Seçime giderken: Değişmeye direnenler değişenlere hesap sorarsa… CHP düşünsün diye…

36
Reklam

Önce filmi birkaç ay öncesine sarmam gerekiyor.

Muhalif bir kanalda çok sayıda yorumcunun katıldığı bir tartışma programı. O tür programlarda artık tartışma pek olmuyor; körlerle sağırlar birbirini ağırlar durumu var. Program katılımcıları genellikle aynı eğilim ve düşüncedeki insanlardan seçiliyor…

[İktidarın itibar ettiği TV kanallarında, kimleri çıkarabileceklerine, kimleri asla davet etmeyeceklerine dair bir isim listesi olduğu doğruluğu kesine yakın bir iddiadır. Benzer bir liste çalışmasının muhalif kanallarda da bulunduğunu düşünüyorum. Herhalde o listeyi de iktidar değişirse iletişim başkanlığı görevini üstlenecek kişi hazırlamıştır.]

Sözünü ettiğim programda yine çok sayıda katılımcı var. Onlardan biri, o sıralarda Londra’daki hekimlik görevini bırakıp Türkiye’ye dönmemiş, henüz İYİ Parti’ye girmediği için de partili sıfatı bulunmayan Turhan Çömez

Turhan Çömez daha AK Parti kurulmadan Tayyip Erdoğan’ın yanında yer almış, hekimliğini biraz geriye itip Erdoğan’ın özel kalemi görevini üstlenmişti. O başbakan olduğunda da evini Ankara’ya taşımış, başbakanlıkta aynı göreve getirilmişti. İlk seçimde AK Parti milletvekili olarak TBMM’ye gelmişti.

Sonraları ne olduysa oldu ve Turhan Çömez AK Parti dışına çıktığı gibi açılan Ergenekon davalarında haksız yere yargılandı da. Bir süre bu yüzden cezaevinde de kaldı.

Uzun yıllar önce kendini attığı Londra’da hekimlik yaparken, bulduğu her fırsatta muhalif görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaktan da çekinmedi.

Günümüzde de iktidara en sert muhalefet yapanlar arasında yer alıyor Turhan Çömez.

Reklam

Programın bir başka katılımcısı, hadi onun da adını vereyim: Fikret Bila, kendisinden önce konuşan Turhan Çömez’in eleştirilerini dinledikten sonra, Çömez’e şu soruyu yöneltti: “Sizin gibi biri nasıl oldu da AK Parti gibi bir partiye girebildi?”

Diğer katılımcıların yüzlerine baktım, onlarda da “Bu nasıl bir soru” şaşkınlığı yerine soruya verilecek cevabı bekleme heyecanı fark ettim.

Sorunun muhatabı kibar bir insan; soruya ciddi ciddi cevap vermekten geri durmadı.

Muhalefet saflarında yer alanlar -özellikle CHP’nin itibar ettiği medya- AK Parti ile yolu kesişmiş herkese Turhan Çömez’e sorulmuş o sorunun altında yatan toptancı görüşle yaklaşıyor. İlk döneminde AK Parti’de görev almış, onun saflarında bulunmuş veya icraatlarını beğenmiş ve beğendiğini söyleyip yazmış, hatta oyunu AK Parti’ye vermiş herkes, onlar için, ‘parya’ muamelesi görmeyi hak ediyor.

İsterse o kişiler, vaktiyle beğendikleri icraatlar yapmış olan partinin istikamet değiştirmesi sonrasında onunla aralarına mesafe koymuş, hatta bazıları Turhan Çömez gibi TV ekranlarında en sert eleştirileri kamuoyuyla paylaşmış, bazıları yazılarıyla AK Parti’nin şimdilerde tuttuğu yolun yol olmadığını ısrarla okurlarıyla paylaşmış olsun, fark etmiyor.

Fark etmediğini Fikret Bila’nın o günkü programdaki sorusu veciz bir biçimde ortaya koyuyordu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına gidilen yolda yalnızca CHP’li tabandan alınacak oyların yeterli olmayacağını fark ederek oluşturduğu ‘6’lı masa’da yer alan CHP’li olmayan liderlere bakış da Bila’nın Çömez’e bakışından farklı değil.

Bazı programlarda, bu alandaki rahatsızlığı, nezaketi elden bırakarak açık ve seçik ifade eden, CHP’nin muteber saydığı yorumcular da çıkıyor zaten.

Reklam

En son örneğini, İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in masayı terk etmesinin ardından o tiplerin saygı ve nezaket sınırlarını çok aşan yorumlarında gördük.

Tersi de var.

Şu sıralarda bulunduğum bazı meclislerde, muhafazakar bilinen bazı kişilerin CHP’ye ve lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik kuşkucu yaklaşımlarını gözlemledim..

Onlar da, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa gelmesinden önce CHP’de üstlendiği sorumluluklar sırasında yaptığı bazı açıklamalar ve yerine getirdiği görevleri günümüze taşıyarak, “Böyle birine nasıl oy verilir?” sorusu eşliğinde karşı çıkış sergiliyorlar.

Bulunduğum bir ortamda önemli bir siyasiye, “Kılıçdaroğlu ile birlikte olmayı içinize nasıl sindiriyorsunuz?” sorusu yöneltildiğini kulaklarımla işittim. 

