Davutoğlu’ndan dinlediklerim: Küresel aydınların vicdan bildirisi.. AK Parti İstanbul için Selçuk Bayraktar’ı düşünüyor olabilir mi?

27
Küresel aydınlar.. Tasarım: Serbestiyet sitesinden..
Reklam

Ahmet Davutoğlu, bir gün siyaset içinde ve çevresinde geçirdiği günlerin anılarını kaleme alacak olursa, yalnız Türkiye’de değil, dünyanın önemli ülkelerindeki karar alma merkezlerinde de yazdıkları satır satır okunacaktır.

‘Stratejik Derinlik’ kitabının çevrildiği dillerden çok daha fazlasına anılarının çevrileceğine eminim.

Dün onunla geçirdiğim dört-beş saat sonrasında vardığım sonuç bu.

Anılarını ilk okuyanlardan olmayı çok isterim.

Türkiye siyasi hayatında son 22 yıla damga vuran isimlerden biri Davutoğlu. AK Parti iktidarında, önce, başbakanlıkta büyükelçi unvanıyla başdanışmanlık yaptı. Sonra dışişleri bakanlığı ve nihayet başbakanlık görevlerinde bulundu. Onun bu görevleri yürüttüğü dönem, Türkiye’nin dünyada en fazla ilgi gördüğü ve en çok uluslararası sorunda taraf veya arabulucu konumunda bulunduğu dönemdi.

O yıllarda, dünya liderleri ve karar alıcılarıyla birebir temaslarda bulunanlardan biri de oydu.

Davutoğlu, son birkaç yıldır da, muhalefet saflarında, AK Parti’ye kök söktüren bir muhalif çizgi izliyor.

Saadet Partisi ile birlikte TBMM’de grup kurmuş Gelecek Partisi’nin genel başkanı olarak, bugün de, Türkiye sınırlarını aşan misyonlar üstleniyor Davutoğlu.

Reklam

İstanbul’da, bir grup meslektaşla birlikte, Gazze’de İsrail’in sürdürdüğü soykırıma karşı, vicdanları harekete geçirecek küresel çapta hassasiyet uyandırma girişimi hakkında söylediklerini dinledik.

Türkiye’deki görevleri sırasında İsrail ve Filistin taraflarıyla bire bir ilişki kurmuş ve doğrudan görüşemeyen bu iki tarafı bir ortak noktada buluşturup barıştırmak için çabalamıştı.

Şimdi de, Gazze’de, vahşete dönüşen savaşı bitirmek için kolları sıvamış Davutoğlu.

Bizzat kaleme alıp imzaya açtığı dilekçeyle, Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’ü işgali altında tutan İsrail’in, bunu sona erdirmesi amacıyla derhal ateşkes ilan edilmesi ve diplomatik müzakerelerin bir an önce başlatılması çağrısında bulunuyor. 

Çağrısı gerçekten de küresel ilgi görmüş durumda.

İlk imzalara bir bakınız:

Amerikalı anayasa hukuku profesörü Richard Falk 

Tunus’un eski cumhurbaşkanı Moncef Marzouki

Reklam

Malezya’nın eski başbakanı Mahathir Mohamed

İran’ın eski dışişleri bakanı Javad Zarif

Güney Afrika eski adalet bakanı Brigette Mabandla

Mısır’ın eski dışişleri bakanı Amr Moussa

Amerika’nın efsane insan hakları savunucusu Angela Davis

Çok ödüllü Hintli yazar Arundhati Roy

Amerikalı filozof Judith Butler

Lübnanlı önemli siyaset adamı Walid Joumblatt

Bu isimlerin yanında, dünyanın dört bir tarafından yüzlerce önemli isim de imzalarıyla dilekçeye destek vermiş bulunuyor. 

Türkiye’den de çok sayıda siyasetçi, bilim insanı, diplomat ve gazeteci dilekçeyi imzalamış. 

İmzalar arasında dolaşırken, katılımcılar arasında, değişik dinlerden kişiler yanında, hiç de azımsanmayacak sayıda Yahudi aydın bulunduğunu da fark ettim.

Böyle dilekçelerde hep rastlandığı üzere, bazı isimler ‘soykırım’ sözcüğünü aşırı bulmuş ve bu yüzden imzalamaktan kaçınmış. Yahudi asıllı bir bilim insanının ise, “Dilekçede ‘soykırım’ kavramı bulunmazsa imzalamam” dediğini aktardı Davutoğlu.

Davutoğlu, imzaya açılan dilekçenin küresel platformda daha da yaygınlaşmasını ve bu yolla artık ‘soykırım’ boyutlarına ulaşmış Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi için uluslararası camiada daha aktif bir tavrın sağlanabileceğini umuyor.

