Bu hafta sonu seçim olsa kim kazanır dersiniz? Bence yanılıyor olabilirsiniz…

54
Reklam

Önce şu gerçeği aklımızda tutalım: Bugün ülkemizde, siyaset, dış politika, ekonomi dahil her alanda ne oluyorsa -ve hatta ne olmuyorsa-, bunun tek bir sebebi var: Seçim ufukta görünüyor…

İktidar cephesi gücünü önümüzdeki seçimde bir kez daha korumak istiyor; bunun için de hem genel seçimi hem de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması şart. Birkaç zamandır siyasi alanda karşımıza çıkan her yeni durum, sandıkta bu sonucu alma amacıyla ilgili.

AK Parti, iktidarın büyük ortağı olarak, siyasi geleceğini bu seçime bağlamış durumda; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, seçimde aday olabilmeyi, aday olarak girdiğinde de ilk turda olmasa bile ikinci turda kazanmayı hedef olarak belirlemiş, bunu sağlayacak biçimde davranıyor.

[MHP için durum biraz daha farklı. İlk tercihi %7’ye indirilmiş barajı aşarak TBMM’deki varlığını devam ettirmesi olsa ve seçime kadar Millet İttifakı’na karşı propagandasını sürdürse de, rakip cephenin sandıktan galip çıkması halinde, MHP’nin AK Parti kadar üzülmesi gerekmeyecek. İYİ Parti’nin içinde yer alacağı yeni iktidar ‘MHP davası’nın başka bir isimle devamı olacak da ondan… Hele Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayı gösterilse ve kazansa, MHP kadrosu, kendileri zafer kazanmış kadar sevinç bile duyabilir.]

Seçimi hangi cephe kazanabilir?

Kamuoyu yoklamaları henüz bu soruya kesin cevap vermeye müsait değil.

Yapılacak seçimde sonucu, anketlerde ‘kararsızlar’ veya ‘protesto oyu kullanacaklar’ olarak geçen %20 oranını koruyan kalabalık grubun kararı belirleyecek.

[Ve bir dereceye kadar da HDP seçmeninin tavrı…]

Reklam

O grubu oluşturan kitlenin geçmişte büyük çapta AK Parti’ye oy vermiş insanlardan oluştuğu biliniyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, genel başkanı olduğu AK Parti adına, hemen her gün bir yerlerde yaptığı konuşmalara ve hele hükümetin son zamanlarda siyasi gözlemcileri de şaşırtan politik yaklaşımlarına bu gözle bakıldığında, hemen bütününün, kararsız kitleyi yeniden AK Parti’ye oy verecek hale getirmeyi amaçladığı anlaşılacaktır.

Bu mümkün müdür?

Siyasette her şey mümkündür.

Dünyanın başka ülkelerinden de örnek verilebilir ama kendi yakın tarihimiz de yeterince açıklayıcı.

AK Parti 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimde beklenden daha az -%41- oy alarak 550 milletvekilinden yalnızca 258’ini kazanarak TBMM’deki çoğunluğunu kaybetti; ancak beş ay sonra -1 Kasım 2015 tarihinde- yapılan seçimde -%49.5 oy ve 317 milletvekili ile- tarihinin en başarılı sonucunu alabildi.

Bir başka örnek…

MHP, kurulduğu günden başlayarak, hükümet olduğu uzun yıllar boyunca, AK Parti’nin en şiddetli muhalifiydi; genel başkanı Devlet Bahçeli de hem AK Parti’ye hem de lideri Tayyip Erdoğan’a en ağır saldırıları yapan siyasi liderdi. Ne olduysa oldu ve MHP bugün AK Parti’ye toz kondurmuyor, henüz kendi partisi adını aday olarak telaffuz etmemişken “Bizim cumhurbaşkanı adayımız Tayyip Erdoğan’dır” açıklamasını ilk gündeme taşıyan da MHP lideri Bahçeli.

Reklam

Ne demiştim, siyasette her şey mümkündür, değil mi?

Öyleyse, şimdilerde kesin alabileceği oy oranı %30 civarında görünse de AK Parti yeniden iktidarda tutabilecek bir duruma kendisini getirebilir, görev desteği döneminin en dibinde görünen Tayyip Erdoğan da, aday olabilirse, sandıktan yeniden cumhurbaşkanı olarak çıkabilir.

Muhalefet cephesi bunun çok farkında görünmese bile gerçek bu.

Farkında olmadıkları, kamuoyu yoklamalarına bakarak, iktidara gelmeleri kaçınılmazmış gibi davranmalarından belli oluyor. Muhalefet partileri seçimi çantada keklik görüyor. Millet İttifakı’nı oluşturan altı partinin liderleri her ay bir kez mutad olarak bir araya geliyor ve ardından yaptıkları açıklamayla kazanacakları seçime kadar gün saydıkları izlenimi veriyorlar.

İktidar şaşırtıyor, muhalefet henüz kimseyi şaşırtmayı başaramadı.

Kalemim izin verse, “Muhalefet şimdiye kadar verdiği izlenimin tersine sanki karşı cepheyi kazandırmak ister gibi” yazacağım ama, dedim ya, kalemim henüz buna izin vermiyor.

Bir önceki seçimde (2018) iktidarı değiştirmek veya hiç değilse zayıflatmak ve cumhurbaşkanı seçimini kazanmak mümkündü; öncesinde muhalefet cephesinde çıkan ihtilaf yüzünden sandıktan tam tersi bir sonuç çıkabildi.

Tarihin sürekli tekerrür ettiği ülkemizde gelecek seçimin öncesinde benzer bir gelişmenin yaşanmayacağını kim iddia edebilir?

Daha HDP seçmeninin kendi belirleyecekleri adaya oy vermelerini sağlamak için nasıl bir yol izleyecekleri belli değil Millet İttifakı’nın; ne zaman bu konu açılsa o cepheyi oluşturan partilerden çelişkili açıklamalar geliyor.

HDP’nin oranı %10’un altına düşmeyen seçmen kitlesi oy vermez ve HDP’nin kendisi de aday çıkarırsa Millet İttifakı’nın adayı cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanamaz; öyle bir durumda ve hele Millet İttifakı yanlış bir adayla seçmen önüne çıkmışsa, şimdi ‘kararsız’ olduğunu beyan eden kitle, ikinci turda kararını eski tercihine doğru değiştirebilir.

Bu hesabı bile yaptıklarına inanmak için bir sebep yok Millet İttifakı’nın…

Durumu özetleyeyim:

İktidar cephesi -AK Parti ve MHP-, milleti ve hatta dünyayı şaşırtmak da dahil, seçim öncesi kendi hedeflerine ulaşmak için ellerinden geleni yapıyor; buna karşılık muhalefet cephesi –‘6’lı masa’da buluşan liderler- laftan başka bir şey üretmeden seçim günü geldiğinde sandığın kendilerine güleceği beklentisi içerisinde.     

Bana ikisinden biri fena halde yanılıyor gibi geliyor…

Hangisi acaba?

