Sinan Ateş’in uğradığı suikast bana 1981’de dünyayı ayağa kaldıran bir başka suikastı hatırlattı

22
Reklam

Emniyet bu defa işi sıkı tutuyor galiba.

Sinan Ateş’in uğradığı suikast sonrasında ilk bakışta göze çarpan bazı hatalı tavırlar sergilenmedi değil; ancak adli soruşturma doğru yöne evrildiği izlenimi vermeye başladı.

Cuma namazı sonrası Sinan Ateş’in camiden çıkmasını bekleyen motosikletli infaz timinin iki üyesi de gözaltında. Bir milletvekiliyle aynı evde yakalandıktan sonra Emniyet’te serbest bırakılması sağlanan zanlı yeniden gözaltına alınmış. Timi yollayan kişinin de yakalandığını biraz önce öğrendim.

Savcılık da aynı hassasiyeti gösterirse günün teknolojik imkanlarıyla gerçekler ortaya çıkabilecektir.

Gelişmeler bu beklenti istikametinde olursa önceki siyasi suikastlarda yaşanan gevşekliklerden farklı bir tabloyla karşılaşabiliriz.

Bir dostum suikastla ilgili ilk bilgilerden hareketle “Bu defa farklı” yorumu yapmıştı bana. 

Ona göre, eylemin cinayetle sonuçlanması görevi üstlenen kişilerin ummadığı türden bir mukavemetle karşılaşmasının sonucu olabilirdi. Bu eylem de son birkaç yıl içerisinde meydana gelen dövme veya ayağa kurşun sıkma olaylarından biri olarak muhtemelen planlanmış, ancak Sinan Ateş çetin ceviz çıkınca eylem ölümle sonuçlanmış olmalıydı.

En son haberler dostumun tahmini istikametinde. Dövmek veya ayağa sıkmakla görevlendirilmiş tipler kurbanın silahına davrandığını görünce kaçmak veya ölmek seçeneklerinden birine uğrayacaklarını anlamış ve ölmektense öldürmeyi tercih etmiş gibiler…

Reklam

İdeolojik bir hesap sorma, ideolojiyle ilgisi bulunmayan birilerine ihale edilmişe benziyor.

Nitekim, motosikletli tiplerin Ankara/Mamak merkezli bir uyuşturucu çetesinin mensupları olduğu anlaşılıyor. 

Tuhaf geldiyse gelmesin.

Son bir-iki yıl içerisinde meydana gelen dövme veya ayağa kurşun sıkma olaylarının faillerinin genellikle gölgede kalmasının sebebi de bu olabilir. Eylemi yaptığı için derdest edilen tiplerin ideolojik kimlikten yoksun, adi suçlardan mahkumiyetleri bulunan kişiler olduğu görülünce, Emniyet ve savcılık ne yapsın, olayı sıradan bir hesaplaşma olarak değerlendirmişlerdir.

Dostumun öngörüsü bu yolda.

Yabana atılmayacak bir tez bu.

Eylem bu defa ölümle sonuçlandığı için, hem Sinan Ateş suikastında hem de daha önceki eylemlerde varlığı fark edilen kafa karıştırıcı unsurları anlamak da kolaylaşıyor.

İhale eylemler bunlar…

Reklam

Bu da bana uzun yıllar öncesine ait uluslararası bir eylemi hatırlatmakta.

Mehmet Ali Ağca’nın 1981 yılında Roma’da Papa 2. John Paul’u öldürme girişimi eylemini…

O eylem, hedefinde Papa olduğu için, uluslararası ilgi görmüştü. İtalyan polisine uzman başkaları da katıldı ve hepsi birden gerçeği ortaya çıkarmaya çabaladılar.

Çabaladılar da ne oldu? 

En anlaşılmayan yön, Türkiye’de gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürmekten yargılanırken askeri cezaevinden firar etmeyi başarmış, aşırı sağcı görüşlere sahip bir militanın, neden Papa’yı hedef seçtiği muammasıydı.

İlişki kurulamıyordu. Yargı sürecinde de o ilişki kurulamadı. [Muhtemelen Ağca da bu görevin kendisine neden verildiğinden haberdar değildi.]