Aslında eski başbakan ile bir araya geldiğimizde, merak edilen konulara ışık tutan tanığı olduğu pek çok olay da gündeme geldi.

Ülkenin karşı karşıya bulunduğu en önemli tehlikenin, hukuktan yoksunluk, anayasasızlaşma olduğu kanaatinde Davutoğlu. Buna eşlik eden bir diğer olumsuz gelişme de, orta sınıfın ortadan kalkması. Bunların yerleşmesi durumunda, Türkiye’nin, hiç de hoşlanılmayacak türden baskıcı rejimli bazı ülkelere benzemesinin kaçınılmaz olacağı kanaatinde.

Gelecek Partisi olarak, kazanabileceklerini düşündükleri bazı illerde adaylar çıkaracakları anlaşılıyor. Şimdiden 26 aday ismi açıklamışlar, 25 adayı da önümüzdeki günlerde açıklayacaklar. Kadın adayların çoğunlukta olması şaşırtıcı olmayacak. Bazı illerde ise ‘olumlu’ bulacakları adayların desteklenmesi yoluna gidebilecekler.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun karşısına AK Parti’nin kimi aday çıkartabileceği de merak edildi. Verdiği cevaptan, iktidar partisinin neden şimdiye kadar İstanbul’da göstereceği adayı açıklamakta zorlandığını daha iyi anladım.

O konuda son sözü söyleyecek olan Tayyip Erdoğan, kendisinin siyasi hayatın dışında kalacağı dönemi aklında tutarak o ismi belirleyecek.

Damadı Selçuk Bayraktar’ı düşünebilir…

Veya esas ismin öncesinde, kazanabileceğinden emin olduğu, söz dinleyebilecek iddiasız bir ismi de aday olarak ortaya sürebilir.

En başta söylediğimi burada da tekrarlayayım: Ahmet Davutoğlu son 22 yılın az bilinen noktalarına ışık tutacağı muhakkak olan, kendisinin bizzat içinde yer aldığı iç ve dış olayları bütün genişliğiyle gözler önüne sunacak ve geleceğin tarihçileri için kıymetli bir hazine teşkil edecek bir anı kitabını hiç gecikmeden kaleme almalı.

ΩΩΩΩ  

Ahmet Davutoğlu’nun ilk imzacısı olduğu, ‘Küresel Aydınların Gazze Soykırımına İlişkin Vicdan Bildirisi’nin tam metni:

İsrail Hükümeti, çok gecikmiş ve kısa süren bir “insani duraklamanın” ardından Gazze’deki Filistinlilere uyguladığı soykırım saldırısına 30 Kasım’da yeniden başladı. İsrail böylece insanlık vicdanını temsil eden kitlelerin dünya çapındaki protestolarını ve dünyanın dört bir yanındaki ahlaki, dini ve siyasi kanaat önderlerinin rehine/tutsak takası duraklamasının kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi yönündeki ısrarlı çağrılarını görmezden geldi.

Bu çağrıların öncelikli amacı Gazze halkının çektiği çilenin daha da kötüleşmesini önlemekti. Ayrıca, İsrail’e sadece insani nedenlerle değil, aynı zamanda hem Filistin hem de İsrail halkı için karşılıklı saygıya dayalı gerçek güvenlik ve kalıcı barış yolunu seçmesi yönünde güçlü mesajlar verildi. Ancak bu mesajlar karşılıksız kaldı. Gazze’de her geçen gün sokaklarda ölü bedenler yığılıyor, tıbbi sistem yaralılara tedavi sunamıyor ve yaygın açlık ve hastalık tehditleri yoğunlaşıyor.

Bu koşullar altında, bu Bildirimiz İsrail’in soykırım saldırısının kınanmasının ötesinde, aynı zamanda bu soykırımın kalıcı olarak önlenmesi için etkili adımlar atılması için çağrıda bulunmaktadır. Dünyanın her bir köşesinden Küresel aydınlar ve kanaat önderleri olarak, her gün daha da kötüleşen şartların aciliyetine istinaden Filistin halkının devam etmekte olan korkunç çilesine karşı çıkmak ve en önemlisi, bunu yapma gücüne ve dolayısıyla sorumluluğuna sahip olanları harekete geçmeye davet etmek üzere bir araya geldik.

