Ben yabancıların yazdıklarına inanmak istemiyorum; ama önemli olan yabancıların bizim gazetelerin yazdıklarına inanıp inanmadıkları.. Tabii okuyorlarsa…
Türkiye bir süredir ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Bazıları için yaşanan bir ‘kriz’; bazı ekonomi uzmanları ise yaşadıklarımıza henüz ‘kriz’ denemeyeceğini, ancak öyle denebilecek bir dönemin de fazla uzağında bulunmadığımızı söylüyor.
Hangisi doğruysa…
Böyle bir ortamda, ülkemizin hazine bakanının ABD’ye gitmesi, orada yapılan Dünya Bankası ile IMF’nin yıllık toplantılarına katılması, bu vesileyle dünyanın en büyük ekonomisi sayılan ülkenin öndegelen finans kuruluşları temsilcileriyle toplantılarda buluşması önemlidir.
Önemli olduğu için de haber konusudur.
İlk haberler Financial Times (FT) gazetesi ile Reuters ajansından geldi. Haberler okunduğunda, bakan için düzenlenen toplantılara katılması beklenen kurumların ilgisinin az olduğu, katılanların yeni bir şey işitmedikleri ve dinlediklerini ikna edici bulmadıkları izlenimi ediniliyor.
Üzücü tabii…
Toplantıların sebebi, Türkiye’nin, ekonomisine yatırım yapılabilir bir ülke olduğunu hatırlatmak… İkna edilmemiş katılımcılar kendilerinden yatırım beklenen kuruluşların temsilcileri… ABD’ye kadar gidilip ilgileri çekilmek istenen kuruluşlardan tam tersi bir sonuca yol açılması herhalde en az arzu edilecek bir gelişmedir.
Meğer gerçek farklıymış, Hürriyet öyle diyor…
Neyse ki, bugün, dünyanın yazdıklarına itibar edilen bir gazetesi (FT) ile haber ajansının (Reuters) haberlerinin yaşananları doğru yansıtmadığını öğrendik. Bir zamanlar ‘basının amiral gemisi’ olarak anılan gazetemiz, uzunca bir haberle bakanın temaslarının ne kadar verimli geçtiğini bizlere duyurdu.
“İki yabancı basın kuruluşu da programların içeriklerine ilişkin çarpıtma haberler yapmış, gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmayan haberlerinde Bakan Albayrak’ı hedef almıştı. Yapılan algı operasyonu ile, Türkiye ekonomisinin kırılganlığı artırılmak ve yatırımcıların bakış açılarının bozulmasını sağlamak hedeflenmişti.”
Vay canına…
Hürriyet haberinin üstünde ve altında muhabir ismi aradım, ama bulamadım.
ABD ile ilişkilerimiz bir dargın bir barışık olduğu için önemli medya kuruluşlarımız ülkenin başkentinde hep bir veya birkaç mensubuyla temsil edilmişlerdir.
İkili ilişkilerin en sorunlu dönemlerinden birini yaşadığımız şu günlerde basınımız Washington’u nedense terk ediverdi. Devletin ajansı ile bir gazete dışında ABD başkentinde muhabir/temsilci bulunduran kurum yok. Orada mukim Türk gazetecilerden istifade etme geleneği de çoktandır sürdürülmüyor.
[Hürriyet’i uzunca bir süre Washington’da temsil eden ve başarılı haberlere imza atan bir muhabir vardı: Tolga Tanış. Orada bulunduğu sürede tanığı olduklarını iki ülkedeki kaynaklarından iz sürerek ‘POTUS & Beyefendi’ (POTUS, İngilizce ‘ABD başkanı’ sözcüklerinin kısaltılmışıdır) adını verdiği göz açıcı bir kitapta okurlara sunmuştu. Aydın Doğan henüz gazetenin sahibi iken Hürriyet Tanış’ı oradan çekti. Başarılı bir muhabirin kayıplara karışmasını anlamakta zorlanıyorum.]
Garabetin herhalde farkındasınızdır: Yabancıların ilgisini çekmek ve mümkünse ülkemize yatırım yapmalarını sağlamak amaçlı bir önemli ziyareti ekonomi haberlerine itibar edilen bir yabancı gazete (FT) ile bir yabancı haber ajansı (Reuters) ‘başarısız’ olarak yansıtıyor; durumun öyle olmadığına dair bir düzeltme bizim gazetelerden birinde imzasız bir haberle duyuruluyor.
[Benzer haberler başka gazetelerde de olabilir; bu yazıyı yazarken onlara bakma fırsatı bulamadım. Onlarda da olması bu yazıyı yazmadaki amacıma ters düşmüyor zaten.]
Yazımın amacı, siyasetin medya ile ilişkilerinin yanlışlığına işaret etmek…
Türkiye ilk kez sıkınıya düşmüyor; geçmişte de ekonomi alanında olduğu gibi çeşitli ülkelerle -bu arada ABD ile de- başka konularda da sıkıntılı dönemler yaşandığı oldu. Sıkıntılı dönemlerde destek sağlamak veya ikili ilişkileri yoluna koymak için ziyaretlere de çıkıldı. Ancak, o dönemlerde yerliler yanında -hatta onlardan daha ziyade- yabancı basın organlarını etkileme amaçlı çabalar gösterildiğini hatırlıyorum.
Bazı seyahatlara çeşitli uluslararası medya kuruluşlarını ülkemizde temsil eden gazetecilerin götürüldüğü bile oldu.
Kim kimi ikna etmeye çalışıyor
Şimdi yabancıları ikna için çıkılan seyahatte, yabancı yatırımcılar, haber almak için gözledikleri iki önemli basın kuruluşundan (FT ile Reuters’ten) temasların olumsuz geçtiğini okuyorlar, biz ise durumun hiç de öyle olmadığına inandırılmak isteniyoruz.
Oysa bizim ikna edilmeye ihtiyacımız yok, ihtiyacı olanlar ise tam tersi izlenime sahipler…
Ayrıca, bizim medyamız öylesine siyasetin iktidar kanadıyla içli-dışlı bir görüntüye sahip hale geldi ki, içeriye verilmek istenen mesajın bile istenen sonucu doğuracağından kuşkuluyum.
Nitekim, bir zamanların ‘amiral gemisi’ bilinen gazetesindeki haberde şöyle bir cümle de var: “Aynı kuruluşlar, (yani FT ile Reuters, FK) Ağustos ayında da Türkiye için felaket senaryoları çizmiş, dengelenme sürecinin başarısının ardından ise sessizliğe bürünmüşlerdi.”
