Uyandırma servisi: Saçma konuları tartışacağımıza bunu tartışsak ya…

37
Regaib kandili gecesi Fatih Camii...
Reklam

Dini konular tartışma gündemimizden hiç düşmüyor; asansörde halvet, yatak-yorganla şehvet tarzı konuları geride bırakmış olsak da yeni bir tartışma konumuz var: Ulemamız Allah’ın yerde mi yoksa gökte mi olduğunu tartışmaya açmış bulunuyor…

Ciddi ciddi oturup bu konuyu tartışmışlar işte.

Tartışacaksak ‘ilhadı’ (dinden uzaklaşmayı) tartışalım

Oysa inançlı insanların gündemine hiç gireceğe benzemeyen bir konu var ve onun tartışmaya açılmasına nedense hiç yanaşılmıyor.

Geçenlerde İslami kesimden bir profesör, İhsan Fazlıoğlu, kendisiyle tartışmaya gelen dış görünüşleriyle İslâmi konularda hassas olduklarını düşünmemiz gereken gençlerden söz ederken, “Deist bile değil, ateisttiler” dedi.

Şöyle bir önemli cümlesi de var Prof. Fazlıoğlu’nun: Bu, sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların eylemlerinin sonucudur. Mesele bu kadar ciddidir. Bu sonuçlarla yüzleşmezsek 30 yıl sonra çok farklı şeyler konuşuyor oluruz.”

Vebalden bahsediyor profesör.

Kimse “Bu profesör ne demek istiyor?” diye sormadı bile.

Bir başka profesör, o da İslami kesimden, Mahmud Erol Kılıç, iktidarın itibar ettiği gazetelerden birinde (Yeni Şafak), “İslam’ın içini boşaltan müslümanlar” başlıklı yazısıyla (18 Mart 2018) okur karşısına çıktı.

Reklam

Yazının girişi şöyle:

ABD’de yapılan bir araştırmada ‘Bir zamanlar Müslümandım (Ex-Muslim)’ diyenlerin sayısında büyük artış gözlemlenmekte imiş. Bunların çoğu sonradan ihtida ederek Müslüman olanlardan. Diğer bir kesim ise bazı Ortadoğu ülkelerinden Müslüman geçmişiyle Batı’ya gelenlerden. İslam’dan çıkanlardan bazısı ateist oldum derken bazısı da Hristiyanlık gibi başka bir dine girdim diyormuş. Hatta bu eski Müslümanlar İngiltere’de o kadar çoğalmış ki Council of Ex-Muslims of Britain (CEMB) adında bir konsül dahi oluşturmuşlar.”

Bu eğilime “İslam’dan kaçış” diyor Prof. Kılıç.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyeliği yanında İslam İşbirliği Teşkilatına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği (İSİPAB) genel sekreteri görevi de bulunan ve bu görevi sebebiyle İslam Dünyası’nı yakından tanıyan Prof. Kılıç’ın bu alanda ilginç tespitleri var.

Din konusunda gevşekliğin Ortadoğu’ya ve adında İslam sıfatı bulunan veya İslamcı bilinen yönetimlere sahip ülkelere yaklaşıldığında arttığı görüşünde…

Bunun tersinin de doğru olduğunu yazıyor:

Diğer taraftan yine ilginç olan şu ki, Müslümanlar arasında dindarlaşmanın yükselişte olduğu yöreler ise Maldiv Adaları, Komor Adaları, Zengibar adası ve Malezya’nın adaları gibi merkeze yani Ortadoğu’ya uzak diyarlar.”

Kendisi de bazen o uzak diyarlara kaçmayı düşünüyormuş…

Reklam

Oysa kalıp gözlemlerini ve tespitlerini daha yüksek perdeden ifade etmeli.

Prof. Kılıç’ın uyarıcı yazısı da ses getirmedi.

Yabancılardan al haberi

Genellikle yabancı bir yayın organında çıkan İslam konulu değerlendirmelere kulak verilir ülkemizde; aleyhte veya lehte dokundurmalar boş geçilmez.

Bizde ‘asansörde halvet’ konusunun tartışma gündemini işgal ettiği günlerde, İngiltere’de çıkan ve en çok okuru ABD’de olan ‘Economist’ dergisi, vaktiyle müslüman olduğu halde dinden dönmüş kişilerin (Ex-Muslims) sayısının ABD’de yükselişte olduğuna dair bir değerlendirmeye sayfalarında yer verdi.

Bir kamuoyu yoklamasına göre, müslüman doğmuş Amerikalılardan yüzde 23’ünün “Ben artık müslüman değilim” dediklerini bu yazıdan öğreniyoruz.

Alarm zillerinin çalması gerekirken o yazı da sessizlikle karşılandı ülkemizdeki İslami çevrelerde.

İSİPAB’ın merkezi Tahran, Prof. Kılıç İran’ı iyi biliyor. Yazısına oradan ‘saçma’ bir tartışma konusunu örnek olarak taşımış.

Bakın İranlı mollalar hangi soruya İslam açısından cevap aramaktalarmış, onu da aktarayım:

Soru şu: Bir kişi bir eşeğin sütünden içse sonra o eşeğin sıpası yani yavrusu olsa bu kişi o sıpanın üstüne binebilir mi? Yani süt kardeşliği hükmü burada da geçerli olacak mı?”

Ne buyurdunuz?

Prof. Kılıç, Tırlattığımı düşünebilirsiniz ama âmiyâne tabirle soru bu; bu seviyede hocalar her yerde olduğu gibi bizde de var diyor…

Uyarmıştım, ama…

‘fehmikoru.com’ sitesinde ilk yazım 9 Haziran 2016 tarihinde yayımlandı. Başlığı şuydu: “İslam diye diye, İslam elden gidiyor.”

Bu tehlikeye daha yazının girişinde işaret etmiştim.

Okuyalım:

Türkiye’de hemen her alanda dinin merkezi belirleyici olduğu bir dönemden geçiyoruz, ancak etrafımızda gelişen olaylar bugüne kadar hiç görülmemiş yeni bir olumsuzluğu gündeme dayıyor: İslâm Dünyası dışındaki coğrafyada İslâm-karşıtlığı zirve yaptığı gibi, İslâm Dünyası’nın yerli unsurları arasında da İslâm’dan toplu uzaklaşmalar görülüyor…”

Aynı konuya iki kez daha –ilki 22 Haziran 2016’da “Bir kez daha uyarıyorum: İlhad İslam Dünyası’nın kapısında” ve ikincisi 26 Kasım 2017’de “Terör tehdidi İslam’dan kaçış hareketini tetikleyebilir; yeniden uyarıyorum” — müstakil yazılarıyla girdiğimi, arada başka konulara değinirken de bu tehlikeye hep değindiğimi okurlar hatırlayacaktır.

Sonuç?

Ertuğrul Özkök ilk yazımı “Fehmi Koru müslümanlar din değiştiriyor diyor” başlıklı bir yazıya konu etti, hepsi o kadar…

İşimiz zor.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Gel de yazma! dedim ya bu konu uzun…
    Yazdıklarına bir gözatın şu “kuz”un !
    Sayın `didem kuz` hanım, a benim canım,
    Niye bu kadar kötümserki senin tarzın!?

    `…ümmetimin ömrü 1500 yılı geçmez mealinde bir hadis-i şerif vardır. sahih mi değil mi tartışması günün konusu değil, ama hicri 1439 dayız Müslümanlığın durumuna baktığımızda sahih olup olmadığını konu etmeye de gerek var mı bilemiyorum…` didem kuz 26 Mart 2018 at 11:19….

    ******
    Mevcut haliyle sanki bana “…bu kafayla giderse – ümmetimin ömrü 1500 yılı geçmez-” gibi bir ima var gibi de geliyor. Henuz onun istedigi gibi bir ümmet olamadik, daha gidecek çoook yolumuz var, çünkü bilime entegrasyonla, dünyaya entegre olup Batıya önder olma seviyesinden çok çok uzakız. Prangalarımızı kırıp dörtbaşı mağrur, birer eşref-i-mahlukat seviyesine geldiğimizde “ümmet” olacagız, Ondan sonra da Allah’ı hamd ile dünyanın/hayatın keyfini süreceğimiz her yılı DiNi bayramlarımızda (tatillere kaçarak degil) Peygamberleri yadederek geçecek bir 1500 yıllık süremiz daha var, evvel Allah! herşeyi Ol’duran O! biz yeter ki O’nun istediği gibi kullar olmağa bakalım.

