“Dünyada olanlar tesadüf eseri” diyenlerdenseniz bu yazıyı okumayın; kuşkucuysanız zihninizi açabilir…

43
Reklam

Biraz önce Google’a girip “Dünyada iki çeşit insan vardır” yazdım, karşıma şu değiniler çıktı:

Dünyada iki çeşit insan vardır: Vicdanı olan ve olmayan…

Dünyada iki türlü insan vardır: Çarpan ve çarpılan…

Dünyada iki tür insan vardır: Turistler ve gezginler…

Dünyada iki çeşit insan vardır: Pizzanın kenarını yiyenler ve kenarını bırakanlar…

Fazla devam etmedim, burada durdum.

Bana göre dünyada iki çeşit insan var: Olayların kendiliğinden meydana geldiğini düşünenler ve tesadüflere inanmayanlar…

İkinci çeşittenim ben.

Reklam

Aslında bu konuda azınlıkta kaldığımı biliyorum; insanların çok büyük çoğunluğu her şeyin tesadüfen meydana geldiğini üzerinde düşünme zahmetine bile katlanmadan kabul ediyorlar. 

Zaten o sebeple pek çoğumuz geceleri deliksiz uyuyabiliyor. Çünkü fazla düşünmeden kabul ettikleri onlar için rahatlama unsuru. Tersini düşünmeye başladıklarında uykularının kaçmaması imkansız.

Konuyu hayli zamandır zihnimde taşıyorum; ama dünyada var olan dengelerin bütünüyle alt üst olduğunu hepimizin gözleri önünde ortaya koyan son gelişmeler bana bu konuyu artık sizlerle de paylaşmam gerektiğini düşündürdü.

Trump’ı çözersek ‘yeni düzeni’ de çözebiliriz

ABD ile Rusya iki ayrı kutup değil mi, dünyada var olduğunu bildiğimiz düzende? Pek çok Amerikalı siyasetçi, Rusya’nın komünistliği kalmadı ama yine de, son Suriye gelişmesi üzerine, Donald Trump’ı ‘komünist Rusya’ya teslim olmakla suçluyor. 

Meydana gelene “Teslim olmak” teşhisi konulamasa bile, Trump’ın “Suriye’den askerlerimizi çekeceğim” demesinden sonra resmen olan, ABD’nin Suriye’de bıraktığı boşluğu Rusya’nın doldurduğu gerçeğidir.

Görünen şu: Birbiriyle rekabet halinde olması gereken iki güçlü ülkeden biri diğerinin lehine önemi tartışılmaz bir bölgeden çekiliyor. [Ve hayrettir İsrail’den hiç ses çıkmıyor…]

[Trump’a haritalar üzerinde Suriye’de petrol çıkan yerleri göstermiş bazı siyasi dostları ve onu hiç değilse oralarda Amerika’nın askeri varlığını korumasına ikna etmişler. Etmişler mi? Dün Trump, “Petrol çıkan yerlerle ilgiliyiz; Kürt dostlarımız şimdi oraya gitseler iyi olur” anlamına gelen bir Twit attı.]

Reklam

Haftalardır her yaptığını izlediğim için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Trump ne yapıyorsa bilerek yapıyor.

Dün New York Times ve Washington Post gazetelerine abone olmuş kamu kuruluşlarının aboneliklerini iptal etmeleri talimatını verdi.

Bunu da bilerek yapıyor Trump

Yakında medya patronlarından sevmediği gazetecileri göndermelerini de isteyebilir.

Neyse, konudan sapmayayım…

Kendisinden önceki başkanlar İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşmuş ve günümüze kadar hafif revizyonlarla varlığını sürdürmüş ‘yeni dünya düzeni’ne sadık siyasetçilerdi; en radikal olması beklenen Barack Obama bile dünyanın dört bir tarafında sürdürülen savaşlara Amerikan askerlerini göndermeye devam etti.

Trump öyle değil. Onun kafasında daha farklı bir dünya düzeni var ve o düzen kesinlikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmuş olan değil.

Tekrar gibi olacak, ama gerekli: NATO ve Birleşmiş Milletler’in onun gözünde değeri yok. Bağımsızlığıyla ünlü Amerikan Merkez Bankası (MB) ile dünya ekonomisine hiza verilirdi; MB’nin aldığı kararlara karşı çıkıyor ve her an müdahale edebileceği görüntüsünü de veriyor.

Bunlar tesadüfen olabilir mi?

Trump neden ‘tehlikeli’?

Niyetini anladıkları için Beyaz Saray’daki süresini kısaltmaya çalışanların kullandıkları terminolojiye bakılırsa, o çevreler Trump’ı ‘tehlikeli’ görüyorlar…

Gerçekten de var olan düzen açısından ‘tehlikeli’ biri o…

Etrafındakileri dinlemediği bilindiği, etrafında sözü dinlenecek kişiler bulunmadığı da görüldüğü için, pek çok kişi ve çevre, Trump’ın tavrını neyin veya kimin belirlediğini merak ediyor.

Herkes dünyada meydana gelen gelişmelerin tesadüf sonucu olduğuna inanmıyor çünkü.

Acaba akıl hocası kim Ya da kimler Trump’ın?

Trump gibi konular hakkında enine boyuna bilgi sahibi olmayan, kendisine hap gibi sunulan görüşleri benimseyince arkasından gidebilecek birinin, tezlerini benimseyip uygulamaya koyabileceği kişinin ondan çok farklı, eskilerin deyimiyle ‘mütebahhir’ (büyük alim, okyanus derinliğinde bilgi sahibi) biri veya öylelerini bünyesinde barındıran bir grup olması gerek.

Kim/ler acaba?

Dünyayı yeniden iki kutuplu hale getirip uzun yıllar dünyayı etkisi altında tutmuş bir rekabeti günümüzde devam ettirmek yerine, ABD ile Rusya’yı birbirine rakip güçler olmaktan çıkarıp daha geniş bir platforma dayalı yeni bir dünya düzeni oluşturmayı savunan biri/leri olmalı. 

