Finlandiyalılar hadi neyse; Kosova, hatta Libya’da yaşayan insanlar bizlerden daha mutluymuş…

28
Reklam

Sonunda galiba beni de ‘‘Türk’ün Türk’ten başka dostu ve seveni yok’’ cümlesiyle ifade edilen görüşe inandıracaklar.

Birleşmiş Milletler (BM) dünya ülkelerini çatısı altında toplayan bir örgüt. Daha çok uluslararası ihtilaflar savaşsız çözülsün, ülkeler aralarındaki sorunları savaşarak değil konuşarak çözsünler diye kurulmuştu BM. 

Nereden çıkmışsa ülkelerin vatandaşlarının mutluluğu da BM’nin ilgi alanına girmiş. BM Genel Kurulu, 2011 yılı Haziran ayında, ülkelere, sosyal ve ekonomik kalkınma kararlılığıyla halklarını mutlu etme ve daha iyiye doğru yönlendirme görevini vermiş. 

Nasıl kadın hakları için Avrupa Konseyi ‘İstanbul Sözleşmesi’ hazırladıysa, BM de mutluluk için ‘Bhutan Sözleşmesi’ yayınlamış.

Konuyu üstlenen Bhutan Krallığı da derhal kendi ilgi alanlarında dünyanın en kıymetli uzmanlarını toplayıp onların belirlediği değişik ölçülere göre her ülkenin halkına sağladığı mutluluğu her yıl raporlaştırmalarını sağlamış.

BM 20 Mart tarihini ‘Uluslararası Dünya Mutluluk Günü’ olarak ilan etmiş… 

Her yıl bu zamanlarda ‘Dünya ülkeleri mutluluk raporu’ yayımlanıyor ve o raporda ülkelerin vatandaşlarını mutlu kılmasını sağlayacağı düşünülen ölçüler tatbik edilerek belirlenmiş bir sıralamaya da yer veriliyor.

Korona ile boğuşulan 2020 yılındaki genel duruma dair olan 2021 raporu 20 Mart günü yayımlanmış bulunuyor.

Reklam

Keşke ya böyle bir rapor yayımlanmasa ya da yayımlanmış rapordan keşke haberim olmasaydı.  

2020’de bizden mutlusu var mıydı?

Raporun giriş bölümünü atlayıp ülkelere puan vererek sıraladıkları listeye göz attığımda önce bir şaşkınlık yaşadım. Hani Türkiye’nin insanlarının mutluluğu yönünden ilk 10’a giremeyeceğini tahmin edebiliyordum. 2017-2019 yıllarına ait listede 68. sıradaydı Türkiye ve geçen yıl on basamak düşüp 78. sıraya yerleşmişti.

Gözüm yine vatandaşları mutlu ülkeler sıralamasında o aralarda bir yerlerde dolaştı.

Hadi korona yüzünden mutluluğumuz birazcık daha olumsuz etkilenmiş olsun düşüncesiyle bir on basamak aşağıya kadar indim.

Yok, yok, İlk 80 hatta ilk 90 ülke arasında Türkiye bulunmuyor…

Dünyanın en mutlu ve huzurlu ülkesi olarak ilk sıraya sürekli yerleşmiş Finlandiya (1) yine aynı yerde. Onu Danimarka (2), İsviçre (3), İzlanda (4), Hollanda (5), Norveç (6), İsveç (7), Lüksemburg (8), Yeni Zelanda (9) ve Avusturya (10) izliyor. 

Onlardan sonra Avustralya (11), İsrail (12), Almanya (13), Kanada (14), İrlanda (15), Kosta Rika (16), İngiltere (17), Çek Cumhuriyeti (18), ABD (19) ve Belçika (20) listede yer almakta.

Reklam

İlk 20’de tek bir Müslüman ülke bulunmadığını fark etmişsinizdir.

Bahreyn (22), Fransa’nın (21) hemen altında, Birleşik Arap Emirlikleri (25), Suudi Arabistan (26), Kosova (33), Kazakistan (45), Kuveyt (47), Bosna-Hersek ((64), Kırgızistan (67), Yunanistan (68), Moğolistan (70),  Kuzey Kıbrıs (74), Rusya (76), Tacikistan (78), Libya (80) diye liste gidiyor…

Libya’ya gelince durdum.