    Hac 22/46 de “Doğrusu Rabbinin katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir” diye buyurmuş O. İnkişaf etmeğe, önderlik etmeğe şevkli çalışkan kullarına ve sadece O’nun rızası için meydana getirilecek bir “Kul İmparatorlugu” hatırına ezeliyetten ebediyete akan zaman sürecinde birkaç gün dahi mühlet vermeyecek mi? yani, bunun için o kadar kötümser olmayalım diyorum…

    İşte böyle olmalı, iyimser yorum,
    Bitmez bu konu, burada kesiyorum )!(….

    http://u0i.626.myftpupload.com/siyasette-butun-hazirliklar-2019u-yila-cekmek-icin-mi-yoksa/

    ******

  2. Islam toplumu olarak Rabbim in muslumanlar icin daha dogrusu butun insanlik icin olan ilk mesajini (OKU) musluman dunyasi olarak unuttuk.Okumuyoruz,dusunmuyor ve sorgulamiyoruz.Ondanmidir kim cenneti vaad ediyorsa yiginlarla pesinden kosuyoruz sonuc kisir bi dongu.

  3. DİDEM HM. ÇOK ESASLI NOKTALARA TEMAS ETMİŞ…. Abdurrahman Serdar 26 Mart 2018 at 17:21
    1) “…herkes bir şekilde aklı miktarı bir ilah inancı inşa eder». 2) «bu inancın Allahın murad ettiği şekilde olması için kendini tanıtmak için din gelmiştir yoksa ateistleri bir kenara bırakırsak….”

    *******
    1) herkes inanıp dogru yolu seçecek ve bunda sebat edecek kapasitede yaratılmıştır. Karmasık bir dünyaya gelip hayatta yol alırken bu secimi yapamayanlar kapasitelerini suni arayışlarda harcama yoluna giderler (insanın zayifet niteliği de var) ve bunlar kendi kendilerini tatmin edecek bir model oluştururlar. Gerçeği aramak gibi bir kaygı varsa (ki bu da yaradılıştan yapısaldır) alternatif modeller hep rekabet halindedir, ve bunlardan birinin secimi iblisin etkisi ve sevkiyatına açıktır. İşte onun için, insana kolaylık olsun diye Allah katında DiN bir rehberdir AKIL da bir rehberdir, her ikisi de Allahın bir lutfu ve rahmetidir. Kalp ve beynin birbirine ihtiyacı tartısılamaz. Biri saglıklı olmadan bütünün saglıklı hareket etmesi mümkün degildir. Kalp-akıl ilişkisinin arkadaşça sentezinin yapıldıgı canlar huzur içersindedir, mutludurlar. DiN ve akıllarının gereğini yaptıkları, faydalı işler peşinde koştukları sürece (Allah rızası) neticede gidecekleri yer bellidir. Evet, çaba olmadan, kazanç yoktur (halk arasında bir deyim vardır; popo ıslanmadan/terlemeden balık tutulmaz!). Altınordu desteklenmeden futbolda ilerleme kaydedilemez!!! http://u0i.626.myftpupload.com/bir-futbolseverin-huzunlu-notlari-ilgilenen-okusun/

    2) Atheistleri bir kenara birakamayiz, onlar da insan ve atheizm de bir inanc sekli, yani bir nevi dindir. Akıllari yetmedigi icin uyduklari zannı mutlaklaştırıp kestirip atmakla işin icinden çıktiklarini zannederler. Bu kısacık ömürde onlar da işin kolayını bulmuşlardır. Kimseye gölge etmeyip kendi gölgelerinde, kendi hallerinde yaşasalar amenna. Bunun dışında Bilime referansla veya buna dayanmakla ateizmi dava edinip reklama gecmeleri yalancı peygamberliğe girer, bu da şirke girer ki Kuran bunu Allah’ın affetmeyecegi bir durum olarak bildirir. Ancak, ne ateist örnekleri vardır ki sadece temel bilimlere dayanarak oluşturdukları zanlarla (adrenalinlerinin fazla oldugu gencliklerinde) Allah’a kafa tutarcasına yazıp cizmişler, dinleri/dindarları dolaylı olarak da olsa deizme/atheizme davet etmişlerdir. Bunlar arasında çok ilginç olanlar da vardır. Bazılarının belli bir sürecten sonraki hayatlarının bir noktasında jetonları düşmüş, geri dönüş yapmışlardır. Ancak, kandırmış oldukları insan kitleleri konusunda vicdan azabı çektiklerini de ifade etmişlerdir. İnsan fırsat verilirse degisebilen yaratıktır. DiN-Bilim-DiN bu işi kolaylaştırır….
    ********

  4. Konu İslam olunca genelde pek yorum yapmayan bazı yorumcular Zekeriyya, E Balıkçı,A Melik, Hakkı, H Günak Ö İyibaş ve devamlı yorum yazanlardan S Karagülle, H Günay beylerın yorumları sayın Korunun yazısındaki endişelerinin
    Ciddiyetini kısa ve öz olarak yorumlamış ve çözüm yollarının da altını çizmişler.
    Konu din olunca şahsen ben yorum yapmaktan korkarım bu konuda kendimi yorum yapacak kadar bilgili hissetmiyorum.
    Her ne kadar Kur’an i Kerimin tefsirini Ehliyetlisinden öğrensem dahi hafız değilim.
    Bana göre sadece yapılan yanlışları örnekleri ile yazmaya gayret ederım. Bugúnkü bazı yorumların sadece az bir kısmını okumama rağmen.
    Bizdeki ahlak çöküntüsünün sebeplerinin başında siyaset ve siyasetcilerin büyük rolu olduğuna emin oldum. Demekki o sahte din adamlarını oy makinesi olrak kullanmak için milleti ırk mezheplere bölmenin yanı sıra tarikat adi altında şirk ocaklarını çoğaltarak böldürmeyi de Karagülle hocanın dediği Sermaye siyatcilerine yaptırıp Müslümanların birbirini onların silahları ile dini de sahte Şeyhlerler ile yavaş yavaş yok ettiriyorlar.
    Bunu anlamak için uzağa gitmeye gerek yok, buradaki isimlerini zikrettiğim yorumcularín yorumları haríç diğerlerini okuyunca anlaşiliyor.

    • Halife harunurresid’in papagani da yasin-i serifi ezbere okurmus ama okudugu kuran’in hayvana bi faydasi olmazmis!

      • Nereden bilelim, belki de olurmuş! Hayvanlar da O’nun farkında. Ancak, bizden beklenenler okumanın ötesinde, akıllı amel gerektiren hususlar….

  5. EVLATLAR DİNDEN UZAKLAYIŞOR
    BİZ NEYİ TARTIŞIYORUZ
    B. Said Nursi; yıllar öncesinden hedefini belirlemiş.
    Birtek gayem vardır:
    O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim.
    Mevkuf Said Nursî /Şualar;427
    Neymiş;
    Bolşevik baykuşlar türemiş yani komünistler, Allah’ı, kitabı, peygamberi reddeden inkarcılar çıkmış. İman esaslarında şüphe uyandırıyorlar. Gençleri zehirliyorlar.
    Buna karşı yapılacak mücadeleyi binlerce sayfayla anlatmış. Allah’ı anlatmış( Tabiat Risalesi, 33 Pencre, 24 Mektub ) ve başka yerlerde. Israrla üzerinde durmuş. Ve sebebini Mektubat isimli eserinde anlatmış;
    Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi. Çünkü saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse, şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. İmansız Cennete gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır. Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise, Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. İşte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur’ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar. Mektubat;27
    Anlattığı şeyler demek ki ebedi saadetin sebebi. Nedir bunlar ?
    İnancın temelleri. Bunlar olmadan olmaz. Bunları bırakıpta içtihad gerektiren meseleleri gündeme getirmenin yanlışlığını şöyle ifade etmiş Sözlerde:
    İçtihad kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye altı mâni vardır.
    Birincisi Nasıl ki kışta, fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapıları açmak, hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl ki büyük bir selin hücumunda, tâmir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesîledir. Öyle de, şu münkerât zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid’aların kesreti vaktinde ve dalâletin tahribâtı hengâmında, içtihad nâmiyle, kasr-ı İslâmiyet’ten yeni kapılar açıp duvarlarından muharriplerin girmesine vesîle olacak delikler açmak, İslâmiyet’e cinâyettir

