Sürpriz: Oruç Reis geri döndü.. Neden olduğunu ve ne yapılması gerektiğini yazdım

29
Reklam

Kim demiş “Günümüzde ‘gunboat diplomacy’ işe yaramaz” diye?

Onu diyen benim, ancak öncesinde ‘gunboat diplomacy’ ne demek, onu açıklayayım.

‘Gunboat diplomacy’ savaş gemileriyle sonuç almayı deneyen emperyal atağa deniliyor. Emperyalizmin kaba güçle sonuç aldığı yüzyıllarda, sömürgeci devlet, kendisinden daha güçsüz olan hedef ülkenin limanlarına deniz kuvvetlerine mensup gemileri gönderir, ülkeyi ablukaya alırdı.

O yolla dize getirilmiş pek çok ülke bulunuyor.

Tabii geçmişte. 

Türkiye’nin ‘Oruç Reis’ sismik araştırma gemisi ismi üstünde bir savaş gemisi değil. Onun Meis adası açıklarına araştırma amacıyla gönderilmesi bir ‘gunboat diplomacy’ örneği sayılmaz.

Dolayısıyla iddiamın yine de geçerli olduğunda ısrarlıyım.

Oruç Reis gitti, Yunanistan silahlanıyor

Reklam

Şimdi Antalya’ya çekilmiş Oruç Reis’in bir ay önce Meis açıklarına sefere gönderilmesi ve ona eşlik eden sert açıklamaların hiçbir işe yaramadığı da söylenemez. 

İşe yaradı, ama nasıl?

Yunanistan başbakanı Kyriakos Mitsotakis cumartesi günü ülkesinin yeniden silahlanma ihtiyacı çerçevesinde satın almaya karar verdiklerinin listesini açıkladı. Yunanistan daha önce hesabında olmayan 18 adet Fransız Rafale savaş uçağı, dört adet yeni firkateyn, dört adet Romeo deniz helikopteri, tanksavar silahlar, torpidolar ve izli füzeler satın alacak. Ayrıca, önümüzdeki beş yıl içerisinde Yunan silahlı kuvvetleri ek 15 bin profesyonel askerle takviye edilecek.

Eh, herhalde Türkiye de komşusunun böyle silahlandığını görünce benzer takviyeler için çaba gösterecektir.

Oruç Reis, hem de Navtex izninin yeniden uzatılacağı duyurulduğu halde, neden geri çekildi?

Bu sorunun cevabını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Twitter üzerinden, “Oruç Reis, çalışma prensibi gereği, ayda bir planlı bakım, personel değişimi ve sonraki görev hazırlıkları için limana dönmektedir” gerekçesiyle açıkladı.

Kuşkusuz doğrudur.

Ancak Yunanistan tarafı bu kararı bir geri çekilme olarak görme eğiliminde. Almanya’nın Ankara’ya Avrupa Konseyi’nin yaptırım kararını engellemenin zor olduğunu bildirmesi ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun tam Navtex izninin uzatılmasının beklendiği gün Kıbrıs’a gidip Rum yetkililerle görüşmesi ile ilintiliyor kararı Yunanistan.

Reklam

Yunan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou’nun aynı gün Meis’e gitmesini bir kararlılık göstergesi olarak göstermeyi de ihmal etmiyor. (Kathimerini gazetesi, 14 Eylül 2020, manşet haber.)

Mitsokatis, Yunan başbakanı, “Şimdi artık Türkiye ile konuşabiliriz” de demiş. Kathimerini, Meis’in kıta sahanlığının 6-12 mil oluşunun kabulünü ve adaların silahlardan arındırılması talebinden vazgeçilmesini ülkelerinin ‘kırmızı çizgileri’ olduğu ayrıntısını başyazısına saklamış. Türkiye Kıbrıs’ta adanın tek bir devleti olduğunu tanıyan ülkelere katılmalıymış.

Ana muhalefet neye muhalif?

Dün toplanan CHP Merkez Yönetim Kurulu’ndan (MYK), “Hükümeti haklı davalarımızda taviz vermemeye çağırıyoruz” açıklaması çıktı.

CHP, ana muhalefet, Oruç Reis’in Navtex izninin uzatılmasından ve gerilimin devam etmesinden yana mı oluyor?

Böyle bir ısrarın Türkiye ve bölge açısından ne sonuçlar doğuracağını hesap ederek mi bu tavsiyede bulunuyor CHP?

Hükümet bize fazla uzak olmayan dış dünyada meydana gelmekte olan gelişmeleri okumakta zorlanıyor; bu açık. İçinde emekli büyükelçiler bulunan ana muhalefetin daha farklı olması, gelişmeleri doğru okuyarak hükümeti yanlış adımlarını gözden geçirmeye davet etmesi beklenirken, oradan bunun tam tersi tavsiyenin gelmesi anlaşılır gibi değil.

