Joe Biden suikasta uğrayacak, Kamala Harris ABD başkanlığını üstlenecek.. Burçlar böyle söylüyormuş…

45
Reklam

Her yeni yıla girerken önümüzdeki yıl içerisinde meydana gelebilecek gelişmelerle ilgili beklentileri dile getirmek de adettendir. Yıla girerken ve yılın ilk günlerinde bu tür yazılara gazeteler yer verir, TV ekranlarında görüşler açıklanır.

Çoğu doğru çıkmaz bu beklentilerin…

Nereden mi biliyorum?

Bir ara bu tür beklenti yazılarını arşivime atıp aynı yılın sonunda boşa çıkan kehanetleri tek tek açıkladığım olmuştur da oradan biliyorum.

Zaten görüş sahipleri de, böyle bir ihtimali akılda tutup beklentilerinin bilimsel bir temele dayanmadığını bir punduna getirip kendileri de belirtirlerdi.

Ne demek istediğimi daha iyi anlayasınız diye geride bıraktığımız 2020 yılıyla ilgili o yıla girerken yapılmış bir genel öngörüyü görüşlerinize sunayım:

“2020, geride bıraktığımız iki yılın adeta son bilançosunu ortaya çıkartacak. Yeni yılda uzun zamandan beri hayatımızda meydana gelen köklü değişimlerin getireceği sonuçları somut biçimde gözlemleyeceğiz. Her burç için tarih adeta baştan yazılacak. Zira sene ortasında Güneş ve Ay tutulmaları Oğlak ve Yengeci terk ederek, İkizler ve Yay aksına geçerken; zamanın efendisi gökyüzünün baş öğretmeni Satürn, Oğlak’taki yolculuğunu sonlandırıp, 3 yıl boyunca Kova Burcu’nu mesken tutacak. Diğer yandan şans, fırsat, bolluk ve bereket dağıtan Jüpiter de bir yıl boyunca geleneksel çizgiyi korumak adına toprak burcu olan Oğlak’a misafir olacak. Gökyüzünün bilge keşişi Jüpiter özellikle, Toprak ve Su burçlarına, gerek özel gerek iş hayatıyla beraber gayrimenkul ve inşaat sektöründe değerli fırsatlar sunacak. Sosyal gezegenler adını verdiğimiz Satürn ve Jüpiter’in Zodyak’taki değişen konumu, 20 Aralık 2020’de 0 derece Kova’da buluşmalarıyla tarihin hatırlayacağı pek çok ihtimali, somut gerçeğe dönüştürecek. Genel anlamda finansal değerlerimize kararlılıkla sahip çıkmamız gereken, tozlu topraklı yollardan geçeceğimiz bir yıla adım atacağız. Fakat akıllıca verilen her mücadelenin ardına bir başarı hikayesi yerleştirerek, sonunda gurur duyacağımız bir hedefe ulaşabiliriz.” 

Her şey var da ‘korona’ ve ‘virüs’ sözcüklerini akla getirecek bir cümle yok…

Reklam

Bazı konularda geleceğe dönük tahminlerde bulunmak olayları yakın takipleri altında tutanlar için pek zor değildir.

“Türkiye bu yıl dış politikasında yeni arayışlar içerisine girecek, ABD ile, Avrupa ülkeleri ile, İsrail ile, Mısır’la daha iyi ilişkiler kurmak için çaba gösterecek” dese biri hiç yadırgamam. Türkiye ismi sayılan bütün bu ülkelerle arasındaki sorunları ortadan kaldırmak için ciddi arayışlar içerisinde. Arayı düzeltmek için çaba gösterme yanında bazı arabulucular da çalışıyor. [Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev İsrail için devrede sözgelimi.]

Ancak geleceğe dönük beklentilerini dile getirenler arasında çok daha kesin bir ağızla bayağı keskin öngörülerde bulunanlar da var. Dünyanın gidişini etkileyecek bazı olaylar için gün ve saat vermeye kadar işi vardırıyorlar.

Kanallar arasında dolaşırken, birinde, gökyüzü hareketlerinden ve burçlardan esinlenerek birbiri ardına sıralanan tahminler dikkatimi çekti; biraz durup dinledim: Burçlar ve yıldızlar 20 Ocak tarihi üzerinde bulutlar dolaştığını söylüyormuş. 20 Ocak tarihinin özelliği ne? ABD’de başkan değişimi o gün yapılacak. Donald Trump Beyaz Saray’ı boşaltacak, Joe Biden kalabalıklar önünde yemin edip yeni başkan olarak oraya taşınacak.

“O gün Biden bir suikasta uğrayacak ve onun yerine yardımcısı seçilmiş kişi ABD’ye başkanlık edecek” dedi ‘gelecek uzmanı’ olarak ekrana çıkartılan kişi.

Acaba yanlış mı işittim diye etrafıma baktım, hayır, aynen böyle konuşmuş.

İki hafta sonrası hakkında bu kadar keskin konuşulur mu? Konuşuluyor işte.

Benzer beklentileri ABD’de de dile getirenler çıkmıyor değil; ancak onlar güneşi, ayı, yıldızları, burçları işin içine karıştırmadan bunu yapıyorlar ve zaten bu yüzden kendilerine ‘komplo teorisyeni’ sıfatı veriliyor.

Reklam

Başkan yardımcısı seçilen Kamala Harris, suikasta uğrayacak Joe Biden yerine ABD’ye başkan olunca da, onun yönlendirmesiyle, dünyanın en büyük kapitalist ülkesi komünizm ile tanışacak imiş…

‘Komplo teorisyenleri’ buna inandırmışlar kendilerini ve önlemek için gece-gündüz çaba gösteriyorlar.

Hayır, bizim ekranda karşımıza çıkan uzman kişimiz ‘komplocu’ bir ağızla tahminini dile getirmiyor, ifadelerinden onun gaible ilgili bu öngörülerine ‘bilimsel bilgi’ imiş gibi sahip çıktığını anlıyorsunuz.

Delili ne?

Vaktiyle ekrandan paylaştığı bir öngörüsünün tutmuş olması…

Muhtemelen eski programda onlarca başka tutmayan öngörü sıralamıştır da biri tutunca onu kendisinin doğruları bildiğine kanıt gösteriyordur. Benim izlediğim kısa sürede bir dizi tahmini birbiri ardına sıraladı çünkü.

20 Ocak tarihinde öldürüleceğini duyurduğu Biden’ın başkanlığı sırasında başını derde sokacak olaylarla karşı karşıya kalacağına dair de öngörüleri oldu uzmanımızın…

İzlerken birbirimize baktık ve birimiz “Ölen biri nasıl o dertlerle karşılaşabilir ki” demekten kendini alamadı.

Konuyu bu şekilde ele almamın sebebi, 2021 yılında neler olacağıyla ilgili tahminlerimi sizlerle paylaşmak niyetinde olmam değil. Güneşe, aya, bunların hareketlerine ve burçlara baktım ve onlardan bir sonuca varamadım. Takip ettiğim yabancı gazeteler ve dergilerde de burçlardan hareketle yazılmış öngörüler yer alıyor, ama onlar daha çok ilişkiler temelinde nasihatlar gibi…

Bir ara bir gazetede ‘burçlarınız ve siz’  köşesi hazırlayan ‘yabancı’ biriyle ilgili şaşırtıcı haberler okuduğumu hatırlıyorum. Vatandaşı olduğu ülkede anne-babasının kendisine verdiğini söylediği isimle bazı kitaplar da yayınlamış biriydi söz konusu kişi. Meğer yabancımız değilmiş adam; Orta Anadolu kökenli bir vatandaşımız imiş. Kalacak yeri olmadığı için burç tahminlerini yayımlayan gazetede yatıp kalkıyormuş. 

Tahminleri?

Resmen kafadan sallıyormuş…

Yanlış anlamayın, şimdilerde öngörülerini gazete sayfalarından ve ekranlardan duyuran kişilerin ‘sahtekar’ olduğunu iddia ediyor değilim. Yazılardaki ifadelerine ve konuşmalarındaki keskinliğe bakılırsa söylediklerine inanıyor bu zevat. Bizim de inanmamızı istiyorlar.

Şunun şurasında 20 Ocak’a kaç gün kaldı; eğer Biden-Harris öngörüsü tutarsa, aklımdaki bir dizi soruya cevaplarını almak için kapısına dayanacağım uzman kişinin ismini bir yere not ettim. “2021’de erken seçim yok” dedi programda. Güncel siyasi gelişmelerle ilgili kehanetlerde de bulunduğuna göre, benim daha ince sorularımı da es geçmeyecektir sanırım.

Bekleyelim bakalım.

ΩΩΩΩ

Reklam

45 YORUMLAR

  1. Evet H.Gayret, ortalığı karıştırmaya çalışmana devam et! Böyle uzun uzadıya pek yazmazdın. N’oldu böyle? Yeni yılla yeni kararlar aldın galiba. Ama amacında pek bir değişiklik yok… Madem H.K.’yı işin içine katmışsın ne düşündüğümü özetliyeyim.

    “Matematik müzik gibi evrensel bir lisandır”. Ülkemizde keşke müzik kadar ilgi duyulabilse(ydi). Bu işe başlamak hala mümkün. Müzik kadar sevilebilecek hale getirilebilirse ülkede şekilci tepeden inme, CeHaPe dönemindeki inkilap uygulamaları değil gerçek anlamda bir devrim yapılmış olur. Matematik derken tatbiki matematiğe, hayattaki uygulama alanlarına öncelik veren, sonuca götüren matematik olması halinde pratikte faydalı bir araçtır. Özel bir teşebbüs olarak M.Köyü iyi bir fikir (orda bir köy var uzakta…, neyin nasıl olduğunu pek bilmiyorum). Umarım faydalıdır. Matematiğin lükse, israfa kaçabilecek türleri de olabilir. Lükse de sıra gelir, ancak bizim önceliklerimiz belli. Üniversitelerimizde bu işlerin ciddi anlamda ele alınmamış olduğu içinde bulunduğumuz pratik sonuçlardan ortaya çıkıyor. Yani neticeye bakarak haticenin hatırını sormak gibi bir şey. Türk insanı pratiktir. Okumanın pratik hayattaki önemi nüfusun bütün kesimlerine nufuz etmiş/girmiş değil. M. Kemal Atatürk Paşa’mızın inkilapları lüzumsuz işlerde (eli sopalı bir şekilde) ısrar edeceğine biraz da bunu ana gaye edinmiş olsaydı herhalde “hatice”ler nesil nesil çok daha iyi neticeler doğurabilirdi.

