Ölümden medet umulur mu? Gördük, bizim ülkemizde umanlar varmış…

33
Resim: Vincent van Gogh..
Reklam

Yaş ilerleyince hastalıklar kaçınılmaz oluyor; bir gün geliyor, insanlar ölüyor…

Ölüm için sıra yok; yaşlılar daha da yaşlanabiliyor da, gençlerden sırasını beklemeyenler de çok.

Her yaştan insanı bağrında barındıran kabristanlar görüş değiştirmeye zorlamak için ölümün sırayla olduğu iddiasında olanların ziyaretini bekliyor.

Şu yakınlarda beni terk etmeye direnen bir rahatsızlığım oldu; öksürerek tıksırarak bir aydan fazla bir süre geçirdim. Ciğerim etkilendi, ağır bir antibiyotik tedavisi geçirmem gerekti. 20 günden fazla bir süre her gece yatağım yerine bir koltukta uyudum, buna uyumak denebilirse; yatay duruma geçtiğimde öksürük nöbeti beni esir alıyor, yeri göğü inlettiriyordu çünkü.

Geçen hafta ise bir yakınımı kaybettim. Benden daha genç bir yakınımı. Cenazesi için İzmir’e gittiğimde daha önce toprağa verdiğimiz yakınlarımızın yattığı kabristanda yer kalmadığı için her zamankinden farklı bir yerde açılmış yeni bir kabristan seçildi. Onu toprağa verirken gözlerimle mezar taşlarını denetledim. Gençler mi daha çok, yaşlılar mı merakıyla…

Her yaştan insanlarla doluydu kabristan.

Yeni kabristandaki cenazeleri bıraktığımız mezarlar beton yükseltiler halinde olduğu için gözüme tuhaf göründüler. Kentler kalabalıklaştığı, bu yüzden ölümler artıp kabir ihtiyacı fazlalaştığı için bu yola başvurulmuş. Ölenin bir yakını daha hayatını kaybettiğinde o da aynı mezar yerine gömülüyormuş…

Sırası henüz gelmeden kaybettiğimiz yakınımın cenazesine -ve oradan da kabristana- çok kalabalık bir sevenler grubu gelmişti.

Reklam

Ne yalan söyleyeyim, sevenlerinin kalabalığına gıpta ettim.

Ölümünden sonra bile sevilmeye devam etmek önemli.

Korona salgınının kapanma günlerinde yaşanan tedirginlik yüzünden pek çok insan öldü ve sadece en yakın aile fertleri tarafından uğurlanabildi. Yakınlık halkası zayıfladıkça uğurlamaya gelenler uzakta tutuldular.

Pek çok insan o dönemde öldü ve arkasından ağlayan bile olamadı.

Hatırlanacaktır; bir ara İstanbul’un şehir merkezindeki kabristanın alnına “Her nefis ölümü tadacaktır” yazılması tartışılmıştı. Birileri ayet de olan o veciz ibareyi ürkütücü bulmuşlardı. 

Ürkütücü mü? Hayatın hiç inkar edilemeyecek gerçeği gerçekten ürkütücü sayılabilir mi?

İnsanoğlu ölümlü olarak yaratılmış; dünyaya geldiği ilk günden beri -başlarda kendisi bilmese bile- o ölümsüz gerçek her insan için geçerli.

Hz. Ömer’in nasihat etmesini isteyen birine verdiği cevaba bakın: “Sana nasihat olarak ölüm yeter.”

Reklam

Bu söz ölüye değil yaşayan birine söyleniyor.

Hiç ölmeyecekmiş gibi mi yaşamalı insan, yoksa yarın ölecekmiş gibi mi?

Filozoflar kadar dinli-dinsiz insanlar da bir zaman gelir bu soru üzerinde kafa yorar.

Sorunun cevabı her insana göre değişse bile son değişmiyor: Her insan bir gün geliyor, ölüyor. 

