Uzmanlar “Cumhurbaşkanı faiz artışına izin vermez” diyorlar; gerekçelerine eleştirilerim var…

35
Reklam

Önümüzdeki hafta Merkez Bankası’nın ilgili komisyonu bir kez daha faiz konusunu görüşecek. Şu anda içinde bocaladığımız sıkıntılı tabloya bakıp alınacak karar hakkında görüş açıklayan uzmanları dinliyorum; neredeyse hepsi ağız birliği içerisinde hep aynı görüşü tekrarlıyorlar: “Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (MBPPK) bu toplantısında da faiz artırımına gitmeyecek…”

Gerekçe?

Hepsinin paylaştığı gerekçe aynı: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kesin olarak bağlandığı ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ tezine aykırı çünkü; ihtiyaç faiz artırımını gerektirse bile tezine aykırı bir karara müsaade etmez, o müsaade etmeyince de MBPPK faizi artıramaz. Unutmayalım, tezini ‘nassa’ da dayandırıyor…”

Ekonomi uzmanları böyle diyor, ben ekonomi konusunda uzman değilim ve kusura bakmazlarsa ileri sürdükleri gerekçeyi yanlış buluyorum.

Yanlışlık şurada: AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan en az ‘faiz’ konusu kadar kesin biçimde inandığı, inanmakla kalmayıp ciddi ciddi savunduğu ve insanları da doğru olduğuna ikna ettiği daha temelli konularda bile gerektiğinde görüş değiştirebilen biri…

Örnekler…

Örnekler bir değil, çok…

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında, o korkunç olayda suçlananlar arasında darbecileri finanse ettiği iddiasına muhatap edilen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yok muydu? Yalnız AK Parti sözcüleri bu iddiayı dile getirmekle kalmadı, iddia TRT’de yayınlanan bir dizinin de ana konusuydu.

Reklam

Sonra ne oldu?

BAE ile sıcak ilişkiler bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kuruldu.

Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed Bin Zayid Al Nahyan ülkemize geldi ve Külliye’de kırmızı halı protokolüyle karşılandı.

Yaklaşık bir ay önce de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan BAE’ne resmi ziyarette bulundu; diziyi yayınlayan TRT bu ziyaretin haberine “Görkemli karşılama” başlığını layık gördü.

BAE arzu ediyor diye, ekonomik ilişkilerde daha rahat olunmasını sağlayacak bir yasa bile çıkartıldı.

Aynı durum İsrail ile de yaşandı. Hem de daha dün.

İsrail’in yeni seçilen Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Ankara’da devlet protokolüyle karşılandı.

Herzog’un seleflerinden Şimon Peres’le o zaman başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın birlikte katıldığı Davos’taki bir programda çıkan “One Minute” tartışmasını unutmak mümkün mü? O olaydan sonra Türkiye ile İsrail ilişkileri askıya alındı. İsrail’in en son gönderdiği büyükelçiye kapı gösterildi; büyükelçi Eitan Na’eh Ankara’da birinci yılını bile doldurmamışken ‘istenmeyen adam’ ilan edilebileceğini anlayınca ülkemizi palas pandıras terk etti.  

Reklam

Sonraları elle tutulur bir gelişme yaşanmadan, birden bire Herzog Ankara’ya geldi ve onun gelişi AK Parti’nin muteber saydığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da itibar ettiği medya organlarında “Yeni bir dönemin başlangıcı” olarak ilan edildi.

Mısır’la da benzer bir gelişme için kapılar zorlanıyor. 

Askeri darbeyle Muhammed Mursi’nin devrilmesine de yol açan gösterilerden ilham alınarak benimsenmiş ve her fırsatta elle de vurgulandığı için çocuklar tarafından bile taklit edilir olmuş ‘Rabia’ işareti en son ne zaman tekrar edildi?

Çoktandır unutuldu o işaret…

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki başkonsolosluk binasında katledilmesi sonrasında ciddi çatışmalar yaşanan Suudi Arabistan’la da her an yakınlaşabiliriz.

İç politikaya gelince…

Biliyorum, yazının burasına kadar örnekleri hep dış politikadan verdim; ancak iç politika alanında da en az bunlar kadar -hatta bana göre çok daha fazla- örnek var.

Hiç zorlanmadan ilk akla gelen MHP ile yakınlaşması AK Parti’nin… 

İktidarın şimdilerde küçük ortağı konumunda bulunan MHP ile AK Parti, uzun yıllar karşı cephelerde yer almıştı. MHP sözcüleri ve genel başkanı Devlet Bahçeli’nin AK Parti için sarf ettikleri hiç de yakışıklı sayılmayacak sözler AK Parti sözcüleri ve genel başkanı Erdoğan tarafından aynı sertlikte cevaplarla karşılanmaktaydı.

Bugün ise iki parti aynı vücudu paylaşan Siyam ikizleri gibi…

Sözün kısası, görüşlerini gerekçelendirirlerken, ekonomi uzmanları, bu iç ve dış örnekleri hatırlasalar iyi olur.

Dün en az üç ayrı uzmandan “Cumhurbaşkanı nass diyor ve faizi sebep enflasyonu sonuç olarak görüyor, bu yüzden faiz artırılmaz” görüşünü dinlerken zihnimden hep yukarıdaki karşı görüşler geçti.

Partisinin çıkarları gerektirdiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan görüş değiştirebiliyor. Şu anda yaşanan ekonomik sıkıntıları hafifletmekten geçen yolun faiz artışını gerçekleştirmek olduğuna inanırsa, tereddüt etse bile o yolda adım atılmasına izin verir…

Gerekçelerine itiraz etsem de vardıkları sonuçla mutabıkım

Uzmanların gerekçelerine bu itirazımı kayda geçirdikten sonra vardıkları sonuca iştirak ettiğimi de belirmek isterim.

MBPPK’den faizi artırma kararını ben de beklemiyorum, fakat benim gerekçelerim farklı.

