İktidarı öve öve bitiremeyenler.. Bence en büyük övgüyü onlar hak ediyor…

37
Reklam

Aklımda eskilere ait kalıp vecize, “Kurb-u sultan âteş-i suzan” diye kalmış, kast edileni de bugünkü dilde karşılığıyla “İktidar odağına yakınlık elde kor ateş tutmak gibidir” olarak biliyorum.

Belleğim beni yanıltmamış, yukarıdaki cümleyi yazdıktan sonra araştırdığımda, konuyla ilgili neredeyse bir kütüphanelik malzeme olduğunu bu vesileyle keşfettim.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü sıfatı da bulunan İbrahim Kalın da bu eski deyişi bir TV programında aynen kullanmış.

İşin bir yönü bu.

Diğer yönü de, iktidar odağına ne kadar yakın olunursa, onun etkisinde o kadar fazla kalındığıdır.

İktidar insanları cezbediyor, ona en yakın olanlar en fazla etkileniyorlar.

Herhalde bu yüzden olacak, Osmanlı sultanlarına, cuma selamlığına gittiklerinde, camiden çıkarken, cemaat hep bir ağızdan, “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” diye seslenirlermiş…

Padişah gururlanmayı hak ediyor ama yine de uyarılıyor… 

Reklam

Seslenme hangi padişaha kadar devam etmiş, hep merak etmişimdir.

Demokrasilerde durum biraz farklı.

En son örneğini, bir dost meclisinde, diğer katılımcılara ayak uydurmak için kendisi de dans marifetini göstermiş Finlandiya’nın kadın başbakanı verdi. Ayıplandı genç kadın siyasetçi, çareyi özür dilemede buldu.

İngiltere başbakanı da, vatandaşlara uygulattırdığı sağlık tedbirlerine maiyetindekilerle beraber kendisinin uymadığı ortaya çıkınca, biraz dirense de, sonunda görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı.  

Vaktiyle ‘Başbakanın beyninin yarısı’ diye bilinen ve görevden ayrıldıktan sonra sıradan hale gelmiş eski bir danışmanı, büyük dedesi Çankırılı olan -yani bir Türk- İngiltere başbakanının istifasına kadar uzanan süreçte en büyük payın sahibi oldu.

Zihnimde eski-yeni bu örnekler bulunurken, günlük okumalarım sırasında, bizden farklı açıklamalar geldiğinde ne diyeceğimi şaşırdığım oluyor.

Cumhurbaşkanlığı’nda danışman unvanı da bulunan bir genç kadının, kendisine hizmet vermekle görevli olduğu kişi hakkında “Halifemiz” sıfatını kullanması sözgelimi.

İktidara yakın olanlarda varlığına alışmaya başladığımız hayranlığı fersah fersah aşan bir değerlendirme bu.

Reklam

Daha önce benzer bir nitelendirmeyi, AK Parti saflarında ve Külliye’ye yakın bir konumda iken şu yakınlarda Vatan Partisi’ne geçen ve bir zamanlar yazarları arasında bulunduğum bir gazetenin sahibi de göründüğü için dolaylı olarak eski patronum sayılabilecek bir işadamı da yapmıştı.  

Şu sözler de aynı işadamına ait:

“Doğrusu solculuk dönemimde Mevlana ile Şems’in arasındaki aşka anlam veremiyordum. (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı) tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor.”

Cumhurbaşkanlığı danışmanının nitelemesiyle zihnim meşgulken, biraz önce gazetelerde, bir bakanın, bir kentin ‘onur günü’ vesilesiyle yaptığı konuşmada sarf ettiği çarpıcı nitelendirmeler gözüme çarptı. 

Okuyalım: 

“Bir asır önce ‘var olma’ mücadelesi verirken, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, uluslararası ilişkilerde özne haline gelen, etki ve ilgi alanı her geçen gün genişleyen, küresel ve bölgesel gelişmeler karşısında provokatif davranarak bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan etkin bir güce ulaşmış durumdayız.”

Ne yalan söyleyeyim, bu cümleleri okuyunca, aklımdan çok rahatsız edici düşünceler geçti.