Dün günün bir bölümünde ülkemizde haberlere kulak vermiş herkesin gündemine ‘ölüm’ girdi. ‘Ölmüş’ etiketiyle sosyal medya dalgalandırıldı. Çakma bir ölüm haberi. Bu haberi icat edenler fotoğraflar ve videolar eşliğinde kendi uydurdukları habere gerçeklik kazandırmaya çalıştılar.

Ölümden medet bekleyenler, ölüme siyasi bir anlam katarak bunu kendi lehlerine kullanmaya kalkanlar olabileceğini öğrenmiş olduk.

Zavallılık.

Geçen hafta kabristandayken belleğim ilk gençliğimden beri dilimde olan mısraları bana bir kez daha hatırlatmıştı.

“Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında” (Cahit Sıtkı) ile başlayıp “Ölüm âsude bir bahar ülkesidir bir rinde” (Yahya Kemal) ie devam eden ve “Tahtadan yapılmış bir uzun kutu / Baş tarafı geniş ayak ucu dar / Çakanlar bilir ki bu tabutu / Bir gün kendileri dolduracaklar” (Necip Fazıl) ile sona eren bir dizi mısra.

İnsanoğlu yaşlandığını ne zaman anlar?

Kendi hesabıma ben bu soruyu hayli zaman önce “Önemli yerlere yaşı benden küçük insanların geldiğini fark ettiğimde” olarak cevaplamıştım.

O soruyu kendime sorduğum sırada öyleydi, gençler yaşlılardan görevleri devralıyorlardı.

Bugün ise önemli ülkelerin en tepe noktasında yaşı bayağı ileri insanlar bulunuyor: İngiltere Kraliçesi 95 yaşında. ABD başkanı 78 yaşında; bir önceki başkanı ABD’nin 75 yaşındaydı. Emekli olmaya hazırlanan Alman başbakan 67 yaşında. Krallar-kraliçeler hangi yaşta olursa olsunlar, kendileri oğulları veya kızlarını yerlerine bırakıp bir kenara çekilmiyorlarsa, tahtlarında oturmaya devam ediyorlar; ancak seçimle gelenler, başarılı da olsalar, yerlerini bir başkasına bırakıyorlar.

Hatta başarısız olduklarında bu devir-teslim daha da çabuk oluyor.

Annemin vefat ettiği yaşı geçen yıl geride bıraktım; babamın hayattan ayrıldığı yaşa erişmeme daha yıllar var. Babam ve halam “Dalya” diyemediler, ama amcam onu diyebildi.

Turgut Özal’ı 66 yaşında kaybettik. Süleyman Demirel ise 91 yaşında hayata veda etti.

Sorun yakınlarına, kendilerini onlara yakın hissedenlere, her ikisi de erken ölümlerdir…

Kimse, yaşları bayağı ileride olsa da yakınlarını kaybetmek istemiyor; onlara göre her ölüm erken ölüm…

Hastalıkları ve ölümü oyun sananlar var. Ya da sevinilecek bir gelişme. Kulakları sosyal medyada gelecek haberi bekliyorlar.

İçlerinden kimileri ölmeden önce öldürme meraklısı; bir gün kendi başlarına geleceğini hiç düşünmeden birilerine ‘medeni ölü’ etiketini yapıştırıveriyorlar.

Başkalarının hastalığına, ölmesine sevinmek dünyanın en acınası hissizliği…

Var öyleleri, var olduklarını dün bir kez daha anladım.

“Neylersin, ölüm herkesin başında / Uyudun uyanamadın olacak / Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?” (Cahit Sıtkı). 

ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Kimsenin ölümüne sevinmek doğru bir şey değil ama insanları illallah ettiren hayatından canından bezdiren bir çok insanın can ve mal kaybı yaşamasına sebep olan bir kişinin kendi rızasıyla gitmeyeceğinden insanların nefes alması için ölmesini arzulayacak noktaya getiren kişiye sen ne yaptın da insanları ölümüne sevinecek hale getirdin demek yerine ölümünü arzulayanları suçlamak hiç mantıklı değil

  2. “Ender
    4 Kasım 2021 At 21:40
    Amerika’nın askeri bütçesi 800 milyar dolar.”
    Afganistanın veya talibanın askeri bütçesi kaç milyar dolardır acaba?
    Efendim?
    Estek köstek…

  3. Dün Akşener grup toplantısında,
    “Biz aylardır ne diyoruz; HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz.” Öcalan için “bebek katili” demiş. İyi demiş de! Selahattin Demirtaş, “eşimle kahvaltıya gelsek” dediğinde niye Öcalan’ın bebek katili olduğunu hatırlamamış.