Her şeyden önce, AK Parti’nin kendi ekonomistleri de faizi artırmanın çoktandır çare olmaktan çıktığının farkındalar. Enflasyon oranını TÜİK bile bu ayın başında %54.44 olarak açıkladı. MBPPK’nun son kararıyla faiz %14; önümüzdeki hafta 100 veya 200 puan artırılsa yine de bu ayın enflasyon oranının bayağı altında kalacaktır faiz.

İkinci sebep ise şu: AK Parti hayli zamandır hangi konuya el atsa yanlış yapıyor. Bu iddiamın en çarpıcı örneği ekonomimizin durumu. Pandemi sonrası ekonomik sıkıntı her ülkede baş gösterdi; Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle çıkan savaş da sıkıntıyı yine her ülkede biraz daha artırdı. Ancak hem Pandemi hem de savaşa bizde sürekli alınan yanlış kararlar tuz-biber ekledi.

ABD’de, Avrupa’da sıkıntılar 1 ise bizde onlardan 10-20 kat fazla oluşunun sebebi hep alınan yanlış kararlar…

Bu defa atılacak adımın da doğru olacağına kendimi inandıramıyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

35 YORUMLAR

  1. Ey editör kardeşim, anlaşıldı siz benim bu ‘bik, bik’ lerime kafayı takmışsınız !
    Ben bu ifadeyi Fatih isimli arkadaşın dünkü yorumunda ilk defa gördüm ; bu ifadeyle AKP yi sürekli eleştirenlere kızıyor ve aklısıra dalga geçiyordu .
    Ben de sürekli olarak AKP yi öven bu arkadaşa kendi ifadesini kendisine karşı ve dalga geçmek için kullanmak istedim ; ama heyhat editör engelini aşmak mümkün değil !

    İyi günler

  2. “H. Gayret
    10 Mart 2022 At 17:10
    “H. Gayret
    9 Mart 2022 At 19:55
    Ahmet sen ve senin gibiler hızlı tren ve marmaraya da karşıydılar ama yapıldı, kanalistanbul da yapılacak, sonra da danıştay bilmem ne hakimleriyle birlikte utanmadan kanal boyunda çay keyfi yaparsınız…

    Yorumu Cevapla
    Ahmet
    9 Mart 2022 At 21:09
    Yüce Allah, Kur’an’da yetimlerin korunup kollanmasına çok önem vermiş, mallarının israf edilmemesini ve haksız yere yenilmemesini, bunun büyük günah olduğunu bildirmiş, yetimlerin mallarını haksız yere yiyenlerin, ateş yemiş olacaklarını bildirerek yetim haklarına gereken özenin ve önemin gösterilmesini emretmiştir:
    SENCE BU HİLELİ İHALELERDE KAC YETİMİN HAKKİ YENMİSTİR????

    Yorumu Cevapla
    Nurdan
    9 Mart 2022 At 21:43
    Ahmet bey! ONLRDA Aynen sizin gibi yapiyorlar.
    Benim her yorumuma bir kulp takiyordunuz ve yalanliyordunuz. Oysaki ben her zaman Türkiyenin batırıldığını yaziyordum.
    Ne oldu? Benmi yanıldım? Yoksa bana musallat olup hakaret ednlermi yanıldı? Vatan sever parali troller ve troll olmayipte ülkeyi batıranlari inadina savunan sizlerin Moralınızi bozmak istemem fakat, sayın yazar Türkiyeyi ve halkını bekleyen felaketleri sadece TC Adeletinin pençesine düşmemek için geçmişte yaptığı gibi ucundan kulağında yazarak uyuyan halki uyandırmak istiyor. Siz bakmayın 8,000 ile 10,000 lira arası maaş alan troller’in laflarına!

    2010 yılında felaketin ilk düdüğü Marmara gemisi ile başladı.
    Israil hükümeti gelen yardımlar için liman hazırlayip dağitılması için yardımcı olacakları sözü vermesine rağmen 9 kişi kurban edilerek 2011 seçimlerine yatırım yapildğıni’de hatırlamakta fayda var.
    Türkiye halkını değil dün’ü,bugünler dahi mumla ariyacak faleketler bekliyor.

    Yorumu Cevapla”

  3. Daha düne kadar türkiyenin kuyusunu kazmakla meşgul birçok ülke(hangileri olduğunu muhalif marabalar döşenmişler zaten:) dizleri üzerine çökmüş vaziyette kapımızın önünde sıra olmuşlar, devletbaşkanımız ya da bir bakanımızla görüşebilmek için kırk takla atıyorlar, bu da kimi mandacı arkadaşları epeyce bir germişe benziyor…
    Sakin olun, bu daha başlangıç, beyaz efendilerinizi, zağar diye bahçe kapımızda bağlayıp aya karşı ulutmazsak bize de türk demesinler!!!!

  4. Türkiye’nin Doğu Akdeniz başta olmak üzere birçok meselede kendi çıkarlarını savunmak için S. Arabistan, BAE ve İsrail ile araya mesafe koyduğu dönemde “Neden herkesle kavga ediyorsunuz? Yalnız kaldık” diyenler bugün ilişkilerin düzelmesinden rahatsız! Acaba neden?

    O ilişkilerin Türkiye dik durduğu ve bu ülkeleri kendi istediği çizgiye çektiği için düzeldiğini görmek istemiyorlar. Ne Türkiye’yi ne de dünyayı okuyamıyorlar.

    İç ve dış politikada aşırı abartılı Erdoğan eleştirileri dışında ortaya koydukları gerçekçi, ufuk açıcı bir  yaklaşım yok.  Bunu biz değil 1999’daki Ecevit hükümetinin Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel söylüyor:  “Muhalefet iç ve dış sorunların üstesinden gelebileceğini göstermekte aciz kalmış ve sınıfta çakmıştır. Geç de olsa bugünkü dış sorunlara gerçekçi yaklaşmayı başaran ve umarım bundan sapmayacak olan hükümet doğru yoldadır.”

