Kazalar kaderimiz olmamalı.. CHP Kılıçdaroğlu’nun gezisine gizem katmak zorunda mıydı? 

21
Reklam

Bartın/Amasra’da 41 can alan maden kazası siyaset alanında beklendiği türden tepkilerle karşılandı: İktidar cephesi alttan alarak ve ailelere vaatlerde bulunarak üzerine fazla gelinmesini önleme gayreti içerisine girdi; muhalefet ise konuyu doğrudan iktidarın günah listesine ekleme yolunu tuttu.

Tabloya bakarak söylenecek tek bir şey var: Bundan da ders alınmayacak ve bir daha başka hiçbir maden ocağında can alıcı kazalar yaşanmayacağının garantisi yine olmayacak. Madenlerde çalışanlar günün sonunda sağ-salim evlerine varacaklarından yüzde yüz emin olmayacak, aileleri en ufak bir olağandışılığı “Yoksa kaza mı oldu?” tedirginliği olarak yaşayacaklar… 

Nereden mi biliyorum?

Ülkemizde daha önce meydana gelmiş can alan – can yakan maden kazalarının tarihi çok eski. Benim görebildiğim liste 1983 yılı sonrasına ait. O yıl Zonguldak/Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında 103 işçi grizu patlaması sonrasında hayatını kaybetmiş…

Her yıl olmasa da bir-iki yıl arayla kazalar birbirini takip ederek bugünlere gelinmiş.1990’da 68, 1992’de 263, 1995’te 38, 2003’te 10, 2004’te 19, 2009’da 19 işçi maden ocaklarında ya patlamalarda ya da göçük altında kalarak hayata veda etmiş.

Sonrası her yıla birden fazla kaza düştüğü için daha da kötü. 2010’da üç ayrı maden kazasında toplam 50, 2013’te iki ayrı kazada 9, 2014’te biri ülkenin en çok can kaybı verilen maden ocağı kazası sayılan Soma olmak üzere tam sekiz ayrı yerdeki maden ocaklarında meydana gelen kazalar 329 işçinin hayatına mal olmuş.

Olmuş da olandan ders alınıp bu tür olayların bir daha yaşanmaması için tedbirler alınmış mı?

Soma kazasının ertesi yılı, 2015’te, yine birden fazla -6- can alıcı kaza yaşanmış.

Reklam

Ve önceki gün Bartın’da meydana gelen 41 canı kaybettiğimiz kaza. 

Yukarıdaki cümleyi ‘son kaza’ diye bitirmişken, ‘kaza’ sözcüğünün önündeki ‘son’ sıfatını sildim. Yine de bu kazanın son olmasını diliyorum.

Maden ocakları çalışma şartlarının en zor, kaza tehlikesinin en yüksek olduğu iş yerleridir. Bazı ülkeler bu sebeple, insan hayatını ön planda tutarak, sorunlar yaşanmış maden ocaklarını kapatma yoluna gitmiş, ocakları çalıştırmaya devam eden ülkeler ise kazaları bütünüyle imkansız hale getirecek tedbirler almışlardır.

Kazalar yine de oluyor; ancak daha çok yeterli tedbir alınmayan ülkelerde…

Onların hangi ülkeler olduğunu uluslararası haberleri izleyenler biliyor; izlemeyenlerin de tahminde zorlanacaklarını sanmıyorum.

Bizim hangi kategoride olduğumuzu görmemiz için ise yukarıda sunduğum listeye bakmak yeterli.

Tedbir eksiğimiz var ve insan hayatını tehlikeye sokan ocakların sorumluları, uyarılara aldırmıyor, kaza sonucunda kendilerine hesap sorulmayacağı gevşekliğiyle hareket edebiliyor.

İşte bu yüzden, Bartın’da yaşananın ‘son kaza’ olacağından kuşkuluyum.

Reklam

Ancak bu son olmalı. Bir daha bu tür kazalar yaşanmaması için elden gelen bütün tedbirler alınmalı. Tedbir alınamayacak durumda olan ocakların kapılarına da, hiç tereddütsüz, kilit vurulmalı.

……

Kılıçdaroğlu’nun gezisi ‘gizemli’ miydi?

