Zorunlu bir yazı bu; umarım kendi seviyemi yine de koruyabilmişimdir…

102
DGM'de böyle yargılandım..
Reklam

Geçmişte pek çok kişiyle kalem kavgam oldu; onlar yazdı ben cevap verdim; ben yazdım onlar cevap verdi. Bazen birkaç yazı bile sürdüğü oldu kavgaların…

Ancak ne kadar içine çekmeye çalışmış olursa olsunlar basın camiası dışından biriyle cedelleşmeye yanaşmadım; hele siyasi parti liderlerine cevap yetiştirmek gibi bir derdim hiç olmadı.

Ne de olsa onların sıkı muhatapları var: Birbirleri…

Bu kuralımı bir gün bozmam gerekeceğini de doğrusu düşünmemiştim.

İyi de, MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin partisi üyeleri önünde yaptığı, içinde bolca adım geçen ve bazı medya sitelerinin de oradan alıp çoğalttıkları -herhalde bugünkü gazetelerde de geniş yer işgal edebilecek- konuşması cevapsız mı kalacak?

Kozasını ören biri iken…

Bir kere bir seviye sorunu var.

Geçmişteki kalem kavgalarında muhataplarım ne kadar gayret etse de hep belli bir seviyeyi korudum, onların da seviyelerini çok aşağıya düşürmemelerini böylece sağladığıma inanıyorum.

Reklam

Peki seviyenin söz konusu olmadığı bir ortamda ne yapabilirim?

İşte bunu bilmiyorum.

Üç yıldan fazla oluyor, hiçbir gazetede yazamıyorum; köşeler bana kapalı. Yine aynı süre içerisinde TV kanalları için de ‘çağrılmayan Yakup’ durumundayım. Boşta kaldığım sürenin bir bölümünü kitap yazmakla, kalan bölümünü de kendi adımı taşıyan bir internet sitesinde her gün takipçilerimle buluşmakla değerlendiriyorum.

Beni yalnızca yazdıklarımı okuma zahmetine katlananlar okuyabiliyor.

Herhangi bir siyasi parti liderinin hışmını çekebilecek bir durumum yok sizin anlayacağınız. Yaptığım, burada dostlarımla hasbıhal etmekten ibaret çünkü.

İyi de, kendi kozasında sessizce günlerini geçiren biri olarak MHP liderinin saygı yoksunu ifadelerle hedefine alınmayı hak edecek ne yapmış olabilirim?

Konuşmasında, partisinin ‘Cumhur İttifakı’ içerisinde Ak Parti ile birlikteliğinin ortağının aleyhine çalıştığı tespitimden hoşlanmadığını belli eden ifadeler bu soruya cevap teşkil ediyor. [O tespitin patentinin bende olduğunu da bilmiyordum.]

İsterseniz konuya ilişkin yazımın Devlet Bahçeli‘nin hırçınlığına sebep olan bölümünü buraya aynen taşıyayım:

Reklam

“İstanbul her halükarda AK Parti tarafından kaybedildi. En doğru tavır, hiç uzatmadan bunu kabul etmektir. / O kadronun bundan sonra esas düşünmesi gereken, ittifak için altlarını oyan MHP’den daha az zararlı -hatta eski güzel günleri canlandırmaya da yarayabilecek- bir müttefik bulmak olmalı. Kendilerine daha yakın, ülkeyi birlikte daha rahat yönetebilecekleri bir müttefik… / Yeni parti kurulmasın diye tedbirler almak yerine, gardını düşürmeli ve vaktiyle kendi içerisinde bulunanlardan bunu yapacaklara şükran duymalı. / ‘AK Parti eskiden o ittifakı içinde taşıyordu’ diyorum ve bu yazıya burada son veriyorum.”

Hepsi bu.

İttifak MHP’ye yaramadı mı?

‘Cumhur İttifakı’nın, daha doğrusu MHP ile birlikteliğin AK Parti’nin aleyhine çalıştığı rakamsal olarak ortada. Bilebilecek durumda olanların hesabına göre 31 Mart seçiminde AK Parti’nin oyu yüzde 35 civarında. MHP lideri bana saldırdığı konuşmasında partisinin oyunu yüzde 18.81 olarak verdi; bu durumda AK Parti’ye yüzde 35’in de hayli altında bir oran kalıyor.

Bu da, AK Parti için siyasi hayatında girdiği ve sonrasında her seçimde artırdığı ilk seçimin (yılı 2002: oranı yüzde 34.42) bile altında kalan bir oran anlamına geliyor.

Önceki yerel seçimde AK Parti’nin kazanmış olduğu 10 il ile 55 önemli ilçenin de 31 Mart seçiminde MHP tarafından kazanıldığı biliniyor.

İttifaklar yerine her parti kendi başına seçime girseydi, en çok oyu alan parti olacağı için, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kaybettiği pek çok kentin belediye başkanlıkları AK Parti’de kalacaktı.

Gerçekler ortada. Öyle olduğu içindir ki, bu konunun AK Parti içerisinde de tartışılmaya başlandığı son zamanlarda dışarıya sızıyor.

Eee?

Yazımda açıkça yazdım; bana göre, AK Parti’nin yapması gereken, vaktiyle birlikte olduğu, kuruluşunu birlikte kotardıkları, oylarının yüzde 50’lere ulaşmasında varlıklarıyla katkıda bulunduğu bugün daha iyi anlaşılan partili parlak isimlerle yakınlaşmasıdır.

O isimlerle bir araya gelmeleri artık düşünülemeyeceği ve onların bazılarının yeni bir parti çatısı altında toplanma hazırlığında bulunduğu sağır sultan tarafından bile duyulduğu için, bu konuda karar verebileceklere çıkış yolu olarak, yeni partinin kurulmasını engellemeye çalışmamayı tavsiye ettim o yazımda.

Alıntıyı okuyan herkes kimleri kast ettiğimi hiç zorlanmadan anlamıştır.