‘Helalleşme’ sürecini, daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun 100 yıllık CHP’yi geleneksel zemininden uzaklaştırarak getirdiği yeri hiç hesaba katmadan…

Oysa insanoğlunun en önemli özelliği değişebilmesidir.

Eskiler o özelliğe sahip olmayan tipler için “Nuh der peygamber demez” deyimini kullanırlardı.

İnatçılık derecesinde yanlış görüşlerine saplanıp kalan tipler için, yine eskiler, değişik mahlukat isimlerini sıfat olarak kullanırlardı.

Değişimler yaşanmasa bilim gelişmez, insanlık cilalı taş devrinde kalırdı.

İnanç sistemleri, daha önce gelen dinlerin temsil ettiği esasların gelişerek değişmesi üzerinden İslam’a gelmişlerdir.

Günümüzde bilim insanları ‘2×2=4’ derecesinde kesin bilinen tezleri bile sorgulamaktalar.

Newton’un, Einstein’ın bilime kazandıkları teorilerini bile.

Dün İngiliz Guardian gazetesinin pazar günleri ‘Observer’ adıyla çıkan nüshasında, bu görüşüme güç kazandıran ilginç bir haberle karşılaştım…

Geçirdiği bir hastalık sonrasında vücudu hareket kabiliyetini kaybetmiş, konuşabilmeyi bilgisayar programı sayesinde başarabilen Stephen Hawking adlı Cambridge Üniversitesi profesörüyle ilgili bir haberdi bu.

2018 yılında ölen Stephen Hawking’in Einstein’ın ‘görecelik’ teorisi değerinde kabul edilen bir tezi var ve o bunu dünyanın hemen her diline çevrilerek 10 milyon adetten fazla satılmış ‘A Brief History of Time’ (Zamanın Kısa Tarihi adıyla Türkçede yayımlandı) adlı kitabında işlemişti.

Haber şu: Hawking, dünyanın dört bir tarafında nihai bilimsel görüş olarak kabul edilen kitabında işlediği tezin tam tersinin geçerli olduğuna dair bir kitabı ölümünden kısa süre önce yazmış ve o kitap bu hafta piyasaya çıkmış.

Ayrıntısı şu haberin: Cambridge’de kendisinin asistanlığını yapan Thomas Hertog 2002 yılında Hawking’den “Gel görüşelim” diyen bir mesaj almış. Derhal odasına koştuğunda Hawking’in heyecanının gözlerine yansıdığını fark etmiş Hertog.

Bilgisayar yardımıyla şunu söylemiş Hawking: “Fikrimi değiştirdim. ‘Zamanın Kısa Tarihi’ kitabımı yanlış bir perspektiften yazmışım.”  

İkili oturmuş, bu hafta yayımlanan kitabı yazmaya koyulmuşlar.

Ne demek istediğimi bu olay anlatıyor sanırım: İnsanlar değişir. Politikacılar ve partiler de değişiyor. Dolayısıyla insanların da değişebileceğini kabul etmemiz gerekiyor.

Değişim bazen yanlış yöne de olabiliyor, doğru yöne de.

İnatçı keçi olarak ve hatta uzun kulaklı bir mahluk gibi anılmak istemiyorsak zamanı geldiğinde değişmeyi bileceğiz.

Kılıçdaroğlu “Değiştim” diyor, değiştiği de fark ediliyor; peki CHP’li bilinen veya öyle geçinenler ona tam ayak uydurdu mu?

Medyasının ve CHP adına konuşan bazılarının farklı telden çaldıklarını görebiliyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Benim aklin almiyor ve buda Trükiyedeki tüm kesinlerin sani efsunlanmis gibi bu konuda tek kelime bile etmemeleri hepsini süpheli konuma getiriyor.

    Nedne hic bir gazetesi yada Siyasetci hdp’li siyasetcileri partilerinin resmi sayfasinda ingilizce bile varken ölmekte olan Zazacanin olmadigni niye sormuyor?

    yada kürdistan 4 parcadir diyipte ermeni iskali altindaki kurdistana sur denilen 5 parca icin tek kelime etmiyor ve ermeni fasistlerinin kurdistana surun basta lacin sehri olmak üzere bic cok sehrinde katlettikler binlerce kürdü bir tek kez agizlarina almiyor. garo paylan neden bu ermni katliamini tek bir kez zikretmmiyor?

  2. Kılıçdaroğlu esasen değişmedi, Siyaseten oyları arttırmak için epey zamandır değiştim rolü yapıyor. Gerçekten değişmiş olsa Anayasada bulunan Manevi, Milli, Kültürel yönden bozuklukları düzeltme yaklaşımı gösterir.

    Hiç şüpheniz olmasın, Seçimi 7 li masa almış olsa bile chp hükümetin ana omurgası olup kritik atamaları, kendi siyasi,ideolojik kadrolaşmasını vesaireyi yapar;
    Malesef chp klikleri, japonya’ya atılan atom bombasından çok daha zarar vermiştir Türkiye’ye. Nasılki İnsanlarda sabıka ister istemez kişilik, karakter, davranış ipuçları verir. Siyasette de chp’nin milyonlar fena sabıkası çok önemli ipuçları veriyor.

