Gerekçeli karar geciktikçe iş içinden çıkılmaz hale geliyor.. Yenilenmeyi isteyenlerin işgüzarlıkları yüzünden…

64
Reklam

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) İstanbul’da seçimi neden yenileme kararı aldığını gerekçeleriyle açıklamayı sürekli erteliyor. Açıklama Pazartesi yapılacak denilmişti, her gün “Belki bugün” deniliyor…

Bir yakınım, “Gerekçeli kararı 23 Haziran’a kadar açıklamazlar” görüşünde. Herhalde açıklayacaklardır; ancak ben onun bu görüşünü, “Açıklamasalar kendileri için daha iyi olur” biçiminde yorumluyorum.

Gelen haberlere göre, yenileme kararını verdikleri gün yaptıkları açıklamada yer alan ‘gerekçe’ kendileri tarafından da yeterli bulunmamış olmalı ki, YSK’nın seçimin yenilenmesinden yana tavır almış üyeleri, gerekçelerini de yenilemişler. Açıklamalarında yeni gerekçelere de yer vereceklermiş… Karara karşı çıkmış üyeler muhalefet şerhlerini yeni gerekçeleri de kapsayacak biçimde geliştirmek istedikleri için açıklama gecikiyormuş…

Gerekçeli kararı yazanların işi çok zor.

Zor, çünkü onların harıl harıl yeni gerekçe icat etmeye çalıştıkları sırada, iktidara yakın kalemler, yazıya dökülen gerekçeleri geçersiz kılacak yazılarla okurları karşısına çıkıyorlar. Bu tür yazılar yüzünden, yeni gerekçeler havada kalmak zorunda.

AK Parti kampanyasını yeniliyor, neden?

Ne dediğimin daha iyi anlaşılmasına yarayacağını düşündüğüm iki örneğim var. [Örnek çok da, ben yalnızca iki temsili yazıyla yetiniyorum.]

Örneklerimden ilki, Ak Parti’de sağlam haber kaynakları bulunduğu bilinen ve gazetesi de bir süredir AK Parti tarafından itibar görmeye başlamış olan bir yazardan.

Reklam

Yazarımız dünkü yazısında AK Parti’nin içinden elde ettiği bilgilerle önümüzdeki bir ay içerisinde yürütülecek kampanyanın inceliklerini anlatıyor.

Yenilenen seçimde izlenen kampanyayı kökünden değiştirecekmiş AK Parti. “AK Parti’nin seçim kampanyası 31 Mart’taki kampanyanın neredeyse tam tersi. O zaman yapılanlar yapılmayacak, o zaman yapılmayanlar yapılacak” diyor. Artık ‘beka’ sorunu işlenmeyecekmiş sözgelimi. Kürtler ve Karadenizlilere yönelik özel bir strateji uygulanacakmış.

Güzel.

İyi de, YSK seçimi yenileme kararını AK Parti 31 Mart seçiminde yanlış kampanya yürüttüğü ve adayı bu sebeple seçilemediği için mi aldı?

AK Parti’nin iddiası “Biz kazandık, ama hakkımız çiğnendi” değil miydi? “Çünkü çaldılar” denmemiş miydi?

Ne oluyor da, şimdi, oy alamadıkları kesimlere (Kürtlere, Karadenizlilere) yönelik yaklaşım değişikliği ile oyların artırılması öngörülüyor?

YSK’nın seçimin tekrarlanmasından yana tavır almış üyeleri bu durumda ne yapsınlar?

Durumdan vazife çıkarmak

Reklam

İkinci örnek daha ‘içeriden’ bir kaleme ait. Geçmişinde AK Parti’den milletvekilliği de bulunan bir yazar, yenilenen seçimde bu defa kazanmayı getireceği umulan yeni kampanyaya uygun bir görevi üstlenmiş görünüyor.

“Durumdan vazife çıkarmak” diye bir deyim var ya, dünkü yazısında tam onu yapıyor işte.

“AK Parti’ye 31 Mart seçiminde eksik kalmış oy başka nereden devşirilebilir?” sorusuna verilebilecek bir cevap “Kendisine en yakın bir başka partinin tabanından” oluyor. Hangi partidir bu? Evet bildiniz, Saadet Partisi

Saadet Partisi’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı ilk seçimde 103 bin 300 oy almıştı. Yenilenecek seçimde bu oyların sahipleri AK Parti’ye yönelirse seçimi kimin kazanacağı belli. 31 Mart’ta az oy almış bazı partiler adaylarını çektiler, fakat Saadet Partisi çekmedi. Yapılacak iş, Saadet’in tabanına hitap ederek onların AK Parti’ye oy vermesini sağlamak…

Yazar soruyor:

“10 milyon seçmenden sadece 103 bin oy almış adayın tekrar yarışa katılmasını kendi tabanınıza nasıl anlatacaksınız? / Onca emek, onca para ne uğruna sarf edilecek? / FETÖ ve PKK’nın desteklediği aday karşısında kardeşiniz kaybetsin diye öyle mi? /  Bu mu Milli Görüş, bu mu israfa karşı duruş, bu mu kardeşlik, bu mu siyaset, bu mu bilgelik?”

Bu satırları okuduğumda, gerekçelerini açıklama arefesinde bulunan YSK üyelerini hatırlayıp gülümsemekten kendimi alamadım.

Zaten zor olan işleri bu tür yazılarla daha da zorlaşıyor çünkü.

“Oylar çalındı, hileler yapıldı ve seçime şaibe bulaştı, sandık kurulları yanlış oluşturuldu, tutanaklarda oylar kaydırıldı” demek ve bu iddialar üzerine seçimi yenileme kararı alınmasını istemek başka, “Yanlış bir kampanya yürütüldü, Kürtlere ve Karadenizlilere kendimizi iyi anlatamadık, Saadet Partisi aday göstermeseydi kazanmıştık zaten” gibi görüşlerin serdedildiği bir ortamda YSK’dan kararını gerekçelendirmesini beklemek başka…

Kararın açıklanmasının geciktiği her geçen gün, özellikle seçimin yenilenmesini istemiş olan tarafa yakınların yazıları ve söylemleri yüzünden, o açıklamada bulunması mukadder gerekçeler savunulamaz hale geliyor.

Yine de gerekçeli kararı heyecanla bekliyorum.

ΩΩΩΩ

[Bu yazının Bernar Kutluğ tarafından yapılmış İngilizce tercümesi için link:]

Reklam

64 YORUMLAR

  1. Sayın Koru sadece AKP tarafına eleştirel bakıyor, CHP mağdur edebiyatı yaparken, sanki kazandığı bir hak elinden zorla alınıyormuş algısı oluştururken problem yok, AKP nin seçim propagandasında değişikliğe gitmesi bile göze çarpıyor. Saadet Partisi çekilip çekilmeme konusunda istişare etmesi bile o aldığı 103 bin oyun yarısının AKP ye transferine sebep olucaktır diye düşünüyorum.