O cümleden ‘FETÖ’ ile ittifak tavsiyesi sonucu çıkarmak, 15 Temmuz’dan aylar önce çıkan ve çeşitli ortamlarda başvuru eseri olarak değerlendirilen ‘Ben Böyle Gördüm: Cemaat’in Siyasetle Sınavı’ kitabım ortada dururken beni de o kafilenin içine sokuşturmaya çalışmak bayağı ucuz bir yaklaşım olmuyor mu?

Evet ucuz bir yaklaşım bu.

Hele bana hapis yolunu göstermesi yok mu… Dinleyicileri bile bu üslubu yadırgamışlardır…

Öyle olduğunu ummak istiyorum…

Aklımı ve sağduyumu bir tarafa bırakıp içimdeki yaban hisleri yazıya dökmeye başlarsam hiç arzu etmediğim bir seviyeye inebileceğimden endişe ediyorum. Bu sebeple, en iyisi, bu yazıyı burada noktalamak…

ΩΩΩΩ

Reklam

102 YORUMLAR

  1. Fehmi bey,
    Her ne kadar gazete ve tv kanallarının kapısı sizin için kapatılsada, siz okuyucularınıza ulaşacak bir yol buldunuz. Siyasilerin verdikleri tepkilere bakacak olursak, sizi engelleyen onlar olmasına rağmen, onlar dahi sizi yakından takip ediyor. Bu da gösteriyor ki dile getirdiğiniz bazı konular doğruluk payı olduğu için onları rahatsız ediyor
    Saygılarımla

  2. Devlet Bahçeli kendisine muhalefet eden veya doğruları söyleyen herkesi Fetöcülükle suçluyor iyi vallah bu ne Özal’ın getirdiği özgürlükçü bir ortamda büyüdük bu kazanımı kesinlikle geri verme niyetimiz yoktur Ak Parti bitmek üzere olan MHP’ye can suyu verdi ve kendisini bitirme yolunda hızlı adımlarla ilerliyor burada notum olsun gelecek seçimlerin sonucunda sıralama değişecek MHP birinci Ak parti ikinci sıraya düşecek ikisi birden seçimi kaybedecek.

    • Hiç farketmez, yine cumhurittifakı kazanmış olacak:) ayrıca mhp nin teklifi ve desteğiyle elde edilmiş demokratik kazanımları ne yana koydun?

  3. O değil de Fethullah Gülen herkesi nasıl bu kadar iyi kandırabidi? Sonuçta Allah diyen başka gruplar da vardı. Bunun cevabı kimde var acaba.

  4. İnandığı hakikatı söyleyen karşısındakilerin kim olduğunu düşünmez, farklı ama kendi gibi düşünen yaşadı topluma ve insanlığa katkısı olandır diye düşünüyorum, ”enseyi karartmayalım”, olacak oluyor, yeterki kadere imanımız tam olsun, vesselam

  5. Merhaba Fehmi Bey ülkede,etnik,siyasi,teknolojik,ekonomik,bir kargaşa çıkarılmaya çalışıyor,yaşım 43,okuduklarımdan,tecrübelerimden,gözlemlerimden çıkardığım sonuç ise,birileri bu yaraları kaşıyor,onca zorluklara rağmen seviyenizi,hissiyatınızı,dirayetinizi korudunuz,biz de bunlara yazılarınızda şahit olduk,hülasa,birileri bu ülkede herkes birbirine girsin,kargaşa çıksın istiyor,umuyorum ki siz onlara bu istediklerini vermezsiniz…

  6. Fehmi Bey

    Yokluk icinde elimizde tek radyo siginaklar icerisinde hakikatten dogruluktan dem vurabilecek son kalmis bir kac sese kulak kesilmisken biz fasist duzen hayaliyle ellerini agusturan, karanliklarin kalles bekcilerinin sizlere dis gostermesi, kopeklerine hedef gostermesi hic de sasilacak bir sey degildir. Zira guc zehirlenmesi yasamis, adalet hak ve hukuk zeminini kaybetmis bir sarayin zafer adina sarilmis oldugu bu cenahin karanlik arzularina isaret etmeniz ahlaksizsa saldiriya ugramaniza yeter. Umut ederim ki bu ahlaktan bihaberlerin haddi asmisliklarina alismis olsak da sinirlari asmalarini engelleyecek bir hukuk ve devlet akli hala mevcuttur.

    • Yoksa da venezuella gibi hariçten falan sokma akılla bişeyler ayarlarız sizin içi mehmet bey. Sende olmayan akıl kesin okyanus ötesinde biyerlerde vardır…

  7. Kimse her yorumu okumak zorunda değil. Fakat, okuduğunu anlamak idrak ister. Peşin hükümlü, holigan tıynetli, yalaka adamlar AÇIK YAĞDAN hoşlanır. Doğruyu söyliyenleri hem hazmedemez,
    hem de 9 köden kovmıya çalışırlar. Yalaka tipler bina yıkılmıya başladığında gerçeği görmiye başlarlar. Fakat, artık, nafile.
    Bugün, ahlakın dejenere olduğu, hile, sahtekarlık ve yüzsüzlüğün başını alıp, gittiğini,
    sosyo-ekonomik yapının sarsıldığını, üretici, dürüst kişilerin madur edildiğini çoğu kimse görüyor.

    MHP’nin AKP’yi belli bir çizgiye, yöne çektiğini, Büyükşehirlerde, Kasaba Belediyesı’nden gelme kişilerin anlı-şanlı Ak Parti adaylarını geride bıraktığını, Ankara Belediye Başkan adayının eski bir ülkücü olduğunu diline doladığı halde seçimi kaybettiğini, beklemediği yerlerde MHP’nin kazandığını, beklediği çok yerde Ak Partinin kaybettiğini, Ak Partinin kimi yerde kendi (döneminde) yetiştirdiği gençlerin oyu ile seçimi kaybettiğini gizli gayret içinde olmıyan her göz görmüştür. Bu gerçekleri elbette, Koru da dile getirecektir, Cumhurbaşkanı’nın da sezinlediği gibi. Yarası olanlarla, peşin hükümlü, satıhta kalanlar hariç.
    Buradaki, gerçek dostlar hep acı söylemiş görünüyor, teslimiyetçi, eleştirel olmıyan kafalar nezdinde. Türkçeyi de iyi kavramak, bilmek lazım, elbette. Sık sık gevezelik etmeğe de gerek yok..

