Yangınlar yetmezmiş gibi, bir de Milas Akbelen ormanında insan eliyle tahribat…

31
Reklam

Muğla ilimizin sınırları içerisinde dünyanın en güzel sahillerine sahip ilçelerin bulunduğunu biliyoruz. Bodrum’a, Marmaris’e, Fethiye’ye, Gökova’ya yolu düşenler, oralara giderken yemyeşil bölgelerden geçtiklerinin de farkındadır. Her yıl bu zamanlarda orman yangınları haberi alınan yerdir bu bölge.

Yunanistan’nın merkezinde ve Ege’deki adalarda hava sıcaklarının da etkisiyle çıkan yangınlar bu yıl komşumuzun ormanlarını daha çok vurdu.

Bizde de kısmen yangınlar var ama esas tahribat Milas’ta İkizköy’ün Akbelen ormanında.

İki şirketin enerji tesislerinin ihtiyacını karşılayacak kömür çıkarımı için Akbelen ormanında kesif ağaç kesimi yapılıyor. 

Yangın çıktığında güzelim ağaçlar kaybolacak diye çırpınan ve yangının etkisini sınırlı tutmak amacıyla devreye giren devlet güçleri, orman tahribatına karşı direnen köylüler ile onlarla dayanışmaya giren çevrecileri engellemek için devrede.

Günlerdir o bölgeden gelen haberler yüreklerde yangın etkisi bırakıyor.

Adalet kurumu engellemek yerine yapılanı koruyan kararlar veriyor.

Daha da üzücü olan, ağaç katliamını yürüten şirketlerden birinin kadın patronunun çevre dostu olduğu için geçmişte ödüller alması ve bu arada çevreci bir vakfın da mütevelli heyeti üyesi olması…

Reklam

Çelişkiyi görüyor musunuz? 

Ödül alırken çevreci, ancak şirketinin çıkarları öyle gerektirince aldığı ödülü kolayca unutuveriyor iş insanımız…

Benzer bir olay Milas’tan önce İstanbul’da Gezi Parkı’nda yaşandığında neler olduğunu hatırlıyoruz. İstanbul’un tam ortasında, nefes alınabilmesini sağlayan parktaki ağaçlar, sebebi karışık bir girişimle, tahribata hazırlanılırken, gençlerin müdahalesine sert karşılık verilmek istenmişti.

Gezi Parkı’nda yaşananlar üzerine yerli-yabancı geniş bir külliyat var bugün.

Orada yaşananlar yüzünden yıllar sonra sonuçlanan mahkemeden ceza aldıkları için hapse düşen aydınlar da bulunuyor.

Böyle garip bir ülkeyiz.

Çevreci patron ağaç katlimanında da liderlik yapabiliyor…

Ülkeye güzellik kattığı kadar o bölgedeki insanların sağlıklı bir ömür geçirmesine de yarayan ormanların öylece korunmasına göz kulak olması gereken devlet kurumları, bölge insanlarının kendi değerlerine sahip çıkmalarını engelleme görevini rahatlıkla üstlenebiliyor…

Reklam

Hapse düşenler veya hapse düşme tehdidine muhatap olanlar ise çevre dostları olabiliyor…

Mantıklı geliyor mu bu durum size?

Bana hiç mantıklı gelmiyor.

Yangınlarla yok olan ormanların yeniden ağaçlanması için kampanyalar açılır, o kampanyalara siviller yanında devlet kurumlarının da katkıda bulunması için seferber olunurken, bir de bakıyoruz, yangınların erişemediği bölgelerdeki yüzlerce yıllık ağaçlar ile yangın-sonrası kampanyalar sırasında dikilip serpilmiş ağaçlar, bu defa devlet gözetiminde, şirketler tarafından tahrip edilebiliyor.

Söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum.

Ne olacak canım, onların yerine milyonlarca yeni ağaç dikeriz…

Verilen mesaj genellikle bu oluyor.

Oysa her ağaç o çevrenin insanları için kendi tarihlerinin de bir parçası… Onun için direniyor bölge insanları. 

Ülkemizin bir çok bölgesi kayıtların ilk tutulduğu yıldan bu yana görülmemiş yükseklikte sıcaklara maruz şu günlerde. Barajlarda su seviyesi ise en düşük düzeyde. Elbette bunların birden fazla sebebi var ama sebeplerden biri de çevre konusundaki duyarsızlık…

Kendi elimizle kendimize kötülük yapıyoruz ve bunun farkında da değiliz.

