Dikkatlerimiz başka konulara kaymışken trenler birer birer kaçıyor…

29
ABD, BAE, Bahreyn ve İsrail bayrakları..
Reklam

Bugün ABD’nin başkenti Washington’da yine bir gösterişli tören var. İsrail gazetesi Jerusalem Post, Beyaz Saray’ın bahçesinde yapılacak törene bin kişinin davet edildiğini bildiriyor. Eğer hepsi geleneksel giysileriyle orada bulunacaklarsa davetlilerin önemli bir bölümünün Arap Dünyası’ndan olduğunu görebileceğiz.

Diğer kalabalık grup da başları takkeli İsrailli davetliler olacak.

ABD başkanı Donald Trump’a sonunda yalnız ikinci dört yılı değil Nobel barış ödülünü de kazandıracaklar.

Tahmin ettiğiniz gibi, Beyaz Saray’daki kalabalık tören İsrail ile bir Arap ülkesinin daha yakınlaştığını dünyaya duyurmayı amaçlıyor. Törende İsrail ile yakınlaştığı daha önce duyurulmuş Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında bu defa bir ‘barış anlaşması’ imzalanacak; onu takiben İsrail ile Bahreyn’in de yakınlaştığı ilan edilecek.

Kısa süre sonra muhtemelen İsrail-Bahreyn barış anlaşması imzalanması için yeni bir tören yapılır ve onun gölgesinde başka bir Arap devletinin daha (sırada Oman’ın olduğu biliniyor) yakınlaşmaya razı olduğu duyurulur.

Malum ABD’de 3 Kasım’da seçimler var. Trump ve kadrosu bir yandan bu görüntülerin kendilerine oy olarak döneceğini hesaplıyor, bir yandan da seçimi kaybetseler bile şu günlere kadar onlar için bir rüyadan öte bir şey olmayan İsrail’i çevresindeki ülkelerle teker teker barıştırma işlemini gerçekleştirmiş olacaklar.

Gelişme, ülkesinde yargı tarafından sıkıştırılan, toplumsal gösterilerle istifası istenen, siyasi ömrünün sonuna geldiği düşünülen İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu için de doping anlamına geliyor.

Bu yeni durumu yadırgayan, karşı çıkan pek yok. İran ve Türkiye dışında başka ülke yok. Tabii bir de Filistinliler Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesine karşı çıkıyor. Hem de, barışan ülkeler bunu “Filistin devletine giden yolu açmak amacıyla” yaptıklarını ilan ettikleri halde…

Reklam

En tepede gördüğünüz fotoğraf İsrail’den. Yolda ABD ve İsrail bayrakları yanında artık BAE ve Bahreyn bayrakları da yer alıyor. Onlara daha önce İsrail ile barış anlaşması imzalamış Mısır ve Ürdün’ün bayrakları da eklenebilirdi. 

Arap Dünyası’nda İsrail’i tanımayan ülke kalmayacak, herbiri bunu Filistin uğruna yaptıklarını söyleyecekler ve muhtemelen bir süre sonra Filistin ismi bile telaffuz edilmez olacak.

Yıllar öncesinde başlayan gizli görüşmeler bugün böyle bir tabloyu karşımıza çıkardı.

Protestolar bir şeyi değiştirmiyor.

Olayın beni ilgilendiren yönü, bu ‘yeni normal’in ne anlama geldiği…

Yalnızca Arap Dünyası’nda bu tür sürpriz gelişmeler yaşanıyor olsaydı anlamlandırma daha kolay olabilirdi. Ancak eş zamanlı olarak başka benzer gelişmeler de yaşanıyor ve hepsini bir arada değerlendirmek gerekiyor. 

Geçen haftanın Washington ziyaretçileri Sırbistan cumhurbaşkanı ile Kosova’nın başbakanıydı. İki ülkenin liderleri, Kosovalıların Sırbistan’a karşı verdikleri savaştan sonra ilk kez orada bir araya geldiler ve Trump’ın yanında İsrail’le diplomatik ilişki kuracaklarını ve büyükelçiliklerini Kudüs’te açacaklarını da beyan ettiler.