ΩΩΩΩ

Reklam

54 YORUMLAR

  1. Meşhur fıkradır; Temel ile Dursun Galata Köprüsü’nün üzerinde kalabalıkta yürürken, Temel birisinin ayağına basar. Hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ederler. Ayağına basılan kişi, arkalarından koşar ve “Hemşerim! Önüne baksana! Özür bile dilemeden nereye gidiyorsun?” diye çıkışır.
    Haberin Devamı
    Adamı, ufak tefek gören Temel: ‘Ne özrü?’ deyip yumruğu suratına patlatır. Çelimsiz gözüken adam, meğerse boksörmüş, vurduğu gibi Temel’i yere seriyormuş. Temel’in perişan haldeki durumunu gören Dursun, işin yumrukla olamayacağını anlayınca şöyle haykırır: ‘Ula! Tak ona bıçağı; ne duruyorsun?’
    Ağzı burnu kan revan içinde kalan Temel, ‘Dikine duramıyorum ki nasıl takayım ona bıçağı?’ diye sızlanır.
    ABD’nin gemisine bindirildiğimiz 1945’li yıllardan beri; dayak yiyoruz, yerlerde sürünüyoruz. Vurdukları gibi oturtturuyorlar. Ayaklarımızın üstüne kalkmamıza asla müsaade etmiyorlar.
    Temel gibi, bir dik durabilsek ne yapacağımızı biliyoruz ama…Matrakcıya ithaf ediyorum.

  2. Cumhur ittifakı için:
    “İktidar cephesi gücünü önümüzdeki seçimde bir kez daha korumak istiyor; bunun için de hem genel seçimi hem de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması şart” diyor sayın yazar.
    Millet ittifakı için:
    Kalemim izin verse, “Muhalefet şimdiye kadar verdiği izlenimin tersine sanki karşı cepheyi kazandırmak ister gibi” yazacağım ama, dedim ya, kalemim henüz buna izin vermiyor. Tespit sitem gibi birşey..
    Bende diyorum ki:
    -Cumhur herşeyiyle tam teşekküllü hazır!
    -Millet’e ise bir çelik çomak veriyor birileri ellerine, haftada bir seloyu, 15 günde bir madur! ((15temmuz)) , ayda bir saz kaval caz roborski cüppeli ski kayak falan…
    Aklım karıştı iyimi🙃.
    Demem o ki,
    Başka parti senin neyine?
    Teröristler le bir parti/partili kimene?
    Sen bak kendi işine🤗.
    Bu millet vatan düşmanlarıyla askeri bebeği öldürenlerle meşhur dış güçlerle dans edenlerle, onlara ajanlık bilgi verip para kazanıyom ayakları kokmuşlara..
    Ne prim verir, ne oy!!!
    Bu cumhurcular olsun isterse!

  3. CHP yandaşı gazeteciler bile;
    “6’lı masa buluşmaları altın gününe döndü” diyerek olası bir seçim hezimetindeki sorumluluklarını üzerlerinden atmanın altlığını yapmakla meşguller şu aralar. Biz demiştik demek için herhalde. Bundan sonra seçim güvenliğinden, trafodan, kediden, Suriyelilere vatandaşlık verilmiş gibi yan yatmalardan bahsetmeleri muhtemel.
    Son toplantıya Temel bey, konukları için konuklar için de organik sebze sepeti hazırlamış. Üstelik sepet, içindekileri yedikten sonra evde dekoratif olarak kullanılabilecek cinsten.
    Chp’li gazetecilerden okuyoruz; Kemal Bey’in seçime kadar seçmeni ve muhalefet partilerini oyalamak üzere 6lı masayı tertiplediği bizzat CHP kulislerinde dillendiriliyormuş. Helalleşmeye karşı çıkan Chp seçmenlerine,”Merak etmeyin ne helalleşmesi biz bunları oy için, siyaset için yapıyoruz” şeklinde yorumlar yaparak sakinleştiririci veriyorlarmış.
    6 lı masanın boş olduğunu, Babacanda gördü, Temel de gördü, Davutoğlu da gördü de. Gariplerin eli mahkum. 6 lı çeteye girdiler ama masayı deviremiyorlar. Öyle kolay kolay çıkmak yok.

  4. Erken seçim var dediler, seçimden önce kurultay mı olurmuş dediler Kurultayları iptal ettiler. Delegelerini susturdular, aptal yerine koydular.
    Adayımız nefsine hakim biri olacak, adayımız belli, yıpranmasın diye açıklamıyoruz diye kendi seçmenlerini aptal yerine koydular.
    Toplanıyoruz ha, ona göre. Bütün çözümler bizde diyerek 6 kez toplandılar. Fos olduklarını kendi seçmenlerine gösterdiler.
    Terliğimizi, ceketimizi koyarsak tıpış tıpış seçersinize getirdiler. Geliyooorrr gelmekte olan diyerek gözdağı verdiler. Ne helalleşmesi, intikam naraları atıyorlardı.

    Eeee, Seçime de şurda ne kaldı. Geliyor gelmekte olan.
    İyiyizdiniz şimdiye kadar. Aldata aldata buraya kadar geldiniz. Sıkıştılar iyice. Takke düştü kel göründü. Ayıklayın bakim pirincin taşını. Bundan sonrası daha eğlenceli olacak masa için.

  5. SATIŞI TAPUDA DA YAPSINLAR
    KILIÇDAROĞLU beşli çete ve saz arkadaşlarına yönelik olarak “hiçbir şekilde pazarlık yapmayacağını, gözlerinin yaşına da bakmayacağını” açıklamış.
    İş bilmezliğin bu kadarı.
    Pes doğrusu.
    Kurtlar sofrasında ülkeyi bu mu idare edecek?
    Kardeşim tamam pazarlık etmeni bizler de beklemiyoruz.
    Ancak bu söylenir mi?
    Muğlak, açık kapı anlamında sözler et.
    Zaten şu anda soran da yok.
    Durduk yere bu konunun anlamı ne.
    Çetenin seninle anlaşma ümidi olsun ki, asıl çeteyi satışa getirsin.
    Hatta tapuda da işi bitirsin.
    “Anlaşmalı mı olur, yoksa çekişmeli mi olur, bilemem.
    Boşan öyle gel ” mesajı versene.
    “Kucaktan in de gel” desene.
    Sakın ittifakını bozma mesajı verilir mi?
    Neden birbirlerine düşmelerini engellemek için elinden geleni yapıyorsun?
    Bence kontrollü bir mesaj.
    Pes, pes, pes.

  6. Ben zaten aylardır söylüyordum. Bu masa umut olamaz.
    Muhalefet medyasının da artık canına tak etti.
    Masa beklentileri, umutları boşa çıkardı.
    Ne yapacaklarını kimse bilmiyor,
    Kafaları oldukça karışık.
    Masayı destekleyenlere sorsan sadece bir araya gelmeleri önemli, başka da birşey söyleyemiyorlar.
    Masa bundan sonra kendine zarar verir.
    Demedi deme.
    Muhalefet seçmenleri bile artık tek birşeyi merak ediyor.
    Artık 6 lı masadan tek bir beklenti var.
    Aday kim.

