“Anayasa bir defa delinse ne olur” sözünü günümüze taşımak.. Bu mu isteniyor?

36
Reklam

Dün, seçim tarihi -14 Mayıs- ile birlikte kendisinin cumhurbaşkanı adayı olduğunu da ilan eden AK Parti lideri Tayyip Erdoğan için Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) onay çıkar mı?

Bu soruya CHP sözcülerinden çelişkili cevaplar geliyor.

Genel yaklaşım, YSK üyelerine güvenmemek… 2017 halkoylamasında yasasına aykırı olarak mühürsüz oy pusulalarını sayıma dahil etmişti YSK; son yerel seçimde de aynı zarfa atılan dört oy pusulasından üçünü geçerli, birini ise geçersiz sayarak İstanbul büyükşehir başkanlığı için yapılan seçimi tekrarlatmıştı.

Dün bir CHP sözcüsünün ağzından YSK için ‘şaibeli’ sözcüğünün çıktığını fark ettim.

YSK’ya güvenmeyenler, geçmiş siciline bakıp “Yeniden bir yanlışlığa yol verebilir” görüşünü seslendiriyorlar.

Bir kısım CHP’li ise, son 20 yılda partilerinin seçimlerde sürekli yenilgi tatmasından duydukları garip hislerle, bu defa adaylarını Erdoğan karşısında güçlü gördükleri için olmalı, “Aday olsun ve yenelim” havasında.

Her iki yaklaşımı da siyaseten ve hukuk açısından sakıncalı buluyorum.

Geçmişte YSK’nın tuhaf kararları olmadı değil, oldu. 2017 halkoylamasında, YSK kararıyla sayıma alınan mühürsüz oyların iktidar cephesine yazılması sonucu ülkeye sistem değiştirildi ve o günden bu güne yaşanan tüm olumsuzluklara kapı aralandı. Son yerel seçimde, İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için yapılan seçimi tekrarlama kararı, sonucu değiştirmedi, ama o karar devlete ve millete kim bilir ne kadar maddi yük getirmiştir.

Reklam

Ancak o yanlış kararları veren YSK’nın üye yapısı zaman içerisinde büyük çapta değişti. En son değişiklik beş üyelik için iki ay önce gerçekleşti.

Eski üyelerin yanlışlığı yeni üyelere mal edilemez. Kaldı ki, verilen yanlış kararlara iştirak etmeyen üyeler de olmuştu.

YSK üyeliği hukuk fakültesini yeni bitirmiş, birkaç yıllık savcı veya hakimlere açık değil; üyeler genellikle mesleklerinin zirvesinde, emeklilik eşiğinde bulunan kıdemli hukukçular.

Üstelik, Tayyip Erdoğan’ın “Ben adayım” demesi ve partinin adaylığını kendilerine bildirmesiyle birlikte YSK’nın önüne gelecek olan konu, yakın geçmişteki yanlış kararlara yol açan konulardan çok farklı.

Anayasa söz konusu bu defa.

İki dönem cumhurbaşkanlığı yapmış birinin üçüncü kez aday olamayacağını bildiriyor anayasa (m. 101).

Halkoylamasına sunulmadan önce anayasada yapılan değişikliklerde sistem baştan ayağa yenilenirken, 101. madde yerli yerinde bırakılmış. O sırada “Bu kısıtlama yeni sisteme göre seçilen cumhurbaşkanına uygulanmaz” anlamına gelen bir cümle maddeye eklenseydi, Erdoğan’ın adaylığına itiraza mahal kalmayacaktı.

Oysa bugünkü haliyle anayasanın o maddesini farklı yoruma tabi tutmak imkanı bulunmuyor.

Reklam

YSK üyeleri konu bu kadar seçik-seçik olmasına rağmen Erdoğan’ın adaylığının önünü açacak bir karar veremez mi?

