Her iktidara böylesi nasip olmaz: Erbakan’ın D-8 Projesi…

32
Dünkü D-8 toplantısı.. 11. CB Abdullah Gül konuşuyor..
Reklam

Partiler iktidara gelmek amacıyla kurulur, halktan yeterli oyu alabilen hedefine ulaşır; sonrasında da, zamanı geldiğinde, başka parti/leri tercih eden halkın oyuyla iktidarı terk etmek zorunda kalır.

Demokrasilerin işleyişi böyledir.

Bizde de -araya askeri kesintiler girmesini saymazsak- bugüne kadar hep böyle oldu.

Çok partili hayata geçildikten sonra kaç iktidarla karşılaşıldı, gözünüzün önüne getirin.

Önemli olan, iktidara gelmek, iktidarda uzun kalmak değil, iktidarda kalış süresini en iyi şekilde değerlendirmektir.

İktidardaki hayatı kısa sürmüş bir hükümet o süreyi kalıcı izler bırakarak da değerlendirebilir.

Tıpkı 28 Şubat (1997) sürecine muhatap edildiği için ömrü ancak bir yıl sürebilmiş 54. Cumhuriyet hükümeti gibi…

Prof. Necmettin Erbakan’ın başkanlığında kurulmuş Refahyol hükümeti (28 Haziran 1996-30 Haziran 1997) gibi… 

Reklam

O hükümet bugün bile iki eseriyle belleklerdeki yerini koruyor.

İlki, bütçe imkanlarını zorlayarak beklenenin çok üstünde zamlarla maaş ve ücretlerin dar gelirlilerin yüzünü güldürecek bir seviyeye çıkartılmasıydı…

Kurulur kurulmaz bunu sağladı 54. hükümet…

Çalışanlar, memurlar ve emekliler o dönemde ücret ve maaşlarına yapılan zammın yararını bugün bile görmekteler.

Zihinlerde kalıcı yerini koruyan ikinci eseri o hükümetin, en kalabalık nüfusa sahip sekiz Müslüman ülkeyi bir araya getirme amacıyla oluşturulmuş, kısaca D-8’ler diye anılan ‘Gelişen sekiz ülke örgütü’dür.

Global ticaretteki hacimleri 1,5 trilyon dolar olan sekiz ülkenin kendi aralarındaki ticareti yalnızca 200 milyar dolardı; ‘D-8 hareketi’ ile hedeflenen bu tabloyu tersine çevirmekti. Bir tür İslam ortak pazarıErbakan Hoca bunun olabileceğine inanıyordu; daha da önemlisi, her biriyle samimi ilişkiler kurduğu -kurmaya çalıştığı- sekiz ülkenin liderlerini de bunun gerçekleşebileceğine inandırmıştı.

Askerler -biraz da dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yönlendirmesiyle- Milli Güvenlik Kurulu’nu (MGK) kullanarak, bunun gerçekleşmesini engellediler.

Ömrü henüz bir yılı bulmamış hükümet sarsıntı geçirdi, DYP’li ortağın bazı bakanları istifalarıyla hükümeti sarstı. Süreç içerisinde Refah Partisi Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldı da.

Reklam

Cumhurbaşkanı Demirel 54. hükümetin başbakanı Erbakan’ın, koalisyon ortağı Tansu Çiller’e yerini terk etmek üzere sunduğu istifasını kabul etti, ancak yeni hükümeti kurma görevini Çiller’e değil Mesut Yılmaz’a verdi.

Siyasi ayak oyunlarının en fazla yaşandığı bir döneme yol açılmış oldu.

Türkiye demokrasiden o zaman uzaklaşmaya başladı.

D-8 projesi de suya düştü.

Ancak D-8 bir hedef olarak üye ülkelerin gündemindeki yerini koruyor.

25 yıl sonra bile…

Evet, D-8 projesinin ilk ilanı üzerinden tam 25 yıl geçmiş bulunuyor.

Geçen hafta aldığım davet üzerine, D-8 projesinin ilan edildiği İstanbul’daki Çırağan Sarayı’nda, olayın ilk duyurulduğu salonda yapılan, ‘D-8’in 25. Yıldönümü’ toplantısına gittim dün.