  8. Nokta 4ten devam…

    Şüphe yok ki eski Türkler yaşadıkları dönemlere medeniyet olarak önemli katkılarda bulunmuşlar(dır). Kuzeye çıktıkça Avrupa coğrafyasında insanların avcı niteliği daha ağır basıyor. Çiftçiliği toprağı işlemeyi buraya gelen göçmenlerden öğreniyorlar ki bu göçmenlerin önemli çoğunluğu eski Anadolu’dan geliyorlar. Bu göçmenler rahata erdiklerinde ise diğer gruplarla kaynaşmakta bir mahsur görmemişler ve haliyle değişimlere uğramışlar(dır). Bunu bugün de görmekteyiz. Kendini bir şekilde yetiştirmiş ve Batı’ya yerleşmiş, işi tıkırında, seküler düşüncede olanlar (ulus kavramı hep ön planda olmasına rağmen) bir süre sonra Batı’da karışıp kaybolmuşlardır (şahsen epey örneklerini gördüm). Bu genel davranışı alıp binlerce yıl öncesine götürelim. Ulus kavramının bugünkü gibi ayırımcı nitelikte olmadığı dönemlere, karışma çok daha kolay ve doğal olarak olmuştur.

    Avrupa ve İngiltereye kadar gidişin ilave bir sebebi tabiatlarında olan genel gezgincilik, kafişliğin yanısıra bölgede yaşanan ciddi depremlerle bile ilgili olmuş olabilir. O zamanki dini inanç türevleri tabiata çok daha yakın. Kuvvetli yer sarsıntıları oluyor. Bunların yorumlanmasının dini içeriyi de olmuş olmalı. Tabi korku endişe nesiller sonra unutulur insan hareketleri-göçler şeklinde devam eder. İngiltere’den yeni bir etkiyle dönen eski Türklerin de içinde olduğu kollar Anadolu’yu tekrardan mesken edinmekle kısmen de olsa ingiliz kültürüyle değişime uğrayarak Hitit medeniyetinin gelişmesine katkı sağlıyorlar. Hititçedeki “ez” yemek, ingilizcedeki “eat” (yemek)le ilişkilendiriliyor. Ancak, “ez” Türkçede de anlamı olan bir kelime. Besinleri yerken çene sisteminin “ez”me işlemi var ki bu “yemek”le özdeşleştirilmiş olabilir. Ayrıca, “ez”e yakın “et” var ki yenilen önemli bir besin türüdür. Ortaasya dillerinde örneğin Uygurca’da “et” yine aynı “et”tir. Bu çok eski dönemlerde “yemek” ile özleştirilmişse İngiltere’de etkilenme dolayısıyla kendini “eat” olarak bulmuş olabilir (İngiliz aksanı malum; ille de eğip bükerek telaffuz edecek!). Nokta 5.

  9. Bir kaçı hariç bütün yorumları okuduğumu ve anladığımı sanıyorum. Üzgünüm ama burada yorum yazan tolum ortalamasının üstünde okuyup düşünen insanların da okumayan ve düşünmeyenlerle birlikte aynı fasit dairede sıkıştıklarını görüyorum. Seçimden beridir “üzülerek belirtirim ki sayın yazar da dahil” bir çok yorumcu hâla seçim ve seçilme taktiği üzerine konuşuyor düşünüyor ve kendi fikir cephesinden yorumlar serdediyor. Hiç kimse asıl meseleye gelmiyor neredeyse. Asıl mesele şudur: Ak parti bu güne kadar seçimleri seçim stratejileri değil hizmet ve proje üretme yarışında başat aktör olduğundan kazanmıştır. Şimdiyse seçimi kazanmak üzere kimle nasıl strateji üretme hesabında olduğu için de oy kaybı yaşamıştır. Seçimi kaybetmiştir demek abesle iştigaldir ki kaybettim sananlar da kaybetti sananlar da ve hatta kazandım sananlar da sonuçları yanlış okumaktadır. Chp neyi kazanmış 16 bin oyla kazandığı ki oyların ne kadarı chp nin oyudur bellidir, her seçimde hdp ile mi seçime girecektir? İyi parti ne kadar kalıcı olabilecektir de ilerki seçimlerde Chp’ye payanda olabilecektir. Ak partinin kaybettiği ise hatta kendini kaybetmiş sayması daha doğrusu, yine bir yanılgıdır. En çabuk toparlanabilecek parti her şartta yine ak partidir. Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasına bakar. Unutmayın cumartesi günü market alışverişinde 20 tl ye biber aldılar ertesi gün bunun kaçınılmaz müsebbibi olan Tayyip Erdoğan liderliğindeki ittifaka %51 oy verdiler. Demektir ki herkes en azından 31 mart seçimleri itibarıyla hâla ona güvenmektedir. Oyunun azalmasına sebep olan şey ne içinde olduğu ittifaktır ne de karşısındaki adayların karizması yahut güvenilirliği dir. Çünkü öyle birşey yoktur! İstanbulu ele alırsak chp iyi parti hdp oyu zaten önceki seçimde % kaç idi ki şimdi başarı kazanmış oldu? Gelelim kaybetme sebebine. İlk başlarda Erdoğanın ve ak partinin hizmet odaklı politikası terkedildiği, Erdoğan ve kurmayları kendilerini aşamadıkları için bu sonuç yaşanmıştır. Yolsuzluk iddialarına yeterince önem verilip bir takım isimlerin üzerine gidilmediği için bu sonuç yaşanmıştır. Adam kayırma iddialarına karşı ciddi bir önlem alınmadığı için bu sonuç ortaya çıkmıştır. Parti ve yerel yönetimler içinde falanın adamı filanın adamı muhabbeleri, projeler ve yapılması gereken işlerden çok fazla konuşulduğu için yaşanmıştır. Tarım, gençlik ve eğitim politikalarının başarısızlığı yüzünden yaşanmıştır. Tayyip Erdoğan yarından itibaren kendi sorumsuz basiretsiz beceriksiz adamlarını adalet önüne teslim etse, yeni seçilen belediye başkanları adam gibi hizmet üretse görün bakalım kısa sürede nasıl toparlanır nasıl tek başına oyu yine % 50 üzerine nasıl tırmanacaktır. Üzüntüm ise sadece ak partinin değil toplumun bir çok katmanıyla birlikte burdaki düşünen insanlar da (ki bazıları ucu kendilerine dokunan doğru/yanlış işler sebebiyle) sorunu (bazılarına hatta sayın yazara göre bu bir sorum değişdir) ittifakta yahut seçim stratejilerinde aramalarıdır. Çünkü bu bakışla sadece bir partinin seçimi kazanmasını sağlayabiliriz çok çok. Oysa bizim derdimiz ülkemiz ve vatandaşların sorunlarını çözmek üzere olmalıydı. Ve bu minvalde tavsiyeler. Sayın yazarın savı sorunların kişilere iadei itibar edilmesiyle çözüleceği yönünde. Yahut da kişisel özgürlüklerin genişletilmesiye olabileceği yönünde. Oysa gördük ki hükümet zamanında özellikle kürtçü siyasal harekete verebileceği en geniş alanı açtı ama gördük ki bu siyasi harekerin temsilcileri o alanı kendi tarafgirlerinin egolarını tatmin etmek ve hatta terör örgütünü “yarın kullanılmak üzere” yeniden yapılandırmak ve şehirlere yerleştirmek üzere kullandı. Barışılmasını önerdiği kişiler ise doğru yada yanlış ön alıp siyaset mecrasından kaçmayı ve kendilerine hazır edilmiş bir koltuğa oturmayı beklediler bunu da dillendirdiler zaten. Oysaki memlekete millete hizmete talip olanlardan beklenen hizmet etmeleri için istekli olmaları ve memleket için bedel ödemeyi (burdaki bedel gerekirse seçim kaybedip başarısız görünmktir) göze almaktır. Bazen siyaseten suçlanmaktır ki bizim milletimiz suçlananın masumluğunu teslim etmiştir. O zaman o kişilerin bir önemi olurdu. Davasında samimi olan insanlar cesur olur. Seçimi kazanmak için değil ama ülkeye hizmet etmek için gereken şey hizmet siyasetine dönmektir. Vesselam…