  6. Saçma sapan şeyleri tartismayalim evet ama tartışana değil tartıştirana bakalım. Aslında gerçekten İslamın yanlış anlaşılmasına falan sebebiyet vermeyecek bir fetvayı ki enine boyuna mahremiyet başlığı altında incelenmiş uzun bir yazının çok az bir kısmını bunca dallandırıp yirmisekiz Şubat medya zihniyetine hizmet edenleri elestiriyorsaniz eyvallah. Yoksa o hocanın islamla ilgili hele sizin saydığınız hususlarda daha pek çok analizi var. Hem de sizden daha iyi analizleri var. Okumadan yorum yapmayalım. Dini kendince daha takvalı yaşamak isteyenlerin asansöre nasıl binecegi bizi ilgilendirmez. Müslümanlar ne teknikten geri kalmayla ne asansöre namahremle binmemeyle geri kalmadı. Tek sorunumuz kuran ahlakindan peygamber terbiyesinden yoksunluk. Bunlar olmayınca gerisini Allah beşeri sebebler olarak verdikçe veriyor. Bizde hala nerde sorunumuz var diye tartışıp art niyetlilerin değirmeni ne su taşıyoruz

  7. Özer bey Merhaba, Öncelikle Abinize ve diğer Ahirete intikal etmiş bütün İman etmişlere Allah Rahmet eylesin mekanları cennet olsun.
    Fark etti iseniz, haramlık selamlık dan bahsettim. O gún ordakı hanımların hepisi kapalı ve sizin bahsettiğiniz okumuşlardan idiler. Kendilerini çok yüksek gördükleri için,( örnek AKP ve hükümet de üst düzey görevlilerin kızları falan da vardı) buraya Doktora yapmak için gelenler ve Microsoft da çalışanlardan oluşan bir guruptu. Amerkalının eşide onların tarıkatlarından birisinin müridi idi.
    Ben ondan sonra kaç kez davet ettilerse de davetlerine icabet etmedım.
    Allaha emanet olun.
    Not:isim yazmama gerek yok.
    Yukarda bir yorumcu Kilise vergisi ve on dolar camiye yardim etmemek den bahs etmiş onun yazısından belliki kendisi çok zaki birisi.
    1- Hiristiyanların kilise vergisi sadace Katolik mezhep inde var diğerlerinde öğle birşey yok.
    2- Çok zeki birisi olduğu içinde “Gönüllü” çalışmanın ne demek olduğunu da iyi anlamış.
    Gönüllü öğretmenler Allah rızası için değilde para kazanmak için çaliştıklarını anliyacak kadarda zekalı birisi.
    3- Zekali okuyucumuz camii önündeki dilenciliğin cami iç ile yer değıştırdığin de bana öğretmiş oldu.
    Oysaki Ben bunların tam tersini biliyordum.
    Örneğin Gönül çalışanlar Allah ın rızasını kazanmak için mallari ve bilgilerini harciyarak kazanmak isterler.
    Camiler vaizlerinde Allahın ayetleri ve peygamberin Sünnetini açıkliyarak toplumun huzur ve barış içinde yaşamaları için manevi yardımda ve tavsiyede bulunmaktan sorumlu olduklarını biliyordum. İnsanlar dini ehliyetli öğreticilerden öğrenseler istenen on dolar yerine kendiliklerinden binlerce dolar yardım yapacaklarına inaniyordum. Demeki ben bu yaşa kadar hep yalnış bilmişim
    Yukardaki çok zekali bir yorumcudan gerçekleri öğrenmiş oldum.

    • Camide dilencilik diye tahkir ettiğiniz saygıdeğer insanlar, caminin elektrik, gaz, vergi, su, tuvalet kağıdı, personel giderleri vs kalemlerini karşılamak için para almadan, gönüllü olarak kapıda dilencilik yapan sorumlu insanlar. 10 Dollar vermekte cimrilik eden, camiye girince müfettiş gibi davranan “okumuş” ların, haddini bilmez dillerine ve beden dillerine aldırmadan, rıza i bari için uğraşıyorlar. Nüfus kağıdı Müslümanlıgi kadar kolay değil Batı’da Müslüman olmak.
      Cami kapısındaki 10 doları vermemek içn bu kadar hakaret eden cimrilere kalsa 50 sene sonra esmer Hristiyan ve ateistler olarak yaşıyor olacaktı buralardaki türkler. Ama yuzbinleri gözünü kırpmadan veren fedakar hayırsever gönüllüler var. Bırakın gönüllü dersi vermeyi, cami çıkışı sizden istenen 10 doları gönüllü verin.
      İnsanları “kullanıp atma konusundaki görüşlerinize katılıyorum.

    • In Deutschland trägt die Kirchensteuer neben den Staatsleistungen und sonstigen Subventionen zur Kirchenfinanzierung bei. Im Jahr 2015 erhielt die Römisch-katholische Kirche in Deutschland etwa 6,09 Milliarden Euro Kirchensteuer und die Evangelische Kirche in Deutschland nahm 5,36 Milliarden Euro ein. Die Steuereinnahmen der Kirchen sind in den letzten Jahren trotz sinkender Mitgliederzahlen gestiegen. Die zusätzlichen Staatsleistungen sowie diverse zweckgebundene Zahlungen betrugen im Jahr 2012 insgesamt 460 Millionen Euro.

      Evangelische Kirche 5,36 milyar Euro vergi geliri elde etmiş 2015’te.

      Ne olur camilere müslümanlara acıyın da 10 doların lafını etmeyin

  8. DİDEM HM. ÇOK ESASLI NOKTALARA TEMAS ETMİŞ, KUTLARIM KENDİLERİNİ.

    Batılı-sermayenin Boyalı Basını ve satılmış kalemleri islamı iğdiş etmek için son zamanlarda gene ellerinden geleni yapıyor. Ne yazık ki İslamın gündemini de onlar belirliyor. Sezai Karakoç, M.Şevket Eygi, Cüppeli Hoca gibilerin ise sesleri çok cılız çıkıyor, sermaye GÜÇLERİ yok.
    VEBAL, DİB’i hala, kurulduğu gibi MOSTURALIK ve bir düzen MUHAFIZI gibi yöneten ve
    – koltuğunu ALLAH RIZASI için tekmeliyemiyen MEMURlardır, başta.
    Hz. Peygamber’e kulak verip, haza ALİM YETİŞTİRME ruhu kazanamamış ilimsiz Müslüman AYDIN geçinenlerdir.
    İslamı ve Müslümanı SÜREKLİ HOR görecek, aşağılıyacaksın, elini, kolunu,dilini BAĞLIYACAKSIN, sonra da ondan şikayetçi olacaksın. Allah ve peygamber günlük yaşamdaki beyana akseden ESERLERİ ile tanınır.
    Bu yüzden, merhum Kınıkoğlu’nun dediği gibi, ” KENDİSİNE İMRENİLEN, GIPTA edilen (özenilen) Müslüman ” yetiştirilememesi.. Bu idrakin tam kazanılamaması, en büyük talihsizlik. Bu konuda en güzel, medeni ve halisane sohbet yapan ” faydalı insan-MUHLİS Müslüman” tipini en berrak ve mütevazi şekilde ortaya koyan bir İSTANBUL Efendisi OSMAN TOPBAŞ Efendiyi numune görüyoruz.
    DİB mensublarına iki şey hafızlatılmış :
    – Birlik-Beraberlik (laf salatası ile sağlanamaz).
    – AF AF (sanki çoban davar çağırıyor).
    ” Ya Rabbi (terbiye edici Allahım), günahtan, haramdan, fuhşiyatın her türlüsünden ve İslama, insana aykırı fiil ve sözlerimden… VAZGEÇMEYİ bana nasip eyle ; sana yalvarıyorum, bu niyetimde beni MUVAFFAK KIL, bu İstikamette kalbimi ve ayağımı SABİT KIL ” diye dua edeceğine ve ettireceğine ;
    ” Ya Rabbi YEMİŞ (ve yiyecek olduğum !) GÜNAH ve HALT’ımdan dolayı bana azap etme, af eyle” diye, üstelik işe YARAMAZ Günahkar AĞZI ile dua ediyor. Böyle duadan ne hayır gelir.