Üye olarak belirlenmiş ülkeler, büyükelçileri veya başkonsoloslarını toplantıya göndermişlerdi; içlerinden bazıları toplantıda konuşup projeye desteklerini hatırlattılar.

Düşünün, aradan 25 yıl geçmiş, nice uluslararası sorun İslam Dünyası’nın gücünü biraz daha erozyona uğratmış, bir araya gelebilmek bir yana araya husumetler bile girmiş; ancak D-8 ile başlatılmış olan hedef üye olarak düşünülmüş ülkelerde değerini hâlâ korumakta…

Salonda konuşmaları dinlerken, 100 yılının tamamlanmasına az kalmış Cumhuriyet tarihimizin beşte birine şimdiden damga vuran en uzun süreli hükümetin partisi iktidarını tamamladığında, kendisinden geriye ne/ler kalabileceğini düşünmeden edemedim. Bir yıllık Refahyol hükümetinden geriye, 25 yıl sonra bile tarafların değerini vurgulamadan edemedikleri ‘D-8 projesi’ kaldı; AK Parti’den aynı değerde ne kalacak?

AK Partililer için üzerinde düşünmeye değer bir soru bu.

Toplantıyı Necmettin Erbakan’ın çizgisini günümüzde de sürdüren Saadet Partisi düzenledi. Refahyol hükümetinde yer almış bakanlardan toplantıya gelebilecek durumda olanlar oradaydılar. O hükümette çevre bakanlığı yapmış Ziyaettin Tokar ile halen CHP’de siyasi hayatını sürdüren o hükümetin maliye bakanı Abdüllatif Şener diğerleri adına birer selamlama konuşması yaptılar.

Hükümet ortağı Doğru Yol Partisi’nin o zamanki başkanı ve 54. hükümetin başbakan yardımcısı-dışişleri bakanı Tansu Çiller de bayağı kapsamlı bir tebrik mesajıyla anma toplantısına katıldı.

54. hükümette devlet bakanı olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül D-8 projesinin altyapısını hazırlama görevini Erbakan Hoca’nın kendisine verdiğini hatırlatan bir girişle başladığı konuşmasında, o projeyle amaçlanan hedeften günümüzde ne kadar uzaklaşıldığını gözler önüne seren çarpıcı bilgiler verdi.

Barışı hedefleyen D-8 ile, savaşların, çatışmaların hüküm sürdüğü günümüz arasındaki muazzam çelişkiye dikkat çekti Cumhurbaşkanı Gül.

Temel Karamollaoğlu ve lideri olduğu Saadet Partisi D-8 ile amaçlanan barışçı dünya görüşünü unutturmak niyetinde değil.

Tarhan Erdem’in ardından

Akil insanlar heyeti olarak İzmir’deyiz..

Tanıdığım insanlar arasından “Keşke daha yakın olabilseydim” diye iç geçirdiğim nadir kişilerdendi. Önce NTV kanalında Mehmet Barlas ve onunla birlikte sürekli katılımcısı olduğumuz bir programda uzun bir süre her hafta buluşmuştuk. Sonra ‘barış süreci’ adı verilen dönemde oluşturulmuş akil insanlar heyetlerinden Ege bölgesi grubuna liderlik yapmıştı ve yine beraberdik.

Her zaman sakin, her konuda aşırılıktan uzaktı, her daim üzerinde buluşulabilecek görüşleri savunurdu. 

KONDA şirketi ve her seçim öncesinde yayımladığı anketlerle kamuoyu onu tanımıştı, ama daha fazla vurgulanması gereken özelliği, kendisini yakın hissettiği siyasi çizgi ve onun temsilcisi olan, kısa bir dönem bakanlığını, bir ara genel sekreterliğini de yaptığı CHP’yle irtibatını hatıra getirmeyecek kadar geniş görüşlü oluşuydu.

Ardından hep olumlu şeyler yazıldı ve o bu yazılanları hak ediyordu.

Her hafta bir yerlere birlikte gidilen ‘akil insanlar’ faaliyeti sonrasında da ilişkimiz devam edebilirdi; ama olmadı, olamadı. Keşke olabilseydi.

