Genç bir adam. Çevresi de geniş olmalı. İyi bir işi, geleceğe güvenle bakmasını sağlayan iyi bir maaşı var. O güvenle banka kredisiyle ev sahibi de olmuş. Yakın zamanda ise -artık devletin verilerinin de kabul ettiği üzere- çok sayıda yeni genç işsiz arasına o da karışmış.
Çevrenizde sizlerin de tanık olduğunuzu sandığım sıradan bir olay.
Bu olayda sıradan olmayan, işsiz kalan ve bu yüzden evliliği de sona eren bu genç insanın geniş olduğunu düşündüğüm arkadaş çevresinin devreye girmesi. Yakın arkadaşları aralarında anlaşıp, ona günlük ihtiyaçlarını görebileceği bir maddi destek sağlamanın yanında evini kaybetmemesi için banka taksitlerini ödemeyi de üstlenmişler.
Ne kadar güzel.
Olayı anlatan dost, “Boşandığı eşine ödeyeceği nafakayı da arkadaşları üstlenmiş durumda” ayrıntısını da sözlerine ekledi.
Günümüzde dostluk, arkadaşlık ilişkileri kalmadı; birlikte yaşanmışlıklara değer veren de yok. Kimse kimseye güvenmiyor, sonunda olaylar güvenmeyenleri haklı çıkaracak şekilde gelişiyor. ‘Dost kazığı’ yaygın bir durum. Kendisine zarar gelir diye en yakın arkadaşlarından selamı sabahı kesenlerle dolu etrafımız.
Bu sebeple, işsiz ve eşsiz kalmış arkadaşlarına sahip çıkan insanların varlığını öğrenmem, toplumda ‘değer’ taşıyan unsurların hiç değilse bazılarımızda hala var olduğunu hatırlattığı için beni çok sevindirdi.
O sevinçle kendime iyi bir uyku çektim; sabah kalktığımda, bu defa, bizim bu olayı dinlediğimiz saatlerde bir televizyon programına konuk olmuş, yakın zamanlarda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’na (CYİK) üye olarak atanan eski bir politikacının o programda sarf ettiği sözlerle karşılaştım.
CYİK üyesi olduğu için kendisine ödenecek paranın sosyal medyada ve gazetelerde sözü edildiği yükseklikte olmadığını açıklarken şu bilgiyi de sunmuş eski politikacı:
“Buradan gelecek olan para ne kadarsa, yarısını burs, yarısını da KHK’larla mağdur olan binlerce kişi var (onlara vereceğim). Daire başkanı adam, dava açılmamış, takipsizlik kararı alınmış, ama görevine iade edilmemiş. Bir kısmının eşi evlere temizliğe gidiyor, yumurta satıyor. KHK’larla işlerinden atılmış, beraat kararı almış, koğuşturmaya yer olmadığı kararı alınmış insanlar var. Benim çevremde, ailemden insanlar var.”
Ne kadar güzel.
Güzelliği daha da artıran, kendisine ödenecek artı maaşın yerine sarf edileceği kesimin varlığının ilk kez o düzeyde biri tarafından bu denli açık ifadelerle kabul edilmiş olması. Korkmadan, çekinmeden…
Son zamanlarda en çok dinlediğim kişisel öyküler, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevlerinden uzaklaştırılmış insanlara ait. Bir gün öncesine kadar devlette önemli görevlerde bulunmuş kişi, KHK listesinde ismini gördüğünde, hayatının altüst olması gerçeğini yaşamaya başlıyor.
Ailesiyle birlikte.
Devlette üst düzey görevler üstlenmiş kişi birdenbire kendisini sokakta ve beş kuruş gelirsiz bulabiliyor.
Hakkında soruşturma bulunmayan, dava da açılmamışlar yanında, açılmış davalarda aklanmış, onun durumundaki kişilerin mağduriyetlerini gidermek amacıyla oluşturulmuş komisyon tarafından da temiz kağıdı verilmişler arasında görevine iade edilmeyenler var.
Bir başka dost meclisinde, sonu ’TAY’ ile biten kurumlardan birinde görevli birinden naklen anlatılan bir olay aklıma geldi.
Gecenin bir vakti evine gitmekte olan o görevli, karşı kaldırımda küçük bir çocukla çöplerden kağıt ve karton toplayan birinin varlığını fark eder. Uzaktaki adam da onu fark etmiş olmalı; adamın arkasından kendisine yetişmeye çalıştığını görür. Devlette görevli kişi, ne olduğunu anlayamadığı bu tuhaf ilgiden rahatsızlık duyarak adımlarını daha da sıklaştırır.
Oğluyla çöp toplayan adamın bir süre öncesine kadar kendisiyle aynı kurumda çalışan KHK’lı biri olduğunu anlayana kadar…
CYİK’e üye atanan eski politikacının oradan alacağı maaşı ‘KHK’lı mağdurlar’ dediği kitleye paylaştırması, beni, en az, zor duruma düşmüş arkadaşlarına yardıma koşan insanların varlığını öğrenmem kadar sevindirdi.
Sevincimi daha da artıracak olanı ise ben burada zikredeyim: Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu gibi heybet hissi uyandıran bir kurulda görev yapan eski politikacının, bu konuyu, yalnızca bir kişisel hamiyet olayı olarak görmeyip yardımına koştuğu insanların hak ve hukuklarının iadesini ve benzeri başka yanlışlıkların sona erdirilmesini, kendilerine görüş bildirmeleri için görevlendirildikleri devlet yöneticilerine de iletmesi…
Tabii sonuç alacak biçimde…
Umarım, bunu da yapar…
ΩΩΩΩ