“Ne var bunda, Trump İsrail üzerinden seçimde etkili olduğunu bildiği Lobi’ye ulaşmış oluyor” demeyi imkansız kılan bir gelişme bu. Kosova’nın İsrail tarafından tanınmasını da getirecek bu gelişmeyi ABD’nin Netanyahu’ya dayattığı çok belli. Çünkü, Kosova’nın tanınması İsrail’in işgali altında tuttuğu topraklarda yaşayan Filistinlilere de tek taraflı hareket serbestisi veriyor. Filistin devleti de, Kosova gibi, kendisi için daha geniş bir tanınma hareketlenmesini başlatabilir. Nitekim, Arap ülkeleriyle yakınlaşmayı bile gölgede bırakacak kadar ağır tepkilere yol açtı İsrail’in onayıyla yapıldığı bilinen Sırbistan-Kosova yakınlaşması…

Reklam

Bu kadar da değil. 

Katar Emiri al-Thani Taliban lideri Molla Abdülgani Baradar ile görüşüyor..

Türkiye’nin Arap Dünyası’ndaki en yakın müttefiki Katar’da, şu sıralarda, 20 yıldır süren bir başka ihtilafa son vermeyi amaçlayan bir görüşme trafiği yürütülüyor. Afganistan hükümeti yetkilileri ile Taliban liderleri ülkeye barış getirmek için müzakere başlattılar. 

Çözülmesi gereken sorunların fazlalığı yüzünden bayağı uzun sürmesi öngörülen Afganistan’daki savaşan tarafların arasındaki Katar müzakerelerinin arkasında da ABD var. Trump’ın Afganistan’dan askerlerini çekme kararını uygulamaya koymasının önündeki en önemli engel savaşan tarafların bir masa etrafında bir araya gelememesiydi.

Katar görüşmeleri bunu sağlayacak.

ABD’nin Suriye’de de acelesi var. Orada da PYD/YPG yapılanmasının kalıcılığa dönüşmesini istiyor Washington ve o yolda adımlar atılıyor. Kuzeydeki kuyulardan petrol çıkarılmasının bir anlaşmayla bir ABD şirketine verilmesinin temelinde bu acelecilik yatıyor.

Libya’da da benzer bir durum var; orada da ABD şimdi mevcut olan dengeleri değiştirmek için devrede.

Gelişmelerin çoğu Rusya’nın çıkarlarıyla uyuşuyor.

Türkiye?

Bütün bu olaylar içerisinde, hem de her birinde, bir biçimde ilgisi bulunan ülkemizin hemen her yerle ayağının kesilmesi sonucunu doğuracak gelişmeler bunlar.

İşler Ankara’nın hesaplarına uygun gelişmiyor.

Tepki vermek de bir eylem çeşidi, ama yalnızca tepki tablonun içine girmeyi getirmiyor. Çoğu kez tablodaki yerin kaybolmasıyla bile sonuçlanabiliyor tepkiler…

Aklımdan bir türlü çıkmayan bir kuşkumu da burada dile getirebilirim: Türkiye’nin son zamanlarda kendisini meşgul ettiği uluslararası sorunların, asıl ilgilenmesi gereken hayati önemi bulunan gelişmeleri gözden kaçırmayı getiren dikkat dağıtıcı meşgaleler olduğu kuşkumu…

Hamasete yarasa da sonuç alınması zor bir konuyla meşgul iken Türkiye, bunlar oldu bitti işte.

Oruç Reis dinlenmeye çekildi, “Etrafımızda neler oluyor ya?” sorusu belki şimdi sorulur. 

ΩΩΩΩ

Reklam

29 YORUMLAR

  1. Fikir ürettiğini söyleyen birilerinin Tayyip’in her yaptığı yanlış demekten başka tespit ve fikirleri varmış gibi….

    https://www.haberturk.com/netflix-ten-suudi-arabistan-daki-cemal-kasikci-sansurune-iliskin-itiraf-2804509

    Bakın bir itiraf yayınlamış “sizin netflix” orda ne diyor. Yani aslında bu sizin bir çok teziniz boşa çıkıyor. Lafı açılmışken o günlerde ne yazdığınız pek hatırımda değil ama merak da ediyorum.. Sitenin ekseri aynı fikirde olan muhalif çoğunluğuna bir sorum olacak “Cemal KAŞIKCI” olayı ile ilgili ne düşünüyorsunuz..