İsrail’in kalıcı ateşkesi reddetmeye devam etmesi endişelerimizi artırıyor. İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği son derece orantısız tepkinin neden olduğu haftalardır süren acımasız yıkım, İsrail’in intikamcı öfkesini sergilemeye devam ediyor. Bu öfke, “Hamas’ın İsrail’deki sivillere karşı uyguladığı korkunç şiddet” veya işgal altındaki halka karşı uygulanması mümkün olmayan “meşru müdafaa” iddialarıyla hiçbir şekilde mazur görülemez.

Aslında, “çatışmaya ara verme” bile İsrail hükümeti tarafından esas olarak rehinelerin serbest bırakılmasını güvence altına almak için İsrail vatandaşlarından gelen baskıların bir sonucu olarak kabullenmek zorunda kalınmıştır. Öte yandan, kendini dünyaya insani kaygılara tamamen duyarsız olmadığını göstermek zorunda hisseden Amerika Birleşik Devletler hükümeti, bu baskıya destek vermiştir. Bu jest bile, Başbakan Netanyahu’nun daha ara başlamadan önce aranın hemen ardından savaşa devam edeceği yönündeki meydan okuyan ifadeleriyle baltalanmıştır.

Bu yedi günlük ateşkesi, “insani ara” olarak değil İsrail’in Gazze’deki soykırım operasyonlarında bir duraklama olarak yorumlamak daha doğrudur. Eğer bu geçici ateşkes gerçekten “insani ara” olsaydı, soykırıma son verme ve İsrailliler ile Filistinliler arasında kalıcı ve adil bir barışın koşullarını müzakere etme çabalarını yeniden başlatma umutları yok olmazdı.

İsrail’in Gazze’nin sivil halkına karşı yürüttüğü bu askeri harekatın yeniden başlatılması, BM’in otoritesinin, genel hukuki ve ahlaki ilkelerin ve en basit şekliyle insani vicdanın reddedilmesi anlamına gelmektedir. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere, Küresel Batı’nın önde gelen liberal demokrasilerinin İsrail’in bu eylemini elbirliğiyle onaylaması, duyduğumuz acıyı ve tiksintiyi daha da arttırmaktadır. Hukukun üstünlüğüne bağlılıkları ile gurur duyan bu hükümetler şimdiye kadar barış sağlama çabalarını İsrail’e fahiş eylemlerini daha ihtiyatlı bir şekilde yürütmesi yönünde telkinde bulunan halkla ilişkiler çabalarıyla sınırladılar. Bu tür hamleler, İsrail’in Gazze’deki soykırımcı davranışının keskin kenarlarını yumuşatmaktan başka bir işe yaramıyor. Aynı zamanda, İsrail’in, 1967 Savaşı’nın ardından BM tarafından da tescil edilen Savaşçı İşgal gözönünde bulundurulduğunda kullanılması mümkün olmayan “sahte meşru müdafaa” gerekçesini desteklemeye devam etmek, İsrail’i küstahça işlediği bu suçların yol açabileceği yasal ve siyasal kınamalardan ve müeyyidelerden korumaktadır.

Bu hükümetlerin, Tel Aviv’in inkâr etme zahmetine bile girmediği ağır savaş suçlarına yol açan İsrail’in savaş hedeflerini sürdürme niyetine genel destek vermeye devam ettiği gerçeğinden üzüntü duyuyoruz. Bu suçlar arasında yoğun bombardıman ve saldırıların yeniden başlaması, zorla tahliye gibi zalimce taktiklere başvurulmaya devam edilmesi, hastanelerin tahrip edilmesi, sivillerin barındığı mülteci kampları ve BM binaları ile pek çok yerleşim biriminin bombalanması ve Batı Şeria’da yerleşimcilerin başını çektiği şiddetin desteklenmesi ve etnik temizlik çabalarının tırmandırılması yer almaktadır.

Bu gelişmeler ışığında ulusal hükümetleri, özellikle de Doğu Akdeniz’de donanmaları bulunan ABD ve İngiltere’yi İsrail’e yönelik tüm silah sevkiyatını durdurmaya ve ambargo uygulamaya, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’nu da gecikmeksizin bu yönde karar almaya çağırıyoruz. Ayrıca, bu toprakların asli ve yerli halkı olarak Filistinlilerin, temel kurtuluş mücadeleleri için önerilen herhangi bir çözüme onay verme ya da vermeme yönündeki koşulsuz haklarını da destekliyoruz.

