha deyince olsun. Yapılsın bi görelim belki de kötü olacak belki de ticari olarak yanlış bir modeldir. Tutmayacak belki batacak firma. Hepsi mümkün. Fakat o arabanın arge çalışmaları sırasında ne kadar teknolojik birikim olacağını biliyormusunuz ? Kabul etmeyeceğinize eminim ama google da aratın bir “drd power” isimli şrketin tümüyle Türkiyede geliştirilmiş otomobil yakıt pili ve güç yönetim sistemi ne aşamada. Ne zaman ve nasıl başlamış bu çalışmalar.

    Bir çok yorumcunun da dalga geçtiği, yerli uçak projesinin çalışmaları sırasında tam tamına 140 ın üzerinde hayati öneme haiz bileşen geliştirilmiştir (kopyalanmıştır değil). Malzeme bilimi adına önemli aşamalar geçilmiş bir çok sektör ve üründe kullanılabilecek teknolojilere sahip olunmuştur. Bu projeler çerçevesinde ürün olarak ortaya çıkanlardan bazıları 3 ayrı polimer malzeme (dünyadaki bulunanlardan farklıdır) 5 den fazla Hi tech porselen denilen malzeme üretilmiştir. Metal basabilen 3D yazıcı geliştirilmiştir. Dünyada 3 tane vardır. Bir kaç ay önce helikopter uçurabilecek (tubo şaft) motorun (1800-2000 bg yanlış okumadınız iki bin beygir gücünde) ateşlemesi yapılmış çok uzun olmayan bir gelecekte tamamlanması beklenmektedir. Ki bu motor uçak motoruyla çok farklı değildir temelde aynı prensiplerlerle çalışmaktadır. Ayrıca kale havacılığın turbo jet (uçak motoru) geliştirme projesi de devam etmektedir. (alın size malzeme ingiliz Rolss Royce ile ortak kurduğu şirket aracılığıyla geliştirmektedir) Tayyip devrinde yapıldığı için, o motorun uçurduğu uçakları Amerikalıların düşürmesi için dua edenler olacaktır biliyorum. Ama o motor yapılacak o uçaklar uçacak birileri de Maaal Maaal bakacak.

    Evet ülkede yolsuzluklar olmakta, evet ülkede ekonomi, adalet ve eğitim sisteminde çok hayati sorunlar bulunmaktadır. Sizler kusura bakmayın ama nefret girdabına düşmüş başka şey görmez olmuşsunuz. Bana ne kime nefret kusarsanız kusun gidin Tayyibe hakaretler edin küfürler edin (tabi başka ülkede olmanın da rahatlığıyla) o sizin bileceğiniz iş. Fakat iş yapanları büyük paralar kaybetmeyi göze alarak gecesini gündüzüne katmış bir çok şeyini feda edip kendini birşeyler geliştirmeye ülkesine hizmet etmeye adamış insanlara haksızlık etmeyin. Ettiğiniz haksızlıktan da çok öte ya. Bunu da mazlumları savunuyoruz zulme karşı çıkıyoruz ayağına yapmayın.

    Devrim arabasına karşı çıkanların da benzer argümanları vardı. Yok satamaz yok yapılamaz yok bilmem ne. En ufak bir sebeple de (benzin güya unutulmuş) araba yürümeyince tamam olmadı kaldıralım. Sizin kafanız da böyle işte açık arıyorsunuz ki gömelim gitsin. Bu mantıkla hareket edersek Amerikalılar kaç tane Apollo yu çöpe attılar biliyormusunuz ? Bazıları kesin biliyordur malum amerika ile çok içli dışılılar hatta bir tanesi Abd ye istihbarat desteği verdiklerini bile burdan yazdı. Yemin ederim sizin Tayyipten bir farkınız yok. Ha farkınız var o sizden çok ama çok çalışıyor. O ne kadar ihtirasları yüzünden bazı şeyleri yapıyorsa siz de kör nefretiniz yüzünden bunları yapıyorsunuz. Evet bunları Tayyip yapmıyor ama onun güçlü duruşu olmasaydı. Bazı noktalarda itmesi hatta zorlaması olmasaydı, bun işler zor yapılır ortaya bu babayiğitler zor çıkardı. Hadi bir malzeme daha vereyim size, bakın beş babayiğidin birisi (kıraça holding-karsan otomotiv) projeden çekilmiş neden acaba?

    Kanalistanbul meselesinde de bir çok argüman palavra olduğunu siz de bende biliyoruz. Eğer geçiş garantisi varsa yapılmamalı eğer garanti olmayacaksa yapılmasında hiç mi hiç bir mahzur yok. Bin Prof. karçı çıktıysa bin de destekleyen var. Kimse demesin onlar Tayyip yalakası diye, bende desteklemeyenler için tersini söylerim (sizin söylediğiniz gibi benim söyleyeceğimin de kıymeti omaz bu durumda)

    Libya meselesi de aynı araba meselesi gibi ilk günlerde yapılan anlaşmaya itiraz edecek bir nokta bulamadınız (burda sözüm sayın yazara direkt) sonra sonra düşüne düşüne ekonomik zorluklarımıza yüklenmekte buldunuz çıkışı. Üretim diyoruz kalkınma diyoruz ekonomik kalkınma dediğiniz şey nasıl olacak ? İşte böyle. Kimse boş konuşmasın pembe hayaller kurmasın. Biz akdenizde boy göstermezsek, Libya ile o anlaşmayı yapmaz isek, kimse bize gelin akdenizdeki gazın petrolün ortağısınız payınızı alın demez. Bizim bir enerji kaynağımız olmazsa asla da ekonomimiz güçlenmez kolayına. Kore ve Japonya bile bunca üretim güçlerine rağme enerji problemleri yüzünden (şimdi birileri itiraz eder evet Japonyanın başka sebepleri de var ama yine de enerji sorunları önemli) Abd nin dümen suyundan çıkamıyorlar) Yani Akdenizdeki gaz payımızdan vazgeçemeyiz. Haklarımızdan vazgeçemeyiz. Bu yüzden Libya, yakında muhtemelen Lübnan, inşallah bunlara suriye de ekllenir ve bunlar la da mutabakatlar yapılır ve sorunun çözümünde elimiz daha da güçlenir. Elbette ordaki yönetimi ayakta tutmazsanız ordaki yönetim devrilir ve siz de bir çok şeyinizi kaybedersiniz. Türkiyenin burdaki off the record sözü şudur “burdan ben payımı alamazsam hiç kimse bir damla alamaz” dünyadaki her ülkenin yeni gelirlere ihtiyacı var bu yüzden de herkes bir an önce az çok birşeyler alabilmek için bizim yanımızda yer alıp haklarımızı tanıyacaklardır. Elbette biz dik durursak. İsrail görüşme taleplerini dillendirmeye başladı bile zira herkesten fazla onların ihtiyacı var ticareti de bilirler. İtalyanlar da keza ikili oynasalar da kısa sürede başka çözüm olmayacağını gördüklerinden biz dik durursak onlar karşımızda yer almayacaklar. Eh siz istediğiniz kadar Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların açısıyla gözetleyebilirsiniz. Sayın yazarın da defalarca kaynak gösterdiği debkaf.com’a bu günlerde ara ara göz atmanızı öneririm. Hasılı kelam elbette tercih meselesi bunlar Fakat Tayyip dediğiniz adam bütün bunlara cesaret edecek kadar deli yahut cesur. Zaman gösterecek elbette. Evet sizden destek beklemiyor kimse. Hadi subjektif konularda da istediğinizi düşünün. Fakat gözünüzü açmasanız da içine girecek kadar net mevzuularda da biraz insaflı olun hiç olmazsa. Çok merak ediyorum o araba yola çıktığında o uçak uçtuğunda ne yapacaksınız. (birileri kandırmaca dedi olursa şöyle olursa böyle dedi ama yapamadı) Sizler de yapamayacağınız şeyler söylemeyin de neme lazım.

    • Erdoğan’ı üste çıkarmak için epey uğraşmışsınız ama nafile. Savunma Sanayi için bastıran derin devlettir. Erdoğan rantiye-şantiye işlerinden başkasıyla ilgilenmez de anlamaz da. Olumlu işlere karşı çıkanlar %10 küçük bir azınlıktan ibarettir. Sorun, yapılanların aşırı abartılması ve daha önce hiçbir şey yapılmadığının iddia edilmesidir. Örneğin, prototipi İtalya’da yaptırılan elektrikli otomobil için yapılan törene bakmak yeterlidir. Sanırsınız ki elektrikli otomobil Erdoğan zamanında Türkiye’de icat edilmiş.
      Not : DRD Power yazıp internette araştırdım. Çok büyük bir oto filo kiralama şirketi çıkıyor. Mümkünse daha ayrıntılı bir link vermeniz gerekecek.