‘Dengelenme süreci’ mi? Başarı mı? Şaka mı bu?
Son seçimde yaşanan hayal kırıklığından sonra şu tavsiyede bulunabilirim sanıyorum: Medya kendi haline bırakılmalı; aksi halde daha pek çok hayal kırıklıkları yaşanabilir…
ΩΩΩΩ
Bana inanabilirsiniz Fehmi bey. Bir kaç tane fazladan oy kapmak için Batıya atılan her posta ve her gaf, luzumsuz vahim bir hata. Bu hataların fatıurası dönüp dolaşıp karşımıza çıkacak. Onlar için yatırım yapacak alternatif ülke mi yok! Bize muhtaç değiller. Onlar gelişmiş birer ülke; para babası, hele de bir Sam dayısı….
Sen ise borçlusun. İşin gerçeği, borcunun faizini ödemek için borç para arıyorsun. Elimiz boş döneceğiz. O zaman, israfı, önceliksiz işleri bırak. Muhtaç olmadan bir an önce gelişmene bak.
*******
……
Bazen olur böyle şeyler
Dostlar çekinmeden söyler
Yerindeyse samimiyet
Huda bunu kolay eyler
Acı, dosttan gönül yıkmaz
Doğru neyse söyler bıkmaz
Tertemizse hele niyet
Söylenen söz, boşa çıkmaz
……
Ben söylerim tane tane
Bazen gönül yane yane
Neyse niyet, odur kısmet
Ne bihaber, ne bigane…
Kırılmışsa dosttan gönül
Dost yanıksa, benimki kül
Söz dinlense, tam isabet
Vurmadan da, biter bir gül
……
Nasıl olsa geçer zaman,
Gönül eyler, göçer insan,..
Dosdoğruysa istikamet,
Baki kalan amel, iman….
Ameliyle örnek insan,
Aranırsa mumla her an,
Çok vahimdir bu acziyet!
İflas etmiş, demek iman!…
Boşa geçmiş onca emek,
Kimse yoksa, sen ol örnek,
Hak DiN’iyse islamiyet,…
Şu hakkını vermek gerek..
……
*******
bugünkü sonuç, ilahi kararların öyle çabuk değişmediğini, bize birkez daha gösterdi. ben de merak etmeye başladım bunların günahını. Allahım bunlar nasıl büyük bir günah işlediki, cezaları hala devam ediyor?
*******
……
Bazen olur böyle şeyler,..
Dostlar çekinmeden söyler!
Yerindeyse samimiyet,
Huda bunu kolay eyler…
Acı, dosttan gönül yıkmaz,
Doğru neyse söyler bıkmaz,
Tertemizse hele niyet….
Söylenen söz, boşa çıkmaz!..
……
Ben söylerim tane tane,
Bazen gönül yane yane…
Neyse niyet, odur kısmet,
Ne bihaber, ne bigane!…
Kırılmaz ki dosttan gönül,
Dost yanıksa, benimki kül!
Söz dinlense, tam isabet,
Vurmadan da, biter bir gül!
……
*******
Bizim “DINDAR” medyamizın patronlarının çocuklarının düğünü için özel olarak bizim yani halkın vergilerimizle Çırağan Sarayı’nın dışına yapılan kış bacesi.
Birde O bahçede düzenlenen muhteşem düğünüde çiftin nikah şahitliklerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine hanim yapmışlar….Bes belliki düğünde muhteşem olmuş.
Islamda Gösteriş ve Israf haram olmasina harmda! Peki bunlari milletin parasi ile yapmak ney oliyor?
Sevgili Reisciler, ve Dindarlara iki sorum olacak.
Müslümanlarin haklarini kendi amaçlari için kullanmalarinın sizce dinde yeri varmi?
Eğer varsa nasil onu açiklarmisiniz?
Dige bir soruda cennete gitmek için Gayri Müslumlarin haklarini nasil ödiyeceklerine dair bir aciklamada bulunmak isteyen de bu soruya cevap versin.çünki bizde gayri Muslumanlarda vergi veriyor…..!!!!!!
Sahi Hamza beyin sık sık kullandiği islamcilar hangileri oluyor?
Nurdan abla, yok yere insanların günahını alıp çamur atma; gayrimüslim olsun olmasın düğün edene; hayırlı uğurlu olsun denir, darısı başımıza denir, neyse… Vergi meselesine gelince: tanrının hakkı tanrıya; sezarın hakkı sezara..! İtirazı olan?
Öncelikle ülkedeki durumun tespitinin doğru yapılması gerekiyor.
– insanlar krizin çok çok kötü birşey olduğunu düşünüyor.
– bu nedenle de, ülkedeki durumun ne kadar kötü olduğunu göstermek isteyenler dolardaki olağanüstü artışı, işsizliği, işyerlerinin kapanmasını kriz gibi göstermeye çalışırken, diğer taraftan, ülkedeki durumun o kadar kötü olmadığını savunanlar ise, bir dönem %7500’lere çıkan faizleri hatırlatıyorlar.
– Evet krizler kötüdür. Ancak ülkenin içinde bulunduğu durum, kriz durumundan daha kötüdür. olayın bu yönü bir türlü görülmüyor, görülmek istenmiyor.
– Aradaki farkı nasıl anlatırım bilemiyorum. değişik örneklerle anlatmaya çalışacağım.
– Mesela genç bir insan düşünün. kalp damarlarından kopan bir plak, bir damarda tıkanıklığa neden oluyor ve kriz geliyor. hasta hastaneye gidip anjiyo oluyor ve damar açılıyor. Evet bu durum kötüdür.
– Ancak diğer bir olguda, kişi yaşlanmıştır, bütün yaşam fonksiyonları yavaşlamıştır. damarlarda ya da herhangi bir yerinde bir tıkanıklık yoktur bir kriz içinde değildir ancak herkes bilirki durumu çok çok kötüdür. ölüme yaklaşmıştır.
– Türkiyenin durumu, yaşlı adamın durumundadır. bütün yaşam fonksiyonları yavaşlamıştır. görünen bir kriz (zaman zaman kalp çarpıntısı, nefes almada zorluk, bağırsak ve mide hareketlerinde bir takım sıkıntılar olsa da) yoktur.
– türkiyenin durumunu başka bir açıdan açıklamaya çalışacağım:
– Ekonomik durumun iyidir. gelir gider dengen iyidir. gideriyin üzerinde gelirin vardır. ancak harcamalarını düzenleyememişin, ayın 31’inde olan çekini unutmuşun. ay sonu gelmiş, çekini ödeyemeyecek duruma gelmişin. ödemen gereken çek 30.000 tldir. senin belki 5 gün sonra 100.000 tl paran gelecektir ama çek o gün ödenmesi gerekmektedir. yani o gün ödeme krizi yaşarsın. belki tefeciden çok yüksek faizle borçlanmak zorunda kalırsın.