    Kimi koyarsak o seçilir havası 6 lı masanın en büyük handikapı
    Madem öyle, 6lı masa kendinden bu kadar emin.
    Ortak aday
    Ekmelettin olsun
    Gül olsun
    İmamoğlu olsun
    Yavaş olsun
    Kılıçtaroğlu olsun
    Peker olsun
    Akşener olsun
    Abdüllatif şener olsun
    Sezer olsun
    Koy kardeşim bi adayı. Gör sonuçları.

    Madem siz de demokrasi var. Sokak ne diyor, muhalefetin seçmeni ne diyor. Sor onlara il il anketler yap. Bu aklıda biz mi verelim. Siz de demokrasi var ya. Bu kadar acemi olan koca koca adamlara bu millet mi oy verecek.

    Bu seçim çok açık ki sandığa “tıpış tıpış” gidilecek bir seçim olmayacak.

    Masa,
    Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın işaret ettiği gibi, “ulusal ve uluslararası karar vericiler”in dokunuşunun gerçekleşmesini mi bekliyor yoksa.

    Kılıçdaroğlu’nun tarifine göre aday, kapasitesi yüksek olan ve topluma güven veren birisi olacak demişti. Ayrıca Nefsine hakim birisi olacak demişti

    Demekki tarife kendisi uymuyor, ben adayım diyemiyor.

  7. Başkanın son 5 yıllık karnesi zayıf. Ekonomi eğitim hukuk demokrasi hemen her dersten sınıfta çakmış, ama malum eğitim sistemimizde sınıfta kalma yok hep geçiyorsunuz, bu da hep geç geç yapmış. Şimdi yine sınıf başkanı olacağım diye ısrar ediyor. Ama rakibinin karşısına çıkmaya ve konuşmaya cesareti yok. O yüzden adamlarını salmış onlar çıkan rakipleri dövüyor sürekli ve karşısına kimse çıkartılmıyor. Böyle bir fenomenle karşı karşıyayız. Hep sınıfta kalıyor, hep geçiyor ve hep yeniden seçiliyor.

    • ABD, Türkiye için “Hem Ukrayna’ya SİHA satacaksın, hem de Rusya ile tahıl krizini çözeceksin. Yok böyle bir şey” diyordu. 13 gün içinde hem Zelensky hem de Putin ile görüşen ve birilerine rahatsızlık veren bir Erdoğan vardı. Tüm batılı liderler Erdoğan’ın yerinde olmak için nelerini vermezdi? Böyle bir ortamda dünyada masa kuran Türkiye’ye ve dış dünyayı çok iyi bilen lidere ihtiyaç var. 6lı masada veya altında var mı böyle biri? Yok… Karanlık çağda “Yok”u seçmek sizin tercihiniz!

      • ikinci parti s400’ün sözünü verir, akkuyu’yu da Ruslara tamamen teslim edersen buğday da çıkar yola arpa da. Kendimizi kandırmaktan artık vazgeçelim.

  8. Bu gidiş hayra alamet değil
    Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır, daha genç olanlar da isterlerse birçok kaynaktan konuyu okuyabilirler; 1993 yılının başında bir yerlerden düğmeye basılmıştı. Önce Uğur Mumcu öldürüldü, sonra diğer olaylar tetiklendi. Ama esas dikkat çeken bu olay sonrasında başlayan psikolojik harekat idi. Aman Allahım ne düşmanlıklar, ne gösteriler. “Kahrolsun Şeriat” başlayarak ne kadar dini ve özgürlüklerle ilişkili değer varsa saldırıya uğradı. Bir yerlerden organize edilerek dindarlar ve liberaller yaylım ateşine tutuldu. Devamında Turgut Özal, Adnan Kahveci ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis kaza/tabii ölüm süsüyle öldüler!!! Ve banko Sivas Katliamı. Türkiye’de 12 Eylül sonrası oluşan baskıyı hafifleten ve özgürlükleri genişleten Özal ve getirdiği bütün kazanımlar ortadan kaldırılmaya çalışıldı. O güne kadar adını duymadığımız bir ideoloji ile tanıştık: Ulusalcılık. Bütün bu organizasyonu yapanlar da bunlardı. Devletin derununa hakimlerdi ve siyaseti istedikleri gibi bükebiliyorlardı.
    Bu milliyetçilik de değildi, vatanseverlik de! Dinden arındırılmış bir milliyetçilikti bu. Ama bu tutmadı, başarısız oldu. Halk katında kabul görmedi. Ama 2000’lerin başında biz bu beladan kurtulduk zannederken başka bir gömlekle karşımıza çıktı ve başarılı oldu.
    İşte Ulusalcı derin yapı kendileri için 21. yüzyılın bence en büyük buluşunu Erddoğan ile kurdukları ittifakla yaptılar. Ulusalcı fikirlere dini kisve giydirip hayallerini İslamcı bir ekiple gerçekleştirdiler.
    Bunları niye anlatıyorum? Burada ve başka mecralarda yazan çok sayıda trol (paralı veya gönüllü) bu derin yapının söylemlerini bize aktarıyor. Yazılarından da anlaşılacağı üzere pek cahiller ama çok saldırganlar ve sabit fikirliler. Bir kısmı dini söylemleri öne çıkarıyor, bir kısmı vatan vs. diyor. Ama esas ittifak ettikleri şey bilgiye, başarıya, iyiliğe ve bilgili insana olan düşmanlıkları. Bir tane trol Türkiye için “aydınlarının çoğu hain, zenginlerinin çoğu vatansever olmayan” yazıyorsa dikkatli olmak lazım. Bu kafa Pol Pot kafasıdır. Kamboçya’da eğitimli, yabancı dil bilen ne kadar insan varsa (7 milyon ülkenin 3 milyonu) öldürten kafa budur. Aynısını Türkiye’de de yapmaya çalışıyorlar. Orada gözlüklü olmak bile eğitimli olmanın işareti sayılarak insanların öldürülmesine yetiyordu. Burada da benzer ulusalcı kafa orduda yüksek lisans yapanları fütücü ilan edip hapse attırıyor. Ulusalcılar lümpen avamı mobilize etmede çok başarılı oldular. Perinçek abilerinin dediği gibi “Tayyip Erdoğan onların mevzisine geldi, onlar Tayyip Erdoğan’ın mevzisine gitmedi”. Erdoğan onların mevzisine giderken tek başına değil, arkasında milyonları götürüyor. Ama ulusalcılar sadece bir partide yada iktidar partilerinde bulunmuyor. Söylemleri neredeyse bütün ülkeyi (muhalefetin çoğu dahil) esir almış durumda.
    Her gün akıldan ve insani değerlerden nasipsiz bir yığın zırvayı yazan, konuşan, sosyal medyada paylaşan bir güruh çok daha vahim şeyler yapabilir. Yaptıkları yapacaklarının garantisidir. Bir İçişleri (suçişleri mi demeliyiz?) Bakanı “15 Temmuz’da istediklerimizi yapamadık, bir daha fırsat olursa…” gibi laflar ediyorsa gerisini siz anlayabilirsiniz. Bir tane savcı çıkıp ülkenin aydınlarının çoğunu hain ilan eden dangalağa hesap sormuyor. Kendini aydın sayan bir savcı da yok anlaşılan. Aynı şekilde bu bakana da kimse “pardon, ne yapmak niyetindesiniz?” diye sormuyor.