    Bu açıklamadan sonra Gürel’in kendi mahallesinde linç edileceğinden hiç şüphem yok. Ama bunu yaparken keşke bir de “Acaba bu adam neden böyle konuştu?” diye kendilerine sorsalar.
    Belki nerede hata yaptıklarını görürler.
    Belki umut olamadıklarının fatkına varabilirler.
    İktidarın elbette hataları vardır. Hayalarının farkında olup, muhasebesini yapma kabiliyetlerinin yüksek olduğu aşikar. Bu yüzden hata yapsada geniş kitleler hala iktidarı umut görmeye devam ediyor.

    • Hep dediğim gibi futbol takımı tutar gibiyiz Barissa suç kavga etse suç.Sina Gürel i tebrik etmek lazım.Nadir ve dürüst siyaset itmiş.

  5. Peygamber Efendimizden iki hadis :
    ‘ Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir ‘
    ‘Mümin , insanların malını ve canını emanet edebildiği kişidir ‘

  6. tarihe bakarsak göreceğiz ki,
    otokrasinin öyle çok çeşitleri yok, belli yol haritası var.

    benim anladığım, ülke ne kadar gerilerse, millet ne kadar fakirleşirse, yoksulluk ne kadar derinleşirse halkı yönetmek o kadar kolay olur. millet borç batağının içine gömüldükçe sırtına binen yük ağırlaştıkça başını kaldıramaz olur. devede kulak üç beş kuruş yardımla kendine bağlarsın, şikayet edenleri de hainlikle, dış güçlerin maşası olmakla suçlarsın. zaten yanlış giden hiç bir şeyi üstüne alınmazsın, ya dış güçler saldırıyordur, ya da iç mihraklar hainlik ediyordur. bildiğin otokrasi siyaseti işte. muhalefet haindir, gıkını çıkaran ajandır, halkların en öncelikli hakkı olan protestolarda isyandır. iktidarlar en çok ta bunu ister, çünkü güç kullanmak meşrulaşır, halkı sindirmek kolaylaşır.
    tablo hiç değişmez.
    halk her geçen gün fakirleşirken iktidar ve saz arkadaşları her geçen gün ne zenginlikte ne israfta sınır tanımazlar. çıkarları varsa her kişi ve ülke dostturlar, çıkar yoksa hepsi düşmandırlar.
    yasa paralı bae bir anda dostumuz oluverdi, daha dün suriyede, libyada savaşıyor değil miydik? fetönün finansörü değiller miydi? şimdi üç kuruşa düşmüş neyimiz var, neyimiz yok satarız artık, pek bir şey de kalmadı zaten.

    sayın koruyu iyimser gördüm, faiz konusunda piyasaların iyiliğinin dikkate alınacağını düşünüyor. merkez bankası başkanıma emir verdim denirken, bir tür nasss diye bir şey öne sürülürken, faiz sebep enflasyon sonuç hikayesi sunulurken piyasaların iyiliği hiç ama hiç dikkate alınmamıştı, kur seyri allak bullak edilmiş, garantili döviz anlaşması olanlar dışında kalan herkesin halinin ne olacağı hiç ama hiç sorun edilmemişti. kur yükseltilmişti.
    kur yükselince enflasyon yükselmişti,
    enerji fiyatları elektrikten benzine herşeyin fiyatı yükselmişti,
    şimdi neden dikkate alınsın?
    parası dövizde olanlar ya da dövizle anlaşması olanlar kazanmaya devam etsin değil mi?
    yani durup dururken kuru neden düşürelim?
    faiz konusu karışık, bir yerlerde bir nasss sosu var ki anlaması mümkün değil,
    borcunu ödeyemeyen çiftçiden alınan faiz sorun olmuyor,
    ödemesi geciken elektrik faturasına eklenen faiz problem edilmiyor ama iş piyasa dengelerini allak bullak edecek işlere gelince bir anda faiz birilerinin imanına dokunuyor, çocuğuna süt alamayan insanlardan topladıkları paralarla yapay plaj yaptırırken bu iman nereye gidiyor, nerede saklanıyor bir anlaması zor bir yer daha.
    lüks, israf, savurganlık, haksız kazanç nasss konuları değil anlaşılan, olsa nasssım geldi denirdi herhalde,
    halkın bunca zorluk yaşadığı en temel gıda maddelerinden bile kıstığı, ısınmaktan, elektrik kullanmaktan bile tasarruf etmeye çalıştığı bu zamanda ülkeyi yönetenlerin herhangi bir tasarrufa gittiklerini herhangi bir lükslerinden kıstıklarını görüyor muyuz?
    sarayın harcamalarında herhangi bir kısıntıya gidiliyor mu?
    kamu harcamalarında???
    yakın şirketlere kapalı ihalelerle verilen, anlaşmaların devlet sırrı olduğu kar garantlli işlerde bir revizyona gidiliyor mu???
    hani nasss?
    nerde nasss?
    nasss yok,
    hala bir tane yangın uçağımız yok,
    hala cumhurbaşkanlığının hangarında onlarca uçak var.
    nerelerdesin eyyy nasss?

    yolsuzu yolsuz korur.
    tezgahının ön tarafına sağlam olanları, arka tarafına çürükleri doldurup sergileyen sonra da müşterisine öndeki sağlamlardan biraz, arkadaki çürüklerden çokça dolduran yolsuz manav yolsuz düzenden neden rahatsız olsun, bilakis savunur. bu düzeni sever, herkes kendi gibi olanı sever, hoş görür.
    hitlerin bile hala seveni, destekleyeni fanları var.
    yolsuz manav ülkede dürüst manavdan çok olduğu sürece geri kalmışlık kader programında geleceğimizi şekillendirecektir, başımıza gelenler ellerimizle kazandıklarımız sebebiyledir…

    • Didem hanım daha düne kadar uluslararası mevzularda türkiye ile ters düşmüş iri ufak ülkeciklerin bugün bükemedikleri eli öpmek için kapımızda kuyruk olmalarından niye rahatsız oldunuz ki????

