Korona günlerini en iyi nasıl değerlendirebiliriz? Kendi deneyimimi paylaşıyorum…

42
Reklam

Korona günlerini mümkün olduğu kadar evinde geçirenler ne yapıyor?

Başkalarını bilmem, ama ben ne yaptığımı sizlerle paylaşabilirim.

Günümün önemli bir bölümü tabletimden okumakla geçiyor; okumadığım zamanı da televizyon karşısında geçiriyorum.

İnsanlar eskiden görüş alış-verişinde bulunmak için aynı mekanda bir araya gelirdi. ABD’de Türkiye mi konuşulacak, oradan buradan konuşmacılar ayarlanır, hepsinin aynı mekanda bulunması için bütçe ayrılır, çok önceden kendileriyle anlaşılmış konuşmacılar saatler süren uzun mesafeleri göze almak zorunda kalırlardı.

Şimdi öyle olmuyor. İnsanlar internet programlarıyla -en ünlüsü Zoom- oturdukları yerden kımıldamadan toplantılara konuşmacı olarak katılıyor, dünyanın dört bir tarafındaki başka insanlar da yine ev rahatlığı içerisinde onları dinliyor, soru sorma imkanı da buluyorlar…

“Salgın sonrası her şey başka olacak” diyenlere bu sebeple hak veriyorum.

En son birkaç gün içerisinde o kadar çok önemli toplantı izledim, zihin açıcı konuşma dinledim ki, buna kendim bile şaşırıyorum.

[Geçen akşam Prof. Beşir Atalay’ın başında bulunduğu Sosyal Bilimler Vakfı tarafından düzenlenmiş bir panelde eski Diyanet işleri başkanı Prof. Mehmet Görmez’i dinledim; Türkiye’nin ve dünyanın değişik köşelerinden yüzlerce başka izleyiciyle birlikte… Konu Türkiye’de din eğitimiydi. Prof. Görmez başında bulunduğu İslam Düşünce Enstitüsü’nde yürüttükleri bir çalışmanın sonuçlarını paylaştı.]

Reklam

Kitap, dergi, gazete

Çıkan kitapları anında tabletime indirip okumanın keyfi de başka.

Dergiler ve gazeteler mi? Parmağımın ucunda.

Televizyon ise dünyayı ayağıma getiriyor. 

Filmler, diziler yanında You Tube üzerinden sayısız özel ve güzel yayına da erişilebiliyor. 

Milyonlarca liralık bütçelere sahip kanalların haber programlarını kaç kişi izliyordur? Fazla olduğunu sanmıyorum. You Tube’da açtığı kanalda milyonlarca izleyiciyle buluşan gazeteciler var bugün. Görüş sahipleri, evlerinin sıcaklığını terk etmeksizin başka evlere konuk oluyor. Haber sunucuları da öyle; istediklerine evlerinde ulaşıp canlı sundukları haberlere konuk edebiliyorlar…

Yaşasın özgür gazetecilik…

Sefir’in kızı.. Arapça..

Ofisime bizim çocukların aldığı yeni televizyon cihazındaki hazır programları gözden geçirirken bir Arapça kanalla karşılaştım: Shahid (ﺷﺎﻫﺪ). Arap ülkelerinde izlenen dizileri topluca barındıran bir kanal bu. Sıradan bir dizinin ilk bölümünü indirdiğimde bir de ne göreyim, bizim ekranlar için çevrilmiş bir dizi değil mi? Ekranlardan tanıdığımız sanatçılar o Arap programındalar ve Suriye şivesiyle Arapça konuşuyorlar… [Örnek: İsteyen ‘Sefirin kızı’ dizisini Arapça izleyebilir.]

Reklam

Arapçasını ilerletmeye çalışanlar için, kitaplar ve kurslardan öğrendiklerini dizilerden pekiştirme bakımından ne kadar güzel bir imkan…

[Yıllar önce o amaçla gittiğim Suriye’nin başkenti Şam’da tanıştığım oralı bir genç yurtdışına adım atmadığı halde güzel İngilizce konuşuyordu. Evinde geniş bir plak koleksiyonu vardı. Müziğe meraklıydı. “İngilizcen nereden?” soruma plakları göstererek cevap vermişti. Şarkı sözlerinden öğrenmişti İngilizceyi… Dizi ve filmlerden de dil geliştirilebilir.]

Diziler ve filmler

Rutin hale getirdik, günün bir bölümünde eşimle birlikte dizi de izliyoruz.

Şu sıralarda dünya İngiliz kraliyet ailesinin hayatından kesitler sunan ‘Crown’ dizisinin dördüncü sezonunu Netflix’ten izlemekle meşgul. Dizi İngiliz yapımı. Hayatlarını yansıttığı kişilerin olumlu-olumsuz yanlarını da izleyiciye sunuyor dizi. Bu yönüyle de İngiliz basını ‘Crown’ dizisine mesafeli yaklaşıyor. Kraliçeyi sıradanlaştırması, soğuk ve katı yürekli göstermesi, ülkeyi 11 yıl yönetmiş ‘Demir Leydi’ lakaplı Margaret Thatcher’in güç kullanma meraklısı, insan hayatını hiçe sayan bir kadın olarak sunulmasından memnun görünmüyorlar.  

Netflix ise dizinin gördüğü global ilgiden memnun. İngiliz yapımcılara benzer diziler için 1 milyar sterlin ayırdığını duyurdu Netflix. Yeter ki, izlenebilecek konulu dizi teklifi getirebilsinler…

Film ve dizi sunma açısından Netflix tek değil, Amazon’un ‘Prime’ kanalı ile Hulu da benzer imkanlar sağlıyor.

Yine de bizde en yaygın tercih edilen Netflix.