    Millet değişmeden de yüksek demokrasili hükümet şekli gelmez! ‘Nasılsanız öyle yönetilirsiniz’
    Bu vasatta Siyasi şahıslar bazında Türkiye için en faydalı şahıs cemâziyelevveliyle Erdoğandır; Erdoğan’ın Türkiyeye yatırımlarına, donanımına, tecrübesine alternatif şahıs yoktur!!

  3. “Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki Halk Partisi, İttihadcıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem cumhuriyetin birinci reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbarıyla, onbeş senede yaptığı icraatının kısm-ı a’zamı tamamıyla eski partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat’iyyen iktidara getirmeyecek. Çünki Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır.
    Emirdağ-2 – 206

  4. Sayın yazar, insanların değişebileceği tabiki mümkündür. Birçok kişinin gençliğinde islamdan uzak yaşam tercihi varken ileriki yaşlarda daha muhafazakar bir yaşam biçimine döndüklerini görebiliyoruz. Ancak 70 yaşından sonra değiştiği pek görülmüş bir vakıa değildir. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu nun değişmesi mümkün değildir. Başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliğindeki tavrı ne ise bugünde odur. Bir yıldır burdan size yazı yazıyorum. Bu işin sonu Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun adaylığı ile bitecek ve seçildiği günde ortaklarına kapıyı gösterecektir. Türkiye yi CHP kodlarıyla 5 yıl süresince başkanlık sistemi ile yönetecektir.

    • sayın büyük düşünür, sen bunu görebiliyor sunda 5 sağ parti görmüyor olabilirmi?
      Meral hn niye rest çekti? niçin İmamoğlu ve Yavaş ı monte etmeye çalışıyor?
      Vekil seçilmeleri gerekirken! kendilerini yardımcı diye tutturuyorlar? (bence yanlış bir hesap taktik).
      Chp ve sol merkez düşüncedeki Laiklik cumhuriyet demokrasi kelimeleriyle barışık seçmenler, din bezirganlarından daha fazla;
      -kadınların istediği gibi (çarşaf yada mini etekli değil) giyinip rahat yaşamalarını istiyorlar! uğraşıyorlar!!!
      (birileri ise bunu kullanmayı tercih ediyor)
      -İslam yada başka dinin mensuplarının birbirini kıyıp telef olmamaları için tedbirli düşünüp hesap yapıp davranıyorlar.
      -çocukların kadınların tarikat cemaat gibi kontrolsüz yerlere gidip sonra işid gibi devletin karşısına geçmelerin önüne geçmeye çalışıyor lar.
      -Eğitim kurumlarında inancı en doğrusu neyse kaynağından öğrenmelerini istiyorlar
      Sol merkez seçmen 7’sinde böyle düşünüyor, 70’indede aynı!
      Heleki para beleş bişey yada haketmediği bir kayırmayı kabul de etmiyorlar!
      Bugün itibariyle içlerinde hırlı hırsız bölücü hatta vatan haini yokmudur partilerin?
      vardır! hemde hepsinde!
      Ne zaman sayıları azalır?
      seçim ve parti kanunları oturunca yapılınca yerli yerine.

  5. Bunlar şu anda iktidara bile gelmeden kendi adamlarının bile gözünün yaşına bakmıyorlar. Diktadörlüklerini ilan ettiler bile.Helalleşme diye yutturdukları kitleye mi acıyacaklar.

    Kitlesine 2500 TL’ye kitap satabilen Yılmaz Özdil’i bile susturdular. Niye? Masayı terk ettiğinde Meral Akşener’i haklı bulduğu için. Sözcü tv den ve Sözcü gazetesinden kovdular.
    CHP’li anket şirketi Gezici Araştırma’nın sahibi Murat Gezici katıldığı televizyon programında, “Sayın Erdoğan’ı Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in önünde görüyorum.” demesiyle aynı güruh bu sefer ona hücum etti. Sözcü TV’de şu sözlerle hem bir itirafta bulundu hem de zombileşen kitlenin kalbine kor ateşi düşürdü: “Halk TV de duysun, Erdoğan ilk turda Kılıçdaroğlu’dan daha fazla oy alacak. Ben muhalefetten korkuyorum, 20 yıldır Erdoğan gelip bizi tehdit etmedi, balyozla kafamıza vurmadı.” dedi.
    Biraz kaba bir benzetme olacak ama, “Lağım patladı ve pislik ve kokusu her yeri kapladı”.
    6’lı Masa’dan kalktığında, özellikle CHP’ye yakın operasyon hesapları, televizyon, gazete ve internet siteleri öylesine büyük bir linç kampanyası başlattı ki, üç gün sonra dağıttığı masaya 6 Mart günü geri dönmek zorunda kaldı. Arkasındaki parti teşkilatı bile linç kampanyasınI çaresiz izlemekle yetindi. İP’li Yavuz Ağıralioğlu o üç günü şu sözlerle özetledi: “25 yılda yemediğimiz küfürleri 3 günde yedik.”
    Meral Akşener’i linç eden ekipler bu kez Muharrem İnce’yi linç etmeye başladı. Özellikle CHP etrafındaki gazeteciler, televizyoncular, sosyal medya trolleri ağza alınmayacak hakaretler etmeye başladılar.