Biraz akıl lütfen.

Tabii biraz da iz’an…

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Türkiye de mevzu ağaç değildir hayvan da değildir mevzu ağacı kimin kestiğidir hayvanı kimin öldürdüğüdür gerisi laf

    • Akbelen’deki kümelenmenin rast gele olmadığı anlaşılıyor. Burada çalışan şirket ve sermaye grubu üzerinden hem iktidara doğrudan bir suçlama yöneltilebiliyor hem de “çevreci” duyarlılık üzerinden toplumsal muhalefetin konsolidasyonu sağlanıyor.

      Siyasi partilerin ekonomik gerekçeler ve çevreci duyarlılıklar üzerinden muhalefeti geliştirme çabaları şüphesiz son derece doğal. Ne var ki, Gezi’deki gibi Akbelen’de de FETÖ ve PKK gibi dışarıdan güdümlü yapıların rehberliğinde bir tarz-ı muhalefet sergileniyor ki, bu da adı geçen partilerin hala dışarıdan güdüldüğünün kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.

      Ayrıca buradan toplumsal muhalefete herhangi bir yol açılmaz, olsa olsa toplumsal muhalefeti kontrol altında tutan güdümlü yapıların ömürleri biraz daha uzar. Hepsi bu kadar!

      • Çevre ile ilgili halkla ilgili halkın hak ve menfaatleri ile ilgili kararları (-hak gaspı /devri-) hususlarında alırken,
        ÖNCE O BÖLGEDEKİ HAK SAHİPLERİ Nİ (veya ondan fayda sağlayan bölge insanını) bilgilendirip ÖNCE ONLARIN RIZASINI ALMAK GEREK!
        (Sonra tüm ülke çıkarları için bu gereklidir ! Deyu gerçekten!!! İnanıyorsan; TBMM ‘de gerekçe ve kanıtları sunacaksın🤗).

  2. Ortaokul yıllarında Doğanın mı insana hakim olduğuna ya da insanın mı doğaya hakim olduğuna yönelik verilen ödev her iki görüşün de savunulabilir örnekleri olduğundan bir münazaraya dönüşmüştü. Münazara bitmişti fakat konuyla ilgili tartışmalar bir süre daha devam etmişti.

    Kim derse desin içinde yaşadığımız hayatın da evrenin ve doğanın da yasaları vardır. Bu yasaları insanoğlu bugüne kadar akılla bilimsel araştırmalar sayesinde bugün ise büyük ölçüde teknolojiden de yararlanarak keşfetmekte ve keşfetmeye de devam etmektedir.

    Bu yasalardan Kutsal Metinlerde mucizeler, yerde ve gökteki deliller, yaratılış evreleri gibi örneklerle anlatılmaktadır. Bir çok yerde de bu yasalara uymamanın sonucu olarak insan veya toplumlara verilen cezalardan onların sonlarının ne olduğunun örnekleri verilmektedir.

    Kur’an-ı Kerim’de Allah ü Teâlâ bu yasaları sünnetullah olarak açıklamaktadır. Bir ayetle örnek verecek olursak “Allah’ın önceden gelip geçmişlere uyguladığı yasası budur. Allah’ın yasasında değişme bulamazsın”. (Fetih Suresi 23. Ayet Diyanet Meali) örnekler çoğaltılabilir ancak burası o kadar yazıya müsait değil.

    Sonuç olarak, bugün doğaya ve topluma ait pek çok yasanın bilgisine sahibiz bu yasalar bozulduğunda, düzen, nizam ve intizamın da bozulacağı aşikârdır. Böyle olunca da sonuçlarının ne olacağı ve neye mal olacağı da.

    Umarım daha güzel bir dünya daha güzel bir Türkiye için iyi hayırlı sonuçlarla neticelenecek olumlu adımlar atılır.