Kötüleşen şartlar, BM sistemini benzeri görülmemiş bir aciliyetle müdahale etmeye zorlayan acil bir insani durum teşkil etmektedir. Bu nedenle, özellikle UNICEF’i yaralı çocuklara ve ebeveynleri öldürülen ya da ağır yaralanan çocuklara yardım etmeye, DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nü yaralı Filistinlilere, özellikle de hamile kadınlara ve çocuklara yardım etmek için elinden geleni yapmaya ve İsrail saldırıları nedeniyle tahrip olan hastanelerin derhal yeniden açılması için mümkün olduğunca etkili bir şekilde ısrar etmeye ve UNRWA’yı savaş nedeniyle yerlerinden edilen Gazze’deki mültecileri barındırmaya ve diğer yardımları sağlamaya devam etmeye çağırıyoruz. Bunun ötesinde UNESCO, dini ve kültürel mekanlara yönelik tehditlere karşı açık tavır almalı, başta Mescid-i Aksa olmak üzere bu mekanların her türlü ihlale karşı korunmalarına en yüksek önceliği vermeli ve İsrail Hükümetine bu mekanların korunmasına ilişkin koşulsuz yasal sorumluluğunu hatırlatmalıdır.

Ayrıca BM İnsan Hakları Konseyi’nin, Hamas saldırısı ve İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’deki askeri operasyonlarından kaynaklanan gerçekleri ve hukuku tespit etmekle görevli yüksek profilli bir uzman soruşturma komisyonu kurmak üzere hemen harekete geçmesini öneriyoruz. Komisyon, raporunda savaş suçu ve soykırım teşkil eden insan hakları normlarının ihlaline ilişkin sorumluluk ve hesap verebilirlikle ilgili tavsiyelerde bulunmalıdır.

Ayrıca, durumun vahametinin hükümetleri, uluslararası kurumları ve sivil toplumu konuşmanın yanı sıra harekete geçme ve Gazze’deki şiddeti derhal sona erdirmek için azami diplomatik ve ekonomik baskı uygulama sorumluluğuyla karşı karşıya bıraktığını düşünüyoruz!

Bu amaçla, bu Bildiriyi imzalayan bizler, İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yönelik suç teşkil eden işgalinin bir an önce sona erdirilmesi amacıyla derhal ateşkes ilan edilmesi ve saygın ve tarafsız bir himaye altında diplomatik müzakerelerin başlatılması çağrısında bulunuyoruz. Bu süreç, BM kararlarına uygun olarak Filistinlilerin devredilemez kendi kaderini tayin etme haklarını garanti altına almalıdır.

ΩΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. bu bildirilere karşı değilim elbette, mitinglere, toplantılara, panellere ve bireysel aktivitelere… hiç bir şey yapmamaktan iyidir kuşkusuz. susmaktan yeğdir.
    ama etkili değil ve insanlar ölmeye ve acı çekmeye devam ediyor.
    çok şeyler yapılabilirdi ama hamas konusunda bile anlaşamıyorlar müslüman dünyanın liderleri… iş ihale, inşaat yada satılacak alınacak asetler olunca anlaşıyorlar sadece. sayın davutoglu stratejik derinlikleri iyi bilir, birbirinden yanlış politikalarla ortadoğu da yapmadığımız hata kalmadı. müslüman alemin bizden beklentisi büyüktü yazık ki kimseye beş kuruşluk faydamız da olmadı.
    kendimize yok, kime olacak???
    isveçin nato üyeliği yerli milli oylarla meclisten geçti.

  2. cemaat ve tarikatlar stk sayılır mı başlıklı yazıda geçen,

    “Sorun, yakın dönemlerde, özellikle FETÖ diye adlandırılana kadar Cemaat olarak bilinen yapının, iktidarı kullanma girişiminin ileri safhalara kadar varmasının sonucu sayılabilir.

    Dini yapıların sivil toplum kuruluşu sınırını aşma girişimiydi o aslında.”

    ifadesini ben anlamadım, yazardan bu ifadesini benim de anlayabileceğim açıklıkta detaylandırmasını talep ediyorum. bu ifade bana en az ” mhp hiç bir sorumluluk üstlenmeden iktidar ortağı olarak iktidar nimetlerinden yararlanıyor” cümlesi kadar saçma bir ifade gibi görünüyor. ne yani mhp ak parti iktidarına rağmen mi yaptıklarını yapıyor. bu iddia saçmalık değil de nedir, mhp erdoğanın rızası olmadan hiç bir şey yapabilir mi?

    17-25 aralık soruşturmaları da dahil 15 temmuz hadisesi de erdoğanın rızası dışında olabilmesi hiç mümkün müdür? yazar mümkün olduğunu iddia ediyorsa en basitinden kendiyle çelişiyor demektir.

    • Baran kardeş neredesin yahu?Yolunu mu kaybettin?Yazıya bak,yoruma bak..TAVSİYEM Fitneden uzak dur..AÇIĞA DÜŞERSİN..