Mesela şu düşünce: Bugün “Bölgesinde ve dünyada söz sahibi etkin bir güç” olmuş ise ülkemiz, bir yıl önce, yani Birleşik Arap Emirlikleri’yle konuşamaz haldeyken, İsrail ile ticari ilişkilerimizi her zamankinden daha ileri bir seviyeye taşıdığımız halde liderleri hakkında bayağı sert cümleler sarf edilirken, yaz tatilini ülkemizde geçirmesini sağladığımız ve kendisine “Esad” diye hitap ettiğimiz liderine “Esed” der hale geldiğimiz ülkeyle asla görüşmez bir tavır sergilemişken, eve o günlerde, bölgede ve dünyadaki durumumuz için ‘etkin olmayan bir güç’ mü dememiz gerekiyor?

Bir yılda mı ‘etkin olmayan güç’ olmaktan ‘söz sahibi, etkin bir güç’ olmaya evrilmiş olduk?

Rahatsız oldum bunları düşünürken…

Ardından, yine gazetelerde, bir başka bakanın övgüde sınır tanımaz bir demeciyle karşılaşmayayım mı?

Şu demeç: 

“Güçlü bir ülkemiz ve liderimiz var, yaptığımız tüm çalışmalar vatandaşımızın hayatına konfor ve kolaylık getirdi.”

Özellikle de “Vatandaşımızın hayatına konfor ve kolaylık” getirildiği nitelemesi…

Hangi konfor ve kolaylıktan söz ediyor gençlere karşı konuşurken sarf ettiği bu cümleyle bakan?

Gençlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar belli. İşsizlik had safhada. İşi olanlar da tatminsizlik içerisindeler. En iyi eğitimleri almış, kalifiye eleman sayılacak değişik meslek gruplarından gençler, fırsat bulduklarında, kapağı yabancı ülkelere atıyorlar. 

Konfor ve kolaylık ile kast edilen ne olabilir?

Bu soruma cevap vermekte zorlanıyorum.

Aklıma gelen tek şey, bu yazının en başında yer verdiğim “Kurb-u sultan” diye başlıyan eskiye ait değerlendirme oluyor.

Biz fanilerin uzaktan farkına varamadığımız özellikler iktidarın yakınından -hatta içinden- bakıldığında hayranlık uyandıran olağanüstülükler olarak görülebiliyor…

Dünyada söz sahibi, etkin güç…

Vatandaşın hayatına getirilen konfor ve kolaylık…

Seçime daha on ay varsa nedir bu acelenin sebebi?

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Demokrasilerin özgün yanı şeffaf seçimlerdir. Ama demokratik sistemlerin eşsiz yönü seçimle işbaşına gelinmesi kadar seçimle iktidar değişiminden geçer. Bu açıdan bakıldığında…
    Siyasi rekabet adına, topluma alternatif sunmak adına, farklı fikir ve beklentilerin sandıkta karşılanması adına, 6’lı masa kurulması hafife alınamaz.
    Gel gör ki…
    “Zaman değişse de aktörler değişse de oynanan oyun değişmiyor.”
    İster, cumhurbaşkanlığı seçimini 2. tura bıraktırmak ve hatta seçimi kazanmak uğruna olsun isterse parlamento çoğunluğunu elde etme motivasyonuna dayansın…
    Ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partiler, milli muhalefet kimliğini bırakır, yabancı misyonlardan, örtülü operasyonlardan medet umarsa… O zaman “siyaset mühendisliğinden” bahsedilir. Sadece bu durum bile Cumhuriyetin kuruluş felsefesindeki “antiemperyalist ruha” saygısızlık olur.
    Elbette… Yarışmacı olmaktan, yerli veya yabancı fark etmeksizin pek çok çevre ile diyalog kurulmasından söz etmiyoruz.
    Aksine… Amaca ulaşmak için hemen her aracı meşru gören zihniyetle emperyalist güçlerin çıkarlarının ortaklaşması riskine dikkati çekiyoruz. ddm ve Ender’e ithaf ediyorum.

  2. Fransa basınından L’Opinion gazetesinden,
    6 lı masaya destek vermiş.
    Baktı bunlar umut olamıyorlar, desteklerini açık açık yazmışlar.

    “Oylarını muhalefete vereceklere el uzatılmalı” diye de belirtmiş.
    Ayrıca hem Amerikalıların hem de Avrupalıların, Türkiye konusunda “uzun vadeli strateji belirlemesi” gerekliliğine vurgu yapılmış.
    6lı masanın başkanınıda imamoğlu olarak belirlemişler.

