Seçim sistemiyle oynandı ve iktidar bu yolla elde kaldı diyelim.. 3 sorum olacak…

40
Reklam

‘Demokrasi’ denilen yönetim biçiminin en temel kuralı, iktidarın özgür ve adil bir seçimle belirlenmesi ve seçimle iktidara gelmiş olanların seçimi kaybedince yerlerini seçimi kazanmış olanlara terk etmeleridir.

Kısacası, kendileri adına devlete kim/lerin sahip çıkacağına, kendilerini kimlerin yöneteceğine yaş ve akıl açısından olgun kabul edilen vatandaşların -seçmenlerin- karar verdiği sistemin adıdır ‘demokrasi’

Sandığın yönetime taşıdığı politik kadrolar, bu yolda adım atmaya başladıkları ilk gün, bu gerçeği bilir.

Muhalefet vatandaşın gönlünü kazanıp oylarını alarak iktidar olmaya çalışır, iktidara gelme hakkını seçimle kazanınca da seçmenlerin desteğini sürekli arkasında hissedebilmek için anayasa ve yasaların belirlediği sınırlar içerisinde davranmak yanında vatana ve millete hayırlı hizmete devam eder.

Seçmen de demokrasilerde nihai karar merciinin kendisi olduğu bilinciyle davranır ve yoldan sapan, vaatlerini yerine getirmeyen iktidarlardan yüz çevirip muhalefetten beğendiklerini iktidarla görevlendirir.

Durduk yere mevcut iktidardan bıktığı ve herhangi bir somut gerekçe bulunmasa bile gönlünün muhalefete kaydığı da olur seçmenin…

Bu gerçekler bilindiği ve daha da önemlisi politika arenasında yer alanlar daha ilk günden bu gerçekleri bilerek yola çıktıkları için, demokratik ülkelerde, iktidar değişiminde sorun yaşanmaz.

Nihai seçici olduğunun bilincindeki seçmen oyunun değerini de bilir.

Reklam

Türkiye 20 yıldır tek bir partinin iktidarıyla yönetiliyor. AK Parti 2002 yılında seçmenin üçte birinin oyunu alarak iktidara geldi ve hemen her seçimde seçmenlerinin sayısını artırarak iktidar ömrünü uzatmayı başardı. İktidarı seçmenin yalnızca üçte birinin oyuyla kazanması seçim sisteminin buna imkan vermesi sayesinde gerçekleşmişti. Sisteme göre, oy oranları %9.9 bile olsa partiler yüzde 10 barajına takılıyor ve Meclis’te temsil edilemiyorlar. 

[O seçimde DYP %9.56, MHP %8.35, Genç Parti %7.26 oy almış ama bu partiler ve onlardan daha az oranda oy alabilmiş diğerleri baraj yüzünden tek bir milletvekili bile çıkaramamışlardı. AK Parti ile CHP ve bazı bağımsız milletvekillerinden oluşan bir Meclis söz konusuydu o dönemde.]  

Ülkemizde son iktidar değişikliği 2002 genel seçimi ile yaşandı.

Anayasa referandumuyla kabul edilen ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ ile sistem değişikliğine gidilirken, cumhurbaşkanı seçilebilmek için ‘%50+1’ oy gerektiğinden seçim sistemi de değiştirildi.

İttifak kurma ihtiyacı o sistemin gereğidir.

AK Parti MHP ile ittifaka giderek 2018 seçiminde yeniden iktidar olmayı ve ortak adayını cumhurbaşkanı seçtirmeyi başardı.

O başarının, bileşenlere, kurdukları ittifakla sonraki seçimlerde de iktidarı elde tutabilme umudu kazandırdığı anlaşılıyor.

Yanlış bir hesap sayılmaz. 

Reklam

Tek bir şartla: İki partinin toplam oy oranının hep %50’in üzerinde kalması şartıyla…

Hesabı bozan iki gelişme yaşandı.

Muhalefet olarak bilinen partilerden bir grup da ‘Millet İttifakı’ ortak zemininde buluştular ve ittifakın ilk ortakları olan dört partiye fazla uzak olmayan bir geçmişte kurulmuş iki yeni partinin daha katılma ihtimali belirdi. Altı benzemezden oluşan grup pek dağılacak gibi bir görüntü de vermiyor.

İkinci gelişme iktidar cephesi açısından daha vahim: ‘Cumhur İttifakı’nı oluşturan iki partinin -AK Parti ile MHP’nin- oylarında, kamuoyu yoklamalarına ihtiyaç duyulmadan çıplak gözle bile görülebilen sert düşüşler yaşandı. Kamuoyu yoklamaları ‘Cumhur İttifakı’ karşısında birleşmiş altı partinin ilk seçimde iktidar değişikliğini zorlayabileceğini, onların belirleyeceği ortak adayın cumhurbaşkanı seçilebileceğini gösteriyor.

‘Altı benzemez’ ilk oluşan ittifakın iktidarını zorluyor. 

Ee, böyle bir durumda ne yapılmalı?

Demokrasilerde böyle bir durumda halkın gönlünü çelmeye yarayacak icraatlar dışında yapılabilecek bir şey bulunmuyor.

Seçim gününü, sandığı beklemek veya ülkeyi yönetme görevinin tam anlamıyla yerine getirilemediği ortaya çıkarsa seçim tarihini erkene çekerek halkın hakemliğine başvurmak dışında…

İşte tam böyle bir ortamda, bizde, her zaman değil ama çoğu kere, siyasi mühendislik devreye giriveriyor.