İç savaş yaşanan ve Türkiye’nin düzen gelsin diye çaba gösterdiği Libya’da insanlar Türkiye’de yaşayanlardan daha mutlu olabilir mi?

Herhalde dikkatimden kaçmıştır diye sıralamaya en baştan yeniden göz attım.

Yok, yok, Türkiye ilk 80 ülke arasında yok.

Ermenistan (86), Bulgaristan (88), Azerbaycan (90), Arnavutluk (93), Gana (95), Türkmenistan (97), Bangladeş (101)…

Burada bir kez daha durdum ve gözlerimle 80 ile 100 arasını yeniden taradım.

Atlamamışım.

Gine (102), Güney Afrika (103) ve nihayet Türkiye (104)…

Venezuela (107), Irak (111), İran (118) ve Afganistan’dan (149) daha önde yer aldığımız için sevinecek değiliz herhalde. 

Üç yılda 68. sıradan 78. sıraya gerilemiştik, bir yılda 26 basamak inmişiz, şimdi mutlulukta 104. sıradayız.

Yine de unutmayalım: Parayla saadet olmaz

Kısacası, 2020 bize hayırlı ve uğurlu gelmemiş…

BM’nin teşvikleriyle oluşmuş bir kurulun her yıl aynı ölçüleri uygulayarak yaptıkları sıralamada ilk 100 ülke içerisinde bulunmayan bir ülkede yaşıyoruz.

Mutsuz insanlar ülkesi Türkiye…

Raporu hazırlayanlar arasında tek bir Türk yok. Bizi yakından tanıdığını varsayabileceğimiz türden isimler de sayılmaz raporcular. Her ne kadar BM tarafından ilan edilmiş bir günü her yıl hatırlatmak ve bu yolla ülkelerin kendilerine çeki-düzen vermesini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir komisyon tarafından hazırlanmış olsa da, bizi tanımayan kişilerden oluşan raporcular, bir takım verilere bakarak uzaktan yazmışlardır raporlarını…

Zaten medyamız, gazeteler ile TV kanallarının çoğu, her gün hatta her saat, Türkiye’de yaşadığımız için mutluluk duymamızı hatırlatan yayınlar yapıyorlar…

Şimdiye kadar hiç yüz vermediğim ‘‘Türk’ün Türk’ten başka dostu ve seveni yok’’ görüşüne gönlümün kayar gibi olmasının sebebi bu.

149 ülke sıralamasında 104. sırada yer alan bir ülkede yaşasak da, ben yine de ‘Uluslararası Dünya Mutluluk Gününüzü’ kutlarım.

Mutluluklar…

[Mutluluk konusunun ve BM adına hazırlanan raporun daha önce de burada üzerinde durmuştum. 2018 yılının son günü. Bir göz atın isterseniz.]

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Libya da savaştakiler bizden mutlu ve siz hiç bu araştırmalardan şüphe etmiyorsunuz haşa Allah’ın kelamı
    Nede olsa beyaz efendiler öyle demiş

  2. Olmadı , böyle olmamalıydı ,tam işler rayına giriyor derken çapsızların beceriksizlerin eline böylesine bir koz verilmemeliydi. hepimiz kaybettik , başta iktidar kaybetti üçü aynı süreçte devreye girmemeliydi.
    1 Madem anlaşamayacaktınız neden göreve getirdiniz.
    2 madem terkedecektiniz neden imzaladınız.
    3 Çok acı vermiş öylesine hassas bir mekan bir park bir gecede verdim oldu ile
    devredilmemeliydi.
    Olan oldu memlekete yazık oldu birileri de kına yaktı neresine bilmem .

