Amerika’da Trump’ın önü davalarla kesilmek isteniyor.. Davalardan biri uçkur davası…

17
Reklam

[‘Uçkur davası’, başrollerinde Şener Şen ile Müjde Ar’ın oynadığı bir filmin adıydı. Bugün ele alacağım konu bana o filmin konusunu olmasa da adını çağrıştırdı.]

Bir yandan ülkemizde seçim sonrası partilerde yaşananları ve bir zamanlar çeşitli filmlerde figüran olarak yer almış bir kadının değişik ünlülerle ilişkilerinden olmuş çocuklarının babalarını arayışlarını izlerken, bir yandan da altı ay sonra -Kasım 2024’te- seçime gidilecek ABD’de en güçlü aday olarak bilinen Donald Trump’ın yargılanmasıyla ilgili gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum.

Üç değişik olay ama herbirini zihnimde birbirine bağlayan güçlü ilişkiler bulabiliyorum.

Trump siyasi hayata girmeden önce, çeşitli eyaletlerde görkemli binalara sahip bir iş insanıydı. O özelliğini sonradan televizyonda iş dünyasına girme hevesindeki gençleri yarıştıran bir program için kullandı.

Kendisini şöhrete kavuşturan televizyon oldu.

Siyasete ilgi duyduğu öğrenilip hedefinin Beyaz Saray olduğu ortaya çıkınca, kişiliği hakkında değişik iddialar ortaya atılmaya başlandı.

Özellikle çapkınlığıyla ilgili.

Şu sıralarda New York’ta görülmekte olan dava, 2016-2020 arası ABD’ye başkanlık yapmış ve bu seçimde de seçildiği takdirde dört yıl daha ülkesine başkanlık edecek olan Trump’ın çapkınlık dönemiyle ilgili.

Reklam

‘Şalvar davası’ demem bu yüzden…

Daha çok cinsel içerikli filmlerde oynamış bir artist olan Stormy Daniels, 2016 seçim kampanyası sırasında, Trump’la ilgili iddialarını peş peşe sıralamaya başlayınca, başkan adayı onu susturmanın yollarını aramış…

Benzer iddiaları seslendiren başka kadınlara uygulandığında işe yaramış olan para ödeyerek susturma yöntemi Stormy için de kullanılmış. 

Kadına 130 bin dolar ödenmiş. Susması için.

Yargılama konusu bundan sonrasıyla ilgili. Kadına sus payı olarak ödenen meblağı, Trump, iş için harcadığı bir masraf olarak kayıtlara geçirmiş ve vergiden düşmüş.

Amerika’da en tehlikeli işlerden biri bu: Devlete kazık atmak…

1920’ler Amerika’sında, içki yasağından da yararlanarak Şikago ve çevresinde yasadışı alemin lideri haline gelmiş Al Capone’u, yaptığı karanlık eylemlerde suçüstü yapamayınca, devlet, vergi kaçakçılığından hapse göndermişti.

Trump’a yargı yoluyla yapılan da Al Capone üzerinde denenmiş olan yönteme benziyor.

Reklam

Bir farkla: Dava her ne kadar vergi kaçakçılığından açılmış gibi görünse de, savcı, olayı siyasetle de ilişkilendiriyor.

Seçim öncesinde sus payı ödenerek yapılmış bir eylem olduğu için, savcı, halk tarafından bilinse 2016’da yapılan seçimi Trump’ın kaybedebileceği ihtimaliyle davayı irtibatlama eğiliminde.

İddianamede en fazla üzerinde durulan da olayın bu yönü.

Yeniden ABD başkanlığına adaylığı partisi tarafından onaylanmış olan Trump’ın başının tek derdi bu dava değil. Hakkında açılmış farklı konularda üç dava daha var. 

Başkanlıktan ayrıldıktan sonra aralarında ‘çok gizli’ olanların da bulunduğu bazı dosyaları yanında götürdüğü, Florida’daki iş yerine yapılan baskında ortaya çıkmıştı.

Daha da önemli bir dava, 2020 seçimini kaybettiği halde kazanmış gibi sunarak meydana getirdiği karmaşayla ilgili.

Yine seçimle ilgili bir başka dava da Georgia eyaletinde kendisini bekliyor.

