“Türkiye Katar’dan daha tehlikeli. Türkiye Katar’dan daha tehlikeli. Türkiye Katar’dan daha tehlikeli. Ben burada Türkiye ile savaşalım çağrısında bulunmuyorum; yöneticilerinin yaptıkları yüzünden Türk halkına zarar gelsin istemem…”
Bu satırları yazan Türkiye’ye karşı ciddi tedbirler alınmasının zamanı geldiğine inanan bir Arap. Adı: Vail el-Semeri.
Yazı ‘el-Yevm el-Sabiğ’ (Yedinci Gün, Y7) adlı Mısır gazetesinde yayımlandı.
Fethullah Gülen’in ağzından, 15 Temmuz darbe girişiminin, ‘ulusalcı lâik bir kesim’ tarafından yapılmış olabileceğini yazan gazetede…
Arap gazeteleri, dergileri ve televizyonları
Bir ara sırf Arapça dergileri bulunduran bayilere uğramak için İstiklal Caddesi’ne çıktığım olurdu. O zamanlar ‘Y7’ haftalık dergiydi; adı haftalığı çağrıştırmasına rağmen birkaç yıl önce günlük gazeteye dönüşmüş ‘Y7’…
Haftalıkken ve Mısır’da Hüsnü Mübarek rejimi varken ‘muhalif’ bir söyleme sahipti; Gülen mülakatını aktaran bizim gazeteler ‘Y7’nın şimdilerde ‘Sisi yanlısı’ olduğu bilgisini sundular.
Acaba bugün Mısır’da ‘Sisi yanlısı’ olmayan gazete ve dergi var mıdır?
Kuşkuluyum.
Gen. Abdülfettah el-Sisi darbeyle yönetimi ele aldıktan sonra ilk iş olarak medyayla ilgilendi. Mübarek döneminde bile Arap dünyasında çok-sesli medyaya sahip bir ülke görüntüsündeydi Mısır; kısa zamanda tek-sesliliği sağlamayı başardı el-Sisi..
Katar’a karşı abluka uygulamasında başı Suudi Arabistan çekiyor görünse bile, el-Cezire TV kanalının faaliyete geçmesiyle ismi tanınmaya başlamış Körfez’in bu küçük ülkesine, Müslüman Kardeşler (MK) örgütü üyelerini topraklarında barındırdığı için en fazla hiddet duyan ülke Mısır.
Daha doğrusu devlet başkanı Abdülfettah el-Sisi…
Sebebi de basit: ‘Arap baharı’ sırasında devrilen Mübarek’in yerine yapılan seçimde MK’nın önemli ismi Muhammed Mursi devlet başkanlığına seçilmiş, bakanlar kurulu da yine MK ağırlıklı olarak kurulmuştu. El-Sisi MK iktidarını devirdi, örgütü ‘yasadışı’ ilân etti, üyelerini idamla yargılıyor.
Vail adlı yazar da “Türkiye Katar’dan daha tehlikeli” derken aslında el-Sisi’ye mesaj veriyor.
Yıllarca yakından izledikten sonra Arap medyasını son zamanlarda ihmal ettiğim anlaşılıyor.
“Başka neler yazmışlar” diye göz attığım ‘Y7’ gazetesinde karşıma akıl almaz ithamlar ve iddialarla dolu düzinelerle haber, yazı ve karikatür çıktı. Buraya alsam herkesin kızacağı karikatürler…
Mülakatı Türkiye’yi yönetenleri aşağılamak ve hedef haline getirmek için kullanmış ‘Y7’…
Murdoch’un Wall Street Journal’ı da…
15 Temmuz’un birinci yıldönümünde Türkiye’yi ve yönetici kadrosunu rahatsız edecek yayınlar yalnızca Mısır basınında yer almadı. Şaşırtıcı bir çıkış, ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal’den (WSJ) geldi. WSJ 15 Temmuz günlü nüshasının bir sayfasını bol resimli Gülen mülakatına ayırmıştı.
WSJ, Türkiye’de de bir televizyon kanalı bulunan uluslararası medya patronu Rupert Murdoch’un gazetesi…
Türkiye’nin mensuplarını en ağır cezalar talep ederek yargıladığı bir örgütün liderini, örgütle ilintili bilinen bir darbe girişiminin yıldönümünde sayfalarında ağırlaması WSJ’nin, hiç kuşkusuz bir mesaj…
Mülakattan aktarılan bölümler, hatta kullanılan fotoğraflar da yine mesaj dolu.
Ahmet Taşgetiren, Star gazetesinde, iki gündür, o mülakat üzerinden artık ‘FETÖ’ adını almış ve yasadışı terör örgütü olarak ilan edilmiş eskinin Cemaati’nin hala bağlarını sürdüren mensuplarına akıllarını başlarına toplamaları uyarılarını tekrarlıyor.
Onlara ait gazetelerde yazarken de benzer uyarıları olmuştu; onları da hatırlatıyor.
Dini alanda ortaya çıkmış ve özellikle eğitim konusunda yoğunlaşmış bir hareketin siyasetle içli-dışlı hale gelmesi.. hakları olmadığı halde.. onları iktidarla da tanıştırmış oldu.
Siyasetle uğraşanlar, seçime katılıp ülkeyi yönetme yetkisi alanlar yerine getiremezlerse faturanın kendilerine çıkarılacağı ‘sorumluluklar’ da üstleniyorlar. Siyaset-dışı bilinen bir grubun öyle bir sorumluluğu yoktu; kendilerini konuşlandırdığı yer baştan çıkmalarını da getirdi kaçınılmaz olarak.
İktidara alışan onsuzluğa dayanamıyor.
Çıkışlar ne için?
Arap, Amerikan, Avrupa medyasına verilen 15 Temmuz eksenli mülakatların Türkiye’de nasıl bir tepkiyle karşılanacağı bilinmez mi?
Sırf o grupla ilgileri kurulduğu için işini kaybetmiş 170 bine yakın devlet görevlisi ve tutuklu yargılanan 60 binden fazla insan var. Mülakatlar o insanlara bakışı biraz daha olumsuz hale getirmez, kendilerine yönelik husumeti artırmaz mı?
Olumsuz hale getirdi, husumeti de artırdı.
Peki öyleyse neden böyle çıkışlar yapılıyor?
“Mensuplarına ‘ölmedik ayaktayız’ mesajını vermek için” yorumunu getirenler var.
Acaba?
Yoksa, amaç aslında o insanlara bakışın olumsuzluğunun biraz daha artmasını, husumetin büyümesini sağlamak olmasın? Bu yolla, tasfiye edilenlerin sayılarının artması, cezaevlerine yeni kişilerin gönderilmesi de mi isteniyor?
Kuşkumu yerinde buluyorsanız.. üzerinde düşünesiniz diye.. “Neden acaba?” diye soruyorum…
Yasin Aktay AK Parti’de başkan yardımcısı iken dünya medyasıyla birlikte Arap medyasıyla da yakından ilgiliydi, biliyorum; acaba ondan sonra da bu ilgi birileri tarafından devam ettiriliyor mudur?
Ettirilmeli.
ΩΩΩΩ