‘Bir başkadır’ gerçekten bir başka

Bir iki yanlış deneyden sonra Netflix sonunda geniş ilgi gören bir Türk dizisi buldu: ‘Bir başkadır’… [Netflix’teki adı: ‘Ethos’…]

Geçen hafta ‘Bir başkadır’ dizisini yine eşimle birlikte izledik. 

Bir başkadır’dan bir kesit..

İzleyenler genellikle beğendiler, biz de beğenenlere hak verdik. Giderek birbirinden kopuk, yek diğerini tanımayan, hatta tanımaya kapalı bir toplum olduk. Dizi bu kabulden hareket eden bir senaryoya dayanıyor. Bir yanda geleneksel hayatlar yaşayan Anadolu’dan büyük kente -İstanbul’a- göçmüş insanlar, diğer yanda onları evlerinde temizlikçi ya da muayenehanelerinde hasta olarak tanıyan, ama mesafelerini koruyarak anlamaya kalkışmayan okumuş-yazmışlar…

Anadolu’dan gelenler de ötekileri tanımıyor, ama esas kendi insanından cahil olarak resmedilenler okumuş-yazmışlar…

İki tarafın sorunlarını sekiz bölümlük bir diziye sığdırabilmek için en kaba hatlarıyla ekrana aktarıyor ‘Bir başkadır’

Tartışma açar diye bekledim, dizi çok izlendiği halde üzerinde duran pek az oldu.  

Oyuncuların hepsi olağanüstü başarılıydı; onlara hürmeten bile ele alınabilirdi oysa.

Karar’da Prof. Fuat Keyman geçen hafta hakkında yazdı, bugün de Prof. Mensur Akgün diziyi ele almış. [Fuat Hoca’nın önemli yazısını, konunun ana hatlarını özetleyerek verdiği için, diziyi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.]

“Yetmez ama yine de önemli” denilebilecek bir çalışma ‘Bir başkadır’. Senaryonun sahibi, yönetmen koltuğunda oturan Berkun Oya’yı toplumumuza ayna tutma çabası için kutlamak gerek. Sizlerin muhtemelen film ve dizilerden zaten tanıdığınız Fatih Artman ve Öykü Karayel’in canlandırdıkları karakterlere kazandırdıkları sahicilik takdire şayan.

Netflix Crown dizisi sonrası İngiliz yapımcılara ayırdığına yakın bir bütçeyi Türkiye için de ayırmalı. ‘Bir başkadır’ dizisinde tanıştığımız tiplerin hayatlarının yeni bir dizide biraz daha irdelenmesine ihtiyaç var.

Korona günlerinde katlandığımız eve kapanma zorunluluğunu hepimiz iyi değerlendirmeliyiz.

ΩΩΩΩ

Reklam

42 YORUMLAR

  1. Katar Emiri ile Türkiye Emiri arasında su sızmıyormuş!

    Türkiye ile Katar arasında, ‘Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’ imzalanmış. Fakat kapsamı belli değil, açıklanmıyor. Suyu idareli kullanalım derim!

    • Haklısın mim, ibb den sonra izmir şehremini de kuraklıktan susuzluktan sözetmeye başlamış! Damacana hamidiye ve izmir su ne güne duruyor?

      • İmamoğlu ve Soyer suyu denize mi dökmüş? Barajlar DSİ’ye yani Hökümata ait. Senin Reyizde iş yok, ama iyi çay dağıtıyor. Sen de iyi pas veriyorsun, sağol. 🙂

  2. Öyle olsun bakalım nurdan abla! Sana kalsa çerkez değilse altta kalanın canı çıksın!

  3. Vatandaş sen de suyunun suyusun heralde? Dün de vatandaşın biriyle uğraştık burda; eski yorumculardan adamın birinin bişeysi oluyordu zahir, hoş o da uzun hikaye, sizin hepinizin isim banası aslında oydu, tabii saade vatandaş rumuzunu kaptırmadan önce… neyse onu çalan da allahından bulsun, böyle tavşan gibi üreyip duran nickname i icat edenin de!
    Şimdi o 5milyar verelim hamam parası olsun davası şöyle oldu; imf söğüşliicek memleket arıyordu ya, tc dedi ki aynı parayı lazımsa biz size verelim, boşversene dediler, öyle kaldık, para yine bizde yani, için rahat olsun vatandaş!

  4. Korona pandemisi gelişmiş ülkelerin ekonomisini bile zorladı. Bu nedenle gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’yi daha fazla zorlaması normal bir şey aslında. Eğer hükümet pandemi hakkında dürüst davranıp gerçekleri söyleseydi ben kuvvetli bir eleştiri asla yapmazdım. Fakat hükümet dürüst davranmadı.

    Erdoğan uzun yıllardır gerçekleri gizleyip istatistiklere yalan söyleterek durumu iyi göstermeye çalışıyor. Bu arada zaman kazanıp yeni borçlanmalar, özelleştirmeler, konut-arazi-arsa satışları ve mega projelerle yeni kaynaklar! bulmaya çalışıyor. Aynı yöntemi korona pandemisine de uyguladı, “biz şimdi rakamları düşük gösterelim de gelecek turistler çekinmesin, piyasa olumsuz etkilenmesin, sonra buluruz bir çaresini” diye düşündü.

    Türkiye falanca ilacı erken kullandığı için, Şehir hastaneleri yapıldığı için korona pandemisi ile mücadelede başarılı olduk dediler. Böyle deyince de uzun zaman gerçekleri gizlemek zorunda kaldılar. Diğer yandan ekonomi şaha kalktı kalkıyor diye konuşan bir kişi çıkıp da valla hazinede yeterince para yok onun için güçlü tedbirler alamıyoruz diyemezdi.