    Cumhurbaşkanı adayını, 6’lı masadakilerin iradesi belirleyemez. Yabancı büyükelçiler ile boşuna görüşenler yok. Bundan sonra AB ne derse, Amerika ne derse biz onları dinleriz derler mi, derler

    • Fatih sen basit 4 işlemi biliyormusun? Gerçi 4 işlemin ikisini sadece toplama ve çıkarmayı bilsen gene yeter.

      Şayet toplama çıkarma işlemlerini bilseydin bütün verileri alt alta toplar sonra da Erdoğan bu verilerden nasıl istifade eder sorusuna bulduğun cevapları çıkartır kalan neti bize anlatırdın.

      Gerçi sen ne anlarsın muhasebeden, ne anlarsın maliyet muhasebesinden ne anlarsın kar zarar hesabından. Sen hiç şirket yönettin mi de nereden bileceksin Türk-Erdoğan AŞ’de işlerin nasıl yürüdüğünü.

      Ama sen sadece 4 işleme malzeme olan verilerin bir parçası olmayı tercih ediyorsun. Sen böyle olduğun sürece daha çok seninle 4 işlem gerçekleştirirler.

      • Bir haşhaşiler bilir onlarda kokladıkları atletten alıyor güçlerini.
        Her yere aldıkları fon kadar yağdırıyorlar yorumu.
        de sizin hesaplar hiç tutumaz bu bahar ,o bahar başka bahar.
        ABD nin eline tutuşturduğu hesabı. Hesap biliyorum diye caka sat.
        Haçlılar namusunuza dokunmaz hesabı da bir siz bilirsiniz.

  3. yani halife falan bir şey mi ?
    zamları Allah yapıyor diyorlar
    bilemedim ki onlar kime Allah diyorlar.
    Allah zam yapıyor ama indiren başkası
    tövbe haşa.
    bu şekil de zırlayanlara sayın Erdoğan ve partisinden en ufak bir tepki serzeniş yok
    sanıyorum bakış açıları farklı değil.

    • Bizzat bir koyu taraftardan şu cümleyi duydum ve irkildim,
      Ülkeyi üç harflilerle yönetiyorlar/yönetiyor!
      Ve ciddi ciddi inanoyordu.
      Bu kadar güzel şeyleri bir insanoğlu yapamaz kendi kendine mi diye düşünüyordu acaba?
      Vazgeçirmeye çalıştım ıı ıhh!.

  4. İyi partiden ayrılmış veya ayrılmak zorunda birakılmış ihraç edilmiş siyasetçilerin özellikle birinin konuşmalarını dnledim geçen gün,bişey diyimi galiba fetö bu seferde iyi partinin rahminde büyüyor.ben böyle gördüm.

    • sen daha küçücük, onlar ninenin beşiğini tıngır mıngır sallar ikeennn,
      Kırmızı başlıklı kızı uzun burunlu bir kurt yemek istemiiişşş…
      Fakat bu arada bur nu akası gelmiiişşş…
      Burnumu b.k tan çıkarıiiimmm derkewnn..
      Trant babası basmış tokatı ensesine haylazın.
      Otur bakiimm yerine demiş oturuş o oturuş.
      Daha bi daha kalkamaz yerinden.
      Arada bir elma şekeri uzatan olursa!…
      Sakın ha.. uzanıp almayın pencereden.

  5. Ümidinizi yitirmeyin Herşey Güzel Olacak.
    Her gecenin sabahı var.
    Her Kışın baharı var.
    Elbette senin bu dertlerin, karanlığın bir sabahı vardır.

    Bir bilgeye sormuşlar:
    İnsan nasıl sabreder.? diye.. Demiş ki:

    Unutursun sabredersin bu en güzelidir.

    Kabul edersin sabredersin bu en doğru’sudur.

    Vazgeçersin, sabredersin bu en zoru’dur.

    Bir de “işini ALLAH’a havale eder, sabredersin”

    İşte bu, en Yüce’sidir.