Verebilir. Verdikleri takdirde, kararlarını temyiz mercii bulunmadığından, o karar ışığında gidilecek seçime Tayyip Erdoğan Cumhur İttifakı’nın adayı olarak katılabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ve TBMM’deki iktidar yapısının korunması halinde YSK’nın vereceği karar herhalde sorgulanmayacaktır da…

Nitekim 2017 halkoylaması ve son yerel seçim sırasında verdikleri kararlar sorgulanmadı.

Peki ya seçimler farklı bir sonuç verirse? Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin adayı kazanır, TBMM’de çoğunluğu iktidar kaybederse?     

O zaman ne olabilir?

Herhalde YSK üyelerinin her biri bu soruyu kendilerine soruyorlardır. 

Sözün kısası, Tayyip Erdoğan’ın adaylığı konusu öyle “Aday olsun da bu defa onu biz yenelim” gibi bir gerekçeyle önemsizleştirilebilecek basitlikte değildir.

Konunun reel siyaset açısından da üzerinde durulmayı hak eden bir yönü var.

Cumhurbaşkanlığı seçimine giden yolda tanık olunacak yarışta, Cumhur İttifakı adayının Tayyip Erdoğan veya bir başkası olması, önemsiz bir ayrıntı değil, sonucu etkileyebilecek ciddiyette bir konudur.

Önemsiz olduğunu düşünenler yanlışta.

Tayyip Erdoğan 1994 yılından bu yana girdiği bütün seçimleri kazanmış bir politikacı. Arada beklediği sonucu alamadığı 7 Haziran 2015 genel seçimi ile İstanbul’un son büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri de var ama, kurala uymayan o iki sonuç genel tabloyu değiştirmez.

Kazana kazana kazanmayı öğrendi Tayyip Erdoğan.

Aday olabilsin yine kazanabilmenin yollarını arayacak belki de bulabilecektir.

Seçimler de sonucu önceden kolayca kestirilemeyen birer muammadır.

İki ay sonra yapılması mukadder olan her iki seçim Türk siyaseti açısından tarihi önemde. Sonucun yalnız sportmence geçen bir yarışla değil, aynı zamanda anayasa ve yasalara uygun bir adil zeminde elde edilmesi gerekir.

Kimsenin itiraz edemeyeceği bir sonuca ancak öyle ulaşılabilir.

Muhalefet 1994’ten beri yapılagelen her seçimde Tayyip Erdoğan ile AK Parti’yi yenebileceği umuduyla yenile yenile bu günlere geldi. 

Yeniden yenilebilir de…

Rahmetli Turgut Özal kendisine atfedilen “Anayasa bir defa delinse ne olur” sözünü gerçekten sarf etmiş miydi, bundan çok emin olmasam bile, şimdi yapılan konuya ilişkin tartışmalarda bazı CHP sözcülerinin tavrını, o sözün günümüzde hortlatılması olarak görüyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Adalet Sistemimizde derin hukuk mantıkları vardır; Lakin 2017 halk anayasa değişikliğindeki 101’nci maddeyi yorumlamak için, temel hukuk öğretisi yeterlidir. Anayasa’nın yürürlüğe girdiği 2017 yılından itibaren Sn.Erdoğan bir dönem (2018-5 yıl) Cumhurbaşkanlığı yapmıştır, önümüzdeki 14 Mayıs Seçimi İkinci dönem adaylığıdır. Sizin gibi zorlama yorum üretenler faydasız abesle iştigal etmekte..