Tarhan Erdem demokratik düşünce dünyası için büyük bir kayıp.

Allah’tan kendisine rahmet, yakınları ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

ΩΩΩΩ  

Reklam

32 YORUMLAR

  1. “Sa sa
    12 Haziran 2022 At 14:42
    Cok dusunmeye gerek yok aslinda, tıp bu durumun adı zaten koymuş.
    “stockholm sendromu”
    HALK ARASINDA İSVEÇ ŞURUBU FİLAN DA DENİYOR:))))

  2. islam ulkeleri musluman sifatlarini once benliklerine yerlestirsinler. gerisi kolay. islam ne diyorsa tersini yapan yonetimler ve halklardan bi hayir gelmez. yetismis nitelikli bilim duzeyi yuksek bir nesli olmayan ulkeler esaretine devam.etmek zorundadir…

  3. Erbakana sağlığında cehennemi yaşatanlar şaka gibi Erbakanı övp duruyor.
    Bunların en sahtekarca olanı bir domuzu bir oturşta yiyen Canan ın Erbakanı anması,
    “Yapmadınız gidin” diyerek 28 Şubatcılarla kol kola 28 şubatı tertipleyen Haşhaşi örgütü.
    Bu haşhaşiler her kılıkta bir bakarsın Atütürk profile,diğer gün Erbakancı olurlar.
    Erbakanın her yapmak istediğini Reis yaptı yapıyor.
    Ayasoyya nın açılmasına bile ne gerek var diyecek kadar sahte islamcıları gördü bu gözler.
    Bu sahteciler şimdi Erbakanda Erbakan diyerek Canan la Erbakanı anıyor.
    İçimizdeki ABD nin Yeşil kuşak islamcıları faş oldular ama hala etrafa çamur atarak dolaşıyorlar.

    • Hayret yaa! Erbakan aşağı Erbakan yukarı. Adamcağız bu gūnleri görseydi besle kargayı oysun gözūnū derdi. Bu göz biraz kendi gözū, çokçası ūĺkenin gözū-bebeği EKONOMİ. Yandaşlar ihya olurken en büyük olumsuzluğu millet çekiyor.

    • Serdar bey “Erbakana sağlığında cehennemi yaşatanlar şaka gibi Erbakanı övp duruyor.” demişsiniz ama
      kendisi sağlığında işkencecilerini çoktan affetmişti zaten,
      o yüzden pek de şaşırmayın;
      nihayet küfür tek millettir!

    • En azından Erbakan’ın ölmeden önce bu iktidar hakkında neler dediğini biliyoruz. İktidarı sırtından atan ata yaptığı övgüleri de 🙂

      • Vah vah .
        Erbakanın ABD ve ABD severlere.
        Fetö ve Fetöcülere.
        Gulu gulu dansı yapan tencere tavacılara (yani CHP lilere )
        dedikleri ortadadır.

        Utanmadan bir oturuşta domuz bir domuz yiyen Canan tafyası ile Erbakanı ananlar bu utancı unutturmak için ne takla atıyor

  4. İslam ülkeleriymiş, islam toplumlarıymış, islam devletleriymiş … mişli masallarla iyi uykular ….

  5. Kolunuzdaki saatin akrep yelkovanına bakın hep bir fasit daire içinde döneer durur. Hep başa tekrar gelir ve sil baştan!
    Çalışana heleki çalışmayana para vermek te aynı bunun gibidir işte🤗. Bu günlere bunun yüzünden geldik evet!!! Doğru tespit yazarınki ama, olumsuzluklar bakımından!!!😠.
    ₺:önce bunu sal piyasaya, 10 birim ver,
    $:sonra herşeye zam yap 15 al😂.
    Dikkat:
    Bu sefer tam tersi oldu sanki! 25 verdi,
    Birileri (uzaylılar ufolarla geldi) 75 götürdü (bilinen). Birde götürdüğü bilinmiyor ekonomiden halktan gelecekten 😠.