      • elimizi öpüyorlar, kapımızda kuyruk oluyorlar,
        masa kuruyoruz,
        uçuyoruz, kaçıyoruz
        sonra kurumuza saldırıyorlar,
        vatanımızı bölmek istiyorlar,
        bayrağımızı indirmek istiyorlar,
        aldatıldık,
        kandırıldık,
        tırı vırı
        gel de rahatsız olabilme (⓿_⓿)

  7. Bir öngörü,

    Benzin, Mazot fiyatları neden artıyor.

    1. Arabası olanın durumu iyi diyorlar, yolunacak kaz olarak görülüyor.

    2. petrolün varil fiyatı arttı, ithalat ihracat dengesi 30 milyar dolar daha bozuldu. Merkez bankasında dolar kalmadı Yurt dışını ödenecek döviz kalmadığı için Tüketicilerin az tüketmesi gerekir, Dışarıya ödenecek para azaldığı için zam yapmaları gerekir.

    AKP demek fakirlik demek.

  8. Sayın Koru ,
    Resmin bütününe bakmak lazım. Ak parti iktidara geldiğinde dolar faizi 0 iken dolara % 5 vererek sıcak paraya buyur eden bir yapı içinde ithal ikameli bir ekonomik model ile ilk dönemini tamamladı. 2013 den sonra FED in faiz arttırımı gündeme gelince tüm gelişmekte olan ülke paraları değer kaybetmeye başladı. 15 Temmuz CIA destekli operasyon olmayınca da Türkiye ye para akımı kesildi.Bunun ilk etkisi 2018 de yaşandı. Borç verenler borç vermiyorsa kendi ihtiyacın olan dövizi kendin bulmak zorundasın. Devlet ihracata dayalı büyüme modeline geçti. Suriye nin kuzeyine yapılan operasyon İsrail destekli ABD lobilerinin Türkiye aleyhine daha şiddetli finans kesintilerini getirdi. Tüm derecelendirme kuruluşları puan düşürdü. Hatırlayın İsrail , Mısır , Yunanistan doğal gaz andlaşması yaptı. O projenin yürümeyeceğini görmeleri ve bu proje için Türkiye den başka çıkar yol olmadığını anlamaları gerekiyordu. Dik durmamız gerekiyordu. Şimdi bizim dediğimize geliyorlar. Faiz neden enflasyon sonuç diyerek devaülasyon yaparak 160 milyar dolara takılıp kalan ihracatı 225 milyar dolara çıkararak orta gelir tuzağından çıkmak için adım atıldı. Covid sürecinde dünyanın borcu % 20 artarken bizim borcumuz artmadı. Aksine istihdam da artış sağlandı. Çin den sonra en büyük ikinci büyüme yakalandı. Sizin derdiniz Iphone fiyatının pahalanması , milletin derdi iş ve aş ! Erdoğan kendi ekibine söz geçiremedi. 2018 Ağustosunda 7.20 yi gören dolar 2019 yılbaşında 5.50 idi. Bunun olmaması gerekiyordu. Zira 15 Ağustos taki faiz arttırımı yine sıcak parayı getirdi. Bugün geldiğimiz nokta da sıcak paraya hayır , doğrudan yatırıma evet diyoruz. Bu süreçte tüm alt yapı yatırımları da durmaksızın devam etti. Bunlar ülke ekonomisine faktör verimliliği sağlayacak olan yatırımlar. 500 ün üzerinde baraj yaparak , geçen seneki kuraklıkta bile tarımsal üretimde artış sağladık. Ayçiçek yağı ayrı bir hikaye. O konu da yanlış bilgiler ortalığa saçılı. Olayları analiz ederken tek boyutlu taraflı cepheden bakarsanız doğru teşhisi koyamazsınız. Turizm sektöründe milyonun üzerinde insanımız istihdam ediliyor . Nitelikli zengin turist gelsin diye proje sundunuz da yok mu dedik ? Ucuzcu turist geliyormuş O da gelmese nasıl dolduracağız tesisleri , Nasıl Avrupa nın bir numaralı havayolu olacağız ? Bencil olmamak lazım. Ülke bizim . Hepimiz aynı gemideyiz. Amerika da doktor olmak için kredi alıp yılda 100.000 doları üniversiteye ödemek gerekirken Türkiye de bedava doktor olup sonra da bu ülkeye borcunu ödemeden yurt dışına gitmeye kalkarsan bu yaşantının hayrı olmaz. Nesli kaybedersin. Dedim ya resimin bütününe bakmak lazım..Ama bakmak ile görmek arasında fark olduğunu Kur’an Allah bildiriyor.

    ﴾59﴿ Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir. nisa 59 da da böyle buyuruluyor.
    179﴿ Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. Araf süresi 179 ayet.

    ﴾36﴿ Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
    Erdoğan ve avanesi malı götürmüşmüş . Bunu diyenler bunun hesabını vereceklerini düşünemeyenler.

    • Ahmet bey hadi gene İmamdan önce davranıp Cumaa vazını verdin. ama her gün bekleriz bu vaazlarınızı.

      binlerce insanın büyük resmi kendisinden izlediği bir yazara da büyük resmi gösterin ya, büyük adamsın vesselâm!