    Seçimler yaklaştıkça, kinlerini açıkça belli etmeye başladılar, yüzlerindeki örtüyü kaldırdılar.
    Bırakın bol bol konuşsunlar. Değişip değişmediklwrini herkes görsün. İlizyonları bitti.

    • Fatih bey “Kitlesine 2500 TL’ye kitap satabilen Yılmaz Özdil’i bile susturdular. Niye? Masayı terk ettiğinde Meral Akşener’i haklı bulduğu için. Sözcü tv den ve Sözcü gazetesinden kovdular.” diyorsunuz ama madam masayı terk ettiğinde haksızdı, döndüğünde zaten hak hukuku da kalmamıştı; özdil ise kovulmayı çoktan haketmişti!

  6. kılıçdaroğlu’da farkında hemen her şey bir anda düzelmiyor.
    Halk TV’de de insanların görüşüne saygılı programlar yavaş yavaş yapılıyor ve insanların görüşüne değer veren spiker ve katılımcılar var.

    Cumhur ittifakı kılıçdaroğlu’nu istiyordu şimdi de ondan çok korkuyorlar.
    Kılıçdaroğlu 10 yıl sabretmiş şu an cumhurbaşkanı olma yolunda.

    • Tabu yıkan arkadaş “Kılıçdaroğlu 10 yıl sabretmiş şu an cumhurbaşkanı olma yolunda.” diyorsunuz da; kime ve niye sabretmiş ki?

  7. Bu günkü yazıda , aslında değişimle beraber eski tabirle tekamül veya gelişme , olgunlaşma konusu da birlikte işlenmektedir ; bence değişim olumsuz değişikliği , tekamül ise olumluyu içerir .
    Evet , insanoğlu gerek genel anlamda gerekse kişisel anlamda tekamül ede ede bu günkü seviyesine gelmiştir ; kötülüklerden ibret , iyiliklerden de örnek almak insan yaratılışının bir gereği ve amacıdır , aksi taktirde bu günkü medeniyet seviyesini göremezdik.
    Bizim kısacık ömrümüz , her şeyi yenibaştan keşfetmeye , öğrenmeye , icat etmeye asla yetmez , dolayısıyla hep bizden öncekilerin mirasından istifade ederiz .
    Tabii ki değişim bazen de olumsuz yönde yani kötülük olarak meydana gelmektedir , bunun bedelini de durum ve şartlara göre sahipleri bir şekilde ödemek zorunda kalabilirler veya kısmen kalmayabilirler.
    Dedikten sonra sadede gelir isek ; AKP. 2012-13 yıllarına kadar ; bazı acemiliklerine , yanlışlıklarına , deneyimsizliklerine rağmen iyiniyetle , samimiyetle çok olumlu , gerçekçi icraatlar yaptılar , ondan sonra ise ne oldum delisi kesildiler ve kelimenin tam anlamıyla ülkenin başına bela oldular !
    Ben bundan daha kötüsünün gelebileceğine asla ihtimal vermiyorum , o nedenle bir an önce gitmeleri gerekiyor !
    CeHaPe’ye gelince ; Kılıçdaroğlu, iyi insandır, dürüstür, samimidir , orası tamam ama maalesef iyi bir siyasetçi değildir !
    Ve en önemlisi ise Kılçdaroğlu’nun bütün iyiniyet ve gayretine rağmen bu CHP. yi baştan aşağı zihniyet olarak düzeltmesi çok zordur, hatta mümkün değildir !

  8. “Çek sifonu gitsin” Akşener’in malum tepkisi sonrası dünyaca meşhur piyanistimizin tweeti. Benzer tepkiler pek çok Chp liden gelmişti. Burada kritik eşik Chp de kaç kişinin değişimi kabul ettiğidir. Acaba iktidar gelirse değişenler bile bulunduğu yerde ne kadar durabilecekler? Sn Koru kadar olmasa da gördüğüm pek çok seçimden en zorlusu ve en kafa karıştırıcısı bu. Allah yardımcımız olsun. Onca yanlışa onca adaletsizliğe rağmen yine Ak Partiye mi vereceğiz yoksa eskilerin deyimiyle saç sakalı ağarmış yine de malum yaratık inadından vazgeçmeyen adamlar yüzünden?

    • Cem bey “Çek sifonu gitsin”ciler daha sonradan tükürdüklerini yalayıp yuttular zaten, onlara katılmak isteyenlere de afiyet olsun:)