– Bir diğer örnekte ise; gelir gider dengen kötüdür. sürekli borçlanıyorsundur. henüz ödeme sıkıntın çıkmamış. sana borç verenler senin durumunu bilmiyorlar. aslında eksidesindir ama borçlarını da ödüyorsundur. işletmen sağlam görünüyordur.
– Türkiyenin durumu, bu örneklerden ikinci şıktakindedir.
– Türkiye eksidedir. yaşam fonksiyonları yavaşlamıştır. sadece malumun ilamı, ya da yaşam fonksiyonlarının artık inkar edilemez düzeyde, görünür şekilde yavaşladığının ortaya çıkması bekleniyor.
– Onun için, Türkiyeyi ve türkiye ekonomisini “kriz” kavramı üzerinden değerlendirmeye çalışmak saçmadır. Kriz kavramı, Türkiyenin gerçek durumunu ortaya koymaktan uzaktır.
– Türkiyede üretim fonksiyonu çok yavaşladı. tarım üretimi çok azaldı. sanayi üretimi çok azaldı. hizmetler üretimi çok azaldı. kimse, akpliler dahil hiçkimse, ülkede hukuk olduğuna inanmıyor. eğitim bitmiş ki, bir ülkenin geleceği eğitimdir. daha da kötüsü, ülkenin düşünebilme kapasitesi azalmıştır. bilim ve teknolojiye inanç azalmıştır. bilim ve teknolojik araştırmalar azalmıştır. ahlak azalmıştır. vicdan azalmıştır. insanlık azalmıştır. hak ve adalet kalmamıştır. Türkiyenin gerçek durumu budur.
– kuşkusuz, yaşam fonksiyonları belli bir noktaya kadar azaldığında kriz de ortaya çıkacaktır. ancak bu kriz, genç bir insanın damar tıkanıklığı gibi değil, yaşlı bir insanın karaciğer yetmezliği olarak ortaya çıkacaktır.
– bu kriz, gelir gider dengesi iyi olan iş insanının, ödemelerini ayarlayamaması nedeniyle ay sonundaki çek için yüksek faizle borçlanması gibi değil, gelir gider dengesi kötü olan, hep ekside olan iş insanının artık çarkını borçla da döndürememesi şeklinde olacaktır.
– ülke yöneticilerinin güvenilirliği bile bitmiştir. ne hukuk alanında, ne ekonomi alanında, ne de herhangi bir başka alanda, türkiyenin yöneticilerine, uluslararası düzeyde itibar kalmamıştır. türkiye, şanlajla iş yaptırılan ülke konumuna düşürülmüştür.
– ünlü yatırımcılardan timothy ash: “ben albayrakın yerinde olsam yatırımcı toplantıları ile zaman kaybetmez, direk imf’ye giderim” diye tweet atıyor.
– yine aynı yatırımcı, daha önceki bir tweetinde ise: türk parasındaki değer kaybını gösteren grafikten bahsederek, “acaba bakan mı konuştu” mealinde tweet atmıştı. gerçekten de, sayın albayrak konuştukça türk parası değer kaybetmişti.
– Sayın albayrak konuştuğunda doların artması, yine sayın albayrak yabancı yatırımcılarla toplantı yaptıktan sonra doların artması, aslında kimin doğru söylediğini yeterince açıklıyor.
– Yani terazi: dolar.
– yatırımcıları ikna etmişsen dolar düşer. edememişsen, dolar yükselir. Dolar yükseldiğine göre, sayın albayrak yatırımcıları ikna edememiş. yani yabancı yatırımcılar türkiyeye, ucuza borç vermeyecekler. tefeci faizine borç verecekler.
Hamza bey! Türkiyenin durumunu anlaşılır örneklerle güzel açıklanmışsiniz.
Yalniz bu durum AKP ile düzelecek bir durum değil, çünkü onların başında Herşeyi ben bilirmler var.
Bunlar herşeyi en iyi biz biliriz diyiyorlar…doğruda söyliyorlar.
1-Böl parcala yönet.
2-Hanedanlik kur.
3- Dünya ve vatandaşlalarla kavga etmeyi.
Bunarla birlikte en iyi becerdikleride cep doldurup köşe dönmek.
Simdilik avukatlari her ne kadar ortalarda görmesede, yakinda gene vatan hayini ve diş guçler diyerek ortaliğa dökülürler.
Elinize sağlik.
Hosca kalin
merhaba nurdan hanım!
– Kesinlikle öyle.
– akpnin eline amerikayı ver. dünyanın süper gücünü 30 sene içinde türkiye gibi sömürge bir ülke durumuna düşürmezlerse, ben de bütün yorumlarımı yırtıp atarım. – Bunlarda öylesine büyük yetenek var ki… tam “düşman başına” denilen bir yapı.
– yani düşmana bomba atma, akplileri gönder.
– gerçi, ben, düşmanım da olsa, kimse için böyle bela dileyemem.
Turizm sektöründe indirimli erken rezervasyon kampanyalarıyla satılmış tüm tatil paketleri iptal edilmiş; çünkü bu yıl beklenin de çok üstünde bir talep patlaması yaşanıyormuş..:) almanlar merkelin tüm aleyhte ihtarlarına rağmen türkiyeye gelmeye devam ediyor, polonyadan rekor turist akını bekleniyor, bütün rusyada türk yılı; geçen yıl 6milyon rus turist gelmiş… Dış basında türkiye ve devlet büyüklerimiz aleyhine ne yazarlarsa yazsınlar, dış gezilerde kim kimin dergisine kapak olursa olsun; yeni istanbul havaalanımızla; yıllık 50milyon turist, 50milyar dolar turizm geliri hedefine doğru koşuyoruz..! Beğenmeyen varsa buyursun yunan adalarını da şöyle bi dolaşıp gelsin; liman ve marinalarındaki tüm yatlar türkiye bayraklı..:) çinden maçine kadar uzak yakın demeyip dünyanın dört bir yanından turistler ülkemizi ziyaret etmek ve cazip tatil beldelerimizin tadını çıkarabilmek için oluk oluk havaalanlarımıza akıyorlar… Merkez bankasındaki döviz rezervlerimiz, evet; gökten yağıyor..:)))
Sayın H.Gayret iyi ve güzel olan şeyi niye beğenmiyelim, yanlış olanı niye eleştirmeyelim, herkes kendi işini yapsa daha iyi olmazmı, el öpme konusuna gelince el öpmeyi ve öptürmeyi sevmem , özellikle Peygamberimizin bu konudaki örnekliğine uymaya çalışırım , sizede tavsiye ederim
Devletbaşkanımızın öğütlerini dinlemeniz güzel:) sadece ebeveynin ve öğretmenin eli öpülür diyor ya kendisi de… Durmak yok yola devam..!