      Kur-an ayetlerine gelince şimdi burada bir anlaşalım, anlaşmazlıkları Allah’a götürmek tamam. peki nasıl götüreceğiz bunun prosesi prosedürü nedir, bana bir yardımcı olsanız.

      mesela ben diyorum ki türkiye’de adalet mekanizması çökmüş, devlet kurumları işlevini yitirmiş, hırsızlık ahlâksızlık almış başını gitmiş, uyuşturucu kullanımı artmış, ülke dünya kokain üssü haline gelmiş, cinayetler artmış, yol ortasında insanlar öldürülür hale gelmiş. devlette rüşvetiz iş yapılamaz hâlde. kutuplaşma artmış herkes kendi gibi düşünmeyeni düşman görüp saldırıyor. her taraf kaos her taraf keşmekeş. ceza evlerinden adi suçlular tahliye edilmiş yerlerine sırf kendilerini desteklemiyorlar diye suçsuz insanlarla doldurulmuş. ulul emrin bizzat destekçileri olanlar bile şikayet eder hale gelmiş. devlet görevlilerinin yolsuzlukları dünyanın dört bir tarafında nam salmış, kirli işlerde kullanılan suçlular başka devletlerin elinde itirafçı olmuş, biri de Nuri Gökhan Bozkır, savaşın yaşandığı ülkede uzun süre tutuklanıp sorgulanmış. devlet yöneticilerinin müsrifliği har bulup harman savurmaları dünyanın diline düşmüş. enflasyon almış başını gitmiş, ucuz gıda kuyrukları aya yol olmuş. arabası olanlar binemez, iş sahipleri mallarını satamaz hale gelmiş. daha neler neler….

      sen de bize diyorsun ki bütün bunlar küçük bir resimden ibaret, büyük resme bak ulül emre itaat et diyorsun bir de Kur-an’dan ayet gösterip haklı olduğuna delil sayıyorsun.

      burda büyük bir yanlışlık var, meseleleri Allah’a Peygamber’ e nasıl götüreceğimizi bilmiyoruz. sen de bilmiyorsun ben de.. bunu böyle kabul edip akıl sahibinden yol yordam tarifi istemeliyiz. yoksa ne sen bu kafa karışıklığınla cennete gidebilirsin ne de ben…

      Ama önce yolu tarif etme kabiliyeti olanları iyi tanımak lazım. tanımazsak gelip böyle yolu dümdüz, dosdoğru(sonuçda kimse peygamber değil, hatalar yanlışlıklar olması insan olmanın gereği) tarif edene tarifini beğenmeyip yol göstermeye kalkınca bu tarifçiden önce ALLAH’ın gücüne gider ve sonra çarpar. zaten çarpmıyor mu? bu inceliklere dikkat etmediğimiz için de ALLAH’ın çarptığını da farkedemiyor ve mealini yazdığınız ayetlerin doğrudan hedefi oluyoruz. ALLAH muhafaza.

      • Ahmet Melik bey gerçekten aydınlatıcı yorumunuz olmuş. Bakmakla görmek arasındaki farkı en güzel Baran bey yerine getirmiş. Tebrik ediyorum

      • Ezanlarımızı susturamayacaklar Bayrağımızı indiremeyecekler Vatanımızı bölemeyecekler. BAŞARAMAYACAKLAR

  9. Avrupa korkuyla kıvranırken, ABD Rusya’yı dünyadan tecrit ederken, Rusya Batı’yı tehdit ederken, nükleer tehditler savrulurken, bu iki dünyanın bir araya gelebildiği, göz göze bakabildiği, konuşabildiği tek yer Türkiye oldu.

    Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, “Türkiye ve ABD garantör ülke olsun” diyor.

    ABD Başkanı Biden, Kiev ve Moskova arasında en itibarlı aktör olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile telefon diyaloğu peşinde.

    Avrupa gazetelerinde bile nispet yaparcasına “Krizinin yegâne kazananı Erdoğan” diye makaleler çıkıyor.

    Tüm dünyanın ağızlarının içine baktığı Rusya’nın ve Ukrayna’nın dışişleri bakanları, müzakere için seçtikleri Antalya’da Türkiye Dışişleri Bakanı’nın kurduğu masada kozlarını paylaşıyorlar.

    Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev geliyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov geliyor. Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba geliyor. İsrail Cumhurbaşkanı geliyor. Yunanistan Başbakanı Mitçotakis geliyor. Almanya Başbakanı Scholz geliyor. NATO Genel Sekreteri Soltenberg geliyor. Türkiye Ekseni bir şeyleri değiştiriyor.
    Herkesin Türkiye’ye koşması, Türkiye ile yakınlaşıyor olması, Türkiye’ye  davet yollaması asla sıradanlaştırılmamalı.

    Biz Türkiye’ye yoğunlaşalım. Biz Türkiye’nin güç sıçramasının ülkeleri, kıtaları etkilemesine bakalım. İçerideki operasyon aygıtlarının, “iç işgalciler”in “Türkiye’yi durdurma” girişimlerini boşa çıkaralım.Ve emin olun: “Türkiye, 21. Yüzyılın Sürprizi”dir. Yakın gelecekte, bu cümleyi sadece biz değil, bütün dünya kuracaktır.

    • Türkiye’ye bakalım:
      1 hukugu isletelim.
      2 İhaleleri hakkaniyet ve yetim hakkı gözeterek verelim.
      3 eşe dosta değil gorevi liyakatli olana verelim.
      4 gösteriş ve musrifligi bırakalım tasarrufa özen gösterip halka örnek olalım.
      BAK ozaman bu millet yine 10 yıl önceki gibi onu el üstünde tutmaz mi

    • Kimmiş o içinizdeki işgalciler? Önceki gün akparti mahalli şubelerde yönetici olduğunu söyleyen biri de aynı şeyleri söylüyordu. Ona da sordum dedi ki “mesela yargı; karısını 27 yerinden bıçaklayan adamı dışarı salıyorlar, en adi suçluları tahliye ediyorlar bu nasıl olur? ( bak bak bana soruyor) Cumhurbaşkanımız adalet bakanını değiştirdi ama yetmez, yargıyı komple değiştirmek lazım” dedi ve ayak üstü hücuma geçip beni savunma durumuna sıkmaya çalıştı.

      Be kardeşim yargıyı Erdoğan değiştirmedi mi bu yargı Erdoğan’ın özellikle tercih ettiği yargı işte dedim, kem küm etti. Cevabını beklemeden çıkıp gittim.

      Senden de cevap beklemiyorum Fatih. Cevap yazma Fatih.