  9. Demokratik sistemlerde aday adayları çok önceden belli oluyor ve uzun bir eleme süreci sonunda aday belli oluyor. Bir partinin aday adayları bile karşılıklı TV’de kıyasıya tartışıp her konuda görüşlerini beyan ediyor, tartıştırılıyor ve süzgeçten geçiyorlar. Ülkemiz demokrasiden fersah fersah uzak olduğu için artık iktidar adaylarının hiç bir konuda görüşlerini öğrenme ve filtreleme imkanımız yok. Örneğin yirmi yıldır iktidar olan Erdoğan bir kez TV’de rakibinin karşısına çıkamadı. Eline verilen metinden Kılıçdaroğlu’na hakaret ediyor sabah akşam ama bir kez karşısına çıkabilmiş değil. Böyle saçma demokrasi mi olur? Benim gönlümden geçen, yazarımız da söyledi, millet ittifakındakilerin aday adaylarını belirlemeleri. Bunları sadece masaya davetle değil doğrudan milletin karşısına TV’de çıkarıp tartıştırmaları ve en iyi adayın Erdoğan’ın karşısına çıkarılması. Bu demokratik yaklaşımın bir an önce benimsenmesi. Masa başında belirlenecek aday yeterince temsil edebilecek bir aday olmayabilir. Artık tam demokrasi olmalı ve iktidarın oyunu bozulmalı. Korkak davranmamalı demokratlar.

      • Kendi aralarında birbirlerine manevra çekmekten tuzak kurmaktan utanmıyor. Son bir hafta içinde 6+1 masada 3 kazık atma operasyonu yaşandı. 1) Babacan Kılıçdaroğlu’na kazık attı. 2) Karamollaoğlu Kılıçdaroğlu ve Akşener’e kazık attı. 3) Uysal, Babacan’ın ağababası Gül’ün önünü kesti.

  10. En son haber…
    “Mahalle bakkallarında bardakla sıvı yağ, kaşıkla salça satış dönemi başladı”
    Haber doğruysar AKP ağzıyla kuş tutsa iktidar olamaz.
    “Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur.”
    Yeterki şeffaf adil seçim yapılsın.
    5 milyon sığınmacıya vatandaşlık verilmesin.

    • 5 milyonda kurtarmaz. sonlari DSP gibi olacak. sokakta yururken vatandaslarin konusmasina sahit oldum herkes hesap yapiyor faturalar kira artik yasam sinirini gecmis ortam vahim.

  11. İktidarı yine HDP belirleyecek. İstanbul seçimlerini HDP desteklemeseydi, ki o seçimde iktidar Öcalan’dan mektup getirtti seçimlerde tarafsız olun diye, Öcalan’ın kardeşi TRT’ye çıkarıldı, ve bunlara rağmen HDP İmamoğlu’na destek oldu ve seçim pek çok büyük ilde iktidarın elinden alındı. İktidar bu sefer işi daha sağlam tutup HDP’nin bu seçimde millet iltifatına destek olmaması için elinden geleni yapacaktır. 2015’ten beri, yani HDP seçimlere parti olarak girme kararı alıp ve kendi adayları ile girdiğinden beri iktidarı hep onlar belirledi. Bunu değiştirmek için iktidar çözüm sürecinden çark etti, kayyum üstüne kayyum atadı ama sonuç değişmedi. İktidarı hala HDP belirliyor.

  12. Hala daha Erdoğan için aday olabilir mi? diyorsunuz ya hayret ediyorum, yediden yetmişe herkes biliyor ki kanunlar geçmişe işlemez, Cumhurbaşkanlığı ismi değişmedi diye sistem değişmedi anlamı çıkmaz, size soruyorum, Kanunda Cumhurbaşkanı ismi yerine Başkan seçilir dense idi aynı görüşte ısrar edecek misiniz.

  13. MASANIN ALTI
    Malum “altılı masa”dan ciddi rahatsızlık duyduğunu açıklıyorlar.
    Açıklıyorlar diyorum.
    Zira emin değilim.
    Şöyle ki;
    Altılı masa kontrollü ise, rahatsızlık olamaz.
    Kontrolsüz ise olabilir.
    Bir de rahatsızlık var ise masanın altının boş olmasından olabilir.
    Benim bir önerim var:
    Masanın altına içinde “yeşil” materyal olan bir çanta koyuversinler, övgüler ve medhiyeler havada uçuşur.
    Yok masanın altında 7., yok 8. var.
    Hepsi sus-pus olur.

  14. “SUYA DEĞİRMEN TAŞIMAK”
    Evet tekrar tekrar dinledim.
    Geminin batmakta olduğu ” ikazını ve itirafını” yaptığı konuşmasında döviz tercih etmenin yabancıların “suyuna değirmen taşımak” olduğunu söylüyordu.
    Promterda böyle yazıyorsa ” facia”
    Yok promterda “değirmene su taşıma” yazıyor da bu derece yanlış okuyorsa “facianın faciası” bir durum söz konusu demektir.
    Yüksek montanlı gelir getiren tüm soygun projelerinin birim fiyatını dövizle belirlemek “suya değirmen taşımak” olmuyor, Türk mahkemelerinin yetkilerini İngiltere’ye taşıyıp Londra mahkemelerine yetki vermek de “suya değirmen taşımak” olmuyor, yerli ve milli paraya “kur garantisi” vermeleri de olmuyor. Vatandaşın zarar görmeme endişesi oluyor.
    Hepsini anladık da.
    Değirmeni ne ile taşıyacağız diye düşünürken, çok eski bir reklamdaki deyim aklıma geldi:
    –Tamam şimdi buldum:
    –Loder, Loder Loder.
    Dolmabahçe camiinden makamına kanal açma işini loderle yapan tabii ki, suya değirmeni de başka birşey ile mi taşıyacak?

  15. hafta sonu seçim olsa kim kazanır dersiniz?
    diyelim ki ben hafta sonu bir yakınımı ziyaret için şehir dışına gitmeye karar verdim. bu durumda, hafta sonu yapmam gereken işleri öne almak gibi, ufak tefek hediye bakmak gibi, hafif bir çanta hazırlamak gibi vs…işleri gitmeden önceki günlerde yaparım. niyetim hazırlık gerektirir çünkü.
    hazırlık bugün yapılır. niyetim/hedefim yarın ise bugün onun geçmişidir değil mi?
    öyleyse, gelecek geçmişi şekillendirir diyebilir miyiz ya da yarının mimarı bugündür.