    Valla bu RTE eleştirileri bana bıkkınlık verdi… İkinci dünya savaşında Alman halkı amansız bir propaganda ile öylesine kandırılmış ki Almanlar ancak Sovyet orduları Berlin’e dayanıp top seslerini duyduklarında gerçeği fark edebilmişler. Bizim top sesleri ise ekonomiden gelecek gibi gözüküyor ve korona pandemisi bu süreci hızlandırdı. AKP’liler iktidar olmalarının sağladığı menfaatlerinden zırnık taviz vermeyecekler ve bu süreci daha da hızlandıracak. Yani sonucu “yiyici virüsü+korona virüsü” birlikte belirleyecek.

    • Sayın fkt alman topçusunu bilmem ama bizim türk tipi sihaların gürültüsü hiç duyulmuyor, sadece vuruyor! Irakta ve suriyede! Trablusta ve kafkasyada! Pek yakında kanal cephesinde ve her yerde! Vur allah vur!

  5. Bizim Hanım, Youtube’dan “Walk at Home by Leslie Sansone” u buldu.
    Günde iki defa, biri 45 dakika (3 mil) diğeri 70 dakika (5 mil) yürüyüş yapıyor. Biz de bu sayede kafayı dinliyoruz.

  6. gecikmeli yazacağım ikinci konu ise pandemi hakkında.
    – pandemi konusunda halkın duyarsızlığı konusu gündeme getiriliyor ki gerçekten de değinilmesi gereken bir konu.
    – halkın duyarsızlığına yöneticilerin tavırlarının da katkı yaptığı da belirtildi ama atlanan önemli noktalar olduğunu düşünüyorum.
    – öncelikle durum değerlendirmesi noktasında, ya her durumu halkın duyarsızlığına ya da yöneticilerin hatalarına yaslama konusunda yanlış değerlendirmeler olduğunu, bu durumun da hem sorunun tespitini hemde çözüm önerilerini sorunlu yaptığını düşünüyorum.
    – bu konuda en belirgin örnek pandemi hastası bir otobüs şoförü olayıdır. bu olay, insanların sorumsuzluğuna bir örnek olarak algılandı ve verildi. insanlar da otobüs şoförüne kızdılar.
    – oysa bu olay, otobüs şoförünün sorumsuzluğu değil, iktidarın sorumsuzluğu kaynaklıdır ve kızılması gereken otobüs şoförü değil, iktidar olmalıdır.
    – insanlar, gribi bile bahane edip, işe gitmemeye çalışırken, covid hastası olup işe gitmek, sorumsuzluk değil, zorunluluk kaynaklıdır. bu zorunluluk da, iktidarın milletin parasını yemesi nedeniyle, halka gereklive zorunlu durumda gerekli desteği verememesi veya kendi lükslerine para yetişmeyeceği için, halkın canına o oarayı harcamak yerine, şatafatlarına ayırması nedeniyledir.
    – hasta insanlar, hastanelere, otobüs, taksi veya dolmuşlarla, kendi imkanları ile gitmekte, hastaneden gönderilen insanlar yine aynı şekilde, otobüs, taksi veya dolmuşlarla, evlerine dönmek zorunda kalıyorlar.
    – kişiler, hasta olsalar bile yapacakları birşey yok. kendilerine verilen ilaçları almak için eczane eczane dolaşmak, gerektiğinde toplu taşıma araçlarına binmek zorunda kalıyorlar.
    – böyle bir durumda hastalığın önlenmesi mümkün değil.
    – bu işin bir bölümü. tabi ki, otobüste burnunu açık bırakıp bşr de kendisini uyaranlara dayılanan öküzler de var. ama hastalığın yayılmasının esas nedeni, hasta olan insanların durumudur. adam otobüsü sürmek zorunda; hasta olsa bile pazarda satış yapmak zorunda, bakkalını açmak zorunda ve işe giderken de toplu taşım araçlarını kullanmak zorunda. hastalığı esas yayanlar bu kesim ve bunun da birtek sorumlusu var iktidar. çünkü parayı halk için değil kendileri ve yandaşları için harcamayı tercih ediyorlar.
    – yani esas neden sokağa çıkmanın yasaklanıp yasaklanmaması değil. kuşkusuz bu tür önlemlerde önemli ama insanların hasta hasta otobüse binmek zorunda kaldığı bir yerde kısıtlamalar çözüm olamaz.
    – olayın ikinci bölümüne gelince, yine beynini kullanmaktan sakınılmasıdır. halkı soymak için beyninin bütün nöronlarını çalıştıranlar, konu halk olunca, beyinlerini çalıştırma gereği bile duymuyorlar.
    – belki pandemi öncesi, hastanelerin bulaşıcı hastalıklar bölümü ile, diğer bölümlerini ayırmak akla gelmemiş olabilir, ama pandemi döneminde bunu düşünememek, halkın ölümünün beyinlerini çalıştırmayı gerektirecek kadar bile öneminin olmamasıdır.
    – insanlar can derdindeyken 2 milyar dolarlık 2 pisti kırma cinliğini düşünebilenler, bulaşıcı hastalıklar bölümünü ayırmayı düşünemiyorlar. çünkü ölen halk.
    – yine, mesai saatlerini çeşitlendirmek de çok büyük zeka gerektirmiyordu ama yöneticilerin aklına çok geç gelebildi.

