Memleketimden siyaset manzaraları: Sonunda “Bu skor nasıl oldu, anlayamadık” demek de var…

35
Reklam

‘Memleketimden insan manzaraları’ büyük şairimiz Nazım Hikmet’in Türk diline en değerli armağanıdır. Ülkenin dünya içerisindeki yerini onbinleri bulan mısralarıyla anlatan şair, sıradan insanlarımıza sıradan sayılmayan yerli-yabancı insanları anlatır.

“Ülkem siyasetinden insan manzaralarını aktarmak istesem nelerden söz ederim?” diye düşünürken, bugünkü gazetelerde sizlerin de okuyacağınız -muhtemelen dün gece değişik ekranlarda da yer bulmuş olabilecek- üç örnek olay ile karşılaştım.

İlk örnek olay, iktidar partisinin son seçimde en yüksek oy aldığı ilimizin kadın örgütünün başında bulunan bir yerel politikacının, kent televizyonunda hemşehrileriyle paylaştığı görüşler…

Okuyalım

“Serbest piyasa çalışmaları içerisinde bizler AK Parti hükümeti olarak elimizden geleni yapıyoruz. Devletin yaptığı çalışmalarda yapabileceğinin en iyisini yapıyoruz. Biraz da vatandaşın milletine, devletine, hükümetine sahip çıkması lazım. (..) Bizde kriz yok. Market sepetini istediğimiz kadar dolduruyoruz. Engel, sıkıntı yok. Kaynakları döke saça kullanabiliyoruz.”

Ülke ekonomisi bir yerel politikacı gözüyle böyle görülüyor demek…

Ancak aynı ilde siyasetin içinde yer almayan insanlar, ülkede yaşanan duruma farklı bakıyor olmalılar ki, iktidar partisinin Meclis grubunun başkanı da olan o ilin en kıdemli politikacısı, bir ilçede, partililerin de bulunduğu ortamda, muhtarlara görüş açıklarken, tepkiyle karşılanmış…

Toplantıda, Ankara’dan gelenler ile yerel politikacılar, partili ve partiyle ilgisiz insanlar önünde birbirlerini sert biçimde eleştirmiş, herhalde onların bu durumundan cesaret alan katılımcılar da, iktidarı suçlayıcı çıkışlar yapmışlar.

Reklam

İlde yaşananları haberleştiren yerel bir haber sitesi, toplantıda geçenleri ayrıntılı biçimde aktardıktan sonra, iktidar partisi ileri gelenlerinin çarşı-pazar ziyaretlerinin de sıkıntılı geçtiğini, bir işçi grubunun, iktidar partisi milletvekili, il ve ilçe başkanları ile belediye yetkililerine şu sözlerle tepkilerini ilettiklerini yazıyor:

“Biz insanca yaşamak istiyoruz. Evimize ekmek götürmek istiyoruz.”

Sessizliği yeğleyen kitleler önünde konuşmaya alışmış politikacılar için o ilde karşılaştıkları tepkili tavır yeni bir durumun dışa vurması. Sessizlik bir çok yerde homurtular üretmekteydi zaten; halkın yarıdan fazlasının oylarını son seçimde de iktidar partisi için kullandığı o ilde, homurtular sesli tepkiye dönüşmüş gibi…

“Vatandaşın hükümetine sahip çıkması lazım” tespitiyle ülkede ‘kriz’ olmadığını söyleyen o ilin kadın politikacısının ağzından çıkanların sebebini de açıklıyor o tepkiler…

Anlaşılan vatandaş hükümete eskisi kadar sahip çıkmıyor.

Ortalığı yatıştırma ve kitleleri partisinin arkasında durmaya davet etme görevini bizzat AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üstlenmesi de, sağda-solda yaşanan tepkili tavırlardan olmalı.

Dün, AK Parti’nin Erdoğan’ın da katıldığı bir ildeki mitinginde, yakın zamanlarda parti politikalarını eleştirmesiyle dikkatleri üzerinde toplamış o ilin en kıdemli politikacısı da bir konuşma yapmış.

Eleştirilerini orada da tekrarlamış mı?