Kılıçdaroğlu ABD’de.. CHP milletvekili Yunus Emre hemen arkasındaki sırada.. (Fotoğraf Karar gazetesinden..]

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi de yine beklendiği türden tepkilerle tartışılıyor. İktidar ortakları geziyi gizli ve gizemli toplantılar yapıldığı gerekçesiyle ‘şaibeli’ buluyor; CHP ise…

Geziyi CHP cephesinin nasıl değerlendirdiğini, Kılıçdaroğlu ile birlikte ABD’ye giden heyetten CHP İstanbul milletvekili Yunus Emre’nin kaleminden Karar gazetesinde bugün okumak mümkün.

Emre’ye göre “Bu seyahat, cumhuriyetin ikinci yüzyılında bilimin ışığında ilerleme amacı için bir dönüm noktası.”

Kılıçdaroğlu’nun ‘İkinci Yüzyıl Vizyonu’ adı verilen bir yaklaşımı var; o çerçevede orada iş çevreleri, öğrenciler ve düşünce kuruluşlarıyla temas kurmak üzere ABD’ye gidilmiş.  

Yazıda ABD’nin eğitim kurumlarıyla bizim üniversitelerimiz mukayese ediliyor, Harvard ve MIT gibi üniversitelerde bilimsel araştırmalarıyla öne çıkan Türkler’in bilim dünyasına katkıları övülüyor, bu arada yurtdışı eğitimlerini ABD’de almakta olan öğrencilerimizin ülkeleriyle yakından ilgilendikleri izlenimi özellikle vurgulanıyor.

İyi de, bu tür tespitler için bir parti liderinin o kadar zahmete katlanması gerekir miydi?

Şu sırada hem de?

Harvard ve MIT gibi ABD’nin öndegelen bilim yuvalarında eğitim görmüş herhangi bir kişiyle oturulup konuşulsa, benzer bir sonuca hiç zahmetsiz ulaşılabilirdi.

Yazar, iktidar cephesinin geziye ilişkin eleştirilerine cevap teşkil edecek pek bir şey söylemiyor.

Gizli ve gizemli toplantılar iddiasıyla ilgili…

Birlikte gidilen seyahati izlemekte olan gazetecilerden habersiz geçirilen sekiz saat ile ilgili…

Temasları ve görüşmeleri izlemeleri için ABD’de bulunan gazetecilerin toplantıların çoğuna alınmamaları biraz garip değil mi?

İktidar cephesinin eleştirileri daha çok gezinin bu yönleriyle ilgili ve onları önemseyip geçersiz kılacak herhangi bir açıklama milletvekili Yunus Emre’nin yazısında yok.

Yoksa gezinin özellikle ‘gizemli’ kalması mı isteniyor?

Önemli mi bütün bunlar?

Aslında önemsiz. İktidar cephesinin geziye atfettiği ‘gizlilik ve gizem’ özelliği günümüz gerçekleri açısından fazla anlamlı değil. Bugünün dünyasında birileriyle yüz yüze görüşmek için on saatlik zahmetli bir yolculuğa çıkmak gerekmiyor; cep telefonuyla bile görüntülü görüşmeler yapılabiliyor. 

Ülkelerin diplomatları gerektiğinde temas kurulmakla da görevliler.

Liderinin gezisini, öncesi ve sırasında iyi planlamadığı görüntüsü vermekteydi CHP, galiba sonrasında da acemilik sürüyor.

Kritik bir seçime gidilen bir ülkede muhalefetin acemiliği gerçekten şaşırtıcı.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Bu maden katliami bana geçen yıl veya 2 yil önce, Türkiyenin Almanya Büyük elçisinin çocuğunun ölüm haberini hatırlattı. Haberi okuyunca acılı anaya ve henüz bebek yaşında olan çocuğa üzülmüştüm. Babayı hatırladığım için üzülmek yerine. Bir maden kazasında Erdoğanın korumalığıni yaparken ölen Madencinın bir yakınını tekmelyip sopaladığı an gözümün onune geldı.
    İnanın o babaya zerre kadar acımadım. Acımadım çünkü o Dayağın karşlığında korumalıktan büyük elçilik ile mükafatladırılmıştı.
    Allah kimseye evlat acısı göstermesin diye bir dua var.
    Türkiyede son 11 yılda iftira ve ihmallerele o kadar mahsunun yuvası yıkldı hayatları karaltıldı.
    Sorumlular bu dünyada yaptıklari iyiliğinde kötülüğnde karşılığını yaşamadan ölmezler.
    Rabbim Ailelere sabır versi Şehitlerimizde Rahmet eylesın.