    • Hamza bey sana kalsa hiçbişey için zeka gerekmiyor; maşallah halkın beyin ölümünü bile hayata döndürmeyi başarmışsın:
      “halkın ölümünün beyinlerini çalıştırmayı gerektirecek kadar bile öneminin olmamasıdır.”
      Öyle ki ibb imamı salgının en hızlı yayıldığı dönemde tüm otobüsleri garaja çekmeyi bile akıl edebilmişti! Bu daha başlangıç, her şey çok daha güzel olacak! Hep birlikte gündoğdu meydanında çavbella söyleyip halay çekeceğimiz günler yakındır…

  7. nurdan hanım merhaba!
    – murat yetkinin linkini vereceğim yazısı çok ilginç bilgiler içeriyor. ayrıca yazı içindeki linkler de konuyu daha bir ilginç kılıyor.
    – konunun ana fikri asala ve mhpliler olsa da, ayrıca türkiyedeki ajanlar hakkında da çeşitli bilgiler var.
    – iranlılar konusunda bir bilgi gözüme çarpmadı ama, kimin eli kimin cebinde olabileceğineilişkin ikna edici bölümler var.
    – iran gizli servisinin türkiyedeki operasyonları ise, başta muhaliflerini öldürttürmenin ötesinde, türklere yönelik cinayetleri ile de başka yazılarda bahsedilmişti. yani, vereceğim link ve o yazılarda verilen linkler başka örgütlenmeler hakkında olsa da, iran devletinin başka ülkeleri karıştırma çabası zaten bilinen bir durum.
    https://yetkinreport.com/2020/11/28/kirk-yildir-bitmeyen-asala-iddiasi-ve-asala-gercegi/

  8. Sn.bernar yav bir gün olsun şu sayfada hır çıkarmadan duramıyor musun arkadaş? Bıktık artık şu çekip gitmelerinden; her seferinde daha uzun metinlerle geri geliyorsun! Şimdi de sayın editöre bozuk atmışsın; o kadar yorum metnini şurdan kafamıza onun sayesinde boca ediyorsun, bir de kendisine saldırıyorsun!
    Hem nurdan ablanın ayıplı metnini eleştiriyorsun hem de editör o yorumun en ayıplı yerini makaslamış diye kızıyorsun! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Cıngar çıkarmakta üstüne yok…

  9. “…‘Crown’ dizisinin dördüncü sezonunu Netflix’ten izlemekle meşgul. Dizi İngiliz yapımı. Hayatlarını yansıttığı kişilerin olumlu-olumsuz yanlarını da izleyiciye sunuyor dizi. Bu yönüyle de İngiliz basını ‘Crown’ dizisine mesafeli yaklaşıyor. Kraliçeyi sıradanlaştırması, soğuk ve katı yürekli göstermesi, ülkeyi 11 yıl yönetmiş ‘Demir Leydi’ lakaplı Margaret Thatcher’in güç kullanma meraklısı, insan hayatını hiçe sayan bir kadın olarak sunulmasından memnun görünmüyorlar.” (F.K.)

    Eğer tarihi konulu diziler bir nebze olsun gerçeği yansıtıyorsa şöyle bir sonuç çıkıyor. Bizim atalarımızın hükümdar olanları fevkalade insanlarmış. Hiç hata yapmamışlar, insani açıdan da mükemmellermiş. Hatta sadece Türklük bakımından değil İslami geçmişteki yöneticiler de böyleymiş.

    Şanslıyız demek ki !

  10. Ben kimsenin işine karışmayı sevmem. Tanrı insana göz kulak beyin vermiş kullansın, akıl etsin diye. İsteyen hayır hasenat için, dileyen dmzluk yapmak için kullanır.
    Bu sitenin yorum satırlarını, bu halleri hepsi bir arada görebilmeyi mümkün kıldığı için seviyorum. (Bu siteyi dagitmak, yorumcuları sindirmek için vazifelendirilmislerin yorumlarını kontrol ettiğiniz sürece yorumcu daha çeşitlenecektir!).
    Kimlerin hangi niyette olduklarını bile sezebilir insan bu yorum-troller sayesinde.
    Baydının dürbünü hangi yöne çevirdiğinide, ülkeyi bölmeye çalışanların akibetinin ne olacağını da hatta belki de saddamın kaderini bile bilmiş olabilir bu yorumlar eskiden olsaydı. Okuyanlar.
    Ben bu istirahat günlerinde devlet, hükümetin her TC kimliği olana 1000lira vermesini,
    İnterneti öğrenci olanlara sınırsız yarı fiyatına vermesini,
    22-05 kısıtlaması nın hergün yılsonuna kadar olmasını,
    Diyanetin kuran çalışmalarını TV ve internetten daha aktif sunmasını,
    Bir tuşa basınca kuran daki ahlak ile ilgili ayetleri, hadisleri vb bulabilmeyi isterdim.
    Çocukların önce bunlardan nasiplendikten sonra;
    İnanç ahlak ve terbiye bilgisi ile ajanları da, hurafeleride, zengin kız fakir oğlan aşkları nıda doğru değerlendireceklerini tahmin ediyorum.

  11. insanın kendini en çok ve en iyi ifade edebildiği yer evidir bana kalırsa.
    oldukça uzun zamandır çoğumuz evde bu kadar zaman geçirmemişizdir. ben bu dönemde dikkatimi biraz eve yönelttim. kütüphanemde japon eşya derleme toplama sanatıyla ilgili bir kitap buldum. bazı ülkelerde insanlar evlerini düzenlemek ve daha verimli kullanmak için profesyonel yardım alıyorlar. kitap böyle bir profesyonel tarafından yazılmış ve evi derleyip düzenli olmayı anlatırken bir yandan da kendini ve yaşamını sadeleştirmekten ve eşyanın kölesi olmaktan nasıl çıkılabileceğini anlatmayı hedefliyor. gerçekten de bu korona günleri günlük faaliyetlere katılmak, eş, aile, ahbap ve dostlarla sosyalleşmek, alış verişlere gitmek azaldıkça bir kaç parça eşyanın aslında yetinmek için ne kadar yeterli olduğunu fark ettiğimiz günler oldu çoğumuz için. niyetlenip işe yöneldiğimde kitabı okurken hissettiğim kadar radikal kararlar veremediğimi itiraf ediyorum, titizlikle verilen önerileri dikkate alıp ama her zamanki gibi kendi yolumu bulup kendime bir yıllık bir period seçtim ve alışveriş mantığımı mümkün olduğunca ihtiyaç dairesinde tutup, evde fazlalık olan eşyadan özgürleşmeye başladım küçük adımlarla. sanırım koronanın hayatıma getirdiği büyük farkındalıklardan biri aslında ne kadar az eşyaya ihtiyacım olduğunu anlamak oldu.