  4. ahirete hesap gününe inanan iman edenler bu dünyada attığı adımlara yaptığı her harekete kazancına hak hukuka özen göstermeye çalışmalıdır.
    ülkeleri idare edenler bu hususlara daha fazla dikkat etmelidirler.
    Allah sadece kul hakkını affetmiyor.ülkeleri idare edenler milyonlarca kişinin de hakkını hukukunu korumakla yükümlüdür.
    Peygamber Efendimiz bir gün, ashâbına “Müflis kimdir biliyor musunuz?” diye sordu. Orada bulunanlar, “Malını mülkünü kaybetmiş, iflas etmiş kimsedir Yâ Resûlallah” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu: “Aksine gerçek müflis şu kimsedir: Kıyamet günü kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını dövmüştür. İhlâl ettiği bu hakların karşılığı olarak onun iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şayet hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak onun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.”
    Rabbim bizleri hesap günün de müflis olmaktan muhafaza et.

  5. ”Hiç ölmeyecekmiş gibi düşünüp çalışmak, yarın ölecekmiş gibi yaşamak.” ölüme de, hastalığa da, yokluğa da herdaim hazır olabilmek!
    Ben şahsen bunu başardım, böyle yaşıyorum. Dünya malında gözüm yok. Gözüm, nefsim tok.
    Herkes yapabilir mi? başarabilir mi? bilemem 🙂
    Yazarımız inancının verdiği zenginlikle mütevazi yaşamının fehmine varmış görünüyor. herkes gibi ölümler onu da etkilemiş. Bir yakınının ölümü 6 aydan fazla etkilerse seni, bir yardım almak, eş dostla konuşmak iyi olabilir. yoksa nassı olsa ölecem amaan durumuna düşmemeli kimse.
    -Hastalık! sadece yatağa düşürene denmez, bir koltuğa oturdunmu kalkmayı bilmemek! te bir hastalıktır.
    -Bir başkasının hakkını yemek, umursamamak, hatta yanındakine karşısındakine çelme takmak ta bir hastalıktır.
    -çok etkili ve yetkili bir makama koltuğa oturdunmu,
    ”güle su vermek yerine dikene su vermeyi yeğlemek” te bir hastalıktır.
    -işsizlik yüzde kaç olursa olsun (bu günlerin işsizliği şart değil) komşunun çocuğunun kaç yıldır!!! işsiz olduğunu bilmemek!!! (sormamışsan bilmezsn) ama,
    bilimum işyerlerine ve işe sadece senin eş dost akrabanın çocuğunu girdirmek te bir hastalıktır!!!
    *Allah’ın adaletinin haksızlık adaletsizlik olan her yerde devreye girdiğini bilir inançlı insanlar.
    Şafii ismiyle de herkese, her derde hastalığa şifa verendir.

  6. Olum nedir? Baska yerleri bilemem ama benim ulkemde Ruhban Sinifi’nin ekmek kapisidir, konu ne olursa olsun onlar insanlara hep Olum’u gosterirler. Soylemlerinde olum, mezar, musalla tasi olmazsa olmazdir. Kendi hayatlarinda ise, buyuk cogunlugu ile, kendi soylemlerini umursamadan yasarlar, Mal, Para biriktirmede uzmalik derecesinde becerileri vardir.
    Ruhban deyince sadece Din Gorevlilerini kastedmiyorum, onlarin disinda buyukce bir kitle de gecimini Din uzerinden sagliyor.

    • Mehmet bey başka hangi kitleden söz ediyorsunuz bilmiyorum ama bir insan diyanette görevli diye “ruhban sınıfından” sayılmaz, ona göre:)
      Ruhban dediğin kendi malikanesinde inzivaya çekilene denir!