  10. Bir Kulis bilgisi Nisan Ayında 500TL’lik Baknotlar basılacak.

    Artan Enflasyonla, paranın değeri kalmadığı için 500’lük baknot geliyor.

    AKP dedikçe fakirleşeçeksiniz.

  11. Fehmi beyin eski yazılarına karşın bugünkü yazısını okuyunca lahana perhiz deyimi akla geliyor. Fehmi bey Türkiye yanlız yanlız korosunun enstrümancılarının başında siz gelmiyormuydunuz. Şimdi de Dün İsrail’e şöyle diyordu, bugün İsrail Cumhurbaşkanı’nı ağırlıyor ne iş demeye getiriyorsunuz.
    Daha dün dünyayı İran’a karşı kışkırtan, Arap dünyası ile İran arasında savaş çıkarmaya girişen, Venezuela’da darbe yapmaya kalkışan, ülke yönetimini tanımadığını açıklayıp kendi adaylarını, Guaido’yu dayatan ve bunun Türkiye’de bile bazı çevrelere  pazarlayan  ABD şimdi bu iki ülke ile petrol anlaşması yapıyor. Gelişen süreç içinde kendi çıkarları doğrultusunda pozisyon değiştiren  ABD  olunca…“Adamlara bak abi… Nasıl da işlerini biliyorlar” falan diye alkış tutuyorsunuz. Gelişen süreç içinde kendi çıkarları doğrultusunda pozisyon değiştiren  Türkiye  olunca. “Dün öyle diyordun, bugün böyle diyorsun” diye bin türlü bik bik…

    Türkiye; coğrafyamızı sadece savaşlar, işgaller, iç çatışmalar, terör fırtınaları, mezhep kavgaları, yağma ve alan alanı olarak görenlere karşı bir aklı, bir duruşu, söz gücünü öne çıkarabilen tek ülkedir.
    Bu yakınlaşma Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte Avrupa Birliği’nin doğalgaz alanında Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak üzere dramatik adımlar atmaya hazırlandığı bir döneme denk geliyor. Batı Avrupa’nın enerji alımlarının çeşitlendirilmesi ihtiyacını karşılamak üzere İsrail-Türkiye ekseni üzerinden açılacak bir enerji koridoru Avrupa jeopolitiği yeniden şekillenirken kayda değer bir etki yapabilir. Zararın neresinden dönülse kârdır. Bu özdeyiş Türkiye ile İsrail ilişkilerinin girdiği yeni yöneliş için kullanabiliriz. İsraille her konuda anlaşamayacağımız konusunda peşinen anlaşmak zorundayız. Türkiye kimin dost kimin düşman olduğunu unutmadan, “müttefik” adını taşıyan, dost görünümlü düşman ülkelerin bile takdir etmek zorunda kaldığı son derece dengeli bir dış politika izliyor. NATO üyeliğinin verdiği hakları biliyor ve kullanıyor, sorumluluklarını da yerine getiriyor. Öte yandan savaşan iki taraf; Ukrayna ile Rusya arasında taraf tutmadan barış köprüsü olmaya uğraşıyor.
    Jeopolitik üstünlüğü yanında Batı tarafından görmezden gelinen Türkiye’nin dış politikadaki “çıkar” değil “hak”, “savaş” değil “barış” yönü artık öne çıkmış durumda.
    Bülent Ecevit dönemlerinde dışişleri bakanlıkları yapan Şükrü Sina GürelnTürkiye’nin son zamanlarda uluslararası alanda takdir toplayan dış politikasını şu sözlerle övmüş “Geç de olsa bugünkü dış sorunlara gerçekçi yaklaşmayı sonunda başaran ve umarım bundan sapmayacak olan hükümet doğru yoldadır.”
    Gürel, muhalefete şu karneyi vermiş. “Muhalefet, iç ve dış sorunların üstesinden gelebileceklerini göstermekte aciz kalmış ve sınıfta çakmıştır.

  12. Okulda ekonomi öğrenmedim ama, Erdoğan’ın ekonomiye kaybettirdiği milyarları toplayacak kadar matematik biliyorum.

    Erdoğan’ın faiz politikasının Türkiye ekonomisine kaybettirdiği milyarlara ilave edecek daha ҫok milyarlar var:
    -Komṣularla iliṣkilerin bozulmasıyla kaybedilen milyarlar (Israil, Mısır gibi).
    -Otoriter yönetimi nedeniyle ülkeden ҫıkan milyarlarca dolar yabancı sermaye.
    -Otoriter yönetimi nedeniyle Türkiye’ye gelmeyen milyarlarca dolar yabancı yatırım.
    -Pandemi ve savaṣın yanısıra, otorite yönetim nedeniyle de Türkiye’ye gelmeyen ҫok turist var.

    Ayrıca:
    Hangi ülkenin Cumhurbaṣkanından ṣu söylemleri duymak mümkün?
    Hakime: Ey hakim nasıl serbest bırakırsın?
    Doktorlara: Varsın gidiyorlarsa gitsinler.
    Muhtarlara: Bizlere ihbar edeceksiniz.

    Bu sözlerin de ülke ekonomisine bir bedeli var ama, sorun sadece ekonomi değil.

    Ülke insanlarını bir arada ve ayakta tutan önemli değerlerimiz yozlaṣıyor.

    Böyle değerlerin yozlaṣması ülke iҫin kaybedilen milyarlaca dolardan daha da yıkıcı olabilir.

