Olay yerinden bildiriyorum: Yaptırımlar çıktı.. Ermeni soykırım kararı da.. Washington’daki Türkiye karşıtları durmayacaklar…

37
Reklam

New York

Geçen hafta Türkiye’nin gün boyu tartışıldığı bir toplantı için bulunduğum Washington’da, ikili ilişkilerin kopma noktasına çok yaklaşıldığı izlenimini aldım almasına, ancak yine de bu gelişmenin ben ABD’den ayrılmadan önce gerçekleşebileceğini düşünmemiştim.

Önceki gün, ABD Senatosu’nun dış ilişkiler komisyonu Türkiye’ye en ağır yaptırımlar öngören bir tasarıyı oyladı ve açık farkla kabul etti; dün de Senato’ya aniden getirilen Ermeni tasarısı göz açıp kapanıncaya kadar kabul edildi.

Türkiye’nin her yıl lobi şirketlerine milyonlarca dolar ödeyerek [2018 yılında değişik lobi şirketlerine ödenen miktar, Amerikan kaynaklarına göre, 6 milyon dolar] engellemeye çalıştığı ve bugüne kadar bunu başardığı karar, sonunda bir çırpıda Senato’dan da çıkmış oldu. 

Amerikan Kongresi’nin Temsilciler Meclisi kanadı benzer bir kararı bu yılın Ekim ayında oylamış ve kabul etmişti.

Washington’daki hava, yaptırımların ardından bir de bu tasarı gündeme taşınarak Türkiye ile ilişkilerin iyice içinden çıkılmaz hale getirilmeyeceği yönündeydi. Düne kadar aynı tasarı tam üç kez Senato’ya getirilmek istenmiş, üçünde de Donald Trump’a yakın bir-iki senatörün ikazıyla durdurulmuştu. 

Bu defa durdurulmaması Senato’da yürümekte olan Trump’ın görevinden azledilmesi amaçlı süreç açısından da hayra alamet bir gelişme değil.

Senatör Byrd’ü hatırlatayım

Reklam

İki ülke ilişkilerinin Trump üzerinden yürütülmesinin, bu kadar erken olmasa bile, sonunda böyle bir sakınca doğurması hep bekleniyordu.

Garip olan şu: Türkiye’nin ABD başkentinde her zaman kendisini koruyup kollayacak bir siyasi lobisi olmuştur. Daha önceleri ülkemizi rahatsız edecek girişimler genellikle o lobi içerisinde yer alan güçlü siyasiler eliyle engellenmişti. Dün geçen tasarının bir benzeri 1990 yılı Şubat ayında yine Senato’ya getirildiğinde, Cumhuriyetçi Parti’den Robert Byrd, üç gün boyunca kürsüyü terk etmeyerek, tasarının karar halini almasını engellemişti.

Türkiye’nin söz konusu olduğu bütün oylamalarda, 100 üyeli Senato’nun tam ortasından yarıldığı, üyelerin yarısı olumlu karşılasa bile diğer yarısının karşı çıktığı görülmüştü.

Senato’ya bir senatörün getirdiği tasarıya hiçbir senatör itiraz etmezse o tasarı karar halini alabiliyor. 

Dün aynen öyle oldu.

Ekim ayında Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamada 405 üye kabul, sadece 11 üye red oyu kullanmıştı. 

[Trump başkan olarak kararı veto edebilir. Bakalım edecek mi?]

Neden bu böyle oldu?

Reklam

İlk sebep, konuyu neredeyse bütünüyle tek bir kişinin -Trump’ın- koruma ve kollamasına bırakmak… Başkanın Kongre üzerinde bir ağırlığı var ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la iyi ilişkilere sahip, her zaman hayranlığını ifadeden geri durmamış Trump’ın o ağırlığı gerektiğinde Türkiye lehine kullanacağına hep inanıldı. Trump son günlere kadar öyle davrandı da.

Ancak, Washington’da siyasi gelişmeler, hiç değilse şimdilik, Trump’ın arzu ettiği biçimde gelişmiyor. 

Türkiye’nin başını ağrıtmak için sipere yatmış bekleyen pek çok sevmeyeni de var batılı başkentlerde ve bunların en kalabalık olduğu ülke de ABD. Kalabalık ve güçlü Türkiye karşıtı cepheyi geriletmede ya da en azından arzularını kursaklarında bırakmada desteği görülmüş kesimlerin bu defa kavgayı uzaktan seyretmekle yetindiği görüldü.

Musevi lobisinin özellikle öyle davrandığı anlaşılıyor.

Yalnızca o da değil.

Rusya ve Suriye

Trump’ın seçimde kazanmasına müdahil olduğu yolunda kuvvetli karineler bulunduğuna inanılan Rusya ile Türkiye’nin ilişikilerinin çok sıcak boyutlara ulaşması, füze savunma sisteminin (S-400) Rusya’dan alınması ve F-35’lerin teslim edilmemesi kararı üzerine Rus yapımı SU-35 jetlerinin alınabileceği söylentisinin yayılması da, çoğu hala Soğuk Savaş dönemi hassasiyetlerini kaybetmemiş Amerikalı siyasiler üzerinde olumsuz etkilere yol açtı.

Bir de tabii Türkiye’nin ‘beka sorunu’ olarak gördüğü için güvenlik gerekçeleriyle Suriye’ye askeri müdahalesi var. Washington’da bulunduğum süre içerisinde görüşebildiklerim, Amerikan TV kanallarında gördükleri tabloları yansıdığı biçimde kabul etmekte ve Türkiye tarafından ileri sürülen gerekçeleri dinlemekte bile zorlanmaktaydı.

Ankara Washington’a kendi tezlerini anlatamamış, anlatanlar da kabul ettirememişler…

Dün henüz Ermeni kararı Senato’da görüşülmemişken sadece komisyonun yaptırım kararı üzerine yazdığım bir izlenimi burada da tekrarlayayım: Şimdikine benzer ortamlarda Türkiye kendisine hasmane tavır aldığında ABD’ye karşı kullanabileceği bazı kartları -mesela Türkiye’nin Washington büyükelçisini Ankara’ya çağırıp ABD’nin Ankara’daki büyükelçisini göndermek veya İncirlik Üssü’nü kapatmak gibi- masaya getiriyor. Washington’da Türkiye karşıtı girişimleri birbiri ardına devreye sokanlar buna da hazırlıklılar. “Bekliyorlar” bile diyebilirim.