Türkiye’nin de bu yeni oluşacak düzende ABD ile Rusya arasında -ya da onlarla birlikte- bir yeri olacağını öngörüyorsa o birileri hiç şaşırmam. [Tabii bunun olabilmesi için Rusya’nın biraz demokratikleşmesi, ABD’nin de şimdilerde yaşanan örneklerde olduğu gibi demokrasiden biraz uzaklaşması gerekebilir.]

Eskiden olsa burada “Acaba Bilderberg mi?” sorusunu sorardım; ancak onları biliyorum, Bilderberg eskinin ‘yeni dünya düzeni’ ölçütlerini koyanlar ve korumaktan yana olanların birliği; herhalde onlar değildir diye düşünüyorum.

Sizler tesadüflere inananlardan olabilirsiniz, ancak yine de kuşkuculuğu elden bırakmamanızı tavsiye edeceğim.

Araştırmaya devam etmem gerekiyor.

Bu arada: Farklı görüş ve politika sahipleri arasındaki kavga da durmayacaktır.

ΩΩΩΩ

Reklam

43 YORUMLAR

  1. Cia eski başkanın açık saçık traitor yani vatan dedigi bir isim Trump. Arkasinda elbet birileri var, küçük study case calismasini abd de uyguluyorlar şimdi. yeni ve global bir çatışmada pozisyon alıyor ülkeler.brexit bununla ilgilidir. Güneye duvar örülmesi geleceğin konusu.vs vs

  2. İşler çok yolunda gidiyorsa, karşımızda 2 kat problem var demektir.
    Bugüne kadar yaşadığımız tüm süreçlerde başarılı bir politika izlediğimizi, oyun kurucuları oyunlarını bozduğumuza inandığımız an, bizde şok etkisi bırakabilecek yeni bir oyunla karşı karşıya kalabileceğimiz ihtimalini de göz ardı etmememiz gerekir.
    Bu oyun, ne olabilir ?
    Güvenli bölge talebimizi kabul ederler ve, bizde; tüm isteklerimizi yerine getirtmiş olmanın rehavetine kapıldığımız an, Kıbrıs sorununu kaşımaya, Kıbrıs üzerinden bize savaş açmayı planlamış olabilirler. Bunun delili de, Kıbrıs Cumhurbaşkanı nın; barış Pınar’ı harekâtı hakkında yaptığı açıklamadır. Bu açıklamayı yapmakla, ABD ye; siz orada tavizler verin, ben burada size yardımcı olurum mesajı çıkarmak mümkündür.
    Kanaatım o ki !!! Kıbrıs üzerinden bize savaş açacaklar, asker olarak da pyd, pkk, işid militanlarını kullanarak, ellerini sıcak sudan, soğuk suya sokmadan Kıbrıs’ı almayı deneyecekler.
    Eğer planları bu ise, bu planı nasıl bozabiliriz.
    Onuda devlet büyüklerimizin yüksek ferasetlerine bırakalım.
    2023 öncesi;Son bilek güreşimizi millet olarak kazanacağız. Allah bizimle haaala beraberdir. Biz ona sırtımızı dönmedikçe, onun rızası istikametinde, malımızla, canımızla, onun yanında durdukça, bize; sayıları ve güçleri ne olursa olsun,şeytan dostlarının bu aziz millete güçleri yetmez.
    3. Bin yıl uygarlığı; müslümanların önderliğinde; Ortaklık düzeni ile başlayıp, Adil düzen ile dünyada huzur sağlanacak, böylece Büyük birlik tesis edilmiş olacaktır. Selam ve dua ile.

  3. Sn Koru, geç de olsa nihayet Trump’ı doğru çözümleyebildi.Okumamış olabilir, serdettiği görüşler daha önce çok dillendirildi, evet aklın yolu bir diyelim.

    Trump’ı destekleyen milliyetçi/ulusalcı odaklar Çin’i çevrelemek ve yükselişini durdurmak için Rusya ve Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyuyor.Mevcut konjonktür ABD’nin dünya hegemonyasına karşı Çin ve Rusya işbirliğine elverişli olsa da, uzun erimde Rusya
    için birincil tehdit Çin’den gelecek.Coğrafyanın gerçeği bu.İngiltere ve AB Çin’le dayanışmayı ABD ile dayanışmaya tercih etmiş görünüyor.Halbuki küresel sermayenin desteklediği Obama ve Hilary Clinton AB’yi yanına alarak Çin’i durdurma yolunu izleyecekti.

    Türkiye’nin çıkarları; bu denklemde taraf olmadan, çatışan tüm taraflarla, ulusal çıkarlarını önceleyen dengeli siyasi ve ekonomik ilişkiler sürdürebilmesine bağlı.Avrasya’daki stratejik konumu ve oluşmakta olan çok kutuplu dünya düzeni sayesinde Türkiye bunu gerçekleştirebilir.Bu basireti gösterebilecek devlet tecrübesi ve yetenekli insan kaynağı da var.

  4. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Dünya’daki temel çelişki kapitalizm-sosyalizm olmaktan çıktı. Bunun yerine gelişmiş Batı’nın kendi içinde oluşan bir temel çelişki oturdu: Küreselciler-Milli devletçiler. Bu çelişkide taraflar birbirleri ile düşman kamplarda değiller, birçok konuda ortak da hareket edebiliyorlar fakat yine de aralarında temel bir çelişki var. Trump, milli devletçi kanadı temsil ediyor. Bu kanadın bazı kişilik sorunları olan Trump gibi bir Başkan çıkartabilmesi ayrı bir sorundur ve bu husus sözü edilen temel çelişkiyi doğru değerlendirmemize engel olmamalıdır.

    Sovyetler Birliği ve sosyalist rejim varken Batı için düşman belliydi ve buna uygun politikaları ve liderleri vardı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ‘düşmansız’ kaldılar. Fakat gerek kendi toplumlarını gerekse dünyayı yönetebilmek için enaz bir ‘düşman’ olması gerekir. Bu düşman eski alışkanlıkla Rusya’dır, yeni gelişmelerle (11 Eylül olayı, El Kaide, Taliban, İşid v.s.) İslami terörizmdir.