  3. Sn Davutoğlu”nun “Bildiri”si içerik olarak iyi ama bence destan gibi uzunca olmuş. Böyle uzun bir “Bildiri” imzaya açılırken kendini daha kolayca ve iyi okutması için alt başlıklara ayrılmalıydı. Herbirinde insanlık suç ve ihlalleri değişik açılardan daha iyi özetlenebilirdi. Okuması zor…

    Ancak böyle bir Bildiriyi muhalefet te olsa bir siyasetçimizin düşünmesi ve öncülük etmesi ve yurtdışında epeyce bir ilgi görmüş olması iyi birşey.

    Bu konuda uluslararası düzeyde başka ne yapabildik ki bağırıp çağırmaktan başka.. Kaale alınmadığı gibi yapıcı bir etkisi olmadı sanıyorum. “Hamas’a moral verdi daha ne olsun” diyenler olabilir. Ancak, o moralle çoluk çocuk 10.000 kadar müslüman daha canından oldu. Hatta buna da “yahu sana ne, şehit veriyoruz fena mı? O işlerden sen anlamazsın” türü şeyler diyenler çıkabilir. Evet bu konuda üstümüze yok. Çünkü iyinin iyisini yapmaktan ve bunu yaparken can kurtarmaktan aciziz. Neticede, Hamas ateşkes istemek zorunda kaldı. Dış basını takip edenler bu önemli noktayı gözden kaçırdılarsa kupür listesi bulmağa ve buraya aktarmağa çalışırım…

    • Aşağıdaki (29 Aralık 2023, 11:56 daki) yorumuma reaksiyon olabilir şeklinde düşünmüştüm. Neye alametse, olmamış! Yani bir bakıma demem o ki yanlış hesap Bağdat’tan döner misali, Hamas kalıcı ateşkese razı olduğuna göre, madem etkin bir mücadele veremeyecek güçteydi, niye 10/7 olayına kalkıştı? Siyonist yahudi ordusu bu fırsatı ganimet bilip eskiden yaptığı gibi dünyayı takmamağı yeğledi.

      Şikayet/sitem ettiğimiz Dünya “Yalova kaymakamı” durumuna düştüyse, kusura bakılmasın bu da 9/11 olayının dolaylı sonuçlarıyla ilgilidir. Ancak “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinde olası bir olaydı. Tekrar ediyorum. 9/11 olayı yapılmamış olsaydı. Ne Irak yerle bir olacaktı, ne bir Arap baharı ve ne de Suriye yerle bir olacaktı. Ne pkk ve ne “the cemaat” elverişli birer maşa niteliğinde emre amade olacaktı. İsrail bugün fırsat bulup yaptıklarını da alsa yap(a)mayacaktı. Türkiye ise AKP’inin başlangıçta yakaladığı momentumla gelişme yolunda önemli bir mesafe katedecekti. Muhtemelen de AB üyeliğinin anahtarı Sn Erdoğan’a teslim edilecekti….

      “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinde ancak bu ibretlik günlere mahkum olmuş durumdayız… Bu zafiyetin tohumlarını bilerek veya bilmeyek eken de “Rahmetli” “Paşamız”dır.

  4. Vay be ne müthiş bir yazı, milletvekillerini alıncaya kadar Kılıçdaroğlu güzellemesi ve PKK işbirlikçileri ile beraberlik, İyi partinin bütün uyarmalarına karşılık milletvekili elde edebilme rüşvetine karşılık Kılıçdaroğlu’nu seçme!…… insan hayret ediyor, insanlar menfaatlerini elde edinceye kadar köle, elde ettikten sonra arafta, sonra muhalif ve vatanperverlik. Ey vicdan neredesin.

    • Davutoğlu bugün olsa kemal Kılıçdaroğlu nu desteklemezdim
      .😂dedi..işte bu %49 oy alan başbakan toplumdan bu kadar uzak..milleti tanımıyor…
      sayın Rıfat bey yorumunuzu okuyunca Erdoganın davutu niye kapı önüne koyduğunu daha iyi anlıyoruz..😂

      • gitmeden ne büyük sıkıntı olduğunu anlamıyor insan gerçekten. davutoglu neler demiş bir dediği bir dediğini tutmuyor mu ney?