      • ABD de yaşayan papaz ve avanesinden bahsediyor Din adına Türkiye’deki her kurumu yönetimini 180 ülkede binlerce kurumu ele geçirip ABD emrine veren görünürde dini ama içi istihbarat örgütünü anlatmış

  7. Sayın Koru ,
    c’est la vie diyor fransızlar. Hayat işte böyle demekmiş . Mezar ziyareti yoktur dinimizde , Mezarlık ziyareti vardır. ölenlerin hallerine bakıp ibret almak , ölmeden kendini hesaba çekmek için. Cenaze defni buna imkan sağlıyor..
    Son bir ay içinde çevremde üç ergen kızın intihar haberi ile sarsıldım. Hele bir tanesi ” özür dilerim.anne ” diyerek kendini boşluğa bırakıyor. Söylediği bu ifadeyi duyduktan sonra günlerce kulaklarımda yankılandı.
    Bu konuda bilimsel araştırmalar yapıldığını , intihar edenlerin beyin yapılarının incelendiğini ve bunların meyilli olduklarını öğrendim. Allah ın yaratması böyle imiş dedim.. Ama bu noktaya gelene kadar hissettiğim suçluluk duygusu bayağı etkilemişti beni.
    Babamı toprağa vermenin üzerinden dört yıl geçmiş. Zaman su gibi akıp gidiyor ve kaçınılmaz sona koşa koşa yaklaşıyoruz.
    Mesele yastığa başını koyduğunda hesabını veremeyeceğin bir amelin olup olmaması . Bir şiir de ben ilave edeyim .
    Sessiz Gemi
    Artık demir almak günü gelmişse zamandan
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

    Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
    Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

  8. Hakkında çok şey söylenebilecek oldukça geniş kapsamlı bir konu ama belki de hiç bir şey söylemeye gerek olmayan bir konu ; çünkü ölüm bir gerçek ve bir gün herkesin başına gelecek!
    Hatırladığım kadarıyla bu konu daha önce de gündeme gelmişti ; tabii ki hayatın bir gerçeği olması nedeniyle tekrar tekrar önümüze çıkabiliyor .
    Ölümden sonraki hayat hakkında dinimizde de çok fazla bilgi yok .Ben şahsen ahiret hayatını (Berzah alemini ) melekler gibi yaşayacağımıza inanıyorum ; insan gibi mükemmel bir varlığın , eşrefi mahlûkatın , ölümle birlikte yokolup kaybolacağını düşünmüyorum.
    Ahiret hayatı boyunca , bizden önce giden insanlarla , dostlarımızla bir şekilde temasımızın olacağını umuyorum .
    Böyle düşünüldüğü zaman , insanoğlu , belki ölümden bir teselli de çıkarabilir !
    Yaşamak ile ölüm arasındaki dengeyi Peygamberimizin bir hadisi çok çok güzel , çok veciz bir şekilde anlatmaktadır : ‘ Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya çalış,yarın ölecekmiş gibi de ahirete hazır ol ‘
    Son olarak , Allahü Teala ölümün de hayırlısını nasibetsin ; beterin beteri nice ölümler var !
    Selamlar, saygılar

    • Ali bey öteki tarafa gittikten sonra.. kısmını hayallerinizi umarlarınızı bilmem karışmakta bize düşmez ama,
      bu dünyada yaşarken ”ben öbür tarafta da mutlu olacağım” düşüncesiyle yaşamaya devam edin derim 🙂
      temennileriniz için tşk, çok güzel anlamlı temenniler.
      İnsanoğlu dünyada avatarlar aşılı hayatlar, kontrollu bir yaşam derken bir bakacaklar ki köy ağalığı düzeninden beter bir hayat içindeler!
      Hastlıkla uğraşıp ona ilaç milaç masraf etmektense, organını değiştiriveecekler belkide gelecekte!..
      Tabi ”hurdaya ayrılmak” ta tecihlerden biri de!..