    https://www.youtube.com/watch?v=zxrolR6Ntrc

  6. İKTİDARI DÖVE DÖVE BİTİREMEYENLER
    ASIL ONLAR BÜYÜK NİŞANI HAKEDİYOR

    Geçmiş gündür z kuşağı hatırlamaz, emin çölaşan diye bir herif vardı. Sayın yazarda çok iyi tanır kendisini. Bu adam bıkmadan utanmadan yıllarca akparti iktidarını yerden yere vurdu. Özala da hakeza aynı mihvalden döktürmüştü. İktidardan ziyade bu adan islama ve müslümanlara düşman olup her yazısından mukaddes ne varsa ülkemizde ona saldırırdı. Bu adamın bıkmadan utanmadan yazdığı hezayanlar hala devam ediyor, tek farkla eski düşmanı fötöcülerin hamisi olmuş, onların mektuplarına-tabiki iktidarın zulümleri anlamından köşesinde sık sık yer veriyor. Bundan çok var, mesele bu değil. Ben zannederdim ki bu adamlar güçsüz, değersiz, kamuoyunu etkileme gücü olmayan yazarlar, o yüzden yazdıklarını kimse tınmıyor. Bir vesile ile gözlerim açıldı. Bu adam bir gün nereden esti ise, kimden işaret aldı ise Ecevit hakkında iki yazı yazdı. Ki o güne kadar sağdan soldan, muhalefetten eleştiriler gırla gidiyordu ve ecevit iktidarına karşı vız gelip tırıs gidiyordu. Evet meraklılar arşivlerden o yazıyı bulup okuyabilir bu adam 2 yazı ile eceviti apar topar koltuğundan indirdi. Bu yazıdan ne çıkarmalıyız, yıllardır bıkmadan utanmadan Erdoğan aleyhine yazanlar kılıçdaroğlunun, meralin yahut diğer küçük pati lidelerinin enflasyonu indireceğine, petrolun fiyatını düşüreceğine, ötv yi indirip herkesi lüks araba sahibi yapacağına inandırmaya çalışanlara bence büyük madalya takmalı alkış az gelir.

  7. Sular hep aktı geçti,
    Kurudu vakti geçti,
    Nice han, nice sultan,
    Tahtı bıraktı geçti,
    Dünya bir penceredir,
    Her gelen baktı geçti…”

    Yunus Emre

    Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, işten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira sahih dönüşümler hep içten gelir.

    İbn Rüşd

    “Demiri, demirle dövdüler; Biri sıcak, biri soğuktu… İnsanı, insanla kırdılar; Biri aç, biri toktu.”

    Pir Sultan Abdal

    Asalet; boyda değil soyda,
    incelik; belde değil dilde,
    doğruluk; sözde değil özde,
    güzellik; yüzde değil, yürekte olur.”

    Mevlana

    Kendini büyük görme, Bugün ayağının altında biten ot, Yarın mezarının üstünde bitecek.

    Hz Mevlana

    Celladına aşık olmuşsa bir millet
    İster ezan, ister çan dinlet
    İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
    Müstehaktır ona her türlü zillet.

    Dünya üç beş bilgisizin elinde
    Sanırlar ki tüm ilim kendilerinde
    Üzülme, eşeği eşek beğenir
    Bir hayır var sana bana kötü demelerinde.

    Felek ne cömerttir aşağılık insanlara
    Han, hamam, dolap, değirmen hep onlara
    Kendini satmayan adama ekmek yok
    Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya.

    Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeye
    Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye
    Tam işleri dilediği düzene sokar
    Ecel çıkıverir pusudan: Benim, ben diye.

    Ömer HAYYAM

    Sözü süz de söyle…
    Manayı inci gibi diz de söyle,
    Yüzde söyle, gıybet olmasın.
    Ukdeyi içinden çöz de söyle, yapmasın yara
    Öyle bir söyle ki, hoş gelsin yâre ağyâra

    İma ile söyle, ister remizle
    İlla haddini hududunu çiz de söyle
    Güzde söyleneceğini güzde söyle bırakma yaza
    Sırlarını candan içe dosta söyle sızdırma yoza
    Düzde söyleneceği düzde söyle ne yüksekte ne tümsekte,
    Hem de iyi bir pozda tam bir dozda söyle
    Bir de acele etme kozu gözetle.

    Hakkı yüzde yüz, söyle cebbara
    Dilsiz şeytan olmayasın sonra.
    Söyle sen hakkı yerli yerince
    Artık düşünme pek ince ince.
    İster gözle söyle ister yaz da söyle
    İster nazla ister niyazla söyle
    Söylerken Hakkı biraz da
    Kendine söyle, değil afaka.

    Şems-i Tebrîzî

    Gezdim Halep ile Şam’ı,
    Eyledim ilmi talep,
    Meğer ilim bir hiç imiş,
    İllâ edep illâ edep.