Yaw Nurdan abla ekonomi süper?. yaw nedir bu trollerin senden çektiği ? Artık bence çok ciddi şeyler yazma memlekette olanlar için herkes kafasına zaten huni takmış. ? Kürtçe bir ata sözü: ‘yıkılmayıncaya kadar düzelmez’ (hayye hıranabe çe nabe) Hitlerin kötülük çemberini izliyorum. Keyf alacaksınız.
“Ya zer ya zor” da der kürtler:)
Tamam, Sonposta kardeş! Bundan sonra, trolleri üzmemeye ? gayret ederim.
Sağ olsun, troller konusunda dünde Bernar bey, bana tavsiyede bulunmuştu.
Yalniz Bernar bey, bu trollerin kırk kılığa girdiklerini kabul etmiyor gibime geldi.
Bir örnek: ben H Gayretin yorumlarini okumayi severım ve okurum, onun içinde onun yazım karekterini bilirim… kendisi buraya yazmaya başlayalı 1 yıl kadar oldu…. gel gelelimki onun kendi deyimi ile “(nik nami)” takma isimi ni kullanarak burada başka isimlerde yazanlardan kendilerini açik göz zanneden bir kaç trol genelde onun adini yazip kendilerini öviyorlar, övebilirler orasi beni ilgilendirmez.yalniz diğer yorumculara ve bezende bana H Gayret ismini kullanarak hakaret ediyorlar….kendilerinin okumadiğimi bildikleri için,hakaretlerini H Gayret rumuzu ile ediyorlar.
H Gayrette onlardan gördü oda epeyce başka isimlerde yazdı hatta bir günde benim ismimle beni eleşturmişti.
Olsun ben ona o hali ilede kizmadim.
Birde zevkle okuduğum, ayni zamandada hoşumada giden ve beni güldüren iki yorumcunun H Gayret ve Bernar beylerin aralarinda atişmaları’ idi, bugün bunlara sizin yorumunuz eklendi.☺ teşekürler.
Esenlikle kalin.
Birileri çakma H. Gayret rumuzuyla yazıyor, bu rumuzla birilerini övüyor ki bu birileri genelde Didem Hanım oluyor, birilerini de yeriyor ki Nurdan Hanımda bunlardan biri oluyor ve H. Gayret Bey bu durumda çıkıp ya ben bunu övmedim şunu da yermedim birileri benim rumuzumu kullanıyor demiyor öyle mi? Gökten akıl yağsa bazıları şemsiye açar.
Gökten ne yağar ki yer kabul etmez deniz bey..:)
“Medya kendi haline bırakılmalı..! Şaka mı bu..?”
Sayın Koru ,
Teknik olarak ekonomik krizler kapitalist sistemin doğasında vardır. Her kriz sonrası bir hazmetme dönemi yaşanması da bu itibarla doğaldır. Tabi bu ortamlarda da bundan mefaat elfe etmeyi hesaplayan bir zümre olması kaçınılmadır. Faiz lobisi daha yüksek faiz ile sizi borçlandırır. Bugünkü yazınızı okuyunca yazmayı düşünmedim . Bernar ın Mustafa Sönmez ile ilgili haberi üzerine küçük bir internet araştırması yapınca Amerikalıların olduğu kadar bizde de bir Pelikan dosyası olduğunun farkına vardım. Sonra Murat Bardakçı nın 31 Mart ayaklanmasının yıl dönümü ile ilgili yazısını okuyunca kendi kendime dedim ne oluyor ya ? Sonra Hayyam in dizeleri ile kabuğuma çekildim.
Ey Kör! Bu yer bu gök bu yıldızlar boştur boş,
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş,
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın. O da boştur boş!
Sayın koru Maliye bakanımızin G 20 toplantısı izlenimlerini yazan gazeteden bahsederken altında muhabir ismi göremediğini yazmış ben kendisine yardımcı olayım .Muhabirimiz saray ekonomi danışmanlarından,yani kendin çal kendin oyna misali,yerse.Bu gün internetten haberleri okurken gözüm sayın PARTİLİ Cumhurbaşkanımızın katıldığı dün akşamki düğüne takıldı maşaallah bütün bakanlar toplantı yapacak zannettim,sonra bir baktım evlenen çiftlerin aileleri yabancı değilmiş birisi ülkemizin gazete ve televizyonkarının yarısına sahip Demirören grubunun kızı damat tarafıda ne tesadüf Dünyada en fazla devlet ihalesi alan 10 şirketten birisi olan ve medyamızın diğer gazete ve televizyonlarına sahip olan ve Cumhurbaşkanımızın yanından hiç ayırmadığı Kalyon grup sahibunin oğlu şimdi böyle bir basın yapılanmasından ve çıkar ilişkilerinden Fehmi beyin dediği gibi doğru ve tarafsız haber çıkabileceğini zanneden arkadaşlar var ise Alkah şifalar versin hayırlı geceler diyorum.Selamlar.Ha unuttum bizimde düğün var acaba sayın Cumhurbaşkanımızı davetetsem gelir mi ?
Ekonomide dengelenme deyince hiç bir şeyin hareket etmemesini çarkların dönmemesini kastediyorlarsa tamamdır. Şimdilik dengedeyiz ve daha da dengeleneceğiz. :))
17 YILLIK BORÇLANMANIN VE HAR VURUP HAR SAVURMANIN BİLANÇOSU.
Yolun sonuna birkaç yıl önce gelinmişti ancak,arkada birkaç seçim daha olması ne yapıp edip gerçekleri halka hissettirmemek için hastaya bol bol morfin (popilist politikalar)verildi.
Seçimler bitti sanılıyor.
Oysa koalisyon ortaklarından biri acı reçetenin zamanının geldiğini biliyor.
Bu acı reçete ya IMF ile yada IMF siz olacaktır.
Değişen bir şey yok yabancı finansa ihtiyacınız varsa onların koyduğu kurallara göre oynamak zorundasınız.
Kendi oynumuzu aynarız dersenız paşa gönlünüz bilir derler.
IMF nın yaptırmak istediğini yerli ve milli olarak kendimiz yaparsak yabancıların ne tavır alacağı rısklı,halkın yerli IMF nın acı reçetesi yanımıza kar kalır.