  10. A.serdar beyin askeri yazışmaları andıran uzun uzadıya yamalıbohça yorumlarından gayrı bir de eski bayındırlık bakanlığının mevzuatına benzer yavanlıkta ama daha da bir iç karartıcı paylaşımlar sökün ediyor son ara. Elbette okunası bölümlerinden istifade ediyoruz ama ne pahasına; ağdalı bir dil ve cümle kekemesi anlatımlara katlanarak:( hayır içerikle ilgili zaten fazla bi katkı yok; haliyle armudun sapı üzümün çöpü..! Kötü yorumcu iyi yorumcuyu kovarmış kabilinden nice değerli arkadaş artık buralara uğramaz oldu: didem hanımın tatlı dili ve incelikli anlatım tarzına hasret kaldığımız gibi necipbey de yasaksavar kabilinden bi görünüp kayboldu. Hakan k. arkadaşımızın şiirleri hariç son paylaşımları bile bende bir teselliye yol açtı dersem durumu daha iyi açıklamış olurum sanıyorum:) bunun dışında cümlesi küfürbaz yorumcu zevatın hezeyanları işte orta yere saçılmış duruyor…

    • Sn H.Gayret herkesin işi gücü var. Herkesin her an burada olması şartı yok. Giden gelir. Gelen gider. Geldi de güya gidecekti Hakan K. arkadaşımız. Buraların alışkanlık yapan bir cazibesi var sanki. Birşeyler paylaşma’nın ötesine de gelip giden bir hal aldı; bir huy oldu. Yorumkolik olduk adeta. Şiirleri neden hariçmiş?! Şiir olarak ele almak şartı da yok tabi. Buradakilerin çoğu kafiyeliyorum…

  11. sayın fehmi abim: siz onlara takılmadan yazılarınıza devam etmelisiniz.
    biz siyasetcilerin ne olduklarını zaten biliyoruz.
    kim,gercekten DEVLETİMİZ icin,kim CEBİ icin calışıyor farkındayız.
    allaha emanet olunuz.

