You are currently viewing Polisiyeler.. gerilim romanları.. kuşkular.. Taşgetiren’den FETÖ konusunda hayati bir soru..
Agatha Christie.. Polisiye romanlar kraliçesi..

Polisiyeler.. gerilim romanları.. kuşkular.. Taşgetiren’den FETÖ konusunda hayati bir soru..

“Hâlâ mı?” diye soranlara “Evet, hâlâ ve daima” cevabını veriyorum…

Zekice kurgulanmış, gerçeklerle temas halinde hikâyelere dayanan polisiye ve gerilim romanlarını ilk gençliğimden beri tek geçerim. Elbette tezli kitaplar, dört başı mamur araştırmalar da ihmal etmediğim yayınlar; ancak iyi bir polisiye ve zekice yazılmış bir gerilim romanı elime geçince.. ne yalan söyleyeyim, son sayfasına kadar elimden bırakamıyorum.

David Suchet.. H Poirot rolünde..

Dönüp dönüp okuduklarım arasında aslında bir ev hanımı olan Agatha Christie’nin polisiyeleri ilk sırada. [David Suchet’nin dedektif Hercule Poirot’yu canlandırdığı çok bölümlü televizyon dizisi de izlenmeye değer.]

Her yeni çıkan romanını derhal edinip okuduklarım arasında da Stella Rimington başta geliyor.

Başka ne hediye isterim ki…

Onlar sayesinde sıradan olan kendi zekâmın da geliştiğini, olaylara farklı bakma yetisini o okumalarımdan edindiğimi, ipuçları gözler önünde duran pek çok gizemin perdesini aralayabilme alışkanlığı kazanmamda o romanların payı bulunduğunu itiraf ederim.

Kitaplar ve aynı alanda çevrilmiş diziler ve filmlerin…

Bir yakınım uzakça bir seyahatten dönüşünde bana üç kitap getirdi: Biri Anthony Horowitz’in ‘Magpie Murders’, ikincisi Rimington’un ‘Breaking Cover’, diğeri de Daniel Silva’nın ‘House of Spies’ romanları…

Birkaç günde ilk ikisini okuyup kenara koydum, şimdi sıra üçüncüde…

Merak edebilecekler için:

Anthony Horowitz alanın gözdesi Agatha Christie’nin çizgisini sürdüren bir yazar. İlgiyle her bölümünü izlediğim BBC dizisi ‘Midsommer Murders’ın (Netflix‘te var) senaryo yazarı. Yedi romandan 100 bölümlük bir dizi çıkarmak bir beceri, o beceriyi göstermiş biri Horowitz. ‘Magpie’ bir kuş cinsi. Son romanı, bir yayınevi, bir yazar ve bir dedektif etrafında geçiyor. Roman içinde roman tekniğiyle yazılmış ‘Magpie Murders’

Stella Rimington İngilizlerin ünlü istihbarat servisi MI5’ta ‘ajan’ olarak uzun yıllar çalıştıktan sonra ‘ilk kadın idareci’ olarak servisin başına getirilmişti (1992). Adı, sanı ve fotoğrafıyla kimliği açık edilen ilk MI5 başkanı da odur. Emekliliği sonrasında MI5 ve MI6 etrafında geçen romanlar yazıyor Rimington ve ilgiyle okutuyor. ‘Breaking Cover’ son romanı.

Daniel Silva ise İsrailli bir yazar. Onun da istihbarat geçmişi olduğuna eminim. Gabriel Allon adlı roman kahramanı tarihi eserleri onarma uzmanı görüntüsünde; ama sırasında ‘ajan’ kimliğine bürünüp nokta eylemlerde kullanılıyor. ‘House of Spies’da IŞİD (DEAŞ da deniyor) liderlerinden Selahattin’in peşinde.

“Peşindeyse peşinde, ne olacak yani” demeyin lütfen.

Olaylara düz bakan yanılır

Bugünün dünyasında neredeyse her yeni gelişmenin bir görünen bir de eğer zihninizi alıştırmadıysanız hiçbir zaman göremeyeceğiniz derinlerde değişik bir yüzü var.

Önünüze “İşte bu” diye sunulan pek çok gerçek aslında ‘gerçek’ olmadığı gibi size sunulduğundan hayli farklı özelliklere de sahip olabiliyor. Görünen yüze aklınızı takar ve onun arkasından giderseniz yolunuzu kolayca şaşırır, esas gerçeğin ne olduğunu asla öğrenemezsiniz.

Siz, ben yanlış yerlerde dolaşmışız, olayların gerçek yüzünü görmemişiz fazla önemli değil elbette; ya görevleri konuları aydınlatma olanlar, ya herkesi ilgilendiren konularda kararlar verme makamında bulunanlar öyle bir yanlışa düşerlerse ne olacak?

Bence işin püf noktası bu işte.

Nereden çıktı romanlardan, dizilerden, filmlerden söz etmek, nereden çıktı?

Taşgetiren’in kuşkusu

Roman alışkanlığımı paylaşmam, Ahmet Taşgetiren’in bugün Star’da yazdıklarından çıktı.

Herkes polisiye roman okuyarak, filmler ve diziler izleyerek zihnini açacak değil ya, bazen de yan uyarılara ihtiyaç duymadan perdeyi aralayacak kuşkulara sahip olanlar da çıkar.

Taşgetiren, yaz tatili sırasında çokça tanık olunduğunu söylediği ortak bir sohbet konusunu dile getirmiş yazısında. “Her yerde hikâye bu” dediği konuyu “Kamudan ihraç edilenler, gözaltına alınanlar, tutuklananlar, haksızlığa uğradığına inananlar…” diye özetlemiş…

Sonra da can alıcı şu satırlar…

Okuyalım:

FETÖ merkezinin bu alanı tepe tepe kullandığı bir gerçek. Bir örgüt, falanca yerdeki bir öğretmeni neden byLock sistemi içine sokar? Hani, imam vs gibi statüleri anlamak mümkün. Orada bir fesat örgütü aidiyeti oluşabilir. “Devlette tırmanma” hesabını FETÖ’nün bu tür gizli  bağlantılarla yürüttüğü, bunu da geçmişte, “devlette dindar barındırmama” planına karşı bir çıkış yolu olarak takdim ettiği anlaşılıyor. İyi ama 200 bin kişi ile gizli bir örgüt faaliyeti olur mu? Bu yapının sohbetleri var, bu sohbetlerde zaten iletişim sağlanıyor. Neden öyleyse falanca yerdeki sağlık memuru ya da doktor da gizli bir ağın uzantısı haline getiriliyor? / Operasyon yürüteceklere hazır bir örgüt listesi sunmak ve binlerce insanı örgüt özürlüsü haline getirmek için mi? / Bu soru(lar) yabana atılır değil.”

Kuşku faal zihinlerin uğraş alanıdır. En ideal zihin cimnastiği o meşhur ‘5N1K’ sorularını sormakla başlar.

Star yazarı da zihnine üşüşen ve “Yabana atılır değil” dediği soruları paylaşmış okurlarıyla…

Aynı türden bir soruyu, dışarıdan ülkemize yönelik homurtularda en büyük payın sahibi ‘gazeteci tutuklamaları’ konusunda da sorabiliriz. “Ne yararı var, zararı kime?” diye…

Kuşku iyi bir şeydir, merak etmeyin, kuşku duyduğunuz için zararlı çıkmazsınız.

ΩΩΩΩ