Yaklaşık 15 yıllık borç parayla haketmediğimiz bir zenginlik yaşadık.
Ülkemiz ithal cenneti oldu.
Şimdi alacaklılar kapıya dayandı.
Bankalardan borç alıp babasından kalan gayrimenkulleri ipotek gösteren birinin bu kredileri karli yatırımlara değil çocuklarının gönlü istediği gibi yat,kat araba ve lüks tüketime harcadığın da ,borç ödeme zamanı gelince ne oluyorsa ,aynı şeyi yapan devlete de o oluyor..
Faturayı beraber harcayanlar devlet ve halk ödemeyi birlikte yapması gerekirken,yine faturanın tamamı devlet tarafından halka kesilecektir.
Yönetimde gizli veya açık koalisyon olduğu müddetçe yönetim acı ilacı halka içirmeye cesaret edemez.
Bu daha da kötü bir durum.
Yönetim dış siyasette eksen kayması ile batılı finansörleri tehdit yoluna yönelebilir.
Yeniden BEKA sorunu (her durumda kullanıldığında etkisi iyice azaltılmış etken madde)gündeme gelebilir.
Halkı tanıyan bilir,halkın tenceresi devrildiğin de orada her şey devrilecek demektir.
Yabancılar uzun zamandır bu zamanı bekliyordu.
Ülkemiz tam bir faiz-döviz sarmalına gireceği belliydi.
Uzun zaman yüksek reel faiz hasılatı yapacaklar.
Eli güçlü olan ne dediyse olacak,önce eflasyon düşşun sonra faiz düşer derler.
Biz eflasyonu düşüreceğiz bak inanın iki gözüm önüme aksın yalanım varsa, deseniz de şimdiye kadar inanmadıkları gibi bundan sonrada inanmazlar.
En tehlikeli olan yönetimin koalısyon ortağını nın her an seçim kartını oynar endişesi ile halka onu ilerde iyileştirecek acı ilacı içeremeyecek olmasıdır.
İBB seçimi bile bir senaryonun parçası olabılır.
Bu ülkede üç yıldan daha uzun bir zaman seçim yapılmadığı görülmemiştir.
Bu halk geçimsiz yaşar,seçimsiz yaşayamaz adeta.
Ekonomik tedbirler alınsa tam meyvelerini toplamaya başlandığında destek payandası her an çekilebilir.
Bunu bilenler mıntıka temizliği yaptıranlar,ekonomik acı ilaci içtirenler görev bitti deyip hasadı başkasına toplattırabilirler..
Tamam ekonomi de bir dalgalanma var…Bunu herkes kabul ediyor….Ama ülke çökmüş bitmiş edebiyatı yapanlar bu dalgalanmayı daha uzun sürmesine sebep oluyorlar bence…. Ekonomide algı herşeyin başlangıcıdır……Ülke güllük gülüstanlık değil ama bitmiş de değiliz……….The Financial Times, The New York Times, The Wall Street Journal’ın bütün kötü senaryolarının hedefinde nedense hep Türkiye var………. Bunların algı çalışması yaptığını ülkeleri ,,toplumları, kendi çıkarları uğruna yönlendirdiğini tüm dünya bilmekte….hele Fehmi Koru daha iyi bilmekte…..Soru şu.. iyi şeyler yapılmaya çalışmalarına destek vermelilimiyiz ki bu herkesin faydasına yoksa herşeyi fütursuzca eleştirmelimiyiz…. Ben şunu demiyorum yanlış yapılan birşeyi söyleyip eleştirme olmasın demiyorum… eleştiri fikir vermeli çözüm üretmeli… hele ekonomi konusunda herkesi etkileyecek bir mevzuda daha yapıcı olunmalı……
The Financial Times, The New York Times, The Wall Street Journal….. bizi çok düşünüyorlar ya bizi çok seviyorlar ya bizim iyiliğimizi bizden çok istiyorlar ya…..sözcü cumhuriyet,yeniçağı ve kararı onların yerine bile tercih ederim….
AKP. daha. dogrusu Sn Baskanimizin en buyuk eksikligi yapilan uyarilari dikkate almadan cevresindekilerin yaniltici datalari dikkate almasidir.Herkes. biliyor ki kalkinma bina yaparak gerceklestirilmez.Uretim yapmadan gelir elde edemezsiniz. Cok. basit. bir analiz yapalim: Ataturk havalimani eger yerinde dursa idi bunun yerine sabiha gokcenin atil duran ilk terminal binasi faaliyete. gecirilseydi yeni bir pist yapilip kapasite arttirilsaydi sizce ne olurdu. Ataturk havalimani ile Corlu havalimani arasi yaklasik 45. 50 dakikadir.Corlunun kapasitsi artirilsaydi ne olurdu. Ataturk havalimanina yapilan milyarlarca dolarlik alt yapi çöpe gitmezdi.ilaveten hani devlet para harcamiyacaktı ya yeni havalimanina iste yapilacak milyarlarca dolarlik elk su metro vs altyapi yatirımlari yeni fabrika kuruluşuna. yonlendirilirdi.Ilaveten ilk faz icin yurt disindan alinan milyarlarca EURO kredi. uretime harcanirdi.
Peki. ne kazandik. dunyanin en buyuk havalimanina peki ne bedel odedik veya odeyecegiz???.
iste bunun gibi birde kanal. istanbul bunu da baska bir sefer açiklayabiliriz.
Sonuc yitirilen milyarlar. kaybedilen umutlar
Oysa. bilenlere danisilip herseyi ben bilirim edasindan uzaklasilsaydi nasil olurdu. sizce????.
Imf yi türkiyeden kovan ustanın elini bi öpün de ondan sonra akıl satın ahmet bey..! Merkez bankasında 15yıl önce kaç dolar vardı şimdi kaç? Akpartiden önce dolar kaç liraymış şimdi kaç? .000.000 banknotları unuttuysan koleksiyoncularda vardır; hasret giderin biraz..!
Sn. gayret. buyuk. lokma. yiyip buyuk konusmamak lazim yarin o eli baskasi optururse akil degil neleri satacagimizi hep beraber. dusunuruz. Imf siz bu islerin donmeyecegini sagir sultan duydu ancak siz duymadiniz herhalde.bekleyelim zaman neyi gosterecek lakin gidisat hic hos degil filmin sonu cok kotu bitecek.Umarim. yanilirim.