    Yunus Emre

    Bir bilgeye sormuşlar:
    ” İnsan nasıl sabreder.? ” diye.. Demiş ki;
    “Unutursun sabredersin” bu en güzelidir.
    “Kabul edersin sabredersin” bu en doğru’sudur.
    “Vazgeçersin, sabredersin” bu en zoru’dur.
    Bir de “işini ALLAH’a havale eder, sabredersin”
    İşte bu, en Yüce’sidir .

    “Cahille girme münakaşaya.
    Ya sinirini zıplatır tavana!
    Ya da yazık olur adabına.”

    Mevlana

    • Allah insana üç özellik vermiş.
      1- Dürüstlük
      2- Akıl
      3- İrade
      Bu üç özellik siyasette nasıl?
      1- Eğer dürüst ve akıllıysanız siyasetçi değilsiniz.
      2- Eğer dürüst ve siyasetçiyseniz akıllı değilsiniz.
      3- Eğer akıllı ve siyasetçiyseniz dürüst değilsiniz.

    • Çalışıp Dicle’nin önünü bağlamak mümkündür. Fakat kötü fikirli insanların dillerini bağlamak mümkün değildir. ŞİRAZLI SADİ

  8. Öve öve bitiremeyenler. Alkıṣlaya alkıṣlaya bitiremeyenler.

    Övülmek ve alkıṣlanmak isteyen ama en küçük itiraza tahammül edemeyen Tek adama nasıl yaranılır diyerek gülüp geçmek mümkün ama sorun farkı.

    Övülmek ve alkıṣlanmak isteyen ama itiraz kabul etmeyen bir siyasetçi tarafından uzun yıllar yönetilen bir ülkede, kültür, insan iliṣkileri, siyaset, adalet, toplumun değer ölçüleri nasıl etkilenir?

    Erdoğan‘a hakaret soruṣturması sayısının 160 bini geçtiği bir ülkede kaç kiṣi düṣüncelerini çekinmeden dile getirebilir?

    Bence esas problem bu soruların cevaplarında yatıyor.

  9. Kavakçının kızı halifeyi dini makamda söylemişse abartmış. O kadar da değil.

    Ama bu size göre problem olmamalı.
    Demokratsınız ya. Özgürsünüz ya.

    Halifeyi, hükümdar manasında doğru söylemişse bunda bir problem yok.
    Sen saray dersen o da halife der

    • Bizim sıkıntımız bizlik değil, bizden daha çok sizin sıkıntınız aslında. Başa gelebilecekleri hayalen de olsa tahmin edip yapılabilecekler yapılıyor başka da yapacak bir şey yok deyip mukadderata teslim olmuşuz biz. Ama sizin ne sıkıntıdan ne de o sıkıntıların kaynağından haberiniz bile yok.

      Ben bilmiyorum ama aynı kişi değilse de kardeşidir mesela Kavakçının kızı dediğiniz kişi sıradan biri değil o Amerika vatandaşı Amerikan diline hakim ki Amerika başkanı ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ikili görüşmesinde iki lider arasındaki iletişimi sağlayan tek kişi. Bu anlamda Erdoğan’dan daha fazla bilgiye sahip olduğu kesin. Kavakçıdan daha fazla bilgiye sahip olan da amerika başkanı.

      Yani Erdoğan’ı abartıyı da abartarak öven kişiler yüzde yüz yerli ve milli kimseler mi, yoksa ya hu bu işler için bula bula bunları mı bulmuşlar dediğin kimseler mi? Ya da boş ver sen hiç sıkıntı çekmedin ki sıkıntıyı nereden bileceksin!

  10. Sayın Koru,
    Yaşı siz gibi olan bir tanıdığım bir kaç sene önce yeni yapılan emniyet müdürlüğü binasina bir iş için gittiğinde insanin burada dayak yiyesi geliyor demişti eski karakollara nazire yaparak. Konfor dan kastedilen Adalet sarayları , hastahaneler , klimalı belediye otobüsleri vs.
    Dış politika da kastedilen de Ukrayna Rusya tahıl krizi gibi sorunlara çözüm bulmak , Yok kurbu sultan konusundan çok uzağım. Ama bu yapılanların geleceğinin çok iyi olacağına dair inancım tamdır.
    Seçimler ,seçim.yasasindaki değişiklik gerçekleşmeden yani 7 nisandan evvel olmaz.