    • yorum yazdıktan sonra bernar beyin yorumunu gördüm, bazı yorumları okumuyorum, kendisi özellikle altını çizdiği için bir milleti top yekün kötülemenin doğru olamayacağı gerçeğine katılmak isterim. özellikle millet olarak kötülenmenin ne olduğunu bilen acısını çeken yurttaşlar olarak bunu en çok biz yapmamalıyız diye düşünüyorum.

  12. Sayın Koru, Bir başkadır dizisi hakkında menfi/müspet yorumlar yapıldı/yapılıyor; GazeteDuvar, T24, Serbestiyet, Habertürk yazarları dizi hakkında oldukça kapsamlı yazılar yazdılar… Yoğun temponuz içinde atlamış olabilirsiniz. Saygılarımla.

  13. Elektronik çağının yenilikleri Korona günlerinde kendilerini daha bir teşhir eder oldu. Yurtdışı ile bütünleşmenin, dünya ile yakınlaşıp içli dışlı olmanın örnekleri her geçen gün çoğalıyor. Kovid-19 bir taraftan ölüm saçmaya devam ederken bu işlere de vesile oldu adeta. Peki Netflixten film izlemenin kitap okumaktan başka işimiz mi yok! Bunların ötesinde neler yapılabilir? Teknolojiye dayalı bilgi-iletişim işleri gelişmekteyken Türkiyenin işlerinin kötüye gitmesine tanık oldukça tedirginlik ve çaresizlikler bu iki olguyu birbirine çarpıp hayırlı sonuçlara vesile edebilirmiyiz şeklinde bir takım dürtülere yol açmıyor mu? Burada yazanlarda bu tür şeyler olmasa burada işleri ne? Partiler-üstü düşünenler genellikle az. Siyaseten herkes avaz avaz! İşlerin kötüye gitmesi özellikle halk üzerindeki ekonomik baskıların artması dönüp dolaşıp ülkenin iyi yönetilme sorununu gözler önüne sermektedir, ve tabiki yönetenleri hedef tahtasında eleştiri oklarına muhatab kılmaktadır. Vatan bilip paylaştığımız bir tane Türkiye var. Orası kesin! Bütün bunlar bu ülkenin kıymetini nasıl bilebiliriz bu konuda ne yapabiliriz nasıl faydalı olabiliriz sorusuyla ilgili…

    …..
    Her hükümet gelir geçer,
    Ne ekmişse onu biçer,
    Arpa boyu yol giderken…
    Yönetenler bir gün göçer!

    Gerçektir bu, düzen çetin,
    Hükmü var mı siyasetin,
    Arpa boyu yol giderken…
    Yok mu bundan şikayetin?
    ….

    Peki neler yapılabilir? Elektronik bir “Bakanlıklar Temsilcileri”/Meclisi kuralım. Bu oluşum yurt dışında yaşayan/çeşitli nedenlerle yaşamak zorunda kalan, ancak ülke sevdalısı, dışarda yaşıyorken aidiyeti ülkesinden, kültüründen de yana, kendini yurt dışında kanıtlamış olanlarca gerçekleştirilmeli. Örneğin, ziraat, ormancılık, sulama hayvancılık, ticaret, çevre, ve en önemlisi milli eğitim konularında sanal (virtual) Bakanlıklar oluşturulsun. “Ben Bakan olsam şunu öyle değil böyle yaparım” diyenler bir araya gelsin. Herkesin siyasi, dini/kültürel ve hatta etnik fikirleri kendisine kalsın. Bu kişiler ülkenin her yöresinin daha randımanlı daha rahat gelişimi için fikir geliştirsinler. Yaşadıkları ülkelerden, iş hayatlarından adapte edilebilecek faydalı uygulamaların ülkeye transferini vazife edinsinler. Katkılarından dolayı Devlet bunlara hizmet madalyası versin. Fena mı olur? Sicili temiz olanların, seçimler yaklaştığında istedikleri partiden siyasete girmelerinin önü de açılsın.Tabi bu iş, her partinin bu kişilere kontenjan açmasıyla mümkün olabilir. Hazır yetişmiş, işinin ehli, dış dünyayı bizzat yaşadığı için iyi bilen, 1-2 yabancı dili bilen kadrolar böylece oluşmuş olur. Ve çok ta iyi olur. Yegane amaç, ülkenin doğru düzgün kavgasız bir şekilde çalışarak daha hızlı kalkınmasına katkıda bulunmak. Fena mı yahu!?