Reklam

Hayır. Tam tersine, hemşehrilerini de şaşırtan bir AK Parti güzellemesi yapmış…

Ne dediğinin özeti şu cümlelerde:

“Bugüne kadar nasıl AK Parti’ye sahip çıktıysanız, bütün bu hizmetlerin içerisinde nasıl emeğiniz geçtiyse; bundan sonra da aynı vefayla, aynı sadakatle Sayın Cumhurbaşkanımızın ve onun partisinin liderliğinde bu yapılan hizmetlerin hepsine topluca sahip çıkmamız gerekiyor.” 

İktidar partisinin kamuoyu yoklamalarına da yansıyan güç kaybını durdurmak ve daha önce kendisine oy verdiği halde değişik sebeplerle bu kez farklı davranmaya kararlı görünen kitleleri yeniden kazanmak için bir büyük seferberlik başlatacağı biliniyordu.

Yakın zamanda, AK Parti lideri imzasıyla, eskiden parti saflarında milletvekili, il ve ilçe teşkilatı yöneticisi olarak bulunmuş, sonraları kendileriyle yollar ayrılmış kalabalık bir gruba mektuplar gönderilmesiyle başlamıştı o seferberlik…

Kıdemli politikacının kendisinin iyi tanındığı ildeki mitingde konuşturulması, yeni dönemde merkeze küskün olduğu bilinenlerin de görevlendirileceğini gösteriyor.

Politikacılar unutturulmak istendikleri köşelerinden çıkartılıp yeniden meydana sürülüyorlarsa, bunun anlamı, iktidar partisinin bayağı zorda olmasıdır.

Sevdikleri siyasi kişilikleri artık partide göremediklerinden ve biraz da onların partiye dönük eleştirileri yüzünden, oyları için yeni adresler aramaya başlamış küskün insanları bu yolla yeniden kazanabilir mi AK Parti? 

Yoksa, küstürülmüş kıdemli politikacıların, yakın zamanlara kadar sürdüregeldikleri eleştirilerini unutturacak konuşmalar yapmak üzere meydanlara sürülmesi, beklenenin tersi bir etkiye mi sebep olur?

Mesela, kıdemli politikacı gibiler siyaset dışına itildikleri ve kendisini farklı bir parti haline getirdiği için AK Parti’ye sonradan meyletmiş olanlar varsa -ki mutlaka vardır- eski yüzlerin meydanlara çıkıp varlıklarını göstermesi onları kaçırabilir.     

AK Parti kıdemli politikacı gibilerin temsil ettiği siyasi çizgiden çok farklı bir parti bugün.

“Farklı değiliz, eskisi gibiyiz” mesajının ürküteceği yeni yüzler kaçarken, eskiden oy verirken farklılaştığını gördüğü için ondan uzaklaşmış olanlar da, kıdemli politikacılar yeniden döndüler diye oylarını esirgerlerse, AK Parti’nin durumu ne olur?

Bu soruya cevabı futboldan vereceğim.

Geçen yılın şampiyonu ve bu yıla da önemli transferlerle iddialı başlamış Trabzonspor, dün, Antalyaspor’a farklı yenildi; 5-2 bitti maç.

Trabzonspor teknik direktörü maçtan sonra çıktığı kameralar karşısında şunu söyledi

“Ayakta kalmamız gereken yerde golü yedik. Oyun bizim elimizdeydi. Ama bu skor nasıl oldu, onu anlamak mümkün değil.”

“Siyasetten insan manzaraları” yazımı futboldan bir açıklamayla bitirmem bazılarınıza garip gelebilir. Gelmesin. Futbol ile politika arasında bire bir benzerlikler var. Özellikle de bizim ülkemizde.

ΩΩΩΩ

Reklam

35 YORUMLAR

  1. 13 MİLYON SIĞINMACI
    Ümit ÖZDAĞ sığınmacıların gerçek rakamının
    13 milyon olduğunu son derece kararlı şekilde dile getirdi.
    Ben de bu sayının doğru olduğunu düşünüyorum.
    “Bu rakam doğruysa ” gibi eyyamcı, kaypak ve kişiliksiz bir söylemi şiddetle reddediyorum.
    Zira bizim yetkililerle herhangi bir kişi çelişiyorsa, kategorik olarak yetkililerin söylediklerinin doğru olmadığını kabul ederim.
    Hem kişisel hem ülke çıkarları için en garantili yaklaşımın bu olduğunu düşünüyorum.

