TIME dergisinde Erdoğan kapağı.. Neyin alameti bu? Anlatayım…

23
Reklam

Haber şöyle:

“Dünyanın önde gelen haber dergilerinden Time, 14 Mayıs’ta piyasaya çıkacak sayısının kapağını paylaştı. Derginin yayınladığı kapakta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte ile birlikte Macaristan Başbakanı Viktor Orban yer alıyor. / Dergi, kapağını, ‘Güçlü Adamın Yükselişi’ sloganıyla okuyucularına duyurdu.”

Bir ayrıntı daha var kısa haberde, onu da okuyalım:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra dergiye iki kere kapak olan ikinci Türk lider oldu.”

Sevinmemizi istiyor haberi böyle sunanlar. Cumhurbaşkanının da sevinmesini istediklerini belli ediyorlar…

Yazının gerçek amacı

Hemen kaydedeyim: 2011 yılında Tayyip Erdoğan’ı “Bölgesel güç Türkiye’nin Arap baharına ilham kaynağı olan lideri” diye kapağından ilan eden dergiydi TIME.

TIME’ın son sayısının kapağına taşıdığı Ian Bremmer imzalı yazı ‘güçlü lider’ konusuna hiç de olumlu yaklaşmıyor. Fotoğrafları eşliğinde haklarında ayrıntılı bilgiler sunduğu bazı dünya liderlerini kendi ülkesinin başkanı olan Donald Trump’ı biraz daha hırpalamak için kullanıyor dergi.

TIME Ocak ayında da Trump’ın ABD’yi dünyada yalnızlaştırmasını kapak yapmıştı.

Reklam

Haberi bizde kaleme alanların bir yanlışı var: Derginin 14 Mayıs’ta çıkacağı bilgisi yanlış. ABD’de haber dergileri bir hafta sonrasının tarihiyle çıktığı gibi, çıkış gününden birkaç gün öncesinden de abonelere ulaştırılır. Bremmer’in yazısı derginin internet sitesinde var; merak ederseniz sizler de okuyabilirsiniz.

Bu konu nereden çıkmış olabilir?

TIME’a da katkıda bulunan Ian Bremmer’in geçen hafta bir kitabı çıktı. ‘Us vs Them: The Failure of Globalism’ (Bize Karşı Onlar: Küreselleşmenin İflası) başlıklı kitap genel hatlarıyla TIME’a kapak konusu olan eğilimi irdeliyor.

Kitapta en fazla ismi geçen ülkelerin başında da Türkiye geliyor.

Dergideki yazısı gibi, AK Parti iktidarının yakın geçmişinde ülkeye yaşattığı başarıları kitabında da teslim ediyor yazar; ancak şimdilerle ilgili tespitleri hiç de iç açıcı değil.

Gezi Parkı eylemleriyle başlatıyor (s. 60 ve devamı) eleştirel dönemi, ‘Türkiye’ başlığı taşıyan bölümde (s. 104-108) ise başarılarla yanlışlıkları yan yana resmediyor.

CIA direktörü ile dışişleri bakanı da sırada

Ian Bremmer Türkiye’yi mercek altına yatıran son Amerikalı yazar, TIME da konuya ilişkin olumsuz yayın yapan ilk dergi değil. ABD’de Türkiye pek çok başka yazarın da ilgilendiği bir ‘örnek ülke’ görünümünde.

Michael Hayden general rütbesini çıkardıktan sonra ordudayken başlayan istihbarat kariyerini sivil hayata taşımış, NSA’den sonra CIA’nin de direktörlüğünü üstlenmişti.

Reklam

Hayden bir Trump muhalifi.

Önceki gün, New York Times’ta ‘İstihbaratın Sonu’ başlıklı bir makalesi yayımlandı. Hayden o makalede, kendi deneyimlerinden hareketle dünyanın kritik bir döneme girdiğini, yalanlarla bezenmiş haberler konusunda dikkatli olunması gerektiğini anlatıyor.