  12. sayın koru!
    – Dünkü yorumumda belirttim. siz sayın bahçelinin esas meselesinin dolgu malzemesi olarak kullanıldınız.
    – Ancak tabii ki bu durum bahçelinin saldırganlığını normal göstermez.
    – Galiba mevlananın sözüydü: Testide ne varsa, ağzından o dökülür.
    – Yani, öncelikle olayın bir karakter, yapı meselesi boyutu var.
    – Bahçeli ve avaneleri, geçmişte de, günümüzde de, muhtemelen, gelecekte mhp olmayacak ama oldukları süre boyunca gelecekte de, çinli niyetine uygur döveceklerdir.
    – Bu durum sizin seviye ile ilgili şikayetinizin de nedenini oluşturuyor. Adamların herhangi bir suçu yok. Bunlar bu. seviyelerini yükseltmeleri mümkün değil. Yani, isteseler de (gerçi bulundukları seviyelerinden gayet memnunlar ama) seviyelerini yükseltemezler.
    – bahçeli ve aveneleri, kendileri hariç herkesi vatan haini ilan ediyor.
    – vatan için ne yaptıklarını bir açıklasınlar da, onların dışındakilerin vatan haini olduklarını kabul edelim.
    – Fakirlerinin çocuklarının kanları üzerinde siyaset yapıp, kral gibi yaşıyorlar. Kendileri hangi cephede savaştı ben bilemiyorum. bahçeli bir zahmet açıklasın. Bahçeli bu ülkede hangi iş yapmış da kral gibi yaşıyor. bu ülke için ne üretmiş? en ufak bir üretimi yok. sadece bu ülkenin zenginliklerinin tüketiminde var. üretimde yok. ne düşünce üretiminde var, ne hizmet üretiminde var, ne de maddi üretimde.
    – İşin diğer boyutuna gelince:
    – Daha birkaç gün önce, akpnin, azalan pasta nedeniyle, zaten kendi içinde kılıçlar çekilmişken, bir de mhplilerin bu pastaya ortak olmasını istemediğini, bu nedenle mhplileri bu pastadan uzak tutmaya çalışacağını yazmıştım. Yine aynı yazımda, ilk hamleyi akpnin yaptığını belirterek, akpnin, mhp ile bilek güreşine daha önceden hazırlık yapmış olma ihtimalinden bahsetmiştim.
    – Yani demem o ki, muhtemelen, akp, mhpyi bitirmenin hesaplarını yapmıştır. Eğer, bitirmeyi beceremezse bile, mhpyi, kendi karşısında daha zayıf duruma düşürmenin hesaplarını yapmıştır. yani cumhur ittifakı çok fazla sürmez diye düşünüyorum. akpnin, mhpyi bitirmek için yeni bir ülkücü oluşum (belki bir parti veya hareket “osmanlı ocakları” gibi bir hareket) ya da parti kurdurma yolunu seçeceğini tahmin ediyorum. (belki osmanlı ocakları ile perinçekgillerin işbirliği de bu adımın bir parçası olabilir).
    – Bununla birlikte, mhpnin de, akpnin çabasına karşılık yapabilecekleri ve yapacakları vardır.
    – Bunların neler olabileceği üzerine kafa yorduğumda, chp genel başkanına saldırı haberi, bunların neler olabileceğini bana gösterdi. Mhp, toplumda gücünü artırabilmek için özüne dönmek zorunda. mhp’nin özü de sağa sola saldırmak, düşmanlık, provakasyon, kitleleri yıldırmadır.
    – Yani, chp genel başkanına şehit cenazesindeki saldırı, aslında akp’ye yöneliktir. akpyi hedeflemektedir. akp’ye karşı, toplumda daha fazla güç devşirme politikasıdır. ve mhpnin, gizli ya da açık hedef göstermeleri ve hatta fiili saldırıları bundan sonra artacaktır diye tahmin ediyorum.
    – Bu noktada, akp, köşeye sıkışmış durumdadır. Ya kendi düşmanlaştırma politikasını, mhpnin politikasından bir şekilde ayırmanın yolunu bulacaktır (bu bir nebze gerçekleştirilebilir bir politika), ya da düşmanlaştırma politikasından vazgeçecektir (ki böyle bir dönüşümü gerçekleştirme kapasitesi ve bu dönüşümün toplumda göreceği karşılık çok daha muğlak)
    – İşin bir üçüncü boyutuna gelince:
    – Mhp, akp ile birlikte tarihin çöplüğüne gidecektir. normalde bu süreç, dünkü yazımda belirttiğim dünyadaki değişim nedeniyle zaten yaşanacaktı. ancak çok uzun bir zaman içinde gerçekleşecek olan bu süreç, mhpnin son dönem izlediği politikalar nedeniyle, diğer ırkçı partilere göre daha kısa olacaktır.
    – kuşkusuz ırkçı hareketler tamamen toplumda yok olmaz. ancak toplumdaki etkinlikleri yok olacaktır.

    • İlave! akp, mhpnin sağa sola saldırmasına önlem almadan kendi düşmanlaştırma politikasını da, eğer tercih ederse, farklı bir politikayı da etkin kılamaz.
      – Yani akp açısından öncelik, mhpnin hedef gösterme ve hedeflere sözlü ve fiili saldırılarının cezalandırılmasıdır. bunu yapmazsa, kendisinin gücü zayıflayacaktır ki, hem meclis başkanının “provakasyon olabilir” türü açıklaması hem de olayda ihmali olanların tespiti amacıyla valilik tarafından soruşturma başlatıldığına dair haber, akpnin de, saldırının arkasındaki amacın, mhpnin toplumda daha etkin kılınması ve böylece akpye karşı güçlü olunması stratejisinin yattığının farkında olduğunu gösteriyor. umarım doğru değerlendirmişimdir.

    • Hamza bey merhaba! Tebrikler tesbitleriniz abartisiz doğru ve aynen katiliyorum elinize sağlik. Hatta biraz daha eksikler var zaten onu Behceliye yakın olanlardan başkası bilemez.
      Bir ülkeyi savaşlar değil bizdeki gibi azda olsa her tarafi pisletmeye yeterli cahiller “buna cahalet yıkar” demek kanimca daha doğru olur.

      Sağlıklı ve mutlu kalın

      • teşekkür ederim nurdan hanım.
        – umarım herşey ülkemiz için iyi olur fakat önümüzdeki günler çok çok kritik günler, aylar.
        – bu konuda herkesin süreçte alacağı rol çok çok önemli. söyleyeceği ya da yapacağı herhangi birşey, ülkemizin geleceğinde olumlu ya da olumsuz rol alacak.
        – mesela yıldıray oğurun ezanın ıslıklanması ile ilgili yazdığı yazının, bunların yalanlarının tutmamasında çok önemli rol oynaması gibi. bu noktada, fehmi beye de, abdullah güle de, ali babacana da, kılıçdaroğluna da, diğer yazar çizerlere de ve aynı zamanda bizlere de büyük görev düşüyor. davranışlarımız ile, yanlışlara karşı çıkmamız veya susmamız ile, kötülükleri cesaretlendiren tavırlarımız veya kötülüklerin cesaretini kıracak tavırlarımız ile bu sürece hepimiz bir şekilde katılacağız. komşumuzla konuşmamız, kahvede arkadaşlarımızla geyik muhabbetinde kurduğumuz cümleler bile bu süreç içinde rol oynayacak.
        -artık ülkenin, cia’nin uzantısı kontrgerilla tarafından yönetilen bir ülke olmaktan kurtulması gerekiyor. derin devletin artık tarih olması gerekiyor.
        – devletcilik ve devlet seviciliğinin artık tarih olması, halkın, bireyin, insan canının, insan hayatının devletten daha önemli hale gelmesi gerekiyor.
        sağlıcakla kalın.