    Evet, İslamın kabuğunu delemiyen, İLİM KAPISIndan içeri giremiyen – daha bir kerecik olsun İLM-İ HALini bile OKUMAMIŞ Aydınlar ! elbette ” DİN DEĞİŞTİREBİLİR “.
    İSLAM GAİBe inanmaktır. Müsteşrikler (iman etmiyen bilgiç ecnebi) dedi diye değil, İSLAM PEYGAMBERİ BİLDİRDİ diye İMAN Etmektir. “Dine KÜNHÜNÜ vermedikçe, o sana cüz’ünü vermez ” Evet,
    “Çaba yoksa, Kazanç da YOK”. Bu kadar özetlenebilir. O zaman ortalık sahte İslam ve maskara Müslümanla dolar. Kaçınılmazdır. Şeytanın uşakları, evvela Hakkı gizleyin, sonra da gelip, Batıldan şikayetçi olun !

    İslam bir MEDENİYETTİR, fasılasız, ÖMÜR BOYU çalışma ve gayret ister.

  9. Yeni Gine`li bir cocukla,Isvicre`li bir cocugun buyurken,gelisirken takip ettigi asama-yollar birbirinin aynisidir..Ayni yaslarda yurur,ergenlige erisir,erkekse sakali cikar,sesi kartlasir,cinsel icgudu baslar vesaire vesaire……Buna rahatlikla Allah`in insan icin cizilmis bir yol haritasi diyebiliriz..
    Insan gelisiminin bir diger cizilmis haritasi toplumlar icin de gecerli…Martin Luther,genc bir rahipken gordugu Vatikan`da saskina ugrar…Kilisenin karanliginda ezilmis cehaletin kol gezdigi ahali,halk ve satafatlar icinde yuzen,saraylarda yedigini begenmeyen rafah icinde yuzen papazlar ve ruhanileri gorur..Ve memleketine donunce,zaten bu kilise cenderesinde sikismis patlamaya hazir halkin onune cikar ve kiliselerde ne kadar satafatli sus,heykel ve dahasi varsa yikimina onayak olur…..ve Protestanlik dogar….
    Bir gun gelecek,tirnagi cekilmis sut dokmus kedi gibi bir kosede dininden baska hicbir ise karismayan kilese,Vatikian ve daha ne varsanin aynisi ve tipkisini Muslumanlar da yasayacak ve gorecek…Bundan kacis yok..bu da Allah`in toplumlar icin cizilmis bir yol haritasidir..
    Bir musubet,bin nasihat sozunun dogrulugunu isbat etmek icin varlar esasen bu asansorculer,jet skici iblisler ve raketin vidalarini gevsettigini geveleyen insan musveddeleri….Butun bu sarlatan iblislerin yok olmasindan cok,biraz daha artmalari icin duaciyim…ki o patlanacak,galyana gelecek halkin onune kimselerin cikamayacagi tarihi gunler bir an once gelsin….

    • erdal bey merhaba. Öncelikle fehmi beyi bu konuyu gündeme getirdiği için tebrik ederim. Bugünkü konu, hem iktidar muhalefet çekişmesinin dışında hem de çok tartışılmamış bir konu olduğu için ezberleri zorlaması nedeniyle de önemli. Konu hakkında biryığın şey yazılıyor, yazılacaktır da çünkü nerdeyse herkesin fikrinin olduğu bir konu. Kuşkusuz benim de konu hakkında fikirlerim var. Ancak kimin ne düşündüğünden daha önemli olan, insanların, diğer insanların düşünceleri ve yaklaşımları konusunda daha az önyargı ve şablon cevapların dışına çıkmasıdır. Doğruların bulunması için düşünmek gerekir ve tartışmak bir toplu düşünmedir.
      Konu ile ilgili olarak öne sürdüğünüz yaklaşım ilginç geldi. Fakat bir-iki noktada eleştirim olacak. Ganalı ve isviçreli iki çocuğun gelişimleri benzer olabilir fakat burdaki benzerlik fiziksel gelişimleri ile alakalı, yoksa kültürel ve duygusal gelişimleri açısından benzerlikten söz etmek biraz zor. Ayrıca toplumların gelişim süreçleri ile iki çocuğun gelişim süreçleri birbirine benzemiyor maalesef. mesela mesela batı toplumları feodal üretim ilişkileri aşamasından geçerken, doğu toplumlarında feodalizm görülmüyor. doğu toplumlarında feodal üretim ilişkilerinden değil, ATÜT’den bahsediliyor. Yine kapitalizm de batı toplumunda daha farklı gelişiyor doğu toplumunda farklı gelişiyor. Doğu toplumunda kapitalizm genellikle çarpık kapitalizm şeklinde gelişiyor. ayrıca doğu toplumunda birtakım şeyler daha geç gelişiyor. ganalı ve isviçreli çocukların her ikisi de 15-16 yaşlarında ergen oluyorlar ama batı toplumunun kapitalizme geçmesi ile doğu toplumunun kapitalizme geçmesi farklı zamanlarda oluyor (kapitalizmlerin farklılığını da üstte belirtmiştim). Bu iki örnekten yola çıkarak, toplum-din ilişkisinin batıdaki gelişimden farklı olabileceğini (illaki farklı olacak demiyorum. ama farklı olma ihtimali yüksek) söylemek istiyorum.
      Musibetler konusunda ise düşüncem şudur: Bir musibet kimi toplumlarda bin nasihatten iyi olurken, başka bir toplumda musibetlerin etkisi nerdeyse sıfır olabiliyor. Nitekim önce yaşanan banker faciaları ve jet lakaplı vatandaşın mega projeleri ile sürekli bu projelere inananların ortaya çıkması musibetler ile toplumumuzun ilişkisinin zayıf olduğunu gösteriyor. yani musibetlerden medet ummak pek doğru değil. Kuşkusuz toplumumuz ilerliyor. nihayetinde matbaayı şu an yoğun şekilde kullanıyoruz. ancak bizim musibetlerin dışında çözümler bulmamız gerekiyor. söylemek istediğim nokta burası.

  10. Herkes kendince yorumlar yapmış.
    Yazanın yazdıklarına güvenip de nasıl bu kadar yoruldunuz?

  11. Iman ya vardır ya da yoktur, artmaz veya eksilmez! Nihayet dinler akıl sahiplerine gönderilmistir!

  12. “Kafirin dini fikri tedbiru cihad, mollanin dini fisebilillah fesad!” al benden de o kadar: dinlinin dinini, dinsizin beynini…

  13. Sayın Koru,

    Bu durum fitne zamanında yaşıyor olmamız ile ilgili. Resulullah S.A.V. kendi döneminden sonra fitne zamanının geleceğine işaret etmişti ki bu hal ibni Haldun un isaret ettigi toplumların yaşam egrisinin bir dogal sonucu. Şehirler kalabalıklaşıyor ve insanlar yalnızlaşıyor. Konu refah toplumunda ki insanın çelişkileri ile ilgili. Hayatı kazanılması gereken bir yarış haline getirmenin doğal sonucu. Dün seyrettiğim Powder Blue filminde yalnız insanların ki biri de eşini kaybeden bir papaz idi nasıl sevgi ve ilgi arayışında olduklarını anlatiyordu. Dücane Cündioğlu bir yazısında batıda artan LGBTI vakasına işaret ederek müslüman toplumlarda da ortaya çıkabileceğine dem vurmuştu. Sadece cinsel bir sapıklık değil de güvenlik arayışı ile ilgili bu durum. Baskın karakterler ve sığınacak yer arayanlar bunun iki tarafı. Maslowyan ihtiyaçlar hiyerarsişinin ikinci aşaması. Bununla ilgili batıda yüzlerce web sitesi var. Tedavi olanların % 90 u normal hayatına dönüyor. Bütün semavi dinlerin yasakladığı iğrenç bir fiil , bir Şeriat devleti olan israil de dahi taraftar buluyor ve 20
    Haziran da Tel Aviv de yürüyüş yapılıyor. İşimizin zorluğu takva üzere yaşayamamamızdan ve çoçuklarımıza iyi birer örnek olamamızdan kaynaklanıyor. Bankacı kıza kızım çayı sağ el ile iç diyen hacı amcaya kızın cevabı sağ elimle senin faiz hesabını yapıyorum hacı amca oluyor. İçinizdeki bekarları evlendirin ayeti ile emredilen anlayışı kavrayamamızdan kaynaklanıyor. ALLAH teala kitabı keriminde gaflet ve dalalette olmamamız gerektiğini haber veriyor . Dalalet sapkınlıktır yani kendi hakikatini bilmemektir. Gaflet ise alemin hakikatini bilmemektir. Hakikati deşmek sorumluluk getirir. Sorumluluktan kaçmak dağların kabul etmediğini kabul eden insanın özelliğidir.
    Ellerinizden öper , İki tane ergen ile uğraşıyorum . Kendi arkadas çevresinde gördükleri ile evde yaşanan arasındakini kıyaslıyorlar. Kendi heva ve heveslerine kılıf uydurmak için benim yanlışımı arıyorlar. Bakara süresinin ikinci ayeti muttakilerden bahseder . Üçüncü ayet onların özelliklerini anlatır. Gaybe iman esastır. Namazı kılarlar ve infak ederler. İşin özü paylaşmaktır. Her ay bankada milyonun üzerinde mevduatı olan kişi sayısında artış olduğunu öğreniyoruz. Ondan sonra da uçak kazasında ölenlerin arkasından konuşulanları tartışıyoruz. Zenginin fakirden 500 yıl sonra cennete gireceğine dair hadis bir anlam ifade etmiyor. Sofi anlayışın hikmetini kavramıyoruz. İbrahim Edhem i bilmiyoruz ferrarisini satan adamın yazdığı kitabı okuyoruz. Kolayımıza geldiği gibi yaşıyoruz. İstediğimi yaparım diyen hakettiğini yaşar. Hayatı biz mi yaşıyoruz yoksa yaşatılıyor mu sorusuna cevap interaktif olduğudur. Hem tercihlerimizle biz yaşıyoruz hem de tercihler önümüze konarak bize yaşatılıyor.