Adında ‘siyasi mühendislik’ gibi kibarlık kokan bir sıfat kullanılmış olsa da, aslında yapılan kaba saba bir iş: Seçim sistemiyle oynamak

Seçim kurallarını az oy alınsa bile iktidarda kalmayı sağlayacak biçimde değiştirmek…

Bir önceki seçimde kendilerinin işine yarayan ittifak sistemini işlemez hale getirecek bir yeni kuralla…

İttifak içerisinde yer alan partilerin %7’ye indirilmiş barajın altında kalmışlarsa oylarını çöpe atmayı öngören bir kuralla…

Halkta destek bulmuş fakat seçime katılabilmek için yasanın aradığı bütün yurtta örgütlenme şartını yerine getirememiş yeni partiler, başka partilerden alacakları 20 milletvekili desteğiyle grup kurarak seçime katılmaya hak kazanabiliyordu; bunu imkansız hale getirerek…

Sandık güvenliğinin emanet edildiği kurulların yapısıyla oynayarak…

İnce işler sizin anlayacağınız…

Böylece az oyla iktidarda kalma ve karşı cepheyi bozarak kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirebilme mümkün olabilir diye düşünüldüğü belli.

Olur mu?

Aslında sorulması gereken soru başka: Olur, olabilir de olmalı mı? 

Veya şu soru: Olursa o yolla elde edilmiş bir iktidara yol açan sisteme ‘demokrasi’ denilebilir mi?     

Ya da şu soru: Sistemle oynanarak devamı sağlanmış bir iktidar ülkeyi yönetebilir mi?

ΩΩΩΩ

Reklam

40 YORUMLAR

  1. „Beleṣten“ seҫim kazanmak iҫin, yeni kurulan partilerin „beleṣten“ milletvekili ҫıkarmasını engelleyecek seҫim kanunu yapacaksın.

    Dindarlık ve milliyetҫilik kılıfını giyeceksin.

    Yeni kanunu cuma namazlarından sonra cami avlularında seҫmenine duyuracaksın.

    Bir taraftan iktidar olarak sebep olduğun ekonomik krizlerden hep dıṣ güҫleri sorumlu göstereceksin.

    Diğer taraftan dıṣ yatırımcılara hitaben„Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda cumhurbaşkanımız var“ diyeceksin.

    Dıṣ yatırımcılar bürokrasinin uyguladığı mevzuatı hangi iktidarın yaptığını bilmiyor olabilirler mi?

    Onlar biliyorlar da, bizim maliye bakanı böyle konulara kafa yormuyor galiba!

  2. Ülkemizin en acil ihtiyacı; istanbul ve ankara belediyeleri derhal kayyuma devredilsin, yoksa özellikle istanbul gün geçtikçe ulusal güvenliğimizi riske atıyor, unkapanı köprüsü çöktü çökecek, olacaklardan öncelikle ibb, sonra da merkezi hükümet sorumludur, benden söylemesi…

  3. Türkiye’nin çoğu alanları kurak. Ağaçlar tüketilmiş tamamen. Durmadan da tüketiliyor. Yakılıyor. Bir de ağaç ve orman oluşturmayı bilmiyoruz herhalde. Belediyelerin ağaç bakımından da anlamadıkları kesin. Her zaman dikkat ediyorum. Bahar geldi mi ağaçların büyük dalları kesiliyor ve ortaya bir kütük bırakılıyor. Ağaçların fazla büyümesi istenmiyor. Burada motivasyon yapraklarla uğraşmamak diye anlıyorum. Kim temizleyecek uğraşacak. Kesin tüm yaprak oluşturan dalları olsun bitsin. Ortada kel bir görüntü bozukluğu. Kimin umurunda. Vatandaş ekmek kuyruğunda. Ağaç falan gözü görmüyor. Görüntü zaten hepten bozuk. O yüzden bu işlemlere de itiraz eden olmuyor. Ortada kel ağaç görüntüleri. Buna da şehircilik diyorlar. İstanbul Belediyesi de Beşiktaş’ta çözümü böyle bulmuş. 112 ağacı kökten kesmiş. Daha iyi bir çözüm elbette. Kel kel görüntüler de bozuktu. Bu işler hep böyle. Vatandaşın umurunda değil. Belediye işin kolayında. Keselim gitsin. Ne olacak. Kimin umurunda.

  4. Fatih bey “Artık Kemal Kılıçtaroğlu parti kurultayını da yapar artık. Erken seçim olabilir diye iptal etmişti.” diyor;
    sahi pandemi filan da kalmadı, chp kurultayı niye yapılmıyor ki?
    Yargıtay bunları hiç denetlemiyor mu acaba, madem kurultay yapmıyorlar kapatsınlar gitsin…

  5. DİDEM HANIM LAFI EVELEYİP GEVELEMEDEN CEVAP VERİN:
    ÇOK PARTİLİ HAYATIMIZIN HANGİ DÖNEMİNDE AKPARTİ HÜKÜMETİNİN SAĞLAMIŞ OLDUĞU EKONOMİK VERİLER VE REFAH SEVİYESİNDEN DAHA İYİ BİR DURUMDAYDIK, BURAYA YAZAR MISINIZ?
    ÖRNEK: ANAP HÜKÜMETLERİNDE, YA DA ÇİLLER DÖNEMİNDE, YA DA CHP DEVRİNDE…