Hatta el altında tuttukları -ilk aklıma gelen yaptırım kararında bir madde teşkil eden Türkiye’nin NATO üyeliğini askıya aldırmak veya kopartmak gibi- başka kartları da devreye sokabilirler.

“İnceldiği yerden kopsun” denilecekse bilemem, ancak ikili ilişkiler zaten kopma noktasında, bunu söyleyebilirim.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Dünyadaki Devlet Başkanları/Başbakanlar’ın eğitim düzeyiyle ilgili bir araştırma yaptım. Hepsini araştıramayacağım için şu örnek ülkeleri seçtim: ABD (D.Trump, B.Obama, B.Clinton, J.Carter), İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Rusya, Çin, Kanada, İtalya, Hollanda, İran, Mısır, Kazakistan, Türkmenistan, Tataristan.

    Burada ayrıntısına girip konuyu uzatmak istemiyorum. Fakat özellikle gelişmiş ülkelerde liderler prestijli okullarda eğitim görmüş kariyerli kişilerden oluşuyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dahi hukuk doktorası sahibi ve birkaç yabancı dil biliyor.

    Erdoğan’ın eğitim seviyesini ise tam olarak tesbit edemedim. Daha sonra Ticari Bilimler Fakültesi’ne dönüştürülmüş olan Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu veya Beyazıt Maliye Muhasebe Yüksek Okulu mezunu olabilir. Netice olarak Erdoğan 4 yıllık bir bölümde Üniversite okumuş olsa dahi, bu eğitimin çok alt düzeyde olduğu anlaşılıyor. Bu husus Erdoğan’ın irticalen yaptığı konuşmalarda kendini belli ediyor. Yetenekli bir hatip olması, konuşmalarındaki içerik yoksunluğunu dikkatli gözlerden saklamaya yetmiyor.

    İncelediğim diğer liderler ile kıyaslandığında sadece Trump Erdoğan ile benzer bir eğitim seviyesine sahip. Fakat onun da büyük bir iş hayatı geçmişi ve başarıları var. Yine de Trump’un eğitim seviyesinin yetersiz oluşunun, ABD devlet yönetimi ile çeşitli sorunlar yaşamasına yol açtığını görüyoruz.

  2. Erdoğan, yüzde 0 bilmem kaçlık Vatan Partisi’nin memuru. Bunu ben değil, Doğu Perinçek söylüyor Erdoğan için: ” “Önümüze kattık, mecburiyetlerimizin görevlisi kıldık.” Erdoğan’dan tık çıkmadı. “Eyy!” diye esip gürlemek şöyle dursun, mahkemelere vermek şöyle dursun, süt kasesini devirmiş kedi gibi, duymazlıktan geldi. Erdoğan, ve hizmetine girdiği söylenen Doğu Perinçek, utanç verici bir iki yüzlülük daha sergiliyorlar şu günlerde: Erdoğan, sözüm ona, Nobel Edebiyat Ödülü’nü Boşnakların katili faşist Sırp milliyetçisi liderleri savunan P. Handke’ye verildiğine bozulmuş. Bence yalan. Bence su katılmamış iki yüzlülük. Bence yine tribünlere oynuyor. Buyurun, Erdoğan’ın ilkesizliğine, omurgasızlığına, iki yüzlülüğüne çarpıcı bir örnek daha:

    Erdoğan tapınıcılarının bilmesi gerektiği üzere, Boşnakları kitlesel kıyıma uğratan Sırpların bizde “Sırp Kasabı” olarak anılan, Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılandığı sırada hapishanede ölen Sırbistan Sosyalist Partisi’nin faşist lideri Milosoviç, hapishanede iken, Doğu Perinçek ve partisi, bu insanlık düşmanı faşist için “O sadece ülkesini savundu” diyerek Miloseviç’e destek için eylemler düzenliyordu. Öyle ki, Miloseviç, hapisten Perinçek’e gönderdiği mektupta şunları yazıyordu. Bu Erdoğan için utanç verici durumu Yıldıray Oğur’dan alıntılarla sürdürelim:

    ‘‘Sizler, dost kurumlar ve dost insanlar, yapmış olduğumuz onur mücadelesinin adının sosyalizm olduğunu en iyi bilenler, Yugoslavya gerçeğini savunmaya devam ediniz. Çünkü Yugoslavya’nın Batı tarafından parçalanması sadece bir başlangıç. Kirli elleri dünyanın bütün devrim ülkelerini yıkmak için sürekli çalışıyor. Sayın Perinçek, siz ve ben aynı davayı savunuyoruz, yani ülkelerimizi. Zaten sosyalizm de bu demek değil midir? Sosyalistler önce ülkelerini savunmak zorunda değil midir? Durmayın Sayın Perinçek, siz öyle bir ülkede bulunuyorsunuz ki, dünya o ülke sayesinde kurtulur veya yıkılır.’’

    Bugün Perinçek kim? Perinçek’e bakılırsa, liderliğini yaptığı Vatan Partisi’nin memuru.

    Bugün Erdoğan kim?

    Miloseviç’in dostu Doğu Perinçek ile kol kola Cumhur İttifalı’ndan yoldaşı!

    Miloseviç’e sahip çıkan yazara Nobel Edebiyat Ödülü’nü veren jüriye heyheylenen Erdoğan, en az P. Handke kadar o katile sahip çıkan şefi Perinçek karşısında sus pus!

    Bunlar milli ve yerli. Bunlar bağımsızlıkçı. Bunlar ümmetin lideri. Biz muhalifler bilmem kimlerin uşağı!

    Yoldaşın Mişoseviç’le sen de mektuplaşıp yoldaşca dayanışma mesajlarını iletmiş miydin, H. Gayret?

    Kim kimin memuru: Erdoğan mı Perinçek’in memuru? Yoksa tersi mi? Yoksa, HDP’den ilhamla bu ikisi bu ilkel rejinmin eş-bakanları mı?

    Yakışır!

    • Erdoğan geçen yıl Sırbistan’a ziyaret yapmış ve Bosna Hersek ile arasını düzeltmeye çalışan konuşmalar yapmış ve bir ticaret anlaşması imzalamıştı. Bu kapsamda binlerce ton sırp eti ithal edilip belli marketlerde satılmıştı. Ben TV’den haberi duyduğumda önce şaşırmış sonra da “bu ziyareti sözde derin devlet içindeki kripto devşirmeler planlamıştır” diye düşünmüştüm. Bir de kazara sırp eti yememek için çok sıkı önlemler almıştım.