  3. Bu Finlandiya denilen ülke , sadece mutluluk konusunda değil başka bir çok konuda da ya birinci geliyor veya ilk 5 e – 10 a girebiliyormuş ! O halde derhal bir araştırma ve inceleme komisyonu kurup bu işi enine boyuna incelemek/araştırmak lazım ! Bizim kendi kendimize bu işin üstesinden geleceğimiz yok !
    İyi akşamlar

    • Yapılacaklar belli. İncelemeye gerek yok. İktidardakiler de biliyorlar ne yapılması gerektiğini. Ama yapmak işlerine gelmiyor. Terör de nasıl biter biliniyor. Eğitim nasıl düzelir biliniyor. Ama milleti köhne bir eğitime mahkum kılıyorlar ki millet biat etsin; terör devam etsin ki insanlar korksun ve bunlara yapışsın. Terör bitse tekrar terör başlatırlar, buna emin olabilirsiniz. Dünyadaki tüm diktatörlüklerin oynadığı oyun aynı. Halk cahil olduğu ve bunları yuttuğu için, iktidardan hesap da sorulamaz, bir değişim de olmaz. Diktatör gider başka bir diktatör gelir. Karar’da İskender Öksüz’ün son yazısına bakın neden değişmez güzel açıklamış. Ülkemiz o kategoride bir ülke. Ve birkaç yüzyıldan önce değişim beklemeyin boşuna. Osmanlı’dan cumhuriyete tepeden inme geldik. Atatürk’ün bireysel gayreti denebilir. Bin yıllardır biat eden bir toplumdan Avrupa demokrasisi çıkması sadece bir hayal.

  4. Fehmi bey, dünkü yazısında Müjdeli haberlerden bahs etmiştı. O müjdeli haberler’in ilki erdoğanın müthiş zekasi sayesinde bu sabah erken saat’e Dünya! Türkiyeyi uçurtan ekonomistleri şaşırtan haberler ile uyandı.aşağıdakı link’de bu haberin devam edeceğini konunun uzmanlari anlatiyor.

    https://www.cnn.com/2021/03/22/economy/turkey-lira-erdogan-central-bank-intl-hnk/index.html

    Günün ikinci mujdeside,
    Erdoğan tarafında õzel olarak seçilmış ayda $500 maaş’li Esat muhalifleri’nden oluşan Libya ve Süriyedeki paralı askerleri geri çağırması.
    Aslında bu haber çok õnemli! Bu askerleri ne için çağırmiş olbilir?

  5. Ekrem İmamoğlu CHPden ve İstanbul büyükşehir belediyesinden istifa etsin. Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı olsun. Erken seçim ağustosta olsun. İşte o zaman mutlu olur herkes.
    Saygılarımla

    • Evet nusret, kendisi habertürkün çarşaflı yazarına bak nasıl demeç vermiş bugünkü köşesinde:
      “MUTLULUĞU ÖLÇTÜK: İSTANBULLU MUTLU”

      “Biz mesela, yönetirken mutluluğu ölçüyoruz ve tüm engellere rağmen epey de iyi yönetiyoruz İstanbul’u… Bizim varlığımızdan mutlu olan İstanbullu sayısı seçimde aldığımız oy oranının üzerinde şu an. Niye? diye sorulduğunda ‘Çünkü yönetiyor’ diyorlar.”

      Evet, istanbullular çok mutluymuş, doğrudur heralde değil mi?

  6. Ben de bu yazıyı okuyunca kendime sordum: “Mutlu muyum?” diye.
    Cevabım: “Evet, mutluyum! Yarına göre daha mutluyum. Ama düne göre daha mutsuzum.”
    Maalesef bu hep böyle devam ediyor. Ömrümüz böyle geçti. Ufukta şimdilik bir umut ışığı yok. Mali krizler, siyasal krizler, şimdi pandemi, vs. Umutsuzluk ve umutsuzluk…
    Suçumuz ne acaba?
    İnsanlar bilimde son sürat ilerlerken, kendi vatandaşlarımız Almanya’da aşı bulurken biz bu güzel yurdumuzda neden ham hayal peşinde koşuyoruz?

    • Kırım kongo kanamalı ateşi hastalığına da dünyada ilk ve tek kez yine türk bilimadamları, türkiyede aşı buldular ali bey; dünyada başka insan yokmuş gibi almanyada da yine korona aşısını bir çift türk buldu hala tatmin edemedik sizin gibileri!
      Türkler olmasa alem ne halt yerdi siz hiç düşündünüz mü?