    • asıl sıkıntı, karar vericilerin fayda üretip, üretmeme niyetinde.
      ekonominin dinamikleri belli, enstrümanları belli, kurallar belli ve ülkenin şartları belli. yapılması gerekenler belli. yapılmaması gerekenler de açık ve net. bu ülkenin çok değerli ekonomistleri var. iktidarın bünyesinde bile çok değerli isimler var. bunlar ne yapılırsa işler düzgün gider, biliyorlar kuşkusuz. öyleyse bizim sorunumuz fikir aramak değil, bence.
      bizim sorunumuz daha derin , bir elin ısrarla ve bilinçli şekilde ülkeyi fakirleştirmek gibi bir derdi olması diye düşünüyorum, yoksa senle ben bile ekonominin başına geçsek bir euroyu 10 tl yapabilir miyiz, inan ki yapamayız.
      borsanın % 10 u yabancı sermayeye satılmış.
      kaça satılmış bilmiyoruz, değerinin üzerinde mi satılmış, büyük bir iskonta mı yapılmış kimse bilmiyor.
      ihaleye çıkmadığı için almak isteyen bir başka ülke var mı bilmiyoruz, daha yüksek teklif verir miydi fikrimiz yok.
      şimdi borsanın % 10 u ihaleye çıksın, şeffaflık olsun desek faydası olur mu?
      fikir aramak gibi bir sorunumuz yok, bence.
      bugün eğirdir gölünün alarm verdiğini okudum. pek çok gölümüz gibi. çok ama çok üzüldüm. eğirdir gölü istisnai bir güzelliğe sahiptir, her yıl eğirdir de yakın akrabalarımın yanında kısa da olsa bir süre kalırız, bu insanlar yıllardır yapılan yanlışlıkların düzelmesi, gölün kurtulması için çabalıyorlar bizzat şahidim, fakat hiç bir şeyi düzeltemediler, çünkü kimsenin umurunda değil. pek çok çevre davasını madden destekliyorum, bazılarına da bizzat davacı olarak müdahilim özellikle zeytinliklerin korunmasına ilişkin olan davalara ama ne yazık ki çok az davadan sonuç alabiliyoruz. o kadim ağaçların kesilmesi istisna insanları muaf tutuyorum ama çoğu yetkilinin umurunda değil, yeter ki rant olsun. göller kurumuş, akarsular kurumuş, tarım alanları azalmış, hayvancılık gerilemiş hiç dert değil. oysa çok yakın bir tarihte hiç önemsemediğimiz kadar bu konuları önemseyeceğiz, ama geç kalmış olacağız.
      selamlar,
      saygılar…

      • Didem hanım bahsettiğiniz çok bilmiş ekonomistler kaç ülkeden imf yi kovmuşlar bi sayı verebilir misiniz?

        • Bu İMF’yi kovma muhabbetiniz kabak tadı verdi. Hesaplı kredi veren imf’ye başvurma sonra git birkaç katı faizle uluslararası tefecilerden borç al. Sayıyı tamamlamak için yazıyorsunuz bu yorumları. Hayırlı işler. 🙂

          • bunlar imf’yi kovmakla kalsa iyi. imf’ yi gönderdiler sonra çağırıp gel bir görüşelim, belki paraya pula ihtiyacın vardır diye geri çağırdılar görüşme esnasında da bu gün para alan yarın emir alır diyerek borç para verdiler. ben anlamıyorum bunlar o paraları niye geri istemiyorlar. millet açlık çekiyor, paramız imf’de duruyor. niye emir vermiyorlar da getirsinler paramızı.

        • Türkiye’nin borcu 18 yıl önce 103 milyar dolardı, şimdi 430 milyar dolara ulaştı..
          23.5 milyar dolar imf borcu ödenmiş, üstüne de 320 milyar dolar borç eklenmiş..
          imf borcunu da borç alarak kapatmış.
          borcu borç ile kapatmış.
          düşük faizli borcu yüksek faizle borç almış, kapatmış.
          bu büyük başarı!!! nın ardından,
          şimdi,
          dış borçta türkiye 120 ülke arasında 6. sırada…
          türkiye, borcun milli gelire oranında Arjantin’in ardından dünyada 2. sırada…
          ağustos sonu itibarıyla TCMB’nin döviz ve altın rezervlerinin toplamı; döviz yükümlülükleri ve swap ödünçleri düşüldükten sonra eksi 41 milyar dolar.
          ortada bir enkaz var rakamların türkçesi.

          • Hanımefendi imf yi bir hayır cemiyeti gibi mi görüyor bilmiyorum ama gerçekten de imf boyunduruğunda bir ülke olarak kalsaydık; şu yapılmasın edilmesin dediğiniz yatırımların, projelerin hiçbirisi yapılamazdı ve mevcut maaşlar da bugünkünün yarısından daha az olurdu! Tabii sizin tuzunuz kurudur…
            Sahi eğirdir ve göl ne güzeldir, toprağım benim:) kirazlıkları, elma bağları ve kayalıklar… mayamız toroslar! Kadılar yolunda buldum izini:)

          • Vay vay vay Didem hanım. Durum gerçekten o kadar kötü mü? Başkaları da buna benzer bir şeyler yazmıştı. Siyasi palavra abartma olarak alıp pek ihtimal vermemiştim. Feci durumu teyit etmiş oluyorsunuz. Peki bütün bunlar oluyorken devleti yönetenler neredeydiler? Öncelikleri çok farklı mecralara odaklanmıştı galiba, yoksa bir uyku hali mi desek, vahim bir hastalık mı desek bilemiyorum. Bu parti bir umuttu bir zamanlar, silemiyorum…. Peki muhalefet hangi mecralarda idi? Onlar da işler daha bir berbat olsun, böylece sıra mecburen bize gelsin modunda durumu seyrediyorlardı demek. Yazık! nereye gitti ne oldu son 10-15 yıllık emek?