  2. Kendi uydurduğun tariflerle kendi önermelerini doğrulayabiliyor olman ne kadar takdir edilse azdır; uyduruk kaydırık verileri sıraldıktan sonra işte böyle uyduruk kaydırık çıkarsamalara varabiliyor olmanız gerçekten de övgüye değer! Ne desek boş; uydur uydur söyle, zaten bilen de yok; milleti kör alemi sersem bellemiş, sallayıp duruyorsun!
    Aşağı mahallede bi yalan uydurdum; yukarı mahallede kendim de inandım durumu biraz…

    • Fevkaladenin fevkinde bir yorum. Havuz medyası ancak bu kadar güzel tarif edilebilirdi. Tebrikler H.Gayret. 🙂

  3. “Türkiye?
    Bütün bu olaylar içerisinde, hem de her birinde, bir biçimde ilgisi bulunan ülkemizin hemen her yerle ayağının kesilmesi sonucunu doğuracak gelişmeler bunlar.
    İşler Ankara’nın hesaplarına uygun gelişmiyor.”

    Sayın yazar bazı arap ülkelerinin güneydeki sevdiğimiz ülkeyle barışmış ya da anlaştırılmış olmasından niye bu kadar huzursuz oluyor ki?
    Türkiye bu ülkelerin hepsiyle sorunlu olsa bile yaşanan gelişmeler herkes için barış getiriyor, bundan niye rahatsız olalım ki?
    İkide bir de coğrafya kaderdir diye abuklayıp duranlar, coğrafyanın barışmasına niye bozuluyorlar ki?
    Shalom aleyhem/selamün aleyküm

    • Bu düşüncenizde samimiyseniz, bu soruyu Koru’ya değil, Erdoğan’a sorun. Deyin ki, 70 yıldır tanıyıp ilişki kurduğumuz, dahası cumhurbaşkanını TBMM’ye davet edip meclis kürsüsünde konuşturduğunuz, ayakta alkışladığınız İsrail’in, Arap ülkeleriyle yakınlaşmasına niye bu kadar kızıyorsunuz. “Elçimizi çekeriz” filan diyorsunuz.
      İkinci sorunuzda şu olsun. Havuz medyasının Erdoğan’a çok itibar ettiğini söylediği Tramp bütün bunları yaparken, düşmanımız olan teröristlerle iş tutarken niye reyisi hiç kale almıyor? Ne iş?

    • ‘One minute’ yanlıştı diyorsun yani. Bir dediğiniz ötekini tutmuyor!
      Fakat desteklediğiniz hükümetin de bir dediği ötekini tutmuyor zaten.
      Yani sizin cenahta tutarsız olmakta tutarlılık var anlaşılan.
      Hali pür mealinizi tarif etmek için cümlelere eziyet etmek zorunda bırakıyorsunuz bizi.

    • THY’nin İsrail’e günlük 14 sefer uçuşu varken İsrail ile ilişkiler tam gaz sürüyorken Araplar İsraile yanaşıyor diye tepki gösteren hükümete niye sormuyorsun?

  4. Kısaca Siyasal İslam nedir?
    “Müslümanlar mazlumdur. Kafir Batı emperyalizmi Müslüman ülkeleri sömürmekte ve bunu yaparken aramızdan bazı işbirlikçileri de kullanmaktadır. Tek çare İslama sarılmak ve halkı dini değerler etrafında örgütleyip iktidar olup şeriat düzeni ile yönetilen İslam Devleti kurmak ve İslam ülkelerini bir Halife’nin yönetimi altında birleştirmektir. ”

    Kısaca Avrasyacılık nedir?
    “Türkler mazlumdur. Kafir Batı emperyalizmi Türkiye’yi yok etmeye çalışmakta ve bunu yaparken aramızdan bazı işbirlikçileri de kullanmaktadır. Tek çare Türkçülüğe sarılmak ve halkı milliyetçi değerler etrafında örgütleyip iktidar olup disiplinli bir düzen ile yönetilen Tam Bağımsız Türk Devleti kurmaktır. Bu amaçla Batıdan kopmalı, NATO’dan çıkmalıyız. (2023 hedefi)”

    Birbirinden çok farklı olan bu ideolojilerin ortak noktası, ‘Kendi tarafının mutlak iyi, hasımlarının ise kafir ve mutlak kötü’ olduğu inancıdır. Böylesi ideolojilere sahip olanların, kendilerine biat edenler dışında kimse ile geçinemeyeceği açıktır. Bu husus neden Türkiye’nin hemen her ülke ile arasının açıldığını açıklıyor sanırım.

