Cumhurbaşkanı hükümet sistemi değişikliğiyle gelen seçilmek için oyların ‘%50+1’ini alma zorunluluğu, partileri ittifak oluşturmaya mecbur etti.
AK Parti öncelikle MHP ve BBP ile, daha sonra da DSP, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR ile ‘Cumhur İttifakı’nda buluştu.
CHP’nin ana gövdesini oluşturduğu ‘Millet İttifakı’ ise İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA ve Demokrat Parti’yi bünyesinde bulundurarak seçime girdi.
‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ genel anlamda ‘sol’ kabul edilen Emekçi Hareket Partisi, Emek Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Türkiye İşçi Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (HDP) birlikteliğiyle vücut buldu.
Daha sol partiler de ‘Sosyalist Güç Birliği’ adı altında bir araya geldiler. SOL Parti, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Devrim Hareketi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi seçime bu ittifakla girdi.
Zafer Partisi’nin öncülük ettiği ‘ATA İttifakı’ da Adalet Partisi, Ülkem Partisi ve Türkiye İttifakı Partisi’nden oluşmaktaydı.
Ben bu tabloyu derlerken zorlandım, eminim birbirlerine en yakın görünen partiler bile bir başka bayrak altında bulunmayı içlerine kolay sindirememişlerdir.
Millet İttifakı’nın başına gelenden bunu anlayabiliyoruz.
CHP, bir yıla yakın bir süre birlikte hareket ettiği, her aylık buluşmadan sonra ortak bir açıklama metnine diğer partilerin liderleriyle birlikte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da imzasını koyduğu bu ittifaktan ‘en fazla zarar görmüş taraf’ olarak çıktığı görüntüsünü veriyor.
Bir yönüyle öyle de denebilir. Sonuçta listelerinde yer verdiği -İYİ Parti dışındaki- dört parti seçimden toplam 38 milletvekiline sahip olarak çıktı. Meral Akşener de Kılıçdaroğlu’nun CHP listelerinde adaylarıyla yer alma teklifini kabul etseydi, İYİ Parti’ye de 60 kontenjan tanınacaktı.
İYİ Parti’den de seçim sonrasında ittifak içerisinde bulunulduğuna duyulan pişmanlık hissi dışa vuruyor.
Dıştan bakanlar, Meclis’e 35 milletvekili sokmayı başaran Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA’nın ittifak içerisinde yer almaktan kazançlı çıktıkları ve bu sebeple de mutlu olmaları gerektiğini düşünebilirler; oysa içeriden aldığım haberler, onlarda da ‘‘Keşke kendi amblemimizle seçime girseydik’’ hayıflanması yaşandığını düşündürüyor.
Galiba bir tek CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonrasında da ittifakın savunucusu; o da bu tavrıyla kendi partisi içerisinden şimşekleri üzerine çekiyor. Seçim gününe kadar Kılıçdaroğlu ile birlikte ittifakın yararına inandıkları izlenimi vermiş olan CHP’liler, her fırsatta, geçmişte ortaklık yaptıkları partilere rahatsızlıklarını ifade edebiliyorlar.
Seçimden beklediklerini elde edemeden çıkmış olmak yanında, CHP ve ortakları, bir de bu yüzden kendilerini bozguna uğramış durumuna düşürüyorlar.
Yenilgiyi getiren en önemli sebeplerden biri, ülkenin baş etmek zorunda olduğu sorunlarla başa çıkmada muhalefetin halka gereken güveni verememesiydi; seçim sonrasında sorunların, özellikle ekonomik alanda, çok daha acıtan bir hal aldığı belliyken, iktidarı eleştirme acziyeti o güvensizliği daha da derinleştiriyor.
Her halükarda birlik ve beraberliklerini korumuş ve seçim öncesi birliktelik günlerinde olduğu gibi ülke sorunlarına çözüm üreten ortak açıklamalarla kamuoyu karşısına çıkabilmiş ve Meclis’te de yine ortak bir sesle muhalefetlerini sürdürmüş olsalardı, bu yalnız Millet İttifakı içerisinde buluşmuş altı parti üzerinde değil ülke üzerinde de rahatlatıcı bir etki bırakabilirdi.
Sekiz ay sonra yerel seçim var ve bugünün şartlarında seslerini daha iyi çıkartmalarını sağlayacak bir zemin bulunduğu halde, muhalefet, şimdiden havlu atmış görüntüsü veriyor.
Bir önceki yerel seçimde kazandığı 11 ili de kaybetme ihtimalini kabullenmeye meyyal muhalefet…
Kusura bakılmasın ama, bu, oylarını her şeye rağmen iktidardan esirgemiş kitlelerin iradelerini hafife almak anlamına geliyor.
Daha cesur olabilseydi seçim öncesinde Millet İttifakı, Meclis’te çoğunluğu elde edebilecek, kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirebilecek ek oyları da alabilirdi.
O zaman gösteremediği cesaret yüzünden başına geleni seçim sonrasında iyi değerlendiremediği için, geleceği de kaybedecek muhalefet.
Hiç değilse şimdi cesurca davranıp daha geniş ittifaklar peşinde koşabilseler…
Evet, bunu yapamayacaklarını ve muhtemelen korktuklarının başlarına geleceğini ben de biliyorum ama…
Yine de hatırlatayım dedim.
ΩΩΩΩ