  2. Sayın yazarın bu günkü yazısı baştan sona tamda hali pürmecalimizin bir aynası adeta.
    Anayasa kaldırılsın diyen siyasiye ne diyebilirsin? Kurumların başındaki hatta sonundaki cübbesiyle hazırola geçse ne’edebilirsin?
    Alınan kararlar için:yanlıştır! “neye dayanarak” söylenebilir?
    Hukukçular cübbeleriyde daha evvelsi gün orduyu göreve çağırmamışmıydı?
    İkna odalarına alınan genç beyinler yıkanmaya çalışılmamış mıydı?
    Geçen gün gencecik çocuklar dağa kandırılıp kaçırılmamış mıydı?
    Ya aligopterle konağın bahçesine inmek var yaa!… 5 geçilmezde nedir?
    TEK ADAM TEK ADAM RECİMİ diye çığrılırken nerdeydiniz demiyom bak!
    Heleki zarflar da mühür yohmiş, parmağında yüksük!!!..
    pardon pembe boyamıydı neyindi?
    Boya cila karıştırma şimdi oooluummm bakkk!
    Aasaabımı bozma defol git odana yat.
    23 oldu bak saat.

  3. Dakika bir gol bir, seçim takviminin daha ilk günü Çin de Türkiye seçimlerine müdahale ettiğini gösterdi. Tik-Tok tam zamanlı Erdoğan’a çalışıyor! Sahte videolar gerçek videolar tamamı neredeyse Erdoğan’ın kazanması için hazırlanmış!

  4. Yıllarca CHP’ye hizmet etti…

    CHP’nin en saçma sapan argümanlarını siyasetini (kendisi hiç inanmasa bile) savundu… Bir sürü canavarcıklar oluşturdu. Onları besledi büyüttü.

    Kurulmasında çok emeği olan TV kanalının genel müdürü oldu.

    “‘CHP’li bir gazeteci olarak söylüyorum ‘Meral Akşener masayı dağıttı’ demek bir gazetecilik ahlaksızlığıdır” dedi, ve 1 haftası dolmadan kanaldan kovuldu.

    Yaklaşık 1 hafta sonra da gazetesinden ayrıldığını duyurdu…

    Yıllarca hakaret etti, milletin değerlerini aşağıladı. Erdoğan nefreti oluşturmak için yıllarını verdi…

    CHP nezdinde müstesna bir yeri vardı… “Bir CHP’li gazeteci olarak” diye söze başlayıp CHP’ye ve dahi Kılıçdaroğlu’na bir defa giydirdi, anında kapıyı gösterdiler.

    “Demokrasi, basın özgürlüğü” diye yırtınan muhalefetin işte hali pür melali. Faşizmin feriştahı!..

    Ama tek adam, diktatör Erdoğan öyle mi?!.. Kendini CHP’li gazeteci olarak tarif edene bunu yapanlar millete neler yapmaz!..

  5. vah sabihcikler ,ah sabihcikler .
    adam öldü ama ,fikri akımını miras bıraktı.
    Nasılda dört elle sarılıyorlar.
    Yoksa kazanacak aday mı bulmadınız.?
    kriz,pandemi,savaş,deprem…
    3-4 yılda yaşanmayan kalmadı ama muhalif kesimin tek umudu sabihin ruhu.

  6. Aym nin, seçim yardımlarıyla ilgili olarak jet hızıyla hdp ye yaptığı kıyaktan sonra ysk da kendi üzerine düşeni mutlaka yapacaktır, sonuçta her aşiretin bir fiyatı vardır:)

  7. Ysk nın önünde duran “seçim yenilemesi” kararına bakılacak olursa, mevcut hükümetin son 5 yılda yaptığı tüm icraatlar yok hükmündedir.
    İstanbul seçimleri yenilenmişti ama genelseçimleri şimdi yenilemenin bir gerekçesi yok, yapılan şey; bu seçim erkene alınmıştır, 18hazirandan 14mayısa çekilmiştir, buz gibi erken seçim yani…
    Mevcut cb ikinci hatta üçüncü kereler aday olabilir ama daha ikinci döneminde seçimi böyle öne almakla adaylıktan vazgeçtiğini de ilan etmiştir, çünkü seçimleri yenilemiyoruz erkene aldık!
    Muhalefetin sefaleti zaten ortada, işin ilginç yanı; türkiyede başka yargıç kalmamış gibi halihazırdaki sayıştay başkanının kardeşi ysk başkanı oldu, kimseden tık yok?
    Yönetim bir tür aşiretler federasyonuna doğru giderken dersimli kemalden itiraz beklemek boş hayaldir:) Bunların alayı aşiret ve tarikat mensubudur…

  8. Sayın yazar “Rahmetli Turgut Özal kendisine atfedilen “Anayasa bir defa delinse ne olur” sözünü gerçekten sarf etmiş miydi” diye soruyor; hayır etmedi!
    O söz demirele aittir, bir konuşmasında özala atfen ilk kez kendisi telaffuz etmiştir, özalın böyle bir lafı yoktur.