    Batı’nın bu politikalarını şiddetli bir şekilde eleştirenler maalesef aynaya bakmıyor. Bu düşmanlık politikası Doğu ülkelerinde daha geleneksel ve daha kuvvetlidir, üstelik içe dönük olarak da uygulanır. Örneğin Türkiye’de milletin yarısı illet-zillet ilan edilmiştir. Daha düne kadar birisi kendisinden Fethullah Gülen diye bahsederken kel alaka bir şekilde “Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi” diyecekseniz diye ikaz edenler şimdi ondan FETÖ diye bahsetmektedir. Suriye’de Esad ile dost iken birden düşman olunmuştur …

    Gelişmiş hiçbir ülkede bir siyasi lider, ben seçimle başa geldim diye o ülkenin kaderiyle oynamaya müesses nizamını değiştirmeye kalkışmaz. Köklü değişiklikler ancak uzlaşma ile yapılır ve acele edilmez.

    Türk Milleti tarihi bir karar arifesindedir. Ya 2023 yılına gelmeden kurucu babanın (M.K.Atatürk) kurduğu müesses nizama dönmüş olacak yada başına bela alacak ve ileride yeni Nihal Atsız’ların yazacağı falan ülkenin boyunduruğundan kurtulma romanları okunacak devirler yaşanacak. Yağmur eken fırtına biçer, Araplaşma eken kargaşaya batar.

    Ey Türk, titremeden kendine dön. Aklını kullan.

  5. Vallahi Hocam, ben sizin bu derin derin analizlerinize katılamıyorum ; özür dilerim .

    • Özür dileyeceğinize analizin neresine katılmadığınızı bir-iki cümleyle yazabilirdiniz.

      • bosuna kendini yorma; alibey ne soylese de sonunda mutlaka ozur diliicektir zaten…

    • Alibey hakkaten mevzu biraz agir o yuzden sizi asmasina da sasirmadim ama ben bile bu turden derinlikli/ikircikli konulara gelince donup kaliyorum zaten; kendinize de haksizlik etmeyin yani…

  6. Jeff Sharlet’in hazırladığı belgesel-dizi The Family (2019) konu hakkında bir fikir verebilir.

  7. bu konu hakkında daha önceden bir yorum yazdığım için ben başka bir konudan bahsetmek istiyorum.
    – Bilindiği gibi, trump ve rusya, ypg’nin liderlerinden mazlum kobane ile sıcak ilişkiler kuruyorlar. Trump, telefon açıp kobane’yi amerikaya bile davet etti. övgü dolu sözler söylüyor.
    – Trumpın ve amerikanın ypgye ilişkin övgü dolu sözleri ve telefonları ya da herhangi bir ilgisini artıgerçek gazetesi haberleştirmekten gayet memnun. amerika ya da trumpın en ufak bir övgüsü ya da demeci hemen haberleştiriliyor.
    – YPG’de amerika tarafından aranmaktan, trumpın övgü dolu sözlerinden epey memnun.
    – Tahmin ediyorum pkk da memnundur.
    – Yav beyler (ve bayanlar), siz hani solcuydunuz?
    – Yav beyler (ve bayanlar), hani amerika emperyalistti?
    – demekki, hepsi, aynı islamcıların durumu gibi, ciğere ulaşanakadarmış.
    – Trump arayınca, bizim solcularımızın etekleri zil çaldı. emperyalist amerika ile işbirliği yapmaktan gayet memnunlar. Kendilerini daha bir adam hissediyorlar herhalde.
    – Keşke şu amerika, daha önceden solcuları arasaydı da, boş yere “kahrolsun amerika!” diyerek nefeslerini heba etmeselerdi.
    – Artı gerçek gazetesinde, bir tane allahın kulu da, “yav arkadaşlar bu trump kendi ve amerikanın çıkarı için babasının oğlunu bile satar. bak, türkiyenin operasyon yapması için türkiye ile anlaştı bizi arkadan bıçakladı. 160 bin kürt, bu operasyonlarda yerlerinden oldu. Siz, hangi akıl, hangi ilke ile bu trump aradığında zevkten dörtköşe oluyorsunuz?” diye sormadı. Belki sorsaydı, celal başlangıç ona da kayyım atardı. o nedenle korkudan sormamış da olabilirler.
    – 160 bin kürt, trumpın kararı ile yerinden yurdundan oldu. ama olsun. değer valla. 160 bin kürdün lafı mı olur. mazlum kobaniyi adam yerine koyup telefon açtı ya…
    – Kürtler de şimdi, aynı sarayın kendi malı olduğunu zanneden bizim saftirikler gibi, amerikanın (trumpın), kendilerini adam yerine koyduğunu zannedecek. Amerikanın kobaneyi değil de kendilerini beyaz saraya davet ettiğini düşünecekler.
    – Yani Obama arasa, tamam diyeceğim. En fazla, “bunlar saftirik” diye düşünürüm. obamanın demokrat söylemlerine kandılar diyeceğim. fakat arayan kişi, Trump.
    – Kürtler ve artıgerçeğin “iyi, demokrat ve solcuları” için tekrar ediyorum. Trump, türkiyenin operasyon yapması için anlaşıp, 160 bin kürdün yerinden yurdundan olmasının kararını veren kişidir.
    – Hani şu birkaç gün önce “bizi sırtımızdan bıçakladı” dediğiniz kişi. Şimdi gene aynı yatağa girmekten gayet memnunsunuz.
    – Bir de normandiya savaşında abdye yardım bile etmemişiniz.

    – Bu vesile ile, suriye denklemindeki garipliği de tekrar vurgulamak istiyorum.
    – Rusya ile amerika birbirine düşman. türkiye ile ypg birbirine düşman. türkiye ile esat birbirine düşman. ypg ile esat birbirine düşman. kürtler ile iran birbirine düşman. türkiye ile iran birbirine düşman. aldıkları kararlar ile ypgnin 30 km geriye çekilmesi anlaşması yapan amerika ile rusya ypg ile “dost!”. Amerika ile esat birbirine düşman.
    – ve bütün bu düşmanlar, bir şekilde birbirleri ile geçinip gidiyorlar ve türkiyenin suriye operasyonundan hepsi de memnun. hepsi de zafer kazanmış. Tabi ki türkiye de zafer kazanmış.
    – Bu dünya normal bir dünya olmasa gerek. herhalde kuantum dünyası diye adlandırılabilir.
    – Ben seni öldürüyorum, sen beni öldürüyorsun fakat yine de hepimiz galibiz. hep beraber galibiz. hep beraber olanlar nedeniyle zafer kazandık.
    – Bu ancak kuantum dünyasında mümkün olabilir.