  6. Asıl cevabı verilmesi gereken soru şu: “Sistemle oynanarak devamı sağlanmış bir iktidar ülkeyi yönetebilir mi?” ve aslında mevcut iktidar için bu sorunun cevabı şimdiden belli; şu sıralar -epey zamandır- ülke yönetilemiyor…

    – Ekonomi allak bullak,

    – Hayat pahalılığı almış başını gitmiş,

    – Siyasi istikrarsızlık -girdabına kapıldığımız yeni sistem yüzünden- kapıya dayandı dayanacak,

    – Hazine tam takır,

    – Dış borç o kadar yükseldi ki, kur oynaklığı ve heba edilen kaynaklar sebebiyle döndürülmesi zorlaştı, -Allah göstermesin, ülkenin temerrüde düşme ihtimali bile var,

    – Dış politikada Rusya-Ukrayna savaşına mesai harcanıyor ve olumlu izdüşümleri bütün dış politikaya olumlu olarak yansıyor gibi dursa da, dış politika sorunlarımız aslında olduğu yerde duruyor. Savaşın, taraflardan hangisine üstünlük sağlayacağı kesin olarak ortaya çıktığında, AK Parti üst yönetiminin “taraf olmayan bertaraf olur” tezi dış politikada bizim ülkemiz için işleyecek gibi duruyor: Ne Batı blokuna ve ne de Doğuya yaranamaz durumda kalacağımız bu günden belli, çünkü; dış politikanın temel paradigmaları altüst edildi son dönemde.

    Kanımca, Savunma Sanayiinde gerçekleşen atılımları dışında tutarsak, nerdeyse sosyal, ekonomi, uluslararası ilişkiler alanında iyi gelişmeler rafa kalktı ülkemizde. Bu yüzden siyaset kan kaybediyor ve ümit var olacağımız bir düzleme kapı aralayamıyoruz. Aynı ümitsizlik iktidar cenahında da zirve yapmış olacak ki seçim sistemiyle oynanıp, maça az bir zaman kala rakip siyasi blokun aleyhine kural değişimine gidiliyor.

    Eğer ülke iyi yönetiliyor olsaydı buna hiç gerek duyulmazdı…Şimdi yöneten el ile sorunlar ayyuka çıkmış da, aynı elin yeni dönemde yeniden -iyi- yönetebilmesi neden mümkün olsun?

  7. Partilerin içine kafasını sokmayı vazife beklemiş bir yazar Meral bacı hayalet 👻 başgan isterük deyor duyuruğunda yazmış ki ne yazma😆.
    Kılıçdaroğlu nu istemiyorlardan girmiş İmamoğlu ndan vazgeçtik e kadar..
    (Hep muhalefet iktidardakileri didikleyecek değilya🙂)
    ister misiniz önceden istemeyen istenmeyen bir kişiyi bizzatihi o ilk başta istemeyen istesin😨 (birşey olmasada birşeyler oldu.. benzeri🙂)
    Ve 10:57 (19 Mayıs 1919 gibi oldu☺️) yorumcuda biraz açsın söylemek istediğini🤗

  8. Siyahın Karşısında Beyaz, Kötünün karşısında iyi, uzunun karşısında kıssa var. Mutlaka bir çözümü vardır. Önemli olan şu anda Ülkenin durumu içler acısı dindar kardeşlerimiz ve milliyetçi kardeşlerimiz bu durumdan memnunsa vicdanları rahatsa söyleyecek bir şey yok. Herkes kendine göre bir formül bulacak.

  9. Dakka bir Gol bir…
    Maçın başında, maç oynanırken kendi koydukları kuralı değiştiriyorlar, ne oldu yeni sisteme hani uçuracaktı kaçıracaktı,
    Ahhh o koltuk ahhh! öyle bir koltuk ki oturan bir daha kalkamıyor, o koltuğa oturan son kullanma tarihi geçse de kendisini hind kumaşı zannediyor, kapıdan atsan pencereden giriyor, o koltukta kalabilmek için on dokuz takla atıyor, yan çiziyor…
    ………………………………
    Yan çizdim, yan çizdim, jandarmaya hürriyete
    Çok sevdiğim bir millete yan çizdim
    Yan çizdim, başım döndü, vurdum öldü
    Sebep oldu adalete, yan çizdim

  10. Yeni seçim yasasından Saadet Partisi de memnun değilmiş.Ne bozuluyorsunuz? Oy alırsınız, iktidara gelirsiniz, ağızları kapatırsınız.
    Baraj yüzde 10 olunca aşamıyordunuz, yüzde 7 olunca da aşamayacaksınız, yüzde 3’e düşse de aşamayacaksınız.
    Öyleyse ne tantana ediyorsunuz?
    Baraj altı partiler de tepki göstermişler.
    Oy toplayarak baraj üstüne çıkamıyorlar, masa başı hokkabazlığından medet umuyorlar.DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Milli irade sağlıklı şekilde TBMM’ye yansımıyor” demiş. Yüzde 1’i bile bulamayan oy oranınızla size kaç milletvekilliği verilecekti? Ne yani, koalisyona mı girecektiniz, bakanlık mı alacaktınız?