  2. Fatih
    21 Ağustos 2022 At 13:57
    bu yorum için ayrı bir bölüm açıp tartışmak istedim, önemli noktalar var bence de.

    öncelikle türkiye ittifakını tebrik ederim, başarılar dilerim. yolları açık olsun. bildiğim kadarıyla solda da bir ittifak kuruluş çalışması var. onlara da başarılar dilerim, yolları açık olsun.
    bu ittifaklar müthiş bir muhalefet bloğu yükseliyor tadında değil mi?
    chp ile başlayalım,
    artmaz, eksilmez, çok enteresan bir sey olmadıktan sonra oranı %25 olan eğitimi ve geliri yüksek profilli seçmenini korur mu?
    evet. chp ve kılınçdaroğluna yönelik genelde temeli olmayan, bazısı gülünç iddia ve eleştirilerden etkilenmez, oyunu değiştirmez seçmen zaten.
    iyi parti ile devam,
    yeni kurulmuş, genç, mhp nin tanınmış, bilinen, tecrübeli adamlarının kadrolarda yer aldığı, oyu yükselen parti. şimdilik %15 olan toplumun yine iyi eğitimli ve yüksek gelirli kesiminden aldığı oyunu korur mu? inanılmaz bir üye kaydı var, bırak korumayı anketler oyunu arttıracağı konusunda hemfikir.
    öyleyse evet diyelim.
    millet ittifakındaki diğer partilerinde kimi oyunu korurken kiminin artıyor değil mi? kimin özgül ağırlığı yüksek kiminin genç seçmen oyu.
    arasında oyu düşen var mı?
    yok diyebilir miyiz?
    hdp de bu ülkede %11 civarında olan oyunu blok halinde koruyor, bir düşüş bekliyor muyuz?
    hayır mı?
    anlaştık sanırım buraya kadar.
    oy kaybeden kim?
    akp ve mhp…
    akp neredeyse aldığı oyun yarısını kaybetmiş, mhp ise barajı bile geçemiyor sanki.
    yeni kurulan ittifaklar nereden oy alacaklar?
    çoğunluk kararsız seçmenden.
    dönmeyecek oylardan ve
    yeni kopuşlardan…

  3. PROJENİN MİMARI MI?
    15 Temmuzdan önce ülkemizi ziyaret eden ve şaibeli açıklamalarda bulunan DUGİN’e yönelik suikast sonucu kızı hayatını kaybetmiş.
    DUGİN başka araçta olduğu için kurtulmuş.

    • Bazı uzmanlar 15 Temmuz’la ilgili Rusların Türkiye’den yönlendirildiğini düşünüyorlar ve Akeksandır Dugin’in Perinçek grubu tarafından kullanılmış olabileceğini kuvvetli ihtimal görüyorlar. Yani 15 Temmuz’da Rusları organize edenlerin Türkler olduğunu ima ediyorlar. Bu doğruysa o zaman Rusların NATO’daki Türk personeli Rus yanlısı personelle değiştirme çabasıyla sınırlı olabilir. NATO ana karargahı da Rusların bu çabasını gerçekleştirmiş gibi gösterip Rusları cesaretlendirme amacı gütmüş olabilirler. Yani NATO’nun büyük stratejisini tam anlamadan bu konularda net bir şey söylemek mümkün olmayabilir.

      Sonuçta askeri istihbarat yöneticiliği yapmış emekli askerler de uluslar arası işişkiler uzmanı olanlardan da dış politika yazarlarından da batı bloğunun Rusların farkedemeyeceği bir strateji izlediklerini söyleyen ve tek kurşun atmadan Rusları devre dışı bırakıp tamamen Çin’e yöneldiklerini söyleyenler var. Her ne kadar bunu söylemek için erken olsa da Rusların gereğinden fazla dağıldıkları doğru. Bundan sonraki strateji galiba Rusların Çin ile birlikte bütünlük içinde hareket etmelerini engellemek. Bunu nasıl yaparlar bilemem. Çünkü ambargolar Rusları Çin pazarına itti. Daha önce Rusya’dan çekilen küçük esnaf Çinlilerin de şimdilerde Rusya’nın her yerinde ticari faaliyetlerini hızlandırdıkları söyleniyor.