  2. YSK İstanbul kararına ilişkin gerekçeli kararı açıkladı. Karar YSK’nın internet sitesinden yayınlandı. Kararda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın “Oy çalındı” iddialarının yer almadığı görüldü.

    Yıldırım, kendisi tarafından dile getirilen “oylar çalındı” iddiasının gerekçeli kararda yer almamasına ilişkin olarak, “Gerekçeli kararda bir tarafın söylemini yazacak halleri yok, biz bunu halk diliyle söylüyoruz” dedi.

    Kararda, oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısı 706 olarak kaydedildi. (Gerekçeli karardaki tek somut delil bu, o da seçim sonucunu etkilemiyor. Geriye kalan laf salatası.)

  3. Ysk
    “Yok hükmündeki 108 sandıkta oy sayısı 30 bin 281’dir”

    “90 sandıkta sayım cetvellerinde kurulun imzası yoktu”

    “18 sandıkta sayım döküm cetveli hiç bulunamadı”

    “754 sandık başkanı kamu görevlisi değil”

    “31.280 sandık başkanından 6.530’u kamu görevlisi değil”

    “108 sandıkta sayım cetveli olmaması güvenirliliği zedeledi”

    “6 sandıkta ölülerin yerine oy kullanıldı”

    “6 sandık başkanı ile 3 kurul üyesinin KHK’lı olduğu belirlendi”

    “58 sandıkta cezaevlerinde bulunanların yerine oy kullanıldı”

    “224 zihinsel engellenin oy kullandığı tespit edildi”

    “Sandık kurulu başkanları kanuna aykırı görevlendirildi”

    Anlcanız,Kediler, trafolar, Alicengizler işbaşındaymış….

    Herşeyin hayırlısı olsun…. düzgün bir seçim olsun…… bitsin bu iş de kim kazanırsa kazansın…..Doğu Akdeniz deki petrol ve doğalgaz rezervlerine odaklanmak gerek artık…..Türkiyenin hakettiği bölgelerde rezervler 540 sene Türkiye ye yetiyor….. inşallah elimizden kaçmaz…

      • Fehmi Koruyami kapak olsun?
        Sizemi?
        Yolsuzluklar teker teker siralamişlar? bu konuda size hak veriyorum, haklisiniz…. Eğer Fehmi Koruya kapak olmasını istiyorsanz? Birşeyi isbat etmek zorundasiniz, 4 oydan
        3’üde yolsuzluk olmadığını bilen medyumun kim olduğunu aciklayinki,
        Bizde sizlerle beraber tere yağını kirleten icindeki kıllarin arasindaki suçlu kılı bulan YUKSEK SEÇIM KURULUNU DAHA DOĞRUSU ADALET KALKINMA PARLAK SEÇIM KURULUNU cani gönülden tebrik edelim.
        Gerekceli kararrda SEÇMENLERE ne anlatmaya çalisilıyor, biliyormusunuz?
        Eğer Önceki seçimlerde olduğu gibi AKP ye ait ÖLÜLERIN, Suriyelilerin, ve 8 10 kimlik ile ayri ayri yerlerde oy veren kişilerin oylarindan AKP adaylari haricinde adaylara verildiği tesbit edilirse o seçip iptal edilecektir.
        Çünku ölüleri dirilten, suriyelilere ve bir kişiye 10 kimlik veren AKP ye ihanet edenlere gene AKPSK tarafindan en ağir cezalandirilacaklardirlar..

        • Nurdan abla, bu “ölülerin de kalkıp oy kullanması” konusu biraz daha eskiye gider aslında…

    • Yazdıkların doğru da sonuç yanlış. Usulsüz oy kullanıldığı tespit edilen kişi sayısı 706 olup sonuca etkili görülmemiştir, iptal nedeni sayılmamıştır. Bunların dışındaki gerekçeler laf salatası. Dönüp dolaşıp memur olmayan sandık başkanlarına dayanıyor.
      Doğalgaz rezervlerine gelince, S-400’leri alırsak unut gitsin.

      • mim kardeş sonuç sana yanlış… ysk son noktayı koydu… kimse mağdur olmadı sonuçta… eski soyismi MÜDAFA olan sizin imamoğlu tekrar seçime giriyor… başarılı olursa anasının ak sütü gibi helal olsun… Abd başkanı bile 2020 kadar almayın erteleyin diyor S400 ü.. niye… 2020…. herhalde devlet sana bana soracak değil….

  4. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yozgat mitinginde yaptığı konuşmada, ” AKP haram yedi, israfa battı, yandaşları zengin etti. Size geldiler duygu sömürüsü ve mağduriyet edebiyatı yaptılar, Ankara’ya gittiler rüşvet ve yolsuzluk filosu kurup haram denizine yelken açtılar ” … ” Havuzcular, kutucular, kasacılar, rüşvetçiler, yolsuzluk çeteleri AKP’den memnundur ” … dedi.

    Affedersiniz, bu konuşmanın tarihini yazmayı unutmuşum. Tarih 25 Mayıs 2015. Demek ki AKP 2016’dan itibaren tövbe istiğfar edip yolsuzluklardan uzak durmuş. Ben söylemiyorum AKP’nin şimdiki ittifak ortağı Devlet Bahçeli söylüyor. Adamın adı bile yeter doğru söylediğine.

    Ben kendisine oy vermesem de Sn.Devlet Bahçeli’yi hep sorumluluk sahibi bir devlet adamı olarak düşünürdüm. Fakat 2015’deki konuşmasına ve bir de bugünkü manzaraya bakınca ister istemez insanın aklına şu da geliyor. Demek o zamanki yolsuzluk şikayetleri “hep siz yiyorsunuz, bize koklatmıyorsunuz” demekmiş.

    Yok böyle değil de benim eskiden takdir ettiğim Devlet Bahçeli “ben değişmedim” diyorsa, o zaman neden AKP ile ittifak yaptığını Türk Milleti’ne açıklamalıdır.

    • Sn. Bahceli sorumluluklarinin neler olduğunu bize pek belli etmese de arada sorumlu biri olarak konuştuğu oluyor. Hatırlayalım mesela 31 Mart seçimleri arefesinde ” birtek dileğim var………” ( boşluğu ‘Mutlu ol yeter’ ile dolduramayabilirsiniz) ve baskın zamanlarında söylenen; ” kimse bir yere gitmesin herkes yerlerinde kalsın” cümleleriyle de ne kadar sorumlu biri olduğunu bize hatırlatmıştı.

      İstanbul’da başkanlık yer değiştirince seçimde iptal edildi haliyle.

      E ne diyelim Devlet Bahceli bu, kafasındaki planı millete bozduracak hali yok ya!
      Devlet varken millet’te kim oluyormuş.