    • Ahmet bey yorumunuzda çok güzel, açıklayıcı ve anlaşılır tesbitler yapmışsınız Allah razı olsun.
      Allah bağışlasın Sizin gibi bir babanın evletları gibi gençler in ülkemizde sayılarının artması dileklerimle sağlık ve esenlikle kalın.

  14. Yeni canlanma
    80’lerde Süleyman Akdemir ile beraber Köln’e gittik. Milli Görüş’e genç bir papaz geldi. Onunla ilgilenecek kimse olmadığı için biz ilgilendik. Katolik olduğunu ama Vatikan’a değil Güney Amerika’daki bir oluşuma bağlı olduğunu anlattı. Orada bir meclisleri varmış. Kendisine kiliseye devam eden topluluğun oranını sordum. %5 diye cevapladı ve sayı zamanla artmıyor azalıyormuş.
    Kendisine Adil Düzen’i anlattım. Meclisleri faizle mücadele etmek için karar almışlar, Müslümanlar ile bu yüzden görüşmek istiyorlarmış. Güney Amerika’dan bir sorumlu gelecekmiş, bizi onla buluşturmayı teklif etti. Dediği kişi gelince de bizi davet etti. Bir gün boyunca Adil Düzen’i anlattık. O zaman biz İzmir’de logosunda şehadet parmağı olan Tek Yol dergisini çıkarıyorduk, kendilerine onu takdim ettim. Sonra bize Fransa’da bir kilisenin çıkardığı dergiyi gönderdiler, ismi Un Ruva yani “bir yol” idi ve logosunda şehadet parmağı vardı.
    Her oluşun bir eceli vardır. Üçüncü bin yıla girerken yaşlanmış, bozulmuş dinler sahneden çekilecektir. Yerlerine yine hak din anlayışı gelecektir. Koru’nun anlattığına göre gençler İslamiyet ten ateizme kayıyorlar. Bozulmuş dinlerden de İslam (barış) inancına doğru bir kayma var. Başka ülkelerde insanların nasıl Müslüman olduğunu ve nasıl dinden döndüklerini bilemeyiz. Sermaye bize istediği gibi anlatır olan biteni. İnsanlık nasıl zulüm yerine adaleti, karanlık yerine aydınlığı tercih ediyorsa aynı şekilde yürüyüşü de hakka doğru olacaktır.
    Türkiye’de hala ilahiyatçılar ve hocalar din ile düzen ayrımı yapmıyorlar. Bizi de yok sayıyorlar. İnsanların davranışlarını dert edinemeyiz. Her mümin yaptığının doğru olup olmadığını sorgulamakla mükelleftir. Biz hak ortaya çıkınca batılın zail olacağına inanırız. Hakkı ortaya koymadan yapılacak her şey boştur.

    • Hocam siz her zaman İslam ahlakı ve Müslümanların toplum düzenini korumak için sorumlu oldukları yaşam tarzıni diğer inançlara karşı düşmanca değil hoş görü ile yaklaşarak barış ve huzurun mimarilığını yapmaktan sorumlu olduklarını okuyucularınız ile paylaşiyorsunuz.
      Aslında sizin bu tip yazılarınzi herkes okuya bilse veya okusa geneldede gençler din tacirlerinin tuzaklarına düşmezler.
      Ellerinize sağlık.

  15. Bir günde tartışmakla hallolacak bir konu değil ama çorbada bir tutam baharatımız olsun….

    Deist ve ateist olanlara dair istatistikler dogruysa gercekten üzücu bir durum. Bu durum ezbere DiN egitiminin yetersizligine kanıt da teskil edebilir. Ezbere din egitimi/ogretimi Hz. Peygamber (s.a.v.) devrindeki anlatilan ve algilananlarla yetinildigi surece bugunku zaman ve mekan diliminde pek etkili olamaz. Istisnalar bir yana, bu işi misyon edinen klasik hacı ve hocalar bilimi de sindirmiş birer muhakemeye sahip degilse ezberleri bu iş için pek yetmez. DiN’in yasadigimiz devirde özellikle gençlere layikıyla hitap etmesi icin hadislerden kat be kat çok Kur’anin bilim ışıginda anlamını aktaracak yeni yetenekler gerekiyor. Bu konuda çekirdek bilgileriyle Kuran diger semavi kitaplardan daha avantajlıdır (müslüman olarak doğmuş olmak şanssızlık değil aslında büyük şanstır). Bugunku cemaat hocalarının toplum karşısına cıkıp DiNden konusabilmeleri için ehliyetli olmaları gerekir. Bu ehliyet, gordukleri butun dini bilgilere ilave olarak (ki öz olarak toplasan 1-2 seneye indirgenir) universite bitirmiş olmayı, ve üstune tabiat bilimleri olarak bilinen temel bilimlerde (matematik/fizik/biyoloji en başta) saglam bir doktora yapmış olmayı gerektirir. Nedeni Kuranı Kerimden gayet açıktır; Kainatı var eden de DiN’i sahiplenen de Allah (Al-İlah = the God) tır. Ve Kuranda ondan başka bir Tanrı olmadığı vurgulanır. DiN konusu o kadar önemlidir ki bunun özü (=Kuran), kainat ve o düzeni işleten prensiplerinden bihaber kişilerce aktarılırsa bugünkü çogunluk için yetmez.

    Peygamberlerin devirlerinde onemli ölçüde bu yetiyordu; geçti o devirler! Düşünebiliyor musunuz bugün bir cemaat lideri, misal; bir cüppeli, klasik ezber bilgilerinin yanısıra fizikte doktora derinliğinde bilgilere sahip olsaydı ne muazzam olurdu, dimi. Üstüne ingilizce öğrenir dünyaya açılırdı. Yahudilerin böyle din adamları var ve dünyayı aydınlatma konusunda önde olan onlar. Bizimkiler kendi dar çevrelerine hapsolmuşlar, kendi kendilerini tatminden öte gidemiyorlar. Çünkü bigileri yok! Kuran’da bazı ayetler “Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu” diye sorarak bilginin önemini ne güzel vurguluyor. Bizim klasik hocalara sorsan bu bilgiler sadece ve sadece Hz. Peygamber (s.a.v.) devrinde mevcut bilgiler (ki bunlar zaten Kuranda özetlenmiş. Birkaç gün oku düşün yeter). Ha, bu eski devirlerden zamanımıza uzanan evrensel düzeyde ortak noktalar yok mu? Tabiki var, cennet-cehennem ve temel ahlak degerleri; çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, zina yapmayacaksın, içki içmeyeceksin vs…. (bu arada, içkinin aynı sigara gibi kansere sebep olan bir kimyasal oldugunu biliyor muydunuz, ey akşamcılar? bitmedi! bunun 30-35 yıllık bir bilgi oldugunu ve şarap/bira/vodka/rakı türü içki sektörü tarafından fellik fellik saklandığını geçiştirildiğini ?).