    güçlü bir türkiye gibi bir hedef için, yani varsa böyle bir hedef, bugün bir şeyler yapılıyor olması gerekir değil mi?
    kimin ne yaptığına bakmak gerekir, karar vermemize yardımcı olmak açısından.
    iktidar cephesinden bakalım,
    öncelikli sorunumuz ekonomi olduğuna göre yarın daha müreffeh olacağımızı bize düşündüren ne var? sadece ve basitçe söyleyeyim, hiç bir şey yok.
    ülkeye, borcumuzun artmasına neden olacak para girişi değil, yatırım gelmesi gerekir. yatırım yani para istikrar ve güven arar, itibarınızın olması istenir. cds değerlerimize baktığımızda maalesef ülkemizin ve mevcut iktidarın itibar konusunda çok ciddi sıkıntıları olduğu ortada. bu aşabileceğimiz bir sorun değil, günlük kararlar, gecelik kararlar, dün farklı bugün farklı kararlar, yaptım-oldu kararlar alan bir ülke olduğumuz sürece yatırım gelmeyecek, yatırım gelmediği sürece ekonomi düzelmeyecek. mevcut ekonomi aklı, paramızı bütün zamanların en değersiz haline getirdi, bugün arjantinle aynı yerdeyiz. enflasyonda dünya rekorlarına koşuyoruz, enflasyon vatandaşın cebinden çalınan paradır tanımı yapılıyor değil mi?
    peki şimdi ne yapılıyor ki biz yarın için umut taşıyalım?
    elimizde umut edeceğimiz ne var?
    bir kaç ihracatçının sevinci mi?
    seçim öncesi doğalgaz yatağı, altın madeni, uranyum hatta elmas bile bulabiliriz ama onca teşekkül satıldı lakin halkın cebine bir kuruş refah girmedi, aksine borçları arttı. zengin kaynaklar bulunsa bile kapalı ihalelerle beşi-onu bir yerdelere gitmeyeceğine halkın da cebine giireceğine hangi duruma bakıp iman edelim?
    yargıyla ilgili hangi düzenleme var da biz yarın daha iyi bir sistem umalım?
    eğitimle ilgili hangi düzenleme var da yarın gençlerimiz dünyada daha prestijli yer edinsin?
    hangi çalışma var ki biz bakıp işsizliğin en büyük sorunlarımızdan biri olmayacağını düşünelim?
    hangi uygulamaya bakıp, paramızın değerleneceğine inanalım?
    gelecek geçmişi şekillendirir.
    bu tabloya bakarsak daha güçlü bir türkiye hedefinden söz edebilir miyiz?

    muhalefete gelelim,
    muhalefet yakın gelecekte iktidara gelirse ülkeye sağlayacağı en büyük hizmet getireceği yeni kanla birlikte itibar konusunda olur, ekonomi çoğulcu akıl ve getirisi olan düzenlemelerle canlanır. bu kaçınılmazdır. eğer, halkın önüne doğru yapılandırılmış bir sistem getirilerse, sistem üzerine düşeni yapar ve kurumlar canlanır. bir ülkede hayati önem taşıyan iki şey, ülkenin itibarı ve kurumların itibarıdır. şu an yaşadığımız derin felaketin öncelikli nedeni bu itibar kayıplarıdır. muhalefetten beklentimiz iyi bir sistem kurgulamalarıdır.
    yarınımızın daha iyi inşa olacağına dair elimizde olan umut budur.
    bunun için şimdi konuşmak dışında bir seçenekleri yok, ve biz konuşmalıyız.
    plan ve proje öğrenmek isteyen, gidip kapılarını çalsın, konuşsun, tartışsın, beklentilerini, eleştirilerini paylaşsın, seçmenin de katkı vermesi gerekir. siyaset ilgi alanımın % 5 i bile değil, bu site dışında tek bir satır siyasi görüş paylaşmış değilim, ne geçmişte, ne şimdi. ama bugün bir partide çalışıyorum, çünkü gel ev iğimiz noktada oturduğumuz yerden ahkam kesmek doğru değil,
    hepimizin bir şekilde katkı sunması lazım.
    yarının inşa eden bugündür,
    yarın “tanrı” gelip ülkeyi kurtarmayacak, işleri düzeltmeyecek, yüzyıllardır bölgemiz kan ağlıyor, bizim de halimiz ortada…
    beklersek daha çağlar boyu bekleyeceğiz demektir.
    “bir kavim/toplum/millet/halk kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirecek değildir.” biline.
    cehalet kaderimiz değil, değiştirebiliriz.

    • bazı yorumlara katkı sunmak isterim,
      mesela hd nin ve bazı arkadaşların…

      hd yorumunda, anladığım kadarıyla yeni iktidarı halk iradesinin belirlemeyeceğini, bir dış irade tarafından eğitimli ve zengin ve tabi aydın ama nedense hain bir kadronun iş başına getirileceğini söylüyor.
      “bir irade” nin böyle bir gücü varsa, bunu şimdi mi kullanacak?
      aklı başına şimdi mi gelmiş?
      “bir irade” nin böyle bir gücü varsa, bu gücü hep kullanıyor demektir.
      bu bakış açısıyla bakarsak,
      bu ülkede iktidara gelmek ve kalmak bir vekalet meselesi oluyor bu durumda.
      anlaşması biten gidiyor anladığım kadarıyla.
      hazinede bir kuruş bırakmadan,
      paraya bütün zamanların en büyük değer kaybını yaşatarak
      enflasyonda dünya rekorlarına koşarak,
      yargı, tarım, hayvancılık, eğitim olmadığı kadar sıkıntılı haldeyken,
      dış politika sil baştan derken.
      1 cent borç için kapı kapı gezerken, en yüksek faizleri öderken,
      her türlü tavize açıkken,
      yorumun getirdiği bakış açısıyla bakarsak
      şimdi eğitimli ve zenginler ve tabi aydınlar getirilecek,
      memleketin işleri daha mı kötüye gidecek?
      the iradenin amacı bu mu?
      bu mudur?
      bunlar bu zekayla pardon da…
      irade değil, biçare olabilirler ancak.

      muhalefetin proje ve programı olduğunu söyleyen arkadaşlara herkes kulak vermek zorunda değil, kedilere mama vermek proje değilse, insanları temel gıda harcamasını yapamaz hale getiren projeleri desteklersiniz o zaman,
      çocuklara sür vermek proje değilse, insanları çocuklarına süt alamaz hale getiren israfları desteklersiniz,
      domates fidesi yetiştirmek proje değilse, çiftçileri tarım yapamaz hale getiren projeleri desteklersiniz olur biter.
      ülkenin içinde bulunduğu şartlarda bazen ufak projeler en büyük projelerdir, halkı zora sokmamak en büyük hizmettir.
      ama the cemaat iktidar için oy toplarken,
      sedat peker meydanlarda oy isterken,
      öcalangiller ekranlarda oy çağrısı yaparken “ödün” sormayanların muhalefete ödün sormasına bakarsak teşkilatlara gitmesine gerek yok tabi.
      adamın açığı varsa merakında olan, açığı olmayana oy versin.
      kimin yokmuş bize de söylesin de biz de bakalım var mı yoksa yok mu?

      • Adamın açığını bırakın ortada adam YOK.Seçimden bir gün önce aday açıklanmaz adam çıkar projesini ekibini açıklar , adamın kara kaşına kara gözüne mi oy verilecek. Bu bekleyiş niye ? adam mı yok piyasada neden bir isim verilmez bu ne hazırlıksızlık 4 yıl geçmiş üzerinden bir adam bulunamamış mı :adamı bulamayan çözümü nasıl bulacak. ?
        Nelerin proje olup olmadığı bir sonraki yerel seçimde anlaşılacak.
        İnsanlar 30 yılda bir hata yapıyorlar .Sözenden sonra imamı seçerek.