      • Geçen gün gazetelerden birinde rastladım Bahçeli’nin son fotoğraflrından birine: Siyah güneş gözlüklerini takmış, klasik model arabasına kurulmuş Ankara caddelerini turluyor. Direksiyon sallarken aklında ne vardı acaba?

        Herhalde hiçbir şey yoktu. Çünkü hiç konuşmuyor şu sıralar. Erdoğan, savcıları göreve çağırıp Kılıçdaroğlu’na dava açın diyor, Bahçeli’den tık yok. Milli devlet güçlü Türkiye sloganı eşiliğinde S400 topuna girmekten de imtina ediyor. Bu konuda da ihaleyi yükledi Erdoğan’ın sırtına.

        Bu ‘tuhaf’ suskunluğu, fıtratındaki (!) ‘esrarengizlik’ ve ‘öngörülemezlik’ özellikleriyle bir arada düşünüldüğünde, insanın aklı komplo teorilerine gidiyor ister istemez. “Yoksa, bir yandan direksiyon sallarken bir yandan 24 Haziran gecesi ya da 25 Haziran sabahı Türkiye’yi sarsıp şaşırtacak metni kafasında tartıp yazmakla mı meşgul?” diye sorası geliyor insanın.

        Kim bilir, belki “kafasındaki planı millete bozdurmamak” türünden bir derdi ya da tasası yok, aksine, gidişattan da pekala memnun.

        Ekonominin seyrini takip edenler, durumun farkındalar. Damat’ın “Bu yıl 2,5 milyon istihdam yaratacağız” lafına kargalar güler. İkinci çeyrek sonunda işini kaybedip halihazırdaki işsizler ordusuna katılacak yeni işsiz saysının 820-840 bin dolayında olacağını söylüyor sözüne ve analizlerine güvenilir uzmanlar. OECD, 2019 ve 2020 yılı öngörülerini revize etti dün. Yılın geri kalanı felaket düzeyde bir küçülme, 2020 yılı büyüme oranı tahmini de yüzde 3,6’dan 1,6’ya düşürdü OECD.

        Yani, 24 Haziran sonrasından itibaren 2020 sonuna kadar halkı bir cehennem bekliyor.

        Bahçeli girer mi bu yükün altına?

        Ben dahil pek çok insan, kurulacağı söylenen yeni partinin seçim sonrası süreçte Erdoğan’ı ve partisini hayli zorlayacağını düşünüyor. Ama belki de asıl tekme Bahçeli’den gelecek.

        Önceki hafta, Etyen Maçupyan, “Bahçeli şimdi çok bilgiye sahip AK Parti’lierin ne yapıp ettiklerine ilişkin. Devletten geliyor bu bilgiler bürokrasideki kadroları dolayımıyla. Köprüler atıldığında tepe tepe kullanır o bilgileri Bahçeli” demeğe getirmişti.

        Cumhur İttifakı sürmez, uzatmaları oynuyor. “Beka” ve “dava”dan yoldaş olanlardan biri diğerine öyle bir ihanet edecek ki, belki de birkaç yıl önceki Erdoğan-Bahçeli kapışmasına bile tık atlatan kapışmalara tanık olacağız.

        Bahçeli sıyrılır aradan, ekonomik sosyal çöküntünün yükü Erdoğan’ın omuzlarına kalır. O günlerde göreceğiz siyasetin çirkin ve acımasız yüzünü.

        “Bizde düşene tekme atılmaz” denir, göreceğiz bakalım ne kadar karşılığı var bunun hayatta. . .

    • Halk arasında siyaset biraz da “yalancılık sanatı” olarak biliniyor. Siyaset = Politics = Poli-taktics!…

      Medyanın etkisiyle, halk bu durumu bir yerde kabullendiyse, bu iş siyasetçilerin hoşuna gider çünkü manevra alanlarını genişletmiş olur. Medya yurt dışında doğru habercilik ve eğitim aracı olarak kullanılıyorken bizde sadece şimdi değil daha evvel birçok zamanda da, doğruluk/ahlaki/manevi kaygılar olmadan, laikçi/sekularist bir zihniyetle para/rayting kaygısıyla hareket etmektedir. Dolayısıyla, 180 derece dönüşler ülke siyasetinde nasıl olsa olağan hale gelmişken Sn Bahçeli siyasette neden “taktik” değiştirmesin ki?! Türkiyede son 5-6 yıldır, özellikle darbe girişimimden sonra “beka” marka siyaset hakim. Vatan tehlikede!! Öyleyse “Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır!” düşünce şeklinin ağır basması normal değil mi?….

      • Medya dünyanın neresinde “doğru habercilik” yapıyormuş sn. Hk, söyle de biz de gülelim..?

        • Bütün gelişmiş ülkelerde ve kalburüstü bütün medya kuruluşlarıyla. Gülecek bir durum yok! Bizde kalburüstü olarak Hürriyet gazetesini al. Demirören dönemi veya çok daha eski dönemlerini incele(t) istisnalar dışında gayriciddi haber çoktur. Bizimkilerin en berbat tarafı normal haberler ile magazin haberleri aynı sayfalarda karışık vermeleri. Magazin haber seçicileri değişmez bir iğrençlikle bildim bileli açık seçik, baldır bacak teşhiri yaparlar (boyalı-makyajlı basın!).

          Gazete okumak için Hürriyet’e giren okuyucular Kardashian’ın 1-2 büyük boy fotoğrafını görmek zorunda, hem de transparan giysileriyle. Bu ayda bile bunu yaptı Hürriyet gazaetesi. Demirören yönetimi işi ele aldı, güya iktidar yanlısı. Güya AK P iktidarı da maneviyata/ahlaka önem veren pozlarda bir iktidar (gülmek istiyorsan bu duruma gül!). Onyıllardan beri Hürriyet’in şu magazin bölümünde bir iyileştirme yapamadılar, birçok yazar işten atıldı ama Hürriyetteki magazin haber seçicilerini bir türlü işten attıramadılar. Sabah gazatesi farklı mı, o da aynı… Bu gazeteler sözde, Türkiye’nin okunan en büyük gazeteleri… Peeahhh!

          Gelişmiş ülkelerin büyük gaztelerine bir bak, farkı hemen görürsün. Magazin bölümü varsa bile kalite farkı vardır ve anasayfada bunlara yer verilmez. İsteyen magazin bütonuna tıklar bu haberlere ulaşır. Doğrusu bu. Anasayfaya Kardashian marka açık-seçik resim koymak bir gazete için yolsuzluktur-rüşvettir, ahlaksızlıktır, görevi istismardır…Hürriyet’in Başkanı Demirören’e, AK P’nin Başkanı Erdoğan’a duyurulur! Sözde adaş olacaklar!!!