  13. Bir iktidar düşünün 20 yıl sonra geldiği günden daha kötü bir ekonomi ile ülkeyi devretmeyi düşünüyor. Burada oturup nerde yanlış yaptık diye düşünmesi gerekir.
    Yanlışları sıralamaya başlayalım:
    1 İşine gelince anaya mahkemesi kararlarını taktir etti işine gelmeyince alabildiğince eleştirdi. HSYK yı kendi partisel ihtiyaçlarına göre dizayn etti ve hukuka güveni ortadan kaldırdı. Bir ülkede hukuk ve adalet olmaz ise hiçbirşey olmaz.
    2 Liyakatı ortadan kaldırdı çapsız beceriksiz kişileri haketmedikleri yerlere getirdi.Liyakatsız bu insanlar ülkeye ve kendisine çok büyük zararlar verdi .Örneğin bir kütahya havalimanı hesapsız kitapsız yolcu sayısı ile inanılmaz gündem oldu.
    3 Dış politikada ebedi dostluk ve ezeli düşmanlık olmaz .Buna rağmen birçok ülke ile gereksiz düşmanlık oluştu.Bugün israil ile düşman isen ABD ile tüm ilişkilerin sekteye uğrar maalesef bunu geç farketti. Vazo kırıldıktan sonra nekadar birleştirsen de eski vazo olmuyor.
    4 Kaynakların çoğu işsizliği azaltmak gelir sağlamak ve rant için betona yatırıldı oysa bunların üretime teşvik olarak aktarılması gerekiyordu.Bu sistem belki ilk beş yıl için olabilirdi ama sonrasında sıtrateji değiştirilmeliydi fakat tatlı geldi.
    5 İktidar ülkenin itici gücü olup Üniversiteleri, dernekleri , odaları vs harekete geçirip onların asli görevlerini yerine getirmeleri sağlanacakken onlarla KAVGA EDİLDİ.
    6 En sıkıntılı günlerde toplumdan fedakarlık beklenirken kendi avaneleri inanılmaz şatafatlı yaşantı ile gündeme geldiler ve toplumdan çok ciddi tepki topladılar.
    Peki sonuç ve çözüm nedir veya kimlerdir. Deyince alternatif olarak muhalefet de bir varlık gösteremedi.Şimdi bizlerin yani toplumun öne çıkıp , üniversitelerin odaların , birliklerin her grubun asli görevini hatırlayıp sıkıntıları ortadan kaldıracak sorunları çözecek projeler üretmesidir. Ancak böyle düze çıkabiliriz.
    Yoksa faizi artırsan da indirsen de kalıcı sorunlar ortadan kalkmaz ya pansuman olur yada yaraya tuz basar.

  14. Sayın RTE faiz konusunda bir yola girmiş nass ile de mühürlemiş görünüyor. Yolda kısa U dönüş yerleri varmıdır? Bilemem. Olmalı mıdır? O bizi aşar! Hükmedenler “getiri götürü” yönünden de bakarlar! Diye biliyorum..
    Başka bir ülke ile… dediğinde, başka şeydir,
    Ülke içinde oy seçmen diğer partiler.. dediğinde başka!
    Akdeniz’de geleceği yazan olaylar, fırsatlar gelişiyor!
    Güney sınırımızda ülkenin tüm kaderini, açlığını tokluğunu refahını paramparça edebilecek yada refahını belirleyebilecek oyunlar oynanıyor!!
    – faiz artırmanın indirmenin uçak dolusu yeşillik getirmenin çözüm olmadığını köşebakkalı dahi biliyor.
    – ekonomi faiz kur enflasyon olayının o küstü, bu gider öteki gelir den başka bir evreye girdiğini herkes görüyor.
    – imzayı atarım gelir iki gemi yanaşır limana…
    Eeee…
    Malı da yığarım, vergiyide alırım…
    da tutmadı Corona virüs mirüs bonusu ile..
    (Senin hesabın varda keferenin senden önce denenmiş hesabı çıktı ortaya)
    Haa.. dünya nederse etsin ben bakarım kendime dersen:
    – ektirirsin tahılı sebzeyi belediye kontrolünde her ilde,
    – para basmadan hayır yok baktın, çekersin alacak verecekleri sineye,
    – ödemeleri çeviririverirsin ₺’ye🤗,
    – yatırımlar kalır seneye🙃
    Not: ortası hep vardır bu işlerin bak batılının yaptığına inanma kanma yeterki kefereye☺️

  15. Nass, hass hikaye. Burada düpedüz faiz artırmayarak milletin cebinden yapılan bir hırsızlık var. Ucuz faizle birlerine kaynak aktarılıyor hazineden. Ucuza faizle parayı kapan bankalar ve yolsuzlar gidip dolar alıyorlar yada millete yüksek faizle borç veriyorlar, malı götürüyorlar. Bu bize enflasyon olarak geri dönüyor. Aradaki zararı bizim cebimizden kapatıyor şerefsizler. Bu kadar açık. Bunu anlamayan, faize karşı bizim iktidar diye sevinen enayi bir halk varsa, ki var, yolunmaya devam etsinler bence. Ben işimi sağlama aldım. Herşeyi dolara çevirdim, çevirmeye de devam. Pula dönmüş TL’ye asla güvenmem.

    Dolar 15 gözünüz aydın. 30’a doğru gidiyor, Özgür hocanın dediği gibi. Bu hızla uzun sürmez. Bir yıl olmadan iki katladı. 2022 sona ermeden 30 olacak, bahse girmek isteyen var mı?

    Ayrıca bana yüzde 15 faizle bir milyar TL borç veriyorlarsa hemen almak istiyorum. Çünkü dolara çevir bir yıl geçmeden dolar iki katlayacak. Aradaki yüzde 85 kar cebe. 850 milyon TL kar. Hesap çok ama çok basit. Basit matematik dahi anlamayan halka bunu anlatmak çok ama çokkkk zor. Onlar nassci …

  16. Olaya “nass” açısından bakılıyorsa Kur’an-ı Kerim’de sadece faiz ile ilgili “nass” yok ki. Çok yaygın şekilde günümüzde bizatihi ihlal ettirilen bir başka nassdan da bahsedelim isterseniz. O da suçun ve cezanın şahsiliğidir. Kur’anda tam 7 ayette açıktan bu ilkeye işaret edilir. Açıktan olduğu yerde ayet “Kimse kimsenin suçunu çekmez” diye ifade ediliyor. Ayrıca her Cuma hutbe sonunda okunan “Allah adaletle emrediyor” ayeti benzerlerini de eklersek faiz ile kıyaslanmayacak kadar çok ayette bu konu teyit edilir.