    • Bizde batılıdan güzel bir fark, yapılan yapılacak olan “siyaset kurumu” eliyle!.. (yapılmaya çalışılıyor 🤗) elimden gelen bıdır diyor ama olcek olcek inşallah.
      Şimdilik iyi gidişat. Sorumlu bir siyaset var en azından karşında.
      Ya batılı gibi ruhbanlar böyle istiyoo falan deyipte, Tramp gibi eline bir kitap alıp çıksalardı meydane?
      Anlayacağız demokrasinin ekonomik özgürlüğün laikliğin hukuk devletinin önemini birgün mutlaka.
      Da.. rahat bırakırlarsa😠

  6. Allahın yardımı yakındır.

    Son Anakadar Allahdan Ümit kesmediler Büyük ruhlar.

    Nemrut, İbrahim Peygamber’in ateşe atılmasını emretti.
    Görevliler ve gönüllüler hemen odun topladılar. Büyükçe bir ateş yaktılar. Halk, İbrahim Peygamber’in yanışını seyretmek için ateşin etrafında toplandı. Alevler gittikçe yükseliyor, etrafa yüksek ısı yayıyordu. Ateşin en şiddetli anında İbrahim’i tuttular ve mancınıkla ateşin içerisine fırlattılar.

    İşte o anda Allah, ateşe, “İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol!” diye emir verdi. Enbiya 69 Ayet
    Ateş, Allah’ın emrine uydu ve İbrahim Peygamber’i yakmadı.

    • Hacı o devirler çok eskide kaldı artıl, bak güneyde hepimizin çok sevdiği küçük bir ülke bile var; seni özledik, beytüllahime dön!

      • gayret degil hayret siniz. bir ayet meali veriliyor ve o devirler geride kaldi diyorsunuz. “Bakara makara” ile eşdeger bir tavir. Ak partiyi savunmaktan yilmayan biri icin ilginc bi durum. Reis duymasin derim. halin nice olur.

  7. ERBAKAN DÖNEMİNİN EKONOMİ MİMARI:
    PROF. DR. OSMAN ALTUĞ
    ERBAKAN döneminde yapılan çok yüksek orandaki zamlar enflasyon ile geri alınmamıştı.
    Yani kaşıkla verilen kepçe ile geri alınmamıştı.
    Zira verilen zamlar para basarak değil, sağlam kaynaklardan karşılanmıştı.
    Bir de kamu kurumları için havuz oluşturulmuştu.
    Bir kurum elindeki parayı örneğin %30 ile özel bankaya yatırırken, diğer kurum %60 ile aynı bankadan borç alıyordu.Yani devlet durduk yere özel bankalara%30 net faiz ödüyordu.
    Tıpkı şimdiki KKM ve enflasyona endeksli tahvil gibi.
    ERBAKAN döneminin ekonomi mimarı Prof.Dr. Osman ALTUĞ idi.
    AKP iktidarında Osman Altuğ değil ekonominin başına getirilmek, televizyonlara bile çıkarılmadı.
    Zira AKPnin ekonomi modeline Osman ALTUĞ,üçkağıt ekonomisi diyordu.
    Üç kağıt:
    –Borsa
    –Döviz
    –Faiz

  8. Milletin umudu gonca vermişti o günlerde Erbakan Hoca ve refikleri hüsnü niyet ile başladığı bu yolda netice alacak adımları atmış denk bütçe, kamu kaynaklarının ortak havuzda toplanarak kamu borçlanma ihtiyacının disipline edilmesi, onlar ortak, biz pazar olacağız diyerek baştan beri mesafeli yaklaştığı avrupa ve gümrük birliğine alternatif D-8 ortaklığını gündeme almış ancak 15 temmuz hainleri gibi ordunun içine çöreklenmiş derin unsurların sahte irtica raporları ile islamköylü brütüs marifeti ile post modern darbeye maruz bırakılmıştı. Haliyle o sancılı, mağduriyetli sürecin sonunda milletin makus talihini değiştirecek ferasetli ve istikametli siyasi hareket ayağa kalktı sanıyorduk lakin zaman gösterdi ki derin devlet ve aksak doğu bunları da iifsad edip komik halleri ile amuda kaldırıp dünya, aleme rezil ve maskara ettiler. Teemmel