    • Müslümansan nasil iftira edebilirsin ´´Erdoğan tapınıcılarının´´ ya kadar yaziyi okudum ,
      Ben Ak Parti ve Erdogan´a oy verdim ve insallah yine verecegim
      ben Allah tan baskasina tapmam

      • “Erdoğan tapınıcıları” deyiminin kinayeli bir yakıştırma olduğu apaçık. Yani ne kadar hata da yapsa yine de gider ona oy verirsiniz anlamına geliyor. Nitekim siz de cevabınızda bunu doğrulamışsınız.

  3. Yazıyı ve yorumları “gözdirek”le şöyle bir tararken Sn F.K.T. yorumunda durakladım. Diyor ki: “Türkiye bu yönetim tarzı ile bağışıklık sistemi çökmüş bir insana benzemiştir”. DiYorum ki: Malesef HAKLISINIZ.

    Ve ilave ediYorum ki malesef TC’nin kurulduğu yıllarda da durum farklı değildi. M. Kemal Atatürk Paşa’ya yaptığı hatalarından ötürü fikir beyan edecekler olabildi mi bilmem. Olduysa ne kadar dinledi. Bütün eksikliklerine rağmen, maneviyatla beslenen bir milletin bağışıklık sistemi daha o zamanlar büyük tahribat gördü. Maneviyatın vücuttaki bağışıklığa plasebo türü etkisi iyi bilinir. Teşhis yanlıştı, daha önce değindiğiniz “acı ilaç” tedavisi yanlıştı…

    Bize yakışan tedavinin nasıl olması gerektiğini “düğme”ye basarak anlatmağa çalıştım, dün. Yaptırım diye bir şey olabilirmiydi hiç (I-IV); http://u0i.626.myftpupload.com/yaptirimlar-yine-gundemde-amerika-cb-erdogani-ve-turkiyeyi-gucendirmeyi-goze-aliyor-ne-olur/ O nostaljik içerikteki kahramanımız Paşa efendi şayet, bu içerikte öngörüldüğü gibi hareket edebilmiş olsaydı bu güne kadar geçen tarihi süreçte ne askeri darbeler, ne mudahele ve teşebbüsler, ne derin devlet karanlıkları olurdu ve ne de bu süreçte ortaya çıkan dini cemaatlar (ki en gelişmişi neticede bir “maşa”ya evrilmiş “The Cemaat” tir

    Hata yeni hatalara gebe kaldı CeHaPe neticede AKePe’yi doğurdu. Devamlı dile getirdiğim tezim/hipotezim bu. Teşhis bu tedavi bellii su gibi “berrak” ve su gibi “aziz”.

    Hatalar bir değil! Ayıkla pirincin taşını. https://www.ocakmedya.com/turkiye-dogu-akdenizdeki-enerji-oyunlarini-bozabildi-mi/

  4. İstanbul buyuksehir belediye başkanı Ekrem imamoglu olduğuna göre kanal İstanbul’u da haliyle Ekrem imamoglu karar verebilir. Ekrem imamogluna işine bak demek koltuğa mahkum kal demekten başka bir değildir. ABD yatırımlarına gelince; ABD bunu her zaman bir tehdit gibi aktarıyor. Bilindik şeyler bunlar….

  5. Sayın Bernar!
    Bana ait bir tekerleme:
    Bu gün “itaat” eden,
    yarın “ihanet” eder.
    Bunu çok iyi bilen itaat edilenler, itaat edenlere asla “itimat” etmez,
    bazen”iltimas” ederler.

  6. Kimi rejim yanlısı ‘yorumcu’lar, “Nasılsa düzenin hakimi, savcısı, polisi tam destek arkamızda. Fırsat bu fırsat, biz de bu mulaifleri dilediğimizde aşağılayalım” diye düşünüyorlar herhalde. Şu kendini bilmez şomarık adamın yazdığına bakın: “Satılık UŞAKLAR”. . . “Sabahtan akşama böğürüyorlar.” Muhalif olan benim gibi insanlar da, “Madem öyle gel böyle” deyip şöyle şeyler yazalım mı istemiyor: “Erdoğan rejiminin destekçisi Rus uşaklarının Kızıl Meydan’a gidip kişnemeleri gerekmiyor. Memleketin herhangi bir meydanında da kişneyebilirler.”

    Bu yorum sayfalarında bir muhalif yorumcudan ne ayrıcalığınız var ki bu tür salakça ifadeleri gelip burada kullanıyor, bunu da olağan hak görüyorsunuz kendinize?

    “E canım biz milli ve de yerliyiz. Halk desteği de arkamızda!”

    “Hadi oradan!” derler adama: Erdoğan’ın partisinin desteği yüzde 30-31 bandına kadar geriledi. İyi tamam, Cumhur İttifakı’nın MHP’si ile yüzde sıfır bilmem kaçlık Perinçek’in Vatan Partisi de destekliyor. Peki, yüzde 40 olsun. Hadi 5 de ben beleşten vereyim: Yüzde 45. AZINLIK durumndasınız 🙂

    “Sen niye üzerine alınıyorsun topa giriyorsun? Ben Cemaatçileri kast ettim” mi diyorsun?

    O insanlara yönelik her hakaretin misliyle benden karşılık bulacak. Evet, o insanların hakkını hukukunu savunmayı ahlaki görev addediyorum. Evet, o insdanların avukatıyım.

    Yinele baklalım aynı hakaretleri, cevabını alıyor musun almıyor musun.

    Yetti bu şımarıklık.

    • Kimse kimsenin arkasında veya önünde değil yalan yanlış haberlerle mahalle karılarının dedikodularıyla yorum yapılmaz .sabhtan akşama sövdüğünüz bu memleket bizim , sizin bizde sıkıntı çekiyoruz bizde acı içindeyiz ama çözüm sövmek değil üretmek. tuşlarınıdan bir iki doğru kelime çıksın.Her ülke sıkıntı çekti çekiyor.İspanya % 24 işsizlikten geçti Yunanistan maaşları yarıya indirerek düze çıkmaya çalışıyor.Ancak sabah akşam sövmüyorlar.Fetoculara gelince avukatlığını yapabilirsiniz. soru hırsızlarının , inancı kullanıp masumların canını yakanların, devleti yurt dışında gammazlayanların , CIA ile işbirliği yapıp dünyanın her yerine ajan yerleştirenlerin , insanların yatak odalarını izleyip başkan devirenlerin avukatıysanız söyleyecek sözüm yok. Halkın safiyana paralarını tırtıklayıp yurt dışına kaçırıp masum garibanları devletin önüne yem olarak veren büyük abilerin avukatıysanız sözüm yok.