  5. YSK seçimi iptal etmiş, gerekçeli kararını da açıklayacağını bildirdiği günde aciklamayıp ertelemiş. Mahkemede Ergenekon çatı davasını 1 temmuz’a ertelemiş.
    İkisi arasında ne gibi bir alaka var ki? Diye soracaklara; ikisi arasında alaka okup-olmadığını etkisiz eleman olarak benim bilip bilemememin hiç bir önemi yok, önemli olan Reis biliyor mu Reis?

  6. A.Selvi başkanlık seçimi öncesinde kandile doğru yapılan operasyonların “hala anketlerde yapilan bu operasyonun etkileri gorulmuyor” gibisinden biseyler yazmisti
    adam daha ne kadar belli etsin kendi kisiligini:))))

  7. Hukuk ilmi
    Dünyada bütün toplulukların hukukları vardır. Bunlardan bir kısmı yazılı hukuk haline gelmiştir. Sadece iki hukuk ilmileşmiştir. Biri Roma Hukuku, diğeri ise İslam hukukudur. Roma Hukuku Tevrat’ın ilmîleşmesinden oluşmuş bir hukuktur.
    İslam Hukukunda fıkıh usulü hukuk ilmini ifade der. Yani kanun nasıl yapılır, kanun nasıl yorumlanır onu inceler. Böyle bir ilim yalnız ve yalnız İslam’da vardır. Türkiye Medrese tahsili ile yüksek hukukçuları yetiştirmiştir. Şimdi Medrese tahsilini görmeyen, batının hukukunu bile kavrayamayan hukukçularımız, ben istedim o da oldu zannediyorlar.
    Bu yetmezmiş gibi kanunları sıradan insanlar yapıyorlar. Sokak diliyle kanun yazılıyor. Oysa hukuktaki kavramlar sonradan gelişmeye başlamış, İslamiyet’te binlerce yıl milyonlarca alimin çalışması ile oluşmuştur. Gerekçeli karar ne fark eder? Tarihte böyle oyunlar olmuştur.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Erbakan’ın milletvekilliğinin düşürülmesini hukuka aykırı bulmuştu. Çünkü Erbakan kendisi muhakeme edildikten sonra milletvekilliği düşürülmüştü. Tüm hukuklara göre bu mümkün olmaz. Mahkeme kararları sadece davalı ve davacı olanları ilzam eder.
    Buna karar vermeden önce Avrupa İnsan Hakları Türkiye’ye bildirdi. Sonra partiyi kapattı. “Parti kapandığına göre Erbakan’ın itirazına bakmaya gerek görmüyorum” dedi. Bir başka dosyanın sonuçlanması ile dosya sonuçlanmaz ama öyle gerekiyordu.
    Hakimlerin adil karar vermesi mümkün değildir. Ordunun temsilcisi olarak bilinen Bahçeli seçim yenilenecek derse, cumhurbaşkanı seçim yenilenecek derse, hakimler başka nasıl karar verecekler? Gerçek açıktır. Bahçeli ve Erdoğan hakimlere baskı yaptılar. Onlar da bu kararı verdiler. Zalim düzende hakimlerin adil davranmalarını beklemek abestir.
    Bahçeli da Erdoğan da yanlış yapmadılar. Bir topluluk çift başla idare edilmez. İmamoğlu AK Parti iktidarında belediye başkanlığı yapamaz. CHP’nin İstanbul belediye başkanlığına talip olacağına, zalim düzenden, Adil Düzen’e geçme çalışmasına bize katılmalıdır. Semt kooperatiflerini desteklemelidir.

  8. Yeseke şarkısının güftesi (Beste : Sandıkzade Recai Efendi)

    Yüksek yüksek tepelere sandık kurmasınlar
    Seçildim deyu mazbata istemesinler
    Hani benim mazbatam diyen bin Aliler
    Seçilmedim diye üzülmesinler
    (Nakarat)
    Yeseke de yese yeseke, … yeseke de yese yeseke, …

    Aşık Yesaki’dir benim adım
    Olmasa da hiçbişey bulurum
    Derim şer-i hukuki durum
    Beka var dediler mecburum
    (Nakarat)
    Yeseke de yese yeseke, … yeseke de yese yeseke, …

    • Bu şarkıya karşı Hayretzade Gayret Efendi ‘den de bir şarkı gelir artık.Ancak “su akar iz bırakır/turist döviz bırakır”cinsinden olursa ben kabul etmem.Baştan söylemiş olayım…

      • Ben hala şişman kadının şarkısını söylemesini bekliyorum uğur..:) oruç oruç isterseniz bi “welcome to ramadan” dinleteyim olmazsa…

    • Bu şiir 16. Yüzyılda lale devrinde yaşamış olan Aşık Yesaki’ye aittir, (telif hakkı yoktur). Bu güfte Türk Sanat Musikisi veya Türk Halk Müziği tarzında icra edilebilir. Aşık Gayreti’nin ise aynı ayarda bir şiir yazabileceğini sanmıyorum. Ancak Beyoğlu sokak jargonuyla yazılmış bir şiirle karşılık verebilir. Fakat bu Türk müziğine uymaz, belki (eğer varsa) Reisçi Rap’çiler tarafından çalınabilir. Binali Beyin pardon C.Başkanı/AKP Genel Başkanı’nın seçim mitinglerinde ortalığı coşturur.

  9. Halk bize daha çok oy verdi, her çeşit icraat hakkımızdır !

    İnsanın çeşitli temel hakları vardır. Yaşam hakkı, eğitim hakkı, dini inanç hakkı, oy kullanma hakkı … v.b. Son 5-10 yılda buna yeni bir hak daha eklendi : Yolsuzluk hakkı. Diyebilirsiniz ki daha önce de yolsuzluklar olmamış mıydı ? Doğrudur, yolsuzluklar her Hükümet döneminde az yada çok olmuştur. Fakat eskiden bir yolsuzluk açığa çıktığında gazeteler ve TV’ler bunun üzerine giderdi. Sayısız manşetler atılır, köşe yazıları yazılır ve TV’lerde açık oturumlar düzenlenirdi. Yani yolsuzluk bir hak olarak görülmezdi.

    Şimdi ise nasıl ? Değil bir yolsuzluktan bahsetmek ima dahi edilemiyor. İşte bu nedenle günümüzde ‘yolsuzluk hakkı’ diye bir şey var. Yolsuzluk hakkını kullanma hakkı da yerli, milli ve dindar! olan bir siyasi partiye ait. Kabul etmiyor musunuz ? Hadi gidelim sandığa …

    Artık Türk Milletinin muhafazakar seçmenleri “yok o kadar da değil, sen bizi sapkın bir yolda olanlardan mı sandın” diyeceklerdir.

    Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal
    Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin dürüstlük

    • Fatih bey; yorumunuzu okuyunca aklıma “yolsuzluk hırsızlık değildir.” diye birilerinin yaptığı açıklama geldi.bu sözün üstüne artık ne denir.(aslında denecek şey çok ama ağzımıza acı biber sürüyorlar).Teşekkürler.