  2. Ne kadar güvenilir bir anket şirketidir, bilemiyorum, ama ArtıBir Kamuoyu Araştırma’nın sonuçlarına göre İstanbullular’ın %72.4’ü Kanal İstanbul projesine karşı çıkıyor. Yüzde 21.2’si projeyi destekliyor. Yüzde 6.4’ünün ise bir fikri yok. Bahçeli, projeye karşı çıkanları aşağılamış, “gayrı-milli” olmakla suçlamıştı. Ha keza Erdoğan. Bunlar, kendileine oy veren milyonlarca İstanbullu’ya da hakeret etmiş oluyorlar. Öyle ya, projeye destek yüzde 21.2, karşı çıkan yüzde 72.4. Erdoğan’ın Kanal İstanbul konusunda referanduma karşı çıkmasının nedeni belli.

    Daha önceleri meşruiyetini ve gücü hem seçim ve referandumlardan alan şu siyaset esnafının düştüğü duruma bakın. . .

    “Gayr-milli ve zillet çoğunluğu”, bu şakınlar ve korkalar azınlığının iktidarını yıkacak, Erdoğan ve partisini tasfiye edecek.

  3. Yazdıklarıma ait yorumlara öncelik veririm, sonra da vaktim varsa gündeme ilişkin düşüncelerimi ifade ederim. Sn F.K.T. dün kısaca demiş ki: “…Tek parti dönemine ait kimi eleştirileriniz doğrudur fakat pek çoğunun da uydurma veya abartılı olduğunun farkında değilsiniz..”

    -Farkında olduklarım, farkında olmadıklarım arasında gerçekleri ifade etmek için yeter çünkü açık bırakılmış aksi yalanlanmamış konular. Örneğin;

    Önceliklerimiz açısından çok ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde M.Kemal Atatürk Paşamızca Avrupa’dan dans hocası getirildiğini siz de teyid etmiştiniz, hatırlarsanız. 1931 yılında devlet matbaasında o milli (ulusal) tarih kitabındaki bilgilerle DiN’imize bakış açısı ortada değil mi? https://www.youtube.com/watch?v=G0MMdfQx-u8 . TC-CHP’nin döneminde yaptığı hataları kabul etmeniz önemli bir aşama, ancak bu hataların miras alınmış olan o bakış açısından kaynaklandığını bir türlü kabullenemiyorsunuz gibi. Acaba, kendisinin uydurma söylemlere kapılarak bu ülkeye (ve hatta kendisine) maliyeti ne olmuştur?… Beni ziyadesiyle ilgilendiren/üzen bu konudur. Yoksa, değişik konularda kanaat oluştururken uydurma ve abartılara pay biçmeyen, dikkat etmeyen biri değilim.

    • Kadının tek saç telinin görünmesinin tabu olduğu, birçok bölgede eğlencelerde erkek dansçıların (köçek) icra-ı sanat eylediği bir toplum manzarasını görmezden gelip, M.Kemal Atatürk’ün Avrupa’dan dans hocası getirmesini kafaya takmanız ibretlik bir durum. Bence iyi yapmış, dansın sanat ve spor yönü hakkında gelişme sağlamışız. Eğer Atatürk vaktiyle o dans hocalarını getirmeseydi bugün dünyaca beğenilen Anadolu Ateşi halk dansları topluluğumuz olamazdı. Atatürk döneminde köylere kadar gidilerek Türk Halk Müziği kültürümüz araştırılmış (Muzaffer Sarısözen v.b.) ve derlenmiştir. Gereğinden çok fazla içimize girmiş Arap ve Fars kültürüne karşı Türk kültürü geliştirilmiştir. Anadolu’nun bilinen en eski sakinleri olan Sümerler ve Hititlerin Türk kökenli olduklarını göstermek için bazı üniversitelerde Sümeroloji ve Hititoloji bölümleri kurulmuştur. Yaz yaz bitmez, burada keseyim.

      • Sn F.K.T. Mevlana’dan verdiğiniz örnekteki duruma düşürüyorsunuz kendinizi. Anlamıyorsunuz veya anlamak istemiyorsunuz. Ben önceliklerden bahsediyorum. Şimdiki zamanda köçekler n’aparsa yapsın (dudaklarını boyasın baldır-bacak hoplasın zıplasın ne isterse yapsın). Ancak, M.Kemal Atatürk Paşa ortaya lider olarak çıkmış sorumluluk almış biri. Bir milletin geleceği onun o dönemde yapacaklarına bağlı. Sosyal gelişmişlik, kılık-kıyafet-sanat ne o zaman karın doyuran bir şeydi ne de bu zaman ortamında. Neticede sosyal değişim sizin tabirinizle “eli sopalı” bir şekilde birinci öncelik olarak ele alınacağına kendi haline bırakılmış olsaydı zaten zamanla bugünkü sosyal seviyeye gelinirdi. Bunu daha önce birkaç kez ifade ettim anlamadınız ve anlamak istemediniz.

        Dindar toplumun, merkezinde Allah (Al İlah = the God) olan DiN’ine kafa tutularak yola çıkılmış gibi bir durum yok mu sizce? İnternette rastlayıp yukarıda linkini verdiğim o TV programında bahsi geçen 1931 tarihli devlet matbaasında basılmış ve TC-CHP döneminde okullarda 1950ye kadar okutulmuş o tarih kitabındaki ifadelerde bu konu açık mı, değil mi? O bakış açısını filozof veya bir sosyolog, psikolog ortaya atmış olsaydı bu kadar mahsuru olamazdı. Ancak, bir lider olarak inançlı bir milletin geleceğini öylesine bir bakış açısına mahkum etmek, öyle bir başlangıç yapmak hayra alamet bir şey değildi. Nitekim geldiğimiz sonuçlar ne kadar hayırlıysa bugün yüzyüze gelmekteyiz.

        Oysaki, Osmanlı’nın kuruluşunda “ey oğul” ile başlayan tavsiye maneviyat, DiN’e bakış açısı bize yakışır derece erdemliydi (sonradan zuhreden hatalarına rağmen uzunca ömürlü bir imparatorluk kurulabilmiş olması bununla da ilişkilidir). M. Kemal Atatürk Paşamızın hataları vardır. Tartışılmalıdır, tabu olmaktan çıkarılmalıdır. En basitinden Hilafet, daha önce ifade ettiğim şekilde kaldırılmayıp çekidüzenle restore edilseydi, temin edeceği büyük avantajlarla İslam alemi Türkiye’nin Halifelik üzerinden katkısıyla çok daha iyi bir durumda olmuş olabilirdi(k). Misal, bugün uygurlara o tür muameleyi reva gören olamazdı. Böyle bir vahim sonuçta bile M. Kemal Atatürk Paşa’mızın sorumluluğu vardır.

        • Sosyal değişim olmadan gelişme sağlanamaz. Nitekim bunlar yapılmış ve Türkiye Müslüman ülkeler arasında açık ara 1. sıraya yükselmiştir. Siz soruma cevap vermekten ısrarla kaçıyorsunuz: “İslam dininden dönenin (mürted) cezası ölümdür” şeriat kuralı hakkında ne düşünüyorsunuz, kıvırtmadan açık cevap verin. Bu soruya net bir cevap vermeden benim yorumlarıma laf yetiştirmeyin.

          • Sn F.K.T. o ne biçim mantık (sizin mühendislik mantığınız bu mu)?
            Yoksa bu, M.K. Atatürk Paşa mantığı mı(ydı) da siz ezbere abone oldunuz?
            Niye sağlanamazmış?
            Bilim-Teknikle uğraşı ve akabinde gelişme kimin tekelindeymiş? Şapka/kravat takanların, bara, diskoteğe gidenlerin mi? Şu iddianızın hiç bir mantığı yok. Daha önce verdiğim yanıtı da anlamamışsınız. Bir ara tekrar denemem lazım anlaşılan, ama seyahat halindeyim…

  4. Ben iktidarın projeci olanını severim. Elbette projeler yapılmalı. Yoksa yerimizde sayarız. Yeni ve eski diğer muhalif partiler de projelerle gelmeli ve ortaya yeni bir vizyon koymalılar. Sadece eleştiri yeterli değil. Herkes eleştirir. Önemli olan sen ne yapacaksın. Önerin çalınır diye korkma. Siyaset hizmet içinse, rant için değilse, ha Ahmet yapmış ha Mehmet. Kimsenin hakkı ziya olmaz. Hepimiz faydalanacağız nasıl olsa.

    Ancak bir projeye girerken hesabı iyi yapmalı. Özel bir firma yatırım yaparken ince eleyip sık dokur. Bütün artıları eksikleri, A, B, C planlarını yapar. Örneğin yerli otomobil yapacaksınız. Bunun pazarı nedir, maliyeti nedir, yapılabilirliği nedir, uzun vadede katkısı nedir, bunlar çok detaylı düşünülmeli.