    • beyler, bayanlar!!!
      ne kullanıyorsanız bizlere de önerin. aklınızca TÜRK MİLLETİNE ve MHP’ye düşmanlığınızı “içinizde ne varsa o dökülür” hatırlatmanıza veciz olarak “boş tenekeden çok ses çıkar” diyerek iade ediyorum. aga babalarınıza, biyolojik olmasa da fikir sahiplerinize söyleyin TÜRK MİLLETİ ve MHP olduğu müddetçe gördüğünüz rüyalar gökten yağacak kemik oranında gerçekleşecektir. süslü cümleleriniz kölesi olduğunuz uyduruk fikir sarmalında flu bir tonda kalıyor. ve fakat; anlamanız gereken en önemli husus TÜRK MİLLETİNE ve MHP’ye olan kininizi fazlasıyla biliyor ve yazı/yorumlarınızdan takip ediyorum. ancak ne yaparsanız yapın YÜCE TÜRK MİLLETİNİN ve MHP’nin önünü kesemezsiniz. çünkü; tarih TÜRK ile başlar ve ALLAH(c.c) “kün fe yekün” dediği zaman biter….cCc YAŞASIN TÜRK IRKI cCc

  13. Sizi eskiden her gün okurdum, şimdi ise ara sıra. Yakında tamamen yok sayabilirim. Hakkınızda notumu verdim esasında da son rütuşları yapmak için ara sıra göz atıyorum yazılarınıza.
    Yazdıklarınızın memleket hayrına olmadığı hakkındaki kanaatim kesinleşti diyebilirim. Zaten kendi deyiminizle uzun süredir basında yer almamanız, televizyonlarda görünmemeniz bunun bir göstergesi. Yalnız sizin gibi kullanışlı birini muhalefet nasıl göz ardı eder onu bir türlü anlamıyorum.

    • Anlamayacak ne var bunda, “At gözlükleri”nden! Özellikle ana muhalefetin “tarihi kambur”u bunu kaldırmıyor (en azından şimdilik)!

      *******
      ….
      Ah şu, at gözlükleri!
      İleri, hep ileri…
      O kadar, o kadar ki
      Gerici diğerleri!…

      Bir fark yoktur aslında,
      Birbirinin yanında,
      Aynı topun kumaşı,
      Çılgınlık var kanında!

      Birbiriyle uğraşır,
      Hatta bazen savaşır,
      Savaştan yorulunca,
      Yorgun düşer barışır!..
      ….
      *******

  14. Sayın Bahçeli,nin planları gayet açık ve basit iken, yılların siyasetçileri, Ak parti nin duayenleri nin basiretleri mi bağlandı anlayamadım. Ben bu cahil halimle geçen yıl yazdığım makalelerimde; Bahçeli nin sinsi planları nı tahmin ederek yazmıştım. Sayın Fehmi Koru nun Mhp ile ittifakın kaybettirdiklerini rakamlarla yazmasının üzerinden sadece 3 gün geçti ama, bunları yazmaya bile gerek yoktu. Sayın cumhurbaşkanımız ın mhp ile ittifaka girip, bile bile istanbul ve Ankarayı kaybetmesi, Görevden aldığı Melih Gökçek bey e Şeref verirler sözü ile,sayın Bahçeli adeta Reis i cumhurumuzla alay etmiştir. Yetmediği gibi,kanka deyip Cumhurbaşkanlığı makamından kendisinin üstün olduğu, herşeyin kendi kontrolünde olduğu mesajını milletin bilinç altına yerleştirmeye çalışmıştır. Sayın Bahçeli nin tecrubeli ve akıllı bir devlet adamı olduğu kesindir ancak, son zamanlarda içine girdiği konuların içinden çıkamayacağı açıktır. Delili ise; 1999 da zaman gazetesinde ihraç edilerek ayrılan bir fikir üstadı yaza,sayın fehmi Koru nun bugün mevcut siyasetçilerin ve aydınların içinde feto ye bağları ölçülecek olursa, fehmi bey içlerinde en eski fetoyu terketmiş,en temiz kişi olarak karşımızda olduğunu göreceklerdir. 30 yıldan beri yazılarını okuyorum, hiçbir dönem taraf olmadan hep doğruları yazmıştır. Yazı hayatı boyunca tüm yazılarını okusalar bile ,suç teşkil edecek bir satır yoktur. Sayın Bahçeli sözü Abdullah Gül ün emri ile götürdüğü mektuba bağlayıp,feto damgası vurmaya çalışıyorsa, yanlış yapıyor. Mektup getirme işi Devletin başkomutanı nın ricası ile yapılmış bir görevdir. Demekki ne imiş, Devlet in güvenebileceği, konuyu eğip bükmeden aracılık edebileceği, fetonun fehmisi, pensilvanya nın korusu değil, herkesin (Feh’mi-ul emin) kişisi imiş.

    • “Delili ise; 1999 da zaman gazetesinde ihraç edilerek ayrılan bir fikir üstadı yaza,sayın fehmi Koru nun bugün mevcut siyasetçilerin ve aydınların içinde feto ye bağları ”

      Tebrikler mükemmel bir çok bilgi kirliliğine sahipsiniz.

      Sayin koru ihrac edilmedi! Kendisi ayrildi…..
      Tipki diğerleri gibi….!!!!!!
      Neden biliyormusunuz?
      Kendisi gazeteci yazar olduğu için emirle değil bilgi ile yazdiğidan dolayi ayriliyor.
      İsterseniz, son olarak ayrıldıği habertürküden neden ayrildiğini bir araştirin..

        • Ayrılmak zorunda kalan veye bırakılan, dolaylı da olsa sevilmediği veya sevmediği ortamdan ihraç edilmiş oluyor. Ha 98 ha 99 ne farkeder, 2013 te özledik hocam diye gözyaşı dökenlerden ayrılalı 16 yıl olmuş demekki.