    Günlük hayata eskiden olduğundan daha fazlaca girmiş Astroloji konusuna aklım ermeğe başladığı dönemlerden beri hiç girmedim. Bilgi sahibi değilim. İlgi duymadım. Sözlük anlamı olarak yıldız ve bilgi kelimelerinin çağrıştırdığı çok eski devirlere giden bir uğraş. İşi gücü olmayanlar iş edinmiş dünya kültürü olmuş iflas etmiş bir konu. Burçlara göre sınıflamalar ortaya konmuş. Şahsen benim durumum şöyle: Hangi burçta olduğunu bilmeyenler hangi burçtan ise ancak o burçtan olmam ihtimali vardır. Karakter sınıflaması/analizi bir yana ASTROLOGlara halk arsında MÜNECCİM deniyor. Zor durumlarda kalmışsa insan göklere yönelmiş bu yola da başvurmuş olabilir. Normal şartlarda muhakemeni kullanarak geleceği tahmin edebilirsin, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir şeklinde kestirimlerde bulunabilirsin. Ancak, topluma yönelerek vaaz verir gibi “göklerdeki burçların durumuna göre önümüzdeki yıl şunlar bunlar olacak” demek ayrı bir konu. Neticede, insanı “şirk”e inanma statüsüne kadar götürebilir, hem “müneccim”i ve hem de ondan “medet uman takipçilerini”. “Şirk” riskinden uzak durmak en iyisi.

    Ancak, görünüşe göre ülkemizde böyle iddialı astrologlar var(mış), epey de para kazananı varmış deniyor. Geleceği biliyorlarsa piyango bileti alsınlar diyeceğim ama o piyangodan para kazanmanın o kadar kolaycana mümkün olmadığını da astrolojik olarak biliyor olmalılar herhalde!… Arada bir doğru bildikleri şeyler olabilir. Fazla anlam yüklememek daha iyi. Hani derler ya “çalışmayan durmuş bir duvar saati bile 24 saat üzerinden iki defa doğruyu gösterir”. O hesap!

    Yıldızlar nere, dünya nere! (insana “yıldız tozu, star dust” gözüyle bakanlar yok değil, ayrı mesele). Organik (metaforik) bir bağ olsa da pratikte, gerçek anlamda bir etkileşim bağı olması, muhakeme dışı bir olay. Bence, bir bağ varsa şarkılarda-türkülerde işlenen romantik ve duygusal bir bağ olabilir… Manevi bağ varsa, belki şöyle olabilir. Misal, yıldız sistemlerinde dünyalar, insanlar olabileceğine inanmak manevi bir bağ teşkilidir. M. Akif Ersoy’un “… müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!” sitemi bile manevi bir bağ ifadesidir. Ancak, etkileşim için yıldızlar kadar uzaklara gitmeğe lüzum yok, yıldız tozu parçacıkları hep aramızda. Yaradan’dan ötürü en yakınımızdaki canlılarla bile manevi bağımız var (ben buna inanırım). Kültürümüzde bir çok örnekleri de var, misal. Kabristanlığa girerken “Selamün aleyküm ya ehl-i kubur!” denir selamla girilir. Yatanlar emaneti teslim edip eşyaya dönüşmüşlerdir artık. Çevrende bir muhtaç insan olur, hayvan olur, böcek çiçek olur. Etkileşirsin. Onlara faydalı bir iş yaparsın. Aynı Yaradan (Al İlah=Allah=The God)’a referans ile faydalı işler yaparak bu bağları kuvvetlendirmek müslüman olarak zaten sorumuluklarımız arasında. Çağlar boyunca savrulmuş olsak bile Eşref-i Mahlukat’a / Hz. İnsan’a en yakın adaylar müslümanlar arasında, ben buna inanırım (Pratikte şimdiki genel durumumuz bundan uzak, ayrı konu. İşin farkında olanların sorumlulukları o yüzden ağırlaşmış durumda).

  2. Burçlara varıncaya kadar rüyasında peygamber görüp hapisteki garibanların çözümlememesi için üfüren üfğrükçü ve taraftarlarının üfürüklerinş de tabana atmayın
    -peygamberimiz geldi bizimle namaz kıldı
    -sıkı durun ötmeyin çözülmeyin dedi
    -bahara kalmaz yaza oda olmadı kışa erken seçim olacak RTE gidecek
    -biden gelecek Türkiye te ambargo uygulayıp Haziran a seçim olacak o olmadı suikast olacak
    -Haçlılar namusunuza dokunmayacak işgal etselerde ses çıkarmayayın
    -…

    Bunlarda okyanus ötesi üfürükler

  3. ahmet!
    – saçmalamak için özel akp-mhp tezgahından mı geçtin yoksa senin için saçmalamak çocuk oyuncağı mı?
    – layık olduğun yerde yaşa demiyorum çünkü zaten lağımda yaşıyorsun.

    • ben hiçbir tezgahtan geçmedim ama bu seviyesizliğinle senin nerede olduğun belli uygun cevap veridim ama bu sütunları kirletmek istemiyorum çünkü değmeyeceksin !!önce adabı muhaşeret öğren ve insan ol

      • seviyenin ne olduğunu bilmek zeka gerektirmeseydi keşke…
        – ama yaşam “keşke” lerle yürümüyor.
        – beyni olmayan seviyesini de bilemez, ahlakı da bilmez.
        – yalan, dolan, iftira, olmayanı var diye yazmak, olanı inkar etmek, “müslümanım” deyip, şeytanın sevineceği şeyi yapmak, insana tapmak sonra da kendini adam zannetmen: seviyeni değil, seviyesizliğini ve beynini kullanmayı bilmediğini gösterir. ahlaklılığını değil ahlaksızlığını gösterir.
        – ahlak herşeyden önce beynin iyi çalışmasını gerektirir. beyinsiz insan ahlaklı olamaz. eşyanın tabiatına aykırı.
        – çünkü ahlak; doğru değerlendirme yapabilecek düşünce sistematiğine sahip olmayı gerektirir.
        – yazıl kursa: beynini çalıştırmanın püf noktalarını öğreteyim.
        – önce şu temel bilgi ve ayrımı ezberleyerek işe başla!:
        – beynin çalışma mekanizması ahlaksızlık üzere veya ahlaklı düşünce ve yaşam üzerine kurulu olabilir.
        – ahlaksızlık üzerine kurulu ise, şeytan bile seni ahlaklı yapmak için uğraşsa bile ahlaklı olamazsın.
        – bir de diline öyle ifadeler pelesenk olur ve sen o ifaleleri öyle rastgele kullanırsın ki alışkanlık yapan o ifadeler, düşünce sistematiğiyim ötesinde alışkanlık olmuş ifadelerin kendisi ahlaksızlığına neden olabilir.
        – benim ahlaksızlığıma neden olacak ifade alışkanlığım olmadığı gibi, düşünce sistematiğim de ahlaksızlık üretmiyor. umarım, sağlığım durumum uygun olur da, neden ve nasıl ahlaksız olduğunuzu, çözüm önerisi işe birlikte ayrıca yazarım.
        – biliyorum, insan gibi düşünüp, hakederek, başkalarının hakkını çiğnemeden yaşama gayreti olmayan birisinin ahlaklı olma ihtimali düşük ama, eldeki malzeme de sensin maalesef.
        – heykeltraşlık zor zanaat, senden bile bir değer ortaya çıkarmayı bilmek gerekiyor…

  4. Uğurbey de “Ancak astrolojinin hepten lüzumsuz bir şey olduğunu da düşünmüyorum.Osmanlı gibi geçmişin güçlü devletleri de bu kurumdan (müneccimlik) yararlanmayı ihmal etmemişler.” buyurmuş ki hamzabey veya yahyabey gibi sivrizekalı biri olsaydım bu iddialara “osmanlının akibeti de ortada zaten” deyip geçerdim ama kazın ayağı öyle değil,
    çünkü diğer bir değerli yorumdan aldığım şu ifadeler gözümü açtı:
    “ülkemizde gerçekten değerli astrologlar var, türk insanı doğru yönlendirildiği zaman gerçekten yaptığı işe imza atabiliyor, yönlendirilmediği zaman da tam tersi. şarlatan akademisyen, gazeteci, siyasetçi olduğu gibi astrologlarında şarlatanı olabilir”
    Özellikle “astrologlarında şarlatanı” olabileceği görüşü zihnimi açmakla kalmadı dibimi düşürdü diyebilirim yani…

    • Yahu H.Gayret,Nurdan Hanım’ın kurduğu mantık ekolünün karşısında yaşadığım hezimetten sonra uzun bir süre birşeyler yazamayacağım galiba.Bütün özgüvenim yitti gitti,ezildim,kayboldum inan.İçinde kaybolan,yüreğinde yaşattığın Türkeş’in ahına mı uğradım ne?

      • Uğurbey sarhoşa selam verilmez, ya alır ya almaz demişler! Sana müstehak, nurdan abla burdan dağ gibi sn.bernarı sürdü çıkardı, sana mı kalmış ona laf anlatmak! Allah ıslah etsin bu tür bağımlıların tedavisi çok zordur ama hepten değil…

  5. Sayın yazar “Her şey var da ‘korona’ ve ‘virüs’ sözcüklerini akla getirecek bir cümle yok…”demiş ama aslında var, ben böyle bir “öngörü” hatırlıyorum:
    “N’olacak bu memleketin hali?
    Haberler kötü.
    Benden duymuş olmayın.
    Dünya ekonomisi çöküşe doğru yol alıyor.
    Eğer koronavirüs bu hızla yayılır ve etkisini altı ay sürdürürse, hiçbir ülkede hiçbir iktidar ayakta kalamaz!
    Dostlar!
    Yeni bir dünyaya merhaba!”

    Böyle diyordu 10mart2020 tarihinde chp konya mebusu a.latif şener; ee sonuç?
    Bazı gidici gözüyle bakılan hükümetler bile seçimleri öteleyip koltuklarını garantileyerek kapattı yılı(mesela güneydeki sevimli yumurcak)

    Biz ne demiştik; “hiçbir virüs türkiyenin aldığı tedbirlerden güçlü değildir!”
    Efendim?
    Daha salgın bitmedi mi?
    İsterse bin yıl sürsün; türkün kolunu kim bükebilir?
    Biden mı?
    Buyursunlar!