      • Gayret bey,
        Yazımın özünü anlamadığınız veya herkesin yazdığı bir yazıya illaki bir kulp takma hevesi ile yazımı anlamak istemediğiniz belli. Ayrıca yazıma verdiğiniz cevap da yanlış. Henüz Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı için bulunmuş bir aşı yok.
        Sağlık bakanlığının sitesinden aldığım yazıyı kopyala yapıştır yöntemi ile aşağıda veriyorum. Yazılara cevap yazarken biraz araştırın.
        “Hastalığın tedavisinin esasını destek tedavisi seçenekleri oluşturmaktadır. Bu gün için hastalıktan korunmaya yönelik etkinliği kanıtlanmış bir aşı veya etkene spesifik bir ilaç bulunmamaktadır. Ülkemizde hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.”

  7. Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, hükûmete yakın bir gazetecinin kendisine, “Muhalif gazeteciler işleri zor sanıyorlar ama bizim işimiz daha zor.” serzenişinde bulunduğunu yazdı.

    Zeyrek yazısında, “Niye ki’ dedim ve peşi sıra başka sorular sıraladım: ‘Hapse mi atılıyorsunuz?’, ‘Sürekli adliyelere gidip ifade mi veriyorsunuz?’, ‘Sokak ortasında kimi niye dövdüğünü dahi bilmeyen gruplardan dayak mı yiyorsunuz?’, ‘Gazete çıkarıp televizyon kurmak istiyorsunuz da gerekçe dahi göstermeden ret mi yiyorsunuz?, ‘Çalıştığınız gazetenin resmi ilanları sudan nedenlerle mi kesiliyor?’, ‘İnternet sitenizde birçok habere hiçbir hukuki dayanağı olmadan engel mi konuluyor?’ ‘Akreditasyon yasağı mı uygulanıyor?’, ‘Sabahtan akşama paralı trollerin saldırısına mı uğruyorsunuz?’ Daha başka sorular da vardı ama bunlar yeterlidir diye düşündüm. Ne derse beğenirsiniz? ‘Bizim gibi bazen inanmadığınız, doğru bulmadığınız şeyleri savunmak zorunda kalmıyorsunuz.’ Birden duraksadım. Yaşananlar film şeridi gibi gözümün önünden geçti.” düşüncesini dile getirdi.

    Zeyrek şu ifadeleri kullandı:

    “Mesela HDP’ye kapatma davası: Daha 13 sene önce AK Parti’ye karşı açılan davayla ilgili yazarken/konuşurken “parti kapatmaya karşıyız” diyorlardı. Şimdi HDP’ye açılan kapatma davasını savunmak, 13 yıl önce karşı çıktıkları bazı gerekçeleri bugün “haklı gerekçeler” olarak sunmak zorundalar. 2015’te destek verdikleri İmralı görüşmelerini, Kandil ziyaretlerini şimdi kapatma iddianamesinde “aleyhte delil” oldu diye “teröristle görüşme kanıtı” olarak göstermek zorundalar.

    Mesela İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme olayı: 2011’de Cumhurbaşkanı Erdoğan (o günlerde Başbakan) “Kadına şiddet artık ‘insan hakkı ihlali’. Sözleşme Türkiye’nin öncülüğünde hazırlandı” diye tweet attığında sözleşmeyi yere göğe sığdıramıyorlardı. Şimdi Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini savunmak zorundalar. Ekranlara çıkıp inanmadıkları halde, gerçekte öyle olmadığını bildikleri halde “bu sözleşme aile yaşamına darbe vuruyor, bu sözleşmeyle eşcinsel evliliklerin önü açılıyor” gibi yalanlar söylemek durumundalar.

    Mesela Naci Ağbal’ın görevden alınması olayı: Berat Albayrak görevden alındığında 18 saat haber yapamamışlardı. Albayrak gider gitmez Ağbal güzellemeleri gelmişti: “Şöyle devlet adamı, böyle ekonomist, piyasalara güven geldi, dolar kuru 1.5 lira düştü.” Dört ay sonra Ağbal gecenin köründe görevden alındığında “ama faiz de bu kadar yükseltilmez ki kardeşim” demeye başladılar. “Başarılı Ağbal” birden başarısız oluverdi. Yarın kabine değişikliği olur da Ağbal Maliye Bakanı olursa hakkında söylenenler yeniden başa sarılacak.