  11. Yeni düzenlemede en kritik madde şu. “”İttifak içindeki partiler aldıkları oy nispetinde vekil çıkartabilecekler.””

    İttifaklarda kartların bir daha karılmasına sebep olacak madde. Yani milletvekili çıkartmak istiyorsan müttefiklerinin oyları işe yaramıyor. Kendi oylarına bakacaksın. Artık, “artık” oylardan (beleşten) vekil çıkartmak yok.Temsilde adalet budur.Peki bu ne demek. “Babacan’ın, Davutoğlu’nun ya da Karamollaoğlu’nun partisi seçimlere Millet İttifakı ile girdikleri takdirde, yüzde 7 barajını aşabilecekler. Ama milletvekili hesabı o ilde aldıkları oy sayısına göre yapılacak. Bu durumda milletvekili olmak istedikleri takdirde Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun CHP listelerinden seçimlere girmeleri gerekecek.”
    Chp milletvekillerinin rakipleri Temel, Babacan,Davutoğlu olacak.Kolay gelsin.

  12. ALAŞAĞI PROJESİ
    Gözlerinin ışıltısı ile ün yapmış bakanımız Fransa’da faiz lobisine, “sizlere engel olacak bürokrasiye birlikte kavga edelim. Onları alaşağı edelim….” demiş.
    Bir de “kafasında sandalye kırma” tartışması var. Yani iddia ve yalanlama var. Yalanlamanın içeriğinden, bürokratlara söz geçirme sıkıntısı net.
    Bürokrat talepleri neden yerine getirmez?
    1–Talep yasalara, yani mevzuata aykırıdır.
    2–Bürokrat yasadışı çıkar, yani rüşvet vs talep ediyordur.
    3– Bürokrat işini bilmiyordur.Yani ehil değildir.
    Tüm bürokrasinin tasfiye projesini Avrasyacılarla gerçekleştirdiler.
    Anlaşılan kalan bürokratların alaşağı projesini de Fransızlarla gerçeleştirecekler.

  13. Seçim kanununda yapılacak değişikliklerle ilgili süreç başladı. AK Parti ve MHP tarafından sunulan teklifte sürpriz bir öneri bulunmuyor.

    Genel kanaat, düzenlemenin seçimlerin adil olarak yapılmasına engel bir boyutu olmadığı yönünde. Baraj önerisi % 7.

    En önemli değişiklik, milletvekili dağılımının, her parti için ayrı yapılması. Yani ittifak oyları toplamı üzerinden yapılan dağılımın sona ermesi. 2018 öncesi gibi.

    Teknik detaylarda boğulmadan özeti bu.

    Şimdi böyle bir durumdan, “İktidarların sonu yaklaşınca seçim yasalarında değişiklik yaparlar” gibi sonuçlar çıkarmak hangi gerekçeye dayanıyor bilmiyorum. Seçmenin herhangi bir partinin aleyhine olacak bir düzenlemeye itibar etmeyeceğini bilecek kadar tecrübeli teklifi hazırlayanlar.

    Eğer kastedilen, yeni barajla birlikte daha çok ittifakın şekilleneceği ise, bunun kime yarayacağını tahmin etmek çok zor. Şu anda herhangi bir ittifakta yer almayan siyasi partilerin, birlikte barajı aşmak hedefiyle bir araya gelmesine, peşinen şu ittifaka yarar diyemeyiz.

    Küçük partilerin, bir ittifakta yer alması artık eskisi gibi cazip değil. Bunu bir başka partinin listesinde yer alarak aşmak, elbette farklı müzakerelerin önünü açacak.

    KARTLAR YENİDEN Mİ DAĞILACAK?

    Lao Tzu’nun sabırsız insanlara yönelik ibretle dolu hikayesinden ilhamla söylersek, görünen gerçek şu:

    Cumhur İttifakı’nın iki ana bileşeni sabit. Millet İttifakı tarafında ise iki ana bileşen, henüz bir aday etrafında anlaşma sağlayamasalar da aynı durumda. 6 partinin 28 Şubat’ta verdiği görüntü, DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin ittifakın içinde ya da dışında olduğu anlamına gelmiyor.

    Seçim yasasındaki değişiklikler Meclis’ten geçerse, durumu yeniden değerlendirmeleri ihtimal dahilinde. Bu partilerin temsilcileriyle yaptığım sohbetlerde aldığım izlenim, “süreci izlemek”, “6 partili ortak zeminde konunun ele alınması” ve “temkin” başlıklarıyla özetlenebilir.

    O yüzden kartların yeniden dağılıp dağılmayacağı sorusu, pratik olarak karşılık bulmuyor. Çünkü bazı kartlar henüz açılmadı bile.

    Bunlara dair sadece bir örneğe, şimdilik kısaca değineceğim.

    CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti, kamuoyuna açık ya da kapalı zeminlerde verdiği mesajlar, Diyarbakır anneleriyle ilgili tutumu, sert tepkilere neden oldu. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse MHP lideri Bahçeli, terör örgütünün siyasi tezlerini içeren söylemlere sessiz kaldığını, hatta onayladığını ifade ederek CHP liderini eleştirdi.

    Kılıçdaroğlu, bunlara cevap vermek yerine, partisinin köklerine atıfta bulunmayı tercih etti. İşte masada duran ve henüz açılmayan kart tam burada. CHP, HDP’yle ortak zeminlerde açıkça görünmek yerine, Diyarbakır ziyareti örneğinde olduğu gibi sahada ve şimdilik ürkek yakınlaşma mesajları veriyor.

    İYİ Parti’nin, bu yakınlaşmaya ve HDP’nin tezlerine yönelik sıcak mesajlara nasıl tepki göstereceği elbette çok önemli. CHP ve İYİ Parti arasındaki doku farkının belki de en hassas yeri burası.

    Peki ya CHP içinden gelecek tepkiler? Bunların şu an yansımamış olması, seçim süreci ısındıkça Diyarbakır’da ortaya çıkan karelere CHP tabanının rahatlıkla onay vereceği anlamına geliyor mu?