        Bir gencin, “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki olumsuz beyanatta bulunmuştunuz. Bunu açıklayabilir misiniz?” sorusu üzerine Erdoğan, NATO ile ilgili adımda, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’deki terör odaklarını kendi ülkelerinde barındırdığını belirtti.
        Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
        “PKK’ya YPG’ye bu denli ülkelerinde ev sahipliği yapacaklar, yürüyüşse yürüyüş, paçavralarını köprü üstlerine, her yere asacaklar. Bunlar, ülkemdeki terör kaynaklarını teşvik edip, bunlara ciddi manada parasal destekler de verip, bunlara silah desteği veren bu ülkeler. Kendilerine de söyledik.”
        NATO’nun bir güvenlik teşkilatı olduğunu, böyle bir güvenlik teşkilatı içerisinde terör örgütlerini destekleyen ülkelerin olmasını kabullenemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Geçmişte girenler girdi. Bunun için de işte Almanya, Fransa var. Yunanistan ve Fransa zaten girip çıkmışlardı ama sonra maalesef o dönemin Türkiye’deki yönetimi bunların önünü açtı ve bunlar tekrar NATO’ya geri dönebildiler. Geri döndüler de ne oldu?
        Biz bir kez sokulduğumuz delikten bir daha sokulmayı düşünmüyoruz. Yunanistan’da bunu yaşadık. Biliyoruz ki İsveç de Finlandiya da bize aynı numarayı çekecekler. Niye böyle bir gaflete düşelim ki? Kusura bakmasınlar. NATO’da tam ittifak gerekiyor. Bir ülke ‘hayır’ derse NATO ittifakı içerisinde ne yapamazlar, o ülkeyi alamazlar. Bizim de şu anda bu konuyla ilgili kesinlikle, bu iki ülke hakkında, hele hele İsveç, kesinlikle tam bir terör odağıdır, terör yuvası. Bunlar silah noktasında yaptırım da uyguladılar bize. Yunanistan’a geliyoruz. Batıya, 400 milyar avro borcu var, hala Batı bunlara silah desteği veriyor. Amerika’nın üs kurmasına müsaade ediyor. Bir taraftan da bizimle görüşmelerinde ‘sizinle aramızdaki münasebetleri geliştirmek istiyoruz şöyledir, böyledir’ diyorlar. Bunu derken kalkıp Kıbrıs ile ilgili ‘iki devletli çözüme olumlu bakmıyoruz’ diyor. Senin olumlu bakmadığın şeye bizim olumlu bakacağımızı kim söylüyor. Kusura bakma. Biz de eğer 85 milyonluk Türkiye isek geçmişte bu ülke bu delikten bir kez sokuldu ama bu delikten tekrar bir daha sokulmayı kesinlikle istemiyoruz. Onun için de kararlı bir şekilde bu politikamızı sürdüreceğiz. NATO’ya Finlandiya ve İsveç’in girmesine ‘hayır’ diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik. Yolumuza bu şekilde devam edeceğiz”

    • sayın Mustafa Rıfat Öniz o Vicdanı en başta Erdoğanda ara. Vicdanı kılıktan kılığa girdi. Seçimlerden önce neler neler söz verdi hangisini yaptı. Girdiği kılıklardan birisi verilen o kadar söze rağmen siyasi hayatı yolsuzlukla yol yordam aramakla geçti. Davutoğlu AK partide Başbakanken parti töhmet altında kalıyor. Böyle olmaz bu işi çalışma grubu oluşturalım bu işi masaya yatıralım bu ithamlara muhatap olmayalım artık deyip harekete geçmesinden bir süre sonra Erdoğan ve yakın markaj menfaat çevresi Davutoğlunu hedef aldı ve o da AK partiden ayrıldı. Aksini iddia edebilirmisin. Vicdanınla danış. Hakeza son seçimler öncesinde yolsuzluklar bu ülkede sorunsa onuda biz çözeriz diyen aynı vicdan. Bakalım gelen belediye seçimlerden önce bu konuda neler yumurtlanacak. Malum Belediyeler yolsuzlukların bol olduğu siyasi alanlar.

  5. ..”sahte meşru müdafaa” gerekçesini desteklemeye devam etmek, İsrail’i küstahça işlediği bu suçların yol açabileceği yasal ve siyasal kınamalardan ve müeyyidelerden korumaktadır….
    Ne büyük bir plan nasıl bir yılanlık!😡
    Mesela pkk diye bir sürü örgütü dağa sal!
    sonra onları yok etmek bahanesiyle,
    -Önce Kudüs’te herşeyi sıkıyönetim ile sonra Gazzeye bombalarla!..😢😢😢
    -İsrail Meclisinde hamas yanlısı vekiljer ve Natanyahu yu haklı göstermek için sadece parmağını kaldıran yandaş bazlamalar varmıdır acaba?
    -Natan yahuyu Kudüs Fatih i ilan ederlermi!
    (Neden olmasın?)
    Bizde bir masa kurdular şimdi AKP’ye başgan aday adayı 5 kişiyi safdışı etti bir akıl! (Şimdi annadınızmı KK nun hinliğini🤔)
    Kurşun atmadan KAZANMAK!!!
    Babacan ibb başganı🤗..
    Davutoğlu NYcity parton canal ist metropolitan şehrinin 😂😂😂…
    Ya birde İSTANBUL FATİHİ “FATİH ER…’’
    İşte bunlar niye olmaz! Olamaz!??
    Çünkü trlamp odunu, Natan kafası görürür tüm insanları ÇIKMAZLAR SOKAĞINA😡.