    • Yolsuzluk hakkı’nın dinen caiz olduğunu Diyanet de onaylamıştı zaten. Fakat Diyanetin gerekçeli kararına bakıldığında bu hakkın fakirler ve ayrıca laikler için geçerli olmadığı, yalnız ‘dini ibadetlerini eksiksiz yerine getirenler’ tarafından kullanılabileceği de belirtilmiştir. Bu gerekçeye muhalefet şerhi koyan Diyanet görevlileri ise ya görevden alınmış yada emekliliklerini istemişlerdi.

  10. Ak Parti İstanbul seçimini bir kez daha kaybetme riskini göze aldığına göre gözünü karartmış demektir. Bayram sonrası topyekûn atağa geçecek, seçmeni birebir markaja alacaklardır. Bu atak kısmen sonuç da verecektir ama bence seçimi kazanmaya yetmeyecektir. Saadet seçmeninin bir kısmının (yüzde yirmi kadarı) kerhen de olsa CHP’ye oy vereceğini tahmin ediyorum. Bu durum zaten dengeleri değiştirmeye yeter de artar bile. Sandığa gitmeyen seçmen üzerinde duruluyor sık sık. Bu seçmenlerin çoğu yine gitmezler sandığa. Adam tepkisini ortaya koymuş, ne değişti de gidecek sandığa? Belki küçük bir kısmı Ak Parti’nin ilk seçimde kazanacağını varsayarak gitmemiştir, onlar sandığa gidebilir. İşsizlik ve sosyal sorunlar tırmanışta. İntihar vakaları, cinnet halleri çok arttı. Mutsuz bir toplum olduk, önümüzü göremiyoruz. Bunun sonuçları İstanbul seçimlerine illaki yansıyacaktır.

    • Sayın hattat seçim az farkla sonuçlanırsa o sandığa sonradan gidecek olanların çok şeyi değiştirebileceğini kendileri de farketmişlerdir zaten; o yüzden %100 katılım bekliyorum ben..:) mutsuz bi toplum falan diyorsun ama bakıyorum imamefendinin sırıtmadan çektirdiği tek fotoğrafı yok gibi niyeyse..?

      • Sayın H.Gayret, İmamoğlu’nun tebessümleri,sempatik halleri toplumda karşılık bulmuş görünüyor.Binali Bey’de ise mevcut karakterinin aksine bir asık suratlılık,moralsizlik,isteksizlik görüyorum.Nerden girdim bu işe ben havalarında sanki.Ben seçimi İmamoğlu’nun az değil açık farkla alacağı hususundaki fikrimi muhafaza ediyorum.

  11. “31 Mart’ta az oy almış bazı partiler adaylarını çektiler, fakat Saadet Partisi çekmedi” yazarin bazi partilerden kastettigi DSP adayi olsa gerek ..oncelikle ak partiye yonelik elestirisi ayni sekilde chp ve adayi icinde kullanilabilir ,madem arslanlar gibi kazandilar(?) niye baska partilerden simdi destek istemekteler, buna saadet de dahil(di).Yersiz bi elestiri ve yetersiz bir cikarim.

    • Yorumunuzun isabetsizliğine işaret etmek üzere birden çok şey söylenebilir:

      (1) Yazar, “Neden AK Parti Saadet seçmeninden oy almaya çalışıyor, bu doğru değil” demediği gibi, böyle bir imada dahi bulunmuyor. Herhalde Koru’nun yazılarıyla yeni tanış oluyorsunuz. Yazarın eleştirel yaklaşımı, bana göre hayli açık olduğu üzere, 31 Mart seçiminin yenilenmesi gerekçeleri ile AK Parti’nin 23 Haziran öncesindeki seçim kampanyası stratejisi arasındaki -görmek isteyen herkes tarafından kolayca görülen- tutarsızlık.

      (2) Ben CHP’li değilim, ama, CHP’nin ve adayının 31 Mart öncesi DSP, TKP ve bağımsız adaylara yönelik menfi bir tutum ya da söylemi olmadı. Şimdi, o partilerden ve bağımsız adaylardan oy alma beklentisi pekala anlaşılır bir şey. Siz aynı şeyi seçmeni olduğum Refah Partisi için söyleyebiliyor musunuz? Edilen onca itham ve hakareti unuttunuz mu yoksa?

      (3) Toplamı 10 milyona erişen bir seçim bölgesinde seçimi 15.000 gibi az bir oy farkıyla kazandıktan sonra, kimse yenilenen seçimde kazanacağından emin olamaz. Elbette ki iki tarafta her bir oya bir oy olarak bakıp değer atfedecek. İmamoğlu’nun diğer partilerden oy beklentisinde olmasında yanlış olan ne?

      Siz, “Seçimi hile ile kazandılar, böyle değilse, ne diye ondan bundan oy bekliyorlar, yine kazansınlar da görelim” diye düşünüyorsunuz her halde.

      Ben ise, tutarlılık açısından çok zor yerlere sürüklendiğinizi düşünüyorum. Zillet ittifakından geldik “Saadetli kardeşlerimiz” diline. “Sevgili Kürt kardeşlerim”in eli kulağında. Hani nerde ‘beka’ muhabbeti? Hani Cumhur İttifakı bir yanda, “bütün şer güçler” onun karşısındaydı? Hani sayın Karamollaoğlu merhum Erbakan’ın kemiklerini sızlatıyordu?

      Hiç yormuyor mu sizi bir gün savunduğunuzun tam aksini bir başka gün savunmak?

      Yoksa, “Mevzu İstanbul rantı ise, her şey teferruattır!” kafasında mısınız?

  12. İbb seçiminin iptal kararını ysk verdi gerekçesini de onlar yazacaktır heralde; kıymeti harbiyesi kendinden menkul medyamız ve beslemeleri de ancak kendini bişey zannede dursun bakalım. Saadet ve vatan partileri zaten adaylarını geri çekmeyerek akparti için en büyük desteği vermiş bulunuyorlar, varolsunlar… Binali beye bi kısım iyi parti seçmeninden ve belki de -belediyecilik hizmetlerindeki konforunun bozulmasından endişeye kapılmış- bi kısım chp seçmeninden bi parça oy gelebilir… Ama en önemlisi, elçabukluğu marifet iç edilen oyların yerine konmasıyla asıl fark ortaya çıkacaktır..! Yoksa seçim zamanında bu sayfalarda da köpürtülen -içinde boncuk bulunmuş- kimi ucuzcu propaganda malzemelerinin, ancak avara youtube kullanıcısına hitabedebilecek kıytırık videoların seçmen üzerinde pek bi etkisi olmadığını da herkes görmüştür artık..? Amerikan toplumunu facebook üzerinden manipüle edebilirsiniz, oyunun rengini değiştirebilirsiniz; ama ortalama bir türk seçmenini asla..! İtirazı olan..?

    • Yürrü be H. Gayret biladerim -kim tutar seni!