    • O ayeti hatırlarım. “Sünnetullah” konusu incelemeğe, düşünmeğe, daha iyi anlamağa ve anlatmağa değer önemli bir konu. Kuran’da ayetlerin orijinalinde direkt olarak sünnetullah olarak mı geçiyor yoksa yorumlanarak, mekanizmaların adı yorumlayanca mı öyle konmuş? Bu noktayı anlamak önemli olmalı. İbadette Sünnet-Farz tanımları var malum. “Eşyanın tabiatı”nı sünnetullah mı yoksa farzullah olarak mı almak lazım ve biz insanların tabiat(lar)ının bu ikisiyle ilgisi ve ilişkisini sorgulayarak ideal olana varabilmek lazım cancağzım!…

      Tabi bütün bunlar “Akıl*İman Sentezi* çerçevesindeki gerekliliklerdendir…

  3. Artık TR’nin yönetim şeklinin güne yada ihtiyaca göre değiştirilmesi zorlantısından vazgeçilmesi gerektiğini anlayalım!🧠
    “İleri seviyede, geçmişi yok etmeden geleceği planlamak mesela!..”
    Nassı geliyor acaba kulağa👂?
    Bazılarını RAHATSIZ eder!
    Halkı devleti nassı memnun eder?
    İşte asıl düşünülüp tartışılması gereken🤗
    -Ya bütün kıyılara oteller yazlıklar diktirir, sayfiye yerlerini peşkeş çekersin birilerine!
    -Yada tüm limanlar ormanlar dağlar taşlar koylar kıyıları yatırırsın resmini masaya ve;
    ₺şuraya otel, buraya motel, öteye camping diye ayırırsın yer!
    $verimli toprakları ekilip biçilebilir tarlaları belirler, kanal istanbul gibi satarsın (katarlılara değil!) kendi yerli insanına. Hem ekip biçer hemde yaşar çifliğinde!!!
    €kıyılara (şartmı bilemem!) kaç tane turistik tesis otel yapılacağını planlarsın ormanını ağacını ona göre diker yetiştirirsin!
    £köylü mü dedin?
    Kaldı mı ki?

    • “kanal istanbul gibi satarsın (katarlılara değil!) kendi yerli insanına.” diyorsun da başka bir arzunuz?
      Hem yapılmasın diye karşı çıkın, yapılınca da ya isimini biz koyarız diye tutturun, ya da onlara satılmasın koçlara peşkeş çekilsin filan diye yırtının!
      Katarlılar da bu vatanın evladı ve kardeşimizdir, katar da türkiyenin bir parçasıdır, sermaye ırkçılığı da salaklıktır, ahlaksızlığın lüzumu yok!

      • Ne de olsa Katar’ın sınırı ile Türkiye’nin sınırı Londra’da kesişiyor diyorsun yani!

      • Dış güç olmuyor mu catar?
        Dış güçlerle işbirlikçiliğini yeğleyenlere ne diyorlar?
        Kanal adıyla coğrafya yı değiştirip kendine rant sağlamak başka,
        Bir bölgeyi yerleşime açıp devlete ülkeye açık ihaleyle ranta kurban etmeden birşeyler üretmek başka!
        Beleş ev veriyom deyip tüm millete kakalamak başka,
        Sende taşın altına elini koy devlette birçok vergi harç zam faiz vb gelirlerinden feragat edip vatandaşının geleceğini planlaması başka!!!
        Kanalı bir açsaydında putin ne yapıyordu sana bir görseydin diyecem ama..
        Olan bizim gibilere olur sende değişen bişey olmaz nasılsa😡.

  4. *******
    ….
    Yahu kömür artık, en ilkel enerji çeşidi!
    Para hırsı şeref bırakmadı, nefse işledi!

    Elin oğlu çalışıyor, başaracak “füzyon”u,
    Bizimkilerin kara, hala kömür vizyonu!

    Girmiş ya artık materyalizm sahasına!
    Tabiat ananın içine etmek pahasına,..

    En kolayı “ben yaptım oldu”, alternatifsiz!
    Sorsan “yerli üretim” derler, ne dersiniz?!

    Hatta ağaçlandırmaya başlamışlardır bile!
    İşin içinde torpil, vitrin arkası nefs, hep hile!

    Alternatifsiz olan biricik Tabiat anamız!
    Evrendeki nazar boncuğu, bezgin dünyamız!

    Ve biz Türkiye şubesi! plansız, programsız!
    Köşe dönmeğe can atan yığınla insan! gamsız!