Etrafımızdaki coğrafyada daha önce rüyada görülse kabus sayılacak gelişmeler yaşanıyor. Bunların çoğu Türkiye’yi ilgilendiriyor ve onların büyük bölümü zaten Türkiye’nin tavırlarıyla ilgili. 

İttifakı içerisinde yer aldığımız NATO, yakın zamanlara kadar tam üyelik müzakereleri yürüttüğümüz Avrupa Birliği, ana üyelerinden olduğumuz Avrupa Konseyi ve müttefik saydığımız ABD ve Rusya gibi ülkeler Türkiye-karşıtı olmakta birleşiyor.

Bunun bir adım ötesi, Türkiye’nin ciddi biçimde zarar göreceği bir cepheleşmenin kayıpta olanlar safına düşmesidir.

İran’ın yalnızlığını hafifletecek bir cepheleşmenin parçası olmak Türkiye’ye yaramaz.

Washington’un tavrının Trump döneminde bile düşmanca bir havaya büründüğünün herhalde farkındayızdır.

Hatırlatmakta yarar var yine de: 

Kıbrıs’ın Rum kesimine uzun yıllardır uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı ABD. Eşinin Rum-Ortodoks olduğu bilinen Mike Pompeo silah ambargosunu kaldırma kararı sonrası Kıbrıs’a gitti, orada Rum yetkililerle görüştü. Daha önceki ABD heyetlerinin aksine, bu defa, Pompeo ve heyeti kuzeydeki KKTC’ye uğrama nezaketini göstermedi. [Kıbrıs gazetesi, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Pompeo’nun kendisiyle görüşmemesine “Bu tavır Rum tarafını cesaretlendirir” tepkisini verdiğini duyurdu. ABD’nin amacı da bunun bilinmesi zaten.]

Rusya farklı mı? Hayır. Suriye, Irak ve Libya’da Türkiye’nin izlediği politikalarla ters düşen Rusya, Doğu Akdeniz ihtilafı konusunda Yunanistan’ın’ın yanında yer alıverdi. ‘Ortodoks dayanışması’; farklı bir tavır beklenmezdi zaten.

Şimdilerde herbiri İsrail ile aleni resmi ilişki kurma yarışına girmiş görünen Arap ülkeleri de, Mısır da aynı ihtilafa Yunanistan cephesinde taraf olduğu için, yine Türkiye’nin karşısında yer aldılar.

Geriye ne kaldı?

Azerbeycan. Katar. Bir de İran.

Katar’ın da son zamanlarda Gazze’deki sosyal faaliyetleri sebebiyle İsrail ile işbirliği söz konusu. Katar Hamas’ın masraflarını ve Gazze’deki memurların maaşlarını üstlenmiş durumda ve İsrail bunu engellemek bir yana teşvik ediyor. İkisi arasında böyle bir bağlantı var.

Ne olmaz, ne olur

Türkiye Navtex ilan ederek yarın Oruç Reis’i -veya bir başkasını- sismik araştırmalar için yeniden Meis açıklarına gönderebilir. Yunanistan karşıtı açıklamalar vites artırarak sürdürülebilir, Fransa’nın AB adına görev üstlendiği görmezden gelinip Emmanuel Macron için ağza gelen her şey söylenebilir.

Ya da…

Bakarsınız Yunanistan’la masaya oturulmuş; bu da olabilir.

Lüzumsuz silahlanma, cepheleşmeler, kayıtlara geçmiş hoş olmayan karşılıklı atışmalar ne olacak peki?

‘Gunboat diplomasi’ yerine gerçek diplomasi devreye girse iyi olacak.

ΩΩΩΩ

Reklam

29 YORUMLAR

  1. 1974 Kıbrıs harekatından sonra birileri foto montajla Ecevit’in asker kıyafetli kartpostalını yapıp piyasaya sürmüştü. Halk peynir ekmek gibi alıyordu bu kartpostalları. Fakat Başbakan Bülent Ecevit, Kıbrıs milli bir davadır iç siyasete alet edilemez gerekçesiyle bu kartpostalları toplatmıştı.

    Eğer baştakiler Cumhurbaşkanı/Başbakan olduğu kadar sorumluluk sahibi bir devlet adamı olmazsa işte bugünkü gibi oluyor. O hale geldik ki dış politika hamleleri gerektiği şekilde yapılmak yerine, iç politikada kullanılacak şekilde adımlar atılıyor. Sorunlar bilerek ve isteyerek tırmandırılıyor sonra da seçmene dönüp ‘işte görüyorsunuz kefere tek millet ve üzerimize geliyor’ diyorlar. İyi de sen de ne diye keferenin üzerine üzerine gidiyorsun. Hatta Mısır, Suriye, Suudi Arabistan gibi müslüman ülkelerle bile geçinemiyorsun?