Vatikan da kendi paralel soruşturmasını yürütüyordu ve bununla görevlendirilen zekası normalin üstünde genç bir rahip bulgularını Papa’ya sunmuştu. O genç, rahiplik yemini etmeden önce CIA’de çalıştığı için, oradan da yardım alabilecek biriydi. Soruşturması sonunda ortaya çıkardığı tabloya göre, eylem Vatikan-içi bir çatışmayla ilgiliydi ve Papa’yı suikastla öldürtmeyi bir Fransız Başpiskopos planlamış, ancak infaz Avrupa’da da dernekleri bulunan bir Türk örgütüne ihale edilmişti.

Hıristiyan aleminin temsilcisi Vatikan, Papa’yı öldürme girişimiyle ilgili raporu CIA bağlantısı sebebiyle açıklayamıyor, ancak gerçeği bildiğini de duyurmak istiyordu.

Çare, kendisi de Katolik olan, daha önce Papa John Paul’ün hayat hikayesini kitaplaştırmış, ek iş olarak romanlar yazan Polonya asıllı Amerikalı gazeteci Tad Szluc’u devreye sokmaktı.   

Tad Szluc ‘Papa’yı Öldürmek’ adlı (To Kill the Pope) romanıyla bunu yaptı.

En iyisi bu konuda yazdığım 2000 tarihli eski yazılarımdan birinin bir bölümünü buraya aktarayım:

Eski bir yazımdan:

Roman Türkçe’ye de çevrilmiştir

“Romanlarda anlatılanları gerçek sanan saflardan değilim elbette; edebiyat eserleri bildiğimiz gerçeği değil yazarın zihninde canlandırdığı gerçeği anlatırlar… Ancak, Szulc, romanını okuyanları sonunda uyarıyor: ‘Okuduğunuz bu kitap bir roman. Ancak, gerçek olaylara, bulgulara ve kişilere dayanıyor… 13 Mayıs 1981 günü Papa John Paul’e suikast girişimi sonrası Vatikan’ın ricası üzerine başlatılan gizli komplo soruşturmasının bulgularını yansıtıyor. Soruşturma, İtalyan hükümeti ile uluslararası istihbarat ve güvenlik güçlerinin, karmaşık sebeplerle, konuyu daha fazla kurcalamama kararı almalarından sonra başlatıldı.’

Szulc, ‘Neden olayı soruşturma raporunda olduğu gibi düz anlatımla aktarmadın?’ sorusuna cevap olarak, ‘Gizli kalmak üzere girişilen bir soruşturmaydı, Papa’nın biyografisi üzerinde çalışırken bulguları ele geçirdim, ama kaynaklarıma zarar vermemek için olanı roman biçimine soktum’ diyor… Vatikan’ın sadece düz bir tetikçi olduğu ortaya çıkan Ağca’yı ölünceye kadar cezaevinde tutmaktan vazgeçip affı gündeme getirmesini de soruşturmaya bağlıyor Szulc…

Malatyalı Ağca’yı Roma’daki St. Peter Meydanı’na götüren serüven aslında basit ve Vatikan içi güç kavgasına dayanıyor… Romanda Başpiskopos Leduc adı verilen bir Fransız rahip ve müritleri, Papa’nın bazı temel görüşlerini beğenmiyor ve onun Vatikan’da kalmasının Katolik inançlarını soysuzlaştıracağını düşünüyorlar. Yoldan çıkmış papa için buldukları çareyi tahmin edebilirsiniz: Vücudunu ortadan kaldırmak… Ancak, suikastın kendilerine kadar izlenmesini istemedikleri için patika yola sapıyorlar… Yazarın deyimleriyle, ‘Köktendinci Katolikler’, Fransa’nın güneyinde yaşayan ‘köktendinci Müslüman’ bir grupla temas kurup ‘din düşmanı’ birini ortadan kaldırmak üzere bir ‘ödünç tetikçi’ aradıklarını söylüyorlar… Dönem 1980 öncesidir, unutmayalım… Ağca, üyesi olduğu örgütün sağa sola ödünç verilebilen tetikçisidir yalnızca…