  9. D-8 ölü olarak doğdu ve hep öyle kalacak.Aynı dine mensup olmak böyle bir birlik kurmak için yeterli ama yaşatmak için değil. D-8 ortak pazarıda bir saçmalıktır.Demirel engellemedi.Biz AB ile gümrük birliğindeyiz.Bu birliğe dahil hiçbir ülke başka ülkelerle anlaşma imzalayamaz. Kaldı ki D8 üyelerinin bir kısmı ASEAN’a üye.AB ile gümrük birliği imzaladığımızda başka ülkelerle böyle bir birlik kurmak hakkından vazgeçtik. Doğru da yaptık.Bu ancak AB izin verirse olur.AB belki Azerbaycan’a, Gürcistan’a ve Orta Asya Ülkelerine izin verir ama Endonezya, İran yada Nijerya’ ya asla vermez. Akparti ne bırakacak demişsiniz.Ölü doğmuş bir saçmalık olan D-8 den çok daha büyük eserler bırakacak.Türk Devletler Teşkilatını bırakacak.Ölü D-8 değil.Bir çok alt kurum ve komisyonu ile tıkır tıkır işliyor. Afrini Cerablusu El Bab-ı Karabağ’ı bırakacak. Namaz kılabildiğimiz Ayasofya bırakacak.tek tek saymayacağım yüzlerce eser bırakacak. Bu arada Rahmetli Erbakanı dualarla anıyorum.Bir yılda çok başarılı bir Başbakanlık yaptı.Büyük hizmet etti.Havuz sistemini unutmanızı beklemezdim.

    • “AB ile gümrük birliği imzaladığımızda başka ülkelerle böyle bir birlik kurmak hakkından vazgeçtik. Doğru da yaptık.Bu ancak AB izin verirse olur.” deyip ardından “Akparti ne bırakacak demişsiniz.Ölü doğmuş bir saçmalık olan D-8 den çok daha büyük eserler bırakacak.Türk Devletler Teşkilatını bırakacak.Ölü D-8 değil.” demek ne kadar tutarlı? Herşey duygusal ve taraflı! Hak, hukuk, adalet ve aklı silmiş bir 20 yıldan geriye kalan beton yığınları, sadabat parkları ve kararmış kalpler!!!

      • Arif bey şöyle tarif edeyim:
        O ne kadar tutarlı dediğin Türk Devletler Teşkilatına yine bir ab ülkesi olan macaristan da üye, noolmuş?

  10. Akp ve onun öncesi Refah, kısaca siyasi islamcılar devletin temel yapısı üzerinde düzeltmesi çok zor zararlar oluşturdular. Bunların en başında devlet bürokrasisini liyakat değil de sadakat üzerine yeniden kurgulamaları oldu. Şimdi devlet bürokrasisi yeteneksiz, beceriksiz, bilgisiz, ama iktidara sadık, dindar ancak bu görevlere layık olmayan yandaşlara teslim ediliyor. Bunun sonucunu ekonomide, eğitimde, adalette, dış ilişkilerde ve her alanda büyük bir yıkım olarak görüyoruz. Daha önce de FETÖ’ye teslim ediyorlardı, hani ne istedilerse verdik dönemi. Bunun sonucunda FETÖ hepsini istemeye kalkınca, onu bir darbe tiyatrosuyla altetti, iyi de yaptı. Ancak akıllandı mı, değil elbette. Şimdi yerlerine kendine sadık ama bu işlere layık olmayan kişileri harala gürele doldurmaya devam ediyor. Okuduğunu yazdığını anlamayan savcılar hakimler örneğin bu dönemin en bariz göstergesi. Hiç bir akademik liyakatı olmayanların rektör dekan yapılması, YÖK üyeliklerine atamalar vs hepsi ayrı birer rezalet. Böyle bölücü, ayrımcı, dışlayıcı bir devlet yönetim tarzı bizi iyi bir yere götürmez elbette. Etki tepki yapar. Sonu hepimiz için kaos olur.

    Altılı masa bu fırsatı iyi değerlendirmeli bence. Millet bu ayrımcı politikalardan bıktı. Altılı masa, demokrasi, devlette liyakat, bir arada yaşama iradesi, ortak akıl, ortak değerler üzerinde daha fazla vurgu yapmalılar. Kimin aday olacağı önemsiz bir konu. Asıl olan devlet kadroları. Herkese görev düşüyor, herkes görev alabilmeli. Liyakat temelli olmalı. Birisinin iktidara sadakati ölçü olmamalı. Başta kimin olduğu da önemli olmamalı. Tek adam sultası son bulmalı.