    Ayrıca Veda Hutbesi’nde “Baba oğulun, oğul babanın suçunu çekmez” diye de bu konuya ekstra vurgu vardır. O halde nasıl “irtibat” ve “iltisak” diyerek yüzbinlerce insan cezalandırılır? Bu suçun ve cezanın şahsiliğini doğrudan inkar değil mi? Yani “nass” ın.

    Bir diğer nass ise “merhamet” ile ilgili olan. Her zaman bağışlayıcı ve merhametli olma Kur’an’da emrediliyor. Besmelede bile “Rahman ve Rahim” isimlerinden bahsediliyor. Ama uydurdukları “acırsanız acınacak hale gelirsiniz” şeytan ayeti ile Kuran’ın ilgili hükümleri de inkar ediliyor.

    Modern hukukta zaten suçun şahsiliği var. 1982 Anayasa’sının 38. Maddesine göre zaten “Ceza sorumluluğu şahsidir.” Ama işlerine gelmediği yerde ne “nass” ne de anayasa takıyorlar. Üstelik de dini hükümleri inkar pahasına. Anayasa ise zaten paspas.

    • Örgütlü suçların şahsiliği yoktur, cezaları da kollektiftir!
      Şahsi suçların cezası ise evet şahsidir:)

  17. Kaşıkçı cinayetını kimin yaptırdığı değil. Kimlerin kaşıkçıya o tuzağı kurduğu önemlı. Garip bir hikaye. Mısırda evlenmış arkasında hiç kadın ve dünya görmemiş 15 indeki delikanlı gibi yıldırım aşkı ile aşık olmuş.
    Adam nikahı bal gibide Avrupa ve ABD’de yapabileceken Türkiye’de göz göre göre
    ayağı ile tuzağa gidiyor. Üstelik infazide saniye saniye kayıt ediliyor.
    Yabancı uyruklu ile evlenmemiş olsaydım bütün o seneryolara belki inanırdım.

    Sayın Koru Kaşıkçı Cinayetini keyf için günlerce yazmadı.
    Sü an bazı açık gözler fena halde çeresizler.

    Ya KARA PARA AKLAMA olayi?

    Yabancılar Kara para aklayanları yerine dibindede olsalar bulur ve adalete teslim ederler. Bu konuda uzmanlar.
    Türkiye içeride cahiller ordusu ile korku imparatorluğu sayesinde halkı
    susturup uyuttuklarına eminler.
    Peki1 sentlerin’ın kimler ile el değıştirdiğini ve nereye gittiyını bilen bankacılar gizli teşkilatların’ın nasıl çalıştıklarını herhalde kap kaçtılardan daha iyi biliyorlar ve sabırla bekliyorlar.

    Bence şu an Türkiyenin en önemli problemi kara para aklanma şuphelisi olması.
    Aslında birer havuzda ABD ve Avrupaya kursun 400,000 trollede desteklesinler.

    • Nurdan abla “Sayın Koru Kaşıkçı Cinayetini keyf için günlerce yazmadı.” demişsiniz ama galiba siz okumadınız, kendisi burada birkaç kez kesikbaş cinayetini yazmıştı…

  18. 21 GÜNLÜK KKM MALİYETİ 44 MİLYAR TL
    İbrahim KAHVECİ, Karar gazetesindeki bu günkü yazısında Kur Korumalı Mevduat(KKM) maliyetini analiz etmiş.
    Erdoğan’ın beyanına göre KKM’a 550 milyar TL yatırılmış.
    KKMın faiz ile kur farkı hesabında kur;
    –17 Şubatta 13,58,
    –10 Mart’ta 14,83 TL.
    (aslında şu saat itibariyle 14,88)
    17.02–10.03.2022 tarihleri arasındaki 21 günün maliyeti 44 milyar TL.
    Sayın Kahveci, aynı oranda yıllık maliyet 340 milyar TL’yi bulabilir diyor.
    “Allah sonumuzu hayretsin” den başka ne diyebiliriz?

    • Sayın yk, bu ekonomist taslağı faha önce kaç ülkeden imf yi sürüp çıkarmış acaba, onu da bi yazsaydınız keşke?

    • Nuradan hanım!
      Uzun zamandır yazılarınızı görmüyordum.
      Allah sağlıklı, bereketli uzun ömür versin.
      Kaşıkçı cinayeti ile ilgili kanaatim şudur:
      1–Suudi yönetimi, başka yerde çok daha rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir infazı, ihale kesin olarak üzerine kalacak, evinin içi sayılan yerde neden gerçekleştirsin?
      Amaç mesaj ise başka yerde de mesaj adrese gitmez mi?
      2–Bazı mihraklar bir şey söylüyorsa, gerçek tam tersidir.Gerçegi öğrenmenin en kestirme yolu, bu mihrakların söylediklerini tersine çevirmektir.

      • Tamamen katılıyorum. Aynen dediğiniz gibi. Rahmetli Kaşıkçı cinayetini anlamanın bir başka yolu da Nuri Gökhan Bozkır özelinde Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin seyri olduğunu düşünüyorum.

  19. FAİZ LOBİSİ

    Faiz lobisi başladı gene faiz artmasa şöyle olur böyle olur. Damada bıraktığı cv ile olay olan özgur Demirtaş c. Başkanlığı adaylığı için Kılıçdaroğlu na bıraktığı cv bin ise yaramayacağını anlamış olmalı, yine kendini atmış ortaya faiz faiz deyip duruyor. Bu şahıs dolar 30 TL olacak diyordu, utanma da yok. Bu krizfinansal değil üretim krizi dir. Öyle faiz artırma ile geçmez. Başka bir öneriniz yoksa susun. Faiz talebiniz sıktı artık.
    Not, krizi Batı’nın on katı hissetmemizi nedeni batıdan on kat geri olmamızdır. Neyi anlamıyorsunuz.

Yoruma kapalı.