    • Bernar Bey,

      Benzer hataları çokça yaptığım için kendime yönelik özeleştirim olarak algılamanızı dilerim:

      Kızmayın lütfen, yorumlarımız öznel, ilaveten duygularımızı da katınca nesnellikten daha da uzaklaşıyor, gel gel tuzağına düşüyor, ‘Kimseye hayırı olmayacak ağız dalaşının sığ sularına’ yelken açıyoruz.

      Mükerreren Gülen ve cemaatin üst kadrosunu eleştirmiş olsanız da, herkes her yorumunuzu okumamış olabileceği için ‘Cemaatin avukatlığını’ üstlendiğinizde, kendinizi Gülen ve mücrimlerine de sahip çıkmış duruma düşürüyor, Ahmet Bey’in ‘Cemaatin’ cürümleriyle ilgili pek de yanlış olmayan ithamlarına fırsat veriyorsunuz.

  7. Avrasyacılar Batı tarzı demokrasi istemiyorlar. Geçmişte 1971 muhtırası ile varlıkları gün yüzüne çıkmış olan bu kesim o zaman güya sosyalist rejimi savunuyorlardı. Gerçekte ise Saddam Hüseyin Irak’ı veya Hafız Esat Suriye’sinde olduğu gibi BAAS rejimi kurmak istiyorlardı. Bu rejim sosyalizm adı altında devlet kapitalizmini, halkçılık maskesi altında muvazaalı seçimleri öngörüyordu. Bu düzenin devamı da Ordu ile sağlanacaktı. Dış politikada da Sovyetler Birliği şemsiyesi altına girilecekti. Bugünkü Avrasyacıların eskisinden tek farkı biraz da sözde İslam sosuna bulanmış olmalarıdır.

    Ayrıca bakınız : (yaptırımlar-yine-gündemde / F.K.T. 12 Aralık 2019 at 23:04)

  8. Erdoğan ve Bahçeli’ye bakarsanız ABD Türkiye’ye diz çöktürmek istiyor, düşmanca davranışlarda bulunuyor. Fakat Türkiye artık eskisi gibi değil, dik duruyor ve bunlara boyun eğmeyecektir … Sakin olup bir düşünelim ve bu iddiaların doğruluk derecesini belirlemeye çalışalım.

    Ekonomik yaptırım tehdidi, F-35’lerin verilmeyişi, Ermeni tasarısı : Bunların hepsi ilk defa bir NATO ülkesinin Rusya’dan S-400 satın almasına karşı ABD’nin karşı cevaplarıdır.

    Doğu Akdeniz gaz-petrol arama : Türkiye BM anlaşmasına uygun bir şekilde münhasır bölgelerini ilan edip onaylatabilir, buna kimsenin bir itirazı olamaz. Sorun olan, Türkiye’nin kendisi dışında kimsenin tanımadığı KKTC ile anlaşma yapıp münhasır bölge ilan etmesidir ve karşı çıktıkları budur.

    YPG/PYD ile işbirliği : ABD ve AB PKK’yı terörist örgüt olarak kabul ediyor fakat YPG için henüz böyle bir kararları yok. PKK da 1978’de kurulmuş ve 1984’de ilk büyük eylemlerini yapmış fakat ABD tarafından 1997’de, AB tarafından 2002’de terör örgütleri listesine alınmıştır. Diğer yandan YPG mensuplarının PKK’ya sempati duyması ve yakın olması onları otomatik olarak terör örgütleri listesine aldırmaz.

    Suriye Kürdistanı : ABD ile aramızdaki tek ciddi sorun budur. ABD Ortadoğu’da enerji kaynaklarını kontrol etmek yanında İsrail’in güvenliğini kalıcı olarak sağlamak için Irak ve Suriye’yi üç parçaya bölmek istiyor. Türkiye ise YPG/PYD üzerinden kurulmak istenen Suriye Kürdistanı’na PKK bağlantılı olacağı gerekçesiyle haklı olarak karşı çıkıyor. Fakat bunu BEKA sorunu ilan eden Cumhur İttifakı neler yaptı :
    – Somut bir nedeni olmadığı halde siyasi bir kararla Rusya’dan S-400 satın aldılar.
    – Sürekli olarak ABD, AB ve İsrail hakkında kötüleyici ve aşağılayıcı söylemlerde bulundular.
    – Kuruluş tüzüğünde “Amacımız İsrail’i yok etmektir” yazan HAMAS’ı baş tacı ettiler.
    – Hukuk devleti ve demokratik teamüller konusunda Batı değerleri ile ters düşen bir yönetim sergilediler.

    Siyasal İslamcı politikalar ile Türkiye’yi zora sokan Erdoğan, 15 Temmuz’dan buyana da dış politikada Avrasyacı sözde derin devletin memuru konumundadır. Avrasyacıların temel amacı ise Suriye sorununu çözümsüzlüğe iterek Türkiye’yi Batı’dan koparmak, NATO’dan çıkartmak ve Rusya tarafına geçmektir. Eğer böyle olmasaydı, acil bir ihtiyaç olmamasına rağmen ve bir NATO üyesi ülke olarak Rusya’dan S-400 satın almazlardı. Yok eğer, “Böyle bir niyetimiz yok, amacımız ABD’ye ne kadar kararlı olduğumuzu göstermekti” diyorlarsa, süper güç ABD de Cumhuriyetçileriyle Demokratlarıyla dış politikada blöf yapılamayacağını Türkiye’ye kararlı bir şekilde göstermek istiyor.

    Dış politikada blöf yapılamaz, öngörülebilir olmak gerekir ki muhatabın ile bir anlaşma zemini bulunabilsin.

    • Sn F.K.T.,

      Milli Savunma konusunda uzmansanız mesleki formasyonunuzu lutfedip anlatın.

      Türkiye’nin hava savunma sistemlerine ihtiyacından daha ‘somut’ hangi neden olabilir?

      O sürekli kayırdığınız İsrail’in kaç ayrı hava savunma sistemi var, önce onu bir araştırın.

      Ülke savunmasını asker ve sivil bürokrasimize bırakalım.

      Salt Erdoğan karşıtlığı bazılarımızda anlaşılan paranoya üretiyor.

      • S-400’lerin acil kullanım ihtiyacı için bir örnek senaryo verin lütfen. S-400’ler siyasi amaçla alınmıştır ve hedefi ABD ile arasını açıp Türkiye’yi Batı’dan ve NATO’dan kopartıp Rusya’ya yöneltmektir. Bu plan Erdoğan’a ait değildir, Avrasyacı sözde derin devletindir. Erdoğan 15 Temmuz’dan bu yana dış politikada Avrasyacı sözde derin devletin memuru konumundadır. Bu tespitler sizce paranoya mı?