    Gelelim anadan doğma müslüman olanlar ve sonradan olma müslümanların durumlarına. Bunlar şans eseri veya birtakım vesilelerle müsluman olmuslar ama cevrelerindeki kötü marka muslumanlari aşarak kalben ve aklen henüz Allah’a varamamis olanlardır…. Eski şarkıcı Cat Stevens, müsluman olmuş ismiyle Yusuf Islam, bunlardan ayri olsa gerek. Nasıl bir şey demiş? –“Kuranı keşfetmiş olmasaydım, bugunkü müslümanların genel durumuna bakarak biraz zor müslüman olurdum”. Yani tersinden düşünülürse adam şunu da demeğe getiriyor. Ben pire için yorgan yakanlardan değilim. Yani bizimkilerden deizm ve atheizm’e kayanlar pire için yorgan yakanlardan oluyor. Cüppeli gibi din/cemaat adamları doktora derinliğinde birer hoca olsaydı, pire için yorgan yakanların sayısı bu kadar artar mıydı?….

    • Cemaat liderlerinin çoğu şu an üniversite mezunu. Son kandilde fatih camii bomboş tu, ama önceki yıllarda dopdoluymus.
      Babalari ve dedelerinin ezberci din hayatı yaşadığını söyleyen, dini yaşantısı forumlarda din tartışmaktan ibaret olan yeni nesillere kaldı gibi bu din. Onlar da dinin lafını etmeyi yeterli görüp, ibadet kısmını önemsemiyor. Okuyucu yorumlarının çoğunda bu iz var. Din ibadet etmek içindir, tartışmak konuşmak akıl satmak için değil.
      Vema halaktul cinne ve L inse illa liye’budun

      • Sn. Tekelioğlu; yorumunuzu görmekte geçiktim. Aşağıda yazdıklarımı sabırla okuyup düşünmenizi umuyorum. Vaktim oldugunca herşeyi kuşatan DiN (anlayışıma ve toplumdaki çarpıklıklar) konusuna katkıda bulunmaga çalışıyorum. Bir müslümana aklı başında samimi bir dindaşını kırmak yakışmaz. Kasten böyle yapan bu işin vebaline girmiştir. Diğer taraftan, aklı başında olmayıp müslüman geçinirken çelişkili yaşantısıyla kötü örnek olmuş olmakla DiN’e zarar verenlere sessiz kalmak belki daha büyük bir vebal. Dini yaşantı forumlarından haberim yok. Nerede yazıyorsa herkes yazdıgından sorumlu. Buralarda arasıra DiN’de ezbercilikten ve günün şartlarında bunun yetersizliğinden dem vuran biriyim, dolayısıyla bir sitemle hakkımda «…dinin lafını etmeyi yeterli görüp, ibadet kısmını önemsemiyor» diye bir kanaate vardıysanız, bu insafsız ve yanlış bir çıkarım. Bunun böyle olmadığını yazdıklarımdan çıkaramadıysanız demek ki anlatamamışım. Tekrar deneyeyim: bu konuya değinen çeşitli yorumlarımda örneğin, burada (H.K. 19 Mart 2018 at 04:37 http://u0i.626.myftpupload.com/bir-futbolseverin-huzunlu-notlari-ilgilenen-okusun/) veya burada H.K. 21 Mart 2018 at 10:12 http://u0i.626.myftpupload.com/bir-guzel-agabeyi-kaybettik-mucadele-adamiydi-ve-hep-oyle-hatirlanacak/, ya da burada H.K. 21 Mart 2018 at 23:52 ibadetin onemini gözardı eden bir durum var diyorsanız gösterin. Yalnız lütfen, öncelikle bunları okuyun ve düşünün. Var derseniz bu konuya tekrar dönelim, yanlışı giderelim, söz! Bitirirken DiNi tekelinde sanan bir edayla otoriter bir şekilde “Din ibadet etmek içindir, tartışmak konuşmak akıl satmak için değil” dediğinize göre naklettiğiniz “Vema halaktul cinne ve L inse illa liye’budun” anlamını “Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım” seklinde almışsınız.

        Şimdi, aklımızı kullanarak/düşünerek bunu biraz açalım, bu ne demek? Bir anlamı tabi ki“ibadet”tir (ki yukarda bunun gözardı edilmediğini belirttim, ve sizi aksini isbata davet ettim). Bu ayette diğer meallerin de ifade ettitği gibi burada ibadetin de içinde oldugu daha geniş anlamda “kulluk” söz konusudur, yani ibadet klasik anlamdaki namaz-niyaz ve diger rituellerin ötesinde, yaşam boyunca O’nu tanıma ve DiN’e sadık kalarak, örnek bir hayat sürme anlaşılır.

        Fatih camii boş ise belki de cemaatler arasındaki kutuplaşmanın da bunda bir etkisi vardır (kimbilir, Allah bilir). Müdafanızda cemaat liderlerinin çoğu şu an üniversite mezunu diyorsunuz. İyi güzel. Ancak, ulkede universite mezunlarının sayısı zaten epey arttı. DiN egitimi dahil egitim kalitesi artamadıgı için bunların bircogu da muhtemelen dinden uzaklaşanlar arasında. O zaman, iş benim dediğime geliyor.

        DiNi cemaat liderleri kendilerini ve dar cevrelerini tatmin etmek yerine cogunluga etkili olmak istiyorlarsa toplumda ortalama eğitim kalitesinden çok daha yuksek seviyede olmak zorunda. Degindiğim şekilde, doktora derinliğinde bir eğitim fena mı olur, tam anlamıyla derin hoca olmak için, ve hatta dünyaya açılabilmek için?

        Malum, düşünenler için bazı ayetler birden fazla anlama gelebilir, çünkü Allah kelamıdır. Örnegin, degindiğiniz ayette “Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım”ifadesi daha başka ne tür bir anlam içeriyor, epeyce de derin ve önemli anlam. Şimdi, cemaatinize, sohbet ettiğiniz, birlikte namaz-niyazda bulunduğunuz hocanıza arkadaşlarınıza geri dönün, aranızda tartışın ve bana bir cevapla gelin, bakalım ne kadar bir muhakeme gücünüz varmış görelim, hadi benim din kardeşlerim gösterin kendinizi!! Tabii gelen cevaba göre, vardıgım sonucu paylaşacagım…. önce cevap!

  16. öncelikle fehmi bey bazen saçma konularında tartışılması gerektiğini en iyi sizin bildiğinizi düşünüyorum. bu sütunlarda size yapılan saldırılara karşılık verdiğiniz pek çok yazınızı okudum ve insanların saygılı olmaları gerektiğini savundum. dün yayınlanmayan yorumlarımda oldu. ama otoriteye ve sansürüne saygılıyız…ancak anlamış bulunuyorum ki eğer siz cevap vermezseniz ve ne olduklarına işaret etmezseniz saldırılar devam ediyor. yaşlı kadın tezviratları ya da çoklu kişilik problemleri ile uğraşmak herkesin istediği bir şey değildir ya benim hiç değil…üstelik kendileri ile karşı karşıya getirmek yerine sizle karşı karşıya getirmek gibi saçma ötesi ortak yaklaşımları var. oysa site kurulduğundan beri yorum yazıyorum. bir satırlık saldırılarla ya da nefret kusmakla yorum yazmanın emek isteyen bir iş olduğunu anlamak mümkün değil. insan emek verdiği yeri sever, bunu da anlatmak mümkün değil…neyse belki okumadıkları yorumlara saldırmak yerine birbirlerinin tavsiyesini bari dinlerler hem okumaz hem saldırmazlar. belki şansım dönmüştür. öyle umalım.

