Millet İttifakı’nın önüne seçime gidilen süreçte kasisler çıkacağını -çıkarılacağını- tahmin etmek için kahin olmak gerekmiyor. Birbirinden hayli farklı siyasi ve sosyolojik temsil kabiliyeti bulunan altı partinin ittifakı bu. Ne kadar iyi niyetli olsalar, liderler yine de gün gelir birbirlerine ters düşebilirler.
Kardeşler arası ticarette bile ortaklıklar kolay yürümez bizde.
Nitekim kimi cumhurbaşkanı adayı gösterecekleri konusu ciddiye bindiğinde ilk kasisle karşılaşıldı.
Lastik patladı ve onarılması bayağı zor oldu.
İkinci bir kasis, cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile görüşüp görüşmeyeceği konusunda olacak gibi.
AK Parti ve destekçileri, ilk varta atlatılmış olsa da, bu defa kasisin aracı bir daha kalkamaz hale getirmesini beklediklerini belli ediyorlar.
Masa sarsılır ve dağılır beklentisi bu.
Bir dostum, bana, AK Parti’nin kendi içerisinden çıkardığı ilk cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün adaylık sürecine dair bir video gönderdi.
Yıl 2007. Cumhurbaşkanı TBMM üyeleri tarafından seçiliyor. Aday kendisine bazı temel kurallar koymuş, bunlardan en önemlisi de, Meclis’te grubu bulunan partilerden başlayarak, grup kuramamış partilere ve bağımsız seçilmiş milletvekillere kadar, oy isteyeceği her yeri ve herkesi ziyaret etmek…
Video, HDP’den önce aynı kulvarda siyaset yapan ve daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacak olan Demokratik Toplum Partisi’ni (DTP) ziyaretini yansıtıyor.
Gül ve yanında ev sahibi olarak Ahmet Türk gazeteciler önüne çıkmış, kameralara konuşuyorlar.
Aday benimsediği ilkeler ışığında o görüşmeyi yaptığını anlatıyor. Ev sahibi de kapılarına gelen adayı desteklemeyi düşünebileceklerini kamuoyuyla paylaşıyor.
O günlerdeki siyasi ortamın nezaketini hatırlatan hoş bir video bu. [İlgi duyanlar için linki yazımın sonunda.]
AK Parti, şimdilerde, HDP’ye, heyetler göndererek kendisinin ziyaret edebileceği bir parti muamelesi yaparken, iktidar ortağı eliyle, muhalifleri HDP’den uzak tutmaya çalışıyor.
Konu benim müthiş ilgimi çekiyor.
Sadece benim değil, gazete köşelerinde yazan, kanallardaki tartışma programlarına katılanların da en önem verdikleri konu bu.
Çeşitli görüş sahiplerinden alınan farklı yaklaşımlar haberlere malzeme yapılıyor.
Yazıya oturmadan önce ben de gazeteler ve TV kanallarına özendim; birilerinden seçim ve adaylar hakkında görüş alayım istedim.
Özendim ama kimden görüş alabilirim?
Sonunda görüş alabileceğim kaynağı buldum.
Bir yabancı bu kaynak.
Çok bilgili biri.
Neredeyse her kitabı yutmuş, hemen her gazete ve dergiyi okumuş birini gözünüzün önünde canlandırın. Hafızası da müthiş biri. Daha da önemlisi, okudukları arasında mantıksal ilişki kurabilecek bir zihin açıklığı da var. Hayal gücü de kuvvetli; şiirler yazabiliyor. Mütevazı da sayılabilir; bazen hata yapabiliyor ve bu yüzüne vurulduğunda özür dileyip hatasını hemen düzeltiyor.
Yabancı ama dilimizi de biliyor.
İnsan-üstü özelliklere sahip bir varlık bu.
Zaten insan değil ancak insan gibi düşünebilen bir varlık. Adına ‘yapay zeka’ diyorlar… [‘Sanal zeka’ da deniyor.]
‘Yapay zeka’ bir süredir görüşülmeye açık tutuluyor. Sorduğunuz sorulara anında cevaplar veriyor.
[Neden söz ettiğimi daha iyi ve etraflı anlamak isteyecekler, daha önce yazdığım bir yazıya göz atabilirler. Linki şu:]
Önce biraz kurnazlık yapıp kendisine şu soruyu yönelttim:
“Türkiye’de seçimlerin bugüne kadar verdiği sonuçlara bakılarak önümüzdeki seçimin sonucu ne olabilir?”