Romandaki bir çok karakter gerçek hayattan alınma. Papa’ya karşı suikast yapılacağını öğrenip Vatikan’a bildiren Fransız istihbarat örgütü şefi Alexandre de Marenches, gerçekte de bunu yapmış ve sonra karanlık bir biçimde hayatını kaybetmiş… Vatikan adına olayı soruşturan, eski CIA ajanı Cizvit rahip (romandaki adıyla Timothy Savage), bir ara Ankara İlâhiyat’ta dersler veren, Vatikan’ın Dinlerarası Diyalog Konseyi eski başkanı Amerikalı Cizvit rahip Thomas Michel’i andırıyorsa da, Szulc, bu benzerliğe ‘Tamamen tesadüfi’ demekte… Papa’nın öldürülme emrini veren Başpiskopos Leduc karakteri de, Vatikan’la ciddi ihtilâfları olan 90 küsur yaşında ölmüş ‘Abbé Pierre’ miydi acaba?”

Papa’yı öldürme ihalesi bir Türk örgüte ve Ağca’ya kalmış…

Sinan Ateş’i cezalandırma eylemi de bir uyuşturucu çetesine ihale edilmiş…

Ağca Papa’yı öldüremedi, buna karşılık uyuşturucu çetesi ayağına sıkmakla yetinecekleri hedefi öldürdü.

Yazdığım bir senaryo mu?

Size öyle gelebilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. “Yazdığım bir senaryo mu?” Hayır kesinlikle seneryo değil. Ama sadece suya sabuna dokunmadan çok kısa özetlem’işsınız.

    Ağca isteseydi Papayı öldürür’dü. Kendini garantiya aldirtmak için onu yapmış olabılır. Çünkü Papayi öldürseydi oda orda öldürülecekti, ve ilerde erkek çocuklarına tecevüz eden Katolik Rahipler ortaya çıkmazdı. Ağcanın sayesinde çıktı.
    Seneler sonra ABD deki Katolik Rahipler’ın ağca olayındakı rolleri TV lerde yayınlandı.
    Tıpkı Rahmetli Özala ateş eden Kartal Demırağ gibi öldürmedi kendisi yuvarlanarak kendi canının kurtardı.

    Korkut Özal Turgut Özalın ölümünde seneler sonra kendisine söylediği şunu anla”tmıştı “hiç sorma hangi taşı kaldırdi’isem altında pis kokular çıkıyoyor dediğini 1 TV proğiraminda anlatmıştı.

    Geçen bir Twitter space de Ahmet özal Konuşuyordu. Rahmetliler Özal, Eşref Bitlisli, Uğuğur Mumcu ve diğerleri nin kimlerin öldürdüklerini bilen şahitlerden bahsediyordu.
    Azarbeycandan annesi ile -görüşmek için gelen adam evlerının bahçesine kadar gelmış Annesi hasta olduğu için sonra gelmesini söylemiş adam bır kaç gün sonra ölmüş.
    Ayrıca Abdi Ipekçiyi Ağca öldürmemış. Esas Öldürenle şu an
    Türkiyenın en zenginleri. Onları ihbar eden adamide Zehirledıler adam aylardır hastahanede yatiyor.
    Tabii bu adam yurt dışında.
    Sinan Ateşi öldurenlerde koruma altındalar.

  2. Benim anlamadığım, bu Ülkenin istihbaratın ne iş yaptığı.
    Acaba bu cinayetle ilgili bir istihbarat alınmış mı?
    Her iki ihtimalde de durum vahim.

    • Sizinki KUZUYU yiyen kurda kuzu nerede diye sormaya benziyor.
      Bizim millet katillerine aşıklar.

      • Yani Celladına
        ………………..
        Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeye
        Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye
        Tam işleri dilediği düzene sokar
        Ecel çıkıverir pusudan: Benim, ben diye.
        Ömer HAYYAM

  3. “H. Gayret
    5 Ocak 2023 At 13:03
    Sayın yk “Ben seçmen yani asıl olarak, vekilimin benim adıma en kritik oylamada ne oy verdiğini bilemeyeceğim.
    Olacak iş mi?” diye sormuşsunuz da;
    neden olmasın, geçenlerde burda “ben nasıl olsa yetkiyi milletvekiline vermişim, benim yerime cumhurbaşkanını da o seçer, halkın cb seçmesi şart değil” diye ötüyordunuz,
    şimdi de bakıyorum “vekilimin oylamada ne oy verdiğini bilemeyeceğim.” diye sızlanıyorsunuz, ne iş???”