  6. Kulakları çınlayasıca sn.bernar, çin malı uyduruk müneccim küresi yanıp da sırra kadem bastıktan sonra başta yorumculardan nusret karaca(hil) bey olmak üzere kafası karışık troliçelere kadar bi yığın arkadaşımız sonu müneccimbaşılığa soyunmakla bitecek bir damak tadı ve beslenme alışkanlığına düçar oldu. Ama hiçbirisi bu konuda senin eline su dökemez diyebilmeyi çok isterdim ki köşemizde bugün paylaşılmış olan şu “öngörü”ler beni bundan alıkoydu(hayır çileden çıkarmadı)
    “bu sene seçim olur mu?
    yarının malzemesi bugündür.
    gelecek bir potansiyeldir, karar bir yapı değildir. kuşkusuz içinde değişmezleri barındırır ama son şeklini tercihlerimiz belirler. o nedenle gelecekle ilgili öngörü olur, yargı olamaz. seçim yok demek ne kadar mümkün değilse, var demek o denli mümkün değildir. türkiyenin bugün içinde bulunduğu sorunlar taşınacak gibi değil o nedenle seçimin 2023 e kalması kuvvetle muhtemel değil, iktidarın ayakta kalması da öyle. liderlerin büyük kısmı için de benzer öngörü de bulunulabilir…”

    Özellikle de “gelecek bir potansiyeldir, karar bir yapı değildir. kuşkusuz içinde değişmezleri barındırır ama son şeklini tercihlerimiz belirler.”
    kısmı senin hiçbir zaman gösteremediğin bir dürüstlüğü de yansıtıyor. Hatta “…ama son şeklini temennilerimiz belirler.” diyebilecekken bu kadarıyla yetinilmiş olmasını diline dolayabilirsin belki ama nafile!
    Hiç gücenme ama yıllardır allı pullu kürem de kürem diye atıp tutuyordun; adı anılmaması gereken kişinin şu beyanını okuduktan sonra anladım senin müneccim değil basit bir şarlatan olduğunu:
    “okumayı bilen için gökyüzüne ya da sayılara bakmak farketmez yaşamı anlamak ve anlamlandırmak hatta gelecek için öngörü de bulunmak zor meseleler değil…”
    Sen anca çok büyük kanlı altüst oluşlara gebe bir gelecek öngörüsünde bulunmayı bilirsin!
    Bir de şuna bak ne diyor:
    “hayırlara vesile olmasını umuyorum.
    komplo teorilerine gelince insanların böyle konulara kafa yormasını son derece neşeli buluyorum…”
    İnşallah…

    • Korona bittiği an Türkiye’nin gündemi seçimdir. Değil iktidar, muhalefet dahi istemese bile.
      Sayın Bernar’ın mesaisini bunun için değil, daha çetrefil konularda değerledirelim.

      • Sayın yk, korona aşısını bulan almancı doktora bakarsan salgın 10yıl kadar sürer diyormuş; o zaman bırakın erken seçimi maazallah normal seçim bile yatar! Sizin işiniz de zor valla; ölme eşşeğim ölme yani…

        • ” iyi yönlendirildikleri” her hallerinden anlaşılan iyi eğitim gördükleri de çok belli olan astrologlar ( program boyunca övücü sözlerle birbirlerine iltifat eden kahinlerin her biri diğerlerinin ne söyleyeceklerini de iyi bildiklerini ortaya koydular, tarihleri karıştıranı diğeri elindeki kağıda bakarak düzeltti) 2021 de erken seçim olacağı kehanetini söyledikten sonra 29 ekim’den önce yapılırsa millet ittifakının kazanacağını, 29 ekim’den sonra yapılırsa da seçimleri cumhur ittifakının kazanacağı kehanetinde bulundular. yıl sonuna doğru Putin görevi bırakabilir de dediler. -hadi gözün aydın!-damat Berat paşa çok önemli bir göreve gelecek anlamı çıkarttım ben kahinlerin söylediklerinden.

          ben seçimleri hangi ittifakın kazanacağı sıralamasını karıştırmış olabilirim, sen bana güvenme kendin dinle istersen. (teke tek programı)

  7. Burçlardan yola çıkıp mevzuyu erken seçime getiren Fehmi beye seçim ısrarının cevabını dün Gazete Duvar da Nergis Demirkaya ya açıklamalarda bulunan Ahmet Davutoğlu veriyor.
    “Bizim yapacağımız erken seçimi gündemde tutmaktır. Bu konuda baskı yapmak, toplumsal talebi bu noktada şekillendirmek ve ülkenin en kısa sürede seçime gitmesinin alt yapısını oluşturmaktır. Muhalefetin, hepimizin görevi.”

  8. Fehmi bey in erken seçim ısrarı sürüyor. Fehmi bey Yeni Şafak ta yazarken de erken seçim tartışmaları vardı. O zaman ki yazısı;

    Türkiye”de zamanında yapılmış seçim sayısı tarihi erkene çekilmiş seçim sayısından herhalde daha azdır; özellikle de son yirmi yıl içerisinde… İktidar partisi kendisini en güçlü gördüğü zamanda veya gücünün azalacağına inandığında erken seçim düşünmeye başlar. Muhalefet ise iktidarı köşeye sıkıştırınca seçimi erkene aldırmanın yollarını arar.

    Bu özet hemen her köşede konuşulduğu halde ”erken seçim” ihtimalinin fazla yüksek olmadığına işaret ediyor. İktidar partisi pek çok alanda mücadele etmek zorunda ve seçimi düşünecek vakti yok; ”açılım” girişimleri belli bir noktaya ulaşmadan seçime gidildiğinde beklediği başarıyı gösteremeyebilir. Muhalefet istiyor erken seçimi, hatta MHP lideri Devlet Bahçeli ”Kasım 2010” diye bir tarih bile belirledi, ancak bugünkü Meclis aritmetiğiyle muhalefetin seçim tarihini erkene aldırabilmesi imkânsız.

    Ak Parti Meclis”te şimdiki çoğunluğunu koruyabildiği müddetçe seçim tarihini kim, nasıl erkene alabilecek?

    Sözün kısası şu: Medya ne kadar zorlarsa zorlasın Türkiye”nin ”erken seçim” diye bir gündem maddesi bulunmuyor.

    Peki de, son zamanlarda giderek artan bir yoğunlukla tartışılan ”erken seçim ihtimali” nereden çıkıyor? CHP lideri Deniz Baykal nasıl oluyor da büyük bir güvenle “Seçim bu yıl olacak” diyor? MHP lideri Devlet Bahçeli”nin “Kasım 2010”da seçime hazırlanın” mesajının altında ne yatıyor? Partisi istemediği taktirde seçim tarihini erkene almanın imkânı bulunmayan Başbakan Tayyip Erdoğan duymazdan gelmek yerine, çıktığı her platformda, “Seçim tarihini erkene almayacağız” deme ihtiyacını neden duyuyor?

    Sorunun cevabı kamuoyu araştırmalarının mesajlarında gizli: Yoklamalarda Ak Parti oyları bir türlü yüzde 30”un altına düşmüyor. İcraatlar tek tek sorulduğunda yapılanlardan mutlu görünmeyen seçmen bile, “Bugün seçim olsa” diye başlayan soruda muhalefet partilerine kaçma eğilimi vermiyor. İki taraflı milliyetçilik yükseliyor, bu da MHP ile BDP”ye oy olarak yansıyacak; ama oraya giden oylar Ak Parti”den kaçanlar olmayacak.

    Bugün seçim olsa sandıktan birinci parti olarak yine Ak Parti çıkacak; bütün kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor…

    O halde? O haldesi şu: Muhalefet partilerinin seçimi erken yaptırma arzusu Ak Parti büyük çapta oy kaybedecek beklentisi yüzünden değil; zamanında yapılacak bir seçime kadar geçecek süre içerisinde meydana gelebilecek gelişmelerden çekindiği için erken seçim istiyor muhalefet…

    Hükümetin açılım paketleri henüz bir sonuca ulaşmadı; ancak Temmuz 2011”e kadar elle tutulur bir hale gelebilir her bir açılım ve kuşkucuların bile zihnini çelebilir. Dağdan inmeler hızlanır ve silâh teslimi başlarsa ”demokratik açılıma” karşı olduğunu bildirenler fikrini değiştirebilir.

    Bu bir…

    İkincisi de en az bu kadar önemli: Türkiye”de partiler dağılımı seçmenleri bütünüyle tatmin edecek biçimde temsil etmiyor. Bunun doğal sonucu olarak sağda ve solda partileşme çalışmaları var. Bu çalışmaların hayata geçmesi ve zamanında yapılacak seçime yeni partilerin de girmesi en fazla muhalefet cephesini ilgilendiriyor. Üç puan şu partiden beş puan ötekinden çalacak veya yüzde on barajını aşabilecek bir veya iki yeni parti siyasetteki dengeleri bayağı değiştirecektir.

    Oyu bugün hiçbir biçimde yüzde 30”un altına düşmeyen, ”açılımlar” mesafe almışken zamanında yapılacak bir seçimde oyunu daha da artırabilecek Ak Parti”ye karşılık yeni partilerin tehdidi altında kalan muhalefet bir hayli zorlanır.

    Hesap budur.

  9. 2021 yılı sonunda kamu borcu 2 trilyon 800 milyar YTL olacak. Bu da benim kehanetim değil.
    2019 Ekim ayında 1 trilyon 300 milyar TL olan borç, 2020 Ekim ayında 600 milyar TL artışla 1 trilyon 900 milyar TL olmuş ise aynı trendle bu miktarı bulur.

  10. Kimin ölüp kimin kalacağını yüce Rabbim bilir. Dünyayı bir kadın mı yönetir, Tvde hökümet kadın mı çevrilir oynatılır bilemem.
    Görünen köy kılavuz istemiyor bazen. Ne kadar dibini koklayarak bulsanda kavunun iyisini, açtınmı içini s.ç.yor dışına, pisletiyor ortalığı.
    Halkta uyandı artık döküyor sepettekileri tezgaha,
    Seçiyor içindeki iyileri tek tek..
    Sonra bir geniş tabağa diziyor rengarenk ve
    Koyuyor masan üzerine hem de özenerek.
    Sen istediğin kadar resmini çiz tanrının, heykelini yap kırmızı giymiş noel babasının,
    Hurafelerin ömrü güneş doğana kadardır.
    Hiç değişmez bir tek yüce Allah’ın,
    Darda sıkıntıda salgında tufanda boranda gönderdiği sana Hızır (a.s)’ın.

  11. “Uğur bey! Benim yazdıklarımı neden anlamak istemiyorsunuz? ” Nurdan 3 Ocak 2021 At 03:24

    Nurdan Hanım ben sizin yazdıklarınızı gayet iyi anlıyorum da,bence siz kendi yazdıklarınızın bazılarını anlamıyor ve maalesef ki bir türlü de anlamak istemiyorsunuz.Ben size yönelik eleştirilerimi hep somutlaştırarak yaptım.Ama siz yazdığım dikkate alınması gerekenleri değil de genellikle anlatımlarımdaki bir cümleyi çekip,diğerlerini gözlerden kaçırmaya çalışarak,hatanızı görmeye değil,konuyu saptırmaya gitmeyi kendinize tercih ettiniz.