    Mesela Andımız davası: Sorsan hepsi “yerli ve milli”. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız çağ dışı, ne öyle çocuklar papağan gibi ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ diye bağırıyor” deyince suspus olmak zorunda kalıyorlar.

    Mesela ekonomi konusu: Ekonomide zaten sorun vardı. Korona salgını için alınan önlemler tuzu biberi oldu. İşsiz sayısı 10 milyonu aştı. Enflasyon el yakıyor. Merkez Bankası’nda rezerv kalmadı, faiz yüzde 19’a çıktı ama kur hâlâ 7’nin üzerinde. Esnaf, çiftçi perişan. Ancak onlar “Türkiye ekonomisi şahlanıyor” ya da “Türkiye’de aç yok, işsizlik yok” başlıklarını atmak zorundalar.

    Gerçekten de bu koşullar altında hükümetin akıl almaz icraatlarını eleştirmek, o icraatları savunmanın yanında adeta “çocuk oyuncağı”. Hapistir yatılır çıkılır, dayaktır yenilir, yaradır iyileşir
    ama arşivdir unutmaz.
    Allah herkese çocuklarının utanmayacağı, unut(tur)mak istemediği bir geçmiş nasip etsin!”

    Düşüncelerimi eklemektense, üzüntülerimi eklemeyi daha uygun buluyorum.

  8. İlk kurulduğunda “hırsızlar mutfağı” demişti stalin bm için, neden sonra kendisi de aynı mutfağa katılıvermişti.
    Boş kalan bakkal bilmemnesini tartarmış!
    Bm güvenlik konseyine 20yyda toplanmış tilkiler hala aynı koltuklarında oturuyorlar, almanya yancılık yapmaktan sıkılmışa benziyor, araya bi tabure daha sıkıştırmak lazım belki, japonyanın o kadarlık bi ağırlığı da yok henüz.
    Çin semirdikçe semiriyor zaten, hindistanın şişman kedilere katılabilmesı için biraz daha yolu var sanki.
    İnci gibi dişleriyle dürekli sırıtan asya ve hint yerlileri için mutluluk çok uzakta değil hemen yanıbaşlarındaki kenevir yapraklarındadır ama finlandiyada ise eğer yakınlarda bir uyuşturucu otomatı yoksa veya her yer kapalıysa, evin balkonunda kendi yetiştirdiğiniz malzemeyle idare edeceksiniz demektir.
    Evet, küresel düzenin efendileri afganistandan yola çıkıp iran ve rusya üzerinden batı pazarlarına mutluluk tozu sevkederken yol üzerindeki kimi aracılarda kazanıyorlardır mutlaka. Son yıllarda türkiyede başta lice merkezli olmak üzere çok büyük narkotik operasyonları düzenleniyor ve büyük miktarlarda uyuşturucu yakalanıyor, bu durum bazı üretici ve tüketici derneklerini mutlaka rahatsız ediyordur, varken mutlu ettiği gibi yokken de arıza çıkartıyor meret…
    Neyse, küresel efendiler üçüncü dünyadaki kolonilerini sömürüp uyuşturucuya teşne kıldığı gibi kendi halklarını da uyuşturmaktan geri durmuyorlar. Bm de bu işlerin organize işler merkezidir, yan şubesi fifa dır.
    Her ne içip zıkkımlanıyorsanız zıkkımlanın ama bizim ülkemizin üzerinden taşıyamazsınız, çünkü:
    Dünya 5ten büyüktür!

    • Prof. dr. Eser Karakaş hoca “ben yıllardır medyada gördüğüm uyuşturucu haberlerini bilgisayarımda bir ddsyada toplarım, her gördüğüm haberi o dosyaya kaydederim. Bu haberlerin ortaya çıkardığı bir gerçek var, o da bu işlerin devlet eliyle yapılıyor olduğu gerçeği” diyor.

      Devletimiz de mutluluğun kaynağını bulmuş.