        • bu adam kafasından, beklentisinden, isimden çıkmak lazım, muhalefet ısrarla bunun bir adam işi olmadığını söylüyor,
          adam ve çözüm aynı şey değil

          sistem getirmek, sistem inşa etmek gerekiyor.
          hesap sorabilir bir sistem, yanlışı, yolsuzluğu, hırsızlığı, aymazlığı, ahlaksızlığı minimize edecek bir sistem.
          adam bunu yapamaz,
          sistem yapabilir.
          tek şansımız da bu,
          anlamak neden zor?

      • İktidarın son 7-8 senesini sizden daha fazla eleştirmişimdir. Fakat şu gerçeği unutmayalım en kötü yönetim yönetimsizlikten iyidir. Birkaç örnek ( asla ülke yönetimimiz ile karşılaştırılmaz ama ) saddamlı Irak ı mı tercih edersiniz Saddamsız Irak ı mı tercih edersiniz .Veya Kaddafili Lİbya mı kaddafisiz libyamı ?Hangisi ? Evet ülke son yıllarda kötü yönetiliyor sizden daha çok kabul ediyorum.Fakat gelecek olanlar 6 sı benzemez ler ülkeyi daha büyük bir badireye sokacaklar. Düşünün şimdiden insanları fişliyorlar , parmak sallıyorlar haaaa soracağım sana diye.
        Düşünün sınır ötesi harekat yapılması lazım daha şimdiden biri evet diğeri hayır diyor. yarın PKK yandaşı özerklik istedi ne olacak biri evet diğerleri hayır diyecek. Sormak lazım savunma sanayi için BİDEN abileri F 16 ları bedava veriyorum dedi MMU ne olacak ? Geçmişte yapılan hatalar tekrarlanacak :bir zamanlar uçak ihraç eden ülke ne hale geldi uçaklarına yedek lastik bulamadı da Kaddafi yardım elini uzattı.
        Yeni gelecek BİDEN abisine ne taviz verecek acaba , kolay mı adamın yardımıyla iktidara geliyorlar.BUgün muhalefette basını maaşa baağlayanlar yarın iktidara iktidarda neler yapmaz.
        Evet bunları düşündüğümüzden kötünün iyisi deyip bugüne kadar destek verdik. Çıksın adamakıllı bir vatansever ( diğerleri para sever ) verelim oyumuzu . İyi düşünmek lazım .

        • benden daha çok eleştiriyorsun ama nerede? ben bir iki kıytırık satır dışında hiç görmüyorum, okumuyorum, neysem.
          bu yönetimsizlik korkusu nerden geliyor bilmem, yandaş basının katastrofik senaryolarına mı kapılıyorsunuz nedir?
          para diyorum, ulusal paramız diyorum, bütün zamanların değersizlik rekoru kırdı diyorum, en yönetilmediğimiz zamanlarda olmamış bir şey bu, siz hala yönetimsizlik diyorsunuz. milyonlarca göçmen diyorum, demografik yapımız bozulmuş, şimdi e-devletten isteyen adını değiştiriyor, siz yönetimsizlik diyorsunuz, millet temel gıda maddelerini alamıyor, en güzel yerlerimiz yabancılara satılıyor siz yönetimsizlik diyorsunuz. hangi koalisyon zamanında bunca derin felaketler yaşanmış? ben de yoktum o zamanlar ama rakamlar var, arşivler var, buyur tartışalım.
          kim insanları fişliyor?
          bu devletin koruyanı yok mu? hesap soranı yok mu peki?
          insanların fişlenmesine izin vermeyen bir mekanizması yok mu? olur mu öyle şey?
          sanrılar dünyasında yaşıyorsunuz. eleştiri yazan insanları bile cimere şikayet ediyorlar, nasıl zarar veririm hesabında insanlar var, kimsenin vebal korkusu yok. herkesin bilgisi akp nin de elinde var. nolmuş? bunca eleştiri yazıyorum, niye korkayım? kimseye iftira atmıyorum, hakaret etmiyorum, yalan yazmıyorum, öfke kusmuyorum, nefret saçmıyorum, doğru, düzgün olan insan neden korksun?
          hayatın dinamikleri var, yanlış olanların, yanlış yapanların korkusu olur. haaa onların meselesi değil mi?
          suriye politikası baştan beri yanlıştı dedi iktidarın kendisi bile, kaç şehidimiz var, siz şimdi sınır ötesi harekat yapılacak anlaşmazlarsa mı diyorsunuz, tek kişi karar verdi de ne oldu? milyonlarca göçmen, milyarlarca dolar zarar, onlarca şehit. daha mı kötü olur yani? acaba?
          özerklik konusunda herhangi bir liderden açıklama duydunuz mu? sayın erdoğan eyalet sistemine nasıl bakıyor biliyor musunuz? olumlu baktığından haberiniz var mı? u tube açıklamalarıyla dolu, yarın özerklik verirse diye endişe mi edelim?
          güveneceğiz elbet.
          olanı eleştirelim de bir sanrılar hayaller mi yaftalayalım. şöyle olursa, böyle olursa…
          ben de yazayım o zaman dolar 250 tl olursa, enflasyon % 400 olursa, yunanistana savaş açarsa, bankadaki paralara el koyarsa
          mehdiyim derse…
          olur mu böyle? düşünmek mi bu şimdi?
          taviz konusunu hiç açma istersen,
          bidena gelene kadar…

      • bay biden,
        “Erdoğan abd çıkarları ile uyumlu değil, onu indirmek için muhalefeti destekleyeceğiz”
        demiş,
        mealen.
        buradan, bush, obama ve trumpla yıllarca uyum sorunu yaşanmadı anlıyoruz. anlaşmazlıklar olmuştur belki ama uyumlu olmakta sıkıntı çıkmamış demek, trump tekrar seçilseydi, bu yorum ondan gelecek miydi?

        öyleyse abd çıkarları ile uyumlu olup olmamak değil sorun.

        normalde iktidara gelecek kişilerin özellikle de bizim gibi ülkelerde bööle elini kolunu sallayarak falan gelmesi gerekiyor zannedersem, öyle uluslararası ilişkiler, destekler, görüşmeler normalde olmuyor galiba. mesela biz bidena karşı, trumpı desteklemedik mesela. rus basınında erdoğan mı yoksa muhalefet mi desteklensin tartışmalarının yapılması abesle iştigalde nirvana bu durumda.

        peki, putin iktidarı desteklerse nolacak?
        putinin çocukları mı diyeceğiz?
        ne kolay yaftalamak,
        söyle gitsin değil mi?