Ve Trump bunlara rağmen Amerika’da seçimi kazanabilir.

Gelişmeleri Amerikan medyasından izlerken ona oy vermeye hazırlanan insanların ruh hallerini merak etmekten kendimi alamıyorum.

Yalan dolan var adamda…

Stormy Daniels ve benzeri olaylar var…

Halkı isyana kışkırtmada liderlik de yaptı.

Ve halk, özellikle de Amerika’nın kendilerini dindar olarak tanımlayan kesimleri, bir an önce seçim günü gelsin de Donald Trump yeniden başkan olsun diye alesta bekliyor.

Bizde babalarını bir dönemin ünlüleri arasında aramakta olan genç kadınların çabalarını, dengeleri sarsmış bir yerel seçimden yeni çıkmış ülkemizde izlerken, ABD’deki başkanlık yarışında Cumhuriyetçileri temsil eden Trump’ın durumu daha fazla ilgimi çekiyor.

Seçimi kazanır ve yeniden ABD’ye başkan olur mu dersiniz Trump?

[Bilginiz olsun: Bütün bu davalara rağmen, herhangi birinden veya hepsinden ceza alıp hapse de düşse, seçimi kazandığı takdirde, Donald Trump başkanlığı üstlenebilecek. Amerikan sistemi onu bu yolla engelleyemiyor.]

ΩΩΩΩ

Reklam

17 YORUMLAR

  1. yahudinin elindeki derin kirli yapı adeta gerek ABD gerekse dünya ile oyun oynuyor. Her ülkede en olmayacak kişileri (herhalde sırf eğlenmek için) başa getiriyorlar. Ve benzerlerini de muhalefetin başına. (Sadece ABD değil tüm Avrupa’da seçilenlere bakın gülersiniz. normal şartlarda (iki üç istisna hariç) bırakın ülke yönetmeyi normal birer birey olarak bile kabul edilemeyecek kişilikler. Tabi İslam dünyasındaki durum da farklı değil. Zaten kafasını biraz kaldıranın kafasını eziyorlar. Mursi ve Kaddafi gibi.

  2. Aşağıda Sn Y.K. vesile olmuş, diğer yorumcular ‘Engin, Ender, ddn, melih, ‘en şimdi dindarmıyım’ tarafından “din” konusuna girilmiş, neden sonra gördüm.

    Sn Y.K., yorumlarında “munafık”lık konusuna çok vurgu yapıyor. Ancak munafıkları devamlı hazetmediği partiyle ilişkilendiriyor ve örneklendiriyor. Ona diyorum ki “sakin ol dostum!”, sözlük anlamına bak “munafık”; hipokrat, inanmadığı halde inanır görünen, arabozan, bölücü, fesatçı, müfsit olarak tanımlanıyor.

    Ender bey ne güzel demiş. Sizin dininiz size bizimki de bize. Yani bir bakıma, M. Kemal Atatürk Paşamızın “alafranga marka laiklik inancı”nı bir din olarak algıladığını sanki kabul ediyor gibi… Peki, dindarlarının hatalarıyla da olsa hasbel kader gelen bir
    dine rağmen, din gibi oturtulan ve uygulamasını bizzat Paşamızın kurduğu CeHaPe döneminde bu inancın munafıkları yok mu?

    “Laiklik” oradan buradan alınacağına, kendi şartlarımızda, tarihimizin ve kültürümüzün ana öğeleriyle arkadaşça olacak bir biçimde, yani bize yakışır bir şekilde, başka bir değişle “Akıl*İman Sentezine” göre bir devrim niteleğinde tanımlanamaz mıydı? Ancak, göremedi rahmetli! Bu ülkenin iki yakasını bir araya getirerek simetrik bir şekilde ilikleme fırsatı verilmişti. Keşke sorumluluk gerektiren böylesine önemli bu işe acele etmeden biraz kafa yorsaydı. Sn Y.K. pratikte diyor ki “munafıklar” sadece AKePe’liler arasında. Bu yanlış!