  11. F.K’yu ne kadar Fuat Uğur ‘u o kadar övgü/sövgü ikisi bir arada.
    F.U yazısında itler ve insanlar arasındaki zorunlu birlikteliği irdelemiş.
    Yasa – Barınak – inekler ve bizdeki itlerin kutsal olup olmadığını sorgulamış.
    Sonuçta kadınlar ölüyor, dağda gencececik filinta gibi taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz ölüyor, şimdide çocuklarımız..
    Ölümlerin arkasından yem ihalesi, barınak yasası, kuduz aşısı .. kimbilir neler..
    Çıkmaz mı !! Kısır itin ısırmayacağı, pişmemiş et yedirdikleri, çocukların ısırılmama eğitimi alması gerektiği, (iyiki birisi çıkıp şöyle demiyor densiz: k.nc.k it yalanmazsa .. it dolanmaz😠. Dermi der adam ş.r.fsiz!)
    Sonuçta bundan sonra, yeni ders,
    İtlerden ve insan görünümlü i.. (demiyeceğim süs köpeklerini sadece! seyretmeyi severim çünkü).
    1- dağdaki itlerden,
    2- ovadaki itlerden,
    3- mahalle arasındaki itlerden,
    4- evdeki itlerden,
    Korunma dersleri…
    Hemde haftada 5 ders😠.

  12. Bilinen bir fıkradır ama yeri ve zamanı gelince yine yine de pekala etkisi oluyor.
    Padişah önündeki patlıcan yemeğini beğenmemiş , veryansın etmiş , demediğini bırakmamış !
    Dalkavuğu da bu fırsatı kaçırmak istemez , o da patlıcanı yerin dibine sokar !
    Gel zaman git zaman , aradan uzunca bir zaman geçer , bir gün yine sofraya patlıcan yemeği gelir ; padişah bu sefer çok beğenir , öve öve bitiremez !
    Dalkavuk boş duracak değil ya , o da bir metheder ki patlıcanı , yere göğe sığdıramaz !
    Dalkavuğun , daha önce kötülediği patlıcanı , şimdi bu kadar övmesini tuhaf karşılayan bir arkadaşı onu tersleyecek olur,
    – Yahu , sen ne karaktersiz adamsın, daha önce yerin dibine batırdın , şimdi de öve öve bitiremiyorsun ; utanmıyor musun !
    Dalkavuk , gayet pişkin bir şekilde sırıtarak cevap verir ,
    – Kardeşim, ben patlıcanın değil padişahın dalkavuğuyum , sen anlamıyor musun !

  13. mağrur; arapça kökenli, ‘gurur’ kökünden türetilmiş, kendisini önemseyen, büyüklenen, böbürlenen, kurumlu anlamına gelir.
    yetenekli insanlar genellikle mağrurdur, çünkü yeteneğinin farkındadır, bu farkındalığı ona daha çok başkaları vermiştir. zengin insanlarda, başarılı olanlarda, sanatçılarda mağrur olma illetine tutulabilir, çünkü insanları ve kitleleri etkileme gücüne sahiptir.
    ve makam sahipleri de
    burada kişinin gücü yoktur, makamın gücünü kullanır.
    zenginliğin, başarının, yeteneğin, sanatın, gücün kendine faydası olduğu gibi, etrafına da faydası vardır, doğru kullanıldığında herkes fayda görür, özellikle makamın gücü söz konusuysa, aksi halde sadece bazıları faydalanır onlarda genellikle en çok yaltaklananlardır, çıkar sahipleridir, o zaman bu fayda tuzlu su gibidir, içtikçe içesin gelir, kanmazsın, onmazsın, sonuç hüsran olur.

    çünkü
    yaşadığımız 3D evren maddi boyutta, entropi ve termodinamiğin 2. yasasına tabi, herşey zaman içinde kaçınılmaz olarak bozulur, bozunur, eskir, yaşlanır ve ölür. maddenin yapıtaşı atomdur ve atom ölümsüzdür. atomlar bağ kurarak birleşirler ve ortaya molekül denen yapı çıkar, onun kurduğu bağlarla giderek madde dünyamız şekillenir. molekülleri oluşturan bağlar bu entropi yasaları gereği kopmaya başlar eskime, aşınma, bozulma, yaşlanma ve ölüm adlandırılan süreç budur.
    ama dediğimiz gibi atom ölümsüzdür ve taşıdığı bilinçte öyle.
    bir yüzü madde, bir yüzü bilinçtir.
    gençlik, güzellik geçicidir, zenginlik, yetenekli olmak geçicidir
    ve güç geçicidir,
    gençliğini, güzelliğini, yeteneklerini, zenginliğini nasıl harcadığın ya da
    emanet verilen gücü nasıl kullandığın gerçeği ve vebali ve hesabı kalıcıdır.
    tam da bu nedenle
    mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var denmiştir.