      Ben, bu gayretli ve de pek bir iddialı yazını okuduktan sonra, “Yetmez, ama evet” diyor, senden, “Gün geçmiyor ki Başkanımız’ın düşmanları. . .” diye başlayıp, “Yaşasın cuntacı, sol-Kemalist Vatan Partisi ve Başkanımız’ın asil yoldaşı Perinçek Paşa! Çıktık alın açıkla her yaştan! Kattık Erdoğan’ı önümüze ve onu mecburiyetleimizin görevlisi kıldık! Onun arkasından bir sağa dönüp dindarlara, bir sola dönüp demokratlara çakıyoruz! Ya ya, şa şa şa, Mustafa Kemal sen çok yaşa!” ile biten bir coşkulu sefaletname çiziktirmeni de bekliyorum.

      Özlettin bu tür zırvalarını : )

      • Fatih kemal türk arkadaşın ardıç odunu kıvamındaki söylemiyle yetinmek zorundasın; oruç oruç uğraştırma beni..!

        • Niye kızıp kalp kırıyorsun? 🙁

          Göktürk tanrısına güzelleme döşendiğinde, “Biladerim Göktürkçe’ye de vakıftır herhalde, o dilde bi şiir döktürse de anlamadan okuyup çok beğensek. . .” demiştim. Oruç zamanı değildi, yine tersleyip kalp kırmıştın.

          Geleneksel olarak,”Gün geçmiyor ki mankurtlar, Atlantik ötesinin haşhaşileri ateist vatan düşmanları ile elele verip. . .” ile başlayan bir gayretname peydahlamak ne kadar emek alır ki? Kaldı ki, “kopile ve de yapıştır” operasyonu onlar. İçinde iki sıfat değiştirip çakıyorsun fırından taze çıkmış ayağına bayat İzmir gevreği gibi.

          Başkaları olunca incelikten kırılıyor şiirler döşeniyorsun, biladerin bir mütevazi dilekte bulunuyor, tersliyorsun.: (

          “Erdoğan’dan mı öğrendin adaletsizliği be bilader” diye soracağım, başlayacaksın yine “Yüce Türk devletinin savcısı hakimi var, bunlar kayda geçiyor hep. Senin işin yaş. Ya zindanlarda süründüreceğiz seni, ya da Roterdam’da kırmızı ışıkta patlayacaksın Şeker Bayramı maytaplar gibi!” diyerekten cızırdayıp ürküteceksin beni : )

          Aklıma gelmişken de söylemiş olayım: Ne ehliyetim var, ne araba sürmesini bilirim. Senin tosuncuklar boşu boşuna siyah güneş gözlükleriyle yol kenarlarına sotelenip ele güne kepaze olmasınlar. : )

          • şimdi böyle giderse şu ingilizce çevirilerin yüzünden yazının türkçe aslına ulaşamayıp biz de kopcaz sanki buralardan… Göktürk anıtlarında ilk okunan kelime “tengri/tanrı” ve 25 kere zikredilmiş; yani seni pek açmaz, bi de ordan kalbini kırmış olmiim şimdi..:) Yoksa türkçemizin yok olup gitmiş bikaç lehçesi hariç bütün lehçelerini tanırım…. Ramazan günü izmir gevreği filan diyerek yaptığın sabotajı da farketmedim sanma; yalan yok canım bir “kumru” çekti ama böylelikle orucun sevabını da arttırmış oldun..:) izmirdi kumruydu derken; kulakları çınlasın didem hanımın değerli yorumlarını da özledik gerçekten:) geçen seferki benim beğenilerimle ilgili göstermiş olduğun hassasiyetin(ya da hasetliğin) nasıl bir skandala yolaçtığını da hatırlatmama gerek yok heralde şimdi..? Nihayet bazen nurdan ablanın yorumlarını da beğeniyorum ama hiç oralı olmuyorsun; ama umarım bunda kendisini biraz yaşlıca bulduğun gibi bir densizlik söz konusu değildir..! Öyleyse eğer, amsterdamın kırmızılı sokaklarında bi de seni benzetmeme gerek kalmaz; nurdan hanım bakar zaten icabına..! Mutlu ramazanlar..:)))

        • Sn H.Gayret burada sık sık oruç’a takılan biri olduğunuz dikkati çekiyor. “Oruç tut bizi” vs.. Çok güzel bir ibadet şekli şüphesiz (Allah oruçlarımızı kabul eylesin). Ancak, sizin bu durumunuz aşağıdakilerden hangi şıka uyuyor diye sorulsa ne dersiniz?

          a) iman kuvveti göstergesi
          b) argüman geliştirmek için payanda
          c) bir tür gösteriş
          d) muhatap aldığın tarafa karşı bir mahalle baskısı türü bir avantaj
          e) sana ne türü bir düşünce ve ifade özgürlüğü
          f) yukardakilerin her biri…
          g) yukardakilerden hiç biri

      • Yazılarınıza birkaç zamandır arada bir bakıyorum.Nereden nereye baktığınızı anlamak pek zor değil , zaten tarafınızda belli .Erdoğan’ın karşısında kim varsa onun yanındasınız.CHP’den hiç hoşnut değilsiniz ama İmamoğlu’nu destekliyorsunuz! İyi parti’yi benimsemiyorsunuz ama destekliyorsunuz.Hangi merkez’de kurulacağı belli olmayan yeni bir parti dahi size umut veriyor.Sizin kendinize ait bir ideoloji’niz varmı diye merak ediyorum.
        Bir düşünce yapınız vardır ama buralara belirtemediğinize göre herhalde pek Legal olmasa gerek.
        Varsada herhalde Amerika taraflarındadır.
        Aslında buraya kadar beni ilgilendiren bir durum’da yok !

        AMMAA ! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK İle ilgili değerlendirmelerini daha ölçülü ve
        seviyeli yap !
        Hatta mümkünse hiç ağzına alma!
        MUSTAFA KEMAL Askerine “Size taarruzu emretmiyorum,ölmeyi emrediyorum”biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir,diyebilecek kadar cesaretli ve inançlılığını ispatlamıştır.
        Bu Vatan varoldukça ALLAH’ın izniyle, O ve onun silah arkadaşları son derece saygıyı haketmişlerdir!
        Bu Millet bir Sefaletten çıkmıştır.Unutma !

        GAZİ bu memlekete hayatını vermiş,son nefesine kadar’da memleket meselelerine kafa yormuş,hayatını hiçe saymıştır!

        • Görmeyi arzuladığınız türden bir ideolojim yok, Murat Bey (söylemesi ayıp, demokrat’ım). Erdoğan’dan çok daha fazla, onun arkasındaki kliklerle sorunum var (değilse, vakti zamanında Erdoğancı olduğum için dayak yemişliğim de vardır yani.)