  6. Bildiri, ‘akademisyen semptomu’ belirtili; diyeceğini net- özlü diyememek, dolayımcılık, çaresizlik beyanı; kitabı kalınlaştırmak kompleksin ötesinde, esası dağıtmak aynı zamanda.

  7. Gazze bir anda bu noktaya getirilmedi. Suriye ve Mısır bu durumda olmasaydı Gazze bu kadar ağır bir kıskaç altına alınabilir miydi? Davutoğlu’nun Suriye ve Mısır politikası ortadayken hiç boşuna konuşmasın. İnanmıyorum. Masum değilsin Davutoğlu. Bu politikanın bedelini çok ağır ödeyeceksin. Siyaset miyaset yapma. Sehir üniversiten kapatılınca hüngür hüngür ağlarken mazlumların hakkına bu kadar sahip çıkabildin mi?

    • Hayret yaa! şunada bakın burası bir tehdit ye rimi yorum yerimi. Ne varmış suriye mısır politikasında, Herikisiyle arayı bozdukda iyimi oldu vay. Bugünkü durumlar çokmu iyi RTE taifesiyle

  8. Davutoğlu çokdeğerli bir akademisyen ve siyasetçi onun enbuyuk şansızlığı AKP nin başında Sn Erdoğan gibi kurt bir siyasetçinin olması.Onunla normal şartlarda başedebilir ancak yaşadığımız dönem anormal bir dönem.Birlikte hazırladıkları arkadaşları ile insan onurunun kaybolmadığını gösterdiler.Umarım birileri buradan bir ders çıkarır. Ayrıca Sn Erdoğan ın bu konuda ona karşı kayıtsız kalmasını da hazmedemedim doğrusu.AKP nin geçmişini tu KAKA ilan etmesi Ona çok buyuk zarar veriyor belki anlarlar.
    İBB için Selçuk bayraktar a gelince Sn Erdoğanın yapacağı ikinci buyuk Albayrak vakıası olur.
    Sn Bayraktar allami cihan olsa ters teper ve asla aday olmamalı . Memleket babadan oğula geçen bir rejimi andırmamalı. Yok mu başka bir aday .
    Umarım o hataya düşmezler .Bendeniz bile en uygunsuz adaya oy veririm yine de saltanat algısı oluşmasın diye ona oy vermem.

  9. “ADİL DÜZEN” dedi Necmettin Erbakan; hep beraber dedik…
    “ADİL DÜNYA DÜZENİ” de dedi; hep beraber dedik, hala diyoruz…
    “ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” çalışmalarımız yıllardan beri devam ediyor, her hafta “YENİ ANAYASA” seminerleri yapıyoruz Hukuk Doçenti Süleyman Akdemir ile…
    Bunlar ve benzeri çalışmalar olmadan ülkemizde ve dünyada var olan “zalim düzen” sona erebilir mi ve “ADALET” sağlanabilir mi?
    AHMET DAVUTOĞLU ve çalışma arkadaşları ile -başımızda Merhum Süleyman Karagülle Hocamız olmak üzere- “ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI” olarak altı kişilik heyet halinde “ADALET” merkezli birkaç saat süren müzakere ve görüşme yapmıştık…
    … … …
    Bu kadar!

    • Hangi Anayasayı yaparsanız yapın Uygulayıcı art niyetli ise hiçbir işe yaramaz.Bakın geçmişte 367 vakıasını yaşamadık mı şimdi de can Atalay vakıasının yaşıyoruz. yazılıp çizilenler boş .
      Aslolan adaletli ve vicdani kararlar verebilmek buda tamamen insan faktörüne bağlıdır.

      • Bravo Engin bey ben de aynı şeyleri biraz daha ayrıntılı yazdım sildiler, inşallah senin yazını da silmezler.