  4. Bizim hasan günaydan rica etsem, sayın korunun danıştay saldırısı ve failiyle ilgili kaç yazısı varmış, arşive bakarsanız sevinirim, ben tek kelime bulamadım da?
    Danıştay saldırganı bir avukattı ve bir grup hakimi kurşun yağmuruna tuttuysa da başörtüsü yasağına karşı çıkan/imza atmayan tek hakimi öldürdü ve kaçarken yakalandı…
    Mezun olduğu marmara hukuktan kendisini tanıyan kimse yokmuş, hiç dönem arkadaşı yok ama tüm sınavları da başarıyla verip diplomasını almış, avukat olmuş! Acaba hangi hocalar bu elemanın vize final kağıtlarını okuyup not vermiştir, sınav belgelerine tekrar bakılmalıdır, en yüksek notu acaba kim verdi(inkılap tarihi hocası olabilir mi?)
    Sahi, inkılap enstitüleri ne iş yapar?

  5. İLLA Kİ, KENDİ AYAKLARINA DA SIKARLAR
    Sayın KORU Vatikan demişken, bildiğim kadarıyla Vatikan İstanbul konsolosluğu da yapmış Maroviç’in Roma’da geçirdiği şaibeli tren kazası ile ilgili bildiği varsa bunu da dile getirmesini beklerdim.
    Kendilerini ifade için “ayaklara sıkma”yı tek yöntem ittihaz edenler, en sondan bir önce “kendi ayaklarına”,
    zerre kadar karakterleri varsa son olarak da olmayan beyinlerine sıkarlar.

  6. Rahmetli Bülent Ecevit’in çok güzel bir sözü vardır : ‘ Bizim devlet milletinin önünden değil ardından gider ‘ !
    Evet ne acıdır ki bir çok konuda gerçekten devlet , milletine öncülük yapacağına sadece ardından gider ; ne yazık ki bu olayda da bu bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır .
    Bu adamcağız sürekli olarak tehditler alıyormuş , konumu ve yaptığı görevler nedeniyle koruma altına alınamaz mıydı ! Ne idüğü belirsiz bir çok zatı muhteremin bir çok korumaları var . Öldürüldükten sonra katilleri ve azmettirenleri bulmak , yargılamak , cezalarını vermek ne işe yarar , öleni geri mi getirecek !
    Yazıklar olsun !

    • Mucib bey, ecevitin bir kere bile millet dediğini duymadık, devamlı ulus derdi kendisi…

  7. insan ne kadar üzülüyor değil mi?
    böyle bir yorum yazmak yerine neler yazabilirdi sayın koru.
    20 yıl.
    tek başına iktidar olan bir partiyle geçmiş 20 yılın sonunda ülkenin geldiği yere, içinde bulunduğu hale bakar mısınız? ekonomisi çökmüş, kurumlar siyasi boyunduruğa girmiş, dış ilişkiler sil baştan, tarımdan hayvancılığa, eğitimden sanayiye her yerde ve her işte hiç olmadığı kadar sorun ve sıkıntı var,
    halk yoksullaşmış, para değerini kaybetmiş üstelik ahlaki değerler, dini değerler her yerde ve her işte hiç olmadığı kadar sorunlar var…
    oysa 20 yılda ne kadar çok şey düzeltilebilirdi,
    ne kadar çok şey değiştirilebilirdi, çok yazık.
    cidden çok yazık oldu.