      Aleksandır duginin sadece Türklerle değil batı ülkeleriyle de ilişkileri olduğu anlaşılıyor. Zaten kendisi ben bir çok ülke yetkilileriyle görüşüyorum diye konuştuğu gazetelere yansımıştı. Belki başka ülkelerin de gözüne batmış olabilir.

  4. Bu gün bir ‘memleketimizden manzara’ da trafik vahsetinden !
    Dün Nizip ve Midyat’da toplam olarak 35 kişi öldü!
    Bu vahşetin gayet tabii ki başta emniyet ve asayiş olmak üzere sosyal , ekonomik , eğitimsel, kültürel vs. bir çok nedenleri vardır.
    Ama sebep ne olursa olsun bu durum ülkemizin ne kadar çağdaş olduğunu daha doğrusu olmadığını ortaya koyan ibretlik bir vak’adir!
    Başka söze gerek var mı !!

  5. Bizdeki futbol ve siyaset arasında tek fark futbolda hiç olmazsa yerli milli lafı hiç edilmiyor. Profesyonel liyakatli oyuncular ve teknik adamlar dünyanın neresinde olursa bulunup getirilip işbaşına konuyorlar. Hakkı da veriliyor bu kişilere. Siyaset ve ülke yönetimi ise yerli milli yolsuzların elinde. Ülke de o yüzden sefil perişan.

    • Bakınız, muhalefet Erdoğan’ın adaylığını bile tartışmaya açtı. Yine bir 367 garabeti peşindeler.
      Sandıkta yenemeyeceklerini anladılar, kumpasla, katakulliyle onu saf dışı bırakmak istiyorlar.
      CHP, diğer muhalefet partilerini de kendine benzetti, halk olmadan halkçılık (demos olmadan demokrasi) peşindeler.
      Vesayet dönemi (halka rağmen dönemleri) bitti, artık herkes iktidara gelmenin yegâne yolunun halktan geçtiğini öğrenmek zorundadır.

  6. Bundan tam 100 sene önceki bu günlerde , 5 gün sonra 26 Ağustos 1922 de başlayacak şanlı Büyük Taarruzun son ve en önemli , en hayati hazırlıkları , bütün yokluklara , eksiklere ve imkansızlıklara rağmen canla başla tamamlanmaya çalışılıyordu .
    Havada oldukça iyi durumda olan düşman birliklerine sezdirmeden , onların şüphesini çekmeden nihai taarruz düzeni alınmaya çalışılıyor , lojistik yığınaklanma ve birlik kaydırmaları yapılıyor bunun için birlikler geceleri sabaha kadar cebri yürüyüş yapıyorlar , gündüzleri ise ormanlık alanlarda , ağaç altlarında hareket etmeden dinlenmeye çalışıyorlardı.
    Büyük Taarruzun mali desteği için o dönemin parasıyla tam 2 milyon liraya ihtiyaç vardı , M.Kemal Paşa bu ihtiyacın 600 binini, Hint müslümanların gönderiği ve hiç dokunulmayan yardım parasından karşıladı , geriye kalan para ise maliye bakanının , Osmanlı Bankasının Ankara müdürüne yaptığı baskı , belki de biraz şantajla ve borç olarak aldığı krediyle temin edilmiştir !
    Bizim bu şanlı Kurtuluş Savaşının içinde nice nice destanlar , nice nice kahramanlıklar , nice nice mucizeler yatmaktadır !
    Bu vesileyle ; bu konuda , doğrudan veya dolaylı olarak maddi ve manevi hizmeti geçen , emeği geçen bütün kahramanlara , millet olarak minnet ve şükranlarımızı sunar ,Allahü Tealadan onlara rahmet ve merhamet niyaz ederiz ; mekanları cennet olsun inşallah !
    Herkese selamlar, saygılar