  10. ilk defa size katılmadım. iktidara kök sokturmuyor. sinek ciziltisi kadar etkisi yok. Seçimi kaybedip hendeklerin kazandığı dönemlerde neler yaşandığını yazsa söylese kök sokebilir. ama o hala ak parti kendisini çağıracak diye bekliyor. belki de çağırırlar….

  11. Tabii ki bildirinin metnine
    göz bile atmadım, hiç bir kıymeti harbiyesinin olacağını da sanmıyorum.
    Davutoglu’na gelince ; değerli bir devlet adamı olabilir , onun değerlendirmesini uzmanlar yapabilir.
    Bana göre Davutoğlu , RTE. tarafından başbakanlıktan alındığı zaman hiç direnmeden çekip gitmekle her şeyini kaybetti ; orda sonuna kadar direnecekti , işte o zaman kahraman olurdu !

    • Hayret yaa! davutoğlu direnseydi diyosun. O adam akademisyen değerli bir devlet adamı. Diğerleri öylemi. Çirkef birer partici. Bu devrin kahramanları onlar. Bende isterdim hepsinin kurulan kadro da kalmasını. Dağıtılan kadro gibi ekonomide dağıldı. Çirkef particilik memlekete yaramadı vessellam

  12. Davutoğlu gibi muhalefetin kazanamamasının şifreleri aşağıda..okurken çok eğlendim..güldüm.😂..ama hayrette ettim.ne kadar her seferinde seçim kaybeden CHP nin yenilgi savunmalarına benziyor.😂

    Ne kadar çok fakirlik o kadar çok oy gerçeğimiz var artık.
    tencere kazanıyor yine ama realite yoksullaşmak istemeyenlerin tenceresi değil, yoksullaşan ve yardımları korumak isteyenlerin tenceresine dönüşmüş durumda.

    Düşünebiliyor musunuz…. insanlar kendini daha da fakirleştirecek insanları iktidarı seçiyor..ısrarla.. devamlı… üstelik enflasyon TÜİK e göre %60-70 ama banagöre %200 😂…buna ramen halk ısrarla hayır beni daha fakirleştir diye ısrarla büyükbir çoğunluk bunu istiyor..kendini fakirlestiren kuru ekmeğe muhataç eden aç😂 tencereyi boş bırakan iktidara tekrar oy veriyor
    ne kadar çok fakirlik o kadar çok oy gerçeğimiz var artık.😂
    yada
    tencere kazanıyor yine ama realite yoksullaşmak istemeyenlerin tenceresi değil, yoksullaşan ve yardımları korumak isteyenlerin tenceresine dönüşmüş durumda….😂yani yoksullaşan halk devletin verdiği yardımlarda eldengider diye kendisini yoksullaştıran aç bırakan iktidara yardımlar devam etsin diye tekrar oy veriyor..üstelik muhalefet bedava evler veriyor😂😂😂zamı zumu tavan yapıyor..asgari ücretliye şunabuna ne vaadler yapıyor..ama halk bu muhalefete yine oy vermiyor…taaki aç karnını doyurmak için verilen yardımları kaybetmesin kaçırmasın.
    ben neşelenmeyim de ne yapayım..gülmeyeyimde 😂😂😂😂😂😂 ..insan ister istemez gülüyor..neşeleniyor…

    • Bozuk saat bile günde ..
      Allah bazan doğruları söyletirmiş🤗.
      Sana da bugün katılıyorum ilk defa.
      Geçmiş 50-100 yıllık devlet aklı! nı bertaraf edip yeni fikirler ile ortaya çıkan Menderesler Özallar hatta belkide deniz gezmişler!!.. bile, (CeHaPe zihniyetini de bu minvalde uzatmaları oynadığını söylemek yannış olmaz diye düşünüyorum 🤔🤔)
      her neyse…
      Sen bana yardım ver ben sana OY!😯
      Ben senin çocuğunu askere alayım,
      Öbürlerini işe girdireyim!!..
      Bunları üç yaşarız beş kaybederiz geçer.
      Yarınlar???
      İşte seninde isteyipte söyleyemediğin:
      Köprüler yollar hastaneler limanlar yaptık ta!.. (ah birde garanti sözleşmesi yapmasaydın!😡 güzel olacaktı daa!..)
      ..AĞLANACAK HALİMİZE.

      • Allah bazan doğruları söyletirmiş🤗.
        Teşekkür ederim…Yolun Doğru olunca Allah’ ta söyletiiiir…kuluda….

      • “…hatta belkide deniz gezmişler!!..”
        filan derken, kendisi
        “Köprüler yollar hastaneler limanlar yaptırmış ta!..
        bizim haberimiz mi yok?

Yoruma kapalı.