  2. Türkiye’yi yönetenler, dış politikada aktif bir siyaset izlediklerini ve Türkiye’nin hakkını yedirmemek için büyük bir mücadele verdiklerini iddia ediyorlar. Teşbihte hata olmazmış, sahada oldukça koşturup mücadele ettiler diye açık farkla yenilen bir takım alkışlanmaz, taraftar tepki gösterir. Hangi konuda Türkiye bir avantaj yakalamış da takdir etmemişiz.

    Suriye politikası mı? / Rusya-İran ile yapılan ittifakın çökmesi mi? / S-400 alıp kullanamayışımız mı? / Sallantıdaki Libya Hükümeti ile MEB anlaşması yapıp, Yunanistan-Mısır MEB anlaşmasını önleyemeyişimiz mi? / Motor bulunamadığı için yapılamayan sözde yerli ve milli tankı mı?

    Cumhur İttifakı dış politikada aşağıdaki 5 temel görüşü ortaya atmış ve bunları gerçekleştirmek için faaliyetlerde bulunmaktadır.

    1) Suriye Kürdistanı girişimi Türkiye için bir Beka sorunudur.
    2) Rusya-Çin-İran ile ittifak yaparak ABD’yi dengelemeliyiz.
    3) S-400 alarak hava savunmamızı güçlendirmeliyiz.
    4) Denizlerdeki mavi vatana sahip çıkıp doğalgaz-petrol aramalıyız.
    5) Milli savunma sanayimizi güçlendirmeliyiz.

    Bu konularda uygulanan politikalar maalesef başarısız olmuş ve Türkiye’yi her bakımdan zora sokmuştur. Aksini iddia eden olursa cevaplarım somut gerekçeleri ile hazırdır.

  3. Aziz Nesin 1982 Anayasa oylamasından sonra ” ben yanılmışım bu milletin %60 değil %92 aptalmış” o 100 de doksan ikiden biride bendim.

    Bizi! millet olarak hıç bir zaman akkıllanmayız.
    Hep dış güçleri suçluyoruz fakat onların isteklerı’nı yerine getirmekle gõrevlendırdikleri maşaları içinde birbirimizi yiyiyoruz.

    2010 anayasa seçiminden sonra Türkiyeyi batırmak istiyen dış güçlere gün doğdu ve kolları sıvadılar.
    Bunu yaparkende, Savaş sever Türk halkının konu diş güçler olunca Tıpkı CHP gibi hepsi ARKASİNDA çakma düşman DIŞ GÜÇLERIN pilan ve projelerini hayata geçirecek
    Bizim gibi vatan sana canım feda diyen bir milletti dize getirecek görünüşte onlarla düşmanmış gibi her dakika rol gereğ kavga eden aktörlerin oyununa gelerek kurdukları havuz tuzağına milletin seçipte yüzlerini dahi gõrmedikleri sõzde milletin 600 vekileride dahıl anında tek yürek oluyor ve son CHP nin yaptığı gibi balıklama daliyorlar.
    .
    Son 10 senedir ne söyledilerse tam tersini yaptılar ona rağmen bir türlü uyanmayan millete Fehmi bey gibileri kalemleri vasıtası ile anlatmak için çaba gösteriyorlar.
    Maalesef bizde bunları okuyupta anlamiyirlar veya anlamak istemiyorlar.

    Sahi! Türkiyedeki politikacılar hiç kitap okumiyorlarmı?
    Adamlar açık açık pilan ve projelerini uyguliyorlar bunlar daha nasıl oy alacaklarını düşüniyorlar.

    Bu konuda örnek vermeye gerek yok; çünkü herşey göz õnünde fakat bizde onları görebilecek gözler yok.

    İsrail kuruldu kuruları bizdeki hükümetler içinde İsrail ile en fazla kavga eden şımdiki hükümet Isril ile zamanların en fazla ticaret rekorunu kırdı ve kırmayada devam ediyor.