    Mesela sizin Alevilerin ve İranlıların kültürlerinden kaynaklı olarak kadınlara daha kıymet verdikleri yönündeki yazınızda geçen olumlu ve olumsuz örneklerin -tezinizi çürütür şekilde- ikisinin de Alevi olduğunu,benim gözlemlerime göre de kadına şiddet konusunda Türklerin Alevisinde de Sünnisinde de ciddi bir farklılık olmadığını yazdım.
    Yine Ben “Sınırlı çevreden yola çıkarak şahsi gözlemlere binaen genellemeler yapmak doğru sonuçlar vermiyor.Geçen de bu alışkanlığınız bugünkünün tam tersine sizi eleştirenlerce İranlı düşmanı ve ırkçı konumuna sokmuştu.”yazdım,siz ise bana cevap olarak hala,kendi şahsi,sınırlı hayatınızda şahit olduklarınızı genelleştirip anlatmakla “odunumun parası ” demeyi tercih ediyorsunuz.
    Sanki yeryüzündeki bütün İranlıları tanıyorsunuz gibi yine nasıl bir umumileştirme yapıyorsunuz ben gerçekten anlayamıyorum.
    Yine Mut’a nikahı açık ve net bir kadını değersizlendirme,hafife alma olayıdır,ama siz bu durumu yine görmezden gelip kârhane,marhane (kâr hane dediğinizin doğrusu da,iğrenç,tiksinç iş anlamına gelen kerihten türeme kerhanedir) bir takım açıklamalarla asıl konuyu gözden uzak tutuyorsunuz.

    Bunu daha önce de birkaç kez yazdım.Sizde sınırlı gözlemlerinizden,tecrübelerinizden genel sonuçlar çıkarma alışkanlığı var.Mesela köyünüzdeki Femo Nene’den dinledikleriniz,benzer birkaç örnek eşliğinde sizi,600 küsur yıllık bütün bir Osmanlı hayatını külliyen olumsuzlamaya götürebiliyor.Günümüzdeki AKP’nin bazı taraftarlarının haksız bazı tutumları gözünüzde bütün bir Türk milletine şamil kılınabiliyor.Örneğin;http://u0i.626.myftpupload.com/iki-insaat-iscisinden-tarih-bilinci-edinmek-roma-bizans-ve-osmanli-tarihleri-okuya-okuya/ yazısında bu söylediklerimin bazı örnekleri ve size yazdığım bir cevap var.

    Avrupa’da,Amerika’da yaşadığınız olumlu örnekler size,oralar insanlarının tamamının çok yüce olduklarını,bizim Türklerin de tarih boyunca problemli,hakkaniyetten uzak insanlar olduğu sonucuna götürebiliyor.Nazi Almanya’sı uygulamaları,Stalin uygulamaları,Amerikalıların yerlilere ve zencilere ilişkin uygulamaları,sömürge dönemi uygulamaları,Ortaçağ’da Avrupa’da cadı avı uygulamaları,Haçlıların Haçlı Savaşlarında,Batılıların 1.ve 2. Dünya Savaşlarında yaptıkları gibi kendi tarihlerinden örnekler vererek her milletin iyisinin kötüsünün olabileceği ve genellendirme yapmanın yanlış olduğunu anlattığım uzunca bir yazı da vardı ki,o yazıyla sizi ilkin epeyce sinirlendirdiğimi de hatırlıyorum.

    Başka bir örnek;birkaç kez Risale-i Nur’ları anlamak için Arapça,Farsça ve Kürtçe bilmek gerektiğini yazdınız ki,elinize bu kitaplardan birini alıp şöyle bir sayfalarını birkaç dakikalığına çevirmeniz halinde bile bu söylediğinizin doğru olmadığını anlayabilirdiniz.Ama siz hiç bilmediğiniz bir konuda rahatlıkla ‘böyledir’ diye ahkam kesebildiniz.

    Dünde bahsettiğim hatalı genellendirmelerinize ilişkin bir diğer örneği Türk mealcilere dair yaptığınız genelleme üzerinden vereceğim.Bu konuda daha önce birkaç kez Felak Suresi 4. ayetinden yola çıkarak “düğümlere üfleyen kadınların şerrinden” çevirisinin kadınları kötülemek üzere Kur’an-ı Kerim’in bütün Türkçe meallerinde kasıtlı olarak çarpıtılarak yapıldığını,İngilizce meallerde düğümlere üfleyenlerin kadınlar olarak vurgulanmadığını ve bu sebeple İngilizce meallerin Arapça’ya en yakın mealler olduğunu savundunuz.

    Oysaki Felak Suresi 4. ayetteki bu çeviri Türkçe meallerin çok az bir kısmında “düğümlere üfleyen kadınlar” olarak geçmektedir.Çoğunluğunda ise bu iş,kadınlara teşmil edilmeksizin “düğümlere üfleyenler” olarak geçmektedir.Yani yine bir genelleme yanlışınız var.

    Ayrıca o azınlığın yaptıkları çevirilerde de bir yanlışlık yok,sadece ince bir mananın belirtilmesi var.Mesela siz İngilizce’de “she” zamirinin kullanılması karşısında “o’ndan” kastedilen kişinin bir kadın olduğunu anlarsınız.Aynı durum Arapça için de geçerlidir.
    Ayetteki üfleyenler karşılığı olan “neffasati” kelimesi sonundaki “ti” belirteci kadınlar için kullanılır ve eylemi yapanın kadın olduğunu anlatır.Bu da ‘kadınları kötülemek için mealcilerce hususen böyle çevrilmiştir’ şeklinde yorumlanamaz.Sadece BAZI kadınların bu üfleme işini erkeklere göre daha mahir yaptıkları ince anlamını taşır; yoksa bütün kadınların bu işi yaptıkları anlamına gelmez.Nitekim büyü işlerine yönelmede kadın etkinliği Avrupa ve Amerikan kültüründe de vardır.Eski Avrupa’da cadı diye yakılan kadınları tarihten biliyoruz,Amerika’da halen kutlanan “cadılar bayramı” bile var.

    Sizin kötülediğiniz bu az sayıdaki mealcilerin örneğin Neml suresi 18.ayetin “kâlet nemletun yâ eyyuhâ-nnemlu bir dişi karınca dedi ki: ‘Ey karınca topluluğu!” çevirisindeki (aynen Felak 4’teki gibi) karıncanın dişi olduğunu vurgulamaları da niyetlerinin kadınları kötülemek olmadığını gösteriyor.Şöyle ki;o az sayıdaki mealcilerin dışındaki çoğunluk o karıncanın dişi olduğunu belirtmiyorlar.Onlar ise bu vurguyla aynı zamanda ancak 20.yüzyıl bilgileriyle bilinebilecek olan karınca topluluklarının kraliçe karınca tarafından yönetildiğini,üstelik bu durumun bir milleti yöneten bir kraliçe’nin (Belkıs) anlatıldığı bir sure de geçmekle de yönetimde kadın figürünün yeni tefsirlere konu edilmesi bakımından önemli bir nüansa işaret etmiş oluyorlar.

    Ayrıca ne İngilizce tüm mealleri,ne Türkçe tüm mealleri okuduğunuz,ne de Arapça bildiğiniz kanaatinde değilim,ama eksik ve yanlış bilgilerle İngilizce meallerin Türkçe meallerden doğru oldukları yönündeki genellemeniz de,buna esas olan değerlendirmenizdeki (Türkçe meallerde kadın ayrımcılığı yapılmaktadır yönündeki) genellemeleriniz de yanlıştır,bilmeyenleri de yanıltma ihtimali vardır.

    Ben görüneni söylüyorum Nurdan Hanım,anlayıp anlamamak ta artık size kalmış,ne diyeyim başkaca.Selamlar.

    • Uğur bey! Tek aile tek adam! Şahlık, Kıralık, Padihşahlik ile yöetiilmiş halenda yönetilmekte olan tek adam rejımleri’nin canlı örneği günümüz Türkiyesi ve havuz medyasi ile ayni hiç bir farki yok!
      Siz, kendi bildiğinizi yazmaya devam edin, çünkü siz ve sizin gibiler her olayi dar bir çerçevede analiz ediyirsunuz.onun için benim yazdıklarımı anlamak gibi bir özeliğiniz yok. Ben onu bunu bilmem sonuca bakarım.
      Osmanlı! Denince Sarıkamış şehitlerine bakarım, Türkiyede dahil dünya milletlerinde bıraktığı rağbetine bakarım, saldirma savaşına değil Kurani Kerim’de
      sadece savunma savaşına verilmiş izine bakarım…!!!
      Efendim osmmanlı kahramanmış! Neyin kahramanı?
      Günün konusuna göre yorum yaparım. Sağlar birkerece Kadına hakaret etmedi ve kendisini müslüman olarak kabul edenlere güvenmediğini söyledi! Ben başörtülü olmama rağmen dini simgeli olanlara güvenmiyorum.
      Son 1 senede iki kez et aldım
      paketleri açtığımda, müslümann marketlerden, birisi sadece kemik koyun bacağı diğeride kokmuş kaburga, çıktı hemde normal kasapların 5 katı fiyatına.
      Telefon ettim geri getir yenisini verelim dediler, 30 km gidip başka kokmuş et veya kemik almaya ne sinirlerim nede vaktım musait olmadığını söleyip suratlarına kapattım.
      Alpaslan Kuyul’de hakimlere ve mahkemelere güvenmiyor! Çünku onların gazabına uğradı.
      Ona ne dersin? Şimdi onu dinlediğim zaman haşa müslüman değilmi denem gerek?

      Iranın muta nikahini kınamak için önce islamın bayraktarliğını yapmakla öğündüğümùz Osmanlı mirasi gene evlere baksınlar sonra muta nikahını kınasınlar.
      Ben iranlıları hiç sevmem onlara karşı görüşlerimi konulara göre yazamak demek çelişki demek değil!

      Risaleyi nurların orjinalini okumadığımı yazmıştım fakat ingilizceye çevrilmiş 5000 sayfa olan risalelyi nurlardan epeyce okudum. Vede çok faydalandım.
      Ben şahsen Tayyip Cumhurriyetinin dinine değil Peygaber SAS aracılığı ile tebilğ edilen dine inaniyorum.
      Kula deği Allaha tapiyorum.
      Doğum haneni önünde baş örtülü kadınları bekleyen polislere ve hapise atan hakimlere emir verenlere siz güvenebilirsiniz fakat ben güvenmem…!!!
      Esenlikle kalın.