      • yarın seçim olsa,
        yarın seçim yok ama.
        isim yoksa seçimi nasıl yapacaksınız,
        seçim olunca isimde olur.

        ender yazmış bugün demokrasilerde aylar önce tartışmalar yapılır ekranlarda diye. isim olsa ne olacak? tartışma mı yapabilecek? basının % 90 ı yandaş medya, yer mi bulabilecek? kılınçdaroğlu aday olabilir-le birlikte yandaş medyanın neredeyse %90 ı tüm enerjisini onu karalamaya, yaftalamaya, eleştirmeye ayırmıyor mu? bizim gibi ülkelerde durum bu.
        elbette güzeli, adayın ortaya çıkması, fikirlerini paylaşması, rakipleriyle tartışmasıdır, kabul, bende isterim adayımı tanımayı, ama kağıt üzerinde güzel olanın, gerçek hayatta karşılığı olmuyor,
        itiraz edebilir misiniz?
        sayın erdoğan ekranlarda muhalefetin adayıyla tartışır mı sizce?
        bizim hep birlikte bu tek adam-lider-kişi kafasından çıkıp, sistem üzerinde durmamız gerekmiyor mu? sistemi doğru kurgularsak o gelmiş, bu gelmiş birbirimizi yemeyiz isim üzerinde bu kadar durmayız değil mi?
        bir sorum var,
        muhalefetin adayı kim olursa oy verirsiniz?

      • Muhalefet gerçekten kazanmak istiyor mu? Bu taktikle çok zor…( GS’yın UEFA şampiyon olduğu senenin taktiğini tavsiye ederim.)

  16. Geçen yıl 7 TL’ye alınan benzin bu yıl 22 TL’ye alınıyor, geçen yıl 5 TL’ye alınan şeker bu yıl 25 TL’ye alınıyor ve bütün bunlara rağmen hala enflasyonun yüzde 78 arttığı açıklamasını yapanlar destekleniyorsa, bu duruma ne demeli?

    Yarı özgür kategorisinde aldıkları ülkeyi özgür olmayan ülkeler kategorisine sokanlar destekleniyorsa, ya da ilk 10 ekonomi arasına gireceğiz diye başlanan yolculuk ilk 20 ekonomiden düşme şeklinde sonuçlanmışsa ve bunu yapanlar cezalandırılmıyorsa bu durum nasıl izah edilmeli?

    • Seçimde yüzde 50+1 oy alan aday Türkiye’yi yönetir. 9 ay sonra seçim var. Elinde bir fırsat var ve çalış. Çıkan sonuca katlanmak zorundayız.

    • Şeker üretiminde dünya 5.cisiyiz! Stoklar da dünya 1.cisiyiz! Sorun şeker yokluğundan değil, ŞEREFsiz çokluğundan!..

    • Ben de sana soruyorum.
      Bunca ekonomik krize rağmen muhalefet umut olmuyorsa bu muhalefete ne demeli.
      Siz hala halkı suçlamaya devam.
      Sizin niye muhalefette kaldığınız cevabı sizin sorunuzda saklı.Bi düşün bakalım.

      • İktidar beceriksiz sizin de kabul ettiğiniz gibi. Muhalefet ise umut olamıyor çünkü iktidar beceriksizliğini başka şekillerde (dava ile, gözdağı vermeyle) gizlemekte çok becerikli. Örneğin hiç bir zaman muhalefet karşısına mecliste veya TV’de çıkıp hesap veremiyor. Hep kaçak. Yada promptere yapışmış halde.

  17. Demokrasi tariflerinden bir tanesi de “hak ettiğinizden daha iyisini elde edemeyeceğiniz sistemin adıdır” açıklamasıdır. Halk doğruyu eğriden ayırma yetisine sahip değilse veya bu yetisi araya giren bazı engeller yüzünden bozuldu ise, muhalefetin öncelikle bu durumu düzeltmek için politikalar geliştirmesi gerekir. Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz diye meşhur bir söz var.

    Doğru halkın bilgi alma kanalları inanılmaz şekilde bloke edilmiş durumda. Ama bu durum muhaliflerin bir şey yapamayacağı anlamına gelmiyor. İnsana çalıştığından ötesi yoktur anlamında bir ayet var. Çalışmayan gayret etmeyen hak etmemiştir. Başarı isteniyorsa çalışılmalı hem de yılmadan. Kendini doğru görenler eğri gördükleri kadar cesur ve atak olmalı. Yoksa başınıza geleceğe katlanmak zorunda kalırsınız.

    • Demokrasi, toplumların hak ettiklerinden daha iyi yönetilmemesini garanti eden sistemdir.
      Adil bir otokrat daha iyi yönetebilir.
      Ancak çok daha kötü yönetmesini de engelleyecek fren sistemi de yoktur.
      Ülkemizde olduğu gibi:
      Kapak olsun kapak:
      “–Devlete ait tüm köprü ve otoyolların 100 yıllık geliri, sadece faizin sadece bir(1)aylık artışını ödeyebiliyor.”

    • Muhalefet 11 kez seçim kaybetti. Şimdi de çalışmadan kazanmak istiyor. Bakalım halkımız hangi adaya oyunu verecekler. Yüzde 50+1 oy yetiyor. Daha fazlası da olur. 9 ay sonra belli olacak. Dileyen herkes istediği partiye oy veriyor. Seçime katılım oranının en yüksek Türkiye’nin ve bunda Almanya’dan öndeyiz.

  18. MASA6

    Yazarın sorunu masa6 nı küçük görmesi, oysa nasıl ki istanbul seçimlerini adı sanı bilinmedik, liyakat sıralaması yapılsa 18 milyonluk istanbul da 18 milyonuncu gelecek mamoğlu seçimi kazandı ise 2023 seçimlerinde de muhalefet kazanacak. Adayın, kirli, silik, düşük profil olması önemli değil. Hatta yazın bir kenara böyle olması bir avantajdır. Çünki masa6 nın adayını belirleyecek irade kullanışlı, laftan çıkmayacak, uluslararası teamüllerin ve kendisine çizilen istikametten ayrılmayacak birini istiyor. Bu da aydınlarının çoğu hain, zenginlerinin çoğu vatansever olmayan ülkemizde bol bol bulunur.
    Baksanıza kendine finansçı diyen medya şabalağı trolü ekonomi grusu ilan ettiler. Köprü garantisi tutmayınca “bu hesabı yapanı işten atardım” demiş. Hay Allahım ya, geçiş garantilerinin kaç araba geçer tahmini ile verildiğini sanıyor, bir de biosuna finansçı yazmış, ört ki ölem.

    • ““`Çünki masa6 nın adayını belirleyecek irade kullanışlı, laftan çıkmayacak, uluslararası teamüllerin ve kendisine çizilen istikametten ayrılmayacak birini istiyor.
      Kimmiş bu irade .Ülkeyi mustemleke yaptiniz,.Pardon irade kendini daha önce açıklamıştı.Abiniz yani.
      Hey gidi hey.

      • “Erdoğan abd çıkarları ile uyumlu değil, onu indirmek için muhalefeti destekleyeceğiz”

        Joe Biden
        ABD Başkanı

        • Biden de güneydeki komşu da, tabir-i diğerle üst akıl, batan geminin mallarına matuf bu tür açıklama yapıyorlar.
          Geminin batmak üzere olduğu da, en üst perdeden itiraf edildi.
          Anlaşılan zoka da dibine kadar yutulmuş.