Berat Albayrak, ekonomiyi toparlayabilecekleri konusunda vatandaşlardan önce (H. Gayet’in kendi ifadesi ile “yakın dirsek temasıyla” ittifaka dahil edilen) Cumhur İttifakı’nın kendi küçük etkisi büyük ortağı Vatan Parti’sinin lideri Doğu Perinçek’i ikna etsin.
Baksanıza, adam, partisinin İzmir il örgütünün düzenlediği toplantıda, “Türkiye’nin bütçe açığı verdiğini ve ekonominin zor günlerden geçtiğini” söyledikten sonra, Erdoğan’ın beceriksizliğinin sormluluğuna muhalefet partilerini de eklemek istiyor.
Türkiye’nin geniş tabanlı bir hükümete ihtiyacı varmış, muhalefet partileri ile Erdoğan milli birlik için geniş tabanlı bir hükümet kurarak bir arada çalışmalıymış!
“Uyanığa bak!” mı demeli, “Bakın şu şaşkının haline!” mi demeli, karar veremedim.
Seçimlerden önce, kısa sürede tavan yapan enflasyon el yakan sebze fiyatları olarak çarşı pazara yansıyınca, daha önce doların alıp başını gitmesiyle çok can sıkıcı ve kavraması güç bir alan olan ekonomiye ilgi ve merak artmış, bu işleri halkın diliyle anlatmaya çalışan iktisatçıların analiz videolarının izlenme oranları tavan yapmıştı.
Anketlerde halkımızın ezici çoğunluğu ülkenin temel meselesi olarak ekonomik sorunları açık ara birinci sıraya taşırken, ulusal güvenliği 6. beka sorununu ise 11. sıraya göndermişti.
Durumun farkında olan iktidar, hemen her konuda olduğu gibi, bu gidişin önünü alabilmek için yasakçılık silahına sarıldı: Bundan böyle, ekonomi ile ilgili “halkı yanıltan, spekülatif ve mesnetsiz iddialarla ekonomik poitikaları itibarsızlaştırmaya çalışan” iktisatçı kılıklı şer güçler yakinen takip edilecek, maksatlı çabaları boşa çıkarılacaktı.
Bu, elbette, iktidarın eknomideki beceriksizlik ve sefaletinin sonuçlarının kamuoyunda tartışılıp değerlendirilmesini engellemeye yönelik bir adımdı.
Erdoğan iktidarı, bu tutumunu bir tık daha ileri taşımış görünüyor. Bu pazar gününün ilk ışıklarının henüz sökün etmediği erken sabah saatlerinde, rakamla 3.50’de, bir TV kanalında (sanırım Artı TV) ekonomi programı yapan ve konuklarıyla ekonomik analizler yapan iktisatçı Mustafa Sönmez, evinden yaka paça alınıp Vatan Caddesi’ndeki emniyet müdürlüğüne götürülüdü. Gerekçe, bilndiği kadarıyla, ‘sosyal medya paylaşımları’ imiş!
Amaç, M. Sönmez üzerinden ekonomi profesyonellerinin medyatik yüzlerine, “Ayağınızı denk alın!” mesajını vermek. İlkin ülkeyi güvenilmez bulup yatırımlarını yurt dışına yönelten sermayedeler korkutulmaya çalışılmıştı, şimdi iktisatçılar üzerindeki baskı artırılıyor.
Benzer durum, seçimlere yakın haftalarda, Youtube’da hayli popüler olup haıtırı sayıır izlenme oranlarına erişen Mert Yılmaz’ın da başına gelmişti. Her ne olmuşsa olmuş, ekonomi üzerine tarafsız ve bağımsız öngörülerini takipçileriyle paylaşan M. Yılmaz gitmiş, yerine, yorumları arasına sık sık “Cumhurbaşkanımız”, “sayın Ekonomi Bakanımız” ifadeleri serpiştiren ve “ekonomimiz toparlandı, hadi bakalım, şimdi bu isabetli önlemlerle sıkıntılardan çıkacağız inşallah” demeye başlamış yepyeni bir M. Yılmaz gelmişti.
Kimi bu tuhaf ve ani değişimi tehdit edilmiş olabileceği olasılığıyla açıkladı, kimisi B. Albayrak’ın bir konferansına davet edilmiş olmasının memnuniyetine bağladı devrimsel dönüşümü -hayli izleyicisi, yorum penceresine, “Hayırlı işler Mert Bey! Yakında iktidardan bir danışmanlık pozisyonu kaparsınız artık!” tadında alaycı yorumlar girdi.
“Başarılı ve konusunda uzman seçkin bir ekonomist olan Ekonomi Bakanımız sayın Berat Albyarak, henüz yeni açıkladığı Yeni Ekonmik Önlemler Paketi ile üç beş aya ekonomimizi uçuracak görünüyor. Ankara ve İstanbul’daki tanzim satış çadırlarının birer birer sökülmesi de bunun işareti zaten, onlara gerek kalmadı artık. Soğanın kilo fiyatının 2 liraya kadar gerilemesinin eli kulağında” diyerek tamamlayalım, taaa Türkiye’den buralara gelecek davetsiz (ve sevimsiz) misafirlere muhattap olmaktan kendimi sakınayım. Nasıl olsa devlet malı deniz, yemeyen domuz. Bunların canını sıkarsanız, uçak bilet masrafı demez atlar gelirler vallahi.
Bereket geçen zaman içinde değerlendiremedikleri fırsat ellerinden kaçmak üzere -kedicklerle köpekçiğin aşı kağıtları, uçuş pasaportları hazır olduğunda, bu Asya macerası da sona ermiş olacak, yakında bir Avrupa ülkesinden yazacağım artık. Niyetim, söyle uzunca bir 15 Temmuz değinisine girişmek, bir de şu Pelikancılar kimlermiş, ne yaparlarmış, bunu yeri geldiğinde ötesinden berisinden kısaca konuşalım merakısı arkadaşlarla. Mayıs başında, buradaki bir yorumcunun “ölü sevicisi”,”kanı bozuk” türü öfke ifadeleriyle sıkça karşılaşacağız gibi gibi 🙂
Karanlık ucundan delindi. . . Bir iki yıla kalmaz aydınlığa erer artık memleket, biz de zaten bir sırt çantsına sığan pılı pırtıyı toplar döneriz. Bir Pazar sabahına Angara’da güzelim Angara simidi ile başlayıp bir dostla doyasıya yarenlik etme fikri, aydınlık günler yakınlaştıkça, daha bir heyecan verici oluyor. . .
Bernar Reis gitmeden şu yağmurlu Ankara günlerinde bir kahve içelim ya.
