Daha ikinci gün, yola dikenler serpiştirilmeye başlandı

23
Reklam

Önceki gün ara sonrası ilk yazımı yazdım, dün de ikincisini… İkinci gün, hükümete yakın duran gazetelerden birinin internet sitesi, yazılarıma yeniden başlamamı okurlarına şu başlıkla duyurdu: “Abdullah Gül’ün sağ kolu Fehmi Koru sahalara akılamaz iddialarla döndü.”

Üzüldüm..

Yarım asırdan fazla süreyle ve bu sürenin yarısını aşan uzunlukta bir zaman boyunca her gün okur karşısına çıkmış birinden söz ederken, onu yalnızca bir siyasi kişiye yakın biri olarak okurlarına tanıtan anlayış elbette üzücü.

Saygısızlığın artık yeni norm olduğu, her şey ve herkesin siyasi hayattaki duruşuna göre değerlendirildiği bir ortamdayız. Değer tek bir noktaya indirgenince ortada değer kalmaz, kalmıyor. Sonuç, işte bu başlığa yansıyan değer bilmezlik oluyor.

O başlığı atanın “Akıl almaz iddialar” dediği aslında tek bir iddia: Erken seçim ihtimalinin güçlendiğini, bir baskın seçime hazırlanılması gerektiğini yazdım ya, işte o ‘akıl almaz’ bulunmuş olmalı. Sadece ‘iddia’ demekle yetinilse, bu, böyle bir konuyu haberleştirmek için hafif kaçacak; sonra, zaten herkesin ağzına düşmüş bir konuya ‘akıl almaz’ demek de havada kalacak…

İşte bunun için tek bir konuyu hafife almak için ona çoğulluk atfederek ‘iddialar’ denilmesi gerekmiş…

Bu benimle ilgili bölümü haberin; asıl üzüldüğüm ise başlığa yansıyan daha ağır bir saygısızlık…

“Akıl almaz iddialar kaleme aldığı” abartısıyla yerin dibine batırılmak istenen kişi – bu ben oluyorum- üzerinden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e atılan taş…

Reklam

Hükümete yakın gazete ülkeyi 18 yıldır yöneten siyasi kadronun en önemli isimlerinden birini hedef alıyor.

AK Parti’nin Gül’ü

Abdullah Gül 2002 yılının 3 Kasım günü seçimi kazanan AK Parti’nin ilk başbakanıydı, iktidarın yapı taşlarını o yerleştirdi. İlk hükümeti tanıdığı ve yakından bildiği isimlerle o oluşturdu. Siyasete soğuk baktığı için dışında kalmış pek çok önemli ismi siyasete o kazandırdı. Sonraki yıllarda AK Parti’ye başarılar getirecek doğru siyasi tercihleri yansıtan ilk hükümet programını o hazırladı. Adaletin ayaklar altına alındığı günlerde siyasi yasaklı hale getirilmiş partisinin genel başkanına Meclis’e girme ve başbakan olabilme yolunu o açtı. 

Türkiye onun sonradan üstlendiği dışişleri bakanlığı döneminde dünyada örnek gösterilen bir uluslararası ilişkiler açılımını gerçekleştirdi. İslam Dünyası’nın “Biz de Türkiye gibi olmalıyız” gözüyle bakması yanında Batılı ülkeleri şaşkınlığa sevk eden ve ülke ekonomisini de olumlu etkileyen gelişmeler yaşandı. 

Zamanı geldiğinde onun direnmesi sayesinde kendi içerisinden bir cumhurbaşkanını Çankaya’ya gönderebildi AK Parti.

Yedi yıllık cumhurbaşkanlığı süresince Türkiye genel hatlarıyla rahat ve huzur içerisindeydi; o sayede kronikleşmiş sorunlara kalıcı çözümler arayışına girişilebildi.

Geleceğe umutla bakılıyordu.

Sözün kısası şu: Ülkenin 2002 ile 2014 tarihleri arasındaki bütün başarılarında en önemli paylardan biri, başbakan, dışişleri bakanı veya cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül’e aittir.

Reklam

Hayallerden değil, gerçeklerden söz ediyorum

Hayal ürünü değildi o başarılar, muhalifleri bile kıskandıran gerçek başarılardı.