    Şimdi bu yerli otomobil projesi bir devlet projesi gibi duruyor. Bu durumda bu bir kamu projesi olup herkesin hesap sorma hakkı var, çünkü bizim paramızla bu yatırıma girişiliyor. Örneğin şu soruların cevabını öğrenmek her vergi veren vatandaşın hakkı:

    – Şimdiye kadar yerli otomobil projesine yıllar bazında kaç dolar harcandı? En azından 5 yıldır bu proje yürürlükte. Yıllar bazında maliyetler nedir ve hangi kalemlere harcanmıştır?

    – Daha önce de bir prototip lansmanı yapıldı. O prototip için harcanan bütçe neydi? Prototip çöpe mi gitti, halen sahipliği bizde mi, neden vazgeçildi?

    – Bundan sonra öngörülen proje bütçeleri gelecek yıllar için nedir? Nerelere harcanacaktır?

    – Otomobil üretilmeye başladıktan kaç yıl sonra yatırım maliyetini çıkaracaktır?

    Bunlar çok basit sorular aslında. Ancak bu soruların hiç sorulmadığını ve bir prototip üzerinden bazılarının sevindiğini bazılarının da kıskandığını görüyoruz. Mantıklı bir muhalefet bunları sormalı ve projenin daha nitelikli olarak yürütülmesine katkı vermelidir.

    Ayrıca şu sorular da var:

    – Yerlilik ölçüsü nedir? CEO bir programda aracın %51 yerli olacağını söyledi. Hangi aksamlar yerli olacak? Kaporta teker mi yoksa akıllı parçalar mı? Bunlar çok önemli?

    – Geliştirme demek patent demek. Bu kadar mühendis çalışmış (sayı çok az bir araba üretmek için). Alınan bir patent var mi? Yoksa sadece lisanslama ile mi üretim yapılacak. O zaman diğer markalardan farkı nedir? (Ne kadar yerli sorusu).

    Sorular çok ama henüz bunlara bir cevap göremedim. Soran da yok soru zaten.

  5. Türkiyeyi Soyanlar!

    Munzur Üniversitesi’nde öğrencilerin ilgi göstermediği 13 bölüm kapatılırken, “öğrencisi olmayan” birçok bölüm ise akademik kadrolarla dolu. Hiçbir derse girmeden maaşlarını düzenli alan akademik kadronun yüzde 80’i rektörün memleketi Elazığlılardan oluşuyor.

    Bu haberi Reisin hemşerileri duyması.

  6. Sayın KORU !
    Her olay ve het gün sizin temel tezinizi doğruluyor: ARTIK DOĞRU BİRŞEY YAPAMAZLAR

  7. Fatih Altaylı, çılgın projnin neye yarayacağını, yazdi yalniz Hava Alanındaki yaptiği gibi yapmadi.
    Bu sefer yoğurdu üfüleyerk yiyiyor….
    Kaptanlarla konuşmuş o kanaldan bazi boş gemiler geçebilirmiş…..!!!!!! Kaptanlar ayrıntıları güzel açıklamışlar.

    Şimdi 25 metire derinlikte yüzen Tankerler çılgınlık yaparak 20 metre derinlikteki çılgın boğazdan geçmeyi denerlemi?
    Birde Akıntı problemi varmaş. Açıkcasi çılgın proje rantından faydalanlar ve oy devşirmek için harika bir proje. Fakat herş işimiz gibi oda sıfır.

    F Altaylı hava alani yazısı yüzünden bir yıl yurt dışında yaşamaya ve 3 sene sipor yazarlığı yapmayi bu kez gõze alamamış.

  8. YOLUN SONUNA MI GELİNDİ ACABA?
    Bütün ana meselelerde tıkanmışken kamikaze yatırımlara girerek halka, dertlerini unutturmak ve eldeki imkanlarla felakete sürükleyecek maceralar.
    Abdülhamit padişahın son zamanlarda borçlanarak yaptıkları ve yapmaya planladıkları büyük projelere benziyorlar.
    Sonuç un ne olduğunu herkes biliyor.
    Bir zamanlar da Libya da kaddafi de ferrariye benzeyen iki adet otomobil yaptığını biliyoruz.
    Üretilen birkaç aracın teknik özellikleri,konfor ve parçaların menşe ını bilmek lazım.
    Ondan sonra servis desteği ve maliyet nedir.Emsallerinden ucuz mu olacak acaba.
    Her zengin birkaç milyon verip kendine özel dızayn ve üretimde; araba,uçak veya gemi inşa ettirebilir.
    Bizim yaptığımız ilk araba ismi söylenmese o yıllarda ki amerikan arabalarından biri zannederdik.
    Halkın çoğu hep bir şekilde uyutuluyor sanki.
    Tasarruf fakiri ülkeyiz.
    Dış borç alamadığımız an bittiğimizin resmidir.
    Eksi faizlerde el alem borç almazken dünyada en yüksek faizle borçlanabiliyoruz ve bunu naralarla kutluyoruz.
    Dış açık veriyoruz.
    Paramız hala çok değerli demek,yada mallarımız dünya standartlarında hala pahalı bulunuyor.
    Araba dahil ürettiğiniz her ürün kalitesi ve fiyat açısından rekabet gücü olmalı.
    Başkaca şunu yaparsınız; gümrük duvarları ile içer de satarsınız ve muadil ürünlerin ithalatini yasaklamak veya aşırı gümrük vergisi alarak içe kapanırsınız.
    1990 yılların Rusya sına döner çiklet dahi bulamaz hale döner ama uzay seferleri ile halkı bir yere kadar
    avutursunuz.
    Çok mu zenginiz(borç alarak)eski havaalanını kapatıp yenisini yapıyoruz.
    Borçlu bir vatandaşın oturduğu evi yıkıp borçla daha büyük bir ev yapması gibi.
    Bir ülke bir ürün üretmeye kalkıştığında dünyada bu ürünü üretenlerden daha kaliteli ve daha uygun fiyata üretmeyi hesaplamalıdır.
    Üreteceği ürün ülkenin özel şartlarına uygun seçilmeli ki başka kimse onunla baş edemez olsun.
    Her ülke veya firma kendi uygun pozisyonunun getirdiği avantajla dünya ile rekabet edecek durumda ürün üretebiliyorsa şansı vardır.
    Aksı durumda ya kısa sürede batacak veya gümrük duvarları ile halkına berbat ürünleri pahalı satacaktır.
    Globalleşen dünyada insan kaynağı ve ham madde avantajları olan ürünlerle rekabet sahnesine çıkmak gerek.
    Belki savunma amaçlı ilerde basit revizyonlarla bu arabalar birer savaş aracına çeviririz düşüncesi olabilir.
    Silah ambargolarını delme amaçlı da olabilir.
    Yolcu uçağı yapabilen savaş uçağı haylı haylı yapabilir.
    Bilmediğimiz çok şey var belki.
    Ülkemizde işşizlik,fakirlik,hukuksuzluk,gelir adaletsizliği ve ülkenin can alıcı yakıcı sorunları var ve paramız yok.
    Borçlanmak yerine yabancı paraları değerlı tutup ne satabılırsek satmalıyız ve carı fazla vermek zorundayız.
    Carı fazla veremeyen ülkeler verdikleri açık kadar bağımlıdırlar.
    Boşuna kimse efelenmesın.
    Büyük ve ilgi çeken projeler in bedelini yöneticiler değil günün sonun da halk ödeyecektir.
    Büyük ve büyük maliyetli projeler zarar ettiğinde zararları da büyük olur.
    Çok iyi hesap edilmeli ve ödemeyi yapacak halk buna ikna edilmelidir.
    Yoksa çaka satmak için ,AYRANI YOK İÇMEYE…………….. durumuna düşeriz diye korkmak lazım.

    • Avam arkadaş, bu yeni havaalanı için hangi yabancı kuruluşlardan borç alınmış bi yazar mısın buraya? Biz devletin cebinden beş kuruş çıkmadan yapıldı diye biliyoruz da, aslı neymiş hem öğrenmiş oluruz sayenizde?

      • Yeni havaalanı tamamen dış borçla (kredi) yapıldı, devlet de kefil oldu. Tamamı bittiğinde 25 milyar avroya mal olacak. Çalışan AHL ise kapatıldı. Devletin cebinden hem 25 milyar avro hem de kapatılıp yıkılan AHL çıktı. Bunun adına ne denir size bırakıyorum!