Ben Tayland’dayım bir süredir, Safa. Mayıs’ın ilk haftası dönüyorum Hollanda’ya. İnsanların ülkeye huzurla girip çıktığı günlere erişildiğinde mutlaka oradayım. Fizan’da olsam da çıkar gelirim Ankara’ya. Görüşüp yarenlik etmeyi tahmin edemeyceğin kadar çok isterim. Pek çok selam!
Safa bey, yalnız en son kahvede çıkan olaydan sonra biraz daha dikkatli olun yine de derim..! Hayır bu sefer konu hesabı kim ödiicek sorunu değil; alt tarafı simit sarayında iki üç kişi 50lira bile tutmaz..:) Esas mevzu geçen sefer pişti bittikten sonra mösyönün şakağında dağılan laptopu kim tamir ettirecek? Aylardır muhterem pederiniz iki satır yazıp blog sayfasına atamadı; biliyorum sen de artık çalışıyosun… En son sorduğumda; laptop hala tahta minare mahallesindeki kahvenin demir kasalarından birinde yatıyordu; bataryası mı düşmüş, düğmesimi takılı kalmış neymiş..? Mösyö hesap kendisine kalınca önce çay sayısına mı itiraz etmiş, yoksa kahveci oyun kartlarını yerine adam gibi koyun mu demiş; ne olduysa aleti kaptığı gibi monşerin alnını yarmış..! Polis geldikten sonra sabaha kadar fatih karakolunda dönmelerle yaşananları şahsen burada ben bile anlatamam..:) sana zahmet, ankarada hesabı hanginiz öder bilmem ama giderken kahveden o kırık cihazı da yanına al; ya monşer alsın ya da tamir ettirip babana geri götürün. Yazıktır safa, kaç haftadır adam kahveciyle yüzgöz olmamak için kahveye gelmiyor… Seçim zamanında kahvenin camlarına binali yıldırım posterleri giydirilmişti, sayım filan da daha bitmedi; mösyöyü hemen ilk günden görmesin kaaveci..! Hadi bana eyvallah…
Doğu Perinçek, “Kattık BOP Eşbaşkanı’nı önümüze, mecburiyetlerimizin görevlisi kıldık” diyor (elinde de aynı kişinin 38 adet yolsuzluk kaseti varmış, kılını kıpırdatamazmış).
Ben de: “Yorum sayfaları sakinleri katar birisini önüne, bu yorumlar mahallesinin eğlence nesnesi olmaya görevli kılar” diyeyim. 🙂
Bir ülke ki ;Ülkenin Başkanı , Zabıta amirinin yapacağı işi yapıyor iki hafta pazardaki patlıcan biber fiyatlarını düşürmeye çabalıyor, Hal teröristlerinden bahsediyor, Ülkenin içişleri bakanı Mafya babası ağzıyla herkesi tehdit ediyor , İktidarın ortağı Cumhurbaşkanını tehdit eden çete babasını ziyarete gidiyor her çete kendi çöplüğünde nümayiş yapıyor ahkam kesiyor böyle bir manzaraya kim nasıl güvenecek ,Devlet yönetmek böylemi oluyor gerçekten
Sayın h.a., batıda kıytırık bir başbakan bisikletle işe gidiyormuş deseler elini öpmek için yol kenarında saatlerce beklersin; burda devletbaşkanı zabıta amirinin bile işini yapıyor diye beğenemiyorsun..! Yahu biraz da empati yapın bilader; hiçbişeyi beğenemiyene ne derler ben bilmiyorum ki..?
Sayın Koru yine farklı yine delilli yine sağduyu ve akl-ı selimli bir yazı.Şu şakşakçılık algı ve uyutma görevli medya guruhu gerçekten de bıktırdı artık.Gerçekleri yansıtan bir kaç kalem de olmassa efsunlanıp aval aval gezeceğiz Allah saklasın.
Sayın giresinli, etkiye bu kadar açık olduğuna göre senin tarlayı çoktan sürmüşlerdir; artık endişe etmeye gerek yok gibi..:)
Devletler de insan gibidir. Kendi iç sıkıntılarını dışa vururlar. Türkiye iç sorunlar şüphesiz dışa da yansıtmaktadır. Bir gecede 7 milyon İstanbul oyu sayıldı ama ne hikmetse 10 gündür % 2 lik dilim sayılmadı.
Evet yabancı ülkeler gerçekten Türkiye’ye güvenemiyor. Bunun sebebi Türkiye zenginlerin Yurt dışında yatırım yapmasıdır. Vergilerden dolayı kaç tane zengin iş adamı Türkiye’de ciddi yatırım yaptı ki; herkes parasını yurt dışına kaçırıyor. Memlekete para kalmayınca kriz meydana geliyor. Dolar uçtu beraberinde benzin uçtu. Haliyle ekonomik kriz meydana geldi. İşsizlik ve pazar yerleri yanıyor. İktidarın bir an önce kendine gelmesi lazım. Muhalefetin de ona destek çıkıp el birliğiyle bu krizi bertaraf etmesi lazım.
SAYGILAR SEVGİLER
Sabahın 3.50’sinde iktisatçı Mustafa Sönmez’i evinden alıp emniyet müdürlüğüne sürükleyen şaşkın ve ayarı bozulmuşlar akıllarını başlarına devşirmezlerse, sermaye sahiplerinin ardından bu kez de iktisatçılar terk edecek ülkeyi, sayın Karaca.
Kalanlar da, “Nasıl olsa bunlar bir iki yıla kalmadan süpürülecek” diye düşünüp sabredenler olur.
Bu akıl dışı tehditler sadece Ülkeyi bataklığın dibine sürüklemekten başka bir işe yaramıyor. İktidar da bunun farkında halk da farkında….
Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bernar bey…
Koru’nun asabının bozuk olduğunu hissediyorum.
Haklı! Ömrünü basın-medya gemisinde geçirmiş olan biri için üzülünmeyecek bir hâl değil ki basınımızın düştüğü bu hâl.
Gerçi medyamızın serancamı pek iyi sayılmaz da; yine de olsun, bu kadar ‘iktidar yanaşması’ olmak zarar vermeye başladı…Ülkemize, ekonomisine; milli birlik ve betabeerliğimize bile…
Artık iyiden iyiye IMF lafları edilmeye başlandı. Hoş, onunla bir program imza etmeyecek olunsa bile -becerebilrsek- kendimizin uygulayacağı bir ekonomik program, onunkinden -IMF- farklı olmayacaktır.
Yani ekonomik durumumuz bir IMF programı uygulayacak ve kendimizi onun kollarına bırakacak kadar vahim bir durumda ve ben Sn. Koru’nun, basınımızın haline üzüldügünden çok, buna üzülüyorum.