  9. -Senin gibi biri A partisine nassı katılır?
    -O terörist H partisi varyaa, kapatılmalı!
    -Şu partinin tamamı vatan haini!
    -Bunlar var ya bunlar, kümülesini sürmek, başlarını da sultanahmet meydanında donlu halde sabahın don tutmuş havasında gezindirmek lazım😵‍💫☹️🤮
    -filankişi aslında X etnisitesinden, fiştan kişi Türk ama falan boyundan soyundan!
    SORU:
    BU ÜLKEDE HANGİ SİYASİ PARTİ VE ONUN SEÇİLMİŞ! BAŞINA ŞU GÖREVLER VERİLMİŞTİR?
    ?Sen ve avanelerin bu ülkenin koruyucusu kollayıcısı hain gördüklerini sepetleyici, isterse kodeste!…
    ?Bu ülkede kim ülkeyi bölmek, ayrı bir devlet kurarak kendi başına geçmek için!!
    planlar yapar, terör eylemleri, inanç etnisite oyunları planlar ise!..
    ?Bu memlekette kafatasına bakıp kanının renginden katıksız y cinsini bulacaksınız ve!.. hiçbirini başa geçirmeyeceksiniz!
    İŞN İLGİNÇ YANI:
    {Nerde bir keferenin tuzağına düşebilecek, tarikat etnisite inanç soy sop farklılığı bulunanları bulup trlamp potin özellikle destekliyor, kraliçesinden papasına kadar herkes maaşaallahhh hah hah hah!.
    {İnancı savunalım derken dinden imandan soğutup, ahlaksızlığa sevkedebilinebileceği sakıncası çıkıyor ortaya!
    {Anası babası farklı soy ve inançtan olup güzelim yurdumda örnek cennet kuran aileleri temelinden dinamitleyip 7.6 şiddetle yıkmak isteyenler oluyor!
    SON SÖZÜM, TESPİTİM:
    Sayın ERDOĞAN ve Sayın KKILIÇTAROĞLU bu seçim sonunda kendi becerilerini kullanarak ülkede huzuru sağlayacak muasır medeniyet seviyesine çıkaracak tedbirler planlar proğramlar ile ensonunda refaha ulaştıracaklar insanımızı.🤗
    BU ÜLKEDE KURUMLAR VAR GÜVENLİK BİRİMLERİ VAR KÖKLÜ BİR DEVLET VAR.
    Seçmen partilerin aday çıkarmasına bakarak herşeyi görüyor anlıyor. Kimlerin neyi planladığını ne amaçladıklarını biliyor!
    BENN YERİNE BİZZ DERSEK EĞER;
    Kimsenin hapse girecek kanunsuz işlere heves etmeyeceğini,
    Kimsenin bu ülkeyi bölüp satamayacağını,
    Kimsenin batının maşası olarak burada cız bız köfte yapıp afiyetle yiyemeyeceğini,
    Kimsenin bu coğrafyada etnisite yada inanç gibi bir alet bulup birşey montajlamaya gücünün yetmeyeceğini
    HERKESTE ANLAYACAK!
    HİÇKİMSE MACERALARA GİRMEYECEKTİR.
    BİRAZ KENDİMİZE GÜVENELİM🤗.

  10. Değişen Kılıçdaroğlu değil, sizsiniz.
    Kılıçtaroğlu bu yaşıma kadar gördüğüm en güvenilmez siyasetcidir. Dün söylediğinin tam tersini söylediğine dair belki yüzlerce konu var.
    Yalan söyleme konusunda da uzman.
    Ve bu adam için güzellemeler yazıyorsunuz.

  11. Kılıçdaroğlu “Değiştim” diyor, değiştiği de fark ediliyor; peki CHP’li bilinen veya öyle geçinenler ona tam ayak uydurdu mu?
    Medyasının ve CHP adına konuşan bazılarının farklı telden çaldıklarını görebiliyorum.
    İşte esas mesele bu..fragman bu…tek kişinin değişme algısı ile komple bu zihniyetin değistigi algısını ve yutturmacasını bu millete inandırmaya çalışmak..bu ülkede laik seküler zihniyetin bir siyasi temsilcisi olacak..bu geçmiste de gelecekte de chp olacak.kisilerin değişmesi ile bu değişmez.

    • Kılıçdaroğlu belkide siyaseten oy için değişmiş rolüde yapmış olabilir. Dediğinize katılıyorum chp nin başındaki şahıs/lar, chp nin esas parti ideolojisini, belediye uygulamalarını Manevi,Milli,Kültürel değerlere uygun surette değiştirmeden, düzeltmeden Türkiye için zararlı odak olmaya devam edecek gibi

  12. Geçen gün hukukçu Prof. Ahmet Akgündüz öncülüğünde bazı Nurcu gruplar bir bildiri yayınlayarak AK Parti’ye ve Erdoğan’a desteklerinin devam ettiğini açıkladılar. Açıklamada gerekçe olarak 70 yıl önce Said Nursi’nin o günkü CHP ile ilgili olarak yazdıkları gösterildi.

    Ne CHP 70 yıl önceki CHP; ne Demokrat Parti şimdiki Ak Parti ama olsun. Söz konusu iktidarsa gerisi teferruattır.

    İşin ilginci şu ki Ak Parti bile 21 yıl önceki parti değil. Kaç kere başkalaşım geçirdi.

    İşin daha da ilginci hukukçu kimliği de olan bir kişinin öncülüğünde anayasanın açık hükümlerinin çiğnenmesinin onaylanması.

    Eğriye eğri, doğruya doğru demek hiç bu kadar zor olmamıştı.

    Seçimle İlgili Anayasal ve Yasal Mevzuatı Hatırlamakta Yarar Var.

    Madde 10 –
    …Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

    Madde 11 – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

    Cumhurbaşkanı
    A. Adaylık ve seçimi
    Madde 101 –

    Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, YÜKSEKÖĞRENİM YAPMIŞ, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.

    Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. BİR KİMSE EN FAZLA İKİ DEFA CUMHURBAŞKANI SEÇİLEBİLİR.