  9. Kanal İstanbul ÇED Raporu 2-3 gün önce açıklandı, 1600 sayfaya yakınmış. İnceleyen uzmanların söylediğine göre raporun ‘finansal’ bölümünde kanalın gelir kaynakları şöyle açıklanmış:
    1- Gayrı menkul gelirleri
    2- Geçen gemilerin ödeyeceği ücretler

    • İşsizlik zirvede, enflasyon yüksek, alım gücü düşmüş, hayat pahalılığı herkesin ortak şikayeti olmuş,şirketler konkordato yarışında… Biz neredeyiz? Prototip araç üretiyoruz, Kanal açma projelerine başlıyoruz, betona yöneliş artsın diye faiz indirimi yapma derdine düşüyoruz. Elzem olanı değil olmayanı yapıyoruz. Meteliğe kurşun atar haldeyiz yahu, olacak iş değil bunlar! Elindeki az buçuk gelire kanaat etmeyip kredi kartlarıyla boyundan büyük harcama yapan tipler gibiyiz.E bu kartın ekstresi gelmeyecek mi kardeşim nihayetinde? Ona da çözüm üretmiş gibiyiz: Asgarisini öder zaman kazanırız değil mi? Bak şimdiden söyleyeyim icra memurları eninde sonunda bu kapıya dayanır.

      • İmf yi türkiyeden dehleyen hükümete hangi icra memurları gelecekse gelsin hattat efendi; çok lazımsa biz onlara borç verelim aynı şartlarla, kabul etmiyorlar ama nedense..?

        • Dış borç alınan tek kaynak IMF değildir. 2002’de 130 milyar dolar olan toplam dış borç 2019’da 500 milyar dolara gelmiştir. Türkiye hangi döviz birikiminle borç verecekmiş. Trol olmanın bile bir adabı olmalı, kendinize güldürmeyin.

        • ımf türkiye den deflenmedi türkiye ımf üyesi ülke ımf ikraz sandığı gibi düşünün ortaklarına düşük faizle borç verip bu parayı akıllı harca diye nasihat veren borç verdiği paranın diğer ülkelerin parası olduğu için diğer ülkelerinde hakkını koruyan bir kuruluş iktidar neden ımf borcunu ödedi nasıl ödedi ihracatımız mı arttı petrol zengini mi olduk hiç birisi değil başka kaynaktan aldık daha yüksek faizle ımf ödedik ki ımf finansal durumumuza karışmasın istediğimiz gibi harcayalım har vurup harman savuralım olay bu kadar basit

  10. Şu işi, komple olarak, çok yönlü olarak anlatmaya çalışacağım.
    – Öncelikle, haklı ve giderilmesi kısa vadede mümkün olmayan kompleksi olan vatandaşlarımız için yazayım!
    (Haklı diyorum çünkü gerçekten de hem bireyler olarak hem de toplum olarak batıdan fersah fersah geriyiz. kendimizden utanmamız gayet normal. anormal olan kısmı, bu utancımızı aşmak için kendimizi ve ülkemizi geliştirmek yerine, daha da aptalca şeylere sarılmış olmamız.):
    – ÖNCELİKLE, BUGÜN ARABA ÜRETMEK, ARTIK, ÖVÜNÜLECEK BİR YETENEK DEĞİLDİR. DÜNYADA, ORTALAMA HER ÜLKE ARABA ÜRETEBİLİR.
    – Yani, araba ürettik diye aşağılık kompleksinizi kendi kendinize, o da bir süre için giderirsiniz.
    – Mesela özbekistan araba üretmektedir. Oysa hem ekonomik olarak hem de teknolojik olarak özbekistan türkiyeden fersah fersah geridir. Ancak araba üretebilmektedir.
    – Hattta uçak üretmekte bir yetenek, bir gelişmişlik değildir.
    – Nitekim türkiye, taaa 1925’lerde uçak üretebiliyordu.
    – Hatta bilgisayar üretmekte, bugün başarılmayacak bir iş değildir. ortalama her ülke, bilgisayar ya da bilgisayar parçası üretebilir.
    – bilgisayarlar türkiyede çok çok yeni iken, bilgisayar parçaları ithal eden firmada çalışan mühendis arkadaşıma, türkiyede niye üretilemediğini sorduğumda, o parçaları üretmenin çok basit olduğunu ancak konunun üretebilmek değil, ekonomik üretebilmek, ilave olarak da ürettiğini satabilmek olduğunu söyledi.
    – Eskiden, batı ile aramızdaki fark teknoloji idi. batı teknoloji üretiyor, batıda üretilen teknoloji bizde olmadığı için, batı bizden ileri idi. (ya da biz öyle düşünüyorduk)
    – Fakat günümüzde durum değişti. Artık teknoloji bütün dünyada satılan bir meta.
    – bugün, microsoft’un hemen yanındaki amerikalıdan önce, türkiyeden birisi ya da irandan birisi, yeni üretilmiş teknolojiyi satın alabiliyor. Yani, artık batının, diğer ülkelerden teknolojik olarak üstünlüğü yok.
    – Ancak, batının, düşünce sistematiği, ahlak anlayışı, eğitimi, sosyal ilişkileri, olaylara bakış açısı, ekonomik, idari, siyasi, hukuki örgütlenmesi vb. olarak türkiye gibi ülkelerle olan 50 yıllık farkı, hala devam ediyor. (belki de artarak)
    – Yani, araba üretmek önemli değil.
    – Fakat üretim yapmak önemli.
    – Oysa yıllardır, özel sektör tarafından tesis açılışı yapılmadığı gibi, var olanların bir bölümü kapandı, kalanlar kapasitelerini düşürdüler ve şu an çoğu işletme ekonomik olmaktan çıkmış durumda, üretim yapmakta zorlanıyor.
    – Türkiye, kendi kendine yetebilen dünyadaki 7 ülkeden biri iken, şu an saman ithal eder duruma düşmüş. çünkü tarımsal üretim büyük darbe yemiş. Tarım ürünlerini ithal eder duruma gelmişiz.
    – Türkiyenin acil olarak, bu soruna çözüm bulması gerekiyor. çünkü, üretmediğinde, ya borç alırsın ya da daha önce biriktirdiklerini harcarsın. Türkiye de hem borç aldı, hem de biriktirdiklerini harcadı. Yolun sonuna geldik.
    – Türkiye artık, gelecek kuşakların hayatlarını ipotek olarak koyar duruma gelmiş. Hazine garantileri, borç için evini ipotek etmektir.
    – İnsanlar, hazine garantileri ile çocuklarımızın, torunlarımızın bile borçlandırıldığı söylendiğinde bu cümleden, kendisinin bundan etkilenmeyeceğini anlayacak zeka ve bilgi düzeyinde maalesef.
    – yapılan hatalı işlerin bedelini önce bizler ödemeye başlıyoruz, sonra çocuklarımız ve torunlarımız da ödemeye devam edecekler.
    – Ya da ülkemizi tamamen kaybedeceğiz.
    – Zaten, hükümet, yalova toprağının 3 katı toprak sattı.
    – Kendi memleketinde, gün gelir de ırkçılık yükselirse, “türkler giremez” yazısını görme ihtimalin bile var. biraz uç bir ihtimal, ama var.

    • Özbekistanda daewoo marka araba montajı yapılıyor diye özbekistan araba mı üretiyor oldu hamza bey; oralarda plastik şişe kapağı bile üretilemiyordu türkler gidip yapana kadar..! Yalana bak…

  11. – Çocuklarım için!
    – Akp-mhp kliğinden kurtulduktan sonra, bu ülkeyi soyanların, üstlendikleri ödeme garantili yöntemle 3 kuruşluk mal veya hizmeti 50 liraya yapanların ve bu soyguna aracılık eden diğer yerli veya uluslararası kuruluşların, nitelikli dolandırıcılıktan ve hileli çıkar elde etmekten, uluslararası mahkemelerde yargılanmaları ve yaptıkları garantili sözleşmelerle hakettiklerini düşündükleri alacakların ödenmemesi için ve bu zamana kadar aldıkları paraları geri ödemeleri için elimden geleceği yapacağım.

    • Hamza bey azminizden ve kararlı mücadeleciliğinizden dolayı sizi kutlarım ama lütfen bu işleri yaparken 500T numaralı özel halk otobüsünü kullanın! Metro, marmaray, banliyö hattı, hızlı tren, yeni köprü ve havaalanı gibi altyapı hizmetlerinden ve şehir hastanelerinden yararlanırsanız gözünüze dizinize durur ona göre..! Ha bir de sadece kendi uşaklarınızın hakkı için alacak davası açın; bizden yana mücadele etmenize gerek yok..! çünkü biz bu yatırımlardan memnunuz, okej? Dönüşte metrobusa filan binseniz de olur, sorun değil yani… kolay gelsin…

  12. Bir şey soracağım buranın yani istanbul kanalı kaça mal olacak ve bu maliyet gemi gecinsinden mi yoksa çevresine yapılacak yapılaşma mi sağlanacak sen biliyormusun birde yapılan simüle gordunmu oradaki gökdelenlerin hani gökdelenler karşıdır diyorduk birde o kanal üzerine yapılacak her köprü için her kesin para ödeyeceğini biliyormusun ben kullanmadığım köprünün parasını niye okuyayım bu kanal bana sana Ayşe teyzeye ne kazandıracak ama küveytli katarlı şeyler kanal manzaralı villaların nargilelerini tutulur iken senin benim evladım bahçelerinde ot bitecek vicdanın alıyorsa sende kabul et

  13. Ekonomide kaynak sorununa bakalım bakmasına da buna ilk önce bakması gereken Erdoğan değil midir? Diyelim ki Sn. Fehmi Koru yazılarıyla bizler de yorumlarımızla küçük katkılar sağlıyoruz. Fakat Cumhurbaşkanı’nın büyük bir danışmanlar kadrosu ve Bakanları var zaten. Yani gerektiğinde yeterli bilgiye ulaşabiliyor.