          • ben fehmi bey neden ayrıldı derdinde değilim. ancak kavramların düzgün kullanılması, düşünce sistematiğinin gelişimi açısından önemli olduğu için tartışmaya müdahil oluyorum.
            Ayrılmak zorunda kalmak, ayrılmak zorunda bırakılmak ve kendisi ayrıldı farklı durumları ifade eder. bunları birbirine karıştırırsanız doğru da düşünemezsiniz.
            – Mesela, ayrılmak zorunda kalmak’tan bahsettiğinizde, “yol çok uzundu. bir süre sonra dayanamadım, işten ayrılmak zorunda kaldım” şeklinde bir durum da olabilir. Ya da daha pekçok durum içine girer.
            – Ayrılmak zorunda bırakıldı ise, bir kişinin ayrılması için zorlanması durumu vardır. mesela müdür, çalışanı işten atamaz ama ayrılması için ondan olmayacak işleri yapmasını ister. mesela bilgisayar mühendisinden hayvanlara bakmasının istenmesi gibi, kamu kurumlarında karşılaşılan garip işten ayrılmaya zorlama uygulamaları gibi.
            – Kendisi’nin ayrılması ise, yazılarına müdahale edilmesi durumu da dahil, kişinin farklı bir seçimini ifade eder. kişi, onların istediği gibi yazıp orda çalışmaya devam etmeyi de seçebilir.

  15. Dün yalovadaki akevler kooperatifi ar-ge atölyesinde yorumcu nusret karacanın yolaçtığı su baskını ve meydana gelen maddi hasardan yine başka bi yorumcumuz “ahşabın piri” sayesinde haberdar olmuştuk. Kısaca hatırlarsak, nusret bey; hüseyin ustayla çalışmam ben diyerek kendisine peşin ödenmiş maaşıyla birlikte işten ayrılmış. Daha önceden marangoz hüseyin ustanın mazereti sebebiyle izinli olduğu bir dönemde atölyede -yağmur nedeniyle- bir su baskını yaşanmış ve malum ahşap malzeme ve keresteyle birlikte sair marangozluk ve doğrama aletleri de zarar görmüş, paslanmış. Tüm bunlar olurken orada bulunan karacahil nusret arkadaş da bırakın kendi kullandığı ve yerlere saçtığı aletleri yerine koymayı, mesai sırasında ve sonrasında ihtiyaç kalmamış olan lambaları söndürmekten bile acizdir. O kadarki sulara batan ahşap malzemeleri yerden alıp şöyle diklemesine duvara yaslasaydı bile hasar bu kadar ağır olmazdı! En azından paslanabilecek edevatı vakitlice yerden kaldırıp nemini şöyle bir kurulasaydı yeterdi! Allah akıl fikir versin; insan ekmek yediği tekneye bu kadar mı duyarsız, bu kadar mı sorumsuz olur? Düşmanın bile olsa insan malına acır mübarek..! Şimdi tüm bunların yaşandığı sırada nusret bey burda devlet büyüklerimize iftiralar atmak ve küfürler etmekle meşguldü. Hassaten işi nurdan ablaya dindersi vermeye kadar vardırmıştı da kendisini ben durdurmuştum. Malum dini mevzularda nurdan abla kendini beğenmiş olsa da nusretin münasebetsizliklerine yandaş dayanışması hasebiyle ses etmiyordu. İkisi birlikte ömerden girip aliden çıkıyorlardı ki bizim şarap gurmesi yorumcu bile sarhoş kafayla isyan edip “ömerin öyle dediğini nerden bildin; kaynağın nedir?” deyince apışıp kalmıştı nurdan abla. Sonra da her zaman yaptığı gibi bizim ayyaşın ağzına tıkıp geçmişti lafını… Sayın karacanın bu yaptıklarından sonra başta nurdan abla, hamza bey ve mösyö marionun da sergiledikleri duyarsızlıktan dolayı bi özeleştiri vermeleri gerekmiyor mu acaba? Nusret beye de dün bi çağrıda bulunmuştum ve bize kimi ayet ve hadislerle mukabelede bulunmuştu. Çağrımı yineliyorum: kardeşim aldığın parayı geri ver, ya da adam gibi gel çalış, ya da sağda solda atölye ve ustayla ilgili gıybet edip fitne fesat yapma! Ekmek yediğin yere nankörlük etme, akıllı ol…

    • Nusret Karaca işine devam etmektedir, bırakıp gitmemiştir, sadece işine sahip çıksın, emanete dikkat etsin, büyüğe ve sanata saygılı olsun, önce kendini düzeltsin, Devlete ve millete yıllarca hizmeti olan devlet büyüklerimize çamur atmasın,işine baksın diye, düzeltmesi gereken işleri yazdım. düzelecek inşallah. Benim yazdıklarım net ve anlaşılır iken, suyu sele çevirmeniz, yangına körükle gitmeniz, abartarak dünkü yorumu bugüne taşımanız hiç hoş değil. Kim olduğunuzu bilmiyorum. Lütfen kapatın bu konuyu.

      • Sayın karacanın işbaşı yapmasına sevindim, inşallah bundan böyle kendini görevine adar. Büyüğünü küçüğünü, ustasını bilir… Burda da benzeri densizlikler sergilediği için kendisini defaatle uyardım ama kar etmedi. Ortaya çıkan hasarın giderilmesi konusunda eğer gayretli olursa, haftada bir gene yorum yazabilir ama devletbüyüklerimize hakaret ve küfür etmemek kaydıyla! Ustam yine de allah size sabır versin ve işinizi rast getirsin…

  16. Eskiden Bahçli milleti sokağa dökmeye karşı gibi idi!
    AKP ile itifak yaptıkdan sonra oda Erdoğan gibi milleti birbirine düşürmek için uğraşiyor.
    Bunların oyunlarını bozan Kılıçdaroğlu na Şehit canezesinde önceden Soylunun “bunlari şehit cenazelerine sokmayın” emrini bugün AKP liler gerçekleştirdi fakat başarılı olamadılar…. hiç bir zamanda olamayacaklar….çünkü onlarin karşilarinda koltuk sevdaliları yok vatan sevdalılar var…..
    Bunlar cahıl desdekcıleri ile birlikte hiç bir zaman amaçlarina ulaşamiyacaklar. Onlarda iyi biliyorlarki karşilarinda kendileri gibi cahil kesim yok… bundan dolayi her tarafa saldirmaları kendilerine gore gayetnormal.
    Yalniz bunlari ciddiye almamak lazim, hic bir zaman başaramazlar.