    • “Siyasal İslam” dedikleri de gerçekte “Amerikancı İslam”dır.
      MİT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu’nun 60’lı yıllarda tercüme faaliyetiyle Türkiye’de temellerini atmaya çalıştığı budur.
      O Fuat Doğu ki, “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese onu oraya götürmekle memurum!” diyendir.
      Hülasa, “İslami diriliş ve direnişe” karşı “Siyasal İslam” üretilmiştir.
      Yani, Filibeli Ahmet Hilmi’den Necip Fazıl’a, Nuri Pakdil’den Sezai Karakoç’a, Atasoy Müftüoğlu’ndan Mehmet Akif’e, Cahit Zarifoğlu’ndan Akif Emre’ye, İsmet Özel’den Sadık Albayrak’a kadar bu toprakların “ruh kökünün” dili ve ifadesi olan aydın ve sanatçıların oluşturduğu “geleneğin” önünü kesmek için.

  11. Sahi bir zamanlar böyle bir şey vardı , ne oldu , ne bitti diye internetten biraz bilgi aldım.
    Erbakan’ın icadı olan D-8 teşkilatında Türkiye ,İran,Mısır, Endonezya, Nijerya, Malezya, Pakistan ,Bangladeş ülkeleri yer alıyor .
    Allah aşkına bu ülkelerin kendilerine bir hayrı yok ki bir araya gelip işbirliği, güç birliği , elbirliği yapsınlar ! Hem aradan 25 sene geçmiş, bu güne kadar ne yapmışlar !
    Türkiye zaten Mısır’la papaz durumda, İran’la da ilişkilerimiz öyle çok ahım şahım değil , diğerleriyle nasıl olduğumuzu ise hiç bilmem !
    Bunun ölü doğan bir bebekten farkı olmadığı şurdan belli ki dünyada 57 müslüman ülkeden sadece ve sadece 8 tanesi katılmış !
    Bundan bir cacık olmaz, geçiniz efendim!
    Tarhan Erdem ; tanıdığım kadarıyla dürüst, iyiniyetli , beyefendi bir insandı; Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun .

  12. Akp’den geriye ne kaldı. TOKİ tabii ki. Kutu kutu beton yığınları. Başka çirkin şehirler, müsilaj, yüksek enflasyon, tonla borç, fakir bir halk, göçmenler, boş bir hazine, umutsuz ve eğitimsiz bir halk, her köşe başına koca koca boş camiler. Kısaca beton beton beton. İktidar ve Laz müteahhitlerinden de başka bir şey beklenmezdi zaten.

    D-8 girişimini hiç bir zaman tutmadım. Din temelli ve ırk temelli oluşumları desteklemek de doğru değil diye düşünürüm. Çünkü bu tür oluşumlar karşıtlarını doğurur, varsa onları daha da azdırır. Dünya barışına böyle hizmet edilmez. Dinler doğası gereği bölücüdür. Kişilerin kendilerine bırakılmalıdır. Devletler din temelli işler yapmaya kalkarlarsa sonumuz, dünya olarak, iyi olmaz. Devletler çıkar temelli işbirlikleri kurabilir. Ancak bu diğerlerini dışlayıcı olmamalı, herkese model olmalı. AB böyle bir medeniyet projesi, ve hala devam edeceğine inanmak istiyorum. Türkiye gibi büyük müslüman bir ülkeyi aralarına almak gibi bir büyüklük de gösterdiler. Ancak Türkiye’nin zayıflığı, isteksizliği, iş bilmezliği ile karşı taraftaki azgınların işgüzarlığı sonucu bu ilişki soğutmaya alındı. Din temelli ve ırk temelli bölücülüklerden dünya çok çekti. Bir sürü insan öldü. Bu tür ayrımcılıklardan vazgeçmek ve insanlığın ortak temelleri üzerinden işbirlikleri geliştirmek en doğrusu.

    • Endercim geriye ne kaldı diye soruyorsun ama o beğenemediğin toki den bir daire almaya kalk bakalım kaç para?