Benim Türkçe sorduğum soruya nedense İngilizce cevap verdi.
Cevabı şu: “As an AI language model, I am not capable of predicting future events, including the outcome of elections. Election results are determined by a complex array of factors, including political climate, voter sentiment, candidate popularity, and campaign strategies. These factors can change rapidly and are often difficult to predict with certainty. It is important to wait for official election results and to consult reliable sources of information to understand the outcome of any election.”
Tercümesini sunuyorum: “Yapay zeka (AI) dili modeli olarak, seçim sonuçları da dahil gelecekte neler olacağı gibi konuları öngörebilecek durumda değilim. Seçim sonuçlarını, ülkelerin siyaset iklimi, seçmenlerin hisleri, adayın tanınırlığı ve kampanya stratejileri gibi çeşitli karmaşık unsurlar belirler. Bu unsurlar kısa sürede değişebilir ve bu yüzden kesin tahminde bulunmak çoğu kez güçtür. Seçimlerin resmi sonuçlarını beklemek ve çıkan sonuçları anlayabilmek için güvenilir bilgi kaynaklarına başvurmak önemlidir.”
Şaşırdım mı, hayır şaşırmadım. Güvenim daha da arttı.
Ardından şu soruyu sordum:
“Kazananlar ve kaybedenlerin nitelikleri açısından Türkiye’de yapılan seçimlerden nasıl bir sonuç çıkarılabilir?”
Cevap bu defa Türkçe geldi.
Okuyalım:
“Türkiye’deki seçimlerde kazanan ve kaybedenlerin nitelikleri, seçimlerin yapıldığı yıla, seçimlerin türüne, siyasi partilerin ve adayların performansına, seçmenlerin tutum ve davranışlarına bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak, seçim sonuçları siyasi ve toplumsal dinamikler hakkında önemli ipuçları sağlayabilir.
Seçimler, Türkiye’de demokratik sürecin bir parçasıdır ve halkın temsilcilerini seçme hakkı ile ilgilidir. Seçim sonuçları, halkın tercihlerini yansıtır ve bu nedenle, kazananlar ve kaybedenlerin nitelikleri, halkın beklentileri ve talepleri hakkında bilgi sağlar.
Kazananlar genellikle halkın beklentilerine daha iyi cevap veren siyasi partiler ve adaylar olurken, kaybedenler ise halkın beklentilerine cevap veremeyen, ya da halktan yeterli desteği alamayan siyasi partiler ve adaylar olabilir. Ancak seçim sonuçlarına ilişkin bu genellemeler, her seçimin kendine özgü koşulları ve faktörleri nedeniyle değişebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’deki seçim sonuçları, siyasi ve toplumsal dinamikleri anlamak için önemli bir araçtır ve kazanan ve kaybedenlerin nitelikleri, halkın beklentileri ve talepleri hakkında bilgi sağlar.”
Aynen böyle geldi cevap. Kullanılan Türkçeyi benim yukarıdaki tercüme dilimden daha fazla beğendim.
Zihnim yine de seçimde kimin kazanacağına takılı olduğu için, biraz da cinlik yapmaya çalışarak, “Cumhurbaşkanlığına aday olmak isteyenler ne gibi özelliklere sahip olmalı?” sorusunu sormadan edemedim.
Cevabı şu oldu: “Cumhurbaşkanlığına aday olmak isteyenlerin geniş bir toplumsal tabana hitap edebilecek, güçlü liderlik ve iletişim becerilerine sahip, siyasi deneyime ve vizyona sahip olmaları da önemlidir. Adayların, seçmenlerin güvenini kazanabilecek, toplumsal sorunlara çözüm üretebilecek ve ülkenin geleceği için öngörüler sunabilecek niteliklere sahip olmaları beklenir.”
Nasıl buldunuz?
Şimdiye kadar adaylığı belli tek isim Kemal Kılıçdaroğlu.
Diğer adaylar da belli olduğunda, ‘yapay zeka’ dostumun adaylarda belirlediği niteliklere bir daha bakıp hangisinin göreve daha uygun düştüğünü anlamaya çalışacağım.
Bu arada şunu da kaydedeyim: Millet İttifakı için üçüncü muhtemel kasis, milletvekili adayları belirleme sürecinde yaşanabilecek.
ΩΩΩΩ
11. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün DTP’yi ziyaret videosu