Gazete Hayden’in yakında yeni bir kitabının çıkacağı müjdesini de veriyor.

Aslında Hayden’in yeni kitabına (‘The Assault on Intelligence’: İstihbarata Saldırı) ön-siparişle isteyen dijital olarak ulaşabiliyor.

Ben ulaştım.

Türkiye Hayden için de eleştirilmeyi hak eden bir ülke. Trump’ı kötülemek isterken kullanılacak derecede hem de. Trump’ın İncirlik üssü hatırına 16 Nisan 2017 referandumunun hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla coşkulu biçimde tebrik etmesini yanlış buluyor Hayden (s. 119).

CIA’nin eski direktörü, kitabın bir yerinde, İran’la birlikte Türkiye’de de Hıristiyanlığın bütünüyle ortadan kaybolduğunu yazmış (s. 56).

Böyle yanlış ve yanlı bilgiler de var kitapta.

En tehlikelisini sona sakladım. Tehlikeli, çünkü AK Parti iktidarını uzun yıllar ABD’de ve dünyada savunmuş, hakkındaki olumlu görüşlerini ülkemizde de kanaat önderleriyle paylaşmış bir ismin şimdi farklı bir yere kendisini konuşlandırdığını gözlere sokuyor da ondan.

Madeleine Albright 1997-2001 yılları arasında ABD dışişleri bakanlığı koltuğunda oturuyordu. Refahyol hükümetine karşı bir darbe girişimi hazırlığını haber alınca kurmaylarını topladığı ve önlemek için çaba gösterdiği gazetelere haber olmuştu.

Onur konuğu olarak davet edildiği İstanbul’daki bir-iki toplantıda ben de katılımcılar arasında bulunduğum için, ülkemiz hakkında olumlu görüşlere sahip olduğundan haberdarım.

Kitapçılara yeni ulaşan ‘Faşizm’ adlı kitabında “Kendi memleketim Prag’dan sonra dünyanın en güzel kenti” diye övüyor İstanbul’u Albright; torunlarını da getirmiş, gezdirmiş. AK Parti’nin ülkeye kazandırdıklarını uzun uzadıya anlattığı (s. 213) gibi, 15 Temmuz hain darbe girişimini de doğru bir perspektiften değerlendiriyor (s. 219).  Ancak, kitabın ‘Erdoğan the Magnificent’ (Muhteşem Erdoğan) başlığını uygun gördüğü uzunca bölümünde (s. 203-228) hayli eleştirel satırlar da var.

Son birkaç güne sığan bu yayın yoğunluğuna bakınca, bazısı Türkiye’yi yakından tanıyan ABD’de önem verilen isimlerin, ülkemizi farklı bir gözle değerlendirmeye başladığını görmemek mümkün değil.

TIME dergisinin kapağı bu arka-planı yansıtan son örnek.

Haber vereyim dedim.

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Özer İyibaş 4 Mayıs 2018 at 19:16
    Makyaj ve maskeler hakikat karşısında berbat olur. Bir insanın dışarıya hayırsever görünürken aslında sahtekar olmasını anlamakta zorlanıyorsanız, FETÖ’nün bütün olumlu görüntüsüne rağmen aslında bir ihanet şebekesi olmasını da anlamanız zor olacaktır. Merak ediyorum, seccadeyi ayakkabılarıyla çiğnerken ABD medyasına poz veren malum zatın bu davranışını nasıl izah ediyorsunuz?
    Yorumu Cevapla