  9. bişey olmaz mı demeliyiz?
    en üst düzey terörist!?!?
    elebaşı ! ne oluyordu ki?
    bebek katili dediğiniz birine, devlet protokolü uygulamaya kalkılsa mesela!
    heykelini dikmeye kalkan olursa!!
    “AMED” terörle eşleştirilmiş bir kelime!
    reis? aga? baron? …
    Sen deliği açıp ağaç gövdesine;
    kurtları börtü böcek ve haşereleri itlaf edecek zehri zerketmezsen içine,
    BİRİLERİ GELİR BİNANIN ALTINS YAPAR DÜKKAN önce,
    KOLONLARI KESER sonra,
    betonun içindeki demir çıkar ortaya,
    demir mi?
    İNCE! İPİNCE.

  10. “Peki ya seçimler farklı bir sonuç verirse?”

    ysk yanlis kararlar almis mis (?)

    anayasa cok acik ve net imis (?)

    kisacasi yazara gore erdoganin adayligi imkansiz imis 101. maddeye gore ..

    yasalar ve ozellikle anayasa konusunda hic bir ihtisasi olmayan yazar kendine gore bir

    mankikla cikardigi anaysa hukumlerin tamaminda yuzde bir milyon yanlis..

    diger muhalif ortaklari da oyle..

    muhaliflerin azililarindan biri “size hayat hakki yok,hesap verme gunleriniz yaklasiyor”

    demis yazarin yukaridaki cumlesi bana su gunlerde cokca duydugumuz oyle tehditleri,

    parmak sallamalari animsatti.

    muhalifler ne kadar zirvalasa da erdoganin adayligi konusu anaysada gunes kadar berrak ve

    hic bir engel yok 😉

  11. ben demiyom bir bilen demiş. valla billa ben karışmam bu işlere. iki hatta üç defa bir koltuğa oturanı gören gözler,
    koltuğa yada arkasındakilere bakmaz, sadece koltukta oturanın
    BAKAR GÖZÜNÜN İÇİNE;
    beni de görsün diye!!!👀
    Koltuğun arkasındakiler mi?
    yaa.. onu da siz benden iyi biliyorsunuz DA!…..

  12. O bu şu o değilde Erdoğan kaybederse kendi kendine muhalefete ittiği kesimlerden dolayı kaybedecek. Erdoğan muhalefete sürekli laf yetiştiriyor ama bürokrasinin vatandaşın istekleri ve dilekçelerini baştan savdığının farkında değil. Yerelde bir kurum vatandaşın sorununu çözmüyor, vatandaş cimerden ilgili yetkili bakanlığa başvuruyor bakanlıkta bu başvuruyu aynen ilgili kuruma gönderiyor. İlgili kurum da baştan savma bir cevap yazıyor. Bu ve bunun gibi örnekler çok. Akpartili yöneticilerin en iyi yaptığı şey gereksiz ve boş konuşmak. Vatandaşın makul taleplerini yerine getirmiyorlar. Reklama gelince çok iyi reklam yapıyor lar. İşte kararsızlar bunlardan oluşuyor. Sadece maaşlara zam yapmakla vatandaşın oyu alınmıyor vatandaşın sosyal taleplerinin de yerine getirilmesi gerekir. Ama anlayan yok.