    • Hamza,bey! “Trump Amerkanın çikarlarini değil” “sadece ve sadece kendi çikarlarini düşünuyor”
      Şu an haberlerde duydum ABD Trump ile Erdoğanın ilişkilerini soruşturacakmiş.
      Ne tesadüf değilmi.
      Hani Brunson ve diğer abdli gazetecilerin bildikleri bizimkilerin örtbas etmeye çaliştiklari cakma kavgalar gibi.
      Sağlicakla kalın.

      • nurdan hanım merhaba! trumpın önceliğinin kendi çıkarı olduğunu ben de kabul ediyorum. Fakat benim anlatmak istediğim trump değil, solun ilkesizliği. biraz daha net söyleyim; ahlaksızlığı.
        – kişilerin kendilerini iyi olarak görmesi veya iyi şeyler yapmaya çalışması kişinin sadece niyetini ifade eder, ahlakını değil. ahlakını, yaptıkları, söyledikleri, tavırları vs niteler.
        – zaten bu nedenle, değer yargılarımızın yerelliğinden bahsediyorum. değer yargılarımız da, kendimiz gibi, köylü.

        • Hamza beye sorsak simdi et ithalatina, arpa bugday ithalatina karsidir ama bakiyorum yerel kulturden ve yerel tohumculuktan da bi o kadar yakiniyor; hani koylu milletin efendisiydi..! Haksiz miyim saying fkt..?

  8. ABD’nin Irak ve Afganistan savaşının maliyetinin trilyon dolarları bulduğu, bunun bir kısmının da dolaylı olarak Çin’in hazine tahvilleri aracılığı ile karşılandığı ifade ediliyor. Savaşta kazanmak her zaman aslında kazanmak olmayabilir. Buna II. Dünya Savaşı’ndaki Nazi Almanya’sını örnek verebiliriz.

    Ortada bir olay varsa, olayın sonuçlarını bir kenara not ederek ilk sorulması gereken soru şudur. Bu olaydan kim kazançlı çıktı. O zaman bu olayın arkasında da o olaydan kazançlı çıkanların olması kuvvetle ihtimal dahilindedir.

    Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde bağımsız bir siyaset izlemesi, NATO benzeri bir askeri pakt oluşturması istenilmez.

    Zamanında aynı kuluçkadan çıkmış iki yumurta gibi görünen yumurtalardan biri kırıldı. Olan gariban Anadolu insanına oldu. Anadolu insanı düşmesini de kalkmasını da bilir.

    Yazılan çizilenlere göre 2008 yılından itibaren Rusya Merkez Bankası’nın 500 milyar dolarla, Çin ve Japonya’dan sonra en fazla dolar rezervi olan ülke olduğunu görüyoruz. Mackinder’ın Avrasya’nın kalbi dediği Rusya’nın tekrar bölgesel bir güç olarak ortaya çıkışı Amerikan egemenliğini tehdit ediyor. Washington’un karşı Irak ve Afganistan’ı işgal ederek başlattığı ‘Sözde Tedhiş Savaşı’ Avrasya ülkelerinin işbirliğine neden oldu.

    Trump’ın en büyük hatası, Kudüs’ü Musevilerin başkenti olduğunu iddia edip, balyozla elçisini kutsal topraklara göndermesiydi. Diğer taraftan aldığı kararları kendi ülke çıkarları açısından mantıklı buluyorum.

    Suriye konusunda da sanırım ülkemize bir çubuk havuç oyunu oynanıyor.

    • Ufak bir düzeltme : Trump’ın aldığı bazı kararları, örneğin askerlerini bölgeden çekerse kendi ülke çıkarları için mantıklı buluyorum.

      Washington yurttan sesler korosunun seçtiği melodinin soykırım olduğuna bakılırsa ileriki zamanlar için Sudan ve Tibet’te uyguladığı oyunu ya da benzerini sahneye koymak isteyebilir.

      Sudan’ın Darfur bölgesinde Çad sınırında 2005’te kapasitesinin günlük 500.000 varil olduğu tahmin edilen petrol bulunmuştu. Burada Washington STK’ların kullanarak Hartum’u soykırımla itham etmişti. 2008’de Sudan üç koldan Uganda, Çad ve Etiyopya ile savaşa girdi.

      Tibet’de ise renkli devrimlerde kullanılan NED destekli STK’ların kullanıldığını görüyoruz. Hatta arıların oğul vermesine benzer bir askeri taktiği bu sözde barışçıl gösterilerde kullanmışlar. Bunu yazar insan haklarını silahlandırmak olarak ifade ediyor.

      Arada da, bir süredir sürüncemede bırakılan anayasa değişikliği konusunu gündeme getirmek isteyebilirler.

      Merak edenler F. William Engdahl’ın “Full Spectrum Dominance” isimli kitabını okuyabilirler.
      [99 – Sudan 114 – Tibet]

      En kötü olasılığı düşündük ama diğer taraftan Amerikan çıkarlarıyla da gayet uyumlu çalışan bir hükümet görüyoruz.

      Topraklarımız yabancılara satılıyor. İlk okul kitaplarında İngilizce’den çeviri yazılar. Eğitim dili sulandırılmış İngilizce. Madenlerimiz, sularımız yabancı şirketlerin eline geçmiş.

      Tarım sektöründe çalışan teknik elemanlar büro elemanı olarak istihdam edilirken FAO Türkiye’nin bile faaliyete geçtiğini görüyoruz. GDO’lu ya da kalıtı değiştirilmiş tohumlar denetimsiz yurda sokuluyor, ekiliyor. Küresel sermayenin çıkarlarını gözeten politikalar desteklenirken çiftçi adeta eziliyor.

      Bir tane yazar, Müslümanlığı Orta Doğu coğrafyasına hapsetmek gibi bir ifade kullanmıştı. Bakıyoruz ki muhafazar olduğunu iddia eden bir hükümet zamanında çocuklarımız okul mescidlerinin kapısından çevriliyor. Çocukların kıyafetleri ibadet etmeye uygun değil. Şadırvan gibi abdest alınabilecek yerler yok.