  4. Teşbihte hata olmasın “ayının kırk türküsü var 39 u armut üzerine” demiş eskiler.

    Burası da keza herkesin ortak noktası “Tayyip Erdoğan’ın beceriksizliği, iş bilmezliği, acemiliği, kötü niyeti”. Onlşara göre Tayyip hiçbirşey bilmiyor. Bilsede sadece kendi çıkarları için kendi hırsları için yani hiç bir şekilde memmeketin hayrını düşünmeyen hiç bir işi bilmeye hiç bir şeyden anlamayan birisi. !8 yıldır ülkeyi yönetmiş birinin 100 işinden bini yanlış onlara göre. (yüz yaptığının bini yanlış ifadesi ironi değil size göre gerçekten öyle) Evet evet öyle. Sahi kuzum siz nerde yaşıyorsunuz ? İşte bu kafayla (objektşf olmaktan çok uzak) bakarsanız seçimi sizin kazandığınızı bile söyleyebilirsiniz. Oysa “siz” in içinde kimler var kaç başkan adayınız var ondan bile bihabersiniz. Boşverin elin kötüsünü kendi iyinizi anlatın da öğrenelim. Klasik CHP demek isterdim ama atrık diyemiyorum. Tüm muhalefet oldu sana CHP. Ben 2006-2007 yıllarında AK partinin CHP ye dönüşmesinden korkardım. Maalesef kısmen oldu o dediklerim. Ama beri yandan Muhalefetin tamamı CHP leşti. Üstelik Ak Partiden taşıp dökülenler de CHP lileşti. Gen bize kaldı AK PARTİ.

    • tamam diyelimki siz haklısınız, muhalefetin CHP lileşmesi kimin büşarısı onu da mı kılıçdaroğlu başardı.

  5. Aha buraya yazıyorum: Oruç Reis bir kez daha arama yapmak üzere limandan ayrılmayacak. Orada demirleyecek, paşa paşa dinlenecek. Hadi bakalım iktidarın üfürükçülerinden birisi çıksın, bu açıklıkta, aksini iddia etsin. Tekrarlıyorum: Türkiye, araştırma gemisini geri gönderemeyecek, paşa paşa masaya oturacak. “Dediğin gibi olmayacak!” diyebilecek bir yiğit arıyorum 🙂

    • Sevgili Bernar daha önce de yazdım .Muneccimlik damarlarında var .
      bende yazıyorum buraya oruç reis demir alıp sefere çıktığında burada
      herkesten özür dileyeceksin.
      Ayrıca vatanını sevmek suçsa , elin oğlu 2000 km uzaktan gelip Devlet yöneticimizle
      uğraşıyorsa ve bizde buna sahip çıkmıyorsak yazıklar olsun bize. Birgünde şunu sorun
      be kardeşim Yunanistan ın ne iş var doğu akdenizde fransanın savaş gemisi ne arıyor
      orada sabahtan akşama Erdoğan a sallıyacağınıza Birgün de ağzınızdan Macron ile ilgili bir kelime çıksın Bende böyle bir yiğit arıyorum vatanperver arıyorum?

    • Masaya oturacak da masadan nasıl kalkacak orası önemli. Bize Lozan’ı zafer diye yutturmuşlar, öyle dediydi Reis. Şimdi 12 adayı bile alırlar herhalde.

  6. Arkadaşlar yine her yana inciler saçmış; devletbaşkanı mısırdan özür dilesin diyeni mi ararsın, o da olmadı azeriler kıbrısı niye tanımıyor diyeni mi istersin, yoksa iktidar chp yi bilgilendirmiyor diye ağlaşanı mı?
    Mübarekler; türkün tırnağının kiri etmeyecek ülkemsilerin kukla yöneticileriyle bizim devleti ve yöneticilerimizi bir mi görüyorsunuz?
    O günler eski türkiyede kaldı; ecevitin elpençe divan duran fotoğraflarını unutun artık, one minute!
    Devletimizi ve yöneticilerini eleştirebilirsiniz ama ıvırzıvır devletçiklerin başında duran kukla yöneticilerle türk milletinin seçtiklerini eşit tutamazsınız, ayıptır, yazıktır!
    Tüm eksiklerine rağmen türk ırkının şanına yakışır bir dışpolitika yürütülürken buna içerden takoz koymaya çalışmak şerefsizliktir!

    • hükümet ortağına “aşısı bulunamayan virüs” diye hakaret eden, sonra da hakaret ettiği adamın oğlunu dış işlerine memur atayanı kendi partisinden önce alel acele cumhurbaşkanı adayı ilan edenleri ben seçmedim ama “ya sizin nasıl bir ilişkiniz var” demeden inş ALLAH uyum içinde çalışırlar da diplomasi örnekleri sergileyip ülkeyi bir savaşa sokmadan başarı elde ederler diyorum. ama malesef böyle diyenleri duymamak için aralarında fetö borsası kavgaları yapıyor, birbirlerinin arka bahçelerine saldırıyor, olmadı millete hakaret ediyor daha da olmadı AYM başkanına özgür bir ülke olmadığımızı söylüyorlar.