    Geçenlerde bir hatırlatma yapıldı. Hatalarını idrak edince, dönüp düzeltmek üzere geri gönderilmeyi çok çok istemelerine rağmen kim geri gönderilmiş ki? İzin yok, Paşamız hatalarını düzeltmek için geri gelemeyecek. Rüyalarla ulaşmağa çalışabilir, ayrı konu! Gelemeyeceğine göre, seküler olan değil “Akıl*İman Sentezi”ndeki “Akıl bileşeni”ni başımıza alarak bu iş bize düşüyor. Bunu başardığımız ölçüde hem ülkeye ve hem de “Paşamız”a büyük faydası olacak. Özellikle yeni nesillerin “özürlü-zafiyetli değil “sağlam” bir şekilde yatişmesi için (yarın 23 Nisan! Ancak bu şekilde armağan olsun). Otomatik bir şeklde abone olunacağına, Paşamızın hataları kabul edilmeli, çünkü sağlı-sollu bilumum münafıklar onun hataları arasında görülmesi gerek “kutuplaşma” ortamında filizlenmiştir.

    • Çok kişinin ağzından “Türkiye idaresi Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir” cümlesini işittim. Eğer kendi ülkemiz olarak bildiğimiz toprak parçasının idaresi bize, biz Türklere bırakılmıyorsa bu işi kim yapıyor?

      • Soruna birçok açıdan cevap verilebilir ancak şurası kesin. Kim yaparsa yapsın, ülkenin 100 yıldan beri hali ortada! demek ki iş beceriksizlere bırakılmış! Türk(iyeli)lerin beceriksizlikten kurtulmalarının yegane yolu kaliteli eğitim, öğretim, rahata-kolaya kaçmadan önceliklerini bilerek çalışmaya odaklanması, devamlı ülke-yararlı birşeyler üretmesi….

  3. Yaptıklarına ve hakkında açılan davalara rağmen başkan seçilirse, ABD’nin Trump’a vereceği çok önemli bir görev var demektir. Bu sadece ülkesini değil dünyayı ve içinde yaşadığımız çağı ilgilendiren bir konu olabilir.
    Şayet öyleyse dünyada radikal değişikler ve gelişimler izlenebilir.

    • At pazarlığını öğrenmiştir trlamp. Masaya konulan şeyi herneyse şööle bir kakülünü yana devirip,
      İnceler yangözle veee!…
      OOOOOKKKKKKEEEYYYY!..

  4. Benim en çok ilgimi ve dikkatimi çeken tarafı, adaletin sahip oldugu güç olmaktadır. Orada , başkan, görevde de olsa , herhangi bir suçtan dolayı çok rahat bir şekilde hesaba çekilebilmektedir.
    Bizdeki gibi yasalar sadece garip gurebanın yakasına yapışmamaktadır .

    • …..
      Adalet ve gücün yanında,
      Eğitimli, insanları hür,
      Birgün indirirler anında,
      Eli silahında bir kültür!

      Baş edemezler başka türlü,
      Kurallar, kanunlar hükümran!
      İltimas yok! insan kültürlü,
      Tıkır tıkır işliyor devran,
      ……

  5. Sayın yazar [‘Uçkur davası’, başrollerinde Şener Şen ile Müjde Ar’ın oynadığı bir filmin adıydı. Bugün ele alacağım konu bana o filmin konusunu olmasa da adını çağrıştırdı.]
    diyor ama
    eski abd başkanının başına gelenlerle fotoğraftaki sinema sanatçımız Müjde Ar’ın
    ne ilgisi olabilir ki?
    “Trump’a yargı yoluyla yapılan da Al Capone üzerinde denenmiş olan yönteme benziyor.”
    olsa da,
    bana nedense daha ziyade c.uzanın
    motoralayı kazıklama davasını hatırlattı…
    Eğer “…savcı, halk tarafından bilinse 2016’da yapılan seçimi Trump’ın kaybedebileceği ihtimaliyle davayı irtibatlama eğiliminde.”
    ise o iş yaş, çünkü
    klintonun ‘Şalvar davası’
    başkanlığının ikinci dönemine engel olamadığı gibi,
    hatta monika lewinskinin seçimde
    klinton lehine doping etkisi yarattığı bile söylenebilir:)
    Nihayet sonradan dışişleri bakanlığı yapan,
    hatta abd başkan adayı filan da olan
    bayan klinton bile bu skandalı mesele etmediyse,
    savcılar ne yapabilir ki?