    Madde 116 –
    Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

    Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

    CUMHURBAŞKANININ İKİNCİ DÖNEMİNDE MECLİS TARAFINDAN SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE KARAR VERİLMESİ HALİNDE, Cumhurbaşkanı BİR DEFA DAHA ADAY OLABİLİR.

    CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU
    Kanun Numarası : 6271

    Seçim dönemi, seçim döneminin başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması
    MADDE 3 –
    (1) Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.
    (2) BİR KİMSE EN FAZLA İKİ DEFA CUMHURBAŞKANI SEÇİLEBİLİR. ANCAK CUMHURBAŞKANININ İKİNCİ DÖNEMİNDE MECLİS TARAFINDAN SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE KARAR VERİLMESİ HÂLİNDE, CUMHURBAŞKANI BİR DEFA DAHA ADAY OLABİLİR.

    • Hocam “Prof. Ahmet Akgündüz” neyin hukukçusudur bilmiyorum ama nurcu değil süleymancıdır, tüm oylarını da iyi partiye verirler; cumhur ittifakıyla en küçük bir alakaları yoktur.

  13. İktidar partisindeki 20 yıldaki değişim oldukça ibret verici elbette. AB’ye tam üyelik başvurusu yapmış, İstanbul sözleşmesini yazmış bir parti bugün geldi Hüda-Par denen binde yarımlık bir parti ile ortaklık yapabilmek için atmadığı takla yok neredeyse. Yani değişimin sınırı yok bazıları için. Dün söylediklerini de bugün çok kolay inkar ediyorlar.

    Herkes unuttu belki ama bu parti İslam ülkelerine örnek gösteriliyordu. Müslüman bir ülke de demokrasi ile yönetilebilir deniyordu. Hatta Arap baharına ilham olmuştu. Fakat sonunda ne oldu. Aynı parti demokrasinin çanına ot tıkadı. Demokrasiyi toptan kaldırdı. Yandaşları da burada demokrasinin nasıl bir batı icadı yönetim olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

    Yani dönmenin sınırı yok burada. Toptan en başa, ittihatçı devletçi otokrat köklerine geri döndüler. Bize de dünyaya meydan okuyoruz diye hikayeler anlatıyorlar.

  14. Üstat merhaba.
    Doğrunun değişimi ile alakalı Einstein’a atıf edilen yaşanmış bir anıyı burada paylaşmak isterim. Şöyle;
    Einstein sınav soruları da dağıttıktan sonra bir öğrencisi parmak kaldırıp söz almak ister. “Hocam der ben geçen sene de bu dersinizi almıştım. Ancak geçer not alamadığım için bu sene tekrar alıyorum. Söylemek istediğim, geçen seneki sınavda da aynı soruyu sormuştunuz” Einstein bu soruyu şöyle cevaplar. “Doğru bu soruyu geçen sene de sormuştum. Ancak yanıtı bu sene farklı”

    Çok selamlar.

  15. kişilerde, toplumlarda, ülkelerde günü gelir,
    ektiklerini biçerler.
    toplum içindeki insanlar birbirlerine aynadırlar, şimdi aynaya bakan biri gülümsediğinde, aynadaki aksi ne yapıyor? yüzünü asıyor mu?
    nasıl bir toplumda yaşamak istiyorsa insanlar, ona göre davranmaları gerekir. karşımdaki değişsin işe yarar bir mekanizma değil.
    kritik eşik denen, 100 maymun deneyinden bildiğimiz bir değişimin olması için gerekli bir sayı var. toplumda iyilik, güzellik, kardeşlik isteyen ve böyle davranan insanların belli bir sayının üstüne çıkması gerekiyor ki o toplumda iyilik, güzellik, kardeşlik hakim olsun, bu sayı geçilince toplum rehabilite oluyor ve iyilik hali yaygınlaşmaya başlıyor, kendiliğinden.
    tam tersi, toplumda düşmanlık, öfke, nefret, kutuplaşma isteyenlerin sayısı baskın olunca o toplum tercihini bu yönde yapmış oluyor ve bu duygular yaygınlaşıyor.
    sonuçta yaşadığımız toplum, kendi yaratımımız.
    kendimiz şekillendiriyoruz.
    zihinlerin birbirine bağlı olduğu bir network ağında yaşıyoruz.
    yine bu 100 maymun deneyi, basit yeniliklerin geniş çaplı kültürel değişime öncülük edebileceği gerçeğine işaret ediyor,
    bu da bize morfogenetik alan ve kollektif bilincin değişip, dönüşebilmesi için her zaman umut olduğunu gösteriyor.