    Baksan “nefsimin dalına basma” diyen insan tipleri,
    Çok kolay! Yaradanla bir koparmışlarsa ipleri!…
    ….
    *******

      • O rapörtajlarda 2020 yılındaki dünya nüfus artışını pek kestirememiş ama adam haklı. Önemli işlerin liyakat sahibi kişilere verilmemiş olmasından yakınıyor. Aşağıdaki alıntı okumağa değer ama hep bilinen şeyler. Siyaset, ülke yönetim kadrosunu doğuruyorsa bizde bu iş kafası çalışan ehil kişilerin elinde değil, ağzı laf yapan, bilgi tabanı şüpheli fırıldak kişilerin elinde. Son 20-30 yılda değişen bir şey yok!!

        “…..1980’li yılların başında Türkiye ile Güney Kore, nükleer uygulamalar açısından aynı düzeyde bulunmaktaydılar. Fakat
        Güney Kore nükleer enerjiden yararlanmak konusunda ülkenin yararına ulusal bir politika ve strateji tespit etmiş ve gelip–geçen hükümetler de, ne olursa olsun, buna uymayı bir erdem bilmiştir. Bu politik kararlılık bugün (yani 2005 li yıllar) Güney Kore’yi:
        1) nükleer enerji kökenli elektrik üretiminde,
        2) nükleer santral teknolojilerine hâkimiyette ve
        3) bu alanda yaratıcılıkta Türkiye’nin fersah fersah önünde bir
        konuma taşımış bulunmaktadır. Güney Kore’de halen sekizini bizzat Güney Korelilerin inşa etmiş oldukları tam onbir nükleer santral çalışmaktadır. Bunların toplam gücü 9.616 MWe’dir. Bu nükleer santralların önemli bir bölümünün jeneratörleri de artık Güney Kore’de Hanjung firması tarafından üretilmektedir.

        Güney Kore örneği, bir ulusun: A) politik kararlılığını hiç şaşmadan kullanmasını bilmesi ve B) bilim adamlarına güven duyması sayesinde 15–20 yıl gibi kısa bir zaman diliminde olağanüstü bir
        teknolojik atılım gerçekleştirebilmiş olması açılarından ibretle izlenmesi gereken bir örnektir”

        Yaa işte böyle! Biz gittik Ruslara Fizyon’a dayalı nükleer santral kurdurma işine girdik. Eksik olsun! yerinde kalsın! Sürdürülebilir enerji türlerine yönelen AB, nükleer santrallarını kapatmağa başladı. Alternatifler arasında sürdürülebilir bir tarafı kalmadı. Bizde de bu saatten sonra yapılmasa çok daha iyi. Riski büyük! Değmez! Bizde bol olan güneş enerjisi ana kaynak olmalı. Nükleer konuda artık dünya’da “Fizyon” değil, nükleer atık sorunu olmayan “Füzyon”a dayalı nükleer enerji üretimine odaklanılmış durumda. Ve son zamanlarda büyük başarılar elde edilmiş durumda. Bizim fizikçiler İsviçredeki tanecik hızlandırma türü fantazi projelere ortak.. Temel ve acil ihtiyaçlar ortadayken yerli uzay teknolojisi geliştirme merağı da ayrı bir fantazi. Bizim fizikçiler görünüşe göre bir de Taslaman’a laf yetiştirme işlerini vazife edinmişler! işleri güçleri yok belli ki!

        • Sayın hb “… Sürdürülebilir enerji türlerine yönelen AB, nükleer santrallarını kapatmağa başladı.” diyorsunuz ama dünyadan haberiniz yok, tüm avrupada tüm nükleer santraller peşpeşe yeniden açılıyor, hem de çevreci partiler ve iktidarlar eliyle:))))))

          • Asıl senin dünyadan haberin yok Sn Hedef Kömürcü! O dediğin, Putin’in AB’ye enerji hattını kısma/kesme tehditine karşı geçici durum. Almanya’nın almış olduğu kararları incele. Putin de gidici fizyon’a dayalı nükleer santrallar da…Sadece zaman meselesi! Anlaşıldı mı?