    • Nurdan 5 Mayıs 2018 at 02:10
      Özer bey “maskeler ve makyaj hakikatler karşısında berbat olurlar” Aynen katıliyorum! Siz bana sorduğunuz o soruyu bir zahmet reisinize sorun.Eminim onlar hakkında en iyi cevabı size o verir.Herkes bir işe başlarken Bismillah ile başlar reisiniz parti kurarken Hoca Efendi ile başlamış. Peki Sebebi ne olabilir? gerçi siz de bilirsiniz ama ben genede yazayım oy ve makam..
      Bir de benim Cammatlar ve tarikatlar ilgimi çekmezler. (sizin anlayacağınız bir dille yazayım) Benim ilgimi çekmediği gibi onlar da benim gibi birisini içlerine almazlar.
      Nedenine gelince ben Kuranı okuyunca muhakak İngilizce ve Túrkce tefsirini de okuyup anlamaya çalışırım onun için onlar benim gibi birini aralarına almazlar ,yanlişlarını ortaya çíkarmamdan çekinirler. Bir de ben kõrü körüne kimseye deyil biat etmek inanmam ve dinlemem.
      Siz isterseniz Retoculari RT Erdoğan ve arkadaşlarına sorun çünkü onun ve AKPli iş adamlarının,millet vekillerinin çocukları yurt dışında okurken hep onları kullaniyorlardi.
      Zaten KARİZMATİK lideriniz olan reisiniz onları tepe tepe kullanırken onlara karşılık olarak milletin malını peşkeş çekiyordu.
      üstelik onların saviciliğını de ústlenmiştı ta ki 17/25 Aralıkta Hayırsever iş adamina ve onun rüşvet verdiği bakanlar ve çocuklara ucu dokununcuya kadar.
      Aslında onları en iyi bilenlerden birisi Damat bey. Ondan da sorabilirsiniz, çünkü onların okullarında okuyan oydu benim çocuklar değil.
      Ha soruları nasıl çaldıklarını da sormayı unutmayın.
      Eğer bu cevaplardan tatmin olmadi iseniz gene yazın bu sefer daha açık bilgileri tarihleri ve mekanları ile birlikte size yazarım.
      Esenlikle kalın.
      Yorumu Cevapla

      • Gazeteci,”Sayin Gülen Erdoğan neden size karşı değişti ve sizi yok etmek istiyor”?
        F Gülen, Ben onun bize karşı değişmesini ve bu kadar iftira atip yalan söylemesinin zanedersem iki sebebi var ,
        Birinci Bize Okullarınızida İslam alamine Halife olmama yardimci olacak reklamlari yapin.beni övün dedi.
        Biz bunu kabul etmedik.
        Diğeri onun dinliyenleri biz zannetmesinin sebebi her halde şu olay.
        Bir gün beni bir arkadaş aradı Başbakana tuzak kurmuşlar onu arayın oraya gitmesin.Oraya Ailesine ihanet etmek için gidecekmiş.
        Bende Komşusunu Aradım ona sõyleyin gideceği yerde ona tuzak kurulmuş dedim.
        Zannedersem onun bu kadar değişmesini sebebi bu iki olaya olabilir.
        Bilmem sizin benimle uzaktan yakından alakam olmadıği saçma sapan soruya cevap ben değil sizin kayıtsız şartsız taparcasına biyat ettiğinız reisiniz ve damadı verir. Kumaş parçasından yapılmış seccedeyi kutsal sayan bir zihniyete ben değil sizin ayarınızda olan Saray fetvacısı verir.
        Son yazısında ” Rüşvet vermek caizdir” fetvasını veren çaput parçasınında kutsal olduğuna dair sizin beklediğiniz cevabi verir.
        Bir çaput parçasi kirlenirse yikarsin temizlenir.
        Gene namaz kilarsın.
        MaşAllah bu Erdoğancıların Kültür seviyeleri o kadar yükseki.Bizim
        Hakan Şükür’ün attığı gol zannetiğimiz meyerse bombaimiş.Bunlarıda Erdoğancılardan öğrenmiş olduk.