  2. Bu troller de Kılıçdaroğlu korkusu var ve haklılarda.
    Kılıçdaroğlu gidip yardım için beyaz sarayın kapisini çalmadı. Bir parti lideri olarak hava atıp protokol uygulamadı. Adam gibi (halen daha erdoğanın iftiralarına ya inandığından “ben buna ihtimal vermiyorum” dilinden yani kendisine atılacak iftiralarına meydan vermemek için bir toplantısına sanur uygulattımanin haricinde) ne isdedi ise onu yapti. Troller Soma katliamından haber yazmiyorlar Kılıçdaroğluna iftira atip hakaret etmeye devam ediyorlar.

  3. Fehmi bey, ABD’ye gitseniz ve orda takip edilmeyen bir saat dahi geçirdiğinizde bunun sorgulanacağını bilseniz, mecbur olmadıkça, sekiz saat ortadan kaybolurmusunuz? Kemal beyin açıklamasını doğru kabul edelim.Turken binası önünde basına açıklama yapmaya gitti diyelim.Neden gazetecileri de götürmedi? Bir minibüs daha kiralamak çok mu zor? Açıklama doğruysa, Turken’ e gazetecilerle gidilseydi hem bu ziyaret kamuoyuna daha iyi aktarılırdı hem de
    şaibeli bir durum oluşmazdı.Ayrıca o bina oraya yeni dikilmedi.Bina ziyaretinin programa önceden dahil edilmeyip sabah yataktan kalkıp yola revan olunmasının hikmeti nedir? Ben iddia edildiği gibi Şeref Ali Tekalan’la görüşüldüğüne inanıyorum.

    • Kılıçdaroğlu istediğini alamadığına göre, altılı masadaki paydaşlarından Davutoğlu, o da olmazsa Babacan da yakında Amerika yolcusu olabilir. Fakat tavsiye ederim, hiç denemesinler, her ikisi de dördüncü derecede bir protokolle karşılanır ve elleri boş dönerler. Bu tavsiyem, eğer yanlışlıkla gitmeyi düşünecek olursa Abdullah Gül için de aynen geçerlidir. Vekâletini Fehmi Koru’ya verir ve Amerika’ya o giderse protokolde işin şekli değişir, ikinci hatta birinci derecede bir karşılama söz konusu olabilir. Fakat sonuç yine değişmez, Fehmi Koru da Türkiye’ye eli boş döner.

  4. Kılıçdaroğlu eğer Cumhurbaşkanı adayı olduğu ilan edilseydi bu gezi etkili ve anlamlı olurdu. Aday belli değilken üstelik Hatay büyükşehir başkanını adayı dışarısı belirleyecek lafı varken bu gezi ne anlama geliyor. Kasım ayında Abd de senato seçimi var Kılıçdaroğlu kimseyi bulamaz bu tarihte. Bulamadı da. Gezi reklam için piar için yapıldıysa birçok basın yayın kuruluşu davet edilirdi. O da olmadı. Gezi programının tam belli olmayışını götürdüğü gazeteciler dahi eleştiri yapmış. Abd gezisinden sonra Kılıçdaroğlu ordan İngiltere ve Almanyaya gideceği söyleniyordu. O da boş çıktı.
    E bu gezi amacına nasıl ulaştı.

  5. ABD GEZİSİ
    “Bu süreçte, bu derece düşük profilli bir ABD gezisini olsa olsa iktidar kontrolündeki biri organize etmiş olabilir ” diye daha önce dile getirmiştim.
    Sırf iktidarın “ABD icazeti” söylemini güçlendirmek için.
    İktidar malumunuz olumsuz ne yapmış ise, muhalefete aynı ithamda bulunuyor.
    Bildiğim kadarıyla buna psikolojide “yansıtma” diyorlar.
    Kimin ABD’den icazet aldığını”Şems” lakaplı kişi
    ayan-beyan açıklayınca partisinden postalanmıştı.
    Pekâlâ bu geziyi organize eden iktidarın kontrolündeki yada iktidar ile iltisaklı kişi kim?
    Yakında, büyükelçiler kararnamesi yada iktidara transfer olan milletvekilleri arasında görürsünüz.