  7. Daha bunların birbirinden haberi yok. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, O. Reis gemisi limana geri çağrıldığında, Twitter’dan paylaştığı kısa açıklamada, “Yunanistan ve AB bu diplomasi şanısını iyi kullansın, heba etmesin” diyor. Aynı gün, Dışişleri Bakanı, geminin aylık rutin bakım dolayısıyla Antalya limanına geri döndüğünü söylüyor!

    “Ulen harbiden bunların bi şeyden anladığı yok. Cahil cahil oturmuşlar Türkiye’nin tepesinde, devlet yönetciliği oynuyorlar” dediğiniz zaman da şarlıyorlar.

    Hadi şimdi gelsin de Ahmet Bey bu konuda iki satır yazı yazma cesareti göstersin, “Gemiyi şu nedenle limana geri çektik” desin.

    Tepedekiler bilmiyor ki o bilsin! 🙂

    • ”’Kalın, “Yunanistan ve AB ülkeleri diplomasiye tanınan şansı heba etmemeli, mütekabil adımlar atmalıdır. Doğu Akdeniz’de sorunların barışçıl yollardan çözümü mümkündür. ”’
      Birtaşla iki kuş vurmak diye bir deyim vardır SN Bernar bey.Bunu yapanlar çapsız bilgisiz
      siz herşeyi biliyorsunuz.
      Neden başkanlığa adaylığınızı koymuyorsunuz ??

  8. Evet, buraya kadar olan okuyucu arkadaşların yorumlarını da okudum ; hepsinin güzel görüş ve düşünceleri var , Hocamız da zaten yeterli açıklamayı yapmış ,fazla söze bence gerek yok . Ancak ben çok farklı bir konuya değinmek istiyorum . Bu geminin Antalya limanına gelmesinin sebebi ikmal ve bakım olarak açıklanmış , Hocamızın dediği gibi içinde bulunduğumuz durum ve şartlar nedeniyle de olabilir .Buna CHP ise itiraz ediyor , doğru bulmuyor, eleştiriyor ; bunu neye dayanarak yapıyor ,elinde acaba çok farklı bilgiler mi var , varsa nereden aldı ! Bildiğim kadarıyla iktidar CHP yi adam ! yerine koyup bilgi vermez ve görünen o ki bir bilgi de vermedi ! Burdan şu garabeti ortaya koymak istiyorum : Böylesine yalnız bırakıldığımız milli ve çok önemli ve kritik bir durumda bile iktidar ile muhalefet arasında bir işbirliği, bir dayanışma ,birlik/beraberlik ortaya konmuyor ! Katmerli yazıklar olsun , utansınlar , 12 Eylülün sebebi de işte bu kafalardı !!! Herkese selam ve saygılar

  9. Hep aynı terane…

    “Türkiye ile sorunumuz yok, sorun Erdoğan…”

    Özellikle seçimler yaklaşırken “dünyayı kurtaracak dış politika hamlesi” olarak hedefe Erdoğan’ı koymak vakayı adiye oldu…

    Valla ne yalan söyleyeyim, hiç üzülmüyorum. Hatta iftihar ediyorum…

    Bu, Türkiye’nin gücüdür. Türkiye bölgesel bir güç ve küresel bir aktördür…

    Öyle ya Mozambik’e çatan yok. Mesela “Masai kabilesiyle sorunumuz yok, sorun Mokoko!..” diyen çıktı mı hiç?..

    Hayır…

    Dünyanın en büyük ekonomileri, emperyalistler Erdoğan’dan kurtulma formüllerini arıyorlar… Sabah erken kalkan Erdoğan’a çatıyor. Çünkü onlara kafa tutan, kurdukları her küresel tezgaha çomak sokan Erdoğan var.

    Merkel’in de derdi Erdoğan’dı. (Hatırlarsınız… Nayn nayn nayn…)

    Başkan adayı Biden’ın da vaadi Erdoğan’dan kurtulmak… “Muhalefeti destekleyip Erdoğan’ı indireceğiz” diyor. Ama onun da Türk halkıyla sorunu yok, bütün problem Erdoğan. İçeride tasma takmaya teşne birilerini bulurlarsa (“Our boys” yani Amerikan oğlanları gibi) Türkiye sorun olmaktan çıkacak elbette…

    Macron da aynı yoldan devam ediyor;

    “Sorunumuz Türk halkı ile değil, Erdoğan’la…”

    Olur canım, doğrudur!..

    Ne kadar benzer our boys ların talepleri

    • Bu küresel aktör hangi rolü oynuyor? Erdoğan emperyal güçlerin hangi çıkarına çomak sokmuş? Soktuysa da bir şey değişmiş mi? Sonucu alınmış bir çomak örneği vermenizi rica etsek fazla mı birşey istemiş oluruz acaba!