  16. Politikacılar bukalemun gibidir. Bir öyle bir böyle dün dündür bugun bugun ifadesi en iyi tarif eder politikacıyı .En yakın yaşanan olay seçilemeyen adaydan 1. turda seçilecek aday değişimi.
    İşte politikacı

  17. KUANTUM FİZİĞİ
    Fizikçi değilim.
    Atom altı parçacıkları inceleyen fizik dalına kuantum fiziği deniyor.
    Atom altını incelemeleri başlayınca klasik fiziğin bir çok teorisi ve kesin kabulü sorgulanmaya başlıyor.
    Hatta o derce ki, klasik fizik ile ilgili nihai değerlendirme şu oluyor:
    “–Kesin olan bir şey varsa, o da hiçbir şeyin kesin olmadığıdır.”
    Evet olay ve bilim.
    Değişim demek, fırıldak olmayı gerektirmediği gibi, gelişim de demektir.
    Yani gelişim için değişim şarttır.
    Değişim olmadan gelişme, yani tekâmül nasıl olacak?
    Pozitif bilimlerde olduğu gibi sosyal bilimlerde de geçerli bir kural.
    Mesleğinin sonuna gelmiş bir hakim yada savcı düşünün:
    “–Ben mesleğimin başında olsam, daha önce verdiğim tüm kararların aynısını veririm. Düzenlediğim iddianamelerin aynısını hazırlar, mütaalaların aynısını verirdim.”
    diyorsa mesleklerini bitiren bir kişi ile muhatabız demektir.
    Bunların adalet’ten anladığı atalet’tir.
    Bugün neden 6’lı masa deniyorsa, zamanında birçok yada bazı kişiler onun için AKP dedi.
    İstişare, kollektif-ortak akıl,
    hesap verilebilirlik-sorabilirlik, insan hakları AB normları-vizyonu, 3 Y vs. için AKP dendi.
    Sayın KORU’nun bahsettiği tahakkümcü yaklaşım sergileyenler, yarın iktidara geldiklerinde hiç şüphesiz şunu yapacaklardır:
    ” AKP’nin bugün yaptıklarını “

  18. Ne kadar değişti ölçmek zor; ilgilendiği alan gereği -siyaseten- değişime ihtiyaç duyması, -yine siyaseten- toplumun değişen ihtiyaçlarına binaen olsa gerek. Kendindeki bu değişimi girdiği yolda hedefine varmak, hedefe vardığında da “can çıkar huy çıkmaz” misali köklerine geri döner endişesini taşıyan kocaman bir kitle var karşısında Kılıçdaroğlu’nun. Şimdilerde o -Kılıçtaroğlu- siyasetin lokomotif taşıyıcısı.( Bu ne kadar devam eder bilemem.)

    Değişmiş olması yetmiyor tek başına önümüzdeki seçimi kazanmasına; kurulu 6’lı masa da. Ertelenen görüşme ne zaman gerçekleşir bilmiyorum ama, Kılıçdaroğlu HDP’ye elinde ne ile gidecek?

    Olur ya, bu değişim rüzgarından HDP de nasibini alsın diye ona şununla gider mi/gitmeli mi: “Bak HDP! Gel sen de değişime ayak uydur, bu iyi ve gerekli bir şey: Terörle arana mesafe koy, PKK ile olan organik veya inorganik bağını kopar, sivil siyasete dön. Bunu yaparsan hepimiz kazançlı çıkarız!”

    Bu düşüncem aklıma dün düştü. Sahi böyle birşey ile HDP’ye giden Kılıçdaroğlu sizce iyi bir şey mi yapmış olur, yoksa bir harakiri mi? Bence bu bütün taşları yerinden oynatır. Her cenahta yerleşik müesses nizam eşhasından gelecek tepkilere dayanabilecek olursa Kılıçdaroğlu, siyaset lokomotifinin “hızlı trencesi” olabilir.

    Şuan düşüncelerim kıpır kıpır…Kritik yapıyorum: “HDP, PKK terör örgütü ile hiç bir organik/inorganik bağımız yoktur (kalmamıştır). Terörün ve terör örgütlerinin her türlüsüne karşıyız. Bundan böyle ülkemizin gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi bir demokrasi serüvenine katkıda bulunacak, bütün programlarımızı bunu üzerine bina edeceğiz”.(Bunun gerçekleşmesi devenin iğne deliğinden geçmesi gibi birşey!)

    Bunu HDP’ye (kabul etsin, etmesin) teklif eden Kılıçdaroğlu sizce bununla siyasetin gündemini uçurur mu yoksa çakılır mı?

    Bu aynı zamanda bir rest. HDP den geleceğini umduğunun belki de bir katından daha fazlasını siyaset yelpazesinin diğer renklerinden devşirir bence Kılıçdaroğlu.

    • Daha birkaç gün önce Hüda Par Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ülkenin dört bir yanının düşmanla sarılması nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek vereceklerini söyledi. HDP’den böyle bir söz duyamazsanız. Çünkü sınırın öbür tarafında bizzat PKK ülkeyi bölmek için bekliyor. Bu arada Hüda Par’ın ülkenin güvenliğine dair hassasiyeti onu eleştirenlerde de görülmedi. İran’la Türkiye savaşsa İran’ı tutacağını söyleyen, Esed’e selam gönderen, Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı tutan, Türk-Yunan çekişmesinde Yunanlıları haklı gören bu muhalefet değil miydi?

      • Liberal demokrasi ile başlayıp sonunda Hizbullah’a güzellemelere gelen iktidar yandaşlarına bakınca değişim dönüşümde sınır yokmuş demek ki diyoruz kısaca.