AK Parti o dönemde başka partilere muhtaç olmadan oylarını artırarak her seçimden yüz akıyla ve iktidar olarak çıktı.

Kapatılması için harekete geçip Anayasa Mahkemesi’ne başvuranların niyetleri aynı dönemde boşa çıkartılabildi.

Darbe hayali kuranlar mutlaka o dönemde de olmuştur; ancak uğursuz eylemlerini hayata geçiremediklerini biliyoruz.

Yarınlarda 2000 sonrası kaleme alınırken Abdullah Gül hakkında yazılanlar, AK Parti için de iftihar edilebilecek özellikler ve güzellikler olacaktır.

Bütün bu süreç içerisinde Abdullah Gül ile ilişkisini gazeteci konumunu titizlikle koruyarak sürdürmüş birini okurları gözünde küçük düşürmek için, onu ‘sağ kol’ olma mesabesine indiren kişi/ler, bununla yanında durdukları AK Parti’ye iyilik mi yapmış oluyorlar?

Eğer AK Parti 2014 yılına kadar birbiri ardına gösterdiği seçilme başarısını baskın/erken/zamanında yapılacak bir sonraki seçimde tekrarlayamaz ve iktidarı kaybederse sebebini fazla uzakta aramak gerekmeyecek.

Kendi hesabıma üzülmediğim bilinmeli; ancak ülkenin bugünkü durumu beni gerçekten fazlasıyla üzüyor.

ΩΩΩΩ 

Reklam

23 YORUMLAR

  1. AKP’nin oy oranı 2002 seçimlerindeki oy oranının altında. MHP ise barajın altında. Tek çareleri çok özel senaryolar ve tezgahlar hazırlamak olacaktır. Fakat bunlar nafile çabalar.
    Erdoğan ve Bahçeli kaderlerine doğru yürüyorlar.

  2. Sayın üstadım ve bütün yorumcular;benim aklımın almadığı bir sorun var ülkemizde,iktidara saygım sonsuz yaptıklarına da yapamadıklarına da saygı duyuyorum.Yapabildikleri bu kadar diyorum,Bundan daha iyisini yapacak birini de pek düşünemiyorum?Aklımın almadığı ve anlam veremediğim nokta:Cumhuriyet tarihinde ve benim bildiğim ve gördüğüm zamanda sağ bir partiye ve özellikle rahmetli Necmettin Erbakana ve gelmiş geçmiş tüm sağ partilere bu kadar medya desteği hiç görmedim.Bunun anlamını bilen varsa bana da anlatsın??

    • Bahri bey, ortada bir medya desteği falan yok, aksine medyanın halk düşmanlığı her zamankinden çok daha azgın, yetmiyormuş gibi iktidar partisinin sosyal medya tanıtım birimi dahi kendi dizlerine sıkmaktan imtina etmiyor.
      En yandaş bilinen yayın organlarında dahi başköşeye kurulmuş vampirler, gece gündüz demeden milli iradenin bir yansıması olan iktidara çalakalem saldırırlarken siz hangi medya desteğinden bahsediyorsunuz. Halkın iktidarını halkımız ayakta tutuyor, bi avuç kıymeti harbiyesi kendinden menkul gazeteci soytarılar değil! Medyaya rağmen iktidar olmuş ve iktidarını sürdürmüş bir parti, sizin bu sorunuzun muhatabı değildir…

    • Tek bir sözcüklük anlamı var Bahri BEY: para.

      Başka da bir anlamı yok. Parayı görünce her değeri satıyorlar.

    • Sayın bahri bey! Allah aşkına insanlarla alay eder gibi kendinizi saf yerine koyup HAVUZ’U medya olarak Kabul
      etmemizmi istiyorsun?

      Bende sizin bize sorduğunuz soruya bir soru ile cevap vermeme ne dersiniz; itiraz etmezsiniz herhalde?

      Cumhurriyet tarihinde hiç bir SAĞ parti padişahım çok yaşa demiyen, yani kendisine biat etmeyen medyanın çalışanlarını ve sahiplerini tıka basa hapishanelere doldurarak mallarına mülklerine çöreklenip kendi çakma medyasını bir HAVUZDA milletin vergileri ile besleyip millete küfür ettirdimi…?????
      Siz! Yoks troller’idemi medyadan sayiyorsunuz?