      Diğer yandan bölgesel güç Türkiye bölgesinde ne yapabilmiş? Kıbrıs dersen 1974’den beri Türk ordusu orada. Suriye dersen devriye geziyoruz. Şam’da Cuma namazı da kılamadık!

      Emperyal güçlerle laf dalaşı yapabiliyor olmaktan gurur duymayı ancak bir eziklik olarak görürüm. Alttan alalım, az olsun ama net bir kazanım olsun daha iyi değil mi?

      • Çomak sokmamış Macron kafayı yemiş ondan sabah akşam Erdoğan diyor
        Yoğurt da beyaz diyeceğim ama şimdi beyazı açıkla dersin
        En iyisi yaw he he

  10. Bizim köyde bir deyim vardır; “Kızının gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya” TC’nin bir bakanı Kuzey Avrupa ülkelerinden birine uçakla gelmesine izin vermedikleri için karayolu ile girmeye çalışmıştı ve sınır dışı edildi. Monşerler diye dışlanan hariciyeciler yerine dil bilmeyen kişiler büyükelçiliğe basın ateşesi atandı. Bu ciddi, sözü dinlenen bir devlet için adeta yüzkızartıcı bir suçtur. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. “Liyakat”ın sözcük anlamını bile bilmeyenler her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. bunlar iyi günlerimizdir. TC’nin uluslararası her konuda yerlerde sürünmesinin nedeni işbilmez yönetimidir. Kırmızı çizgilerimizle dalga geçiliyor, adalar silahlanıyor, Süleymaniye rezaleti, Rus uçak düşürme rezaleti ortada. Höt denince rahibi salanlar, yine höt denince gemiyi geri çekmişlerdir.

  11. Yunanistan mı?
    Herkes farkındadır heralde; ermeydanında bir diğerinin karşısına çıkmak istemeyen büyük güçler(çünkü hem kurnazlar hem de canları tatlı:) uzunca bir dönemden beri taşeron örgütleri veya ülkecikleri cephe hattına sürüyorlar.
    Vekalet mi vesayet mi her neyse…
    Farklı menfaatlerin farklı mecralarda çatışmasından ibaret bir durum.
    Şimdi birileri yine esadla görüşülsün, yunanla oturup bi çay içilsin diye sayıklamaya başlamadan önce şunu hemen belirtelim:
    Sahibi dururken itiyle neyi konuşacağız?
    Etraftaki itlerin tasmasını kim tutuyorsa onlarla konuşuyoruz zaten; abd, rusya, almanya…
    Eskiden bu arama gemileri bizde yokken elin gemisiyle yapılıyordu çalışmalar, şimdi yerlisi var, mülkiyeti bizde, keşif de yaptık…
    Çakallar bozkırın etrafını dolanıyorlar;
    Atalarımızın dediği gibi
    “avcı ne kadar hile bilse, tilki o kadar yol bilirmiş”
    Türk yurdunda daha neler var neler;
    topunuz birlikte gelin!

  12. diyalog kurmakta geç olmadımı mısır suriye hatta israil biz kurana kadar atı alan üsküdarı geçti mısırda mursi surıyede eset ve diğerleri ya biz başka bir ülkede iktidar değişti diye o ülkeyi cezalandıacak gcümüz yokki niye bunu yapıyoruz başında kurulması ve kurumayan diyaloglar bizi akdenizde yalnız bıraktı hatta esetle bile kurulsaydı şimdi harcadığımız 50 milyar dolar cebimizde kalacak belki bi 5 milyar dolar borç vererek o ülkeyi bile iç savaştan kurtarabilirdik ama ne yaptık illa eset gidecek diye diye 8 yıl geçti ve nurtopu gbi mülteci sorunumuz oldu ve çaresi yok yiyip bitiriyor ülkemizi kimse boşuna uğraşması gelen insanlara her kurum dstek veriyor sağlıktan eğitime hertürlü alanda ülkenin kaynakları seferber ediliyor bu nedele senin ülenin vergileri gelirleri bir başka ülkenin vatandaşı için seferber ediliyor buda bizi ekonomik olrak etkiliyor bu bir gerçek başka türlü biz bu duruma düşmezdik

    • Erdoğan Suriyelilere bugüne kadar 45 milyar dolar harcadık dedi. Başkalarını bilmem, ben hakkımı helal etmiyorum. Haram zıkkım olsun ve hesabı sorulsun.

  13. Peki, Türkiye Yunanistan ile ne için masaya oturacak olsun?..

    Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerini bölüşmek için mi..Yunanistan’ın işgal ettiği ve silahlandırmaya başladığı burnumuzun dibindeki adaların yeni durumunu tanıyacak olmamız için mi?