      Acaba diyorum ABD’nin DİK’i ile bizdeki bunun karşılığı olan düşünce kuruluşu el mi sıkıştı. Şöyle düşünmüş olabilirler mi? Biz 70 sene uğraştık halkı bu hale getirdik. Şimdi bir de mültecilerle uğraşmayalım.

      Trump, ülkemizde bir tane Amerikayı Kalkındırma Partisi kursa bu kadar memnun olmazdı sanırım. Acaba iç siyasette bir sonraki seçimleri de hediye etmek istemiş olabilir mi?

  9. Mühendislik bir çok parametrenin uyumlu bir şekilde bir araya getirilerek düzgün çalışan bir sistem meydana getirilmesi disiplinidir. Karmaşık mühendislik projeleri öngörülen, öngörülemeyen bir çok problemle baş etmeyi gerektirir. Yüksek maliyetler, uzman insan gücü ihtiyacı ve daha bir çok nedenden ötürü başarısızlığa uğramış nice proje de vardır. Sosyal mühendislik ise sayısız bilinmeyeni modellemeyi, revize etmeyi, işletmeye çalışmayı vsyi gerektirir ve dünyanın en güçlüleri için bile olağanüstü zordur. Tereyağından kıl çeker gibi manipülasyonlar yapmak ancak komplo teorileriyle kurgu eserlerde olur. Bu demek değildir ki birileri sosyal mühendislikler yapmaya çalışmıyor. Uygarlık tarihi aynı zamanda bir toplumsal mühendislik tarihidir desek yanılmış olmayız. Geçmişe dönüp bakınca hangileri başarılı olmuş hangileri fiyaskoyla sonuçlanmış tarih yazıyor. Trump’ın 2017’deki presidential inauguration konuşmasını dinlerken, Trump bu dediklerini yaparsa o meşhur dünyayı bilmem kaç şirketle, aile yönetiyor argümanının doğruluğu test edilecek diye düşünmüştüm. Batı dünyasının ikinci savaş sonrası oluşturduğu ve 80 sonrası doruk yapmış paradigmalarının tam tersi bir antiglobalist konuşmaydı. Eğer dediklerini yapmaya kalkarsa yıllardır konuşulan bu güç odakları gerçekten de dünyayı yönetiyorlarsa Trump’ı da alaşağı edebileceklerdi, ki çabaları da olmadı değil. Fakat dünya eski dünya değil, 9/11 sonrası A.B.D.’de çıkarılan patriot act ile birlikte yürütme, establishment karşısında güçlü enstrümanlar edinmişti ve check and balancedaki balance yönü yürütme lehine esneme yaptı. Snowden verdiği bir mülakatda establishment (A.B.D.’nin müesses nizamı-derin devleti) hakkında bunun bir komplo teorisi olduğunu ve kariyerleri boyunca bürokraside hizmet etmiş kişilerin ancak derin devlet olarak adlandırılabileceğini belirterek, oluşturulan bu algıyla alay ediyor. Meraklısına mülakatın tamamı: ( https://www.youtube.com/watch?v=efs3QRr8LWw) Artık dengeler farklı noktalarda oluşuyor, Cambridge Analytica bağlamında seçmen manipülasyonu digital mecralara kayıyor ve bu konudaki belgeseli de Netflixte meraklısı izleyebilir. (The Great Hack)Ayrıca digital manipülasyonu da abartmamak gerekir, belgeselde de altı çizildiği gibi herkesi değil kararsızları manipüle edebiliyorlar.Kısacası olan, soğuk savaş zihniyetinin ve politikalarının kalan kalıntılarının tasfiyesi ve yeni bir aşamaya geçilmesi sancılarıdır. Dünya bir kaç egemenin parmaklarında oynayabilecek bir kukla değildir. Oyun ve oyuncular çeşitleniyor.

  10. Kaygısız % 80 i saymıyorum, geri kalanları güncel kaygılar esir almış gibi duruyor. İnsanlar bu anlamasız ve boş hırsları ile birbirlerini yok etmeyi düşlerken altlarındaki Dünya’yı yok ettiklerinin farkında değiller. İnsanın kontrolsüz üremesinin önlenmesinin, var olan işe yaramazların yok edilmesinin önemi bir gün anlaşılacaktır. Dünya nüfusu yakın gelecekte (en çok 100 yıl) iki milyarın altına indirilmeden bu gezegende yaşamın çok hızlı sona ereceğini birileri (kimler olduğunu komplosever yazarımız bilebilir) öngörüyordur umarım. Bu yüzden petrolmüş,Kürtmüş, Trumpmış,RTEmiş, iki kutupmuş bir gün baki kalacak mı bilinemeyen bu kubbede hoş ve boş sedadır.

  11. Trump Küresel Kapitalistlerden emir alıyor.
    Daha önce burada dile getirdim.Küresel Kapitalistleri üç stratejik hamlesi oldu. Üçünü de başardılar:
    1-Trump’ın seçimi
    2-Brexit oylaması
    3-Başarısız 15 Temmuz.
    Ben bunları ilk dile getirdiğimde Trump’un seçim kampanyasını yürüten şirket ile Brexit’te evet kampanyasını yürüten şirketin aynı olduğunu bilmiyordum.
    Yine daha önce dile getirdim. Bu hamleler ne kadar erozyona uğramış olsa bile Hırıstiyan değerlerinin kendilerine tehdit oluşturduğunu değerlendirmeleri. Ve ABD ve AB den oluşacak boşluğun Rusya’nın öncülüğünde ve üzerinden Çin ile doldurulması.Zira kendilerine göre Çin’in tehdit oluşturan hiç bir değeri yok.
    Kendileri için oluşabilecek en küçük bir tehdidi derhal bertaraf derdindeler.Tıpkı Firavunun bebekleri katletmesi gibi.
    Trump’ın tüm hamleleri bu amaca hizmet ediyor.
    ABD’ye yöneltilen en büyük eleştiri “bir damla petrolün kandan daha değerli olduğu” eleştirisi.Trump
    Suriye’de petrol bölgelerini güvenceye aldıkları açıklaması ile ABD aleyhtarlarına müthiş bir asist yaptı.
    Tesadüf yada komplo olayına gelir isek:
    1-Hayat sebepler bağlamında ve mecrasında devam ediyor:Bir yanardağdan lavlar çıkacak.Normalde eşit olarak her yöne akacak. Krateri akmasını istediğimiz yönden aha önce biraz kazar isek normalde o yöne akar.Ancak aksi yöndeki bir basınç ve patlama ile işler tersine de gidebilir.
    2-İnsan bir şey yapmaya programlanmış:İyi bir şeyle meşgul olmaz ise kötü bir şeyle meşgul olacağından emin olabiliriz.Yani kötülüğe meyyal özelliği var.İnsan elinde bir tuğla ile Dünya’ya gönderilmiş.Elindeki tuğlayı illaki bir duvara koyacak.Ya iyilik ya kötülük duvarına.