        • İsmail Hakkı Pekin Paşa önceki gün ekranlarda Batı yanlısı ittihatçı bu ezik kafaların İsrail’den İHA aldığını anlattı. O İHA’ları asla biz kullanamıyorduk.
          İsrail’den gelen memurlar oturuyordu kumandanın başına. Hafta sonu herifi bulamıyordun. Cumartesi- Pazar izinli olduğunu söyleyip kayboluyordu.
          Teröristler de hafta sonu ellerini kollarını sallayarak Mehmetçik ve sivilleri katlediyordu. Amerika’dan aldığımız İHA’ları da anlattı Pekin Paşa. Dört tane gelmiş. Dördü de düşmüş.
          Yüksek irtifada donuyorlarmuş. Ardından iki tane daha almışız.
          Onlar da düşmüş. Milyon dolarlar çöpe gitmiş.
          Şimdi bunlardan kat kat yüksek teknolojiye sahip, yüksek irtifada vals yapan, yakalanamayan, görülemeyen, hayalet insansız hava araçları hatta uçaklar yapıyoruz.
          Türkiye bu tabloyla gurur duyarken, içimizdeki eziklerin midelerine kramplar giriyor, bağırsakları düğümleniyor, öfkeden dalakları şişiyor.
          Onlara rağmen devasa yatırımlarla Savunma Sanayiimiz daha da büyüyerek düşmana korku salacak, onlarca ülkeyi Ankara’ya bağımlı hale getirmeye devam edecek. Dünya Nükleer savaş tehlikesini konuşurken biz de buna odaklanmalıyız. Ve mutlaka ama mutlaka Nükleer GÜÇ olmalıyız.
          Bunu konuşmalıyız. Peki Erdoğan yapar mı? Evet yapar. Bırakın ezikleri, otobüsleri ittirilecek duruma getirenlerin başkanlık oyunlarını konuşsun. Biz bize yeteriz.

  5. Şu bir gerçek ki bugün , güzel ülkemizin hemen hemen her tarafı dökülüyor , elle tutulur bir tarafı yok dense yeridir , savunma sanayiinde olduğu gibi bazı özel ve istisnai konulardaki başarılar, bu gerçeği değiştirmez !
    Her işimiz günübirlik , siyasi amaçlı ve seçime yönelik, hiç bir konuda kısa , orta, uzun vadeli plan ve stratejimiz yok ,var olan DPT. da kaldırıldı.
    Ormanlarımız yanıyor, denizlerimiz , nehirlerimiz pislik içinde, şehirlerde özellikle kış mevsiminde hava kirliliği aldı başını gitti ,bütün şehirlerde trafik rezaleti var , sokaklar , caddeler sağlı sollu park eden araçlarla dolu, köyler boşalmış, hayvancılık ve ziraat can çekişiyor, tarıma elverişli araziler imara açılıyor beton yığınlarıyla katlediliyor …..
    Say sayabildiğin kadar , dedim ya sorunlu olmayan hiç bir yanımız yok!
    Bugünkü Milliyetin haberinde var ; yılda 20 ton gıda çöpe gidiyor , serpme kahvaltıdaki israf ise 100 milyar lira !
    Velhasıl kelam bana göre ahlaktan yoksun , bencil , menfaatçi siyaset bizi, ülkemizi maalesef bu hale getirdi !
    Ne zaman , nasıl düzeliriz, düzelir miyiz,düzelmez miyiz , bilmiyorum , hiç emin değilim !

    • Mucib bey “şehirlerde özellikle kış mevsiminde hava kirliliği aldı başını gitti” filan diyorsunuz da, keşke hangi belediyeler olduğunu da mertçe yazabilseydiniz?
      Her şey güzel olacak, bu daha başlangıç:)

      • Akpartili belediyelerde sivri sinek istilasından yaşanmıyor. Balkona bahçeye çıkmak cam pencere açmak artık hayal diyorlar.

  6. Aslında bu çevre ısı artması kuraklık gibi konuları hiç TAKDİR ve ikaz noktasında bakan yok.imam hatipli yazar bile…hep sebepler……hemde bu çevre konusunun siyasi bir mesele oldugunu bile insanların çogu bilmiyor………

    • Küresel ısınma susuzluk orman ağaç HES için kuruyan dereler doğal Allahın yarattığı kuşların yeşilliklerin börtü böceğin muhakkak ki vardır bir ilgisi inançla ahlakla çocuklara gelecek nesillere bırakılacak temiz hava ile alakası!.. da,
      İmam hatiple nasıl ilişkilendirebildiniz onu çözemedim???
      Kesilen zeytin ağaçlarından toplanan zeytinleri kadalayan adamın çıplak zeytin teknesindeki görüntüsü mü asabınızı bozdu?
      Çam balı üreten arılar sizi mi soktu??
      Yunanistan da deniz kıyısındaki bodrum gibi yerlerde kundaklanan ormana üzüldünüz muhakkak!