    Ya da, Batı’nın şımarık çocuğu Yunanistan özelinde Fransa’nın -beraberinde yeni blokun; ABD, AB, Rusya ile Mısır’ın- şartlarını ve belki de taleplerini kabul etmek için mi?

    Aman Allah’ım! Bu kadar ülkenin karşımıza dikilebileceği nasıl bir “haklılık” durumumuz mevcut ya da tam tersi… Oysa ki ben, daha geçenlerde buradan, devletimizin Doğu Akdeniz çıkışlarını/politikalarını benimsediğimi yazmıştım. Hala da aynı kanaatteyim. Yoksa konuya vakıf değil miyim?

    Mezkur blok devletleri, Doğu Akdeniz’de hangi hukuk, hangi antlaşma çerçevesinde hak iddia ediyorlar, hakeza Yunanistan, Ege adalarını, mevcut statüsünün dışına çıkarak nasıl silahlandırabiliyor?

    Yapılan, hukuksuz ise…

    Türkiye’nin de gücü nispetinde buna yeltenmeye hakkı doğuyor…

    Değilse? Yani Batılı ülkeler ile Rusya’nın yaptığı “Dinsel”, “Ortodoks” birliğidir; olan bu ise, Mısır’a ne demeli? İsrail ile uzunca yıllardan ve “düşmanlıktan” sonra diplomatik ilişki kuran diğer Müslüman ülkelere ne demeli?

    Yani, hem Hristiyan hem de Müslüman ülkelerin ekserisinin karşımıza dikilebileceği bir “değerli yalnızlık” içerisindeyiz. Böyle bir durum, tarih boyunca hiç gerçekleşmemiş olsa gerek.

    Irak ile Suriye’ye ve dahi Libya’ya Batı müdahalesinde, Müslüman ülkelerden bazıları lojistik, askeri üsleri kullandırma ve belkide silah-mühimmat konusunda ABD’nin yanında, ona yardım ederek yer aldılar. Bu süreçte İran, olanca şekliyle dışlandı, ayrıştırıldı. Onunla Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşma da Trump’ın eliyle fesh edildi. Taki, Suriye’de ki vekalet savaşına İran, Rusya’nın şemsiyesi altında katılabildi. Hoş, İran’ın yaptığı da, Batı’nın Suriye’de uyguladığı Ortadoğu projesine taşeron görevi üstlenmektir.

    Sayın Koru’nun sürekli olarak sora geldiği bir soru vardı; “Irak ve Suriye’den sonra müdahale sırası kimde?” diye…Kimimiz İran derken kimimiz de Türkiye veya her ikisi birden diye cevap vermiş olurduk buradan.

    Zamanında iki kutuplu dünyanın devasa süper güçleri olan ABD ile Rusya, günümüzde, ortak çıkarları için aynı blokun, aynı ittifakın ülkeleri gibi hareket edebiliyor, gözüne kestirdiği ülkeleri, hiç bir insani ve ahlaki değeri gözetmeden ateşe vermekten geri durmuyorlar.

    İktidarın ilkelerinden vazgeçtiği, olmadık yolsuzluk ve hukuksuzluklar ile anıldığı, mel’un 15 Temmuz darbesi ve sonrası gerçekleşen sistem değişikliğinden bu tarafa, ülkemiz gözünü hiç rahata aç(a)madı.

    Döviz ve ekonomik enstrümanlardaki olumsuz ve anlam verilemeyen dalgalanmalar ile içeride servetin el değiştirdiği, dış borç ödemelerinde, sırf kurdaki oynamalardan dolayı katlanan dış borç yükümlülüğü/ödemeleri ekonomide dibe vurmamızı sağladı.
    İşsizlik rakamları, enflasyon aldı başını gitti.

    Bu ekonomik durumda dış politika atraksiyon maliyetleri ile silahlanma giderleri bütçeye ağır yük bindirmektedir. Sosyo-siyasi ayrımcılık ve kutuplaşma had safhada.

    Neredeyse dünyanın bütün devletleri karşınızda saf tutmuşçasına dış politikada olanca bir sıkışmışlık…

    Ülkemizin sürüklendiği böyle bir durumda, sıralamada; ‘İran’dan önce dış müdahaleye açık hale mi getiriliyor ülkemiz?’ diye, Koru’nun sorusuna cevap niteliğinde bir his düşmüyor da değil insanın içine.

    Yok yok, bu olmaz, buna yeltenemezler de; lakin içine sürüklendiğimiz durum sonuçları itibariyle -Allah korusun- bir savaş, bir dış müdahale durumuna yakın olacaksa…

    İşte bu olmamalı…

    İşte buna izin verilmemeli.