      • sayın nurdan;medya deyince benim aklıma 28 şubat medyası geliyor,medya deyince benim aklıma dünya medyası geliyor. 1950 den bu yana 70 yıl geçti hep sağ partiler iktidar oldu ama iktidar da da hep bir sol medya oldu.Dönemin birinde ‘medya birinci güç’ demişti paşanın biri.Medyanın birinci güç olduğunu biliyoruz da medyanın arkasındaki güçlerin kim olduğunu,kimin nerde olduğunu,nerde durduğunu bugünkü ortamda anlamak zor.Troller diyorsunuz ya o trolleri ve havuz medyasını diyorsunuz ya onu bundan önceki sağ iktidarlar hiç bulamadı.Bunu anlamak çok zor diyorum ben.

  3. Bu aylaklık günlerinde eski troller bardak olmuştur ümidi ile girdiğim konu başlıklarında eskilere yenilerin katıldığı bilenmişlik ortamını görmek ve ismi ile cismi müsemma akit benzeri kutuplaştırıcı matbu trolleri aratmayacak ”Garb cephesinde yeni bir şey yok” kabilinden semli ve ufunetli yorumları görmek bir müddet daha ‘Niteliksiz Adam’ romanına dönmem gerektiğini düşündürdü.

  4. Seçim olsun da; ister vaktinde, ister erken, baskın, isterse tekrar veya yangından mal kaçırırcasına olsun!
    Sandık her şeydir, yani milli iradenin ta kendisidir!
    Seçimden kaçana ya da çekinene de lider değil eyyamcı denir!
    Cumhurbaşkanını halk seçmesin diye hayır oyu veren soytarılar daha sonra utanmadan hem aday çıkardılar hem de ona oy verdiler.
    Başkanlık sistemine karşı çıkanlar daha sonra utanmadan hem devlet başkanlığı seçiminde aday çıkardılar hem de utanmadan ona oy verdiler.
    Muhalefet dediğinde de zerre kadar omurga, şahsiyet bulunmaz mı bilader?
    Tüm bu demokratik kazanımları milletimize sağlayan mhp ve liderine neden böyle arsızca saldırıldığını anlayabilmek için filozof olmaya gerek yok heralde?
    Allah devlete millete zeval vermesin!

    • Hiç böyle saçma bir yorum görmemiştim. Ne yani “Biz bu sistemi istemiyoruz. Aday çıkarmayacağız. Siz kendiniz çalıp oynayın. Bize müsaade.” mi denecekti.

  5. Bir seçim geride kalmış ise siyasi olarak ya zamanında ya da erken seçim tartışılır.
    Genel seçimlerden sonra 31 Mart ve 23 Haziran mahalli seçim sonuçları ve ekonomik tabloya göre erken seçim tartışması son derece normaldir.
    Ancak birilerinin muhalefete mahalli seçimleri net şekilde kazandığını hatırlatması gerekiyor.
    İktidarın özellikle son kredi furyası erken seçim hamlesi olarak yorumlanıyor.
    2023 e daha çok olmasına rağmen iktidar, aşınan ve eriyen oylarının geri döndürülemeyecek bir orana (örneğin %20-25) inmesini istemiyor da olabilir.
    Bir de Z kuşağı realitesi var. Bu durum her geçen günün iktidarın aleyhine olması demek. Zira ilk kez oy kullanacakların 3/4 ü iktidara karşı.

  6. bizleri gerçekten çok çok üzmenin ötesinde endişelendiriyor da
    kulakların duymaması
    gözlerin perdelenmesi
    kalplerin anlamaması
    ifsadın islah görülmesi

  7. bir site yönetiminden olsun, bir ülke yönetimine kadar kendini yönetmek adına ortaya atmış herkes için yaptıkları ortadadır, doğrular vardır,yanlışlar vardır. bunları ortaya koyanların objektif yaklaşımları vardır, subjektif yaklaşımları vardır.
    kendi yaklaşımını ortaya koyarken bir sağ kol mesabesinde durmak bir de adaleti ortalamak vardır.
    zaten normal şartlarda güneş balçıkla sıvanmaz değil mi?