    Seçim yasası değil sürecin belirleyici unsuru. Yakıcı sorular tam olarak burada ve daha çok konuşacağız bunları.

  14. seçim sistemiyle oynansın, feriştahı getirilsin yine iktidarın elde kalmasının bir yolu yok. bunu anlamak için anketlerle, rakamlarla uğraşmaya bile gerek yok, sahaya bakın. esnafla konuşun, çarşı pazarda insanlarla konuşun, köylüyle, çiftçiyle konuşun, doktorla, eczacıyla konuşun, emekliyle, öğrenciyle konuşun, yayınevleriyle konuşun…
    ülke, pek çok kriterde ilkel afrika kabileleriyle aynı kümelere gerilemiş olmasını bir yere bırakalım, ülkenin parası dünyanın en çok değer kaybeden paralarından olmuş bu bir başarısızlık öyküsü değilse nedir?
    üstelik cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş değer kaybına uğramış daha neyi tartışacağız. yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yargı sorunlu, eğitim sıkıntılı, tarım perişan, hayvancılık zorda, adil paylaşım yok, gelir dengesizliği hat safhada.
    paramız da pul olmuş durumda.
    hazine de beş cent yok…
    sosyolojik sıkıntıları saymıyorum bile, bu kadar ağır ekonomik tablodan sosyal, psikolojik dertlere sıra gelmiyor, lüks kalıyor.
    ülkenin getirildiği bu manzara karşısında 3 tür seçmen var;
    durumun farkında olanlar;
    şimdiye kadar hiç oy vermeyenler ve gidişatı gördükçe oy vermekten vaz geçenler.
    anketlere göre bir zamanlar % 50 olan iktidarın oyu kararsızlar çıkarılınca % 23-25 bandına gerilemiş. reel durumda budur zaten. diğeri adı üstünde kararsız. ikitdarın oyu yarı yarıya düştüğüne göre bu kararsızların büyük kısmı buradan kopan oylar, durumun ciddiyetine ayılanlar. büyük bir kısım ise ilk kez oy kullanacak gençler. bu durumda kararsızlardan iktidara fazla bir oy geleceğini düşünmek fazla iyimser olur.
    iktidarın yeni oy potansiyeli ise yok denecek kadar az.
    etrafınızda şimdiye kadar hiç akp ye oy vermedim bu seçimde vereceğim diyen var mı?
    bu grupta olan insanlara oyu dönme ihtimali düşük olsa bile gerçekleri anlatmanın önemi ortada, döne döne anlatmalı.
    2, grup durumun farkında olmayanlar
    ülkede ne olup bittiğini bilmeyenler, fazla da ilgilenmeyenler.
    özellikle bu gruba ülkenin gerçekleri sürekli anlatılmalı, çünkü durumun ayırdına varan her bir kişi bir umuttur.
    3, grup ideolojik körlüğü olanlar;
    bu gruba bir şey anlatmaya gerek yok, çünkü ne anlatılırsa anlatılsın fazlaca etkisi olmayacaktır. partisi hangisi ise ona oyunu otomatik olarak verecektir. gerçekler bu grubu zerre kadar ilgilendirmez.
    şimdi yerel seçimlere dönelim.
    bütün devlet gücünü kullanmasına rağmen,
    üstelik orantısız bir güce sahip olmasına rağmen,
    medyanın neredeyse tamamını fonlamasına rağmen,
    en bilinen, tanınan ismi ortaya sürmesine rağmen
    ne oldu?
    elinde devlet gücü olmayan,
    medya gücü yeterli olmayan,
    bir kaç yıl önce siyasete girmiş, kimsenin tanımadığı bir adayla
    üzerine titredikleri istanbul kaybedildi.
    iktidar tüm gücünü kullandı seçimi yeniletti, hazineyi boca etti,
    ne oldu???
    yine kaybetti.
    Allah, dünyanın en kutsal yerlerinden biri olan istanbulu ellerinden aldı,
    istanbul bu ülkenin %65 i demek, % 70 i demek.
    aklı demek, kalbi demek.
    bir siyaset piri ne diyor;
    istanbulu kaybeden türkiyeyi kaybeder.
    seçim tasasının pardon yasasının feriştahı gelsin,
    bu iş bitmiştir.
    göklerden gelen bir emir vardır,
    kıymetini bilmediğin nimeti elinden alırlar.
    bulunduğumuz coğrafyaya bakın,
    hangi nimet yitmiş gitmiş acaba???
    neden dinbaz dolu, çakma muhafazakar dolu.
    tatlı tatlı düşünün.

    • bazıları didem hanımdan evelenmemiş, gevelenmemiş laflar beklemek yerine
      ya da ilkokul 3 terk, kenar mahalle genci yorumları yazmak yerine,
      rakam okumayı mı öğrense.
      alice bile harikalar diyarında sonsuza kadar kalamıyor değil mi?
      çünkü gerçek değil.