  19. !!!!Kalemim izin verse, “Muhalefet şimdiye kadar verdiği izlenimin tersine sanki karşı cepheyi kazandırmak ister gibi” yazacağım ama, dedim ya, kalemim henüz buna izin vermiyor.!!!
    Kaleminiz mi yoksa gönlünüz mü buna izin vermiyor ??
    Bu hafta seçim olsa kim kazanır ? Abes bir soru bence başkanlık seçiminde tek aday var tek adaylı bir seçimi kim kazanır dersiniz ???
    Bir muhalefet düşünün daha aday belirleyememiş Neden bilen varsa söylesin.
    Seçim başkanlık seçimi seçilen aday ülkeyi yönetecek , programını açıklaması gerekmez mi projesini veya ekibini açıklaması gerekmez mi Nezaman açıklanacak seçimden bir gün önce !
    Bazı arkadaşlara göre proje de varmış program da varmış peki nasıl öğreneceğiz ?
    merkezlerine gideceğiz , teşkilatlarına gideceğiz .anlatın bakalım siz kimsiniz necisiniz ne yaparsınız. Dünyanın en garib propaganda şekli bu olsa gerek .
    Garip ama ne yapalım bir gün IBB nin sistesine girdim 150 proje diye.
    Saymışlar kedilere mama verdik , cocuklara süt verdik , silivri de domates fidesi yetiştirdik vs vs. Bunlar proje ise abilerinin projelerini bilmeye gerek yok .
    Elin adamı aylar önce yıllar önce adayını hatta adaylarını açıklıyor , yarıştırıyor , sonunda en doğruyu en etkili en cevval olanı önce kendi oydaşına sonra ülkeye seçtiriyor.
    Peki bizimkiler neden çekiniyor neden korkuyor ,Acaba yıpratılır mı ? Ya adamın açığı varsa yıpranacak durumu varsa neden aday yapacaksınız ki ?
    Maalesef durum bu tek adayla gidilen seçim .Sonuç ne olacak merak ediyorum.

    • Muhalefet çoklu aday ile seçime girerse oylar bölünecek demektir. Bu durumda İktidar kazanır. Erdoğan için çalışmış olurlar.

  20. “Hangisi acaba” sorusuna cevabı, ülkenin ağır sorunlarına hangi cephenin programları çözümler üretebilecek, bunu rakamlar – projeler eşliğinde somut önerilerle tartışmalar tayin etsin. “Putinistan”ı bilmem ama dünyanın birçok ülkesinde bu işler genelde böyle yapılıyor. Kararsız seçmenleri ikna eden taraf kazanır. İktidarın 20 yıllık tercübesi varken, muhalefetin 20 yıllık tecrübesi derken bu süreci kavga-gürültü laga-lugayla geçirmek daha çok oy kaybettirir.

  21. Sayın yazar
    Aman kaleminize sahip çıkın. Kalemsiz kalmayın. Sizin kalem güdümlü. Hedefe kitlendimi tamam. Arada bir mürekkebi kontrol etmeyi unutmayın. Allah muhafaza mürekkepsiz kalmayın.

  22. Dün yani 23 Ağustos günü tam 101 sene önce Sakarya Meydan savaşının başladığı gündür. Bu savaş 22 gün 22 gece aralıksız devam etmiştir. Savaşın sonunda ,13 Eylül 1683 de başlayan ulusumuzun geri çekilmesi nihayet Sakarya’da durmuştur.
    Tam bir ölüm kalım savaşı olan bu savaşta 14350 sehidimiz,18500 yaralımız ve 830 esirimiz olmuştur.
    Düşmanın ise 3800 ölüsü _ Bunun aslında 15000 olduğu söylenir ki bence doğru olan budur , böylesine kanlı bir taarruza göre uygundur _ , 1900 yaralı _ Doğrusu 25000 dir _ ve 350 kayıpları olmuştur.
    Allah o kahramanlarımızdan razı olsun , gani gani rahmet eylesin , mekanları cennet olsun !

    • …..
      Amin, diyelim AMİN!
      Ölüsü az el alemin,
      Onların canı candır!
      Savaşmazlar bunun için!

      Bizde şehitlik makamı,
      Allah-u Ekber kelamı!
      Şanslı bizim Kemal Paşa,
      Yunan o kadar şanslı mı!

      Ulusumuz güya dimdik!
      Aşikarkan iki eksik;
      DiN-Imana aidiyet,
      İşe yarar Bilim-Teknik!

      Tehlike var önseziyle,
      Tartın ister teraziyle!
      Bu iki şey gelişmeli,
      “Akıl*İman Sentezi”yle!
      …..

  23. “Millet İttifakı’nın ortak adayı bu masada belirlenecek” diyorlar, ya; acaba öyle mi?

    Aslında, bu sorunun cevabını CHP’li Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş vermişti:

    “Cumhurbaşkanı adayı sadece başarı ve birikimle olmuyor…

    Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği birini aday yapacaklar!”

    (19 Temmuz 2021)

    -Uluslararası Karar Vericiler kim?

    -Başını ABD’nin çektiği Batılı devletler!

    -Peki ya, Ulusal Karar Vericiler?

    -Washington, Brüksel, Berlin ve Londra’ya eklemlenmiş Türkiye’deki Büyük Sermaye yani Komprador Burjuvazi!
    Yani TÜSİAD!

    • 1950’den beri ülkemizde iktidarı halk serbest iradesi ile sandıkta belirliyor. Buna aykırı bir örneğiniz var mı? Örneğin Erdoğan öyle mi geldi iktidara? Erdoğan seçimle gelmedi başbakanlığa, önce hapisten çıkarıldı, sonra bir milletvekili istifa ettirildi ve Başbakanlık koltuğuna oturtuldu mu diyorsunuz? Öncekilerden bir örnek verebilir misiniz? Saçma bir iddia söyledikleriniz.

      • 11 kez seçimi kazandı. Yetmez diyorsan 9 ay sonra görürsün. Dikkat yüzde 50+1 oy yeterli. Her evden yüzde 50 alsa tamamdır. Aynısı CHP için de geçerli. Bir an önce antrenmanlara başlayın. Sahada görüşmek üzere…

  24. Cüneyt Özdemir geçen lafı eğip bükmeden öyle dümdük yapıştırdı ya hani ‘Altılı kimi isterse eşek gibi gidip ona oy vereceksiniz’ diye.

    Olur mu dersiniz?

    Sanmam!

    Yazın bir köşeye masa iki aya kalmaz dağılır. Demem o ki altılı masa aday çıkaramaz.

    Herkes kendi başının çaresine bakar. Ama benim gönlüm Kemal Bey’in adaylığından yana.

    Çünkü en çok, daha da çok o hak ediyor.

    En büyük Erdoğan düşmanı o!

    Hepsinden ve daha fazlasından bile daha düşman!

    En çok Kemal Bey nefret ediyor.

    Gerçekten öyle.

    Onu aday yapın…

    • Ortada kötü bir yönetim var ve sonuçlarını herkes çekiyor. Saray hariç. Tek adama karşı kim aday olursa seçilir gibi geliyor bana. Bektaşinin dediği gibi bundan daha kötü olamaz.

Yoruma kapalı.