    erken seçim için akıl almaz bir iddia tanımlaması gerçek dışıdır,çünkü bizim ülkemizde seçimlerin ertesi günü erken seçim tartışmaları gündeme gelir,bir daha gitmez.iktidar cephesi olsun,muhalefet cephesi olsun istediği kadar erken seçim yok desin yine de tartışılır.ülkeyi kutuplaşmış seçim ortamında tutmak rantable bir şeydir, bu konunun etinden sütünden herkes fayda sağlar. ülkenin pek çok sorunu varmış, sınırlarda sıkıntılar varmış, dünya pandemi ile altüst olmuş, yeni bir düzene uyanıyormuşuz ne gam. seçim dedin mi herkes mevzini alır,kimi iktidara yüklenir kimi muhalefete,bütün enerjimiz birbirimizin enerjisini soğurmaya harcanır.
    işte burada ülkenin uzun yıllar kaleminden fayda sağladığı aydınlardan beklenti genelde bu tür enerjimizi soğuran polemikler yerine uzun bir dinlenme döneminin ardından gözden kaçan adı küçük ama etkisi büyük olayları gündeme taşımak daha geniş bir perspektif çizmek olabilir diye düşünmüyor değil insan. ben, olağanüstü bir nezaket, hayran kalınacak bir zerafetle biraz dış dünyadan yazsanız nasıl olur diyemedim daha açık söylemeyi tercih ettim kendi adıma esefle. HDP nin PKK ile ilişkimiz yok beyanı ülkede bir kaç terörist kaldığından, hareket kabiliyetini zaten büyük ölçüde kaybettiğinden cok akılalmaz değilse de bunu önemseyelim demek altını dolduracak hiçbir sebeb yokken oldukça akılalmaz bir iddiadır, iç siyasete olan kırgınlığınız sağduyunun önüne geçmesin lütfen. ne zaman beyanlarının arkasında dururlar, akla fikre uygun açıklama yaparlar, şiddeti alenen kınarlar, selamı sabahı keserler, mesafe koyarlar o zaman aydınlarımız bizlere aklı selim yolunu gösterirler, zaten aydınlar neden var?

  8. “Eğer AK Parti 2014 yılına kadar birbiri ardına gösterdiği seçilme başarısını baskın/erken/zamanında yapılacak bir sonraki seçimde tekrarlayamaz ve iktidarı kaybederse sebebini fazla uzakta aramak gerekmeyecek.

    Kendi hesabıma üzülmediğim bilinmeli; ancak ülkenin bugünkü durumu beni gerçekten fazlasıyla üzüyor.”
    sayın yazar, iktidarın bir sonraki seçimi kaybedecek olmasına üzülmediğine göre ülkenin bugünkü haline niye üzülüyor ki?

  9. “Bütün bu süreç içerisinde Abdullah Gül ile ilişkisini gazeteci konumunu titizlikle koruyarak sürdürmüş birini okurları gözünde küçük düşürmek için, onu ‘sağ kol’ olma mesabesine indiren kişi/ler, bununla yanında durdukları AK Parti’ye iyilik mi yapmış oluyorlar?”
    Sayır yazar böyle bir ilişkiden dolayı neden kendisinin “küçük düşürülmek” istendiğini düşürüyor ki? Bu sayın Gülü de rencide edebilecek bir alınganlık, benden söylemesi…

  10. Önceki gün ara sonrası ilk yazımı yazdım, dün de ikincisini… İkinci gün, hükümete yakın duran gazetelerden birinin internet sitesi, yazılarıma yeniden başlamamı okurlarına şu başlıkla duyurdu: “Abdullah Gül’ün sağ kolu Fehmi Koru sahalara akılamaz iddialarla döndü.”

    “Yarım asırdan fazla süreyle ve bu sürenin yarısını aşan uzunlukta bir zaman boyunca her gün okur karşısına çıkmış birinden söz ederken, onu yalnızca bir siyasi kişiye yakın biri olarak okurlarına tanıtan anlayış elbette üzücü.”