  9. bu tür konular, türkiyenin içinde bulunduğu duruma göre magazin haberi sayılır.
    – Türkiyenin öyle önemli ve acil sorunları var ki…
    – Önümüzdeki aylar, türkiyenin milyonlarının yaşamları daha bir kötüleşeceği aylar olacak.
    – Yukardaki cümle, insanların yaşamlarını açıklamaktan çoook çok uzak. Yukardaki cümle, yaşayan insanların değil, ancak hayali, roman kahramanlarının yaşadığı ve yaşayacağı zorlukları ifade edebiliyor.
    – Bugün, resmi kayıtlara göre 5 milyon işsiz var. Bu rakamın, son 4 hafta içinde iş arayanları, bunlardan da kaydedilebilenleri kapsadığı hesap edildiğinde, ülke insanının zor durumu bir miktar daha anlaşılabilir zannediyorum.
    – Ama, sadece ve sadece bir miktar daha. Çocuğuna istediğini, hatta ve hatta ihtiyacını alamayan insanların durumunu anlatmak pek öyle kolay değil.
    – Zaten, ülkede intihar vakalarının, trafik kazalarını bile sollaması, ülkenin ne kadar korkunç durumda olduğunu yeterince anlatıyor zannediyorum.
    – Yani, şu an ülkede, insanların, yaşamlarını ikame ettirebilmek gibi, yani bir canlının en temel ihtiyacını karşılamaya çalışması gibi bir sorunu varken, amerikadaki ermeni soykırımı tasarısının kabul edilmesi meselesinden bahsedilmesi, açlıktan nefesi kokan insanın, karnının guruldamasını bastırmak için kemal sunal filmi izlemesinden öte anlam ifade etmez.
    – Sayın Mim’in dün belirttiği, yani devletin emeklilerin maaşlarına bile bloke koyması işi, milyonların sıkıntısını daha da katlayacağı gibi, ekonominin daha da bozulmasına neden olacaktır.
    – Amerikan yaptırımları, daha doğrusu uluslararası ilişkilerin bozulması, akp-mhp kabusunun bu ülkeye verdiği zararın sadece ufak bir parçasıdır.
    – Ekonomik meseleden sonra, dış ilişkilerden önce düşünülmesi gereken bir de toplumun değerleri meselesi var.
    – Akp-mhp kabusu, sadece ülkenin ekonomisi bitirmedi, ülkenin topraklarını zehirledi, sulak alanlarını bitirdi, tarım alanlarını bitirdi.
    – O da yetmedi, bir toplumun, bir insanın olmazsa olmazı olan değerleri bitirdi.
    – Toplumda insanlığı yok ettiler, adalet duygusunu yok ettiler (adaletin değil, duygusunun bile yok edilmesinden bahsediyorum), hak duygusunu, yardımlaşma duygusunu, iyiniyeti, acıma duygusunu, başkaları için üzülmeyi, sevgiyi, saygıyı, şiiri, edebiyatı, resmi, heykeli, sinemayı, kardeşlik duygusunu, bir çocuğu sevmeyi, bir insanı görünce sevinmeyi, bir çiçekten zevk almayı, yağmurda yürümenin zevkini yok ettiler.
    – Ekonomiden sonra, veya ekonomi ile birlikte, bir insanı insan yapan, bir toplumun olmazsa olmazı olan değerleri tekrar oluşturmamız gerekiyor.
    – Uluslararası ilişkiler, ancak bunlardan sonra gündeme gelebilir.
    – Ayrıca, cebinde paran olduktan sonra, kasabın, manavın, bakkalın, “veresiye yok” yaptırımının hiçbir anlamı yok.
    – Temsa da üretimini durdurmuş. Fabrikalar birer birer kapanıyor, kapasitesini düşürüyor.
    – Oysa bizim, üretim yapan yeni yatırımlara ihtiyacımız var.
    – Akp-mhp kliği, ülkede, üreterek, çalışarak kazanma sistemini yerle bir etti.
    – Bu nedenle de, üreticiler yaşayamıyorlar. Üretim olmadan ise yaşamanın imkanı yok.
    – Her geçen gün aleyhimize işliyor.
    – Bu nedenle, bu ülkenin, biran önce, akp-mhp kabusundan kurtulması gerekiyor.
    – akp-mhp kabusundan kurtulmadan bu ülkede iyibirşeylerin olması ihtimali yok.
    —————–
    Akp-mhp öyle bir bela ki, yukarda saydıklarım bile bunların bu ülkeye verdikleri zararı bütünüyle anlatamıyor.
    – Bunlar, insanların karakterlerini bozdular.
    – Bunlar, insanların insan olma özelliğini yok ettiler. Yukarda saydığım insani değerleri yok etmelerinin ötesinde bir durumdan bahsediyorum.
    – Nasıl anlatsam bilemiyorum.
    – Mesela bir çitanın kısa zamanda yüksek hıza ulaşma özelliği vardır.
    – Bir aslanın etle beslenmesi, koyunun otla beslenmesi temel, temel bazı özellikleri vardır.
    – Bir insanın da, yukardakiler gibi, bazı temel özellikleri vardır.
    – Mesela, bir insanın ayağına basınca, “biraz dikkat etsene bilader” der.
    – Yüksek sesle konuşunca, “bana bağırma” der vs.
    – Namazda bile alacağı parayı, ödeyeceği parayı, kız arkadaşını ya da erkek arkadaşını (ya da aralarında nikah kıyalım. nikahsız düşünmesinler), karısını, kadın ise kocasını, çocuklarını düşünür. Bunlar insani bir durumdur ve engelleyemezsin.
    – Bunlar, işte insanların bu özelliklerini yıktılar. Ayağına basan akp yönetimi ise, “efendim ayağıma basmakla şeref verdiniz” diyen farklı bir tür insan yetiştirdiler.
    – Diğer taraftan, bir başka kişi ayağına basmasa bile, hatta bunların yetiştirmesi başkasının ayağına bassa bile “çüş ayı, burası istanbul” diyebiliyor. böyle, hani şu orwelin kişileri gibi kişiler yetiştirdiler.
    – Namazdaki şeytan, “acaba halka kimin kafasına geçecek” diye düşünüyor ama Ahmet, “acaba gemileri nasıl aldılar” demiyor.
    – Benzine zam gelince, “gene mi zam geldi” demiyor. “ben hep 50 liralık benzin alıyorum” diyebiliyor. “soyuyorlarsa beni soyuyolar sana ne” diyebiliyorlar.
    – Eskiden de iktidardaki partinin yandaşları vardı ama benzine zam gelince, “yine mi zam geldi arkadaş” derlerdi.
    – Ayağına basıldığında “dikkat etsene” demeseler bile, “çek ayağını” derlerdi.
    – efendileri ne yaparsa yapsın alkışlayan, hiçbir insani tepki göstermeyen bir tür yarattılar.
    – “sırp kasabı” denilince alkışlıyorlar. Sırplarla et ticareti yapacağız denilince yine alkışlıyorlar.
    – Bu insanlara, öncelikle birisini efendi tutmamaları, bu olmazsa bile efendileri ayaklarına bastığı zaman, terbiyelerini bozmasınlar ama, “ayağınızı çeker misiniz lütfen” diyecek kadar insani tepki vermeyi tekrardan öğretmek de gerekecek.
    – Peygamber hata yapıyor ama erdoğan, bahçeli, gülen hata yapmıyor. Olacak iş mi bu.
    – Tabii, hepsinin düzeltilmesi, ancak ve ancak akp-mhp’den kurtulduktan sonra olabilir.