    • Sayin y.k. “basardilar” dediginiz islerden “3. Basarisiz 15temmuz” maddesi sanki biraz celiskiliymis gibi duruyor..? O siralar baskan obamaydi heralde; talimatlari kimden aliyormustur bilmiyorum ama genellikle turkiyeye yonelik buyuk olcekli teror saldirilariyla yetiniyordu diye hatirliyorum…

    • 15 Temmuz olayı,Amerikan seçim sürecinde ve seçimlerden sadece 3 ay 3 hafta önce gerçekleşti.

      ABD’de Rusya’nın 2016’daki seçimlere olası müdahalesi kapsamında yargılanırken “Trump’ın seçim kampanyasıyla ilişkili şahıslar ve Rus hükümeti arasındaki işbirliği ya da bağlantılarla ilgili olarak” soruşturmaya “önemli” katkılarda bulunarak itirafçı olan ve bu sebeple indirimli ceza alan TRUMP’IN ESKİ ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANI MİCHAEL FLAYN’ın Rusya’nın Washington Büyükelçisi Sergey Kislyak ile görüşmelerinde,Rusya’ya Obama yönetimi tarafından uygulanacak yaptırımların Trump döneminde kaldırılacağına dair güvence verdiği belirtiliyordu:
      p.dw.com/p/39UH8

      Rus’larla (Obama adına değil) Trump adına seçim pazarlığı yapan TRUMP’IN ESKİ ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANI Michael Flayn’ın 15 Temmuz Pisliği henüz devam ederken “Şu an bizim çocuklar Türkiye’de darbe yapıyor” mahiyetinde sözler sarfeden kişi olması ve bu şahsın

      Putin’in temsilcisi Aleksandr Dugin gibi 15 Temmuzdan önceden haberdar olması

      KAFALARI KARIŞTIRAN,ÇÖZÜLMESİ GEREKEN BİR BİLMECE OLARAK APAÇIK ORTADA DURDUĞUNDAN sayın Y.K.nun bu konudaki değerlendirmelerini oldukça makul buluyorum.

  12. Gördüğü halde inanılmayan,
    bilipte saftirirk ayaklarına yatılan,
    göremediği, bilemediği halde onun uğruna katliamlar yaptığı söylenilen,
    dünya ve insanlığın yararına bmbalar -silahlar yapıldığına inanılması istenilen
    o kadar absürt işler varki dünyada..
    hepsinin temelinde kendi komşusunun bahçesine 2 mt. daha fazladan bahçe çitlerini genişletebilmek! bilinç altı vardır.
    hangi ülkeler yada hangi yönetici olursa olsun bu değişmez.
    ya 10 cm yükseğe konulan tahtın kalıbına uyarlanırsın,
    ya da o tahtı som altından olsa bile sen oymalı seviyorsan ve bilinçaltında oymak! yerleşmiş ise;
    ”oymalı som altından taht”
    yaptırırsın kendine..
    önemli olan o tahtta birisi oturuyorken seninde o koltuğa oturmaya kalkmaman dır,
    masada karşılıklı koltuklarda oturup;
    çayını kahveni içmek,
    el sıkışarak ayrılabilmektir aslolan.
    şu günlerde o koltuğa oturmaya hevesli olanları bundan vazgeçirmeye çalışan, çay kahve içmeye yönlendiren bir yönetim gözlemliyorum.
    beni ben ilgilendirir, başka devletin sen i beni ilgilendirmez.
    onu da kendi halkı düşünsün..

  13. Evet, l.t.nin evcil hayvan teorisine gore de insanlar ikiye ayriliyormus; kedi ve kopek sevenler diye. Ikisinden de hoslanmayanlar icin bi gorus belirtilmemis..?

  14. İyi Haber
    Türk Ordusu Suriye’ye girmiş ve kimse ses çıkarmamıştı. O zaman yazdığım bir yazımda “Bu iyi haber artık terör tasfiye ediliyor.” demiştim. Derin Sermaye de gördü ki dünya artık terörle dengelenemiyor. Yeni düzen terörle değil de barışla, uzlaşma ile kurulacak. Derin Sermaye’yi Rothschildler ile Rockefeller de bıraktı.
    Bugün Türk Ordusu ikinci adımı attı. Göstermelik cılız seslerin dışında herkes onaylıyor. Çin bile destekliyor. Trump başkan olunca seçim konuşmasında söylemişti. “Biz dünyadan çekileceğiz. Yöneticilere bırakacağız. Biz ABD için çalışacağız.” Demişti. Bu görüşünü hiç değiştirmedi. Arada aksine sözler söyler ama hep aynı doğrultuda siyaset yapar.
    Türkiye’de AK Parti çok büyük hatalar yaptı. Ben hep ona oy verdim. Sadece İmamoğlu’na uyarı için oy verdim. Bugün dış politikada çok büyük başarı elde etmiştir. Şimdi ekonomide zorluk var. Bu yalnız Türkiye’de değil. Dolar etkisini sürdürüyor. Sermaye Dolar’ı yükseltiyor. Sonra birden sıfırlayacak. Altın bonosuna geçecektir.
    Belki 10 sene olmuştur. ABD’den bir mektup aldım. “Yeni para birimi üzerinde çalışma yapıyoruz. Adil Düzen’de para sistemi nedir? İngilizce kitap istiyorum.” diye yazıyordu. Cengiz Demirci tercüme edip gönderdi. Yani derin güç hazırlık yapmaktadır ve Adil Düzen’i de değerlendirmektedir. Yahudi sermayesi Adil Düzen’i benimseyebilir ve üçüncü bin yılın patronu olabilir. Trump’un damadı bir Yahudi’dir ve Türkiye taraftarıdır.
    AK Parti uyumaya ve uydu olmaya ısrarla devam ediyor. Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud!
    Evet İyi haber 3’ü bekliyorum. Trump onun da müjdesini verir.