      • Yahu Nurdan Hanım!sizi ciddiye almakla galiba kendime haksızlık ediyorum.Şu yazdıklarınızın benim yazdıklarıma cevap teşkil eden bir yönü var mı Allah aşkınıza,dönün bir bakın diyeceğim ama kime?Bizim oğlan bina okur döner döner yine okur hesabı tam da yazdıklarınız.Daha önce de bana karşı çokça aynen şu yaptıklarınızın benzerini yaptınız, yazacak cevap bulamayınca ebelek göbelek laf kalabalığına getirip abuk sabuk şeyler döktürmekle vaziyeti kurtarmaya çalışıyorsunuz.Yok ben yetmiş yaşında kadınım,benden başka kaç tane kadın şurada yazıyor falan gibi…Yazıyorsanız,eleştiriyi de baştan kabulleniyorsunuz demektir.Annemin yaşında kadın olmanız,her zırvanıza eyvallah dememi mi gerektiriyor?

        “Uğur bey! Tek aile tek adam! Şahlık, Kıralık, Padihşahlik ile yöetiilmiş halenda yönetilmekte olan tek adam rejımleri’nin canlı örneği günümüz Türkiyesi ve havuz medyasi ile ayni hiç bir farki yok!”Yahu yazdıklarımla ne alakası var şu yazdıklarınızın.Ben ne zaman tek adam rejimini ve havuz medyasını savunmuşum;el insaf!
        
”Siz, kendi bildiğinizi yazmaya devam edin, çünkü siz ve sizin gibiler her olayi dar bir çerçevede analiz ediyirsunuz.onun için benim yazdıklarımı anlamak gibi bir özeliğiniz yok. Ben onu bunu bilmem sonuca bakarım.”Bir yukarıdaki yazıma baktım,bir de şu yazdıklarınıza baktım.Sonrasında ise bu sözleri aynaya bakarak kendinize hitaben yazdığınızı anladım.

        Osmanlı’ya ilişkin yazdıklarınız ise sadece sizin cehaletinizin büyüklüğünü ispatlıyor,başka söze hacet yok.
        
Yok marketten iki kez et almışsınız,kaburga çıkmış,kemik çıkmış yahu benim yazdıklarımla bunların ne alakası var?Kasap değilim ki,ne etten anlarım,ne kaburgadan.
        
”Alpaslan Kuyul’de hakimlere ve mahkemelere güvenmiyor! Çünku onların gazabına uğradı.Ona ne dersin?” Vallahi bizim hakimlere ve mahkemelere ben de güvenmiyorum,bunu kaç defa ben de yazdım da;bu bahsin konumuzla ne alakası var?Espri yapıyorsunuz herhalde,ama hiç gülünecek bir tarafı yok bunun da.

        “Şimdi onu dinlediğim zaman haşa müslüman değilmi denem gerek? “Ne alaka yine Nurdan Hanım,Alparslan Kuytul Hoca’nın konumuzla alakası nerede?Benim onun aleyhine nerede bir söz söylemişliğim var,gösterir misiniz?”haşa müslüman değilmi”.Ben başka birşey mi söyledim?Gösterin.

        “Iranın muta nikahini kınamak için önce islamın bayraktarliğını yapmakla öğündüğümùz Osmanlı mirasi gene evlere baksınlar sonra muta nikahını kınasınlar.”Vallahi artık buna ne yazacağımı bilemedim;itiraf ediyorum ki muhteşem mantık işleyişiniz,benim kıt mantığımı allak bullak etti.
”Ben iranlıları hiç sevmem onlara karşı görüşlerimi konulara göre yazamak demek çelişki demek değil!”Şey ne desem ki yine,bilemedim!ehem kem küm…

        “Risaleyi nurların orjinalini okumadığımı yazmıştım fakat ingilizceye çevrilmiş 5000 sayfa olan risalelyi nurlardan epeyce okudum. Vede çok faydalandım.”Tebrik ederim,Risaleleri anlamak için Arapça,Farsça,Kürtçe bilmenin şart olmadığını nihayet anlamış olmanıza sevindim.
        
”Ben şahsen Tayyip Cumhurriyetinin dinine değil Peygaber SAS aracılığı ile tebilğ edilen dine inaniyorum.”Eee bizim neye inandığımızı düşünüyorsunuz?hay Allah!ne diyeyim ki,ben buna?
”Kula deği Allaha tapiyorum.”Öyle olmanız gerekir zaten,kula tapmamalısınız asla.

        “Doğum haneni önünde baş örtülü kadınları bekleyen polislere ve hapise atan hakimlere emir verenlere siz güvenebilirsiniz fakat ben güvenmem…!!!”
        Benim bu yazdıklarınıza güvendiğimi nereden çıkardınız ki?Yazdıklarınızı okuyor musunuz sahi siz?Çok konuşmaktan,aklınıza geleni yazmaktan biraz olsun düşünmeye vakit bulamıyorsunuz galiba.

        Nurdan Hanım sizin için en kötüsü de ne biliyor musunuz?
        Bu kadar saçmalığı bana hitaben bir şeymiş gibi yazmakla aslında bana değil,kendinize hakaret etmiş oluyorsunuz;diyeceğim de,bilmem ki anlar mısınız?Yazık.

  12. Hey gidi ülkem akıp geçiyor zamanımız ileriye dönük bir proje bir katkı yok nelerle uğraşıyoruz .Türkçe ezan Türkçe kuran basortusu vs vs yokmu bir katkısı olan ?Bu mu bizim ufkumuz.Arastiran yok mu acaba elektrikli otomobile geçersek ne oranda petrol bagimliigindan kurtuluruz.Acaba lityum bataryalar uretirsek hangi kablolu sistemi bırakabiliriz.Acaba ne oranda solar enerjiye dönsek ithalatımız azalır.Hakikaten bunlara neden kafa yormuyoruz.Vay efendim hakime hanım başına bir bez parçası orterse acaba beyin fonksiyonları ne kadar etkilenir.Allahim biz bu mantığa mahkummuyuz.Yok mu onun partisinden bir akıllı bırakalım artık bu irticai faaliyetleri bez parçası beyni etkilemez diyecek bir akıllı partili?
    Başka biri diyemez mi ey belediye başkanlarımız HDP bize rüyamızda göremeyeceğiniz 11 büyük şehir belediye başkanlığı sundu bunu iyi değerlendirelim biraz proje üretelim de halkın gözüne girelim buda belki bize iktidar fırsatını sunar diyemez mi!Soruyorum size acaba belediye başkanları kuraklık ve susuzluk için hangi A B. C planları yapıyor var mı bileniniz?.var mı trafik sorununu çözmek için bir aksiyonunuz ?hiç hesap edeniniz var mı trafikte yitirdiğimiz boşa yaktigimiz yakıt giderlerini sahi var mı.Neden İstanbul lu kardeşim beylikduzunden bahcesehirden halkalı tren istasyonuna ulaşamaz .Neden buraya saydığım bu semtlerden ring nonstop seferler duzenlenmez.İsine özel otomobili ile gitsin diye mi.Cok mu önemli Mevlana gecesinde Türkçe ezan okumak ha soruyorum?

  13. Fehmi beyin, bu yazısı bana bizim kõyü hatırlattı.
    Köyümüzün dışında bir mezar vardı!
    Büyüklerimiz O mezarda yatan evliya olduğuna inanmışlar hatta görenler dahı olmuştu.
    Bir günde Rahmetli babam ve amcam çayır biçmeden geç yola çıktıkları için karanlığa kalmişlar.
    Köye çok yakın bir tepe var oraya yetişince bakmışlar evliya elinde fener mezarına gidiyor.
    Bunlari görür görmez fener sönmüş ve tepeyi aşınca evliya kayıp olmuş.
    Ikisininde yorumu evliya o tepedeki çeşmeye abdest almay gitmiş elbisesi de beyaz entari gibiymiş.
    Ben o zamanla 9 yaşındaydım.
    Sabah babam ve amca aralarında gece gördükleri evliyadan nasıl etkilendiklerini konuşuyorladı benim onları dinlediğimden haberleri yoktu.
    Tam elindeki feneri anlatırlarken, babamın yanına yaklaştım “baba ölüler namaz kılmazki gitsin abdest alsın.” Deyice Babamın cevabı “kızım evliyalar ölmez,” tekrar babama “o evliyaya kim yemek yapiyor?” Diye sorunca babam “kızım onlar yemek yemezler,” ” yemek yemeyen ölünün abdest alması gerekiyormu?”
    Buna benzer soruları ile ikisinide yordum. Bu sefer onlar aralarında benim soruları tartışmaya başladılar ve içinden çıkamadılar.
    “Emi (amca)gördüğünüz hırsız olmasınmi?” “Kızım sen daha küçüksün bu konulara aklın ermez,”bak mezar dere yatağında dere taşiyor sel geliyor fakat mezarın etrafından geçip gidiyor.
    Daha sonra köylulerden birisi vefat etti oğulları mezari yaptırdılar etrafını çevirdiler.
    Köylüler yağmur duası için mezarda kurban keser yemek verirdiler.
    Bende babam ve amcama durmadan soru sorardım ikiside bıkmiştı aslında babam bana hiç kızmazdı ve çok severdi onun için ne sorsam cevabını verirdi.
    Fakat cevapların hiç birisi beni ikna edememişti.
    2000 yılına ramak kala bir sabah
    Köylulerin gõzü gibi baktıkları mezar açılmış büyük bir maya kazani kapağ ve bir kaç tanede etrafa dökülmüş altin haricinde birşey kalmamış
    Evliya dedikleri mezarda ruslar kaçarken gömdükleri hazineleri varmış.
    Köylülerin gördükleri evliyada rus casuslari imiş.
    O hazine fazla olduğu için ruslar uzun seneler bekleyip içerden adam ayarladıkta sonra mali gõtûdüler.

    Bunları yıldız falıde bizim köudeki evliya mezari hikayesine benziyor.

  14. ؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ(YuEMiNUvNa Bi eLĞaYBi) “Gayba iman ederler.”

    Canlılar kendilerini güven altına almak için sırt sırta verip halka olurlar. Düşmanla öyle mücadele ederler. Saldırıyı böyle gözetler ve def ederler. Yaban keçilerinin dallı budaklı boynuzları bunun için vardır. Halka olup o boynuzlarla adeta dikenli tel örgü oluştururular. İnsanlar da kulübeleri böyle halka şeklinde sıralamışlar ve kapıları iç avluya açmışlardır. Bu avlunun adı “mena”dır. “Emine er-reculü” demek, adam menaya girdi demektir. Mena eman yeri oldu. Sonra if’al bâbından “âmene” de benzer şekilde kullanıldı.