    • Ender,
      Bu yorumunda kastettiğin müteahhitlerin hepsinin Laz olduğunu nereden biliyorsun? Burada devamlı ağzında bir Laz müteahhit lafını ediyorsun. Senin Lazlarla problemin ne? Lazlar hakkındaki ön yargılı yorumunun kaynağı nereden kaynaklanıyor? Unutma ki, TCK’nın 216. maddesi “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhinde kin ve düşmanlığa tahrik eden kimse … hapis cezası ile cezalandırılır” diyor. Ayrıca yazının devamında “ırk temelli bölücülükten dünya çok çekti. Bu tür ayrımcılıktan vazgeçmek … en doğrusu” diyorsun. Yukarıda yazdığın ifade aşağıda yazdığın cümle ile çelişiyor.
      Yorum yaparken bu konuya dikkat et.

      • Mehmet bey enderin ne dediği belli mi allaaşkına, her zaman bir söylediği öbürünü değiller, klavuzu y.oğur olanın geleceği yer de ancak böyle olur işte:))))))

      • Sağdan say, soldan say. İktidarın adrese teslim ihalelerinin hepsini laz müteahhitler yapıyor. Sadece o da değil parti teşkilatlarının ve bürokratik atamalarının büyük bir çoğunluğu da laz. Çünkü liyakat değil sadakat usulü yapılıyor tüm atamalar. Öyle olunca da, eşe dosta yeğene veriyorlar tüm işleri. Bu bilinen bir durum. Ve asıl suç olan bu. Ama iktidarın yaptığı ne suç değil ki. Anayasa ve kanunları tanımıyorlar açıkça ve hakimlere tanımayın diye de emir veriyorlar. Kıral çıplak demek şimdilik suç, ama demokrasi hepsini temizleyecek bütün çeteler ortaya konacak tez zamanda.

    • Endercim “…insanlığın ortak temelleri üzerinden işbirlikleri geliştirmek en doğrusu.” demişsin de biraz açar mısın şu temelleri?
      Uluslararası petrol ve doğalgaz boru hatları gibi şeyler mi nedir?
      Yalnız işi dinlerarası diyalog bilmem neye bağlama orda bozuşuruz…

      • Dinler arası diyalog insanlığın barışı ve huzuru için tek çıkar yol. Dinler arası diyalog sizin sandığınız gibi üç dinin mensupları arasında sınırlı bir kısır muhabbet değildir. Dinler arası diyalog yeryüzünde temsil kabiliyeti olan bütün sistematik inançları kapsar, bittabii ateizm gibi inançları da kapsar ve o inançlarla düşünce akımlarıyla ortak bir zeminde buluşmayı hedefler. Buna insanlık ortak zemininde buluşma denir.

        Elbette insan olduğunu kabul etmemeyi bir özgürlük olarak savunanlar olacaktır ve bu çalışmalara sekte vuracaklardır.

        Bir kerede anladığın bir konuda konuşsan kıyamet mi kopar.

        • Baran “Dinler arası diyalog yeryüzünde temsil kabiliyeti olan bütün sistematik inançları kapsar,” neyim demişsin de yehowa şahitleri de buna dahil midir?
          Eğer dahilse
          “Buna insanlık ortak zemininde buluşma denir.” mi?

          • Bu tartışma kapanalı 7-8 sene olmuş, belki bir daha hiç açılmayacak, belki de çerçevesi daha somut bir hal almış biçimiyle belki 100 sene sonra açılabilecek. Bitmiş kapanmış konuyu açıp duruyorsun.

  13. D-8 ülkeleri hangileridir ve bunlar demokratik yönetimler midir(şart değil, sadece sordum)

    Yoksa avrupa birliğindekine benzer bir tür dinciler kulübü müdür(ki bunlar aynı zamanda demokratiktirler)

    Hepsini toplasan(iki kulübü birbiriyle değil, 8li olanı) güneydeki sevdiğimiz bir küçük ülke kadar ederler mi?
    Efendim?
    Coğrafik olarak değil, ekonomik, politik ya da askeri olarak?
    Başka sorum yok.

Yoruma kapalı.