  10. Trump hafifmeşrep davranışları ile ABD’nin itibarını küçük düşürüyor. Fakat Amerikan devletinin kurumları saat gibi çalışıyor. ABD Başkanı önemli bir konuda kendi partisinden temsilcileri ve senatörleri bile ikna etmesi gerekiyor.

    Türkiye’de ise TBMM göstermelik bir kurum oldu. Özellikle meclisteki AKP grubu Erdoğan’ın katipleri konumundalar. Hemen hiçbir konuda Başkana itiraz etmiyorlar veya edemiyorlar. Örneğin S-400 satın alma sürecinde hiçbir AKP milletvekilli karşı görüş belirtmemiştir. En azından karşı çıkıp gerekçelerini açıklarlar sonra da grup kararına uyacağız diyebilirlerdi.

    Türkiye bu yönetim tarzı ile bağışıklık sistemi çökmüş bir insana benzemiştir.

  11. Helal olsun Adam gibi çıktı kurdu partisini…Söyleyecek sözü olan çıkar meydana…Hele bir ortam puslu olsun diyenler avucu yalar…Yaptırım maptırım bekleyip dururlar..

  12. gelecek partisi kuruldu.
    – soygunların peşini bırakmazsa oyumu gelecek partisine vereceğim.
    – akpdeki çözülme daha da hızlanacaktır.
    – mhpdeki çözülmeye de etkisi olur diye umuyorum. artık bu ülke akp, perinçek gibi, mhpyi de taşıyamaz.
    – tabi ki davutoğlu mhpdeki çözülmeyi başlatmayacak. mhpdeki çözülmeyi başlatan bahçelinin sağlık durumu. fakat davutoğlu, etkileyecektir.
    – ülkeye ihanet derecesinde karar ve uygulamaların altına imza atıp sonra da milliyetçi söylemlere devam etmenin hazım problemi oluşturması gayet normal.

  13. Çavuşolu nun İncirlik ve Kürecik üssü ile ilgili şantaj politikası tutmadı.Bu balonu ABD senotosu yutmadı.Hadi Çavuşoğulu! Şapkadan tavşan çıkar da görelim.

  14. ABD,Türkiye nin partneri iken ;Erdoğan ın sığ,kasıtlı,maksatlı ,artniyetli dış politikaları yüzünden hasmı durumuna geldi.Kabahat ABD de değil,Erdoğan ın kindar politiklarındadır.Bu daha başlangıç.Filmin sonu korkuç olabilir.Gelecek yılki seçimleri Erdoğan ın dostu Trump safdışı olabilir.İşte o zaman, kime dost edinecek Erdoğan?ABD demek Pentegon demektir.ABD nin patronu Pentegon’dur.Bütün lobiler Pentegon un işaretine bakar.Bunu öğrenemediniz.

  15. Türkiye’yi batıdan ve demokrasiden koparmak, Rusya ve Çin gibi anti-demokratik ülkelerin kucağına atmak istiyorlar. Halkımız bu konularda ne bir şey söylüyor ne de itiraz ediyor ne de bilgilendiriliyor. Herkes kuzu kuzu bu yeni duruma alıştırılıyor. Neden S-400 alıyoruz bilmiyoruz. Tehdit algımız nedir? Kime karşı savunma yapacağız. S-400leri aldığımız Rusya’ya karşı olamaz. O zaman hangi ülke? Bu sorular sorulmadan, mecliste konuşulmadan (meclisin işi arada kavga yapmak, başka bir işleri yok elbette) kim karar veriyor bu stratejik konularda? Amerika’da Başkan değil Meclis (senato) karar veriyor silah mı satılacak alınacak yada yaptırım uygulanacak. Başkanlık ama yetki paylaşımı var. Bizdeki sistemin gerçekten sorgulanmaya ve düzeltilmeye ihtiyacı var. Yetki paylaşımı olmadığı için çok hata yapmaya müsait.

  16. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül.Fetö borsası için elinde belgesi olan getirsin gereğini yapalım dedi.Bu Fetö borsasını işletenelr aptal mı ki artlarında dedil ve belge bırakacak?Vatandaşın istihbarat teşkilatı mı var da belge ve delil toplayacak?İstihbarar,yargı,güvenlik devletin elinde.Sen devletin bakanı olarak bu olaylarla ilgili araştırma yapacak ve suçluları bulup çıkaracak adalete teslim edeceksin.Bu görev sizin.Gözaltındaki işgenceler,telefonlara bayloc yükleyim fetöcülükle suçlayanlar,kurtulmalık olarak fidye isteyenler,tehiti ve şantaj içinde olanlar,şikayet edilmemesi için baskı yapanlar,görevini yapmayarak işgence raporu vermeyen hekimler vs vs hepsini bulup çıkarmak ve dalete teslim etmek ilgili bakanların görevidir,tümüyle AKP iktidarının görevidir.