          Ben bugüne kadar M. Kemal’le ilgili bir değerlendirme yazısı yazmadım. Yazacak olsam, hiç mi hiç hoşunuza gitmeyeceğinden eminim ama -içinde tek bir saygızlık iması olmasa bile hoşunuza gitmeyecektir öyle bir değerlendirme yazısı. Şımarıklık olarak görünür mü bilmem, resmi tarih anlatılarıyla yetinmemek gibi bir eğilimim olduğunu söylemeliyim belki.

          Kimseyi gözümde ilahlaştırmaya niyetim yok. Sevapları ve günahları ile bakmaya çalışırım her türden tarihe mal olmuş şahsiyetlere.

          O şahsiyetlerin isimlerini koca koca harflerle yazmak, ilk ve orta öğrenim yıllarında saysız kere işittiğimiz ifadeleri bir de burada tekrarlamak onlara ne kazandırıyor, burası biraz şüpheli.

          Söylendiği üzere, “fikri hür”,”vicdanı hür” bir birey olduğumu düşünüyorum -yanlış bir şey mi yapıyorum? (E hani nerde kaldı bizi muassır medeniyetler seviyesine çıkaracak olan şeylerden birinin de özgür düşünce olduğu retoriği?)

          Bu milletin sefaletten çıkmış olduğu çok doğru.

          Ama, bunu, bir asır sonra, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diye bağrışmak için yapmadılar herhalde, öyle değil mi? Ya da, “Tekke ve zaviyelerimiz kapatılsın, alayımız gerici ilan edilsin” diye? (“Muassır medeniyetler seviyesine kestirmeden İstiklak Mahkemeleri kurarak, azalarını da hukuk eğitimi ve hukula uzaktan yakından ilgisi olmayanları atayarak ulaşalım” diye düşündüklerinen de kuşkuluyum ben.)

          Yoksa ben mi yanılıyorum?

        • Mustafa Kemal’in komutan olarak askerini o şekilde teşvik etmesi doğaldır, hatta vazifesidir. Zaten din-iman gereği bir konudur, vatan için ölüme gitmek; şehitlik! Bunda bir sorun yok. İmanı ilgilendiren böylesine bir teşviki sadece savaşta değil sivil hayata geçtikten sonra başarması beklenirdi; bilim-teknik alanında ve bir an önce kalkınma adına. “Batı” dedi işin kolaycılığına kaçtı (kopyacılık!). Sorun burada!

          Mustafa Kemalin Askerleriyiz tabiri yanlış. Bunu siyaseten meydanlarda yapanlar çokçası CHP ve kemalist takımı!….

  13. İstanbul seçimleri için doğal olarak çok şey yazılıp söyleniyor. Kafaların karışmaması için şu samimi soruyu sormak lazım.

    Eğer İstanbul seçimlerini AKP 14 bin oy farkla kazansaydı seçim iptal edilir miydi ? Yoksa atı alan Üsküdar’ı geçer miydi ?

    Bence YSK 7’ye 4 oy sonucu ile mazbatayı Binali Yıldırım’a verirdi.

    • Sayın fkt, akpartinin itiraz gerekçelerine sahip olsaydılar ve seçim gecesi aralarında bikaç ayık adam da bulunsaydı eminim chp de aynı sonucu alırdı, hatta fazlasıyla..:)

  14. Akp’yi hiç bu kadar savrulmuş görmemiştim. Binali bey tek başına bu seçim kampanyasını yürütse belki az da olsa umut var diyeceğim ama her önüne gelen akp’li sağda solda plansız programsız konuştuğu için şansları hepten azalıyor. İmamoğlu çok stratejik davranıyor. Seçimin yenilenme ihtimaline karşı ulaşım vs indirimlerini hemen İBB meclis gündemine getirip ilgili yerlere yazıyı gönderdi. Sonra seçim yenilendi ve 31 Marttan önce bu projeleri eleştiren Binali ve Erdoğan bu projelere sahiplendi :). Seçmen bunların hepsinin farkında.

    • İmamefendinin hiçbi seçim çalışması yapmadan sessizce beklediğinin de farkındayız; ne mal oldukları anlaşılmasın diye eylemsizlik kararı almışlar zahir..:) bu yöntemle oy kaybetmezler ama çalınan oyları istemeden de olsa sahibine geri verecekler..:)

      • Eğer oylar çalınmışsa Ak partinin seçim çalışmasına gerek yoktur. H gayret ve onun gibi düşünenleri seçim görevlileri yapsınlar. Oylar çalınmaz seçim adaletli olur!

      • Bence İmamoğlu’nun bu çabası boşuna. Seçmenlerin hatırı sayılır bir bölümü onun ‘ne mal olduğunu’ anladı 18 günde.

        Bir göz atsana sokak röpörtajlarıa: Mikrofona yaklaşan, “Çocukların AK Bili’ni 40 liraya çekti, su fauturalarını yarıya düşürdü” falan diyor.

        Ama halkımız Binali Bey’den de hayli memnun görünüyor. Arkada 6 kişilk sandalyeleri ile palamut gibi yemek masası dururken, masanın muşamba örtüsünü yere indirip çakma yer sofrasında sahura durma resimleri paylaşım rekorları kırıyor internette.

        Fakat kaç insanımız, “bizi çok güldürdün, biz de seni güldürelim bari” deyip mühürü ampule basar, orasını bilemem.

  15. Suyun başını tutan kurdun, biraz aşağıda su içmeye gelen kuzuya ”kuzu kuzu,suyumu neden bulandırıyorsun” çıkışına, kuzu; ”ama su yukarı yönlü akmadığı halde ben senin suyunu nasıl bulandırmış olabilirim” karşı cevabına kurt, gerekçe sunmak zorunda değildir belki ama kurdun; ”senden aşağıda su ihtiyacını karşılayacak nice canlılar var, ben onları düşündüğüm için söyledim” demesine diğer canlılar; ”ya bu kurt da ne kadar diğerkam, bizi de düşünüyor; çok haklı, kuzu suyu bulandırmamalı” gibi bir çıkışı kurdun itirazına gerekçe üretilmesine gerek bırakmaz herhalde.

    işte böyle bir şey iptali gerçekleştirilen İBB seçimi. Seçim iptal edildi ve yenilenmesi kararı da alındı..gerekçe seçime kadar yetiştirilir mi bilinmez ama yetişmiş olsa bile gidişat değişmeyecek ve 23 Haziranda seçime doğru hızla yol alınacak.

    AK Parti de 31 Mart seçim kampanyasının yanlışlığını fark etmiş olmalı ki ”zillet-illet ittifakı” içine düşmüş! dava kardeşlerini hatırlamış oldu..bir de ”Müslüman Kürt kardeşlerini”… Bulanık suda balık avlamak gibi ruh hali içerisinde.

    SP, 31 Mart seçiminde kendi adayı ile seçime girmiş olduğu halde bile o ittifakın içerisinde yer almakla itham edildi…bizden değilseniz onların (düşmanın) safındasınız…Şimdi yine aynı durum var ve (olur ki) ”bizim safımıza geçerseniz sizi kardeş biliriz” göndermeleri.