    • Selamlar ve teşekkürler Didem hanım. Kaynaklar har vurulup harman savrulmasaydı durum bu kadar kontrol dışına çıkamazdı, herhalde. Hemen her konuda yanlış kararlar alınmasaydı durum bu denli işin içinden çıkılamaz, istifalarla geçiştirilmekten medet umulur bir hale gelmezdi herhalde. AKP kurucuları 18 yıl önce muhalefetti, çünkü o zamanlar yönetim ve iktidar tam bir afetti. Değişim ile birlikte ekonomik performansın o kadar umutlu bir çıkışından sonra inişe geçip ülkeyi bu günkü duruma mahkum etmesi durumuyla karşı karşıyayız. Oysaki ne demişlerdi “dışarda fırtına var, bu gemi su alıyor, batacak aynı geminin yolcularıyız”. Öyle geçmişlerdi dümene. Kararlılık eskilerin sebep olduğu bazı eğrileri (vesayettir, başörtüsüdür vs) doğrulttu, hatta ekonomiyi de doğrulttu. Denizlerimizde hak arama kararlılığı da desteklenebilir bir gelişme. Ancak, performans çizelgesi doğruların yanısıra yeni yanlışlıklar türetti. Saplantılarla bu yanlışlarda diretti. Ve geldik bu durumlara, hangisi geri çevrilir ve nereye evrilir, orasını Allah bilir… Sonumuzu hayreylesin demekten başka ne denir. Yeni şeyler denenir…

      Bence kalite sorunu var, iş ehliyeti, kapasite sorunu hep var. Yanlış kararlar bunların da ürünü. Örneğin, danışmanlar var, ileri görüşlü, etkili değil. Ne yurtdışı içerden göründüğü gibi, ne de ülkemiz yurtdışından görüldüğü gibi. Teklif ettiğim bunlardan bir sentez, iki yönlü bir köprü oluşturmak ve sinerji sağlamakla ilgili. En azından bu bir umut, yurtdışı kaynaklı milli destek. Bu potansiyel harekete geçirilebilirse gün gelir büyük bir pozitif enerjiye dönüşür, ülkeye katkıda bulunur. Para kaynaklarına ekonomiye de zamanla güven ve kararlılık sağlar. Karar mekanizmalarına daha ehil kişilerin gelmesine de yardımcı olur. Düşünmeli düşünmeli yeni şeyler denenmeli. Riski yok, zararı yok, tutarsa yararı çok (Bu arada size bir rüya borcum var. Epeydir siteye girmedim, hafta sonu girebilirsem yeter diyorum. Gözüme ilişti bir takım rüyalar açıklandı. Benimki daha müsait bir başka zamanda olur. Yalnız unutmadım, borç borçtur. Benim rüyam çok derinlere gitti ve çok netti!).

  14. Aşağıdaki metin, dün yorum sayfasında belirdi. Dikkatlere sunuyor, bu gönderinin yorum sayfalarında belirme şansını artırablimek için bu kez bir yorum cümlesi eklemeden olduğu gibi paylaşıyorum:

    Nurdan 28 Kasım 2020 At 19:55

    Bunlar õğle bir eğitim almişlarki adate top yekün kollarını sıvamiş Arap Türk, Kürt, Kavkas halkları ve dünyadakı diğer müslümanlari ortadan kaldırmak için her türlü oyunu oynuyorlar.

    Bu İranlılar aktopat gibi Dünyanın her yerine dağílmaşlar, doktor ararsın karşına iranlilar çıkar mutahit ararsın karşına iranlilar çíkar.
    Hepside İsim değiştırmış ve õz geçmişlerinde doğum yerleri yazmaz.
    Dünyada kazík atmadíkları birey kalmamış.”

    Nurdan 28 Kasım 2020 At 20:30

    “Ha unutmuşum,
    Sizlere iki sorum olacak!
    1-İran devleti Gülen hareketinin dúnyada ki Túrk okullarından oldu bitti rahatsız olmasının sebebini bileniniz varmi?

    2- İranin Gúlen hareketine okul açtırmamak için elinden gelen her türlü engellemeye baş vurmasının sebebi ne olabilir ?

    • Nurdan abla, kötü halk yoktur, bütün halklar iyidir; adece kötücül şahıslar vardır!

    • Böylesine bir ulusu lekelemek ,aşağılamak için insan nasıl bir ruh haline sahiptir.Anlasilir gibi değil bune nefret.
      Herhalde İsrail ile karıştırıyor .yazık Aslında sabahtan akşama türk halkına yöneticisine saydirirken belli oluyor paranoyalar.

      • Nurdan hanım aynı üslup ile İsrail’e geydirse karşı çıkmayacakmışsınız gibi anladım. Yanılıyor muyum acaba?

      • Heytt bacıya laf yok. Günde 50 şınav çekiyor bak ona göre varmı senin öyle 5 torunlu bacın

        • ?!5 değil MaşAllah 7 torun 5 büyük oğlumun 2 küçük oğlumun.
          5 kız 2 erkek torun.
          Rabbim herkese torun nasip etsin, çok tatlı oluyorlar.

      • Sn ahmet bey! Şu an siz galiba aynaya bakarak bu yaziyi yazmíşsìníz…sizin ruh halinizi zaten biliyoruz ve bu ruh halinizle özelikle bana saldırmaya devam etmekten zevk aliyorsunuz.
        Bir kayıtsız şartsız biat ettiklerinize birde Türkiyeyi düşûrdûkleri duruma bakıp buna rağmen siz ve sizin gibilerinde biraz utanma olsaidi kula köle olmazdınız. Yazdıklarımın arkasındayım, ve zerre kadarda avazları çıktığı kadar bağırip kendilerini parçalayanlar ve onlara sizin gibi alkış tutanlarda umurumda değil onlar bana hakaret ettiklerini zannediyorlarfakat kendilerini tarif ettiklerinin farkındabile değiler ve değilsınız..
        O şarlatan milli damadınızın mahkemede nasıl bir milleti(Türk milletini) aşğıladığını kulaklarımla dinledim ve onu dinlerken 1973 te TC komserinin beni iraklı olan nişanlımı iranli zanederek evlenmem için adate yalvarır gibi iranli öğerncilerin bütn pisliklerini anlattığı o an gözûmün önûne geldi.
        Siz ve sizin gibileri bas bas bağırarak bebekler de dahil TC cumhur başkanlığı ve bakanlılık yapmış ter temiz geçmişe sahip olanlara ile birlikte bütün meualifler yani bizlere VATAN HAINI TERÖRISY DIYEN sizlerinki haket olmiyor; sadece ben değil iranlıları ülkelerine sokmayan devletler de benim yazdıklarımdan çok daha fazlasını söyliyor’lar.
        Adamlar islam aleminin kutsal şehri Mekkeyi kan gölüne çevirdiler, binler hacı şehit ettiler. Siz kalkmış bana laf yetiştiriyorsunuz. O saldırı Birbucuk miliyar Müslümana yapılmış bir saldırı olarak iranın yūz karası olarak tarihe geçti…