    Sayın yazarın yukarıdaki ilk paragrafta kullandığı
    “…hükümete yakın duran gazetelerden birinin internet sitesi,” ifadesi ile
    “…onu yalnızca bir siyasi kişiye yakın biri olarak okurlarına tanıtan anlayış elbette üzücü.” ifadesi arasında bir benzerlik ya da çelişki görenler varsa el kaldırsın lütfen? Çifte standardı nerde görsem tanırım:)

  11. Uzun bir aradan sonra heyecanla bekliyordum yazılarınızı
    Doğrusu olma ihtimali çok zayıf erken seçimle başlamanız heyecanımı aldı
    Yılların duayen gazetecisinde beklentim tabiki farklı
    Diğer gazetecilerin ne dediği onlarla kör döğüşüne girmek zaten onların istediği
    Ben her yazısını okuduğumda bilgilendiğim heyecanlandığım eski FEHMİ KORU yu arıyorum ve bekliyorum
    Selamlar

    • Twitter, ak troller’in hesaplarını kapatırken! Sebeplerini açıklamıştı….!!!!
      Bir kişi bir kaç isim kullanırken diğer taraftan bir kaç kişide ayni isim kullaniyormuşlar,
      Bazılarıde, cinsiyetlerini gizleyerk yaziyormuş!
      Ve, hepsi bir merkezde,sanki dünyanın her tarafından yaziyor izlemini vererek yönetiliyormuşlar. Oysaki yazıların çıkış noktası tek merkez fakat dünyanın her yerine dağıtıkları troller’in mail addresine gõnderdikleri gibi çeşitli entirkalar sergilmelri ahlak dışı hareketler gibi üşkâğatcı ve ,cahelet sosu bol olan yazıların Twitter’ı pisletmeleri gibi nedenler’den dolayı kapatıklarını dünyaya duyurdular.
      Tıpkı: Sayın Korunun, bugün’kü yazisina yazılmış sözde yorumlar gibi.
      Sahi! CAHILLER bu cesareti nerden aliyorlar?

      Bugün, onlardansayın Koru’nun sitesinde

  12. Bazı gazetecilerin nasıl zamanla inanılmaz bir değişimine uğradıklarına hep birlikte şahit oluyoruz. Okuru balık hafızalı sanmaları ve geçmişlerini inkar edercesine yazılar kaleme almaları izaha muhtaçtır.

    Demokrasi karşıtlarına, statükoya, vesayet rejimine, “Beyaz Türklere”, darbecilere, terör örgütlerine, paralel devlet yapılanmalarına, dış mihraklara karşı verilen mücadelede, devletin ve milletin yanında yer aldıklarını sandığımız bir takım gazetecilerin ve siyasilerin aslında gizli ajandaları olduğunu görmek, hayal kırıklığına neden olsa da, gerçekleri bilmek açısından faydalı olmuştur.

    Asıl çözüm bekleyen meseleler yerine, Akit Gazetesinin haberine haddinden fazla değer vermek, hatta eleştirilen haberi doğrularcasına fikir beyan etmek, ancak kafa karışıklığına yol açar. “Yazacak, biriken çok şey var”, dedikten sonra Akit’in taze başlığına dört elle sarılmak ne kadar doğru?

    Bizleri Bilderberg konusunda aydınlatanların, bilgi sahibi olmamızı sağlayanların, komplo teorisi olarak geçiştirmeyenlerin defalarca Bilderberg toplantılarına katılan Ali Babacan ve birlikte hareket ettiği söylenen Abdullah Gül lehinde görüş belirtmeleri inandırıcılıktan uzaktır.

    Çizgisi, duruşu, olaylara bakış açısı her geçen gün biraz daha fazla Emin Çölaşan’la paralellik arz eden, Uğur Dündar’la aynı cephede durmaktan çekinmeyen birini tenkid etmek fikir özgürlüğüdür. Başka kulplar takmaya gerek var mı?

  13. Fehmi bey! Siz daha iyi bilirsiniz, ama havuzun çamuru size bulaşmaz atanların alınlarına yapışır.
    Siz tekrar yazmaya başlayínca havuz ahalisi cin çarpílmışa dõndü.
    4 aydír bayram ediyordular.
    Zaten 11. Cumhur Başkanıda onların korkulu rüyası.

    Birde bu aralar, Havuzun durumu hiç iç açící değíl, çünkü, onlarda huzur ve yer kalmadı 7,000 aşkın troller ordusu sosyal medyadan kovulunca iyice çaresíz kaldılar.

  14. OYAK i yaz….feshi olmalı…..çünkü yoğurdun kaymağı ni yiyorlar… generaller…ülke ekonomisinin Parelel yapısı…..feto misali

Yoruma kapalı.