    Türkçede kaldırmak var, bir de kaldırtmak vardır. Kendin bir şeyi kaldırıyorsun . Zaten müteaddi fiildir. Kaldırtmak dediğinde başkasına kaldırtmak, ikinci defa geçişli yapmak olur. Arapçada bu ikinci geçişli yapılır. “Ekreme Zeyden bilebenin” dediğimizde, Zeyd sütü ikram etti demiş olursunuz.

    “Emine” kendisi güven içinde oldu demek olur. “Âmene” ise başkasını güven altına aldı demektir.

    “Emene Zeyden” demek, Zeyd’e güvendi demek olur.

    “Âmene bi Zeydin” derse, Zeyd ile kendisini güven altına aldı demektir.

    Burada “Âmenû” değil de, “Yü’minûne” gelmiştir. Yani, geçmişte iman etmiş de gelecekte iman edecek kimseler demektir. Yani, birlikte Kur’an okumaya başladıkları zaman Kitap hakkında herhangi bilgileri yoktur. Peşin hükümlü değildirler. Ne iman etmişlerdir, ne de reddetmişlerdir. Onu tetkik edip öğrendikçe onun hakkında hükme sahip olacaklardır. İşte onun hakkında hükme sahip olduğunda ona inanacaklardır. O yolu tutacaklardır. Kitap saçma sapan şeylerle dolu olabilir. O zaman onun yanlışlarını reddedecek, doğrularını kabul edeceklerdir. Her söze kulak verecek ve en iyisine uyacaklardır. Kur’an’da bile müteşabih âyetlere rastlayacaklar ve onları geçeceklerdir.

    Şimdi önemli bir hususu ortaya koymaktadır. Gaybı temin etmek yani gaybı güven altına almak yahut gayb işe kendini güven altına almak. Şimdi Kur’an’da geçen bazı kavramları hatırlayalım.

    a) Bâtın ve zâhir. İç ve dış demektir. Bizim duyu organlarımızla algılayamadığımız, âletler yapsak bile onları göremediğimiz âlem vardır. Buna bâtın ve zâhir denmektedir. Matematikte bu sanal sayı ile gösterilmektedir.

    b) Cehr ve hafi. Etkisi açık veya zayıf olan demektir. Televizyon dalgaları şimdi burada vardır ama bizim gözümüz onları algılayamamaktadır. Gerekli araçları yaparsak onları da görür hâle geliriz.

    c) Gayb ve şehadet ise; şimdi yanımızda olmadığı için göremediğimiz ve bilemediğimiz şeylerdir. Ama oraya varırsak veya o gün gelirse onu görebiliriz. Demek ki gayb demek uzak olduğu için perde arkasında olduğumuz şeyi göremiyoruz. Yahut zaman içinde ya geçmişte kalmıştır, ya da gelecekte olacaktır. O gaybdır.

    d) Sır ve aleniyet ise; biz biliyoruz ama başkalarına bildirmiyoruz. Kendimize saklıyoruz. Bu içe dönük olaydır.

    İnsanlar gaybı bilirler. Geçmişte ne oldu, onu biliyorlar. Yıldızlarda ne oluyor, onu bilirler. Gelecekte ne olacaktır, onu bilirler. Atomun içinde ne var, onu bilirler. Bunları nasıl bilirler? İlimle bilirler. Onları bilmek yeterli değil, o olacaklardan nasıl yararlanacaklarını da bilirler. Baharda toprağa tohumu attıklarında yazın hasat yapacaklarını bilirler. Ekin ekerler. Kışın üşüyeceklerini bilirler. Yakıt alırlar. O halde gayba iman etmek demek, gelecekleri güven altına alırlar demektir.

    Biz bir marketten veya ahşap evlerden bahsederken hemen ‘bir yerde var mı’ derler. Adil Düzenden bahsederken ‘nerede var’ derler. Çünkü onlar gayba iman etmezler, yanı ilme inanmazlar. Onlar hayvanlar gibi günlerini yaşarlar. Hattâ daha da edeldirler, çünkü hayvanlar da gelecekleri için birşeyler yaparlar.

    Demek ki muttakilerin en önemli vasfı, geleceklerini güven altına almak için çaba sarf etmek, bunun için de ilimden yararlanmak demektir. Zaten ilim demek, geçmişte olanları delil kabul edip gelecekte ne olacağını ortaya koyarak ne yapılması gerektiğini tesbit etmektir.

    İşte Fıkıh İlmi budur. Usûlü Fıkıh budur. Delillerden hükümler çıkarmak.

    Delil, geçmişte olan olaylardır. Hüküm, gelecekte olacak veya yapmamız gerekenleri ortaya koymaktır.

    TAMAMINI MERAK EDENLERE TAVSİYE OLUNUR:
    https://www.akevler.org/AkevlerSeminerler/209/Tum/1/BAKARA-SURESI-01-05-B-AYETLER-TEFSIRI

    • Sn Rne Allah razı olsun hakkınızı helal ediniz. Altı sene okuyup master yapsak algılayıp da öğrenemeyeceğim iz şeyleri bir kitapta değil,
      Bir garip yazarın fakir köşesinde iki satır yorumla anlattınız. Allah onunda gönlüne göre versin.
      Önemli olan sabır, şükür, bildiklerini uygulamak! Son yıllarda neden şans oyunları, fallar vs ler revaçta acaba?
      İnsanların neresi eksik, neresinde açlık, açıklık var ki tanrının bahşettiği iradi yeteneğini, seçme kabiliyetini bencillik, kolaycılık ve hatta cehalet yönünde kullanır.

    • Sn RNE dilin incelikleri konusundaki verdiğiniz ayrıntılar ilginç. Ancak, “gaybe iman etmek” konusunda aşikar anlamın ötesinde bilgiler de vermişsiniz. Gayb’e inanmak normal bir insanın zorlanacağı bir konu değil.

      Eşyanın tabiatını inceleyen bilimin konusu zaten bilinmeyenleri bilinir hale getirmek. Ve mekanizmaları ortaya çıkarıp mümkünse bunları adapte ederek, kullanarak insanlığın hizmetine yeni şeyler sunabilmektir. Bilimden teknolojiye geçiş öz olarak budur. Misal, eşyanın temel taşlarından olan atomun içinde ne var onu bilmek “gayb”in bir basamağı olabilir. Bunun “ilim”le bilineceğini not ediyorsunuz. Ayrıca, aynı yolla (ilim yoluyla) “nasıl yararlanacaklarını da bilirler” diyorsunuz. “İlim”i de tanımlıyorsunuz. “ilim demek, geçmişte olanları delil kabul edip gelecekte ne olacağını ortaya koyarak ne yapılması gerektiğini tesbit etmektir” bu da genel anlamda bir çok konuda geçerli. Arkasından, “işte Fıkıh İlmi budur. Usûlü Fıkıh budur. Delillerden hükümler çıkarmak”. Bu konu da anlaşılması karmaşık bir şeyi layıkıyla anlamak için, sağlam temeller üzerine analiz yaparak mantıki sonuçlar çıkarmak anlamında önemli bir konu. Bu usûlün esası, eşyanın tabiatını inceleyen sağlıklı sonuçlar çıkarma amacında olan “bilimsel metod” için de tamamen geçerli bir konu.

      Yani, bu aynı zamanda “Fıkıh” ilmi de “bilimsel metodu” kullanıyor demek oluyor ki bu da sağlıklı, mantıki sonuçlara ulaşmak için en tutarlı yol. Ancak görünen o ki fıkıh sadece dini konuların anlaşılması ile sınırlı kalmış bir usûl. Dini konuların doğru anlaşılması müslüman toplumu için kritik bir öneme haizken bu konuda ciddi anlamda bir yetersizlik var. Dindar çevrelerin toplumda dezavantajlı olması, diğerlerince zor anlaşılır kalması, metodlar aynı olmasına rağmen (fıkıh ilmi metoduyla) ilimden bilime ve neticede teknolojiye geçilememesiyle ilgili değil mi? Bu konu toplumda değişik kesimler arasındaki sancıları oluşturmuş, çünkü birbirlerini anlamakta zorlanıyorlar.

      Bu konuya girmemin bir sebebi “atom ve atomun içindekiler”den “nasıl yararlanacaklarını da bilirler” şeklinde ifadeler kullanmış olmanız. Fıkıh ilmi ile bu iş nasıl olabiliyor? Olabiliyorsa bunu delillerle açıklamak mümkün mü? Ayrıca, bir başka şey daha dikkatimi çekti. a), b) şıklarına geçmeden öce diyorsunuz ki “Kitap saçma sapan şeylerle dolu olabilir. O zaman onun yanlışlarını reddedecek, doğrularını kabul edeceklerdir”. Burada kitaptan kastınız Kur’an ise vebal altına girilmiş olunmuyor mu? Bir yanlışlık yoksa, demek istediğinizi daha farklı olarak nasıl ifade edebilirsiniz?

  15. astroloji son derece değerli bir ilimdir.
    bizlerin yıldızlarla organik bağı olduğu için dolayısıyla manevi bağı da olması gerekir.
    öyleyse göksel olaylarla bağlantılıyız ve bunun çeşitli tezahürleri var demektir.
    bunlardan biri de geçmişi okumak suretiyle gelecekle bağ kurmak, anlam çıkarmaktır. buna öngörü deniyor.
    2017 de satışa çıkan bir astroloğun kitabında 2020 yılı için büyük bir salgın öngörüsü vardı. astrolog bazı hesaplamalarla yaptığı 2020 yılı gökyüzü haritasında gördüğü açıların daha önce ne zaman görüldüğü ile yaptığı araştırma sonucu aynı açıların ortaçağda veba salgını sırasında görüldüğünü bulmuş, ve buradan aynı şekilde bir salgın çıkabileceği öngörüsüne ulaşmış. nitekim haklı çıktı. benzer şekilde pek çok astrolog da salgın öngörüsünde bulunmuştu. okumayı bilen için gökyüzüne ya da sayılara bakmak farketmez yaşamı anlamak ve anlamlandırmak hatta gelecek için öngörü de bulunmak zor meseleler değil, vah ki okumayana, okuyamayana. ülkemizde gerçekten değerli astrologlar var, türk insanı doğru yönlendirildiği zaman gerçekten yaptığı işe imza atabiliyor, yönlendirilmediği zaman da tam tersi. şarlatan akademisyen, gazeteci, siyasetçi olduğu gibi astrologlarında şarlatanı olabilir
    ama sui misal emsal olmaz.
    abd ile ilgili karışıklık öngörüleri hayli fazla, ama bunun için yıldızlara kadar gitmeye gerek yok, bazı tweetlerden bile okumak mümkün. ekonomik verilere bakarak ciddi bir krizin gelmekte olduğunu söylemenin mümkün olduğu gibi. bizim beşi bir yerde müteahhitlerin dünya sıralamasındaki yerine bakıp burada bir yamuk olduğunu görmek kadar açık ve net. okuyabilenler için tabi ki…
    bu sene seçim olur mu?
    yarının malzemesi bugündür.
    gelecek bir potansiyeldir, karar bir yapı değildir. kuşkusuz içinde değişmezleri barındırır ama son şeklini tercihlerimiz belirler. o nedenle gelecekle ilgili öngörü olur, yargı olamaz. seçim yok demek ne kadar mümkün değilse, var demek o denli mümkün değildir. türkiyenin bugün içinde bulunduğu sorunlar taşınacak gibi değil o nedenle seçimin 2023 e kalması kuvvetle muhtemel değil, iktidarın ayakta kalması da öyle. liderlerin büyük kısmı için de benzer öngörü de bulunulabilir. hayırlara vesile olmasını umuyorum.
    komplo teorilerine gelince insanların böyle konulara kafa yormasını son derece neşeli buluyorum, keşke senaryolar için de eğlenceli diyebilsem ama genellikle değil, lakin hayatımıza bir bakış açısı daha katıyor, bu da kötü bir şey değil bence. katastrofik bulanlar olabilir, onlar da ilgilenmeyiversin zaten değil mi ama.
    mısır ve israil politikası ile ilgili bir şeyler de yazacaktım lakin çok güzel bir pazar günü olduğu için sıkıntılı konulara girmenin anlamı yok.