    AKP Meclis Grup Başkanvekili ÖZLEM ZENGİN ,dünkü meclis oturumunda;HDP li bayanaın sözlerini tahammül edemedi,patronu Erdoğan gibi kabadayılığa soyundu. Yerinden kalkıp bayan vekilin üstüne yürüme hamleleri,işi Kuzey suriye ye getirip sulandırması,kindar edalar takınması,başörtü ve dini istismar tavırları tam bir Erdoğan kopyası.Bu Özlem Zengin isimli kısrak kişnemesine göre arpa alıyor galiba.Ne kadar kişnerse o kadar arpa.Erdoğan,idare etmenin yolunu bulmuş.AKP nin bütçesi,fazilere gidiyor.Faiz lobilerine memleketin servetini akıtıyor.Sözde bir de dindar olacaklar.Kadınları başörtü takıyor.Güya abdestli,namazlı müslüman geçiniyorlar.Ama,faiz lobisine hizmet ediyorlar.Müslüman kisvesinde, müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar.Görüntü müslüman,icraat zıttı.Başörtülü,abdestli soygun bütçesi koymuşlar ortaya.AKP nin bu kısrak bayanına hatırlatma;karşısına aygır çıkarsa birgün,vay haline!O zaman,bu kişnemeleri neye dönecek acaba!Şimdi devlet gücü,meclisteki çoğunlukları ellerinde.Böyle korunaklı ve gücü tekeline almış bir iktidar partisinin kısrakları kişner.Türkçe de bir deyim vardır:Onu ,deden de yapar.
    Erdoğana İyi partililer geldi, benim işlerimi engellemesini söylediler.Bizden gasp ettilerini geri vermemesi için,bizi dışarıya muayeneye göndermemesi için ikna etmeye çalıştılar.Yıllardır benim ve yanımdakilerin muayenesi için dışarıya gitmemiz gerekiyor.Türkiye deki sağlıkçılar görevlerini yapmıyorlar bizi kasten tedavi etmiyorlar.Erdoğan da bunu fırsat bilip, bizi hastalıklarla boğuştuturuyor.Bize karşı mertçe davranmıyor.Hep kalleşçe ve sinsice hareket ediyor.Erdoğan ın karakteri böyle.Bir de islamcı geçiniyor.Üstelik İmamhatip mezunu.Hayeret!Geçenlerde arkaşlarımıza söz verdi Erdoğan,dış memlekete muayenemiz için salıvereceğine dair.Daha önce de söz vermiş ama sözünü tutumamıştı.Üstelik bizimle kafa bulmuştu.Şimdi hem Erdoğan ın çeversindekiler hem İyi partili heyet,bizi dışarıya salmaması için ikna etmeye çalışıyorlar.Erdoğan onlara,arkadaşlarımıza verdiği sözü hatırlattı.Daha önce de söz verip tutumadığını söyledi.Yine döneklik ederse,arkadaşalrımızı kızdıracağını söyledi.Erdoğan başlarına geleceği iyi biliyor.Bundan sonra İyi partililer ve onlara oy verecek olanlar da AKP VE MHP liler gibi karşımızdadırlar.Onlarla aynı kefededirler.Erdoğan;sabrımız taştı!Ne oalcağını yine hatırlatalım mI?En iyisi ,toptan bu işi halletme yoluna mı gitsek?Siz de biz de kurtulsak…Bizi olayayıp durma,muayene için, bizi dışarı gönder.Yıllardır oyalıyorsun,sabrımız bitti.

  17. Gücünüz yoksa hukuk sizi bağlar. Türkiye Suriye devletinin veya Birleşmiş Milletler’in izni olmadan Suriye’de bir bölge oluşturamaz. Rusya ve İran oradalar ama Suriye devletinin rızası ile. ABD orada ama o da gücüne dayanarak orada. Ha PYD veya IŞID nasıl kendine bölge oluşturdu diyorsanız onlar zaten devlet değil. Oluşturdukları gibi tekrar kaybederler ve onları savunan olmaz. Yalnızca ağır insan hakları ihlalleri yaparsa merkezi devlete sahip çıkılmaz.

    Şu an Türkiye belayı üstüne çekmek için her türlü girişimde bulunuyor. İşi kurallarına göre oynamıyor. Suriye’nin izni olmadan Suriye’de bölge işgal ediyor. İçeride seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıyor. Biz ne hukuka saygılıyız ne de demokrasi bizi bağlar sinyali veriliyor. Bizi şeytanlaştırmak isteyenler için tam da böyle görüntü vermemiz gerekiyor. Biz de dış dünyanın bize her türlü kötülüğü yapması için gerekli ortamı kendi elimizle hazırlıyoruz. Yani kendi kendimizi uluslararası olarak şeytanlaştırıyoruz.

    Kötülük asla meleklere yapılmaz. Kötülük yapılması için öncelikli olarak rakibin şeytanlaştırılması gerekir. Ona her türlü kötü sıfat atfedilmeden harekete geçilmez. Savaş ilk önce psikolojik olarak verilir. Şeytanlaştırdıktan sonra da hak ve hukuk tanınmaz. Her türlü muameleye tabi tutulur.

    Batı dünyası yapısal olarak yavaş hareket eder. Tüm barışçıl yöntemleri dener. Olmadığı zaman müthiş bir ateş gücü vardır. Bu dünyanın dışında kalmak bizi şimdi bize dost gözükenlerin bile şiddetine açık hale getirir.

    O kadar dış işleri mensubu, uluslararası ilişkiler ve hukukçu hocalar neredeler? Şimdi konuşma ve doğruları söyleme vakti. Yarın başımıza her türlü kötülük geldiğinde çok geç olacak.

  18. BU ÜLKEDE YALNIZCA MEVCUT YÖNETİM SAHTEKARDIR!!!!
    ””Atilla, dün Ahmet Hakan’ın ısrarları, sorularına rağmen Türkiye’yi bir yalanla meşgul ettiği için özür dilemeye yanaşmadı. Halbuki oturduğu koltuktan, -varsa- kaynağının adını açıklayarak ya da bütün olan bitenden ötürü pişmanlık bildirerek kalkabilir ve hayatının geri kalanına, yanıltılmış fakat son nefeste dürüst kalmış bir gazeteci olarak devam edebilirdi.

    Şu halde görev, bizlere; Atilla ve Turan gibi, yalan söylemekten çekinmeyen iki meslektaşa sahip olduğumuz için, biz gazetecilere düşüyor. “Aldattık ey halkım, unutma bizi.” ””
    KESİNLİKLE MEVCUT YÖNETİM ALIN BU SORULARI DEMİŞTİR.
    ”2009’daki Polis Koleji Giriş Sınavı sorularını FETÖ mensuplarından önceden alarak koleje girdiği belirlenen 64 kişi için gözaltı kararı çıkarıldı.
    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamada, FETÖ’nün 2009 yılında yapılan Polis Koleji Giriş Sınavı öncesi sınav sorularına erişerek, soruları örgüt üyelerine dağıttığının tespit edildiği ifade edildi.”
    Bunlar masum kul hakkı yoktur.Hatta savcı emirle bu kararı vermiştir.!!!