  15. İSTERSE OYLARIN TAMAMINI ALSIN
    İktidar ister demokratik ister hile ile oyların tamamını alıp iktidarını devam ettirir ise ne değişir?
    Sadece ve sadece ülke ve millet olarak ödeyeceğimiz fatura geometrik olarak, yani katlanarak artar.
    Malumunuz, 1,2,3,4,5 şeklindeki artışa aritmetik,
    1,2,4,8,16,32 şeklindeki artışa geometrik artış deniyor.
    Faturaya verdiğim örnek de şu:
    “–Bu iktidar geçen yıl gitseydi, geçen yıl yanan 25.000 futbol sahası büyüklüğündeki ormanlarımız elde kalırdı. İktidar devam ederse, bu yıl da, kalan ormanlarımız da gider.”
    Çok önemli bir husus, artık hilesiz hurdasız bir yöntem düşünemezler.
    Anormal normalleri, rutinleri oldu.
    Sorunların kaynağı haline geldiler.
    Artık helâlinden bir yudum, bir kesme şeker doğrudan acil servis demek.
    Çok önemli diğer bir husus, artık yanlış değil,
    “en yanlışı” yapmaya “mecbur ve mahkumlar.”

  16. Kastamonu sonuçları şöyle: AK Parti: 130 bin. MHP: 50 bin. CHP: 38 bin. 
    Bu sonuçlara göre, önce MHP’nin, sonra CHP’nin vekil çıkarması gerekir, değil mi?
    Sonuç şöyle: MHP: 0, CHP:1
    Bu absürt durum düzeltilmek isteniyor.Aklını Karl Marks’a kiraya veren sol takım kıyameti kopartıyor:
    “Geliyor gelmekte olan. Onun için kanunu değiştiriyorlar”.
    Sanki evvelki kanunu çıkaran da Cumhur ittifakı değilmiş. Sanki o değişiklik sırasında da yine, “CHP’nin kazanacağını anladılar, seçim kanunu ile oynuyorlar” dememişler gibi.

    CHP’nin akıl ile işi olmayan monşerleri kıyameti kopartıyor: “Seçim kurullarını kendi yandaşlarından belirleyecekler” Muhalefetin iddiasına göre; HSK, AK Parti ile MHP’nin elinde değil mi:
    Bütün illere, kendilerine yakın en yaşlı üyeleri atarlar.. Hatta (vefat olabilir diye) yedeğini bile kendilerine yakın en yaşlı hakimleri seçimden 6 ay önce atarlar..
    Bütün illerin seçim kurullarını ele geçirirler.Bunu yapmıyorlar..Değişiklik ile diyorlar ki: “İl veya ilçedeki birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasında kura ile belirlenir.”Yani, kendilerine yakın hakimi direkt atayabilecekleri halde, işi şansa bırakıyorlar.Doğrusunu yapıyorlar.

    Geliyor gelmekte olan. “Titre ve kendine gel” de diyorlardı. Yine yeşillendi fındık dalları da diyorlardı. Her şey çok güzel olacak da diyorlardı. Gördük.

  17. Fehmi bey şimdiden havlu atmış gözüküyor. Olması gerekenden biraz geç kaldı. 2 yıldır erken seçim de erken seçim deyip duruyordu. Son düzenlemeyle erken seçim ihtimali de ortadan kalktı. Yasanın uygulanması 1 sene öncesinden mümkün değil.
    Artık Kemal Kılıçtaroğlu parti kurultayını da yapar artık. Erken seçim olabilir diye iptal etmişti. Demokrasi deyip duran Kılıçtaroğlu parti içi demokrasiden başlamalı. Tek adam hükümdarlığı sona erer diye mi korkuyor.
    6 lı ganyandaki küçük particiklerin başkanları milletvekili olabilmek için mecburen Chp listesinden aday olmak zorunda. Bu başkanlar Chp milletvekilleriyle kıyasıya liste savaşına girecekler. Olması gereken bu.
    Bu yeni durum küçük partiler açısından bütün yolların kapandığı anlamına gelmiyor. Her formülün bir karşı formülü, her modelin bir karşı modeli geliştirilir. CHP veya İYİ Parti listelerinden girebilirler. Ya da küçük partiler ayrı bir ittifak oluşturup seçimlere asılabilirler.
    Fehmi bey bu yeni düzenlemeye çok bozulmuşa benziyor. Merak etmeyin Fehmi bey işin sonunda milletin dediği olur. Üzülmeyin.

  18. Sayın Koru ,
    Akparti gitse başkası gelse , sokaktaki insan için ne değişecek ?
    Yerel seçimlerde el değiştiren belediyeler oldu. Daha öncekinin işe aldıklarını çıkartıp kendi adamlarını işe aldılar. Daha öncekinin ihale verdikleri gitti , yeni gelenin yandaşlarına ihale verildi.
    Erdoğan gibi işleri takip edecek bir lider varsa hadi buyrun değiştirelim..Siz kitabınızda yazdınız Cumhurbaşkanı Abdullah Gül atadığı rektöre söz geçiremedi.
    MHP den ayrılanlar hangi fikri savunuyorlar ? Milliyetçi mi ortanın sağı mı ?
    Hadi fetöcülerin beklentisi anlaşılır.
    Mütedeyyin sağ seçmen niye Erdoğan dan başkasına oy versin ?
    Hatırlamak lazım, hatırlatmak lazım.
    http://www.gercekhayat.com.tr/kapak/diyanetin-aci-tarihi/

  19. Uzun zamandan beri görüşmeyen iki hanım arkadaş , ortak bir arkadaşlarının toplantısında bir araya gelmişler ,ilk fırsatta bir kenara çekilip sohbete dalmışlar .
    Biri diğerine kızının durumunu sormuş,
    -Senin cin gibi bir kızın vardı, ne yaptı okudu mu, çalışıyor mu ? Diğeri başlamış anlatmaya,
    – Şekerim, okumasına okumadı ama , çok güzel bir işe girdi, şefi çalışmasını çok beğeniyordu.
    Derken patronunun dikkatini çekti , kendi bölümüne aldı , maaşını da iki katına çıkardı, bu arada gece mesaileri de başladı , böyle olunca da hem bir ev hem de bir araba aldı .Yani anlayacağın işi çok iyi ve kendisi de çok memnun !
    – Peki şekerim, senin kızın ne yapıyor ?
    – Valla , benim kızım da o yoldan gidiyor ama ben senin kadar güzel anlatamıyorum !
    Bizim siyasi tarihimiz boyunca seçim sistemlerinde yapılan alicengiz oyunlarına ithaf olunur!