    • Bu konuya biraz baktım. İlginç bilgilere ulaşmak mümkün. Herşeyden evvel şunu belirtmek gerekir. 600 bin lira o dönemde büyük para. M. Kemal Paşamız Osmanlı askeri ve aynı zamanda bir anlamda Hilafeti de temsil ediyor. Paralar fitre ve değişik şekillerde sadrazama, Romada görevli kemalist temsilciye ve M. Kemal Paşamızın şahsına da yollanıyor. Sonradan insani yardım adı altında belli Osmanlı kuruluşlarına yollanıyor. Parayı Hintli müslümanlardan toplayan ve gönderen komitanın adı Hilafet Komitesi. Para, Osmanlı’nın/Hilafetin yok olmasına gönülleri razı olmayan gariban müslümanların kurtuluş savaşımıza mali yardım amacıyla toplanmış. İngilizler daha sonra bundan haber alınca Hilafet Komitesi Üyelerini tutuklatıp cezalandırıyor.

      Çoğu 1919-1923 yıllarında gönderilen bu paralar çokçası ordunun silahlandırılması için kullanılmış olsa da başka amaçlar için kullanılmış. Örneğin zirai alanda narenciye çiftlikleri satın alınmış bir kısmı da İŞ Bankası hisse senetlerine ayrılmış. Atatürkün vasiyetiyle, kurduğu CHP’de bunlardan nasibini almış. Acaba dini duygularla bu derece fedakarlık yapan hint halkına M. Kemal Paşa Hilafet ve din kardeşliği adına teşekkür etmiş midir? (bunun kaydı varsa, hiç bir yerde rastlamadım). Daha önemli soru; Hilafetin bizzat M. Kemal Atatürk Paşamız tarafından kaldırılmasından sonra bu müslümanlar ne hissetmişlerdir? Hilafet sembolik anlamı ve fonksiyonu gözönüne alınırsa, kaldırılacağına revize edilerek dünyanın bir çok müslüman ağırlıklı ülkelerinin katkılarıyla en azından Bilgi ve Dayanışma Merkezi pekala faydalı olabilirdi (eminim, ne 9/11, ne İŞİD ve ne de İslamofobi olaylarına şahid olurdu dünya). Bunun kaldırılmış olması, herşey bir yana, M. Kemal Atatürk Paşamızın DiNe bakışını yansıtan bir eylem değil mi? Kurtuluş Savaşında DiN’i kullan, dindarları, bu nitelikli kaynakları kullan, işini gör, sonra da sırtını dön. Hatta dinle/dindarla uğraşan bir parti kur ülke yönetimini buna emanet et! Ahlak bu mu, Yani bu oldu mu?

      • Yani, CHP iş başına gelse ve 600 binin bugünkü eşdeğerini Pakistan ve Bengaldeş’e ödese o müslümanların hakkı asla ödenmez, ‘KUL HAKKI’dır! O müslümanlar hayal kırıkĺığı ile göçtüler!

  7. Chp yi bekleyen manzarayı Fehmi bey ne güzel anlatmış.
    Memleketimden siyaset manzaraları: Sonunda “Bu skor nasıl oldu, anlayamadık” demek de var. Sonunda adam yine kazandı demekte var.

    Chp nin kafası harbiden karışık S400 konusunda. Birileri bunlara bir brifing falan vermesi gerek.

    Geçen gün İngiliz basınına açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, S-400 hava savunma sisteminin gereksiz olduğunu söylemiş. “S-400’leri kime karşı kullanacaksınız? Yunanistan’a karşı mı?Suriye’ye karşı mı kullanacaksınız? İran’a karşı mı kullanacaksınız? Ermenistana karşı mı kullanacaksınız? diye de belirtmiş.

    S-400’ler saldırı değil savunma silahı.“Kime karşı kullanacağız?” diye sorulur mu? Bu adam askerlik falan da mı yapmadı.

    Etrafımızda onlarca ABD ve NATO üsleri var onlarca. Namlular bize karşı. Tüm dünya görüyor. ABD 8 tane hava üssü kurmuş. Yunanistan bütün adaları silahlandırmış. Adam kime karşı kullanacaksın diye İngiliz basınına kendi devletini güya şikayet ediyor. İngiliz basını Kılıçtaroğlu bir tarafından gülüyor.

    3 ay önce Chp başkan yardımcısı Faik Öztrak şöyle demişti hatırlarsınız.:

    “Genel başkanımızın da benim de bu S-400’lerle ilgili söylediklerimiz son derece açıktır ve partimizin resmi görüşünü yansıtır.  S-400’lerin alınması gerek diyen bizim genel başkanımız.”