    Acaba öyle mi? Mevlana demiş ki “Sen ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır”. Bu tarihi söz Newton’un fizikteki etki-tepki yasasının sosyal bilimlerdeki karşılığıdır.

    Yakınlarda yazdığım bir yorumumda Erdoğan ile ABD (D.Trump, B.Obama, B.Clinton, J.Carter), İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Rusya, Çin, Kanada, İtalya, Hollanda, İran, Mısır, Kazakistan, Türkmenistan, Tataristan devlet veya hükümet başkanlarını eğitim düzeyi bakımından kıyaslamıştım. Maalesef Erdoğan bunların içinde sonuncu durumda, Üniversite diplomasını bile gösteremiyor. Okul sonrası iş hayatında da örneğin vasat eğitimli Trump gibi bir başarısı yok.

    Bir başka yorumumda da Erdoğan’ın siyasi hayatını incelemiştim. 1994-98 İBB başkanlığı dönemi başarısı Refah Partisi uzmanlarına aitti. 2002-2011 dönemi nispi siyasi başarısı ise AKP içindeki mesleğinde uzmanlaşmış değerli siyasetçilere aitti. Nitekim Erdoğan dizginleri tek başına ele aldıkça hem yönetimsel hem de ekonomik başarısızlık dönemi başlamıştır.

    Kısacası ekonomide kaynak sorununu ele alıp bunu Erdoğan’a nasıl anlatacağız. Bir şirket veya devletin öz kaynak/borçlanma dengesinin cebirsel olarak matematik modelini kurup anlatamazsınız, zira öyle bir eğitim altyapısı yok.

    Tek çare halkın anlamasıdır ve gerçekler ortaya çıktıkça bu kendiliğinden olmaktadır.

  14. İşte bu üretimde ekonomiye can olacak neyine itiraz
    Gerçekler bu kadar mı bükülür
    Yandaş mı dediniz
    Trol mü dediniz
    Vah vah
    Sahi papaz nerde ne zaman geleceğiz bu konuya

    • serdar turhan!
      – Senin yazılarını okuyunca “acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum?” diye düşünüyorum.
      – çünkü benim yaşadığım ülkede ekonomik nedenlerle insanlar intihar ediyor.
      – Fakat senin yazılarını görünce, “demekki akp, trol için çalıştıracak yetişkin bile bulamamış, ilkokul çocuğuna trollük yaptırıyor. öyleyse memlekette ekonomi süper olmalı” diyorum.
      – Tamam bir imamın, kendi başına, böylesine mükemmel işleyen bir örgütlenmeyi başarması mümkün değil. mutlaka ama mutlaka yabancı istihbarat örgütünün desteği vardır diye düşünüyorum ve yıllardır da bunu çevremdeki insanlara söyledim, söylüyorum.
      – Fakat, ülkemizde abd ile yakın ilişkisi olan sadece gülen değil.
      – Senin reis de, amerikanın ünlü BOP’nin eş başkanı idi.
      – Ayrıca, kontrgerillanın ideolojik ve eleman tabanı mhplidir. ve bir mhp milletvekilinin o dönem, cia’ye gidip, işbirliği teklif ettiğini bir cia ajanının anılarından bölümler yayınlayan yıldıray oğur yazdı.
      – Ayrıca da, bizim bizim derin devletin komuta merkezi olan birimin maaşının, bizzat amerika tarafından ödendiğini, bülent ecevit açıklamıştı. amerikalılar, artık bu birimin parasını ödemek istemediklerinde ortaya çıkmış.
      – Yani, bu ülkede, amerika ile iyi ilişkileri olmayan insanların bu ülkede iktidar olması zaten mümkün değilken (bak inönü ve ecevit suikastlerine), senin her seferinde “sahi papaz nerde” türünün versiyonundan başka cümle kuramaman, ne amerikaya ne de amerika ile ilişkileri olan insanlara zarar vermiyor.
      – sadece bana zarar veriyor. çünkü hangi ülkede yaşadığımı şaşırıyorum. Ekonominin gerçekten uçtuğunu falan zannediyorum.
      – lütfen, bana acı da biraz farklı cümleler kurmayı dene.

      • Şayın Hamza
        Fikirlerinizi insanlara ilkokul füzeyi vs diyerek hakaret etmeden açıklayacak fikir ve cümle dar ağacına sahip değilsiniz galiba
        Bende sizi görünce ne kadar boş işi gücü yok bir adam diyorum
        Bu kadar boş zamanısınız varsa ya işsizsiniz ya geliriniz trollukten

        Şu dönemde ABD beslemesi haşhaşilerden ve PKK dan dağa büyük sorun yoktur o yüzden biz vatanı para İçin sevmedik

        ABD ,AB ,PKK ve fetö nüm ölümüne saldırdığı adamın tanında durmak tarihi bir vazifedir

        Tayyip e saldırdığınızın 1/10 unu ABD beslemesi papaza laf etmeyen herkes bukelemun kılığında haşhaşidit ve ben onu yemem bilesin

    • Erdoğan da papaz dediğin de bu işlerden anlamaz. Elektrikli otomobilin millilik düzeyi, Tofaş’ın ürettiği otomobillerin çeyreği kadar bile olamayacaktır. Zira ne kadar milli bilim-teknolojiye sahipsen o kadar milli otomobil yapabilirsin. Bu konunun imamla-papazla bir alakası yok.

  15. Fehmi Bey uygulanan müşteri garantili yap -işlet -devret modeli sadece bende mi “kapütülasyonlar”ı çağrıştıyor? Bu konuyu işleyebilir misiniz?

  16. Sn Koru yanılmıyorsam Libya ile yapılan mutabakat a hiç değinmediniz.Eğer atladıysam da sözümü geri alıyorum.Yapılan mutabakat bizi yönetenlerin son yıllarda yaptığı en iyi şeylerden biri.Kabul edelim ki geçmişte de günümüzde de dost ve müttefik ülkelerimizin sayısı ellerimizin parmaklarıyla sayılır.Boşuna dememişler türkün türkten başka dostu yoktur diye. Bu anlaşma Doğu akdenizdeki dengeleri değiştirdi.Şimdi ise bu mutabakata uygun olarak Libya nın kabul edilir hükümetinin ayakta kalması gerekir. Bunun için Türkiye elinden gelen desteği vermelidir. Biz Güney Kore , Somali , Bosna vs. vs birçok kez yabancı ülkelere asker gönderdik şimdi niye göndermiyelim .Mesela Kore savaşında ekonomimiz çok mu daha iyiydi.Asker göndermeyi ekonomiye bağlamamak gerekir.
    İkinci konu yerli araba Ülkede sanayi montaj ile başlamış ve günümüzde çok büyük oranda yerlileşmiştir.Bugün endustriyel bir ürünün tamamının bir ülkede yapılması gibi bir koşul yoktur. Türkiye yüzlerce ülkeye aramamül ihracatı yapmakta ve onlardan ithal etmektedir.Yerli arabaya da farklı bir gözle bakmak gerekir. Bugün teslanın Almanyada satış fiatı 60-80 bin euro arasındadır.( İki sene önceki fuar bilgisidir ).Yerli araç elektrikli olup Fosil yakıtlara bağlı olmadan çalışacaktır. Bugün elektriği dışarı bağımlı olmadan üretebilirsiniz ancak petrolü dışarıdan almak zorundasınız. Günümüzde endustriyel bir ürünü geliştirmek çok daha kolaydır. Hükümet doğru bir karar vermiş ve dışa bağımlılığı azaltacak özel sektör eliyle üretilicek bir araç a teşvik vermektedir. Böylesi önemli bir konuda hiç kdv gelir vegisi vs almasa , arsa bağışlasa ne kaybederiz?? Ya kazanacaklarımız .Mesela taksiciler bunu alsa km 0,5 tl olan yol giderini 0,05 tl ye düşürse olmaz mı . ( Elektrikli araçta tüketim petrole göre yaklaşık 1/10 dur. )
    ELEKTRİKLİ YERLİ ARAÇ STRATEJİK OLARAK SON YILLARDA verilmiş en doğru karardır.
    Üçüncü konu kanal istanbul burda ise hem yaptırmak isteyenler hem istemeyenler süreci hatalı yönetmekteler. Böylesi bir yatırım dış kaynak olmadan yapılamaz konu gazeteciler dışında bilim adamları ve ekonomistlerle tartışılsa çok daha faydalı olur. Yoksa sıkıysa yaptırma veya hadi yap bakalım ile çözülecek bir mesele değildir. Olaya değişik açıdan bakıp Mesela sur içini turizme açıp burdaki yerleşimi planlanan yere taşınsa yani GERÇEK BİR DÖNÜŞÜM olsa bir taşla bir kaç kuş vurulmuş olur.Yapılacak iş çok fakat bizler birbirimizi yemekle meşguluz. En küçüğümüzden en yetkilimize kadar sürekli saldırı sürekli kavga sürekli karşı tarafı itham .
    KENDİMİZE GELMELİYİZ BU ÜLKE BİZİM SIKINTI ÇEKEN BİZİZ BIRAKALIMKAVGAYI İŞ ÜRETELİM.