        • Tesekürler Nurdan hanim sizin gibileri oldugu mudetce Türkiyeden birazcik gelecek konusunda umutluyum iyikine varsiniz ve sizin yazdiklarini her Gün sabirsizliklan okuyorum esenlikle Kalin saygilarimla

          • BND (Alaman istribatat Service)aciklamasinda Darbenin kesinlik Cematin yapmadiginda elinde kesin bilgiler var onu zamani geldiginde aciklayacaklar,ama gelde bunu amcama anlat

  2. Nurdan Hanım iki gündür Hakan Şükür’den bahsedince röportajın tamamını okudum. FETÖ perspektifinden hükümeti kötüleyen, Şükür’ü cilalayan, Gülen’i aklayan bir algı operasyonu. Öyleyse tekrar yazmadan dün ve önceki gün sorduğum soruyu bir daha hatırlatayım. Belki Hakan Şükür veya NYT’den bir cevap gelir…?

  3. Kabile büyücüleri gibi herşeyi şerre yorup şeamet tellallığı yaparak;
    Türkiye hakkında ümitle besledikleri hayali felaket senaryolarının gerçekleşmesi umuduyla
    nasıl da sevinçten etekleri zil çalıyor bazılarının….

  4. Huy
    Yahudiler kendilerini dünyanın en ileri ırkı görür ve diğer insanları köle sayarlar. Dolayısıyla dünyadaki bütün başarıları Yahudilerin imiş gibi takdim ederler. Türkler de kendilerini dünyanın en başarılı kavmi olarak görürler, hep onlara özenirler. Kendilerinden değil dost veya düşman başkalarından bahsederler. Kendi başarılarını başkasının başarısı olarak görmek isterler yahut öyle yapmak zorundalar. Örnek olarak Karagülle bunu söylediyse önemli değildir. Kimse onun söylediklerini ağzına bile almaz.
    Buna rağmen Tükler tarihte her konuda hep başarılı olmuşlardır. İlimde, teknolojide, ahlakta ve savaşta hep zafer kazanmışlar, hiç şımarmamışlardır. Time dergisi Tayyip Erdoğan’ı kapak yapmış. Bence hiçbir önemi yoktur. Erdoğan’ın başarısı halktan aldığı oydur ve Türk Ordusu onu desteklemektedir, kalanı teferruattır. Bir ulus kendi görüşlerine ve değerlerine yer vermezse o hep başkalarının arkasından koşmak zorundadır. 1900’lere kadar Türkler Arap ve Fransızların arkasından koştu. Kendisi yaptı, onlara mal etti. 1900’lerden sonra NATO’nun peşinden koştu. Kendisi yapıyor ama başkaları meşhur oluyor.
    Erbakan bile böyle düşünüyordu. Yeni bir şey anlattığımızda hemen “Bunu batılılara anlatalım” diyordu. Yahudiler ise “Dur bunu yapmayalım, sonra bir Yahudi alimin patenti yapalım.” derler. Ne yapalım kader böyle.

    • Sayın Karagülle, Türkler hakkında yazdıklarınız üzerine yorum yapmak istedim. Teknolojide hiçbir buluşa imza atamayan biz Türkler nasıl oluyor da tarihte her konuda başarılı olabiliyoruz?? Yanlış anlamayın, keşke telefon, ampul, radyo, dizel motor, buhar makinası vs. gibi icatlardan birinde olsa bizim milletimizin bir ferdinin adı olsaydı, bunu en az sizin kadar isterdim ama yok maalesef. Varsa bilgilendirirseniz çok memnun olurum.

  5. Koalisyonlar dönemi bitti diyorlar. Biri bana bu ittifakla koalisyonun farkını anlatsın.

    • Seçimden önce yapılana ittifak, seçimden sonra yapılana koalisyon deniyor. Ittifak seçmenin oyuna talip oluyor, seçmen beğenmezse oy vermeyebilir; koalisyon ise seçmenin oyundan sonra, belki seçmen onaylamasa da türlü saiklerle kurulabiliyor.