    Daha öncede Kılıçtaroğlu S400 lerin depoda bekletildiğini boşa para verdiklerini saçmalamıştı.

    Emekli General Beyazıt Karataş’tan yanıt vermişti. S 400’lerin harbe hazır halde olduğunu kaydeden Beyazıt Karataş,
    “Kılıçdaroğlu’nun danışmanları, askeri danışmanları kim bilmiyorum. Bu şekilde bir yaklaşım çok yanlış. Bu bir savunma silahı. Türkiye’ye kim saldırı planlıyorsa ona karşı kullanılacak. Türkiye’yi kim hedef alırsa ona karşı kullanılacak.” 

    Sadece S 400’ler değil milli imkanlarla üretilen siperler, diğer alçak orta uzun menzilli hava savunma sistemleri dahil olmak üzere kullanacaktır. Her yere hava savunacaksınız diye bir anlam da yoktur. Nereleri savunursunuz? Stratejik tesislerinizi, politik tesislerinizi, rafinelerinizi, nükleer santrallerinizi, Doğu Akdeniz’deki, Ege’deki menfaatlerinizi.

    Ya Kılıçtaroğlu, ya da Öztrak. Birisi yalan söylüyor. Acaba hangisi.
    Halk bu adamalara niye güvenmediğinin açık seçik bir göstergesi.

    • Ne S-400’lerin alınması, ne Ruslarla geliştirilen ilişkiler halkın radarında değil. Halk sadece seyirci. Enflasyonla ve geçinme derdiyle boğuşuyor. Çünkü Meclis diye bir şey yok. Torba yasaları parmakla onaylayan bir zavallılar gürûhu var. Halka hiç bir şey sorulmuyor. Amerika’da Türkiye’ye verilecek silahlar bile Meclis onayından geçiyor. Bizde tek adam istediği gibi at oynatıyor. Meclis de göstermelik bir şey. Nükleer santraller yapıyorlar güya. Halkın haberi bile yok ne olup bittiğinden. O yüzden S-400 falan halkın onayını almamış projeler. Ne işe yaradığı hedefi belli değil. Ruslar açıkça çevremizdeki tüm ülkeleri işgal eden bir ülke. Ruslara karşı kullanmamız mümkün olacak mı örneğin bu silahları belli değil. Şimdi ABD ve NATO mu düşmanımız oldu. Ne zaman oldu bu? Onlara karşı mı kullanacağız. Ülke böyle savruluyor işte tek adam elinde.

    • “Ayakta kalmamız gereken yerde golü yedik. Oyun bizim elimizdeydi. Ama bu skor nasıl oldu, onu anlamak mümkün değil.”

      Goller bacak arasında girmiş herhalde! Bu nasıl olur, anlamak mümkün değil diyor!….


      Teknik direktör maçta uyursa,
      Gollerin yendiğinden bihaber,
      Kamera karşısına çıkarsa,
      Ancak bu kadar olur bilader!

  8. Muhalefet neredeyse üç yıldır 6’lı masa etrafından sadece “Erken seçim” ve “Aday kim olacak?” satrancı oynuyor. Bu da tesadüf mü dersiniz?

  9. Biz, ananelerimizi küçük görme hastalığından kurtulursak, mazimizi daha iyi anlarız.

    • Halktan kopuk muhalefet kazanamaz.
      Kopuk oldukları için ,güven vermedikleri için kazanamıyorlar. Doğru söyledin.

  10. -Sepetini tıkabasa ağzına kadar dolduran vatandaş, kredi kartını ödüyormu yoksa, ammaaan siyasinin biri affeder siler diye düşünüp…
    -Ben ortadireğin benim seviyeme düşüp, yok olmasını istiyorum! Ben nassı olsa…
    Diyen cingöz vatandaşım,
    Ortadirek vergisiyle senin geleceğinide garanti ediyordu!!!😊
    Sen herşeyi üç öğün yemek gıda koli içinde suçuktan ibaret mi sanıyorsun???
    *Fabrikada iş bulmuşsun, Enflasyon yükseldi, haklarını savunanilmen için!!!
    Tam bağımsız olman gerekmezmi?
    Yardım aldığın diye düşündüğün patron siyasi sana sendikal hakkını kullanman konusunda ne kadar kolayşık sağlar???!!!???
    İstediğin ücrete yükseltirmi sen her istediğinde???
    Ya, “sana verdiklerimiz gözüne dizine dursun zıkkım olsun derse”!!!…
    Demekki savunulması gereken,
    Emeğimin karşılığını isterim,
    Alın teriyle çalışır ekmeğimi helalinden kendim kazanırım!!!
    Düşkün muhtaç durumda olanlara devletimiz bakmak zorunda,
    Allah devletimize milletimize zeval vermesin!
    (Nazım da bunu istiyordu sanırım).