    • Bir şey soracağım buranın yani istanbul kanalı kaça mal olacak ve bu maliyet gemi gecinsinden mi yoksa çevresine yapılacak yapılaşma mi sağlanacak sen biliyormusun birde yapılan simüle gordunmu oradaki gökdelenlerin hani gökdelenler karşıdır diyorduk birde o kanal üzerine yapılacak her köprü için her kesin para ödeyeceğini biliyormusun ben kullanmadığım köprünün parasını niye okuyayım bu kanal bana sana Ayşe teyzeye ne kazandıracak ama küvetli kararlı şeyler kanal manzaralı villaların nargilelerini tutulur iken senin benim evladım bahçelerinde ot bitecek vicdanın alıyorsa sende kabul et

      • Yorumu mu dikkatli okursanız yapılsın demiyorum TARTIŞILSIN diyorum faydası ve zararı nedir. Yoksa salt destek olmak veya karşı çıkmak çözüm değil.

        • Ahmet bey “elektrikli araçta tüketim petrole göre yaklaşık 1/10 dur” demişsiniz. Kaynağını bilemem ama burada bir abartı/yanlış bilgi var. İzah edeyim. ABD’li rahip krizi akabinde milletin sırtına bindirilen devalüasyondan sonra dolar fırladı gitti. Bizde elektrik en azından iki defa zam gördü. Şu anda baktım kW-saatı 35 kuruş (5.9 cents), Amerikadaki elektrik fiyatı ortalama 12.7 cents (75.4 kuruş). Ortalama benzinin litresi bizde 6.9 TL (1.17 dolar), Amerikada ise 66 cents (3.91 TL). Ortalama bir hesap için, “Tesla S” modelini baz al, her 100 km de 22.2 kW-saat tüketiyor. Türkiyede 100 km de 4 litre yakan bir otomobil göre elektrikli eşdeğeri olarak 1/10 fazlaca iyimser (mümkün değil!). Aynı şartlarda Amerikadaki durum kabaca iki katı, yani elektrikli otomobil aynı yol mesafesi için benzinliye göre sadece yarısı ucuzlukta. Bizde devalüasyondan sonra elektrikli otomobil 3-4 kat daha hesaplı hale geldi ama 10 kat değil. Bu (1/10) hesabını nereden çıkardınız (hangi bilim adamı, hangi ekonomist?)

          Ayrıca, fosil yakıt demişsin. Elektrikli otoyu beslemek için ürettiğin elektrik enerjisi ülkemizde çokçası fosil yakıttan elde ediliyor. İşin o yönünü de unutmamak lazım. Bizim aşırı hızı seven magandaların hoşuna pek gitmeyecek bazı uygulamaları oturasaya kadar şikayet de edilecek, ancak elektrikli otoyu destekliyorum. Kanal İstanbul sonraya kalmalı. Onun, yerine daha ülke-yararlı alternatifler var. Libyaya asker istendiyse gönderilebilir (yeğenlerden asker olan var, ancak hak mücadelesi için kayıp versek de haklı bir gerekçe-Rusların paralı askerinin orada ne işi var? Hafteri ayartan Putin).

    • İnternetten Libya’daki son durum haritasına baktım. General Hafter Libya’nın 2/3 ‘üne hakim durumda. Anlaşma yaptığımız yönetim ise 1/5 ‘ine hakim görünüyor. Bu durum canımı sıktı, sanki kötü bir maceraya sürükleniyoruz gibi.

      • Hafter in sahip olduğu alanlar işe yaramaz boş çöl alanlar büyüklüğü önemli değil önemli olan yasal kabul edilmiş hükümetin desteklenmesidir.

        • Haritada öyle gözükmüyor, Libya Akdeniz sahilinin de yarısından çoğu Hafter’in elinde. Kimin yasal olduğu da izafi ve değişken bir şey.

  17. ist.boğazındaki Montrö kısıtlamalarından kurtulmanın yollarını aramak, kurtulmak kimin işine yarar/yaramaz?
    Avcılardan bakırköye her geçişte köprü geçiş ücreti ödemek durumunda kalırmıyız?
    zaten kısıtlı olan su sorunu örneğin yüzde otuz daha da azalırsa bu azalma +yeni gelecekler için ek artırma ihtiyaç olan su nereden bulunacak? planlandı mı?
    kanal ist. yapılacakmış gibi yapıp metro ağları ve yollar boğazdan kanal yönüne doğru şimdiden planlanıp kazmanın önce buraya vurulması nasıl bir fikir olur?

  18. “İş dünyamızın kendi ayakları üzerinde duramadığını ve hep devletten almaya alışmış olduğunu da unutmayalım.”diyor sayın yazar ve haklıdır da! Özellikle de eski türkiyedeki tüsiad ama şimdilerde sanki bi rapor açıklamaktan bile aciz görünüyorlar. Artık yeni türkiyenin kendi babayiğitleri var ve devleti söğüşlemek yerine yerli araba üretiyorlar; en azından kamu kurumlarındaki yabancı marka araç parkına son veriliyor! Eh, hattı müdafaa değil sathı müdafaa vardır şiarınca vatan savunmasına devam etmek zorundaysak; çok şükür türk ordusu ve ekonomisi 1040tan beridirki en güçlü çağını yaşıyor. Askerimiz en modern silah ve teçhizata, eğitime sahiptir; çanakkaledeki gibi şekerli su ve kuru ekmeğe de talim etmiyoruz çok şükür. En güzel ekmeği askerde yedim ben, hem de er mutfağında! Dış görevler konusunda bi tasarrufa gidilecekse afganistan ve kosovada bulunan birliklerimizi geri çekmekle işe başlayabiliriz mesela, ne dersiniz..?

    • Bu babayiğitlerden biri aldığı gaz dağıtım işinde koca bi şehri sıkıntı içinde bırakıp çalıştırdığı taşeronlara para. Verip iş yaptıracak gücü bile yokken kısaca batmışken nasıl araba üretimine katılabiliyor merak ettim iyice . Ve sonunu merak etmiyor değilim

  19. Ocakmedya da rastladım. Sn Erdoğan «İsteseniz de, istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacak» demiş. Bu ne demek? pratikte şu demek; «kimseyi takmıyorum, ben kararımı verdim» öyle değil mi? Hani herşey millet içindi. Milletin içinde bu işi isteyen de var istemeyen de… O zaman böyle beyanatlara ne lüzum var? İyi bir liderlik örneği değil bu. Zaten böyle tutumlarından ötürü partisini dağıtma noktasına getirmedi mi? Dedikleri kadar var; Tam bir kasımpaşalı! Halbuki, gerekçeleri neyse bunu bir raportaj vererek millete izah etse, ülke-yararlı olabileceği konusunda ikna etmeğe çalışsa siyaseten daha iyi olamaz mı? “Başkanlık sistemi” gerçekte işe yarar bir model olmuş olsa, veya bu pozitif bir potansiyele sahip olmuş olsa bile şu malum «kasımpaşalılık» tavrı ile maskelendiği, net bir manzaranın ortaya çıkmadığı da bir gerçek..

    Neyse. Kanal İstanbul projesinin zamanlaması yanlış diyordum, tekrar ediyorum. Bugünkü ekonominin “çıtkırıldım şartlar”ında öncelikli bir proje değildir. Ekonomik riski büyüktür. Yapılan 3. Havalimanı istenen ekonomik beklentiyi getirdi mi? Öngörülen/tahayyül edilen getirilerin ne kadarı gerçekleştirildi. Yapımı için alınan kararların verilen talimatların millete net getirisi ne olmuştur. Bu konuların tekrardan ele alınması ve muhasebesinin yapılması gerekir. İki havalimanı varken bir üçüncüsünü yapıldı. Milletin o paracıkları daha randimanlı yatırimlara harcanamaz mıydı? Önceliklerin yanında bu bir lüks iken, üç fabrika varken bunun ikiye düşmüş olması ülke ekonomisi ve sorumlu devletin etkinliği açısından bir yıkımdır.