    günün konusuna gelirsek, daha önce şöyle yazmıştım

    Allahın dininin herkes tarafında anlaşılmak gibi bir derdi var mı??? öyle olsaydı eğer hemen herşey bir sembol diliyle anlatılmazdı belki de… bırakalım müteşabih ayetleri en açık olan abdestten namaza sadakadan oruca hacca kadar her şey bir şeylerin sembolü değil mi? insanın idraki yükseldikçe sembollerin anlamını çözmedeki anlayışı da yükselir. bu ise öncesinde nefis tezkiyesi denen bir süreci iktiza eder. bu da herkesin harcı değildir o halde dinin amaç değil de bir araç olduğunu bile anlamak sıkıntısı içindeki kitlelerin dini yaşamaması ve dinden uzaklaşması anlaşılmayacak bir durum hiç değildir. çaba yoksa kazanç ta yoktur… insanın yaratılış sebebi dindar olmak değil, yaratıcıyı tanımaktır. tanımanın yolu dinden geçtiği için din önemlidir, dinden uzaklaşmak demek yaratılış amacından uzaklaşmak olduğu için de ayrıca telafisi olmayan büyük kayıptır..herkes bir şekilde aklı miktarı bir ilah inancı inşa eder. bu inancın Allahın murad ettiği şekilde olması için kendini tanıtmak için din gelmiştir yoksa ateistleri bir kenara bırakırsak konumuzla ilgileri olmadığı için hemen herkesin inandığı bir ilahı zaten vardır…hz Ömer ne diyor, biz ekmekten ilah yapar sonra onu yerdik. bugünlerden çok farklı değil değil mi???

    günümüz insanı artık hiç bir konuda emek harcamak istemiyor. derdini 140 karakterle derdini anlatmak peşinde olan bir toplum oluyoruz. Kur’an çok okunan demektir. oku ile başlar ve çok okunmayı murad eder. okumaktan kasıt anlamak anlamaktan kasıt yaşamaktır.

    günümüz insanı dinden uzaklaşıyor ise bu meselenin kendine dönük kısmını çaba harcamak istememesiyle kısaca değindim diğer bir yönü de insanları dinden soğutmak üzere bu konuda yoğun çaba ve çalışmaların olması. sistemli bir şekilde Müslümanlığa saldırıların yapılması. the cemaat de bunlardan biri değil mi?? insan kendi anlamak yerine anlamış birini tercih ederse ve bunu da yanlış yerden tercih ederse olacak olacaktır. dinler arası dialoğ gibi bir mesele de bile uyanmayan darbe de bile uyanmayabilir . cehaletin bedeli sanıldığından ağırdır. üstelik kayıp sadece dünyadaki can ve mal kaybı da değildir. bu projelerin sonu transhümanizmdir. içi boşaltılmış, ruhu çalınmış, makine insanlık…ümmetimin ömrü 1500 yılı geçmez mealinde bir hadis-i şerif vardır. sahih mi değil mi tartışması günün konusu değil, ama hicri 1439 dayız ve Müslümanlığın durumuna baktığımızda sahih olup olmadığını konu etmeye de gerek var mı bilemiyorum…

    Kur’anın muhatabı okuyan ya da dinleyen kişidir. 10 kişi dinlese 10 kişiye birden hitap etmez. herbir kişiye ayrı hitap eder. herkesin anlaması da ilgisi de biriciktir. inanan bir kimsenin kimse okumadı ben de okumadım, kimse uymadı ben de uymadım, kimse anlamadı ben de anlamadım deme lüksü olabilir mi???

  17. Eh hayat iste, kimine yesil kart kimine 1dolarlik banknot! Kimine amerikan universitesinde kadro kimine benzin istasyonunda tuvalet yikama:)

    • Yanlis fikirdesin,o ima ettiklerin din degistiren ya da dinden uzaklasanlar arasinda hic degil.
      Dinin olcusunu siyaset,siyasetinkini de din olarak kabul etme hatasina duserek bunu diyor isen sayet,dinen hatali oldugu gibi, yazida bahsedilen tehlikenin temel sebeplerinden de biridir zaten bu bakis acisi.
      Dinen ise,musluman oldugunu soyleyen birini,siyasi sebepleri temel alarak dinden cikmis ilan etmek kisiyi kufr derecesine bile dusurebilir.

  18. Sn. Koru’nun 26 Kasım 2017 tarihli ”Terör Tehdidi İslam’dan Kaçış Hareketini Tetikleyebilir…” konulu yazısına aşağıdaki yorumu yapmıştım:

    ”Bir sohbetimizde ‘korkarım bu gidişle Batı, Müslümanlara ”siz müşriklersiniz, Allah’a şirk koşuyorsunuz’ deyip bize savaş açarlar’ demişti (…). Nasıl yani dediğimde; ”görmüyor musunuz, İslamın özüne aykırı ne kadar fiil varsa Müslüman coğrafyada katmerlice yaşanıyor, oysa Batıda hukuk ve adalet tecelli ediyor, insan hakları had safhada..gerçek din bizimkisi derler” dedi.

    Müslüman coğrafyada İslami bir otorite/yapı/kurum maalesef yok..var olduğu söylenenler ise ulus devlet, monarşi ve krallık gibi veya mezhebi ağırlıklı yönetimlere emre amade, fetva kurumları gibi çalışmakta , ilgili yönetimlere dinsel meşruiyet sağlayan ”dini kurumlar” işlevini görmektedir.

    Müslüman ülkeler kendi yönetim şekillerini İslamiyete tercih ettiklerindendir ki İslam -bütün engellemelere rağmen- has alimlerin elinde tekamül etmiş veya ehil olmayan ellerde neredeyse gayr-i İslami bir nesil yetişmiştir. Bu ikincisine ”Kimlik Müslümanlığı” da diyebiliriz.

    Müslümanların yaşamsal gayesi tebliğ, teşrii olduğu halde (gayr-ı Müslimleri hidayet ile buluşturmak yerine) şimdi neredeyse kendileri din değiştirme tehlikesi ile karşı karşıyalar…

    Bunun nedenleri üzerinde durulmalı.

    Müslüman ülke yönetimleri veya (Müslüman) liderleri, İslamiyeti, yönetimlerine/iktidarlarına payanda yapmak vebalini üzerilerinden atmalılar; Müslüman alimler de İslamı haykırmalarına engel korkuyu, Allah için yenmeliler…
    Nitekim avam ise hep onların ağzının içine bakarlar.

    Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor: “Alimler yeryüzünün kandilleridir.” “Alimin ölümü alemin ölümü gibidir.”.. ve ”Allah’a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakkın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, en kıymetli dünya malından, kırmızı develere sahip olmaktan daha iyidir”. [Buhari, Müslim] buyurmaktadır.

    Şimdi Müslüman coğrafyada bunun karşılığı var mıdır, yoksa.. nedenleri nelerdir.

    Eğer sorun İslam ve Müslümanlık ise Müslümanları İslamın kaynakları ile buluşturmalı ve onların bunu yaşamalarının önündeki engelleri kaldırmalıdır. Aksine kendi nefislerinin ”uyduruk dinini” yaşayan kitleler nezih İslamın adını kullanarak her türlü şeytaniliği yapmaya devam ederler..bundan da hiç kimse fayda elde edemez.

    Müslümanların kendi ülkelerinde ”mürteci” diğerlerinde de ”terörist” muamelesine maruz kalmaları, bunu onlara reva görenlerin de başını ağrıtıyor ve ağrıtmaya da devam edeceğe benziyor.

    Bütün dünya O’nun (s.a.v) ümmeti, öyleyse Peygamberimize dönelim, vesselam.”

    Şimdiyse şunu ilave edebilirim: İhtida (dinden çıkma) sadece günümüzün sorunu değil, bu, aynı zamanda Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde de gerçekleşmiş, hatta O’na (a.s.) vahi katipliği yapan bir zatın dinden çıktığıyla da vakidir.

    Günümüzde, halkı Müslüman olan ülkelerde ihtida hareketlerinin artarak devam emesi bizi, Müslümanları neden endişelenirsin ki..ferdi ve kurumsal sorumluluklarımız var da ondan mı? Varsa bu sorumluluğumuz kime karşı? Devlete mi, topluma mı, şeyhimize mi, Allah (c.c.) mı?

    Sn. Koru, ferdi olarak üzerine düşeni yapıyor..uyarıyor. Kendini kime karşı sorumlu tutarak bunu yapıyor, bunu yazısında açık etmiyor, ama ben ona inanıyorum.

    Gösterge ise; sadece kandillerde camileri tıklım tıklım dolduran cemaat değil, belki günün her vaktinde, hassaten sabah ve yatsı vaktinde bulunduğu muhitin camii-mescidini dolduran ve sosyal ilişkilerini İslam’a göre yaşayan fertlerdir.