    • Didem hanım dün bir araştırma paylaşmıştınız:
      “İngiltere merkezli Vouchercloud adlı internet sitesi, dünyanın en zeki ülkelerinin sıralamasını açıkladı. 25 ülkenin yer aldığı liste, Nobel Ödülü alan kişi sayısı, nüfusun ortalama zeka testi sonuçları ve okul performansı olmak üzere üç eşdeğer kriter ile oluşturuldu. Listeye Avrupa ve Asya ülkeleri damga vurdu. Sıralamada 14 Avrupa ve 7 Asya ülkesi yer aldı. 1’inci sırada Japonya yer aldı. Japonya’yı İsviçre ve Çin takip etti…”
      Sonra da üniversitelerle ilgili olanı eklemişsiniz:
      “Dünyanın en iyi üniversiteleri Center for World University Rankings (CWUR) tarafından sıralandı. Sıralamadaki kriterler arasında eğitim kalitesi, mezunların iş bulma oranı, eğitim kadrosunun kalitesi, araştırma sayısı, yüksek kaliteli yayın sayısı, üniversitenin dışarıdaki etkisi ve yayımladığı kitap ve makalelere yapılan atıf sayısı yer alıyor.
      tahmin edeceğiniz üzere ilk 500 üniversite içinde yer almıyoruz, ilk 500 içinde bir türk üniversitesi yok.”
      Sonra da “tebliğ, hicret, oku emri ve ahlak” gibi kelimelerle devam edip giden ifadeleriniz…

      Şimdi türkiye üniversiteleri ve astronomi bölümleri ne durumdadır tam bilemiyorum ama bugün yazdıklarınıza bakılacak olursa en azından astroloji bölümlerimiz o kadar da kötü değil sanki…

      Dün burda “Eşit şartlarda kaliteli eğitim almış, dini konular dahil kültürel değerlerini özümsemiş bayanlar, işlerinde erkekler kadar başarılı olabilirler. Hiç kuşku yok.” diyen H.K arkadaş, sizin burnumuza dayadığınız araştırma sonuçlarıyla ilgili ne düşünüyordur bilemiyorum ama benim paylaştığım veriye
      “Söylediğin istatistikler doğruysa Japonların da ona ihtiyacı var.” diyerek burun kıvırmayı tercih etmişti.
      Kendisi aynı yorumunu
      “Matematik müzik gibi evrensel bir lisandır. Faydalı bir çok işin en güvenilir araçlarından biridir.” diyerek bitirmişti ki sizin bugün en başta belirttiğiniz görüşünüzle de birebir örtüşüyor sanki:
      “astroloji son derece değerli bir ilimdir.
      bizlerin yıldızlarla organik bağı olduğu için dolayısıyla manevi bağı da olması gerekir.”
      Mutlaka…

  16. Ekonomiyi geliştiriyorlar nurdan hanım ama bu kural için yandaş olman gerekli halksan 20 yılda değişen hiçbir şey yok yine 90 lar 2000 ler gibi zam yağmurları altında yaşamak zorunda kalan insanım için artık umut ta kalmadı bana göre gerçi bir kesimin seyrettiği kanal sayesinde efsunlanmış bir şekilde kendilerini Amerika’da veya Almanya’da yasiyor hissetmeleri onlar için sıkıntı olmadığı hatta dünyanın bizi kıskandığı masallarla günleri mutlu bir şekilde geciyorlar.2002 yılında seçimde oysa ne kadar mutlu idim ak parrtikazandi diye ama artık bu ülkede. Hiç birşeyin duzelemiyecegine artık inancım tam özellikle ekonomi

    • Nuri bey! Hakikaten Türkiyenin durumu çok vahim.
      Ekonomi de Türkiyede şu an tepetakla gidiyor.

      Türkiye başta ABD olmak üzere dünyadakı kalkınmış ülkelere adeta dolar hattı kurmuş faiz ile dolar topliyor,
      Oralara oluk oluk dolar aktariyor. Nasıl aktarıldığını yazarsam yorumum yayınlanmaz.
      Son 7 yılda Dünyaya yaptirdıkları camiler, iş yerleri kasabalar milletin boğazında keserek kendi ve yandaşlarına para kazandırıdılar ve kazandırmayada devam ediyorlar.

      Maalesef şimdiye kadar bunlardan ne muhalefet nede vatandaşlar hesap sormadılar.
      Bunların yaptıkları başka ülkelerde yapılmış olsaydı o ülke halkı bunları anında al aşğı ederdıler..bizdede baştacı esiliyor.

      • Nurdan abla irandaki molla rejiminin yediği haltları kendin de biliyorsun ve dünden beri yere göğe sığdıramadığın maderşahi iran kültürünü özümsemiş acem uşakları niyeyse bir türlü başlarındaki ayetullah heyetini alaşağı etmiyorlar/edemiyorlar?
        Ama bizde öyle mi ya; herkesler okyanusötelerinde inzivaya çekildi, öyle değil mi?

  17. Yok nurdan hanim olmaz bende ulkemden ayrilali tam42yil oldu ama benim bildiklerim buyuk bølumu dunyadan gøctu yerine gelenlerde onlari aratmiyor cahillikte guya gidenlerin buyuk bølumu okuma yazma bilmiyenlerdi bu gunki gencler guya universite Lise mezunu amma alakasiz islerle ugrasiyorlar

    • Baki bey! Tahsil insani ahil yapmaz, sadece bazı dallarda meslek sahibi yapar.
      Peygaber efendimiz, SAS okuma yazma bilmiyordu, Cahiliye dõneminde peygamberlik gelmeden çok önce adaleti ve üstun karekteri ile sayılan ve sevilen bir insandı.

      Bizim cahaletimiz desinlere ve göterişe dayanan okuma kompilesinden kaynaklaniyor. Çünkü bizde insana değil makama mevkiye kıymet verılır.

      • Allah peygamber efendimizi neden ümmi bırakmıştır.

        Her şeyin bir hikmeti var.

        Peygamber efendimiz okuma yazma bilseydi.
        İnanmayanlar Hz Muhammet kuranı kerimi kendi Düşüncesinden yazdı diyeceklerdi.

  18. Zaman daralıyor ve siz erken seçim öngörüzde bayağı ısrarlı/iddialısınız sn. Koru.

    Doğrusu ben de bunu bekleyenlerdenim…erken seçimi.

    Emareleri var: En son başörtüsü konusu yeniden, hem de şiddetli bir tartışma atmosferinde gündemimize girdi.

    Evvelinde Joe Biden’ nin yeni ABD başkanı olacağına dair emareler belirdiğinde en hassas ve (dış) müdahalelere en açık ekonomimiz üzerinden ön almalar geldi. MB başkanı değişti, hazine bakanı Albayrak istifa etti, yeni bakan atandı. Bu, Biden ile birlikte çalışma niyetini sergilemekti.

    Arkasından CHP-Kılıçtaroğlu, belki tabanına dönük mesaj niteliginde, belki de cumhurittifakına bir jest(!) niteliginde akıl almaz açıklamalar yaptı: uyuşturucudan, organ ticaretinden, fuhuştan -afedersiniz- vergi alınmasını önerdi hükümete. Partisindeki taciz olaylarının -sanki diğer partilerde hiç yaşanmamış gibi- üzerine kararlılıkla gidemediği gibi bu konu üzerinden iktidarın taarruzunu da püskürtmedi.

    Yine partilisi İBB’ nin Türkçe ezan, Türkçe Ku’ran okunduğu programı, iktidara altın tepside sunulan fırsatlar oldu.

    Burada dikkatimizi çeken şey artık elde inandırıcı malzeme kalmayınca, eski defterlerin karıştırılarak en işe yarar malzemeleri ortaya dökmek olduğudur: Başörtüsü, Türkçe ezan, Türkçe Ku’ran, kadın (aman Allah’ım! Analarımız, bacılarımız, hala, teyzemlerimiz ve hatta ninelerimiz…ne acı ve ne kadar korkunç) yeniden siyasetin malzemesi olarak sahneye sürülüyor (!)

    Yılların kaşarlanmış CHP’si, bu davranışlarının,
    rakiplerinin eline çok kullanışlı bir koz, tabanını konsolide edeceği bir seçim malzemesi olarak geçeceğini bilmiyor olamaz. Bunu hesap edemiyor mu? Buna inanabilir misiniz? Ben inanmıyorum.

    Artık neredeyse şuna inanacağım: CHP her zaman iktidarda… CHP, kuruluştan beri, bir asra yakındır siyasi hayattan hiç eksik olmadı (bazı ara dönemler hariç). Siyasi hayatını hep CHP olarak sürdüren CHP bunu neye borçlu?

    Devlet partisi… CHP bir devlet partisidir. Fiilen iktidarda olamasa bile iktidarı belirleyen güç, siyasi parti konumundadır CHP; istediği kadar genel başkan değiştirmiş/değiştirtilmiş ((Deniz Baykal, Siirt seçiminin yenilenerek Erdoğan’ın önünü açmıştı) olsa bile.
    Kılıçdaroğlu, CHP’nin en uzun süreli başkanı olama yolunda ilerliyor bir siyasi başarısı olmadığı halde; o bunu neye borçlu?