  13. Akp hükümet olduğu ilk on yılda “iktidar” olamıyorum diye çok ağladı. Ayak bağım var dedi. Fakat işler gayet güzel gidiyordu. Denge ve denetim vardı. Hükümet her istediğini yapamıyordu. Kişi başı gelir 12 bin dolara çıkmıştı. Bir lira bir dolara eşitlenmişti. Ülke büyüyor ve kalkınıyor, AB standartlarını yakalamaya gidiyorduk. Sonraki 10 yılda ise Akp iktidarı tam ele geçirdi. Olanları hepimiz biliyoruz. Darbeden depreme, ekonomiden yargıya her alanda çuvalladı hükümet. Çünkü ne denetim kaldı ne denge. Herşeyi bir adama teslim ettik ve dibi gördük. Artık yeter diyoruz. Bir kişi iki kereden fazla seçilip yönetememeli bir ülkeyi. Burası kırallık değil. Kırallık isteyenler Suudi Arabiyya’ya gitsinler.

  14. YSK. kararları ; seçimde bir aksaklık olmaması ve seçimin sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi amacıyla kesin olabilir , itiraz mercii olsa kaos çıkar, seçim aksar .
    Amma ve lakin bu kararlarından dolayı ilgililerin sorumlu olmamaları , hesap vermek mecburiyetinde tutulmamaları tam bir hukuk rezaletidir , bu yasayı yapanların ayıbıdır, düşüncesizligidir ,gafletidir !
    Ancak muhalefetin de bu güne kadar bu YSK. ‘nın yaptıgı hukuk ihlallerine karşı seyirci olması da ayrı bir rezalettir , bunlara yeri göğü dar etmeleri , yakalarına yapışıp silkelemeleri gerekirdi !
    Işte o taktirde bu YSK. meydanı boş bulup at oynatamazdı !
    Simdi biz bunlardan anayasaya uygun bir davranış bekliyoruz !
    ” He de geç canım ” !

  15. geçmişten gelen tecrübe ve birikimler eski aktörlere artık sahnede istemezken aynı zamanda yeni aktörlere göz kırparken yapılan bu absürt tartışmalar çok saçma olmanın ötesinde iki tarafa da hiçbir şey kazandırmayacak artık birçok şey geri dönülemez bir biçimde bir yola girdi birçok insan sanki bunun farkında değil gibi çok acayip
    bu seçimler sadece iktidarı değil bütün siyaseti yeniden dizayn edecek bir potansiyele sahip mesele sadece seçilip seçilmeme meselesi değil mesele bu büyük değişim içinde ve sonrasında ayakta kalabilmek ve bunu başaramayanlar seçimi kazanmış olsalar bile bir daha siyaset sahnesine çıkmamak üzere tarih ve siyaset sahnesinden silinecekler
    umudum odur ki milletimizin umut bağladığı insanla ayakta kalır ve bu topluma faydalı olurlar
    hep birlikte daha güzel günlere ve daha güzel bir geleceğe ulaşmak niyeti ve duasıyla…

  16. 2011 den butarafa RTE kanunları yürürlükte olduğunu, herhalde Fehmi bey herkesten iyi biliyordur.

    Milleti Sorgusuz sualsiz ışten atiyor, bebekleri hapiste büyütüyor.

    Anayasayi buzluğa koymuş. Yeni Anayasa erdoğanın iki dudağı arasında.
    Ne derse o olur. Ondan kimse hesap soramaz ve sornaya kalkışamaz.

    AKP nın kitabında Kul hakki diye bir hak yoktur.

    Bütün haklar Saray ve çevresıne aittir.