    sedat peker, bir mafya lideri. birilerinin mallarına ve hayatlarına çöktüğünü, gasp yaptığını, cinayet işlediğini kendi ifadelerinden öğrendik, mafya budur, suç örgütüdür.
    bu ülkede bu suç örgütü mafya liderlerine milletin parasıyla çakarlı arabalar verildi,
    milletin parasıyla korumalar sağlandı,
    oy toplaması için meydanlar açıldı.
    para, imkan, güç karşılığı birilerinin mallarına çökme hizmetini satıyordu birileri de bu hizmeti alıyordu.
    alaattin çakıcı kim?
    “Alaettin Çakıcı (d. 20 Ocak 1953; Fındıklı, Arsin, Trabzon), Türk mafya ve organize suç örgütü lideridir.”
    bir çete lideri.
    böyle tanınıyor.
    infaz düzenlemesiyle hapisten çıktı,
    milliyetçi parti lideri sayın bahçeli onun için dava arkadaşım dedi.
    şimdi bugün bir dönem ülkü ocakları başkanlığı yapmış sinan ateş suikastinde mafya elini tartışıyoruz. bunları yakalasan, içeri alsan ne olur?
    düzen bozuk olduktan sonra.
    bir mekanizma bunları koruduktan sonra…
    adalet mülkün temelidir.
    adalet olmazsa, mülk kalmaz.
    “bir belediye başkanı “ahmak” dediği için siyasi hayatı sonlandırılmaya çalışılırken, bir milletvekili düzenli, sistemli rüşvet aldığı bilindiği halde hesap vermeden mecliste.”
    “bir milletvekilinin boşanma davasının altından neler çıktı?”
    ihalelere neden yayın yasağı gelir?
    sinan ateş suikastine de bir yayın yasağı gelir mi?
    korunun iyimserliğini paylaşabilir miyiz?
    “Bu defa farklı” olma şansı var mı?

    • benim en favori, en sevdiğim romanlardan biri,
      umberto eco nun gülün adı/il nome della rosa adlı kült eseridir.
      bir polisiye olan roman, ortaçağ avrupası olayları ve felsefesi arka planında, imparatorluk ve papalık arasında bir yetki savaşından fransiskenler ile papa arasında da dinsel, mezhepsel ve siyasal gerginlik yaşanan ortama kadar geniş bir açıdan din adamları arasındaki sapkınlıklara, hırs ve adaletsizliklere ve tabii cinayetlere geniş yer verir elbette mükemmel bir anlatı dili eşliğinde.
      işte birileri kendi inancını en doğru sanarak işi diğerlerini öldürmeye kadar götürüyor,
      bu çarpık anlayış, bir ortaçağ uzmanı olan eco nun roman dilinde anlattığı bir kurgu roman da da görülebilir,
      ağcanın papa suikastının ardındaki gerçek olarak ta görülebilir.
      kitabı okumamış olma talihsizliğine uğrayanlar filmini seyredebilirler.
      bence doğru bir dindarla kendini dinle aldatan çarpık inanç sahibi arasındaki
      en büyük fark,
      kur’an ın bizi daha ilk sayfalardan uyarmaya çalıştığı “ben ondan hayırlıyım” yanılgısıdır.
      bütün zamanların en büyük yanlışı.
      kendini diğerinden hayırlı gören,
      kendi kusurlarını değil başkalarının kusurlarını gören,
      kendi inancını diğerinin inancından hayırlı görenin yanılgısı.
      insanlığın bütün zamanlarında neredeyse bütün toplumlarda din ve mezhep savaşlarından iç savaşlara kadar pek çok acının, dökülen kanın ardında
      bu kibir, bu aldanış, bu yanlış var.
      ve güneşin altında yeni bir şey yok.

      • Didem hanım roman okumayla buraya kadar; bahsettiğiniz türden bir yanılgıya bile sahip olmadığınız anlaşılıyor, malzeme ortada…

        • nihayet,
          başka yanılgılara sahip olmadığım gibi,
          “bahsettiğim türden bir yanılgıya bile” sahip olmadığımı
          sen “bile” anlamışsın,
          bu yıl mucizelerle dolu çok güzel bir yıl olacak galiba,
          ne dersin???

      • ‘ Kendi kusurlarını değil , başkalarının kusurlarını gören…’ !
        Elhak ne kadar doğru bir söz!

    • Mevcut düzen ve bu psikoloji ile hiçbir defa farklı olma şansı yok didem hn
      onlarca yıl köprünün iki başındayız diye, soyunduk ortadoğunun komiserliğine, hevesli olduk onlar istemeden bile batının taşeronluğuna vesaire..
      ezdiler sindirdiler korkuttular hepimizi, etnik yönden inanç bakımından, girdiler mezhebinden çıktılar meşrebinden.
      6’lımasa isterse olsun +1 masa isterse atsınlar birini tüm ülkeden.
      sorsunlar niye yaptın bunca köprüyü tüneli döşedin boruyu borca soktun insanı diye.
      sorsunlar bu ülke sana dar mı geliyorki gidip pardon onlar seni buluyor gelip! fitneye oluyon ortak? ateşe maşa!
      velhasıl kerem, 600 vekile versinler isterse asgari ücret, düşürsünler endüşük emekli maaşına aylığını hep.
      bakalım görelim yine de varmı vekilliğe talep?!?!?
      her ilde çalışıyor belediyeler çifçiler harıl harıl üretiyorlar pazarlar için dolu tezgahlar artık sadece ot! yeşillik!!!
      (valla kalmayacak kansızlık bu gidişle 😂)
      kanunları nizamı düzeni bıraktım ben Kılıçdaroğlu na, gerisi boş hava.