  15. Görüyorsunuz işte; ne kadar da benzeşiyoruz ABD ve orada gerçekleşen olaylar ile…

    Sn. Koru’nun yazısına da konu olan “Acaba ABD’de gerçekleşmesi istenen bir takım projeler önce, örnek olsun diye bizde mi (Türkiye’de) uygulanıyor?” minvalli; onun da (Koru’nun) kuşkusunu celbeden bir dizi olaylar önce bizde gerçekleşti: Bazı gazeteci-yazarların işlerinden olması; kamu kurumlarında bazı gazetelerin yasaklanması; gazete-medya gruplarının (siyasi baskıyla) el değiştirmesi, bazısının da devlet destekli finanse edilerek iktidarın yayın organı haline büründürülmesi…hepsi bir bir (gazeteci-yazarların hapse atılması dışında) ABD’ de de gerçekleşiyor/gerçekleşmeye başlıyor.

    Şöyle düşünmek yanlış olmaz sanırım: Batı (ABD- Sermaye) Ortadoğu ve bazı Asya ülkelerini silah-mühimmat laboratuvarı olarak; Türkiyeyi de “siyasi laboratuvar” olarak kullanıyor sanki.

    Ben ülkemizde olanı, kuşkuya yer vermeyecek kadar “kurgulanan gerçek” olduğunu düşünenlerdenim; bunu, ne “tesadüfe inanalar” ile ve ne de “olayların kendiliğinden meydana geldiğine inanalar” gibi açıklarım.

    AK Parti iktidarının bu kadar yıl (17 yıl), hiç bir siyasi harekete nasip olmayan uzunca bir müddet, aralıksız iktidarda kalmasını, Türkiye’nin demokratik seçim sistemiyle, şartlarıyla açıklayamam mesela…Bunu salt “kuşku duymakla” da açıklayamam çünkü; bu, benim için “kurgulanan bir gerçektir” ve gerçekleşmiş durumdadır.

    Şöyle izah edeyim: Seçimlerde -özellikle 2011 genel seçiminden bu tarafa- devletin her türlü ama her türlü imkanının iktidar partisi lehine seferber edildiğini, seçim sonuçlarını iktidar partisi lehine dönüştürecek operasyonlarda kullanıldığına şahit olanımız pek fazladır. Bunu tesadüf veya kendinden gelişen olay olarak nitelemek mümkün mü?

    Hep şöyle düşünürüm: Devlet denen mekanizma/organizma -sisteminin adı demokrasi olsa da- her 4-5 yılda bir yapılan seçimlerde, kendisini tüyü bitmemiş ve yıllanmış siyasi partilerin kollarına bırakmaz, bırakamaz. Bu en büyük “beka” sorunu olur. Zira her yeni-eski siyasi oluşum, devletin ve onun derin kodlarına vakıf değildir, bilemez. Bu, zaten Türkiye’ de böyledir de, diğer ülkelerde farklı mıdır?

    Bu dünyayı ve dünyadaki olayları etkileme gücüne sahip ülkelerde daha derin ve daha fazla olmakla beraber devletin kurumları da paralel bir gücü temerküz ederler. Öyle ki; o devletin güçlü kurumları bir çok bazı devletleri de içine alacak kadar güçlü bir “ağ’a” ve etkileme gücüne sahiptir.

    Sadede geleyim denirse; ne Trump, ne Putin ve ne de Erdoğan bu “ağ”dan bağımsızdır.

    Koru’ya göre bu yeni “ağın” sahipleri Bilderberg değilse de ona benzer bir şeydir yani.

    Görünen o ki; bu yeni ağın müstakbel üyesi Türkiye’de BOP’tan bu tarafa görevini başarıyla devam ettiriyor. Çekingeç davrandığı hallerde ise başının üzerinde salındırılan “ekonomi kılıcının” ıslığını hissediyor ve buna göre pozisyon alıyor.

  16. Her zaman akıllı bilgili birikimli olanlar tarafından makamlar işgal edilmediği bir gerçek. Makamın büyüklüğü konuşanın her söylediğinde ve yaptığında hikmet aramayı lüzumlu kılmaz. Aynı konuşma içinde birbirine zıt fikirler varsa kişi önce söylediğini daha sonra yalanlıyorsa bunda mütebahhirlik değil akıl ve ruh sağlığı hastalığı akla gelir. Gücü olmayan zeki insanların bu gücü kullanmaları onların becerisi gibi görünüyor.

  17. Sayın Koru ,

    Amentünün şartlarından biri kitaplara imandır. O kitap için de O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez.” (En’am, 6/59) ifadesi yer alır. Her şey O nun yaratmasının sonucudur.

      • Hamzabey sayin melikin yorumunda sizi ilgilendiren bi durum yok sanki veya bi imada bulunmus da degil; bence birakin ne hali varsa gorsun…

      • Sayin fkt, ahmet bey dogrudan bi gezegen adi belirtmemis ama sanki biraz dunyayi ima eder gibi… Zaten galaksinin obur tarflarina simdilik bu turden tartismalari tasimanin alemi de yok degil mi?