    Öyleyse hükümeti CHP ile onu kullanan güç belirliyor.
    AK Parti’nin de en uzun süreli hükümet etme enerjisini maşallah CHP karşılıyor. Yeniden din-iman temalı siyasi atraksiyonlara maruz kaldığımıza ve bunun CHP eliyle oluşturulduğunu görünce…

    Evet; eken bir seçime doğru yol alıyoruz, çünkü çok alemetleri belirdi.

    Bu alametler bana, ülkemizde yeniden bir AK Parti/MHP ve belkide daha geniş koalisyonlu AK Parti/MHP/İYİ Parti iktidarını salık veriyor…arka plan ortak ise CHP. Çünkü CHP’yi hayatta tutan güç böyle istiyor. Hükümette sag-muhafazakar partiler, iktidarda CHP-Devlet.

    Hükümetin devletçi politikalarından/uygulamalarından bunu anlıyorum.
    Milletimiz var olsun, Devletimiz daim olsun…
    Demokrasi olmasa da olur!

    Erken olmuş, vaktinde olmuş; bir seçimde seçme hakkımızı kullanıyor olmamız neyi değiştiriyor ki?

    Önümüzdeki ilk genel seçimde sandığa gidermiyim, bilmiyorum.

    Sn. Koru, bu yazısındaki ana konu olarak, satır arasında işlediği erken seçim iddiası şeklinde yüzümüze haykırırken bana da kendi adıma bunları yazmak düştü.

    • “Daha geniş” düşünmek her kafaya nasip olmuyor işte.
      Gençler bile rüştünü ispat etmek istiyor. Ötekide “ondan sonra gelsin” diyor.
      Kimiside en iyi yapabildiği yerde muhalefette kalmak istiyor.

    • Öğrenci burs/kredileri %20’ye yakın, asgari ücret % 22’ye yakın arttı. Bunlar da bana göre erken seçim emareleri…

    • Enseyi karartmayın hasanbey, sandığa tıpış tıpış gidersiniz; bahri beyle birlikte oylar da chpye gider! Öyle değil mi?

      • CHP’nin AK Parti’ye yaradığı ve belki de muhafazakar-sağ cenahın da CHP’nin varlık sebebi olduğu bir siyasi zeminde bu mümkün olacak bir şey midir Sn. H.Gayret?..

  19. Astrolojiden anlamam.Astroloji babından günlük fal yorumlarında ve geleceğe dair kehanet kapsamında keskin ifadelerde bulunan yorumlarda da itibar edilecek bir yön bulamıyorum.Ancak astrolojinin hepten lüzumsuz bir şey olduğunu da düşünmüyorum.Osmanlı gibi geçmişin güçlü devletleri de bu kurumdan (müneccimlik) yararlanmayı ihmal etmemişler.Şimdiki zamanın devletlerinin de -bizimki dahil- bu kurumun bilgilerini gözardı etmediklerini,seçim zamanları ve benzeri önemli zamanları belirlerken de bu bilgilerden yararlanmayı ihmal etmediklerini de yazılıp çizilenlerden okumuşluğum var.Neticede insanlarca binlerce yıldır takip edilen ve notları alınan gökyüzünün de bir haritası var.

    Ayda bir,yorumlarına -itibar ettiğim değil- göz attığım birkaç yorumcu da var.Ben,şu olacak,bu olacak tabirlerine değil de -ancak deprem tahminlerinde isabet tutturanları da biliyorum- bilgisayar teknolojisinde geçmiş yılların istatiksel bilgilerinden yararlanılarak yapılan sosyal hayata ilişkin genel yorumlarda ve karakter tahlilleriyle,insanların zayıf yönlerininin olumluya çevrilmesinde destek bir bilgi olarak bu alandan yararlanılabileceğini düşünüyorum.Geçenlerde -ayrıntılarıyla değil;çünkü her olayı bu işe bağlayan uzun uzadıya anlatımlarda bir ciddiyet bulunmuyor- genel çizgileriyle takip ettiğim bir yorumcu içinde bulunduğumuz dönemde gerçekleşen gökyüzündeki ender görülen bazı gök cisimleri birleşiminin ilk vahyin geldiği 610 yılında da gerçekleştiğini yazmıştı,mesela bu bana ilginç geldi.Ancak kehanet kapsamında nokta atışların,insanların merak saikini suistimal eden atışlar olarak itibar edilecek bir yönünü de şahsen göremiyorum.

  20. Fehmi beyı’n bugünkü yazısı beni bayağı güldürdü.
    Bu vesile ile yazarımızı’n komediyen tarafi’de gazeteciliği kadar oturaklı ve ustaca, olduğunu öğrenmiş oldum.
    9 değil bin köydende kovulsa yeri
    geldiğinde taşı gediğine koymasını
    iyi biliyor.

    Ben, Türkiyeden ayrılalı, 22 yıl 6 ay 3 gün oldu geriye dönüp baktığımda,ülkemın insan yaşamında olmzsa olmazlardan medeniyet ve insanlık, konusunda ilerlemek şöyle dursun bir asir geri gittiğini görünce ordaki aklı başında yaşayan insanlar adına çok üzülüyorum.

    Sahı bu tip cahiller kimler tarafından adeta mantar gibi üretiliyor. ABD yi beceriksizliklerinı kapatmak için şeytanlaştırarak milleti ve kendilerini tesseli etmek yerine! Dünya lideri olmasını ve ekonomisini nasıl geliştirdiğine kafa yorsalar daha iyi olur; o zaman belki düşüne bilecek başa sahip olurlar.

    • Nurdan hn haklısınız medeni ülkede yaşıyorsunuz.Milyonlarca insanı Irakta katletmek size göre medeniyet timsali.İşid i piyasaya sürüp onbinleri katletmek, afganistanda talibanı doğurup bir milleti yok etmek , sırf insanları renginden dolayı katletmek sizin için medeni olmak ise aman sakın buralara gelmeyin.Çünkü burası milyonlarca suriyeliye kucak açmış onları yedirip içirmiş, şimdi onları kendi ülkelerinde yerleştirmeye çalışmış bir ülke . Burada düşküne ihtiyaç sahibi olana yardımların yapıldığı bir memleket , burada insan açlıktan ölmez mutlaka bir yardımsever çıkar sakın ha gelmeyin .Bunlar sizin medeniyetinize ters gelen şeylerdir. layık olduğunuz yerde yaşayın siz .Bizi merak etmeyin

      • Doğru bu ülkede hiç kimse açlıktan ölmez khk ile açığa alınanlara “ağaç kabuğu” yemeleri tavsiye edilir. Son üç beş yılda ülkede işsizlikten açlıktan kaç tane intihar vakası olduğunu öğrenmek için TÜİK istatistiklerine bakıver istersen sevgili dava adamı kardeşim merak ettiğim için soruyorum sizde mi mücahitlikten müteahhitliğe evrildiniz

        • 2 gündür kadınların baş örtüsün’den tutunda, dinden ve dındarlık’tan bahs edenler’ın uzun yazılarını görünce, galiba 8 ay kadar oluyor, Twitter’de dolaşırken bir video gördum muhtenelen Fıransıca twit hesabından ingilizce olan siteye aktarılmış.
          Hesap sahibi o videoda konuşulanlrı anlamadığını yazmış ve olayı görüntüliyen adamın yazdıklarını ingilizceye çevirmiş.

          Videoda baş örtülü birkaç kadın olduğu için merak ettim açtım! Birde ne göreyim küçük bir iş yerinin önûnde tanınmaması için yüzü karatmış sesinden geç bir çock olduğ anlaşılan dükan sahibine “terörst seni burada yaşatmayacağız, küfurler eşliğinde çocuğa vurup itekliyorlar.
          Çocuk onların o hareketine hiç mudahele etmeden kadınlar ilebirlikte içeri giriyor.
          O videoyu çeken dişarda dükanın camından çekmeye devam ediyor.
          Az sonra polis geliyor, kadınlara kelepçe vurmaya kalkışnca çocuk mudahele ediyor ve kadınlar serbest bırakıliyor.
          Sonrada çekip gidiyorlar.

          O olayı kayt edip, polise telefon eden yabancı adam kayıdı kesmeden dükana giriyor ve çocuğa soru soriyor.

          “Sen bunlar neden polisin elinden kurtardın ben polise haber vermeseydım seni öldüreceklerdı?
          Çocuğun cevabi! ” Size çok teşekür ederim, ben onları aff ettim, onların seviyesine inmeyi benim inancım kabul etmiyor.” Diyiyor.
          Aslında o videoda daha užun konuşulmüş fakat ingilizceye tercüme eden özet olarak çevirmiş.

          Türkçe konuşulan bölümü anladım, o kadınların kullandıkları tehdit ve küfürlerini duyunca şok oldum.
          Onlara rağmen o çocuk sadece ” bacı içeri gelin beni öldüreceksenize içerde öldürün diyerek içeri aliyor ve içerdeki sesler duyulmiyor.
          Ben çocuğu şivesinden sarkamışın bir köyünden olduğunu anladım.. kayıt eden adana çocuk kendi ismini söleyince doğuda her köyün kendine has şivesi olduğu için Sarikamış’ın o şiveye yakın köy sitelerine girerek köyü bulupo köyün sitesine girip çocüğun ismini yazip olayide anlatınca o köyden olduğunu yazdılar ve 8 yaşından orto okulu bitiriceya kadar çobanlık yaparak hem aileyenin hemde kendi okul masrafını karşılamış. Köylerinde lise olmadığı için yatılı lise sınavına gırmış ve anadolu lisesini birincilikle kazanmış.
          Ünüversite sınavlarında da başarılı olunca köyüne öğretmen olmak için bursuku okumuş.
          Daha sonra arap ülkelerinden birisine ilahiyatcı olmak için bursulu gönderilmiş!
          15 Temmuzdan sora başına gelmedık olay kalmamış.

          En sonunda avrupada uçak aktarması sırasında zar zor bir ülkeye sığınarak zalimlerin elinden kurtarmış.
          Şimdi o başörtülü kadınlar gökten zembille inse değil onlara güvenip inanmak yüzlerine tükürürüm.
          AKP Islami ve dindarlari Türkiye ile birlikte bitirdi!
          Yaptığı icraatların tamami islamda lanetlenmiş icraatlar.
          Şimdi hiç utanmadan kalkmış hemde “DIN” adina bu zülme destek oluyorlar.
          Bunu yaparlarken kimliklerini ve cinsiyetlerini dahi gizliyorlar.
          Yarın şimdilerde bunları en iyi rant kapsi,terörist dedikler HDP kazansa bunların hepsi HDP li olur.

Yoruma kapalı.