    Her devlet kendi menfaatlerini savunur ve bunu uluslararası kurallara ve teamüllere göre yapar. Çıkan sorunlar iyi niyet, akılcılık ve sabır yanında müttefik ülkelerle birlikte yürütülür. Türkiye’yi müttefiksiz bırakan ve sabırsız davranan bu dış politika sadece uygulayanların beceriksizliği midir acaba? Umarım tek neden budur ve bunu bir şekilde hallederiz. Fakat 15 Temmuz olayının ‘hayatın doğal akışına uymayan’ birçok tarafı var ve içine düştüğümüz yalnızlaşmış Türkiye manzarası ile bir alakası var gibi geliyor bana. Küresel üst akıl bunları parmağında oynatır. Bence arka planda pek farkında olmadığımız başka bir senaryo Cumhur İttifakı’nın sözde milli politikaları arkasına saklanarak yürütülüyor. İktidar kanadında böyle ince işlerin farkına varabilecek bir kimse ben henüz göremedim.

  5. ABD in çakma Başkanı Trump u ,Nobel’e aday da gösterirler Nobel ödülü de verirler. İsrail’e ve Yahudilere boşuna hizmet etmedi.Çünkü ,ABD’ nin en önemli meselesi İsrail’in güvenliğidir. ABD 2. Dünya Savaşı sonrası,ABD’ki çapsız liderlik için, vizyon ve misyonunu ortaya koydu.Vahşet derecedeki siyasi poroğramlarını uygulatıyorlar.ABD içinde gerçekten lider olabilecek kabiliyette lider pek az çıkmıştır.Çapsız liderlik misyonundan sapmaya çalışanı yok ediyorlar.Mesela Demokrat Parti adayı 35.Başkan John F. Kennedy.Halkın isteklerini dinleme konusunda hassas davranan politikacı.Halkı yoksulluk, zorbalık, hastalık ve savaşa karşı mücadele etmeye çağırmış, coşkuyla karşılanmıştır.Siyahların haklarını savunmuş ve ırk ayrımcılığını ortadan kaldıracak bir yasa önerisinde bulunmuştur. Ekonomiyi de iyileştirmeye çalışan başkan, yaptığı değişikliklerle tüketim harcamalarında ve bireysel yatırımlara ilerleme yaşanmasını sağlamıştır.Çapsız lider misyonundan saptığı ve İsrail kökenlilerin damarına bastığı için,suikasta uğrayarak hayatını kaybetti.Çakma Başkan Trump,seçim öncesi popülist söylemleri öne sürerek başkan oldu.İslamifobik yaklaşımı,ayırımcı ve ötekileştirici tutumu,yabancı düşmanlığı zihniyeti,bencil ve aşırı çıkarcı,ekonomi konusunda içe kapanık politikaları,İsrail ve Yahudi korumacılığı ile çapsızlığın zirvesinde.Herşeyi berbat etti,herşeyi batırdı.Ayyaşlık ile devlet yönetmeye kalktı.Trump ‘tan sonra başkan olacak adayın işi çok zor.Trump’un batırdıkları kolay kolay temizlenmez.Bir çapsız lider fıkrası ile konuyu bağlıyorum:
    Adamın biri ,bir sabah bir elinde içerisinde inek pisliği olan bir tenekeyle kafe’ye gelmiş,
    -“Bana bir çay!” diye seslenmiş,garsona.
    -“Şimdi geliyor efendim!” demiş garson ve çayı getirmiş. Çayı bir yudumda içmiş adam, almış eline pislik dolu tenekeyi başlamış kefenin her tarafına serpmeğe ve çekmiş gitmiş.
    Ertesi sabah, yine aynı saatlerde tekrar elinde pislik dolu tenekeyle gelip yine,
    -“Bana bir çay!” demesiyle :
    -“Hop, Bir dakika bakalım!” demiş ,onu görür görmez tanıyan garson.
    -“Dünden beri senin pisliğini temizlemeğe çalışıyoruz. Neden öyle yaptın ki?”
    -“Merak edilecek bir şey yok.” demiş adam.
    -“Üst düzey yöneticilik için hazırlanıyorum. Sistem aynı… Gel, çayını iç, etrafa b.k at, millet senin yaptığını temizlemeğe çalışırken bütün gün ortadan kaybol!..”
    Saygılar.