Muhalefeti cezalandırmalıyız!
Başımıza ne geldiyse demokratik ve ‘yetkin’ olmayan bir muhalefetin varlığından geldi.
Bizim ihtiyacımız iktidar değil, sorgulayan, denetleyecek ve -kendisinin de- hesap verebileceği bir muhalefet.
Nerede o günler.
Temenniler temenniler; bilmem kaçıncı ekonomik kriz bu hasan bey; bi geliyor bi gelemiyor; gelecekmiş gibi yapıp çekip gidiyor… 15 yıldır bi türlü gelemiyen krizler; bana kalırsa daha çok beklersiniz..:) Bakıyorum işi imf tellallığına kadar vardırmışsınız; kolay gelsin…
Medya ile ilgili konulara daha önce de değinmiştiniz, genelde olduğu gibi optimum kalibrasyon ayarına işaret etmişsiniz. Ama bahsettiğiniz konu bence memlekette kemikleşti, bizlerde kanıksadık. Karar okurken farklı, hürriyet okurken farklı, habertürk okurken farklı, t24 okurken farklı zihinsel filtreler kullanıyorum. Ülke sanki her kesimiyle iki takıma ayrılmış ve bu takımlar birbirinin imajını zedelemek için hiçbir etik değer gözetmeden çaba harcıyorlar. Kendi taraflarının zaaf ve yanlışlarına gözleri kör, kulakları sağır hep karşı tarafın açığı. Ekonomi ile ilgili youtubda periyodik olarak yayın yapan insanlar var, onların da büyük çoğunluğu siyasi tarafgirlik duygusuyla ekonomiyi ya iyiye dengelenmeye götürüyorlar ya da büyük kasırgaya fırtınaya doğru hızla yaklaşıyoruz. Objektif olanlar benim bildiğim bir kaç tane..
Siyasi ya da toplumsal konularda eleştirdiğiniz konulara tüy hafifliğinde kelimelerle de dokunduğunuzda maksadınız hasıl olmuş olur, hani çok keskin , sivri köşeli kelimelere belki ihtiyaç olmıyabilir lakin gazeteciliğe 40 yılı aşkın zamanını vermiş biri olarak bugünki medyanın içinde bulunduğu durumu, yanlışlarını, doğrularını en iyi siz bilir ve en etkin bir şekilde siz dile getirebilirsiniz.
Youtubdan bahsetmişken ilk başta bir kanalınız var idi, sonra pek meyletmediniz ama Nevşin mengü ile yaptığınız programdaki gibi gündemdeki olayları değerlendirdiğiniz videolar çekseniz bence daha çok istifade ederiz. Canlarım, torunlarım , genç kalanlar diye söze başlayıp, sık sık objektif olduğunu ima eden ve bazen bunu küçük misallerle destekleyip sonrasında okkalı bir çarpıtmayla kendi siyasi güşüncesini empoze eden, makyavelist yaklaşımı öven, dindarlara saygı duyduğunu, inanç özgürlüğünü savunduğunu belirtip satır aralarında dinlerin uydurma olduğu mesajını veren bir youtuber var, gençler dede diye sesleniyor ona.. Bazen onu dinlerken Sayın Fehmi Koru da keşke devam ettirseymiş diyorum youtube kanalını, takip eder, daha çok istifade ederdik.
Bu konuda bir kaç haberde ben okudum.
O haberlerden birinde şöyle yaziyordu”yabancı yatirimcılar Erdoğan rejimine güvenmiyorlar.”
Güvenmediklerinin sebebide Türk şirketleri ve bankaları devlet eli ile batiriliyor olmasindan kaynaklaniyormuş, ve bundan dolayıde, Erdoğana yakın iş adamlari dahi ona güvenmiyerek adate Türkiyeden kaçar gibi yatirimlarini yurtdışında değerlendiriken! Yabancı yatırimcı kesinlikle gitmeź. diyede not düşmüştü.
Bu konuda 10 Nisanda Türkçe olarak bir twitte Micheal Rubin artmıştı.
Trump da füzelerden dolayi Türkiyeye ekonomik yatirim uyguliyacakmiş,onuda bu gün dinledim.
Müslüman lider hiç halkina yalan söylermi? Tabiiki söylemez!
Türküyenin yarisi buna inanmiş, güvenmiş, onun ailesi ve damadı için canlarini siper etmişler, Fakat bu yabancilar halen daha inanip güdemiyorlar, eskiden hiç değilse Araplar inaniyordu şimdi onlarda hem inananiyorla hemde güvenmiyor.
Aah bu yabancilar ah, Dünya ve ÜMMET LIDERINI KISKANİYOR OLMALILARKI.
Ne olacak elin gavurlari başkanimiz 17/25 Aralik darbesini aileme ve bana yaptilar demesine rağmen o gavurla ona değil MİLLİ DAMADIMIZA inandilar!
Keza 15 Temmuzada bunlari inandiramadi.
Hepsi bizi kiskaniyor, çünkü UMMETTE VE DÜNYAYA LIDER BIZDEN ÇIKTI.
Bugün, Havuzda biraz yüzeyim dedim ama ruhum sıkıldı.en iyisi burada keseyim.
Alllah erdoğana oy vermeyenlerin yardimcisi olsun.
Nurdan abla; allahaşkına çerkez kadınları gibi yaşlandıkça güzelleşeceğine gidip kendine havuz medyasında işkence mi yaptırıyorsun..! Kimin aklı allahaşkına bunlar; buralarda “elifin bilmem neresinin makyajsız hali” hali diye havuzdan paylaşımlar dolaştıran mösyö mario mu kanına girdi senin; bu da mı gelecekti başımıza arkadaş yaa…
Hiç sorma H Gayret! Havuzda yüzerken birden kendimden geçmişim! Birde ne göreyim 2 Cehennem Zebanisi sendemi be Nurdan diye gancayi boynuma atmak içn havaya kaldırdılar,?Anaaa ben ne yaptim diyerk bir bağirmişim! Kendi sesim kulaklarimda çınlayınca kendime geldim.? derin bir nefes alip hemen havuzdan dört nala uzaklaştim.
H G ayret! Allaha dua edelimde bir dakikaliğinada olsa insanlari benim gibi şaşırıp oralara düşmekten korusun.
Hoşca kalin
Geçmiş olsun nurdan hanım; medyamızın geneli vasatın altında maalesef:) iyi kötü şuralarda paylaşıyoruz meramımızı… Selam ve sevgilerimle:)
Yoruma kapalı.