    • Hocayı bir ahbabı iftara davet etmiş. Sofra tamam kurulmuş, kulaklar ezanda iken ortaya iftar aşı konmuş. Ev sahibi kepçe gibi bir kaşık alırken, Hoca’ya da çay kaşığına yakın bir kaşık vermişler. Ezan okunur okunmaz ev sahibi o kocaman kaşıkla peş peşe iftar aşını cennetlik mideye indiriyor, her seferinde “Oh, öldüm!” diyormuş.

      Hoca bakmış olacak gibi değil; yemek bitti bitecek, bitmese bile bu küçücük kaşıkla sahura kadar yese iftarı edemeyecek. Sonunda dayanamayıp o kocaman kaşığı adamın elinden kaptığı gibi yemeğe daldırmış:

      – Senin öldüğün yeter, biraz da ben öleyim!

      • kıymetli Nasrettin Hocam,
        “biraz da ben öleyim” demiş,
        ama ölmemiş.
        fıkralara giydirdiği bilgeliğini çağlar ötesinden bizimle sonsuz-süresiz paylaşıyor, bilgeliğiyle aramızda yaşıyor,
        bizde onu sevgiyle ve rahmetle anıyoruz.
        öyledir,
        yaptıklarımızla ve bıraktıklarımızla anılırız,
        ya rahmetle, ya lanetle.

  14. Finlandiya’nın kadın başbakanı verdi. Ayıplandı genç kadın siyasetçi, çareyi özür dilemede buldu.
    İngiltere başbakanı da, vatandaşlara uygulattırdığı sağlık tedbirlerine maiyetindekilerle beraber kendisinin uymadığı ortaya çıkınca, biraz dirense de, sonunda görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı.
    Vaktiyle ‘Başbakanın……eski bir danışmanı, İngiltere başbakanının istifasına kadar uzanan süreçte en büyük payın sahibi oldu.
    Yazarın da dediği gibi,
    Demokrasilerde durum biraz farklı.
    Öyleyse biz mevcut durumumuza bakalım:
    – ……
    – ……
    – ……
    (Onlarca olay yüzlerce hatalı işler yazarım!)
    Ama, olayımız çözümümüz başka noktada.
    600 vekile çıkarıp meclisi,
    Sonra ….
    Ondan sonra, saray yaptıhaa… Yollar köprüler yaptıhaa..
    -sen dua et yapılıyor sadece, bir yirmi yıl daha kalsalar budefada şunu mu deycen?
    “Yaptı ama sattı haaa!!!..” 😂😂😂
    *De get lenngg derler adama!

    • meselede o zaten siz niye 80 yılda yapmadınız. Avrasya tünelini, marmarayı, metroları çanakkale tünelini bölünmüş yolları 1970-1990 arasında bitirmiş olsaydınız bütün dünya ile birlikte konuşmaya hakkınız olurdu. Geçen bir chp li 5 triilyon doları çarçur ettiniz dedi. Peki 20 yılda 5 trilyon dolar çarçur ediliyorsa 80 yılda 20 trilyon doları ne yaptınız. Hadi o uçmuş şeytana uymayalım. Kasayı teslim ettiğinizde 26 milyar dolar vardı. 128-26=102 milyar dan 408 milyar doları nerenize harcadınız. Ki bu akpartinin felakat yönetiminde kazanılmış para, sizin dönemlerde mükemmel yönetimle bu rakam 1 tirilyon dolardan fazladır. Niye akparti geldiğninde bu parayı kasada bulmadı,

    • 6+1 masanın en zorlandığı husus, halkımıza, gelecek için güven vermeyişidir.
      Milletimizde büyük endişe var.

      Bunlar, İHA/SİHA yapımını durduracak mı? Öyle ya CHP Milletvekili Tanrıkulu, SİHA’ların üretimine son vermekten bahsediyor.

      “Azerbaycan’a, Türkiye maalesef yardım ediyor” diyen Kılıçdaroğlu’nun emekli Büyükelçi başdanışmanı var.