  17. Erdoğan düşmanlığın o kadar zirveye tırmanmış ki, artık muhalefete direktif vermeye kadar vardırıp bir de anayasa ihlali diyorsunuz. Kaç defa size burada cevap verdim, ancak demokrat olduğunuzu göstermek için yorum yapılmasına izin vermenize rağmen herhalde yazılanları okuyup acaba ben de bu yazılanlardan istifade edebilirim anlayışı olmadığından anayasa’nın iptal edilen ve değiştirilen maddelerini yazmama rağmen iddianızı ispatlamak yerine muhalefetin yalanlarına sığınıp iddianızı boş sözlerle devam ettiriyorsunuz. Eğer yazım yayınlanırsa bütün yorumcuların şunu bilmesi gerekir, Cumhurbaşkanı ile ilgili anayasanın 101 ve 102 nci maddeleri tamamen iptal edilmiş yani yok hükmüne getirilmiş sonra 101 nci madde yeniden yazılmış 102 nci madde iptal olarak kalmıştır. Yenilenen maddede aynı kelimeler geçmesi eski kanun uygulanır demek değildir. Bu ancak çarpıtmadır.

  18. Sayın koru umut bitince suyu bulandırmaya çalışma yazdıklarına eminim kendinde inanmıyorsun.

    • Sn. Yorumcu Sebahatin!

      Fehmi bey, yazdiklarına nasıl inanmaz. Bilhassa Erdoğanın
      Kendisi söylüyor. Videosunu siteye ekledim. Özel olarak sizin yorumunuzun altinada ekledimki okuyasınız.

  19. Üstad bunun iki nedeni var.
    Birincisi; Erdogan olmazsa Chp adayi 1. olarak cikamaz sandiktan.

    ikincisi;kendileride Anayasayi delecekler yoksa susmazlardi.

    Simdi bu iki hinligi düsündügü belli olan adaya karsi oy verenin aklina galería.

    • Ülke menfaati degilde kendi menfaati icin bu iki hinligi yapana oy verinin aklina gulerim

  20. ülke ne hale geldi diye kimse boşuna yakınmıyor. kurumların “şaibesi” yönetim keyfiliği ve işte sonuçlar dingonun pastanesi tadında.
    akp iktidarının sadece ülkeye değil kendine de faydası yok. başkanlık sistemi sayesinde kendilerinin de yakındığı üzere 50+1 sebebiyle hayli zorlanacakları ve iktidarı kaybedecekleri bir eşikteler.
    seçim sisteminde son yaptıkları değişiklikler sayesinde dağınık olsaydı pek iyi olacaktı pişmanlığı yaşadıkları muhalefet partileri bir araya geldi ve dağ gibi bir blok oldular, güçlerini bölmek yerine iktidarın getirdiği değişiklikler nedeniyle birleştirdiler, şimdi iktidar işi gücü bıraktı muhalefeti taklit edip, partner aramaya başladı, görünen o ki kötü bir taklitten öteye geçemeyecek. uygun bir yazıda yeni ve potansiyel ortakları irdeleyeceğiz artık, bir netleşsin.
    asıl sorun ise, sayın korunun da yorumuna taşıdığı gibi, baştan savma yapılan sistem değişikliği, kervanı yolda düzeriz anlayışı, yaptık oldu işte prensipsizliği ile işler bu noktaya geldi. şimdi ysk “seçilebilir” derse muhalefet itiraz edip şerh koyacak. bu durumda recep bey seçimi kazansa bile sonrasında pek çok sorun yaşayacak ve meclis aritmetiğinin değişmesi kaçınılmaz olduğu için koltuğunda kalamayacak. seçilmezse bu kez hem kendi hem ysk üyeleri hayli sıkıntılı bir süreç yaşayacak.
    peki, ysk “seçilemez” derse?
    neden bir iş doğru dürüst yapılmaz.
    neden hiç bir iş doğru dürüst yapılmaz. akp iktidarının neredeyse doğru dürüst tek bir işi yok. istatiksel olarak neredeyse imkansız en azından bir işin tesadüf doğru yapılması beklenir, bu açıdan imkansızı başardı diyebiliriz tabi.
    bu şartlarda bile biraz iyimser olabilmeliyiz değil mi?