        Itirafcıların uşaklığını yapanlar ve kendi ana babasına dahi saygıları olmayanlar kalkmış bana laf söylliyorlar.
        O laflarınızı size fazlası ile iade ediyorum.

        Gerçek H gayreti okuduğum için siz ve sizin gibilerinin hakkımda yazdıklarından haberdar oluyorum.Yoksa bu siteyi yazıları ile işgal edenlerin yazılarını ne okurum nede kendilerini muhatap alırm.
        Türkiyeyi batıranlar ile birlikte Milli damadınızı savunmaya devem edin. Zaten sizlerde o yakışır.
        Şindimye kadar yazdıklarımın hangisi yalan çıktıkı iranlılar’a gelince!
        Aslında onlar daha fazlasına laik.
        Mavi marmarada ölen ve yaralananlarında bir numarali sorumlulari iran lideri ve onun emrini yerine getiren tc lideridır. O zaman israil yardımı filistine ulaştıracak gemiye limada verdi ve yardımı ulaştırmaya da izin vermesine rağmen, vatan perver lideriniz mollayı ziyaret ederek o teklifi kabul etmedi.
        Siz herkesi kendiniz gibi yalanciların savunma avuktimi zannediyorsunuz.
        Yalan söyliyenleri ülkeyi batıranlarıveonların yardımcılarına

        • Not : ” batıranlarıveonların yardımcılarına”
          Düzeltme
          Batıran ve onların yardımcılarının yaptikları yolsuzluklara tek kelime etsek hemen baş taci ettiklerinizin bir numaralı savunma avukatlığına soyunup lenç kampanyasına başliyorsunuz.
          Susturma yönteminizde hazır “GÜLENCI”
          Gülen cemaatinden olsam ne olur olmasam ne olur ben sadece Allahtan kortuğum için sizlerin iftira ve yalanlarınızı burada ivşa ediyorum…!!!!

        • Nurdan abla, yine ahmete kızıp bana sövüp saymışsın, yazıklar olsun emi? Öteberi hakaret etme, ırkçılık yapma dedik diye mi bütün bunlar? Sn.bernar haklı.

          • H gayret! Senin hakkında yazdįğımı oku ve benden özūr dile.

            Ben (Gerçek) H gayreti okuduğum için siz ve sizin gibilerinin hakkımda yazdıklarından haberdar oluyorum.Yoksa bu siteyi yazıları ile işgal edenlerin yazılarını ne okurum nede kendilerini muhatap alırm.
            Size hakaret! Bu yazının neresinde.
            Bana gösterin o zaman ben sizden özür diliyecem.
            Bu sitye siz çok yazdığınız için sizin rumuzu kullananları bilmiyorsunuz.
            Ben size kızarım ama hakaret etmem..:)

  15. Bari ben de neler yaptığımı söyleyeyim, belki bir faydası olur : Hava kirliliğinden dolayı dışarda değil de içerde yani evin içinde sabah ,öğle , akşam vakti yürüyüş yapıyorum .Bol bol kitap okuyorum , internet üzerinden gazete ve köşe yazılarını okuyorum , bu kadar !
    Baki selamlar

  16. Türkiyede büyk şehirlede yaşayanlara Allah kolaylık versin.
    Ben şahsen yürüyüş yapmadan birgün dahi yaşiyamam.

    Pandemi dõneminde sağlığımızı korumak için televiziyon izlerken sipor yapmak çok faydalı oliyor.

    Centergy yoga türü bir sipor çok sağlıklı herkese tavsiye ederim YouTube’a (Centergy Workout) yazdınmi istediğiniz harekti seçebilirsiniz.

    Aşağıdakı link 2 saate yakın centergy video’su

    https://youtu.be/X9RsH9KinIk

    Ben Mart ayından bu tarafa spor kulubune gitmiyorum fakat evde daha fazla sipor yapiyorum.
    Sabah namazdan sonra en az bir saat 15 dakika centergynin değişik hareketlerini uyguluyorum, ve sonunda 50 tande şınav çekiyorum.

    Öğlenden sonra 5 km koşuyorum en az 2 km’de yüruyorum, yatsı namazindan sonrada 30 dakika ağirlik siporu yapiyorum.

    Centery apartmanda yaşayanlar için hiç bir sorun olmaz, çok faydalı bir sipor.

    Eğer Türkiyedeki gibi buralarda sokağa çıkma yasağı uygulasalar millet beyaz sarayı başkanın başına yıkar.

    Şükür Gününde Doktorlar (Trump hariç) idareciler Eyaletlerin valileri belediye başkanları millete yolculuk etmeyin diye adete yalvardılar fakat millet dinlemedi araba ile yapanların haricinde sadece uçak ile 50 miliyon
    Insan yolculuk yaptı

Yoruma kapalı.