  9. Vakti zamanında bir apartmanın bodrum katında bir kalaycı çalışırmış .İşi olduğu zaman bir yandan işini yaparken bir yandan da türküler söylermiş ; işi olmadığı zamanlarda da duvardaki sazını alır yanık yanık hem çalar hem söylermiş.
    Apartmanın sahibi olan zengin iş adamının karısı her gelip geçtiğinde , bu fakir kalaycının bu denli mutlu oluşuna hep gıpta eder , kendilerinin ise neden bu kadar mutlu olamadıklarına üzülür , kahredermiş .
    Nihayet bir gün bu durumu kocasına açmış ve dert yanmış ,
    – Bizim bu kadar malımız , mülkümüz var , her şeye sahibiz ama şu fakir kalaycı kadar mutlu değiliz !
    Adam karısını dinlemekle yetinir , pek sesini çıkarmaz. Ertesi günü işe giderken kalaycıya uğrar , halini hatırını , işlerinin nasıl olduğunu sorar . İşlerini genişletmesi ve daha çok para kazanması için cebinden çıkardığı külliyetli miktardaki parayı kendisine borç olarak verir , istediği zaman , istediği şekilde ödeyebileceğini de söyleyerek oradan ayrılır .
    O günden sonra kalaycı ortalıktan kaybolur ! Dükkanını hemen hemen hiç açmaz olur , arasıra telaşla ortaya çıkar , şöyle bir görünür , dükkana uğrar , uğramasıyla gitmesi bir olur ! Artık ne saz çalar , ne türkü söyler !
    Bu durumu gören iş adamının karısı , olan bitene bir anlam veremez !Birden bire kalaycının nasıl bu kadar değiştiğini anlayamaz , kendisini de yakalayıp göremediği için meraktan çatlayacak hale gelir ve nihayet durumu kocasına sorar,
    – Bizim kalaycıya son zamanlarda bir haller oldu , yoksa başına bir iş mi geldi , sen herhalde ne olduğunu biliyorsun ?
    Adam hafifçe tebessüm ederek karısına baktı şöyle dedi,
    – Yoo.. başına bir şey geldiği yok , sadece ben ona işlerini genişletmesi için biraz para verdim ; o kadar !
    NOT: Tabii ki mutluluk konusu göreceli ve oldukça geniş kapsamlı , karmaşık bir konu ; biz burda sadece bir yönüne değinmeye çalıştık .
    Herkese selamlar saygılar , iyi günler

  10. bu sabah itibariyle bu mutluluk endeksinde bir değişiklik olmuş olabilir.
    bir kaç basamak daha düşmüş olabiliriz, döviz kurunda büyük bir dalgalanma oldu, ne yazık ki tl büyük oranda değer kaybetti. borsa da büyük bir düşüş yaşandı. hepsinden önemlisi kafalar karıştı.
    dolar 8,30 dan 7,30a düşsün diye milyarlarca dolar harcadık, şimdi başladığımız yere döndük, olan boşa harcanmış milletin parasına oldu. ülkenin zaten kısıtlı olan parası, pulu sadece yolsuzluğa, israfa değil aynı zamanda büyük miktarda tefeci faizlerine de gidiyor, çünkü türkiye itibarı nedeniyle düşük faiz bulamıyor.
    naci ağbal gelişine piyasaların çok iyi tepki verdiği bir isimdi, gidişine de çok büyük tepki verdi, son faiz kararı biraz yüksek olabilirdi ama bir sonraki adımda değişmeyecek bir şey değildi, görevden alınması piyasaların tepkisini umursamamak anlamına geliyor, sonuç hazin.
    gerçek enflasyon rakamlarının devede kulak kısmı veri olarak açıklanıyor.
    gerçek rakamlar saklanıyor.
    neden?
    büyük oranda ücret artışlarına aynı oranı yansıtmamak için.
    bu durumda devenin kulak hariç kalan kısmı askeri ücretli, dar gelirli, emekli başta bütün çalışanların maaşından dolayısıyla refahından çalınıyor demektir.
    vatandaş fakirleştiriliyor demektir.
    bir kaç yerden maaş alanların devlete ödedikleri vergi pandemi nedeniyle affedilmişti, yani 100,000 tlde fazla maaşı olanlar vergi ödemediler ama asgari ücretliler tıkır tıkır ödediler.
    şirketlere sayısız vergi affı gelirken, vergi yükü halkın omuzuna yıkılıyor, mal ve hizmetlere gelen ekstra vergiler ile bu aflar yine vatandaşın cebinden çıkıyor.
    yok efendim istanbul anlaşması aile birliğine darbeymiş.
    aile birliğine vurulan en büyük darbe ekonominin bozulmasıdır, işsizliğin artmasıdır, hayatın pahalanmasıdır, geçimin güçleşmesidir. dinciler yani güya dindarlar tepki veriyorlarmış sözleşmeye, ülke bunca yolsuzluğu, yoksulluğu yaşarken vermedikleri tepkiyi kadınlar hak hukuk sahibi olmasın sapık kocalarına karşı devlet onları korumasın diye veriyorlar.
    Allah akıl fikir versin.