  9. “Emekli olmaya hazırlanan Alman başbakan 67 yaşında. Krallar-kraliçeler hangi yaşta olursa olsunlar, kendileri oğulları veya kızlarını yerlerine bırakıp bir kenara çekilmiyorlarsa, tahtlarında oturmaya devam ediyorlar; ancak seçimle gelenler, başarılı da olsalar, yerlerini bir başkasına bırakıyorlar.
    Hatta başarısız olduklarında bu devir-teslim daha da çabuk oluyor.”
    YANLIŞ ÖRNEK:
    Her ne kadar seçimle gelmiş olsa da, hatta son girdiği tüm seçimlerde sürekli başarısız olan merkel o kadar hasta ki koltuğunu bırakamıyor iyi mi?! “Merkel ablam sadece parasına bakar!” diyen sayın yk nın kulakları çınlasın, daha uzun süre de aynı koltukta oturacağa benzer:))))
    Yaşça ve iktidar süresi olarak, en azından parti genelbaşkanlığı süresi itibarıyla bizdeki iktidardan çok daha kıdemlidir kendisi ama kimsecikler onu ölmeden toprağa koymak için uğraşıp didinmiyor sanki:))))
    SORUYA BAK!
    “Hiç ölmeyecekmiş gibi mi yaşamalı insan, yoksa yarın ölecekmiş gibi mi?”
    Elbette “yarın ölecekmiş gibi” dört nala yaşamak lazım!
    DURMAK YOK YOLA DEVAM!!!!
    YAN GELİP YATAN HARLAR UTANSIN!!!!

  10. Ah Erbakan ah. Ah Demirel ah. Sizleri özlüyoruz. Şimdi hayatta olacaklardı da muhalefet nasıl olurdu, kadayıfın altı nasıl kızartılırdı göstereceklerdi. Duman etmişlerdi iktidarı. Ki o zaman ne sosyal medya var. Ne doğru dürüst TV kanalı. Gerçekten olmuyor. Bu muhalefet biraz kımıldaması lazım. Baylar bayanlar lütfen ya! Türkiye içerde dışarda sıkıştı. Neyi bekliyoruz daha. Armut piş ağzıma düş diyene kadar pilimiz bitecek. Yazıktır yahuuuuu!

      • Bir şey bitirdiği yok. Suriye’ye iki yıl tezkere niye o zaman. Daha orduda bitiremedi fetöyü her gün operasyon. Üstelik her gün yeni cephe açıyor. İşte bütün ülkeler birleşmişler Türkiye’ye karşı harekat yapıyorlar. Biten biz ve ülke. Siz de farkındasınız ama ıslık çalarak kurtarmanız zor.

        • Ölmediyse can çekiliyor
          İşte içerde bitirdi dışarıda da bir iki atımlık canı kaldı her iki örgütün
          Zorunuza gitmesin

  11. Niye hep Fetö gündemde. Başka konu mu yok diyenler. Dünkü algı çalışmalarının ana kaynağı yurtdışına kaçan sosyal medyadaki Fetö yazarları. Hepsi birden aynı algıyı oluşturmaya çalıştılar.
      CHP Lideri Kemal Katabulut da  her zaman olduğu gibi- FETÖ’cü alçakların bu yalanına alet olmaktan kaçınmıyor.
       Kemal Karabulut siyasi cinayetler olabilir derken Fetöcülerin yaydığı algıyı mı söylemek istedi diye insan düşünmüyor değil.
    Muhtıra verdiler, olmadı. Partisini kapatmaya çalıştılar, muvaffak olamadılar. Darbe yaptılar, başaramadılar. Bu kez de Erdoğan’ın hayatıyla oynamaya çalışıyorlar.