      • Ben teorik düşünürüm, pratiği silmem;

        Hüda-par bir devlet partisi, Hizbullah örgütünden siyasi partiye dönüşmüş hali. HDP’de bir devlet partisi. Devletler terör örgütleriyle bir mücadele biçimi olarak partileşmelirini teşvik ederek siyasallaşmalarını ister. Çünkü siyasi partiler kontrol edilebilirdir. Devletin tam kontrol edemediği örgütlere terör örgütü deme gibi bir alışkanlığı var. Ama son zamanlarda devletin PKK’yı da tam kontrol ettiği gibi bir görüntü var. O kadar kontrol edebiliyorlar ki, ayakkabı numaralarına kadar soludukları havaya kadar kontrol ettiklerini söylüyor iç işleri bakanı Süleyman Soylu.

        Devlet kontrol edebildiği örgütsel yapılara terör örgütü demez! Devlet PKK’yı kontrol edebiliyorsa o zaman pkk devletin istediği açıklamaları yapıyor demektir.

        • Baran bey “Devletin tam kontrol edemediği örgütlere terör örgütü deme gibi bir alışkanlığı var.” diyorsunuz ama devleti de pek tanımadığınız anlaşılıyor burdan, aman dikkat:)

      • Söylediklerimizin kaç imamı ne şekilde katlettiğini bilmeden sallayın bakalım.
        Terör terördür.
        Senin-benim teröristim olamaz.

    • Hangi parti ne olursa olsun kanunen meclise seçilebiliyor, devletten aylık alabiliyor ise;
      Ne bildiğinden şaşar,
      Nede gittiği yoldan cayar.
      Kendi vazgeçmeye kalksa öbürü vazgeçmez,
      kümülesi bıraksa maşayı tutan el bırakmaz!
      Diğer partiler netçek? mesafeyi aralıklı tutacak! (ama, maşanın tutucusu fırsat vermiyor işte!)
      Devlet netçek? (dersek İsmi devlet olanı başa geçirmek olarak anlıyor bazıları, öyle dir diyor elebaşıları)
      kanunu düzenleyecek efendim! kanunu düzenleyecek: suç ise başka düşünmek herkesi hapse atacak!
      suç ise eli silahlıyı savunmak; gereğini yapacak!!!

  19. Değişim doğru yola olursa tamam fakat takkiye yaparsa olmaz. Kılıçdaroğlu seçilmek için bunları yapıyor ve bazılarının kafası bunu almıyor.Bunu anlamak için çıktığı mahalleyi satmak gerekmiyor. Kaldı ki kılıçdaroğlunun bu millete verebileceği birşey yok.Bazıları kişisel hırsları için Erdoğan ın kaybetmesini istese de bu inananlar için kabul edilemez birşey. Tabii hayatı menfaat üzere kurulu Olanlardan bunu beklemek gerçekçi değil.

  20. chp’nin değişmesi çok zor tam değişti dediğim anda, seçim kazanma garantilendiğini düşündükleri anda eski formatlarına geri dönüyorlar. Dinle, İslamla, başörtüsü ile uğraşmaya başlıyorlar. Değişmek güzel ama bir okadarda zor. değiştim demekle değişilmiyor. ‘Sözde değil özde değişim gerekiyor.

    • En ciddi değişimi gösteren parti akparti. Milliyetçi muhafazakar dindar bir parti iken dini yayınları ve dini örgütlenmeleri yasaklayan bir partiye dönüşmüştür. Türkiye’de mevcut dini yayınların en bilinenlirinden olan Risalei Nur Külliyatını yasaklayan ve Kuran, tefsir hadis kitaplarını suç aleti olarak teşhir eden bir parti olmuştur.

      CHP ise bu yasaklara itiraz ederek anayasa mahkemesine dava açan ve RNK serbest yayınlanmasını sağlayan partiye dönüşmüştür.

      Akparti dini yasaklayan CHP ise dini özgürleştiren bir partilere dönüşmüştür.

      Akparti bu gün çok sayıda din adamını ve ilahiyat profesörünü zerörist olarak suçlamış ve haklarında arama kararları çıkarmıştır. Akparti din ve dindar düşmanı bir partidir. Ayasofya’yı dini saiklerle değil tamamen siyasi menfaati için açmıştır. Ak parti dindarların partisi değildir, aksine dindarları kendinden uzaklaştıran bir partidir. Ak parti olsa olsa münafıkların bir partisi olabilir. Bu bakımdan CHP daha dindar bir partidir, dindar olmayanları da münafık değildir.

      Buna rağmen münafıklık gösteren dini gruplar teker teker atpartiye destek açıklayarak seçim psikolojisine etki edecek kadar dini siyasete alet ederek beni de cekaatler kapatılsın tarikatıne üye yapıyorlar. Çok zalimler, öyle böyle değil.

  21. “…İnsanlar değişir. Politikacılar ve partiler de değişiyor. Dolayısıyla insanların da değişebileceğini kabul etmemiz gerekiyor…” diyor sayın Koru. Değişmeyen yalnızca dinler. Yaratıcı üç, beş yüzyıl ara ile değişikliğe gidip ayrı ayrı (birbirini tamamlasa bile) dinler gönderdiği halde. Türkiye’yi dinine göre düzenleme peşinde olduklarını hiç gizlemeyenler değişmiş olabilir mi? Gelinen noktadan nerdeyse yarımız memnun. Birileri insanları kandırıyor.

    • Yahya bey chp “Türkiye’yi putperestlik dinine göre düzenleme peşinde” midir? Gizli ya da açık niyetlerini tam olarak nasıl okuyabiliriz?

Yoruma kapalı.