    • Didem hanım ysk nın kimseye seçilir seçilemez demek gibi bir lüksü yok, ona seçmen karar verir,
      ama adaylık şartlarının tutup tutmadığına ysk karar verir!
      Şark kurnazlığının gereği yok; ysk yeni bir aday belirleme şansı tanırsa sayın devlet bahçeliyi cb olarak görmek hakkımızdır, ama kendileri haktan feragat ederse hulusi paşa aynı göreve hazır maşallah…

      • ysk’nın seçilir, seçilemez kararının belirleyicisi zaten adaylık şartlarının tutup tutmaması değil mi?
        bir şark kurnazı var ama kim acaba?
        sayın bahçeli ‘yi CB adayı görmek istediniz de yok mu dedik, olmasın mı dedik?
        hodri meydan.
        zaten özerklik bağımsızlık talebi parti tüzüğünde bile olan hüdapar cumhur ittifakına katılırsa kendisinin haktan feragat etmesi söz konusu bile olmaz, olamaz herhalde değil mi?

  21. 2017 yılında anayasa değişikliği yapıldı ve sistem değiştirilerek Başkanlık Sistemi’ne geçildi.
    Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi dahil, toplam 18 maddede yapılan yeni düzenlemede; ‘Yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte yürürlüğe girer’ deniyor.
    Bu yeni sisteme göre, ilk defa 2018’de cumhurbaşkanı seçtik. Dolayısıyla 2018’deki Sayın Erdoğan’ın aday olup seçilmesi birinci kezdir. Şu halde 2023 seçimlerinde aday olması, 2. kez aday olmasını gerektirir.
    Zira hiçbir kanun ‘makabline şamil olmaz’ yani geriye doğru işletilemez.
    Muhalefet bu absürd anlayışta ısrar ederse, tıpkı 367 garabetinde olduğu gibi, ters tepki yapar ve sonuç itibarıyla Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmüş olurlar.
    Yenilgiyi görmüş ve tatmışçasına, seçimlerle ilgili olarak binbir dereden su getiriyorlar: Neymiş efendim, Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmezlermiş. Kendilerine sormak lazım; o halde neden seçimlere giriyorlar?
    Neden, o YSK’nın verdiği mazbatalarla, Meclis’teki sıralarda oturmakta bir beis görmüyorlar?
    Diyeceksiniz ki, mahut muhalefet, bu ülkenin hangi kurumunu benimsedi, hangisine güvendi ki?
    Onlara göre; “Bu ülkede can güvenliği bile yok; değil yatırım yapmak, turist olarak bile gidilmez”.
    Yine bu kafaya göre; bu ülkenin bütçe açıkları, TSK marifetiyle, uyuşturucudan elde edilen parayla kapatılmıyor mu?
    Vah ki ne vah!

    • Anayasaya konan CB iki defa seçilebilir kuralının amacı seçilmiş kıral olmasındır. Erdoğan 20 yıldır seçiliyor ve ülkeyi yönetiyor. Artık yeter. Anayasaya rağmen tekrar bir daha yöneteceğim demek kıral olmak istiyorum demektir ve demokrasilerde buna izin verilemez. Millet bu anayasa tanımazliğa ve derebeyliğe izin vermeyecek. YSK verse bile.

    • bu yazdıklarınız neden ikna edici değil, söyleyelim
      hiç birimiz anayasa uzmanı değiliz, medeni hukuktan ceza hukukuna çok hukuk dersi aldım ama bir görüş ileri sürecek durumda değilim o nedenle seçilir mi seçilmez mi bilemem, sizde bilmiyorsunuz, bilir gibi atıyorsunuz, lakin mantıken şu soruyu sorabiliriz;
      recep beyin madem 2. kez seçilme hakkı vardı öyleyse neden seçimler erkene alınıyor, neden zamanında yapılmıyor özellikle deprem nedeniyle kalan bir aylık süre pekala lehte değerlendirilebilirdi, açıklanan tarih zamanında yapılacak bir seçime bırakılabilirdi…
      ama kolayca çözüm üretebilecek bahaneler ileri sürmeyi tercih ettiler, haziran havası mesela.
      tarihi değiştirmediler.
      bahanelerin ardında bir neden vardı belki de…

    • Muzaffer Sever’e Cevap:
      2017’de yapılan referandumda 2007’de getirilmiş olan “bir kişi en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” maddesinde değişiklik yapılmadı. 2007’de getirilmiş olan bir kişi en fazla iki defa maddesi 2017’de değiştirilmediğine göre 2014 ve 2018’de iki defa seçilmiş olan Erdoğan aday olamaz.