  6. Türkiye’de gerçek iktidar Ergenekoncu yapılar. Erdoğan, bunlar için seçim kazanıyor -yegane işlevi ve değeri de bu zaten. Onlar da, dış politika başta gelmek üzere, içeride de her zaman olduğu gibi Kürt kartını da kullanarak, güvenlik bürokrasisi öncülüğünde vesayetçi devleti tahkim ediyorlar.

    CHP, mevcut yönetimiyle, kendi başına, Ergenekonun iktidarı için bir tehdit değil -aldığı alacağı oy belli. Ama, parti yönetiminin izlediği muhalefet bloku ve ittifak stratejisi pekala iş görüyor. Yerel seçimlerde bu açıkça görüldü. C. Kaftancıoğlu liderliğindeki İstanbul teşkilatının başarısı da ortada.

    Muharrem İnce, açık bir Ergenekon hamlesiydi.

    Şimdi yeni bir hamle daha var. Partinin derin devletçi (ulusalcı faşist) kanadı, şimdi de C. Kaftancıoğlu’nu ve onun üzerinden CHP’yi yıpratıp güçten düşürmeyi önüne hedef olarak koydu.

    Sözcü, iki açıdan bunların operasyonel aygıtı: Birincisi, CHP’nin sivilleşmesinin önünü almak, bu vesayetçi partiyi Erdoğan’ın pek çok işine gelen ‘laikçi’ ve ‘kimlikçi’ çizgisinde tutmak. İkincisi, partinin sivilleşmesine yönelik hamleleri karşı hamlelelere boşa çıkarmak, en azından partiyi sürekli kendi içinde sorun yaşayan bir halde tutarak, CHP seçmeninin moralini bozmak.

    Erdoğan’ın seçim kazanma kapasitesi aşındıkça, bunları yeni hamlelerin izlemesi muhtemel.

    Erdoğan’a (vesayetçi seküler devlet iktidarına) kazandırmak için harekete geçirildiler.

    “Atatürk’e Atatürk demedi, üç kere Gazi Mustafa Kemal dedi. Bu ne iş?” yaygarasının perde arkasında yatan şey bu.

    • Atatürk desen ne olur Mustafa Kemal desen ne olur.iste muhalefetin uğraşı.Sonra da Tayyip e sallayın ah memleketim ah. Umuda bakın bunlar kurtaracak bizi

      • Vesayetçilerin ablukası altındaki partinin (CHP) işe yaramazlığına işaret edip bizi Erdoğan’ın bir memuru olduğu Ergenekon İttifakı (Cumhur İttifakı)’na razı etmeye çalışmak elbette ki hakkınız. Ama, bu sitede işe yaramayacağı açık.

        Halk yığınları, AK Parti Aile ve İnşaat/Gemicilik Şirketi, CHP bilmem ne dinlemeyecek, Deva Partisi’ni bir kitle partisi haline getirip iktidara taşıyacak. Deva, önümüzdeki 4 yıl içinde tek başına iktidar.

        Erdoğan’ı, İnce’yi, CHP’yi, Bahçeli ve Perinçek’i yanınıza alıp hep birlikte gidiyorsunuz.

  7. ABD nin çakma başkanı Trump ile ,Türkiye nin AKP li tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan;Akdeniz ve Ege de güreşe çıkmış.Her ikisinin derdi,türübünlere oynamak.Her ikisinin de şakşakçı medyası ve şakşakçı taraftarı var.Onların medyaları, güreşin cazgırlarıdır.Peki dürüst ve hakiki bir güreş mi yapacaklar?Sanmam.Gaye alkış toplamak ve türübünlere oynmak olunca bir yolunu bulurlar.Ya berabera biter güreş ya taraflardan birinin bir bahane ile çekilmesiyle.Trump un derdi Kasımdaki Başkanlık seçimlerini almak.Başka bir derdi yok bölgede.Erdoğan ın derdi,hem şakşak hem bölgede kabadayılık.Galiba böyle gidrse, kabak Yunanistan ın başında patlayacak.Tarihçi Şenol Kantarcı, Teyyo Pehlivan’a ait bir fıkra derlemiş.Birini paylaşıyorum:Bir gün gahvede oturiram, telefon çaldi.

    “Pehlivan seni telefona istirler” dediler.

    Gaktım baktım, Trabzon Valisi:

    – Pehlivan, denize bir cip düştü… Çok uğraştık çıkaramadık… Allah’ını seversen gel bize yardım et.