      • Ha seçimden önce yapılmış ha seçimden sonra yapılmış ne fark eder ki. Sonuçta İktidar olmak için farklı görüş ve düşünceleri savunan Parti veya partiler biraya gelmiyor mu ve bu birliktelikler gün geldiğinde çeşitli saiklerle sonlanmayacak mı? Örneğin Cumhur ittifakı seçmenden oy aldıktan sonra bozulamaz mı? AKP nin seçim sonrası politikasını beğenmeyen MHP Cumhur ittifakından ayrılamaz mı? Değişen hiçbir şey yok. Sadece insanları kandırmaya devam

        • Şöyle bir daha düşünün isterseniz. Seçimden önce yapılan CHP-SP ittifakı pek çok seçmenin oy tercihini etkileyebilecekken, oy veren seçmen neye oy verdiğini bilecek. Oysa ayrı ayrı meclise girip de seçim sonrası birbirleriyle koalisyon kursalar belki pek çok seçmene saç baş yoldurup onların bedduasını alacaklar ama oyları önceden almış oldukları için atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak!

          Bir de belki daha önemli olarak yeni sistemle seçimin hemen ertesinde kesinlikle hükümet kurulabileceği için koalisyonlara veda etmiş olacağız. Seçim öncesi yapılan ittifaklar ise, dahil olan partiler için seçim barajını pratik olarak sıfırlamış olacak. Az şey mi bu…?

          • belkide bütün partilerin ittifak yapıp tek aday ile seçime gitmesi sağlanabilir. özer bey ne dersiniz bu yönteme? muhtemelen böyle bir yöntemi de savunursunuz. tabi reis getirirse. ileri sürdüğünüz mantık onun için de geçerli.

          • ilave! kafanızı akpnin yaptığı herşeyi savunmak için çok güzel çalıştırıyorsunuz. biraz da doğrular adına çalıştırsanız. Mesela, barajlarla seçmenin siyasetteki etkisinin sınırlanmasının ittifaklarla daha da kısıtlandığını görmek için herhalde akpli olmama şartı gerekiyor. partileri ittifaklara zorlarsanız seçmenin ülke yönetimine katılımını daha da sınırlarsınız. Bunu görmek çok zor değil mi?

          • tekrar ilave! akp iktidarı memleketi batırmak için koalisyona şart olmadığını epey güçlü bir şekilde kanıtladı.
            Bu arada nadir beyin sorusu da anlamsız. soruna koalisyonlar olacaktı şimdi de koalisyon oluyor mealinde yaklaşmak işin özünü kaçırmaktır. Amaç şu olmalı: 1: bu ülkede yaşayan her bireyin yönetime katılmasının yolunu bulmak. 2: bu ülkenin en iyi şekilde yönetilmesini sağlamak.
            avrupada pekçok ülke koalisyonlarla yönetiliyor ama oralarda dolar 4 tlyi, euro da 5 tlyi geçmedi. burdaki herkesin de bu durumu benden daha iyi bildiğinden eminim.

          • Hamza Bey isminiz çok güzel. Bu güzel ismin ilk sahibine ve onun Sevgili Peygamberimizin gönlündeki yerine hürmeten Allahu teala her türlü anlayışınızı arttırsın. Âmin.

            Mevlâna Hazretlerinin şu veciz sözünden herkes payını düşeni alır umuduyla: “Ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadardır.” Selametle…

          • Bu sistemin ne kadar yanlışlara ve çıkmazlara gebe olduğunu seçim sonucunda göreceğiz. Erdoğan CB olacak ama parlamento çoğunluğunu elde edemeyecek. Nasıl yönetecek bu ülkeyi . birde böyle düşünün. Zaten Erdoğan ın korktuğu da bu. O yüzden münafıklar çetesi diyor ya Parlamento için Cumhur ittifakına oy vermeyip CB seçiminde kendisine oy verecekleri. Erdoğan ın bile korktuğu ihtimal bbu