  12. ÜÇ FRENK HAVASI

    Uzun yaşamanın bana öğrettiği bir kaç şeyden biri de kimsenin felaketinden fayda görmemektir. İsterse bu can düşmanım olsun. Gelen gideni aratır şeklinde bir darbı meselimiz bu konuyu özetler. Metro turnikesinden geçse “yetersiz” olduğu yüzüne söylenecek “geleceğin başbakanı” nasıl bir parti kurmuş ise Türkiyenin önünde ahlaki bir sorun olarak durmaktadır. Bir savcı arkadaş söylemişti; cumhurbaşkanına hakaretten hüküm giyenlerin yüzde doksanı bu partidenmiş. Hiç bir fikirleri olmayan, hiçbir kutsal tanımayan, bu topluluk Erdoğan düşmanlığı ile şekillenmiş, gariban göçmen düşmanlığı ile palazlanmış memleketin ufkuna koyu bir duman gibi çökmektedir.
    Yazarın ve cüneyt gibi bir kısım medyanın “yapılanın ayıp olduğu” yönünde konuyu işlemelerine de aldanmayın. Amaç Erdoğanın hasta olduğu, yürüyemez, yönetemez olduğu algısını yerleştirmek. Algı ortaya salınınca bakın gördünüz mü hasta değilmiş gibi haberlerde bu algıya hizmet eder. Dün akşam Cumhurbaşkanımız ölmemiştir ama imajı yara almıştır. Bu da bidenci muhalefetin zafer hanesine yazılabilir.

    • Mevcut sistemde en sağlıklı başkanı da getirseniz bu akıl dışı karar ve yönetim mekanizmaları ile aynı kötü sonuçları alacağımıza eminim. Problem başkanın sağlığından öte, sistemin iyi sonuçlar vermemesi problemi. Bu sistemi kurgulayan da kendisi. Ülkemiz ve her birimizin menfaatleri açısından acil olarak sistemi değiştirmek ve kendisini de emekli etmek zorundayız. Demokrasinin gereği bu. Sonuçlar kötü, aynı yapıyla iyileşmesini beklemek gibi bir lüksümüz yok. Bir sonraki gelsin. Bu kadar basit.

      • Ender arkadaş “Bir sonraki gelsin. Bu kadar basit.” demişsiniz ama muhalefet BİR ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANINI GERİ GETİRMEK PEŞİNDE, benden söylemesi:))))

  13. Basket oynasın, hemen açılır … Bizim millet hemen mezara koymaya meraklı zaten.

    Bu cenazeler de çok saygısız gerçekten. Karga tulumba, hemen iki rekat namaz, yerin altına koyalım kaçalım. Hiç bir anma, konuşma, sakin, mezar başında biraz durma düşünme yok. Son derece sevimsiz, son derece saygısız ve düşüncesiz. Şehirlerde şimdi cenazeler de hepten şehir dışına alındı. Çocuklar ne cenaze görüyorlar, ne doğru dürüst veda edebiliyorlar, ne mezar görüyorlar, ne bir şey öğreniyorlar. Son derece sosyal problemli bir ülkeyiz. Herşeyimiz yarım yamalak. Rumlardan, Ermenilerden, şehirlilerden hiç bir şey öğrenmedik (Fatih’ciğim özellikle burada dikkatini çekerim). Hala göçebe düzeninde yaşıyoruz. Medeniyetten fersah fersah uzak.

    • Bir de Rumi’nin neredeyse 800 yıl önceki cenazesini düşünün. Musikili, alaylı, Rumlar Türkler Acemler bir arada. Konya’da. Nereden nereye. Şehirlilik ve medeniyet bambaşka bir şey.

    • senin zihniyetindekiler aşağılık kompleksleriyle medeniyet köklerini ısrarla Yunanda ararken bir yandan, öte yandan arkeologlar en eski tarım aletlerini anadoluya katalogluyorlar . O arkeolojik çapaya sap bile olamayacak sözde medeniyetlere hatırlatayım: Güneş her zaman Doğu ‘dan doğar!

      • Anadolu’nun medeniyetlerin gelişme yeri olduğunu inkar etmiyorum. Ancak şu an o medeniyetlerden eser kalmadığı da ortada. Depreme dayanıklı ev ve şehirler yapmaktan bile aciz bir ülkeyiz. Hangi medeniyet, hangi şehirler. Geçiniz. Bu topraklara ve kadim haklarına ihanet edildi.

  14. Nerde Derviş getirin kardeşim. Bu sefiller anlamıyorlar enflasyondan faizden belli ki. Getirin düzeltsin. On kere merkez bankası başkanı da değiştirseler düzelmez. Olmazzzz …. Zihniyet bozuk.