    Gıramadım herifi. Gettim Trabzon’a. Atladım denize. Tahtim halati cipe. Bir eliminen halatı çekirem, bir eliminen de gulaç atirem. Öyle bir ağır ki sormayın… Çekirem çekirem yerinden zor kıpırdir. Tikkatli baktim ki bir de ne görim? Meğerse cipe koca bir vapur takılmış. Sonunda hayli terledim ama cipi de, cipin kuyruğuna takılmış vapuru da çıkardim”Teyyo pehlivan Karadenizde cipi ve kuyruğuna bağlı vapuru çıkarmış.Bakalım Tayyip pehlivan Akdeniz de ne çıkaracak?”Yahu, uşaklar!Deniz bomboşmuş,birşey bulamadım.” demesi an meselesi galiba.İkinci bir Teyyo fıkrası:Rahmetli Atatürk, İsmet İnönü birde ben Suriye sınırına ava gettik, elimizde mavzerler var, birde ne görim havada bir bölük durna dönüp durir, ilkin Atatürk ateş etti, vuramadi, sonra İnöni atdi oda vuramadi, ben elime mavzeri alıp ya Allah Bismillah diyip tetige toğundum, birde bağdım bir bölik durna ayağımın dibine düşti, hemen Atatürk yanıma gelip sırtımı sıvazladi “Aferim Teyyo eyi atıcıymışsan” dedi. Peki Trump pehlivan Alkdeniz de ne yapacak acaba?”Trump pehlivan, eyi atıcıymışsın!” mı diyelim?Not:Bilmeyenler için yazıyorum;atmak /atıcı kelimeleri ,deyim anlamlı olarak palavra atmak/palavra atıcısı demektir.Saygılar.

  8. Sayın yazar ,bir süredir takip etmiyordum yazılarınızı.Ozellikle yazınızın sonunu yine erken seçime bağlayacağınızı umarak okudum ,ne yazıkki heralde bu öngörüden vazgeçmişsiniz ki erken seçim ile ilgili bir bağ kurmamışsınız.Şundan hiç kuşkunuz olmasın ,devlet yada hükümet sizden daha ince ve etraflı düşünüyor.Sizin asıl sorgulamanız gereken aslında Macrona karşı olan ‘le Pen’ in muhalifte olsa milli menfaatler söz konusu olduğunda rakibinin yanında yer alışının takdire değer oluşu.Bizim muhaliflerin ise milli menfaatler konusunda herzaman olduğu gibi dibe çakılışı.Oruc reis konusunda bile olayı çarpıtma, toplumu yanlış yönlendirme, nasıl nemalanırım hesapları yapan bir anlayışa sahip olunduğu sürece, yetkililerin açıklamalarına kulak kapayıp; avazı çıktığı kadar sorun yaşadığımız ülkelere yaranma hevesiyle ve onlarla aynı dili kullanark bağıran bir zihniyetin niyetini sorgulamak ,şüphe etmek bence tarafsız bir yazarın, yazılarında işlemesi gereken en önemli konu.Siz bile son paragrafta çarpıtma, supriz başlığı ile toparlama mücadelesine gitmişsiniz.Her olayda aynı pencereden bakan insanlar, aynı açıklamalarla aynı sonuçlara varmaya mahkumdurlar.

  9. Halimizi anlatan çok güzel bir yazı kaleme almış bugün Murat yetkin burayı takip eden herkesin okumasını tavsiye ederim .

  10. Etrafımızda olan biteni genelde ihvan penceresinden baktığımız için ne hesaplar döndüğünü anlamakta güçlük çekiyoruz,örnek Mısır Suriye Libya İran Irak ,buradaki değişimlerin baskın ülkeler tarafından organize edilip başladığını mesela geç anladık zannettikki biz orada başarılı olabiliriz ama kazın ayağı öyle olmadı.ornek mısır ve İsrail ile bir iletişimimiz olsaydı Akdeniz meselesinde yalnız kalmayacaktik belki İsrail kazık atardı ama mısır bize uyabilirdi.ama hala darbesi sisi diye diye adamın yüzüne bakmadık ve zararlı çıktık.yunanistan tarih boyu başkalarının güdümünde hareket etti.avrupanin organize ettiği düşman diyelim bu basit,ama önceki hamlelerdeki farklılıklar bize kaybettirdi hem ekonomik hem stratejik mesela Suriye birde tarihboyunca ülkemizin yöneticileri herzaman düşmanlarımız tarafından hedef alınmıştır bu sadece reisinize olmuyor alinmayin o kadar o.da sonuçta etten kemikten bir insan ama cevaplar daha stratejik daha etkili verilebilir bu saldırılara o video gibi değil mesela