  6. Fehmi Bey e yorum yapanlara bakıyorum da F.Gülen muhabbeti hemen göze çarpıyor.
    F.Gülenin darbe yaptırdığı aşikar iken, darbeci subaylar görüntüleri olmasına rağmen inkâr etmeleri ve yalan söylemeleri, kaçmaları, Gülenin, “hizmete zarar gelmemesi için intihar caiz demesi, hatta bunun için yalan üzerine mülaane yapması, cemaatini tabakalara bölüp, en saf insanların mağduriyetini, dinin kutsallarını kendini Mehdi olarak kabul ettirmek için feda etmesi, Onun ilmiyle dalalete düşen ahirzaman şahsı olduğunu ortaya koyuyor.
    Şunu demek istiyorum kısaca Mehdi yalan söylemeyi inkâr etmeyi teşvik eden biri olduğuna dair bir rivayet var mı?
    Mehdi korkup kaçar mi?
    Mehdi dine zarar verir mi?

    • Gulenistler de uzun yillar “ver mehteri” siyaseti ile is yaptilar. Siyasileri de peslerine takacak kadar gorunurde basari gosterdiler. Bunlarin hepsi kayitli olarak var hem de canli olarak. Kitapta yazilanlardan daha etkili bir formda hem de. Gorsel tarih donemini yasiyoruz zira.

      Gulenistler; tedbir, inkar ve takiyye gibi unsurlarin arkasina gizlenerek, “post-truth” perspektifinde gorunurde basarili da oldular. Her yerlerde idiler. Sonuc? Hakikat galip geldi ama sonuclari cok aci oldu ve oluyor. Post-truth perspektifi ile insa edilen yapi yerle yeksan oldu. Bundan sonra da bu perspektifle basarili olma imkanlari yoktur. Cunku kem alat ile kemalat olmaz! Olmaz! Olmaz! Olmaz!

      Ilginc olan, hala bazi muntesiplerinin bundan gerekli dersi cikarmamalaridir. Bu durum arastirma calismalarina konu olacak kadar aslinda ciddi bir olgudur.

      Ancak daha ilginc olan ise, bu tecrubeden toplumun her kesiminin ders cikarmamasidir. Bazilari hala onlarin yontemlerini kullanarak, basarili olabileceklerine inaniyorlar. Bunlara da akademik perspektiften bakmak gerekiyor.

      Kamil bir akil ile olaylara yaklasacak ve sorunlari cozecek aktorlere ihtiyac var. Bu kavga ortami herkesi, hepimizi tuketti. Soz soyleyecek ve sozu dinlenecek kimse birakmadi ortalikta. O yuzden de dikkat ederseniz, islami kesimde ciddi bir savrulma var.

      Olan insanimiza, sozumize, gelecegimize ve ulkemize oluyor.

      Ey Nas! Fe eyne tezhebun?