    Seçime az bir zaman kaldı ve seçim yenilenecek..gerekçeli karar açıklansa ne olacak ki?

    • Hasan bey, heralde iptal kararının gerekçesi yazıya dökülünce belki umut seçim yenilenmez falan mı zannediyordunuz yoksa? İllahi yani yazınsalınıza; neki bu?

  16. İSTANBUL İSTANBUL GÜLENİ ŞÖYLE DURSUN AĞLAYANI BAHTİYAR ŞEHİR ;NFK
    Binali Yıldırım’ın ağırlıklı ve istikrarlı kişiliği şimdi toplumun bilincinde değerlendiriliyor. Onun imzası olan eserlerin, bundan sonraki eserlerin teminatı olacakları görülüyor. Ve en önemlisi AK Parti örgütü de artık güzellik ve tembellik uykusundan uyanmış durumda.
    Kısacası 23 Haziran’ın 31 Mart’tan çok farklı olacağı şimdiden görülüyor.Yani kibri boyunu aşmış kişiye karşı tecrübeli olduğunu bütün ülkeye yaptığı projelerle kanıtlamış İstanbul Sevdalısı Binali Yıldırım ı tercih etmek en mantıklı karar olacaktır.Ayrıca,SP nin Oyunu da istenenin neresi yanlış olur size anlamak zor niye çünkü Chp diğer parti adaylarını kendine desteğe cağırıp onların seçime katılmasını Enğellemiş ve kendince güç birliği oluşturmaya çalışırken Ak Partililerin SP yapılan anlamlı sitemi niye ti ye alıyorsun.??? Yoksa sende iNTİFADA GüL Ü nün Gül ü gibi Erdoğan a karşı gruba la birlikte misin demiyorum.çünkü öyle görünüyorsun.keşke açık sözlü olsan içinden pazarlıklı olmasaydın.diye düşünüyoruz

    • Demek ki Binali Yıldırım kazanırsa İstanbul’da betonlaşma daha da artacak, rant uğruna şehrin altını üstüne getireceklerdir. Eğer Binali Y. kazanırsa İstanbul Ankara’dan ve AKP İstanbul İl Başkanlığından yönetilecektir. Halk arasında “bin Ali, in Ali” diye bir deyiş var. Erdoğan’ın Binali Beyi bu kadar sevmesinin sebebi budur. CHP’ye karşı olmanız gerçeklere ve milli menfaatlere de karşı olmanıza yol açmamalı.

    • Madem Binali Yıldırım daha tecrübeli diye yorum yazıyorsunuz ya; o zaman ne gerek vardı iftiralara hak hukuk yemeye, seçimden önce kanun getirselerdi: öncelik tecrübeli adaylara aittir diye… Ayıptır yazıktır günahtır. Hak eden kazansın inşallah. Binali Yıldırım artık emekliye ayrılsa iyi olur. Ekrem imamoglu 18 günlük icraatları ortalığı yakıp kavuruyor….
      SAYGILAR

    • Niye, “düşünüyoruz” diye bitiyor yazı. SİZ kimsiniz? Halk mı? Fehmi Koru okurları mı?

      • bi gün düşünce özgürlüğünü savunuyorsun öbür gün niye düşünüyorsunuz diyorsun; seni hiç yormuyor mu bu terslikler..? Gerçi aşkla çalışan yorulmazmış..:)

  17. “10 milyon seçmenden sadece 103 bin oy almış adayın tekrar yarışa katılmasını kendi tabanınıza nasıl anlatacaksınız? / Onca emek, onca para ne uğruna sarf edilecek? / FETÖ ve PKK’nın desteklediği aday karşısında kardeşiniz kaybetsin diye öyle mi? / Bu mu Milli Görüş, bu mu israfa karşı duruş, bu mu kardeşlik, bu mu siyaset, bu mu bilgelik?”
    Bu yazar 31 mart seçimi öncesi niye şu soruları sormadı: saadet partisinin İstanbul büyüksehir aday adayı var neden hala Ak parti ile MHP, illet zillet çete diyorlar? Seçimden önce iktidarı elestirmeyen yazar nasıl olur da Saadet partisini eleştiriyor. Eğer gerçekten 31 mart seçiminde Saadet partisine bu kadar iftiralar atilmasaydi. Saadet tabanı Binali Yıldırım’a oy verirlerdi. Ak parti de bunu anladı ki çok büyük hata yaptığını. Geçmiş olsun. Artık çok geç…
    Selam ve dua ile..

    • Saadet zincirinden gelebilecek tek bir oyla kazanılacak dahi olsa istanbul seçimleri; yunan alsın daha iyi..! En azından haçlı; karıya kıza, camiye filan dokunmaz; rahatça namalarını kılarsın değil mi nusretcan..? Kargaya şeyin ilaç demişler; gitmiş denizin ortasına yapmış..:)

  18. Gerekçeli karar ile ilgili Abdülkadir Selvi’nin bugünki yazısını okumanızı tavsiye ederim. Sizin yazı komple boşa çıkmış.

    • Yarın öbürgün iktidar değişse … Abdülkadir Selvi Erdoğan’a karşı da benzer tarzda ‘ağırbaşlı’ yazılar yazabilir. Fehmi Koru ise, “sen odanda otur maaşını da al, fakat yazma” … denilince istifa etmiştir. Siz kiminle kimi kıyaslıyorsunuz.

    • Sayın Selvi, hükümetin medya temsilcisi gibi yazdığı için genelde pek objektif olamıyor.Geçen seçimlerde de yaptığı hatalı analizleri aklıma geldikçe açıkcası artık hiç okuyasım gelmiyor.

  19. Havuz yazarlari! AKP nin başarili olmasini istiyorlarsa, önce Ocak Medya yazarlarindan Adelina Sfishta hanimin bugün-kü yazisini okuyup 10 düşünsünler daha sonra sifirdan yazarliğa başlasinlar.

    Adelina hanımın yazisindan bir nokta kadar dahi birşey anlamiş iseler onlar için yeterli olur.

    Gerçekten, bu yazarlar yazdiklari yazilardan kendileri birşey anliyormu ki okurlari anlasin.

  20. Gerekçeli karar geciktiriliyor …çünkü….Tartıştır ,Kanıksat ,Dayat… Zaten hiç bir şey olmamışsa bile bir şey olmuştur.! AKP’nin seçimlerde uyguladığı hile mutlaka bir gün ortaya çıkacaktır.

  21. Bosa bekleme fehmi bey hayal kirikligina ugrarsin hukuken izah edilmeycek iddalar hani arkadasigin seninle bir bahsi vardi secim yapilmaycak diye bende neredeyse ayni kaniyi tasiyorum kayyumla yola devam diyecekler ne dersin ?

Yoruma kapalı.