  11. üstad son gidişatlardan hiç memnun değilsin herhalde bu dönemden memnun olmayan kıyıda köşede kalmış bazı kişiler var .muhalefetin sesini pek duyamıyoruz TV’de konuşan yorumcular bu dönemden memnun degilsede ihtirazı yok . TÜRKİYE’NİN yetiştirdiği dış politikadan anlayan birileri yok mu, var da biz mi duymuyoruz? AKP içinden konuşabilen zaten yok . konuşan bir kişi var oda devlet bahçeli. Bu düzenden memnun inşallah hayırlı olur.

    • Muhalefetin sesini duysanız da değişen pek bişey olmaz bahri bey; onlar gazi mi diyelim atatürk mü diyelim diye tartışırlarken uyur kalırsınız! İyisi mi prezidentimizin ve devlet beyin açıklamalarıyla yetinin derim; beğenemiyorsanız chp sözcülerini de takip etmeniz mümkündür tabii…

    • Doğu Akdeniz’de planlanan çalışmalarını tamamlayan Oruç Reis, bakım için Antalya’da demir atmış yeni görev beklerken, Yavuz Sondaj Gemisi için yeni NAVTEX ilan edildi.

      Yeni lan edilen NAVTEX ile Yavuz’un görev süresi 12 Ekim’e kadar uzatıldı.

      Oruç olmaz Yavuz var
      Türkün aslanı bitmez

  12. “Vatanı sevmek suçsa. . .”, “Ne işi var Doğu Akdeniz’de Fransız savaş gemisinin. . .” Bu ucuz kurnazlıkları bir kenara bırakmanızı ve fikir, argüman üretmenizi rica etmeyeceğim. Böyle bir beklentinin saçmasapanlık olduğunun farkındayım kuşkusuz.

    Erdoğan’ın takip ettiği saçma sapan politikaları eleştirenler, Yunan, Fransız yanlısı gibi göstermek, elinizi torbaya daldırıp “Aha vallahide bana yine vatanseverlik çıktı! Söylüyorum işte, ben vatanseverim! Hadi görelim bakalım Macron’a söyleyecek sözünüz var mı?” türü ortaokul düzeyinde müsamereler havuz medyasının müdavimi şaşkınlar üzerinde iş görür belki, ama burada değil.

    Derin uykularında dünyadan bihaber yaşayanlar dışında kalanlar, özünde değişmeden kalan oyunu ezberlemişcesine biliyorlar:

    “Yok öyle üç köfte yirmi beş kuruşa! Vereceksin papazı, alacaksın papazı!”

    Tam da dünya liderinin dediği gibi oldu, hatırlarsınız.

    “Bir daha yeltensinler hava sahamızı ihlal etmeye, iknici bir uçaklarını daha düşürelim.”

    Tam olmasa da, dünya liderinin dediği gibi oldu -yani oturdu özür mektubu yazdı.

    “Kimin haddine düşmüş Türkiye’nin hangi savunma sistemini tercih edeceğine karışmak? S400’lerin nakli önümüzdeki hafta içinde gerçekleşiyor. Gelir gelmez bunları kuracak, operasyonel hale getireceğiz.”

    S400’ler gelir gelmez bunlar operasyonel hale getirildiler. Putin’in de şerefledirdiği görkemli töreni TV ekranlarından canlı izledik -yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?

    “Rusya bizim stratejik ortağımız. Sayın Putin ile birlikte Astana sürecini birlikte götürüyoruz. Suriye’de yakın işbirliği içindeyiz.”

    Stratejik ortak sadece bir günde 34 şehit tabutunu gönderdi Suriye’den. Her Allah’ın günü memleket meseleleri ile meşgul olup başını kaşıyacak vakti olmayan dünya liderinden bir yorum almak mümkün olmadı.

    Hangi birini sayalım, Ahmet Bey?

    “Oruç Reis gemimiz, aylık rutin bakımı yapıldıktan sonra yine askeri gemilerimizin koruması altında görev yerine dönecektir” demeğe getiriyorsa dünya lideriniz, biliniz ki bu iş bitmiştir.