  7. Fehmi bey hayírlı sabahlar ,siz bugün epeyce yorulacağa benziyorsunuz.
    Gerçi bugünkü yazída her ne kadar Gül kelimesi geçmese de ABD geçmesi bile saldırlar için yeterince delil teşkıl ediyor.
    “Karizmatik Lider” sadece ABD basınında değil dünyanın her yerinde Güney Afrika, Bosnahersek, ve diğerleri.
    New Yor Times da çıkan yazı da bu dergide yazílandan pek farklı değil.
    Hakan Şükür’e SporBakanlığı vermesine rağmen o AKP de kalmayip istifa ettiğıní unutmuş olacak ki el altından ona gizli telefon ettiriyor ve sirf oy için onu kullanmak istiyor.
    Menfaat sen nelere gebesin.
    Aklınca Şükür itirafçı oldu diyerek Allah’ın Lütfu dediği o geceye dünyayı inandıracak.
    Galiba Hakan Şukur’un el koyduklari mal varlığıní da ona rüşvet olarak geri verecekdi Eğer teklifi kabul ettirebilse idi.
    Bunlara bir de Televizyonlardaki gazetecılerín Túrkiye hakkındakı eleştirilerini eklersek,hatta o eleştiriler dahada vahim.
    İş adamlari ve milletin paralarını nasıl gasp ettiklerini ve mafyavari adam kaçırma faliyetlerini belgeler halinde gõstererek anlatiyorlar.
    Ayni zamandada kendi úlkelerinin Liderlerini uyariyorlar.
    Siz daha iyi biliyorsunz Politikacılar Gazetecilerden her zaman çekinirler.
    Gazeteciler( bizdeki havuzcular gibileri değil) gerçek gazetecılerden bahsediyorum.
    MaşAllah MHP de havuz kurmuşa benziyor.
    Baksanız yav akílkarınca Abdullah bey in oyuna geldiğini yaziyorlar ve sizi de beğenmiyorlar.Üzüm úzúme baka baka kararirmış.
    MHP li yazarlar da Havuza bakarak onlar gibi hareket ediyorlar.
    Benim abim ve Kardeşim Rahmetli Türkeşle çok yakındılar Türkeş onları oğlu gibi severdi.
    Abimin o partıya hem maddi hem de manevi ettiğı hızmetleri bizler çok iyi biliyoruz.
    Onun delegeliğini iptal ettiler Erdoğana karşí olduğu için.
    O da MHP içi diktatölüğü.
    Fehmi bey abartmiyorum bu bir gerçek sizin yazılarınızı okumakdan çok zevk aliyorum.
    İyiki varsınız ve mazlumların sesi olan ocakmedyayı da kurmuşsunuz.
    Eğer HDP liler bu siteyi okuyorlasa yorum yazsalar onları dışliyanlarla beraberce mucadele edelim. Türkiye kimsenin babasının malı değil hepimizın vatanı.
    Kimse de kimseden üstun değil herkes eşittir.

  8. Bu kitaplarin yazarlari ayrica tv’lere davet edilip, kitaplarinin reklami yapiliyor. Mesela Hayden’i iki gun once bir programda gormustum. Trump’in yalan ve duygular uzerinden yuruttugu politikalara elestiriler getiriyor. Hakikat-sonrasi (post-truth)kavrami uzerinden.

    Bu perspektife gore, ‘ver mehteri’ tarzinda siyaset kisa surede basari getiriyor, ancak son kertede sonuc husran oluyor. Cunku hakikat mutlaka galip gelir. Ancak hakikat gelinceye kadar, duygu siyaseti birakacagi hasari birakmis oluyor. Hani derler ya, dogru cariklarini giyene kadar yalan dunyayi turlarmis diye. Onun gibi bir sey bu.
    Bu arada Hayden, irak’taki kimyasal silah meselesinde, yalan rapora dayali olarak, irak’a girilsin diyen bir eski General.
    Sunucu bunu sordugunda, hic de vicdan azabi goruntusu yok! Sasirtici degil tabii!
    Kisacasi bu tur kitaplar politika yapicilar uzerinde muthis etkili. Ozellikle de Trump gibiler uzerinde.
    Bunu en iyi de galiba Netenyahu biliyor. iran ile ilgili son şovunu izlemissinizdir.

    Kissadan hisse: ulkemiz icin ‘ver mehteri’ tarzi politikalarla isler yurumeyecektir. Eflatunun binlerce yil once dedigi gibi yoneticiler isini icten gelen bir sevgi, edep ve kamil bir akil ile yapmazlarsa sistem coker.

    Bu üc ilke cercevesinde durum tespitini yapip, kararlar vermemiz gerekiyor. Hem vatandaslar olarak hem de yoneticiler olarak. Hazir secimler de yaklasmisken…

Yoruma kapalı.