      • 2017 halk oylamasıyla Sistem değişti Sistem; Yeni Sistemle (2018 – 5yıl) Sn. Erdoğan’nın birinci dönemiydi. Önümüzdeki Seçim İkinci dönem aday olması hakkıdır. Zaten olacaktırda, Geçmiş olsun!

  22. Ülkede tüm satıcılara yetecek kadar şeker üretilmemektedir. Ondan dolayı da şeker fabrikası bir alıcının bir ayda alabileceği şeker miktarına kısıtlama getirir. Bir mevzuat çıkarılarak “Bir esnafın bir kerede alabileceği şeker miktarı 100 kilo ile sınırlandırılır. “Bir kimse en fazla ayda iki defa şeker alabilir” diye de bir hüküm getirir.

    İlk hafta fabrika sadece toz şeker üretir. Ondan dolayı da esnaf olduğunu bir belge göstererek iddia eden bir kişi o hafta 100 kilo toz şeker alır. İkinci hafta bu kez fabrika kesme şeker de üretmeye başlar. Satıcılar kesme şekerden toz şekerden ettiği karın iki katı kar elde etmektedir. O hafta yine aynı kimse fabrikaya gelerek elinde tuttuğu esnaflık belgesi ile bu kez 100 kilo kesme şeker alır.

    Üçüncü hafta olduğunda mevzuattan haberdar olan herkes artık bu esnafım diyen kişinin başkalarına fırsat tanıyıp o ay bir daha şeker olmaya kalkmayacağını beklerken o kişi yine fabrika kapısında gözükür. İlk hafta aldığı toz şekerden istediği kadar kar edemediğini öne sürerek onun sayılmamasını ve sadece kesme şeker aldığında şeker aldı sayılmasını istemektedir.

    O sırada kapıda bekleşen bazı alıcılar buna itiraz ederek ilgili şahsın esnaf sertifikasının aslında sahte olduğunu ve esnaf sanatkârlar odasına hiç kaydının olmadığını iddia ederler. Bu arada fabrikanın muhasebesinde çalışan herkesin bu alıcının torpili ile muhasebeye aldırıldığı anlaşılır.

    Bu durumda fabrikanın muhasebesi ne yapmalıdır?

    A) Mevzuatta toz ve kesme şeker ayrımı yapılmadığını iddia ederek o kimseye aylık istiap haddini doldurduğu söylenmeli ve o ay içinde başka şeker vermemelidir.
    B) Mevzuatta toz ve kesme şeker ayrımı olmadan şeker yazsa; ve bir kimse ancak ayda iki kez şeker alabilir dense de bu mevzuat göz önüne alınmaksızın üçüncü hafta da kesme şeker almasını sağlamalıdır. Muhasebe bunu yapmalıdır çünkü muhasebe elemanları bu kişi tarafından işe aldırılmıştır. Onlar diğer esnafı değil, minnet borçlarını düşünmelidir.
    C) Esnaflık sertifikasının geçerli olup olmadığını araştırarak, eğer yoksa geçmişte verilen şekerlerin geri alınması sağlanıp, ilgili hakkında da işlem başlatmalıdır.
    D) Sonunda mahkemede hesap verebileceklerini veya şehirdeki esnafın kendilerine şehrin sokaklarını dar edebileceklerini düşünerek, muhasebedekiler açık mevzuata uyarak o esnafa üçüncü kez mal vermemelidir.

    Siz muhasebede olsanız ne yapardınız?

Yoruma kapalı.