    • Didem hanım allah herkese akıl fikir versin; istanbul sözleşmesine göre oğlunuza sakallı bıyıklı bir gelin alma hakkınızda vardı, artık yok maalesef!
      Aile içi şiddete ne atamızın kadınlara sağladığı seçme ve seçilme hakkı engel olabilmiş ne de ceza kanunumuz!
      En iyisi aile içi tartışmalara karışmamaktır, benden söylemesi!
      “…devlet onları korumasın…” dediğiniz kadınların kız çocukları için ayda kaç para ödüyor sizin haberiniz var mı?
      İsraf mı?

  11. mutlululuk kavramı bu ülkeyi terkedeli yıllar oldu.akp ye oy veren de vermeyende destekleyen de mutlu değil.ülkenin nimetlerinden sonuna kadar faydalanan küçük bir azınlık dışında herkes mutsuz.

  12. Yazi ne anlatmak istiyor? bir turlu anlayamadim. Mutluluk siralamasi ile, Turkun dostu yok gorusu arasindaki iliskiyi de kuramadim. F.Koru bey donanimli bir aydin, kalemi kivrak, uslubu mukemmel, bilinen sepeplerden dolayi yazilari son derece dikkatli ve olculu. Kimbilir belki de bu yazi bir kodlamadir.

  13. Anlaşılan bu mutluluk raportörleri A Haber falan izlememişler. İzleselerdi dünyanın en mutlu insanlarının hangi ülkede yaşadıklarını şıp diye anlarlardı. Versin mi mehteri?
    Ama içim burkuldu yazıyı okuyunca. Neden ilk 20’de tek bir tane İslam ülkesi yok. Ülkemizin mutluluk ölçeğindeki sıralaması niçin giderek gerilemekte?
    Cevap olarak “dış güçler”, “bizi kıskanıyorlar” vs. diyeceğim ama youtube kanalları olan Tüylü Mikrofon, İlave Tv, vb.e konuşan vatandaşlar da mutlu olmadıklarını söylüyorlar.

  14. Biz aklımız ile değil görsel yaşayan bir millet olarak mutsuzlukta sonuncu olmadığımız’a şükür edelim.

    Uzun lafın kısası, 28 Şubat’çılardan kurtarmak için mücadele ettiğimizi zannet’mişız; meğerse onları besleyip daha’da güçlendırmişiz ve halen daha’da onlara hızmet ediyoruz.
    AKP kurulurken içlerinde Meral Akşener’de vardı ve 4 ay içerisinde bunları tanıdı ve aradan çekıldı, 5 sene sonra, Abdüllatif Şener’de anladı ve millette’de anlatı fakat inandıramadı.
    Ondan sonra 28 Şubatcı olmayanlar teker teker tasfiye edildiler.
    28 Şubat’çılar, 15 Temmuz darbesinden sonra KHK ile attıklari listeleri hazırlamaya 2004 yılında başladılar, ve hazırlıkları tamamlanınca düymeye basip tam kadro ile harakete geçtiler.
    KHK ile ihrac edilenleri arasında 2005,te ōlenlerden tutunda 2007,de emekli olup yurt dışına yerleşnler, ve dün burada yazdığım 2009’da yûzde 98 sakat olan gazi polis ve pkk’nın elinde esir iken darbe yaptı diye KHK kararları ile işten atılmış şehit polis gibileri’nın listeleri seneler önce hazırlandğı ortaya çıkmasına rağmen
    Daha doğrusu bati çalışma gurubundan olanların şu an Perinçekin partisinde harıl harıl 28 şubata yarım bıraktıkları post modern darbyiı eksiksiz uyguluyorlar.
    Gergerlioğlu’ndan neden bu kadar korkuyorlar?
    Onun sayesinde millet uyanacağın”dan dolayı.
    2009’da sakat lanmış bir polisi 2016 da darbe yaptı diye KHK ile işten atıp hapise tīkmaları her hangi bir batılı ülkede olsaydı ilk başta oranin savcılari ve halki harekete geçer yapanlara hadlerini bildirirdiler.
    Bizdede onların yalanlarını ortaya çıkaranları linç ediyorlar.