  11. Eskiden elde kalan mercimeği
    satabilmek ıçin ,türlü türlü değişik mercimekli yemek tarifleriyle televizyonlarda reklamını yapmaya
    çalışan bir mercimekci ablamiz vardı.
    Bir de yine elde kalan fındıkların satışını sağlamak için yapılan ‘aganigi naganigi bir avuç fındık iyi gelir ‘reklamları vardı .
    Bu yazıyı okuduktan sonra ister istemez benim aklıma da bunlar geldi .
    Evet ; bu vaatler , bu hayaller , bu masallar , bu ninniler , pembe rüyalar … iyi gelir , iyi gelir !!!

  12. yazar kasa firlatanlar. simdilerde domates firlatabilirler..ama domates cöook pahali be kardesim. en iyisi laf vurmak….

  13. “bizde kriz yok”
    bir yerde doğru.
    bu yaşadığımıza kriz denemez,
    çakılış olabilir, burun üstü çakılmak gibi açabiliriz belki.
    paramız bütün zamanların en büyük değer kaybını yaşıyor buna kriz denebilir mi?
    enflasyonda dünya rekorlarına koşuyoruz, kriz mi bu?
    cds, itibarımızın çakıldığının alarmını veriyor, saraylarda, arabalarda, uçaklarda ararsak krizle açıklanabilir mi?
    adaletsiz paylaşım, kapalı usul ihaleler, işsizlik rakamları, yolsuzluk oranları, hazinenin durumu, israf tablosu toplamda yaşadıklarımızı “kriz” sözcüğü karşılıyor mu?
    siyasilerin ne söylediğine değil, ne yaptığına, nasıl yaşadığına bakmak gerekir, özellikle bizim coğrafyamızda peygamber gibi konuşup, firavun gibi yaşayanı çoktur. bir eli yağda, bir eli balda, beş yerden maaşı cepte,
    işleri yolunda,
    dostları kolunda
    olanlar için
    ” kriz”
    var mıdır, yok mudur?
    dindar seçmen uzun zaman önce kopmuştu zaten, % 50 yi geçen oy potansiyeli bugün kararsızlar dagıtılmazsa %26_28 bandında, giden bu dindarlar işte, su an akpnin sahip olduğu seçmen büyük ölçüde simbiyotik ilişki içinde olduğu ya da kesilir mesajı verdiği yardımlarla elinde tuttuğu kitle. ben kopuş yaşayanların ne yapılırsa yapılsın geri döndürülemeyeceğini düşünüyorum özellikle dindar seçmenin.
    maç daha çok mevcut seçmen kitleyi ne kadar tutabilecekleri üzerine oynanacak gibi. bu da önemli oranda gelecek paraya bağlı, seçim öncesi bir bolluk yaşatılabilmeli ki “ne karşılığında” sormayan “ne ödün” kaygısı olmayan bu seçmen elde tutulabilsin. ülkenin oradan buradan gelecek paraya değil, yatırıma ihtiyacı var oysa değil mi?
    ” beni bu güzel havalar mahvetti” diyor şair,
    bizi de bu keyfi kararlar…

    • Yarın bir darbe yaparlar ekonumimiz iyiye gidiyordu batı bizi kiskandı. Cucu buculara darbe yaptıriyordu biz önledik der bütün milleti yeni kapida toplar zaferini ilan ederler.
      Böylece içeriyi halletmış olurlar.
      Bizim millette akıl olsaydı 2011 de bunları gönderırdı
      Perinçekin ülkesi.