  6. Ortak kanaat neydi?
    Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye ‘icazet’ almak için gittiği yönündeydi. Bu durumu kendisi ve etrafındakiler de biliyordu.
    Bu zandan kurtulabilmesinin tek yolu neydi?
    Seyahatinin açık, şeffaf ve aleni yapılmasıydı.
    Bütün bunları bildiği halde, 8 saat ortalıktan kaybolması neyi hatırlatıyor?
    Üstelik Washington’dan Newyork’a giderken mecburen Pensilvanya ya uğraması gerek.
    O ise yanında götürdüğü gazetecilerden bile saklanarak 8 saat boyunca yaptığı kara yolculuğunda ne yaptığını açıklarken, ‘hamburger yediğini’ söylüyor!
    Yersen.

  7. SUÇLU(SORUMLU), ALLAH DA OLMADIĞINA GÖRE
    “–Allah yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.” Enbiya-23
    Mesele ” Allah’ı kim sorgulayacak?” meselesi değil.
    Allah kuralları/kanunları koymuş.
    Kurallar derken kevnî kurallar denilen fizik, kimya, biyoloji vs. de demek.
    Bu kural ve kanunların sebep- sonuç ilişkilerini de anlayabilecek akıl da vermiş.
    Allah’ın bir ismi de “hakîm”.
    Yani hikmetle iş yapan demek.
    Yani icraatlarını çok üstün bir akıl ve hesap ile yapması, herhangi bir tesadüfe yer olmaması.
    Her neyse ayette, “onlar” tabiriyle geçen sorguya çekilecekler kimler?
    Gerçek sorumlular.
    Gerçek sorumlu kim?
    Bizde sorumludan önce “sorunlu” var
    Bir paye olduğunda kimseye pay vermeyen, bir sorumluluk olduğunda arazi olan bir yönetim sistemimiz var:
    “Kabile Reisliği Hükümet Sistemi”
    Bu durumda gerçek sorumlu, olsa-olsa bir tek muhalefet (!) kalıyor.

  8. Maden ocağında ölenlere şehit diyorlar. Peki ortada şehit varsa kim şehit etti?
    Sakın Allah demeyin. Allah çarpar sonra.

    • Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah aleyhissalatü vesselam:

      – Siz kimleri şehit sayıyorsunuz, diye sordu. Sahâbîler:

      – Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. Peygamber Efendimiz:

      – “Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır” buyurdu. Ashâb:

      – O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah, dediler. Resûl-i Ekrem:

      – Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden (karın ağrısından) ölen şehittir; boğularak ölen şehittir, buyurdu. (Müslim, İmâre 165; bk, İbni Mâce, Cihâd 17)

  9. “Sonrası her yıla birden fazla kaza düştüğü için daha da kötü. 2010’da üç ayrı maden kazasında toplam 50, 2013’te iki ayrı kazada 9, 2014’te biri ülkenin en çok can kaybı verilen maden ocağı kazası sayılan Soma olmak üzere tam sekiz ayrı yerdeki maden ocaklarında meydana gelen kazalar 329 işçinin hayatına mal olmuş.”

    Kazalar azalacağa yere artarak devam etmiş 1980 yılının imkanları, teknoloji ve bilgisi biliniyor Şimdi teknoloji, imkanlar daha yüksek kazalar azalması gerekirdi?

    Neden arttı Çünkü daha ucuz maliyetli maden elde etme gayesi burdada şimdi ki hükümetin sorumluluğu var.

    Ne zamandan beri AKP insana değer vermiştir.

    Maden konusu açılmışken halkta şöyle bir MİT inaç var onu yıkalım.

    “Yabancılar geliyor doğuda petrol buluyor betonlayıp gidiyor bizim kalkınmamızı istemiyorlar”

    Öncelikle Söyleyim devletleri karıştırmayın madenleri çıkartan şirketler devletlerini bağlamaz Dürüst çalışanlarda var parayı sevenlerde var.