    Aylardır Akşener’e “yuvaya dön senin yerin orasi değil” ne dedilerse dinletemeyince utanmada kadına ağıza alınmayacak laflar ettilet.
    Meral hanıma, helal olsu. Çıktı meclis kürsüsunde hadlerini bildirdi.
    28 Şubatçıları’ın 1997’de ihtilal yapmasını önleyen Akşener bu sefer onların kökūnü kazacak.
    Oyları düştükçe çıldıriyorlar.

    Bunlar’ın gücü bebeklet ve hastalara yetiyor. Milleti mutlu rtmek değil deli etmek için kurulmuş boba gibiler.

  15. Herkes hem de yandaşlar bile sabah zil çalınca”bu sütçüdür” diyemez haldeler. İnsanların hatta aynı aile bireylerinin birbirlerine güveni yok denecek kadar bitmiş. Ekonomi, adalet ve insan hakları tarihi dip seviyede. Ne mutluluğu? Yazık oldu milletimize ülkemize. İlk düğmeyi yanlış iliklemenin ve bunda hala ısrarın sonucu koca bir ülkeye ve millete neler yaşatıyor. Mutsusuz…

    • Cemil bey, sabahın köründe benim kapımı çalacak sütçünün kafasına saksıyı koyarım balkonda aşaa, bu devirde sokakta sütçü mü olurmuş, ahmaklık bu!

      • Sabah kapı çalınınca gelenin sütçü olduğundan emin olursak bu demokrasidir. Winston Churchill

  16. Efendim neymiş dış güçler bizi sevmiyorlarmış.

    ABD devletini ne Türkler ne Araplar nede Avrupa hiç sevmezler. Şangay beşlisi Rusya, Çin ,Kuzey kore hiç sevmiyorlar.

    Yinede Türkleri Azarbeycan, pakistan, Güney Kore(savaşta yardımlarıızdan dolayı bizi severler)……..

    Sen ülkene Fen liseleri açtında Dış kuvvetlermi engel oldu.
    Sen ülkene Fabrika açtında dış kuvvetlermi engel oldu.
    Sen ülkene Adelet getirdinde dış kuvvetlermi engel oldu.

    Bu ABD’yi seven Tek ülke bulamazsın Onlar Dış kuvvetler engel oluyor diye bir bahaneleri yok adamlar çalışıyorlar kazanıyorlar.

    Bizde ise türlü türlü bahane çok.

  17. İktidar partisine oy veren birisi MB başkanı değişikliğinden sonra şunu söyledi: “Sarayda reise yanlış yaptırmaya çalışan bir ekip olduğunu düşünüyorum”

  18. Kendime sordum mutlumuyum diye. Sonra dönüp bir baktım, aaa! mutluymuşum. Raporu hazırlayanları esefle kınıyorum. Beni es geçmişler. O halde bana dokunmayan mutsuzluk bin yaşasın.

  19. Halkın mutsuzluğu için gece gündüz elinden geleni yapan bir iktidar var. Gece yarısı KHK’ları ile sözleşmelerden çıkıyor, kurumları allak bullak değiştiriyor, yarın ne saçmalayacağını bilmek de mümkün görünmüyor. Merkez bankası başkanı dayanmıyor adama. Değiştir baba değiştir. Bir kararla paramızı yüzde 15 değersizleştirdi. Hepimiz cuma gününe göre yüzde 15 daha fakiriz. Olan gariban halka oluyor. Enflasyona, faize, işsizliğe mahkumuz hepimiz. Mutlu olmak için hiçbir sebebimiz yok. Yarın KHK çıkarsın herkes mutlu olacak diye. Belki olur.

Yoruma kapalı.