  18. Yazıyı okudum…
    Fehmi’ye katılıyorum…
    Tesadüflere elbette inanmıyorum…
    “Ve mekerû ve mekerallah..”a inanıyorum…
    *
    Onlar plan yapar…
    Allah da plan yapar…
    Ve Allah plan yapanların hayırlısıdır.
    Ben ve biz Adil Düzen çalışanları buna inanıyoruz…
    *
    İşte…
    Adil Düzen…
    Adil Ekonomik Düzen…
    Adil Düzen İnsanlık Anayasası…
    Ve yarım yüzyıllık diğer çalışmalar bunun için…
    *
    Detaylar…
    Süleyman Karagülle’nin…
    Günlük ve haftalık yorum ve makalelerinde…
    Daha geniş detaylar bütün kitaplarımızda ve uygulamalarda…
    *
    Kaynak: http://www.akevler.org

    • sayın RNE, kusura bakmayın dediğinizden hiçbirşey anlamadım.
      “onlar plan yapar, Allah da plan yapar” derken, onlar kim siz kimsiniz?
      Anladığım kadarıyla, bir onlar var plan yapan, bir Allah, bir de siz varsınız? doğru mu anlamışım?
      Gerçi ben de plan yapıyorum ama siz benim planımı plandan sayar mısınız bilmiyorum. Bir de plandan sayarsanız eğer, Allahın planının karşısında mı sayarsınız, yanında mı sayarsınız, yoksa benim planımı 3. tür bir plan mı sayarsınız?
      – Kafam karıştı valla. Yarın biraz daha erken kalkıp, ayakta kaldığım süreyi biraz daha artırmaktı planım.

      • Onlar plan yapar…
        Allah da plan yapar…
        Ve Allah plan yapanların hayırlısıdır.
        KUR’AN AYETİDİR.

        • sayın rne! o kısmı anladım da yaşamda onu nasıl anlamlandırıyorsunuz onu anlamadım. herkes plan yapar. söylediğiniz ayeti benim planıma göre nasıl anlamlandıracağız mesela?
          – “sen plan yapıyorsun ama boşuna plan yapıyorsun. Allahın kendi planı var” mı diyorsun?
          – ne yapalım plan yapmayalım mı? önerin nedir?
          – bir de işin, benim yaptığım planın Allahın planı ile uyumlu olma ihtimali var. siz uyum denetimi görevlisi olmadığınıza göre onu bilemezsiniz. belki de sizin planınız Allahın planı ile uyumsuzdur. bunu kimse bilemez diye düşünüyorum.
          – onun için de ayetleri “benim yaptığım en hakikisi, başkaları yanlış” anlamında kullanmamak lazım diye düşünüyorum.

      • Yanlış anlamışsınız.
        Onlar var ve Allah var. Bu bir ayet mealidir. Onlar (hüm) adılı kime gider gerisin geriye diğer ayetlere bakmak gerekir. Allah ibaresi ise; öncelikle Allah’ın kişiliğine, hukukta ise devlete gider.
        Saygılarımla.

  19. Gelecek daha da tehlikeli! o zaman! Bu denklemde çin eksik kalmış sanki. AB bir askeri etki alanina sahip olmadigina göre. Denklemin diğer tarafi çin olarak kaliyor. Bu teoriye! Gore rusya çin i satacak! Gorelim…

  20. Carşamba günü Trump Erdoğanı öve öve bitiremedi.
    Onu çok sevdiğini ve en iyi dostu olduğunu dünyay ilan etti.

    Onu dinleyince! anında, aa tesadüfe bak şimdiye kadar trump çevresindekilerden kimi övdü ise hepsi soluğu ya mahkemede yada hapishanede aldı.
    Tıpkı bizim başkan Erdoğanin kardeşim dediklerinin başina gelenleri gibi. Bu kadarda tesadüf olmaz dedim.

    Allah rahmet eylesin Son Şehitlerden ikisininde yaşarken Allahin bir lütfu olan 15 Temmuz teröristleri ölünce Şehit olmalarinda tesadüf bak demiştim

    Tesadüf bu ya herzaman geneldede seçimlere yakın gelen bütün şehitlerde fakir fukara çocuklari.

    Fehmi bey! Sizin bu yazinizi okuyunca iyce kafam karişti.

  21. Trump hakkında anlatılan anektodlardan birisi, Başkan seçildiği belli olduktan sonra kendisinin ve ailesinin yaşadığı şaşkınlık ve telaş deniyor. Şayet öyle bir güç grubunun adamı olsaydı seçilmesi de kesin olurdu daha baştan. Kendisi de kurulu kukla gibi gereğini yerine getirirdi görevinin. Her şeyin tesadüf olmadığına inanırım ama burada biraz tesadüf oldu galiba Trump açısından. Ruslar seçilmesine yardımcı oldular. O da sesini çıkarmadı. Seçilmeyi kesinlikle beklemiyordu zannımca. Kimse beklemiyordu. Tüm Amerikan basın ve anket kuruluşları da. Ama Rusların dokunuşu ve Trump kampanyasının Facebook üzerinden yaptıkları teknolojik ataklar tesadüfen istedikleri sonucu verdi. Popülist olması, ekonomik durumdan hoşnutsuzlar, Amerikan seçim sisteminin cilveleri gibi daha bir çok sebep de var elbette. Yaptığı başkanlığa gelince orası tam bir filin züccaciye dükkanına girmesini andırıyor. Amerika’da gelenekleşmiş her şey alt üst oldu deniyor. Amerikanın dünyadaki imajı da bundan son derece etkileniyor. Şimdilik herkes bekle gör halinde tetikte.

    • bu mahalleden seçilmesini istemedikleri biri seçileceğine (seçileceği kesin olan biri), mahallenin kenarından biri seçilsin daha iyidir de demiş olabilirler,
      belki zır delinin birini o koltuğa oturturuz, şu kırmızı düğmeye birkaç kez dokundurturuz, sonrada delidir ne yapsa yeridir, bizde bunun bu kadar çılgın olabileceğini tahmin edemedik de diyebilirler,
      süregelen politikaların tıkandığını düşünüp yeni bir strateji de planlanmış olabililir,
      cephane bitmiş olablir,
      yeni bir çağ başlamış ta olabilir o ülke için,
      rusun yardımcı olduğunun delillerini yüdeyüz ele geçirmişlerse amerikan zekası için bulunmaz fırsat! bunu çok severler! hırsızı istese bankada yakalr, paketler, fakat nedense! böyle yapmaz; çalsın, dışarı çıksın, birde araba çalsın, polise ateş etsin, bir iki sivili indirsin, mala zarar versin..
      ondan sonra amerkan polisi yakalasın! (yada istese üstüne atlasa yakalayacağı yerde özellikle vursun!).
      hiç yabancı gelmedi bu taktik! sanki yakın zamanda bu taraflarda da uyguladıkları zannındayım..
      nasıl bir zeka yakan iştir, kimden öğrenirler, kim öğretir anlamadım gitti!..

Yoruma kapalı.