    Topluma karşı kurumsal sorumlulukta, başta devlete ve onu yönetenlerde ise bunu yerine getirmeyen devlete karşı ne yapabiliriz ki?

  19. Camide para toplamak için vaaz ediyorlar sözünü genelde, binlerce dolar aylık halde camiye yardım tepsisine 10 Dollar atmayi çok gören paragöz müslümanlar yapıyor. Kilise %5 civarında kilise vergisini alıyor, kahraman Müslüman verdiği 10 doları diline doluyor. Camiler para toplamayacak da kilise fonuna mi bağlanacak?

  20. Sadece sizin uygun gördüğünüz şeyleri tartışmak zorunda değil müslümanlar. Eşek sütü konusu ile Hazreti Allah in mekan konusu aynı başlık altında tahrif ve tahkir edilmeyi hak etmiyor. Kadınlarla münasebetleri İslam çerçevesinde değerlendirilmeye ek kadar gevşek olanlar asansör konusunu diline doluyor. Türkiye in çamurunda yaşayan, ayakkabıda tozu tahfif ediyor diye salondaki adam da ayakkabıda çamurla gezecek değil. Asansörde bir kadın yalnız ise, ben o asansöre binmem yürürüm. Bu bir kadına saygıdır aynı zamanda. Bu konularda konuşamaz hale getireceksiniz, sonra da hacı çocuğu asansörde kadını sıkıştırmış diye haber yapacaksınız. Bekar erkeklerin, gözünü elini belini haramdan koruması için oruç tavsiyesi imami Gazali de de var. Aklına karpuz Kapusu düşürmemek için yatağının yorganını rengine bile dikkat etmeli. Bunu bir Müslüman nasıl olur anlamaz da, odatv.com yazarları gibi diline dolar, ben de bunu anlamıyorum. Gizli ateistlik de konuşulmalı. Bazı İslamcı yazarların kaleminden çıkanlar, ahiret inançlarının kuvvetine işaret ediyor.

  21. Yüzlerce sahte peygamber çıktı diye peygamberleri karalamak gibi münafık, fasık tipler, FETÖ cü hainler yüzünden İSLÂMI KARALAMAYA, bu ahlaksız, karektersiz, ilkesizleri İslâm diye tanımlamaya gerek yok. KURÂN YETER DİYEN İTİKADI BOZUKLARA DA DİKKAT ETMEK GEREKİR. Hz Muhammed siz sav bir islâm peşinde olanlar var. 2. FETÖ m.isyanoğlu ve şürekası Hz Meryeme çift cinsiyet isnat eden sözde tefsir Profu ahlaksız gibilere

    • F.koru’da dostlar alışverişite görsün yazısı yazıp vicdan yapıyor. Binlerce öğrenciye ev-yurt-okul açıp dinle diyanetle tanıştıran insanlara terörist diyecksiniz ve din tartışacaksınız. Münafıklar güruhu….

  22. Fehmi bey bu konu çok önemli ve tartışılmasında da yarar var.
    Geçenlerde gelinim çok güzel aynen flim artistlerine benzeyen bir bayan resmi gönderdi ve “bunu tanıdın mi” diye sordu, ben de “hayır tanımadım” dedim ve kim olduğunu sordum ismini yazınca ben şaşırmadım. Gerçi gelin arkasından bana ” anne sen 14 yıl önce bunun Müslümanlıktan çıkacağını nerden bildin?”
    Diye sordu. Peki ben nerden bilmiştim?
    2004 Ramazanda Seattle da bir Türk aile iftar yemeği veriyordu beni de davat etmişlerdi Kanada’dan sadece o yemek için gelmiştim.
    Kadın erkekler ayri odalarda yemek yiyecekdik hanımların biri harıç hepimiz Türk yabancı olarak sadece birtane Türkle evli tesetürlü Amerkalı bir bayan vardı.
    O bayan içeri girdi ev sahibi de dahıl hiç birsi ne hoş geldi dediler nede onunla konuştular hatta sofraya dahi buyur etmediler. Onunla Sadece ben ilgilendım ve sohbet ettim. O iftara ben ve oğlum katílmıştık. Eve gelince hem oğluma hem de gelinime onlardan uzak durmalarını tavsiye ettim ve o gelının bu tip insanların yüzünden ilerde Müslümanlığı bırakacağını söylemiştim. Nitekim aynen de öyle oldu.
    O bayan İzmir’de Asker iken eşi ile tanışıp Müslüman olmuş ve eşinin yeşil kartı çıkınca da buraya gelmişler bir kız çocukları oldu adam burada kalmayı garantileyince onu boşadı.
    Kadın Müslüman olduğu için ikinci evlliğini de Müslüman bir Arapla yaptı ondan da bir kız çocuğu oldu o Arapda Türk gibi yeşil kartı alınca kadında boşandı. Ben şahsen o gelini çok beğenmiştim gerçekten Múslúmanları çok seviyordu zaten sevmese Müslüman olmazdı.
    O gelen resim Amerkalı eşi ile olan resmidi ve Facebookunda eski dinine geri döndüğünü yaziyormuş benim gelinle iyi arkadaşlar, geline şöyle demiş “İki evliliğımı dindar Müslümanlarla yaptım 5 vakıt namaz kílıyorlardı haremlık selamlık yapiyorlardı fakat sahdekar yalancı idiler, beni severek değıl, yeşil kart için evlenmışler. Şimdi benim kızlarım da benim dinimdenler.
    Tükiyede o kadar çok Şeyhin ne demek olduğunu bilmeyen Şeyhler varki, millet onlara itaat etsin diye ” şeyhi olmiyanın şeyhı şeytandır diyerek milleti kandıriyorlar.
    Ben burda ve Kanada’da gönüllü Kuran õğretmenlığı yaptım gerçekten bizim Müslümanlar çocuklarını nasıl eğiteceklerını genelde bilmiyorlar ve çocuklar dinden nefret ediyorlar.
    Camilerde de sadace para toplamak için vaize ediyorlar.
    Kimse kalkıp gençlere yönelik islamın güzelliklerinden sevaplarından sõz etmek yerine günahdan ve cehennemin azabından korkutuyorlar.
    Tahsilliyiz fakat çok eğitimsıziz Müslümanlar olarak .din konusundada çok cahıliz.

    • Nurdan Hanım, yorumunuzun son iki cümlesi benim bizzat tecrübe ettiğim ve Türkiye için genellenebileceğini düşündüğüm acıtıcı bir tespittir. Bunun sebebi ülkemizde dünyevî ve uhrevî ilimlerin belki bir asır boyunca layıkıyla eğitim sitemimiz içinde yer almamasıdır. Din ve dünya işlerini birbirinden ayıranlar doğal olarak bunu ilk başta milli eğitimde uygulayarak sadece dünyalık insan yetiştirme yoluna saptılar ve dini Allah ile kul arasında bıraktılar. Bu sistemde en iyi okullarda okuyanlar hep dünyalık olarak yetiştirildiler. Bu dünyanın ayrılmaz gerçeği olan ölüm ve sonrası tam anlamıyla ihmal edildi. Herşeye rağmen Allah sevdiği kullarını elbette başıboş bırakmadı ve rahmet kapılarını türlü vesilelerle o kapıları arayanlara ve oradan içeri girmek isteyenlere ardına kadar açtı.
      Rahmetli ağabeyim çok zeki ve parlak bir öğrenciydi. Ülkenin en yüksek puanla girilebilen okullarında okudu ama onca başarılı öğrenciliğe rağmen içinde dolduramadığı manevî boşluğu, ancak kendisini ölüme de götürecek hastalık vesilesiyle, Bediüzzaman hazretlerinin eserleri ve talebeleri ile tanıştıktan sonra doldurabildi, ama ne doldurdu! Mekanı cennet olsun.
      Henüz hayatta olan tanıdığım nice gösterişli diploma sahipleri ise cahil müslümanlar olarak ya da mükemmel müslüman olduklarını zannederek ya da mükemmel gafiller olarak hayatlarını sürdürüyorlar!
      Yorumunuzdan o hanımla ilgili kehanetinizin dayanağı anlaşılmıyor. Sanki oradaki tek tesettürlü müslüman hanım olmasıymış gibi görünüyor ama riddet öngörünüzün dayanağı bu olamaz sanırım..?

Yoruma kapalı.