    Daha ekonomik olarak neler yapılabilir.

    İstanbul kontrolü yıllar önce kaçırılmış büyük bir şehir. İstanbulu yaşatacağız diye Anadolu’nun iflahı kesiliyor. Zaten Anadolu’dan oraya taşınan taşınana. Taşıyacak tarafı kalmamış. Trafik ne kadar iyileştirilmeğe çalışılsa yine berbat. Dünya kadar yiyecek İstanbula kamyon kamyon başka şehirlerden geliyor. Su sıkıntısı var. Enerji açığı hakeza. İşsizlik var. Bütün bunlara “Kanal”ın faydası var mı? Muhalefet “bu iş partizanlara tamamen rant amaçlı yapılıyor” diyor. Ister istemez yapılma zorunluluğuna bakılırsa çevredeki arazilerin halihazırda pazarlandığını/bu konuda vaadlerin verildiğini iddia ediyorlar (algı veya gerçek, bu var). İyi parti diyor yeşil alan yaparlarsa parti olarak destekleriz. En kötü senaryolar malum TC-CHP cenahından geliyormuş. Yok ekolojik denge mahvolurmuş, yok Marmara aynı Haliç gibi bataklığa dönermiş vs…

    Peki, Istanbul bölgesinde sürdürülebilir ekonomiyi canlandıracak, çevre uyumlu, işsizliğe çare olacak, gıda ihtiyacına katkıda bulunacak neler yapılabilir (internet üzerinden yaptığım araştırma özeti gerekçeleriyle şöyle):

    1) Deniz suyundan tatlısu eldesi; Karadenizdeki tuzluluk oranı yüzeye yaklaştıkça oldukça düşüyor. Ege-Marmara-Akdeniz suları buna kıyasla çok daha tuzlu. İstanbul yeni havalimanı bölgesinde Karadeniz kıyısında yüzey sularını ekonomik tatlı su eldesi için işleyen tesisler kurulabilir. Geçen ayki (Kasım) haber kaynaklarına göre (Sabah-Y. Şafak vs) İstanbulun 100 günlük içecek suyu kalmış. Türkiye kendi teknik birikimiyle veya yabancılarla ortak yatırımla tedbir almak zorunda. Ortadoğuda bu konuda tecrübesi olan ülke çok. Arabistan ve İsrailde yüksek kapasiteli, günde 500-1000 bin metreküplük ters-ozmoz tatlı su (desalination) tesisleri var. Biri Arap diğeri İsrail ortaklığı ile iki büyük tesis kurulsa çok işe yarar. İkili bu tür ortak yatırımlar siyasi/ekonomik ilişkilerin iyileşmesine (barışa) katkıda bulunmuş olur.

    2) Ziraifotovoltaik teknolojisiyle hem enerj ve hem de sebze üretimi; İstanbul’a sebzeler taşradan geliyor. Her gelen sebze türü diğer yerlerden taşınıyor. Bu ekonomik ve çevre uyumlu bir usul değil (Küresel ısınmayı arttırıcı karbondioksit üretimi demek hem de fiyatlara yansıması/boşuna yakıt tüketimi demek). Kanal açmakla planlanan ada bölgede ziraat ve enerji üretimi birlikte yapılabilir. Bu konuda bütün dünyada gelişmeler var (ingilizce birçok kaynak verebilirim). Bu şekilde yerinde ziraat ile İstranbul sürdürülebilir, enerji verimliliği yüksek bir şekilde ekonomik hizmet görmüş olur. Bu bölgedeki köylümüzün yüzü güler ve daha önemlisi bazı makul kısmi ortaklıklara girişerek toprağını parası bol-zengin fırsatçı çakallara tamamen kaptırmamış olur.

    3)Rüzgar Enerji Santralleri; Deniyor ki İstanbul yeni havalimanına uçaklar aşırı rüzgarlı günlerde kolay inemiyor-sıkıntı var. Bölgede seçilmiş uygun yerlere rüzgar enerji santralları kurulabilir bu da rüzgarın hızını frenlemiş olurken enerji eldesine dönüşür (yani bir taşla iki kuş!).

    Bu üç noktalar dikkate alınırsa, aynı bölgeye ülke-yararlı başka ne yapılır diye düşünülürse listeye başka projeler de ilave edilebilir. Benim araştırıp buldukların özetle bunlardan ibaret (şimdilik). Ekonomik olarak biraz toparlandıktan sonra 5-10 yıl içinde Kanal Istanbul projesi tekrardan gündeme getirilebilir ve daha rahat şartlarda düşündükten sonra yine yapılabilir.

    Sn Erdoğan’ın ülkeye kazandırılan eserlerle büyük katkıları olmuştur şüphesiz. Ancak inatla “Herşeyi ben yapacağım, ille de olacak! İsteseniz de istemeseniz de yapılacak..” diye bencilcesine adeta tepinmek ne kadar sağlıklı bir şey? Yavaşlaması kendi sağlığı açısından da iyi bir şey. Yaşı yetmişine merdiven dayamış. Fazla strese ne luzum var? Kendi sağlığını düşünmüyorsa, ülke sağlığını düşünsün biraz. Hem sonra, bırakın, başkalarına da yapacak bir şeyler kalsın (nokta!).

    • SN. HK son günlerde bu sitede gördüğüm en olumlu yazılardan biri. Sizi tebrik ederim. Bize çözüm lazım yapacak okadar çok şeyimiz varki. Ayrıca mevcut başkana destek versem de Kasımpaşalılık hali beni herkesten çok rahatsız ediyor.
      Başta sitenin kurucusu olmak üzere herkesin çözüm önermesi gerekli. Çok basit bir çözüm de ben sunayım.Yeni belediye başkanımız Beylikdüzünden seçildi bilir oraların trafiğini oysa çözüm için birşey üretmez.Halkalıdan gebzeye banliyo hattı yeni açıldı.toplu ulaşım için oldukça faydalı oldu.Bahçeşehirden kalkan bir otobüs 55 dakikada bahçeşehir i terk ediyor ve gişelere ulaşıyor o nedenle birçok insan özel otomobilini kullanıyor.Şimdi yeni başkan Beylikdüzünden Esenyurttan Bahçeşehirden Esenkentten direkt olarak Halkalıya İETT servisi koysa ve durmaksızın yolcuyu toplu ulaşıma yönlendirse buraların trafığini oldukça rahatlatır.Birçok insan otomobili bırakır ve toplu taşımaya yönelir.
      Çözümler çok yeterki İSTEMEZUKÇÜ olmadan birşeyler yapalım.

      • Ahmet bey yukardaki yazı uzun olmasına rağmen okuyup doğrulara doğru diyen yorum yapmışsınız. Bana da teşekkür etmek düşer. Öğrendiğim kadarıyla, İBB inşaatçı ve emlakçı bir geçmişe sahip ve parası/pulu, malı/mülkü bol biri. TC-CHP bunu “gopyacılık” geleneğine uyarak siyasi rakip olarak piyasaya sürdü. O da gayret göstermeğe çalışıyor. Ancak, ideolojik abilerinin, amcalarının ezber vitesiyle seçim sonuçları henüz kesinleşmeden soluğu AnıtKabir’de aldı. Bunda ne var diyenler olabilir ancak ideolojik iman tazelemekten öte sünnete uymak gibi bir sembolizm var işin içinde.

        IETT servisi koysa falan diyorsunuz. İş arayıp ta bulamadığım Şehr-i-İstanbuldan ayrılalı çok oluyor; ihtiyaçlar nedir tam bilemem. Halkın günlük yaşantısını kolaylaştıran herşeyi desteklerim. Ancak, pek güvenim yok doğrusu. Ülkeye yönetimi için müteahhit/emlakçı dan ziyade “endüstri mühendisliği” altyapılı yöneticileri denemek gerek. Biraz da fabrika yapımı/randımanlı yönetimi işlerini iyi bilen, bu konuda iddialı, profesyonel hayatını vakfetmiş insanlar bulunup görevlendirilmeli. Ben şahsen mühendislik alt yapısina sahip biri olarak çalışmakta olan bir SEKAyı katiyyen kapatmaz karlı duruma getirilmesi konusunda inat ederdim ve bunu başarırdım. SEKA değil MEKA olsa da durum değişmez. Üretim demek ithalatın azaltılması demek, aynı zamanda işsizliğin azaltılması demek. Bunun devleti yöneten zevat nasıl göremiyor? İnşaat inşaat yeter yahu! başka bildikleri bir şey yok algısını kırmak lazım. Yol, köprü, bina ihracatı var mı?. Çanakkale köprüsü temelden satılıkmış diye bir şeyler duydum. Bu dedikodu mu, doğru mu?