    • Sözün Türkiye’deki dindarları kastediyor .
      Böyle ima yapilabilecek en büyük iftira .Dindar olmayan birilerinin yaptığı hatalar da onlara mi yaftalanacak
      Biraz tehlikeli sularda yuzuyorsunuz.

      • Türkiye tabirini kulllanan sizsiniz.
        Yoksa yaranız mı var?
        “Onlar dayanmış kütüklerdir”Münafikûn-4
        ” Bir sipere sığınmadan sizinle mücadele edemezler” Haşir-14
        Bir güce dayanmanın lüksü ve rahatlığı ile tehdit edebiliyorsunuz.
        Şunu unutmayın korkutma yöntemini sadece korkaklar kullanır.
        Elimden korkakların binlercesi geçti.

    • Dindarların daha ahlaklı, daha namuslu, daha dürüst olmadıklarını, dünyanın her yerinde diğer dindarlar gibi onların da iyileri ve kötüleri olduğunu hep beraber öğrendik. Bu iktidar bunu milletin kafasına iyice soktu. O yüzden şu din ile siyaseti birbirine karıştırmaktan vazgeçelim. Devlet yönetiminde en iyisi laiklik, dinin de söylediği gibi herkesin dini kendine. Bize kimse din satmaya kalkmasın.

      • En az hayat kadar gerçek bir olay var.
        O da ölüm.
        Ölüm sonrasının makul-ve mantıklı izahı insanlığın “en büyük ihtiyacıdır”
        Burada devreye “din” girmektedir.
        Bakara surenin;
        3.,4.,5. ayetlerinde yani 3 ayette inananlar;
        6.ve 7. ayetlerinde yani 2 ayette inanmayanlar;
        8. ayetten 18. ayete kadar yani 10 ayette müslüman görünümlü inançsızlar, yani münafıklar tarif edilmektedir.
        Yani şeklen dış görünüşleri itibariyle müslüman.
        Bu “bukalemun”larla ilgili hüküm de şudur:
        “Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt katındadırlar” Nisa-145
        Kainatın en aşağılık yaratığı münafıktır.
        Esfel-i safilin kafirden daha önce münafıktır.
        Bunlara beddua da edemiyorum.
        Allah daha ne belâ verecek?
        Vereceğini vermiş.
        Dua da edemiyorum.
        Varsa Allah nezdinde 3 kuruşluk kredimi, Allah’ın lanetlediklerine mi kullanayım?
        Allah müstehaklarını(haketiklerini) versin demekten başka ne diyebilirim?

      • Dindarlık kavramının içini boşaltırsanız böyle bir açmaza sürüklenirsiniz. Çünkü dindarlık sadece kutsal sembollere sahip çıkmak değil aynı zamanda ahlaklı ve dürüst olmayı da içine alır. Binaenaleyh ahlaksız, hırsız, yozlaşmış, gördüğü kötülüğe yetki sınırları içerisinde müdahale etmeyen kişi hakiki dindar olamaz.

    • Ben kendimi inançlı ahlaklı dürüst milliyetçi vatanperver bir insan olarak tanımlarım.
      Kendine güvenen, inancını istediği gibi yaşayabilen,
      DİB’nın gerekliliği yanında, faizin azı haram değil diyen değil!,
      İslam’ı gerektiği gibi temsil eden oluşumları talep eden bir zihne sahibim.
      Bana göre dinci dindar dinbaz yobaz kelimeleri bir anlam taşımıyor.
      Muhafazakar mütedeyyin gibi kelimeler yanında,
      seküler laikçi ateist az dindar hiç dindar (dinsiz) kelimeler de üretilebilir:)
      Son tahlilde,
      Dinsiz imansız ahlaksız hırsız soysuz düzenbaz olmasın yeter belkide.
      İslamda tek bir realite vardır:Allah
      (Peygamber kitap kurallar hadisler tarikat cemaat her ne deeseniz deyin; Nuh’un gemisi, çarmık, Süleyman madedi vesaire örnekleriyle birlikte)
      Gerisi teferruat tan ibaret ise!….

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen adınızı yazınız