    • Dur bakalım, Ahmet Bey. Söz konusu insanlar bir iddia ile gözaltına alınmış insanlar. Daha mahkeme süreci bile başlamış değil. Bu acele niye? Bu bir.

      Diyelim, mahkeme süreci nihayete erdi ve söz konusu iddiadan hapis cezalarına çarptırıldılar. Adama sorarlar: Ne tür mahkemelerde, ne tür bir ‘yargısal düzen’ (hala kaldıysa bir yargı düzeni) ve ne tür hakimler tarafından? Bu iki.

      “Satılık Uşak”. . . “Sabahtan akşama böğürüyorlar”. Bu sefil ifadelerle, “Haddimi bildirecek bir yorumcu arıyorum. . .” derseniz ben o göreve talibim. Erdoğan tapınmanızı daha dramatik kılmak üzere bilmem ne dağına çıkıp gönlünüzce böğürmeniz de mümkün. Gidin böğürün bence. . . Bu da üç.

      • sen hala buralarda mısın? Ahmet beyin yukardaki yorumundan niye rahatsız olduğunu anlamış değilim ama neyse; hatta körlerle sağırlar birbirini ağırlar diyebileciğimiz bi paylaşıma karşıymış gibi bunca tepkisellik sence de biraz sırıtmıyor mu?

        • Size de Ahmet Bey’inize de “Erdoğan yüzde 0 bilmem kaçlık Vatan Partisi’nin memuru” ifadesiyle başlayan metnimle Osmanlı tokatını aşk ettim, ötmenizi bekliyorum, H. Gayret Bey. Buyurunuz, birer birer ya da eşzamanlı olarak ötünüz lutfen! 🙂

          • Tokat almaya meraklı yanar döner yeşilçam özentisi fırıldak çok ortamda sn.bernar, az sonra uzanır alıverir artık yanaktan mı yoksa dudaktan mı bilemem gayrı, haydi rastgele..!

  19. Sn Koru yaşanan olayların fotoğrafını çekiyorsunuz .Peki olayların içine girip nedenlerini niçin açıklamıyorsunuz. görünen yüzünü okumak çok kolay bunu herkes biliyor zaten. Peki ABD nin bu hasmane daha doğrusu düşmanca tutumu neden ?Sorumlusu bizmiyiz ? Yoksa batının doymak bilmez kana susamışlığı paraya susamışlığı mı ? Biraz da bunları açıklayın.Bizim satılık UŞAKLARA göre tek sorumlu Erdoğan.sabahtan akşama böğürüyorlar .Libya , mısır , Irak ,Suriye ,İran ,Yemen .Sıradakini açıklarmısınız ?

  20. Dunya lideri RTE… Amerika bizi kiskaniyor… Eyyy…. baska da yorum yazmak gelmiyor icimden…
    anlayana sivri sinek saz…

  21. Türkiyenin Amerikaya karşı kullandığı tek kozu incirlik ve kürecik üslerinin olması çok anlamsız ve acı bir durum.
    Amerika türkiye ile sorun yaşamaya başladıktan sonra Türkiyenin komşu ve komşusu sayılabilecek ülkelerde çok sayıda üs açtı. Bunların en büyüğü Katarda, askeri personel bakımından en büyüğü de Kuveytte. Turkiyedeki üslerinin içini çoktan boşaltmışlardır bile. Son güvencemiz olan NATO üyeliği de askıya alınırsa Türkiye’nin Suriyeye dönüşmesinin önünde hiç bir engel kalmıyor. Tam olarak işgale hazır hale geldik. Allah sonumuzu hayretsin.

    • “Ülkemiz emperyalist güçlerin işgaline uğrayacak”. . .

      Resmi ideolojinin en temel mitlerinden biridir bu. İnsanların hizalanıp devletin ve devlet iktidarına sahip olanların ardında hizaya geçmesi açısından son derece işlevsel bir korkutmacadır. Bu yüzyıllık korkutmacayı “Bu iktidarla işgale açık hale geliyoruz” versiyonu ile tersten önümüze servis etmenizi anlıyorum.

      Eksik olanı da yazın: Kim, muhtemelen ne zaman, nasıl ve hangi amaçla işgal edecek?

      İkna edici ya da en azından tartışmaya değer çözümlemelere, uluslararası ilişkiler, global konjonktürel ya da dönemsel trendler vb. alanlarında yaşanan gelişmelerin değerlendirmelerine yaslanan argümanlar üretmenizi öneririm.

      Türkiye gibi bir ülkenin işgale uğraması-uğramaması, öyle bir iktidarın başarı ya da başarısızlığı ile olası hale gelecek bir durum değil. Yeni bir dünya savaşı patlak verdiğinde belki.

      Siyasal iktidarlar, ülkelerini güçlendirirler ya da güçten düşürürler.

      Güçten düşürdüklerini düşündüğümüz durumda “Vallahi bu iktidarla yola devam edersek ülkemiz işgale uğrayacak!” temelsiz, sözünü etttiğim klorkutmaca stratejisini yeniden kuran yüzeysel bir argüman.

      Cumhuriyetin kurucu babalarından bu yana iktidara gelmiş bütün kadroların değişmeden kalan argümanı: “Vallahi bölünürüz, aklınızı başınıza devşirin, geçin hizaya!” demeğe getirildi duruldu. Bölündük mü?

      Bölüneceksek, birileri harita çizdi, İsrail’le mutfakta Kürt devleti pişirdi diye değil, kendi ayağımıza sıkan saçma sapan politikalar izleyip durduğumuz için başımıza gelecek.

  22. Dünya liderliğine soyunmuş birisi halen daha dünya liderliğini elinde tutuyor….HELAL OLSUN
    1 yüzükle geldi, karun kadar zenginliğe ulaşınca etrafındakileride kendi gibi zengin etmek için bütün dava arkadaşlarını devre dişi birakarak.
    Düntanın 1 numaralı köşe döneni olurken ayni zamandada ülkesinde ki ehliyetlileride o meşhur TERÕRIST mühürü ile mühürledi.
    Şimdi O mühürledikleri dûnyaya onun gerçek yüzünü gösterdikleri içın DÜNYADA sıfırlandı.
    Tek kelime ile girdiği inde bocaladıkça battı ve gırtlağına kadar paraya boğuldu.
    Bakalım o paralar ve trollerden oluşan mallar onu kurtara bileceklermi.

Yoruma kapalı.