    Petrolu çıkaran şirketler Royal Dutch Shell, BP, Petroleos Mexicanos, Kuwait Petroleum Corp, Total, PetroChina, ExxonMobil, National Iranian Oil Co, Saudi Aramco…..gibi

    İlk soru bunlar salak mı Türkiyeye gelecek Petrol bulmak için Para harcayacak ve sonra o kuyuya beton vuracak?

    Evet Türkiyeye geliyorlar petrolu buluyorlar kuyuyu betonluyorlar buraya kadar hem fikiriz burdan sonra sizden ayrılıyorum.

    Bu şirketler petrolu bulunca Rezervi çıkartmaya değermi diye bakarlar diyelim ki yeterli rezervi var, Buraya dev sondaj makineleri ve petrolu çıkarmak için çalışanlar alınır. Türkiyede petrol derinde, Matkapı düşünün 500 m veya 800 metre olduğunu bu sondaj makineleri böyle, birde yeri geliyor kayayı parçalayıp öyle çıkarılması gerekiyor.

    Bunların hepsi maliyet atıyorum maliyet varili 90 dolar Şirket Erdoğana diyor ki varil başına 10 dolarda kâr koyuyorum 100 dolara alınmı diyor Erdoğanda diyor ki Arap 50 dolara satıyor neye alıyım diyor.

    Şirkette diyor ki Petrolün varili 200-220 dolar olduğunda gelip açarım diyor onun için betonlayıp gidiyor.

    Eskiden Araplar su kuyusu açtığında petrol çıkarmış yine kara su çıktı diye kendi kendine sokranır dururmuş. Arabistanda petrol çıkarmak kolay Çünkü petrol derinliklerde değil, maliyette az oluyor Arabın petrolü ucuz oluyor.

    Türkiyeye Günlük tam olarak petrol yetmesi için bel ki bunlardan 1000 adet kuyu açman gerekir.

    Rafineride birde tanıdığım var Recep doğru diyorsunda bizim petrol asfalt kalitesinde İranın petrolü gibi 1. sınıf değil yani 24 ayar altın değil 12 ayar altın onun için çıkartmayada değmez.

    Erdoğan şeçimi kazanmadan evvel ABD’ye gitmişti Şimdide Kılıçdaroğlu gidiyor.

    Bu Ülke ABD diye, bit yeniği aramayın Uluslararsı çarklar nerde dönüyorsa o devlete gidilir. daha önce Osmanlı devletiydi. Uluslararası lobilere, kazanacak kişi Partisinin ne yapacağını Yol haritasını bunları anlatmalı Devamlı bunlara muhtaçsın çünkü borçlu devletsin bunlardan Ülke için Borç para alacaksın bunlar Diktatörleri sevmez.

    Millet partisine Gelin.

    Millet partisinde ne yalan ne Hilaf var.

  10. maden ocağının içinde
    madenden çık dağın üstünde
    en çukura in suyun dibinde
    duble yola çıksan bile!….🙁
    ölüm denizin kıyısında
    ölüm insanın hep başucunda.
    neden acaba?

  11. 2013 yılında Kozlu’da meydana gelen kazada 10 madencimiz şehit olmuştu, müdür sorumlu bulundu ve mahkemeye verildi , yargılama sonunda 4 yıl ceza verildi ancak çeşitli indirimlerle kuşa cevrilen cezanın kalan kısmı da paraya çevrildi.
    Ve bu arada bu mudur TTK . teftiş heyeti başkanlığına, Gn. Md. vekilliğine ve nihayet 2018 de de asaleten Gn.Md. oldu !
    Bir kere şunu kabul edelim ; bir olayda, bir kazada mutlaka ve mutlaka kusur ,hata, yanlışlık vardır, olmasa zaten meydana gelmez , her şey yolunda gider !
    Bir başka konu da neden ulusal yas ilan edilmez , illa bir kral veya şeyhin ölmesi mi gerek, 41 şehidimiz var !
    Dün H.Gayret’in de bu konuda teklifi vardı, aynen katılıyorum .