  8. Harika, şimdi sinan ateş in niçin, kim tarafından siyaseten cezalandırıldığını açıkla. Yoksa birilerinin üzerinde töhmet kalacak. Bunun bırakın cezai kısmını vebal kısmını nasıl aşıyorsunuz. Yukarıda anlattığın olayda yazar bağlantıları çözmüş yazmış. Bu yazıda siyasi cezalandırmayı yapanlar kim. Devlet bulsun mu diyorsunuz. devlet bulmuş yada bulduğunu zannediyor. Bulunanın doğru olmadığını iddia eden sizsiniz. delillerinizi alalım. bunu dost meclisinde dillendirebilirsiniz de kamuya açık bir ortamda bir camiayı suçlayacak biçimde söyleyemezsiniz.

    • Bazan at izi it izi vs gibi büyük laflar ederler, biz 40 akıllı çözmeye çalışır, taşı kuyudan çıkarabilmek için uğraşırız, ama nafiledir tüm çırpınışlar, yusuf ölmüştür!
      Mesaj verilmiş, atı alan üsküdar sınırlarını geçmek üzeredir artık!
      Naayıırr nolamaz!… başkasının olamaz…
      haykırışları arasında kendi bedeninden kızını vurur zalim aga.
      (ama kendini vurmaz! çünkü onu yapabilen zaten hasta sapkın)
      filim ellerinde kelepçeli giderken biter.
      haa birde sürüden ayrılanı kurt kapar lafı ilginç gelir bana hep.
      Anafikir sanırım bu filimde komşu çiflikteki diğer aga kızları ist sözleşmesi neyin kalmadı taze bitti,
      marabalardan afrikadan getirtilen köle izauranın torunlarından hiç kimse artık,
      tranpa kafa tutamaz boynuzu kafasına geçirip senatoya falan dalmaya cesaret edemez!
      Şimdi burdan nobellik bir ciaey romanı mı çıkmasını bekliyon hd?
      seçimin sonunu bekleyeceksin artık bizim gibi sende.

  9. Sayın yazar şehid edilen halifeler ve battalgazi hikayeleriyle ilgili bir dizi ya da risale kaleme alacak olursa zevkle okuruz:))))

    • Kocamış kurt sisli havayı severmiş. H Gayret bey de sisin dağılmasından hiç hazzetmez. Net fotograflarandan hoşlanmaz. Fotograf flu olmalı ki Görklü tanrısına sığınıp sallasında sallasın

  10. Senaryo yazdırmaya kurdurmaya yönlendirilen dünya avaneleri ne verirse yeniyor nasılsa.
    Komplo teorisyenleri çıkıyor ortaya,
    sonra k. teorilerini açıklayanlar..
    daha sonra k. teorilerini çözmeye çalışanlar..
    en sonunda iş falcılara kalıyor ya, onlar hiç olmazsa korkutmuyorlar!
    avar a insanlara bir de tube tubee filim neyin yaptırttırdılar mı,
    korkun bendeennn!!!!
    Sıradan vatandaş niye çözemiyor da komplolara gidiyor kurban acaba??
    Tarihimizi Selim zamanından!.. diyeceğim amma
    şurda Abdulhamit zamanını bile tam bilmiyoruz daha!!!😡😡😡
    Ağcaları bilmeden nasıl bileceksin akı karayı?
    Karamanın yolunu bilmeden nereden anlayacaksın Selçukluyu Konyayı???
    Balkanları nassı koruyacaksın? diye soracaktım lakin, zaten kimse koru yamadı🤔.
    Ağca nın tarihini bile bak keferenin rımanından!..

Yoruma kapalı.