      Bunlar yarın “Libya’da ne işimiz var, Doğu Akdeniz’de ne işimiz var? derler mi, derler…

      Bundan sonra AB ne derse, Amerika ne derse biz onları dinleriz derler mi, derler…

  15. Almanya ve 6’lı daha doğrusu 7’li masa Erdoğan‘ı 2023 seçimde indirmek istiyorlar. Kılıçdaroğlu’nu aday göstermeyecekler diye düşünüyorum. Çünkü TÜSİAD Kılıçdaroğlu’nu istemiyor. Hala aynı fikirdeyim. Muhalefet tek adayla çıkamaz. Çünkü oylar bölünür ve Erdoğan ilk turda kazanır. Muhalefet Erdoğan için çalışmakta olduğunun farkında değil.

    • Kimin aday gösterilip gösterilmeyeceğini kimse bilmiyor zaten.
      Teke tek kim çıkarsa RTE 5 basar!
      (Gene beş!)
      Demek ki, birinci turda,
      – kimseyi seçtirmemek!!!
      – ikincide ….
      Bunun için zekanı fazla zorlama istersen😊.

  16. Daha sert ve darbeli yazılar bekliyoruz. Korkunun ecele faydası yok malesef. Az kaldı,bir taş bir taştır,attınız attınız atamadınız…..

    • hızlı virajlarda savrulma ve arabayı devirme tehlikesi var, araba devrilmesi bile yolcular (okurlar olarak biz oluyoruz) asfalta savrulabilir. Yavaş yavaş aheste giden menzili maksuduna ulaşır. Gerçi sürekli sonbaharda seçim var yazıları yazıyordu ama şimdi dönüş yanılmışım özür dilerim mi diyecek boş verin.

      • Viraj ne? Araba ne? Arabayı kim sürüyor? Savrulan kim?

        Viraj yok, geniş sularda manevra var. Araba yok, büyük bir gemi var araba yüklü. Gemide yüklü arabaların direksiyonunda oturan tek kişi değil, binlerce araba var binlerce de direksiyonda oturan var. Arabalardan birinin içindeysen iner başka bir arabaya binersin ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.

        Etrafa savrulmak istemiyorsan bence sen, gözün alabildiği yer deniz deyip sağa sola dümen kırarak sert dönüşler yapan gemiden inmelisin. Ancak o zaman savrulmaktan kurtulabilirsin.

  17. Oğlum itu mezunu üniversite sınavında çok iyi puan yaptı. İngilizce biliyor. 2 yıl sonra asgari ücret iş bulabildi. Günde kaç saat çalıştığı belli değil. İş ararken gittiği her yerde AKP den referans istediler. Bunlar bizim yaşadıklarımız. Kimbilir başka gençler neler yaşıyorlar. Yazacak çok şey var ama …

    • niçin ankara büyükşehir belediyesinde yahut istanbul yahut izmir yahut adana büyükşehirde iş bulmadı, oralarda her yıl binlerce mühendis vs sözleşmeli işe alınıyor. Yahut özel sektörün %75 chp lidir. Koç’ta neden çalışmadı. Çokta yetenekliymiş mahdumunuz. İlle de akpartiden hala refarans isteyen kıytırık atölyeye girmek için bu hırs niye.

      • 18. yüzyıl Osmanlı sadrazamlarından Koca Mehmet Ragıp Paşa’nın gazelinde yer alan bu mısra-i berceste, Mısır Beylerbeyliği sırasındaki tecrübelerini yansıtır.
        Günümüz Türkçesiyle karşılığı bu dizelerin şu şekilde:

        Mayası bozuk olanlar, söz esnasında farkında olmadan kabahatlarini îma ederler. Nitekim Kıptî beyi de, kahramanlığını anlatmak için hırsızlıklarını örnek verir.
        Bu meşhur mısra, halkımız tarafından ya atasözü olarak nitelenir ya da anlamı tahrif edilerek aktarılır.

        Koca Ragıp Paşa’ya ait olduğu için atasözü olarak nitelenemez. Olsa olsa vecize denilebilir.
        Bil bakalım Bu darb-ı meselin yer aldığı gazel nedir?

  18. Konforun anlamını belki bilmiyordur o şahıs ayıp mı, hayır.Temel trafikte bir hata yapmış, şoför bağırmış,ulan dangalak.Temel iltifat zannetmiş,ben gençken daha dangalaktım, demiş.

Yoruma kapalı.