    • hatta, yaşasakta nefes alsakta, yaşamıyormuş gibi yapsak mesela..
      sonra, ölüm dediklerinde o neki desek..
      hayattan sıkıldıkmı; ölüm nerede diye arasak!
      Ölüm denizin kıyısında anacığım
      Ölüm göğün yüzünde
      Ölüm yerin dibinde
      Ölüm soluk alışımda
      Ölüm başucumda
      Ölüm göğün yüzünde
      Ölüm yerin dibinde
      Ölüm dişimin kovuğunda
      ulu bir söz:
      “insanı yaşat ki, devlet yaşasın! ”
      (365gün hep yaşamayı yaşatmayı yaşamak🤗)

  12. Acılar henüz yaşanırken, “Bu elim olayı takip edeceğim, olası ihmallerin hesabını sormak da boynumun borcu” dedi Kılıçdaroğlu. (Sosyal medyada paylaştı.)
    Elazığ ve Malatya’daki deprem incelemelerini anlatırken, “Deprem bölgesine gittim, bir tek Kızılay çadırı dahi görmedim” demişti. Ardından deprem bölgesinde Kızılay çadırına girdiği görüntüleri ortaya çıkmıştı.
    Marmaris’te çıkan orman yangını bölgesine gitti Kılıçdaroğlu. Kameraların karşısına geçip; “Verin görevi bize, biz yapalım, biz bitirelim. Açalım bir kampanya uçağı da helikopteri de getirelim buraya” dediği esnada yangına müdahale eden helikopterlerin sesi canlı yayında net şekilde duyuldu. O konuşurken etrafındaki kurmaylar havadaki helikopterleri seyrediyordu.
    Felaket afet ayırmaksızın her defasında benzer provokasyonlar peşinde Kılıçdaroğlu…
    Acıdan, ölümden, depremden, yangından, selden, patlamadan, felaketten siyaset-rant devşirme müptezelliği maalesef bir siyaset tarzı haline geldi.
    Amaç acıyı paylaşmak değil, acı üzerinden siyaset yapmak…
    Yalan dolandan da beter. En süfli siyaset tarzı da bu işte!..

    • Yani bu kazanın sorumlusu da bu adam mı demek istiyorsun!
      Peki senin iktidarının durumu nedir ?
      Bu ortamda bile fanatiklik yapıyorsun, hayret ki ne hayret !

      • Bizler, onun ABD’ye siyasi icazet almak için gittiğini zannederken, meğerse o, bilimsel-teknolojik icazetler almak için gitmiş.
        74 yaşında olan kendileri, bundan böyle her bilimde mahirdir, özellikle de sosyal demokrat ekonomide değil yalnızca Türkiye’ye, tüm dünyaya rol model olacaktır.
        Yönetime geldiğinde, Türkiye en kısa sürede küçük Amerika olacak. Böylece orta Anadolu’ya kurulması planlanan ambalaj fabrikasından vaz geçilecek, onun yerine, yine Tokat ilimizde Türkiye Uzay Üssü kurulacak.
        Teknolojik ilk hamlesi de bir ömür boyu yenilgi üstüne yenilgi aldığı ve içinde tarifsiz bir hınç beslediği Recep Tayyip Erdoğan’ı uzaya fırlatmak olacak!
        Zira Sayın Erdoğan yeryüzünde olduğu müddetçe kendisine rahat ve huzur olmadığını çok iyi biliyor.
        FETÖ artı bilim ve teknoloji artı HDP (PKK-PYD-YPG) artı 8 saatlik hamburger artı okus pokus eşittir: Cumhurbaşkanlığı adaylığı.
        İyi de aday olmakla iş bitmiyor ki.
        Cumhurbaşkanlığı bu milletin oylarından geçiyor yani geçerli ve asıl icazet alınacak merci, büyük Türk milleti.
        Yanlış yerde icazet aramanın sonucu; yürüyen merdivene ters binmesi, Kâğıthane’ye Kâğıttepe demesi, Sakarya Savaşı’nın olduğu yeri Sakarya’da (Adapazarı) zannetmesi, kayıt yaptırmayı unutup kendine oy verememesi gibi olmasın!
        Bizden söylemesi!

  13. Vay ve ne geziymis bilimde bize çağ atlacak.
    Düşünün o meşhur üniversiteye gidiýorsunuz ziyarete aaa ne olsun tatil nedeniyle kapaliymis, vah vah.
    işte ümit beklenen muhalefet bu neden hala AKP 35-40 larda dolaşıyor anliyormuyuz.

Yoruma kapalı.