      • Üzülmeye gerek yok, insanoğlu galaksinin efendisidir, yaratılmış olan her şey bizim içindir, istediğimiz gibi yer içeriz, israf etmeyiz!

      • İmam hatiple nasıl ilişkilendirebildiniz onu çözemedim???
        Okudugunu anlamazsan sorgulamazsan aklını mantığını kullanmazsan önyargı ile fikir değerlendirmeye kalkarsan çözemezsin tabi..bu kadar doga cevre şu bu bunların Allah ile irtibatının kesilip sadece ve sadece sebeplere bağlayan bir imamhatipli olmaması gerekli..yunanistan falan ne ..sen iyimisin.konu ile alakası ne..yani yunanistandaki yanginin konu ile alakasi ne..hemde sen insan olarak nerde olursa olsun agacin ormanin yanmasina üzülmezmisin sen.hemde sen beni tanimiyon bile😂😂😂bu ne şiddet bu celal…

        • Benim üzüntüm, kürt türk laz çerkez sünni alevi şii gibi batı fitnesi ayraçların son numarasının imam hatipli, karma liseli hatta belkide siz giderseniz bu bakış açısıyla yarın,
          Çıplak çalışanlarla cüppe giyip dolaşanlar! diye ayrım mı yapacaklar? bizi süt teknesinde yıkananlar, salamura zeytinleri tekneye girerek boşaltanlar diye mi ayıracaklar?
          BİZ BU KADAR ZAYIF AYRIŞTIRILA BİLİNİR KULLANIŞLI KARDEŞ KARDEŞE DÜŞMAN ÇABUK EDİLEBİLİR!!!
          bir toplum haline gelirmiyiz?
          Bak bu işlerin sonu nerelere gidiyor?
          Siyasi konuları siyasetçi çözer.
          Biz siyasetçi değil, sıradan birer seçmeniz. En azından ben öyle olduğumuzu sanıyorum.

          • Hak ile batılın ayrışmasından daha doğal ne olabilir? Pislikte birlik olmaktansa tuzbuz olalım daha iyi değil mi?

          • Hüzünlü kardeş.yukardaki yorumundan şunu anladım.sen dinin de bilmiyon.demokrasiyi de bilmiyon.hayatın gerçekleri ve realiteyide bilmiyorsun…açıklasam uzan kaçacak…neyse….

  7. Santralleri işletenlerin, anlaşma gereği bölgede kesmek zorunda kaldıklarının kat kat fazlası ağaç dikmeleri gibi hususlar da protestocuların umurlarında değil. Bu da asıl meselenin ağaç filan olmayıp, Türkiye’nin enerji konusunda kendi kendine yetme çabasını baltalamak olduğunu akla getiriyor.

    • ne zaman kestikleri ağacın yerine dikmişler bir örneğini göster.
      santralin bacalarından zehir kusuyorlar filtreleri yok.üstüne üstlük o kusan zehiri absorve edecek ağaçları yok ediyorlar.
      enerji için orman yok edilmez.
      ülkemin her bölgesinden güneş rüzgar deniz var.buralardan elde edilecek temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları varken devam eden yıkım.
      kıyamet kopacağını bilsen elindeki fidanı dik diyen bir peygamberin ümmeti olduğunu söyleyenler yaş ağaçları kökünden kesiyor.
      bu ağaçları kesenlere kestirenlere gelecekte çocukları torunları nasıl anacaklar acaba.

  8. Sayın yazar “Oysa her ağaç o çevrenin insanları için kendi tarihlerinin de bir parçası… Onun için direniyor bölge insanları.” diyor da,
    yöre insanı ağaçlara filan mı tapıyormuş?
    Ya da keçi sürüleri gibi ağaç köküyle mi besleniyorlarmış?
    Laf ola beri gele!
    Sıkıyorsa kalkışın bakalım!?

Yoruma kapalı.