    “Taraflar arasında yapılan görüşmelerde belli bir mesafe alınmış, görüşmelerin aynı verimlilik ve anlayış içinde sürdürülmesi konusunda taraflar mutabık kalmışlardır. İnşallah sürecin sonunda çok uzun zamandır iki ülke arasında arzu edilmeyen gerilimlere yol açan. . .” muhabbetlerine kendinizi hazırlayın.

    Çünkü eli kulağında 🙂

    • Yeni navtex yayınlamış gerçi oruç reis için değil ama olsun
      Yelkenler suya inmemiş yanı sıra oruç reis e de gelir fal tutmadı galiba !!!!

  13. “Oruç Reis dinlenmeye çekildi, “Etrafımızda neler oluyor ya?” sorusu belki şimdi sorulur.”

    Fehmi bey! Etrafımızda neler olduğundan ve böyle olmasını isteyen Trump’ın görevlendirdiği Türkiye temsilcisine sormak lazım çünkü en iyisini o bilir..

    Bizdeki trump elçileri kendilerine Trump tarafından verilmiş emirleri ve görevleri noktası, virgülüne kadar yerine getirerek uygulamaya devam ediyorlar.

    Elleri mahküm mecburen yapacaklar.
    Mălum Milli damat hayır seven iş adamimizin Dünyanın karşısına geçerek 15 gün kara tahtanın önünde elinde kalem çizerek anlattıkları ayak kabi kutuları ve bakara makaralar gibi Halk Bank
    Meselesi.

  14. Sevgili Bernar daha önce de yazdım .Muneccimlik damarlarında var herhalde.
    bende yazıyorum buraya oruç reis demir alıp sefere çıktığında burada
    herkesten özür dileyeceksin.
    Ayrıca vatanını sevmek suçsa , elin oğlu 2000 km uzaktan gelip Devlet yöneticimizle
    uğraşıyorsa ve bizde buna sahip çıkmıyorsak yazıklar olsun bize. Birgünde şunu sorun
    be kardeşim Yunanistan ın ne iş var doğu akdenizde fransanın savaş gemisi ne arıyor
    orada sabahtan akşama Erdoğan a sallıyacağınıza Birgün de ağzınızdan Macron ile ilgili bir kelime çıksın Bende böyle bir yiğit arıyorum vatanperver arıyorum?

    • Ahmet bey. Elin devlet adamını eleştirmemizin ne faydası var? Onlar kendi ülkelerinin menfaati için birtakım politikalar uyguluyorlar. Üstelik fazlasıyla askeri, ekonomik ve bilim-teknoloji güçleri var. Fakat Türkiye bu temel konularda zayıf iken sırf haklı olmayı ileri sürüp netice alınamaz, bu hamasiyettir diyoruz. Hal böyleyken herkesle düşman olmakla sonuçlanan bu dış politikayı nasıl savunalım?

  15. israil’in müslüman arap ülkeleriyle gerçekleştirdiği barış anlaşmaları Kur-an’ın yahudi ve müşriklerle ilgili ayetlerinin Kur-an’dan çıkartılması taleplerini de canlandırabilir ve bu talepler bir dayatmaya dönüşebilir. işin bir de böyle bir tehlikesi var.

    • Kuran’dan ayet çıkartılması gibi bir talep olmayacağı aşikar da hoş bir cinlik yapmışsınız. Fakat madem böyle bir konu açtınız ben de size şunu sorayım. Kuran’daki yahudi ve müşriklerle ilgili ayetler doğru yorumlanıyor mu acaba? Tüm insanlara (dolayısıyla Müslümanım diyenlere de) hitap eden bazı ayetleri Müslümanlar kendi üzerlerine alınmıyor olabilir mi?

      • Trump bütün DİKTATÖRLERE değişik Netanyahu vekendisi gibi çeşitli entirkalarla seçimle gelenlerede tekrar seçilebilecekleri görevler verdi.
        Misal: bizim rais! Diş düşman oyunu ile kazanacak ortamlar gibi.
        Allah korusun Trump barış değil savaş sever…

      • Sorunuza ben kendi adıma cevap vermek istiyorum.Bu üzerine alınmama olayı yaygın bir hastalık halinde var hem de.Ben kendi adıma bütün meselelerimizin temelini bu anlayışta ve çözümünü de bu anlayışın değişmesinde görüyorum.

Yoruma kapalı.