    • Sebattin bey hemen alttaki medet hanım pek sizin gibi düşünmüyor anlaşılan?
      Evet, sayın yazar “vicdanlı” ama türkiye liderliğine uzun ömür dilemekten de imtina eden bir yazı kaleme alabilmiş tabii…
      Lakin kendisini yeterince saldırgan ya da “vicdanlı” bulmayan okurları da var işte!?

  15. Yazı bende kastedilenin ötesinde bir çağrışımda bulundu.

    4. Evre kanser hastası Ayşe Özdoğan’ı hatırladım. Hapishanede bir gün bile kalabilecek bir durumda olmamasına ve o kadar farklı kesimden bu işin yanlışlığı ifade edilmesine rağmen hala hapishanede.

    Oradan oraya bir ayı aşkın bir zamandır sürükleniyor ve kendisine eziyet ediliyor.

    Kişi gariban olunca onun hakkında ne AB’den ne de Büyükelçilerden bir ses duyuluyor.

    Ölümden medet umulur mu? Ummamak lazım ama Ayşe Özdoğan’ın ölümünden medet umanlar var.

    Onlara da yazıklar olsun.

  16. Mavi vatan işgal altında. Bizim yerli milli yavrular sus pus. Amerika, Fransa, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Mısır, İsrail hepsi toplanmışlar burnunuzun dibinde tatbikat yapıyorlar. İşte ülkeyi getirdikleri zavallı durum. Siz böyle kafasızca politikalar uygularsanız sonunda her türlü yaptırıma da maruz kalırsınız. Alacak uçak da bulamazsanız, verdiğiniz parayı da uçağı da kurtaramazsınız. Zavallı bir durum. Bu iktidarın artık ülkeyi temsil kabiliyeti yok. Daha fazla zarara uğratmadan bir an önce gitmeliler. Muhalefet kamuoyu desteğini alarak bu hükümeti erken seçime zorlamalı. Bunun yolu da belli. Meydanlar. Daha fazla beklemek göre göre ülkeyi daha kötü durumlara düşürmek olur. Muhalefet sorumluluğunu bilmeli. İktidardan umut yok artık.

    Nerden geldik buraya. Genç ve dinamik liderlere ihtiyacımız var. Türkiye’nin problemlerini aşmak için iyi oyun kuruculara ihtiyaç var. Herşey anladığını zanneden otokratlara değil.

    • Ender demiş genç ve dinamik liderlere ihtiyaç var. Muhalefetten mi başlasak acaba.Muhalefet sorumluluğunu bilmeli madem.

      • Çok. Babacan var. İmamoğlu var. Var da var. Yeterki yaşlılar bir gitsin. Kılıçdaroğlu çok dinamik. Hala genç. Bir kaç yıl önce Ankara-İstanbul yürüdü. Helal Başkan. Ona cumhurbaşkanlığı yakışır. Başbakan da Babacan mesela. Gayet iyi bir koalisyon. Şimdiki devlet-sultan koalisyonundan bin kat iyidir. Dengeli denetlemeli. Güçlü bir de parlemento.

    • Halbuki uçakları alsaydık burnumuzun dibinde tatbikat yapan Amerika, fransa, italya, yunaistan kıprıs,misir ve israili ne güzel bombalardık, zaten amerikadan uçakları alsaydık böyle bir tatbikatı yapmaya cesaret edemezlerdi. Tik tokçu zehir gibi z kuşağından bir başbakanla 2023 te günlerini göstereceğiz inşaallah.

      • Amerika’nın askeri bütçesi 800 milyar dolar. Türkiye’nin de 6 milyar dolar kadar. Amerika ile savaşmayı mı düşünüyorsunuz gerçekten? Nereden aldığınız uçaklara füzelerle? Rusya, Çin? Yoksa Siha mı kullanacaksınız F-35’lere karşı? Ejder suyu fazla kaçırmayın, dikkat! Bünyeye zarar.

Yoruma kapalı.