  20. Zamanında dindarlar cumhurbaşkanı seçilemesinler diye uydurulan bir sürü teraneler olduğunda kıs kıs gülüyorlardı mühendisliği bu iktidar yapıncamı kötü birşey oldu

    • Eskiden de iyi değildi şimdi de iyi değil. Vahim olan daha önce bu vesayetten şikayet edenlerin şimdi en hızlı vesayetçi olmaları. Çoğunluğu kaybetmelerine rağmen mızıkçılık yaparak iktidardan gitmemeye çalışıyorlar. Ama boşa çaba. Selin önünde durulmaz. Gelen gelir. Gidecekler de gider.

    • Arif bey “Zamanında dindarlar cumhurbaşkanı seçilemesinler diye mühendislik yapanlar” şimdilerde aynı kişiyi çatı adayı olarak hazırlamakla meşguller iyi mi?

  21. Fehmi bey, iktidar ortağı koalisyonun demokrasiye karşı olduklarını biliyoruz. Elbette sonuna kadar eleştirelim ve foyalarını ortaya koyalım. Ancak dün de söylediğiniz gibi ortada vahim bir gelişme var ve muhalif koalisyon bu duruma hazırlıksız yakalanmış görünüyor. Bir cevap da henüz vermediler. Sadece itiraz ediyorlar. Ancak bu itirazları dinleyecek türden demokratik bir iktidar yok, karşımızdakiler otokrat ve diktatörlük heveslileri. Rusya’daki gibi diktatörlüğün ölene kadar birisine verilmesini istiyorlar.

    O yüzden muhaliflerin acil olarak bir karşı eylem planı ve strateji geliştirmelileri gerekiyor. Eminim şimdi düşünüyorlar. Ben sizin de tecrübenize dayanarak somut önerilerde bulunmanızı bekliyorum. Elbette hepimiz dışardan siyaseti gözlemliyoruz ve iç dinamikleri tüm ayrıntıları ile bilmiyoruz. Ama gördüğümüz kadarıyla ne yapılabileceği konusunda net önerilerde bulunmak da herkesin görevi. Umarız muhalefet geç kalmadan bu vahim girişimi durduracak önlemleri hemen uygulamaya koyar. Yoksa çok geç olabilir.

  22. YAKLAŞIYOR YAKLAŞMAKTA OLAN

    Akpartiye oy verenleri trollükle, mallıkla, akçomarlıkla suçlayanlar. Koyun olarak görenler, makarna için 2 torba kömür için oy verdiğini sananlar, bidon kafa, kıllı bacak, sıkmabaş, diyenler, gerici yobaz, örümcek kafa diyenler, hırsızlıkla, cukkalamakla, yandaşlıkla iftiralarına devam edenler, ülkeyi geri götürdüğünü, tarımı eğitimi bozduğunu savunanlar, yolları, köprüleri, tünelleri yandaş müteahhide para kazandırmak için yaptığını savunanlar, 20 yılda 5 trilyon dolar rüşvet yolsuzluk yaptığını savunanlar (bırakın diğer paraları 20 yılda 5 trilyon aldılarsa sizin 80 yılda kasada bırakmanız gereken 20 trilyon dolar nerede) bu kadar hakaret ettikleri %50 lik kitleden nasıl oy alacaksınız. Biden amcanıza mı güveniyorsunuz. Tamam 2023 yılında garip sesler çıkaran, şaraf şişesi açmak için milletin 3 bin tlsini veren başkanın yüzünde rabbiyessir gören meral ile chp li canan mı ülkeyi kurtaracak.
    Çok eski değil idare mahkemesine yolum düşmüştü bir gün; galiba zeytinburnunda patlayan havai fişek deposu nedeniyle hayatını yitirenlerin davası vardı. Salona rahmetlilerin yakınları doldular. Aslında mesture olduğu belli avukat hanım hariç kadınların tamamının başı kapalıydı. Hakim “Avukat hanım müvekkillerinizi uyarın burası kamusal alan, böyle başörtülü giremezler, bida almam” dedi. Avukat hanım davacıların yakınları için bir düzenleme olmadığını nazikçe iletti. Zaten tek duruşma olacağı için mesele uzatılmadı. Geçen günlerde yine idare mahkemesine yolum düştü. Bu sefer salona giren avukatları değil davacıyı bile başörtüsü nedeniyle uyaran hakimler değil kürsüde başörtülü bir hakim vardı. Hey yavrum! siz bizi patetes fiyatı artı azaldı diye mi parti seçiyor zannediyorsunuz.
    Ha gelelim o günler geçti diyenlere; Emin olun 1 yılda suriyelileri gönderemezler ama 1 yılda kamuda müslüman bırakmazlar, alayımızın kökünü kazırlar. Siz gene altınız birden biden amcanızın ipine topluca sarılın.

    • Bu başörtüsü istismarıyla bir seçim daha kazanabileceğinizi gerçekten düşünüyor musunuz? Bana kendiniz de inanmıyorsunuz gibi geldi.