  20. Hiç bir şey yapmaz yan gelir yatarsan kimse sana dokunmaz. İşte Necdet Sezer örneği ortada. Adamın krizden başka yaptığı bir tane hayırlı ve kalıcı bir icraatı varmı. Ama muhalefetin özellik lede sol muhalefetin her zaman övüp övüp bitiremediği bir cumhurbaşkanı. Erdoğan hatasıyla sevabıyla yerinde durmayan sürekli bir çaba içerisinde olan ve binlerce proje sayesinde gerçekleşmiş bir cumhurbaşkanı. Sonrada devlet işletmelerini arpalık haline getiren zihniyet çalıp çırpmakla suçluyor bu milletin sırtında kambur olan devlet işletmelerini ellinden çıkaranları. Modern dünyada devlet girişimci olmaz. Devletin fabrikası olmaz. Olursa orası siyasilerin arpalıkları olur. Yiğidi öldürün ama asla hakkını yemeyin.

    • Parlamenter sistemde icranın başı Başbakan ve Hükumettir. Cumhurbaşkanı Devlet ile Hükumet arasındaki hakemdir, rejimin sigortasıdır. Dolayısıyla yaptığınız değerlendirme anlamsız olmuş.

    • Kanal İstanbul’ a harcanacak yetmiş beş milyarı diğer illere harcasak , yaklaşık bir milyar eder . Bu da dengeli ve nisbeten daha âdil , faydalı ve gerçekçi olur. Göç tersine döner, İstanbul dahil, her yer ve herkes rahat eder. Memleket hasreti biter, kültür farkı olmaz, trafik rahatlar, vakit israfı olmaz, ekolojik denge de insanlar da bozulmaz. Bence, deprem korkusunu da azaltır. Hatta, bu fikir daha önce hayata geçseydi, Çanakkale gibi köprüler ve üçüncü havalimanına bile gerek kalmazdı.. Vesselam.

  21. Devleti yönetmeye talip Hükümet bakışı; 12 yıl sonraya otomobil, 6 yıl sonraya kanal, yarın libya.
    Gülsem mi ağlasam mı?
    Hükümeti denetlemesi gereken akıllı vatandaş bakışı: Reklamı güzel maliyeti sır otomobil. Araplarda reklamı güzel, rantı sır kanal. Osmanlı toprağı reklamı güzel, sebebi sır libya vekalet savaşı.

  22. Yerli otomobil üretip dışarı satmak ,neye yapalım petrol yok doğal gaz yok deyip oturmaktan iyidir Gül-i zar hem de şu petrolu çok olanlar iri arabaları çok seviyorya ondandır belki iri olması için özellikle düşündüler mi acaba bilmem ki
    Kanal İstanbula gelince dediğiniz şu parası biten ekonomimize para getireceğini unutmasakta mı saklasak acaba , acaba şu kanal için endişeniz doğru olabilirmi acaba belki de… ama yok yok bu kadar ön yargılı taraflı belkide kızgınlıktan sonra tarafsızlık zor be çoook zor onun için ikna olmadım. Aaaah ah o eski Fehmi abim evde mi diyesim geldi acaba o ne düşünüyo diye çoook merak ederdik amaaan boş verin benimkisi bir iç geçirme…^!

  23. Chp nin veya muhalefetin iktidara gelmek için uygulamak istediği bir tek proje var… “Temel atmama töreni” ve “İstemezük”…
    Yapılan her işi engelleme çabalarını takdirle karşılıyor başarılarının artmasını canı gönülden istiyorum…Cumhur ittifakının en büyük reklamı Chp nin varlığıdır…Allah razı olsun bu ve benzeri zihniyetten… çalışın… çalışın..

  24. Asgari ücret şaka gibi bir rakamla açıkladılar. Yaklaşık 8 milyon asgari ücretli zaten perişan bir hayat yaşıyorlardı.2020 yılı en çok da Doğalgaz ve Elektrik şirketlerine yarayacak. Hem ödenemeyen faturalar kesilecek hem tekrar açılması için açma bedeli kazanacaklar. Yılbaşında her zaman ki gibi her şeye yine zam gelecek ve asgari ücretliler boynu bükük kara kara düşünecekler. Allah Asgari Ücretlilerin yardımcısı olsun. EYT’lileri zaten düşünmek bile istemiyorum…

  25. Fehmi bey! Bizde bu filim yılda bir kač kez gösterime sunuyluyor…
    Şimdi ABD bir taraftan 17/25 Aralıktan kalma Halk Bank davası, yolsuzluklar,ve mal varlığı araştırılması.
    Diğer taraftan içerde oylarının erimesi, bunları çıldırtığı için Çılgın Libya, Süriye, istanbula boğaz açma ve yerli araba yapma hayeli sendrumlarıni yaşiyorlar.

    Millet bu tip entirkalara alışık olmasından olsa gerek’ki Halkların Demokırat Partısı bir kaç gün önce İstanbul boğazında gemi kazası olacağını söylemişti…. aslında olacak deği yapılacaklar demiştiler.

    Bu sefer Kullanılmayacak olan çılgın projede, diğerleri gibi çılgın vurgunlar kolay kolay yapamayacaklar.
    Çünkü o şanslarıni kayıp ettiler
    satılacak ve gasp edilecek õzel ve devlet fabrıkaları kalmadı

    Bakalım bu çılgınlıklarınıa günah keçileri bulabilecaklermı.

  26. kanalistanbulun Montrö ile hiçbir ilgisi yok.bir geminin kanal İstanbul’dan geçip Karadeniz’e girmesi için önce Çanakkale boğazından geçmeli.çanakkaleden Montrö koşulları dışında hiçbir gemi geçemez.montrö şartlarına uyan bir gemi çanakkaleden geçer sonra sonra tercihine göre ister kanaldan ister İstanbul boğazından geçer.Zaten dediğiniz gibi olsaydı Rusya tepki vermezmiydi?
    Taraftarlığınız objektifliğinizi bitirmesin.milli otoyu devlet değil özel sektör üretecek.kanal İstanbul yap işlet devret modeliyle yapılacak yani hazineden para çıkmayacak.bu arada kanal projesine karşıyım doğru bir yatırım olmadığını düşünüyorum.

    • anaokulundan bir kurnaz daha gelmiş!
      – özel sektör üretecekmiş!
      – özel sektör ayakkabı üretemiyor, ayakkabı firmaları birer birer batıyor.
      – bütün dünya türkiyenin üreteceği arabayı almak için sıraya mı girdi?
      – türkiyede zaten araba üretiliyor.
      – kafanın içi akıl yerine kompleks ile dolmuş.
      – samanı ithal ediyorsun, temsa kapanmak üzere, yığınla firman kapanmış, koç holdingin bile kredi derecesi sürekli düşüyor kompleksli.
      – durum böyle iken, piyasaya sıfırdan girecek bir firma, arabayı, temsadan, forddan daha ucuza üretecek ya da onlarla aynı maliyette üretecek ve aynı fiyattan satabilecek öyle mi?
      – senin gibi pisa sınavına bile kabul edilmeyenler ve aşağılık kompleksi bir türlü giderilemeyenlerin kafası bu kadar çalışır diyemiyorum çünkü bu kadar açık bir gerçek düşünmeyi bile gerektirmiyor ama nasıl “özel sektör üretecek”, “yerli ve milli” vb laflar ediyorsunuz açıklayamıyorum.
      – mantıkla açıklanabilen bir durum değil.
      – bir bakkalın 10 aldığı malı 5 liraya satmasına inananın adını sen koy kurnaz!

      • “milli araba” dümeni de, tıpkı istanbul havaalanı gibi, şehir hastaneleri gibi, kanal istanbul gibi, ülkeyi, sekanın kapatılması gibi, şeker fabrikalarının kapatılması gibi, ülkeyi soyma mekanizmalarından bir tanesi.
        – kanal istanbul güzergahında en fazla toprak alan 3 firma arap firması.
        – bu ülkeden bu kadar nefret mi ediyorsunuz, yoksa gözünüz hiç doymuyor mu?

    • Fehmi Bey’in yazısı makul bir yazı.Bir takım tereddütlerini gayet yumuşak bir üslupla dile getirmiş.

      Ama ülkeyi yönetenlerin de hesapsız kitapsız iş yapmayacaklarını,atacakları
      adımların emonomik ve siyasal maliyetini
      hesaplayacaklarını kabul etmek gerekir.
      Çünkü yazıda değinilen konuların hepsi
      ciddi konular,sallapati yapılacak işler değil bunlar.El yordamıyla üstesinden gelinecek
      işler de değil.

      Yanlış adımlar ülkemizi zora sokar.Ama
      etliye sütlüye karışmamak,yanıbaşımızda cereyan eden ve ucu bize de dokunan olaylara seyirci kalmak da yol değil.Yerine
      göre riski de göze almak gerekir.

Yoruma kapalı.