      • 2011,
        büyük kopuşların yaşanmadığı, ekonomik tablonun çok kötü, hazinenin boş olmadığı, güçlü zamanlarıydı. bir şekilde gitseydi, güçlenerek dönerdi ve bugün yaşadığımız tüm sorunlar gelenin suçu olurdu.
        hatta başkanlık sistemi bile geçmeseydi bugün gücünü kaybetmezdi, çünkü suçu sisteme yüklerdi.
        şimdi,
        hersey için yeterince zamanı ve gücü olan iktidar, yorumumda yazdığım gibi ancak kemik hkitleyi oda para gelirse elde tutabilirl, bu da seçim kazanmaya yetmeyecektir. CB anket sonuçları da ayrica ortada.
        sonrası bir dağılma ve çözülme dönemi. yani bu kez bir daha gelmemek üzere gideceklerini ön görebiliriz.

        • Memleket partisi başkanı Muharrem İnce
          Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ
          Doğru Parti başkanı Rıfat Serdaroğlu
          Milli yol partisi başkanı Remzi Çayır.

          3. İttifakta son noktaya gelmişler
          3.ittifakın adı da Türkiye İttifakı.

          Son görüşmelerini bugun yapmışlar
          İnce demiş;
           “Vatandaşlarımız bilsinler, bizim gizli kapaklı görüşmelerimiz yok. Milli bir çizgide, ülkemizin çıkarına, omurgalı, siyasi çalışmaları milletimiz gözü önünde yapıyoruz”
          En azından Chp ve İpten iyidir. Milli menfaatlerde en azından Türkiyenin yanındalar. Hdp ile, Fetö ile hareket etmiyorlar en azından. En azından büyükelçilerle haftalık toplantı yapmıyorlar.
          Chp ve İyi pariden umduklarını bulamayanların yeni adresi. Ee haydi.

          • Bu oynanan acıklı güldürünün gerçek amacı ve umarı nedir?
            HDP’nin kapatılma ihtimaline karşı tedbir!
            Ola ki, seçime az kala kapatılırsa, zırt, o küçük partilerden birine yatay geçiş yapacaklar ve oradan Meclis’e girmeye çalışacaklar. İsimler değişecek ama temel nitelik değişmeyecek.
            Peki kendi seçmenleri bunu kabul edecek mi yoksa oylarını belediye seçimlerinde yaptığı gibi CHP’ye mi kaydıracak?
            O kaydırdığı aday Abdullah Gül olursa çok güleriz.
            Böylece, Ekmeleddin İhsanoğlu’na tıpış tıpış oy vermiş arslan Kemalistler bir tarihi skandala daha imza atmış olurlar.
            “Cumhurbaşkanı olamaz” dedikleri ve bunu sağlamak için türlü hokkabazlıklar yapmış oldukları adama cumhurbaşkanı “olsun” diye oy vermek, tarihte misli görülmemiş bir soytarılık olacaktır.
            İşte bu nedenle, Kılıçdaroğlu’na mahkûm olacaklar. O da bunu biliyor.

      • Bizim milletimiz her zaman akıllıdır. 18 Haziran 2023 seçimde kimi muhalefet yapacağını !Y! Bilir.

        • oy kaybedenler belli,
          oyu artanlar belli.
          CB sonuçları ortada.
          millet tercihi yapılmış gibi duruyor.

        • kusura bakmayın ama onun akılla ilgili bir problemi yok, düşüncelerini hepimiz gibi özgürce beyan etme hakkı da var, öyleyse???

          • Seçimlerde oy kullanırken sen ve NR (bugün 8:27) akıllı, millet oy kullanırken akılsız mı oluyor? Başka bir deyişle iktidara oy verenlerin akılsız olduğunu mu söylüyorsunuz. Bu nasıl bir özgürlük ve nasıl bir ahlak? Kusura bakmayın ama bu taktikle maç kazanamazsınız!..

          • Öyleyse Almancılar da oy kullanmasın çünkü Türkiye’de yaşamıyorlar!.. Ne dersin? Doğru mu buluyorsun?

          • genel konuşmakla birini hedef almak aynı şey değil, velev ki yorumundan iktidara oy verenler akılsız anlamını çıkarsanız bile, üstünüze alınmazsınız olur, biter.

Yoruma kapalı.