    Yanlış iç ve dış politika uygulamalarından vaz geçilmeli..

    Geçilmelidir de..

    Hemen!

    2

    • Anadolu medeniyetlerinde hep plan proje yapan biz oluyoruz ( en azından ben böyle saniyorum çünkü TV de diriliş türü dizilere takılıyorum uzun zamandır ve hep olacak olanları bile bey biliyor!) yoksa kandırılmaya biz de mi alıştık?
      Haritada 35 cm eninde bir toprakta kefere beslemekle safevistana sefere çıkılamayacağını bilmiyorsa trlamp, o koltukta bir daha oturmasın gitsin.
      Hadi bunu bilmiyor diyelim, f35′ i dahi verme, birde git egede kıprısta film çevir.
      Ha di git oradan be derler adama.
      Onun şeysi varsa bizim de bu yumuz var derler bizimkiler, bu defada biz gerçekten bir ülkeler birliği kursak (gerçek olmasa bile bir dizisini çekseler) olmaz mı acaba?

  14. Diyalog kurmuyor diyerek kızdığımız yönetim Yunanistan ile diyalog kapısını aralıyor yine de eleştiriliyor.Öyleki Sn Korunun belirtiği gibi CHP bunu taviz olarak algılıyor ve Göya yönetimi sıkıştıracak.Bu ne çapsızlık ve menfaat perestlik. Allahım bizi bu çapsızların eline bırakma.
    İkinci bir diyalog kapısı mısır için aralanmıştır. Yönetim hatasını anlayıp ülke için yapılması gereken diyaloğu mısırla da başlatmıştır. Bunu yarın başkaları izleyecektir.
    Dünyamız çok hassas zaman diliminden geçiyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Dün can düşmanı olanlar bugün sarmaş dolaş.Çok dikkatli hareket edilmesi gereken bir dönem.

    • Demek dünya lideriniz Mıısır konusunda hatasını anladı: Yedi (rakamla 7) yıl sonra.

      Peki bütün o Rabia mitingleri, Sisi’ye dayılanmalar neyin nesiydi?

      “Mısır’ı yarın başkaları da izleyecek”miş. Ne oldu “değerli yalnızlığımıza”? Belli ki, dış politikadan anlayan bir arkadaşımızsınız. Bi söyleyiverin bakalım: Mısır’dan sonra yarın kendileriyle devamı gelecek ülkeler hangileri olacak? (Bence en ufak bir fikriniz yok. Bu işlerden anlar görünmek için, orada burada karşınıza çıkmış cümleleri bir araya getirip yorum diye yazıyorsunuz.)

      İnsanlar, “önüne gelene dayılanıp o gülünç efelenmelere indirgenmiş dış siyaseti içeride oya tahvil etmek için iç siyasetin bir uzantısı haline getirirseniz, bundan Türkiye zarar görür” demeğe getirdiğinde, söylemediğinizi bırakmıyordunuz.

      Ne oldu?

      Hatırlıyorum, ak tolgalı beylerbeyiniz Rusya’nın kucağına oturmuş bir Almanya’ya, sonra dönüp Hollanda’ya haykırıp dayılanırken çocuklar gibi şendiniz.

      Aynı şairin aynı şiirinde söylediği gibi, “doludizgin atlarınızla, yerden yedi kat arşa kanatlanmıştınız o hızla”.

      Bunda hiçbir sakınca yok.

      Yeter ki şiir ya da hayal dünyasında kalsın o duludizgin at koşturmaca, kanatlanıp yedi kat arşa yükselme işleri.

      Gerçek dünya bambaşka.

      O gerçek dünyada, dünya lideri sandığınız adamın gücü, “tek millet iki devlet” dediğiniz Azerbaycan’ın Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasını sağlamaya bile yetmiyor.

      O arada, sorması ayıp, s400’lere ne oldu, Ahmet Bey?

      Dünya lideriniz teslimattan hemen sonra kurup operasyonel hale getlrecekti bunları. Neredeyse yarım yıl geçti üzerinden.

      “Valla S400’ler sizlere ömür. Sardık sarmaladık. İki kat maske de taktık, ama, malum, bu Covid virüsü bir yolunu bulup gireceği yere giriyor” falan demeyeceksiniz her halde -yoksa diyecek misiniz?

    • Erdoğan açık ve net bir şekilde özür dilemediği sürece Mısır ile ilişkiler normalleşemez. Bu ise pek olası gözükmüyor. Diğer yandan mevcut konjonktürde Mısır’ın Türkiye ile ilişkilerini düzeltme ihtiyacı da yok. Mısır trenini (şimdilik) kaçırdık.

Yoruma kapalı.