      Merak ve Canan mı yönetecek diye kadınları hor görmeniz de ayrı bir cinsiyetçi vaka. Evet yönetiyorlar ve yönetecekler. İktidara geldiklerinde kadınları ikinci sınıf vatandaş gören bu erkek egemen siyasi zihniyeti de bitirecekler, kadınları koruma altına alacaklar ve İstanbul sözleşmesine geri döneceğiz.

    • Müslüman bir insan sokak jargonuyla konuşan alt tabakadan insanların yakışıksız sözlerine bakarak düşünüp tavır geliştirmez. bu Müslümanlığın bir öğretisi değil. Müslümanlık daima zirvedekileri takip edip onlara bakarak düşünce geliştirmeyi öğütler.

      Bakınız dünkü yazının başındaki illüstrasyon gerçek bir kompozisyonu ifade ediyor. Aranızda vardır sanattan anlayan, biraz bakmak biraz görmek hepimize iyi gelebilir.

  23. Sistemle bu şekilde oynanmasına izin verilmemeli. Muhalefet partileri bu yasa değişikliğini mutlaka engellemeliler. Oyunun kurallarını sürekli değiştiren bu yolsuzlara dur demeliler. Bunun için muhalefet partileri milletvekillerinin istifa ederek meclisi terketmeleri gerekiyorsa bu da mutlaka yapılmalıdır. Seçime bir sene kaldı beklemenin anlamı da yok. Hemen şimdi istifa.

    • Endercim kırk yılın başı doğru bir görüşüne rastladık; evet sinei millete dönen kazanır!
      Ceylan derisi koltuklara ve maaşlara yapışan kaybeder…

  24. Çok çalış millet sizi seçsin iktidara siz gelin olmayacağını sizde biliyorsunuz yerim dar gelin meselesi halk herşeyin farkında.

  25. miletvekili seciminde muhendislik olsa bile cumhutbaskani seciminde muhendislik etkili degil. 50+1 eeee n olacak?

  26. Bir gerçekleri “bilmek” var, birde “gerçekler”.
    Gönül işine gelince kadının adı, işine gelmezse fingirdiyora döner, el ele diz dize.. karı koca sevgili oturun bir metre mesafeyleye..😠
    Olur’ u şu: seçim sistemi de değişse, kurallar sayımdan sonra da değişse, halk öyle gerekiyormuş!😆 der geçer .
    Olmazı ise, bu ittifaklar (yeni bir ittifak gerçek ihtiyaç gereği kurulmadığı sürece) bozulursa!!
    Tarihte görülmemiş inat ders tepki oyları ortaya çıkabilir ki,
    Putin Tramp Merkel hatta Esed bile şaşar kalırlar. (Malum bizi takip edip kıskanıyorlar😂).

  27. Sayın koru
    Hizmet benim işim diyorsunuz. Hizmette sınır tanımam diyorsunuz. Hayırlı kandiller.

    • Yazarımız gönüllü yazarlık yapıyor, fikirlerini bizimle paylaşıyor, pek çok vatandaş da bu fikirleri kıymetli görüyor ki farklı görüşlerden herkes burayı takip ediyor. Bundan rahatsız olanlar mutlaka var. Ancak demokrasi herkese fikrini açıkça ifade etme imkanı veriyor. Bunu yoketmeye çalışanları hep birlikte kınamalı ve çok sesliliği korumalıyız.

      Bu arada, bu köşe muhalif bir köşe. Duymak istemeyenler elbette ayrılabilir.

  28. 3 soruya 3 cevap: 1) olmalıdır 2)denilebilir 3) yönetebilir. Benim de size bir sorum var. İttifakı’ın alternatif seçim sistemi var mı? İttifak’ın adayına kim karar verecek? 6 kişi, 6 da değil, daha az. İçlerinden biri oylanacak, diğer 5 kişi EVET veya HAYIR diyecek. Ne bu? O 5 kişi kim? Bu 5 kişi seçilmiş insanlar mı? Yetkiyi nereden alıyorlar? İttifak iktidar olmalı mı? Olur sa “demokrasi” denilebilir mi? Ülkeyi yönetebilir mi? Önceki CB seçiminde, her parti kendi adayını çıkarttı. Beğenen oy verdi, beğenmeyen oy vermedi. Kimse karıştı mı? İttifakın adayı 6 kişilik bir masanın iradesine bırakılamaz. Çok ayıp.

    • Parti başkanları yetkiyi kendi parti delegelerinden ve kurullarından alıyorlar. Elbette ortak aday gösterme yetkileri var. Aynı şekilde iktidar koalisyonu da ortak bir aday gösteriyor. Bahçeli daha seçim ufukta yokken bizim adayımız Erdoğan dedi. Bu yetkiyi herhalde kendi parti kurullarından almıştır. Bir önceki seçimde aday dahi göstermedi, doğrudan koalisyona yazıldı. Aynı şekilde Perinçek iktidarın politikalarını ben belirliyorum zaten diyerek iktidar koalisyonuna baştan beri destek veriyor. O da herhalde yetkiyi almıştır. Yani muhalefetin ortak adayı sizi germesin. Mevcut sistemin gereği bu. Şimdi iktidar koalisyonu baktı pabuç pahalı ben bu seçim sistemini de CB sistemini de değiştireyim demeye başladı. Planını da yapmış. Böyle zırt pırt değiştirmesi işine nasıl gelirse. Yoksa demokrasi diye bir dertleri yok elbette.

Yoruma kapalı.