    Başarisiz olacaklarınin orneğini burada göriyoruz sitenin sahibini ve okurlarini sustura bilmek için tehdit edenler 3 senedir ne kadar başarılı oldularsa Bahceli ve ortaklaride o kadar başarılı olurlar. kendi isimlerini dahi yazamayacak kadar korka ve cahilleri tabiiki Bahçelide, Erdoğanda manfaatları için kullanir.

    1978 lerde bir parfüm reklami vardı “biri ona bilmem ne deodorant dan bahs etse iyi olur” diye.
    O yıllarda kardeş kardeşi öldüruyordu reklamda Demirel ölmuş insanlarn kokan cesetlerinn yanindan geçerken burnunu tutarak “ayyy ne pis kokuyor” diyiyor. Karşı tarafta normal vatandaşlarda “biri ona vart, vart deodorantından bahs etse iyi olur.”

  17. “Ay vallahi yeni havalimanımız da açıldı *ayol*” diyerek neşe içinde Paris gecelerine akıyor. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya.

  18. İmamoğlu’nun Maltepe mitinginde yok yoktu: Mehteran vardı -hem de modern orkestrayı gölgede bırakacak kadar vardı. Kafkas ekipleri de vardı. Elbette ‘makul düzeyde’ İzmir Marşı ve Atatürk güzellemesi de -makul düzeydeydi, çünkü miting onlar için ve onlar görsün diye düzenlenmemişti.

    İmamoğlu kürsüye, Kuran ayetlerine, Peygamberimiz’e göndermeler yapılarak, dualarla davet edildi: Belediye Başkanı ve aile bireylerinin dua ritüeline uygun olarak ellerini iki yana açıp göğe kaldırmaları eşliğinde, (. . .) nasip eyle Yarabbi!” ile biten her dilek ve yakarışta, mitinge sadece Türk bayraklarıyla katılabilen yüzbinler hep birlikte haykırdı: “Amin!”

    Maltepe mitinginin o dramatik görüntüleri ile Ankara Çubuk’taki şehit cenazesinden gelen haberleri, Bahçeli’nin Erdoğan’a yönelik Antalya’dan salladığı “Bu Türkiye İttifakı dediğin şey de ne ola, Reis?” birlikte düşündüm. Fikrimi değiştirdim:

    “Erken seçimler 1,5, en fazla 2 yıl içinde kapıyı çalar, Erdoğan 2021’i göremez” diye yazmıştım çeşitli vesilelerle.

    Şimdi, bir yıl bile bana tartışmaya açık görünüyor.
    Gazete ve TV kanalları da “dün dündür,, bugün bügündür”e hazırlanır yakında.

    Müsamereyi tamamlamak üzere bize ait olmayan sahneye figüranlar olarak bir anlığına davet edlecek, cumhurbaşkanı olarak İmamoğlu’nu seçip selamlamak üzere yakında erken seçimlere ‘oy vermeye’ gideceğiz.

    Bu büyük tiyatro organizasyonunda Gayret edenlerin emeklerine saygı duymak gerekir -ama bunu göstrmek için kirli ellerini sıkmaya da gerek yok.

    • Nasıldı o laf: ver mehteri ver mehteri! diye mi küçümsüyorduk aziz milletimizi..? Bernar reis ver mehteri ver; çarçabuk çarçabuk diye ünlüyordu ya sümüklü psikopat! Hadi bakalım, ha gayret; inmek üzere alinin pençesi patlayacak ensenize! Kendi düşen ağlamaz ama…

      • Havalimanı sevincine katıldım, gurur meselesi yapmadım, aşağıdakini yazarak haklı sevincini övdüm. Daha ne istiyorsun? 🙂

        “Ay vallahi yeni havalimanımız da açıldı *ayol*” diyerek neşe içinde Paris gecelerine akıyor. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya.

    • Tebrik ederim Bernar; Şahane bir yorum ve can alıcı tespit. Üstlerde konum tutanlar kendi aralarında koca bir milleti top gibi birbirine şutlayarak kullanıyor. Bütün mesele, bu değişimin direksiyonunda milletin bizzat kendisi niye yok? Bu sorunun cevabı olacak kudretli bir millet teşkilatlanması olmadığı sürece, millet ayakta şutlanıp paslanan top olmaktan kurtulamaz. İmamoğlu gelse ne yazar? Kadrosu kim? Kadro düzeneklerinde görev alacaklar kim? Kadronun dürüstlüğü temin edecek bir mecburiyetler silsilesi olan sağlam kurallar dizisi var mı? Aynı tür yolsuzlukların olmayacağını garanti eden SİSTEM NEDİR? Böyle cılk kurallar dizisinden ibaret SİSTEM-SİZ-LİK düzeneğinde; Adam gelir, adam gider sıra ile, gelen vurur yükünü tutar para ile.

      • Aynen öyle, sayın Bozkurt. Sol-demokrat bir okur olarak, bize “sistem” diye yutturulan, halka üç kuruş yararı olmayan bu ilkel sistemsizliği olabildiğince değiştirip törpüleyecek, bizi vesayet partileri ile kendi kişisel bekalarını ülke bekası diye yutturmaya çalışanlar arasındaki sıkışmışlıktan kurtaracak, HAK, HUKUK, ADALET şiarımızı gerçekten kaygı edinip bunu olabildiğince hayata geçirmeye çalışacak kadrolara ve yeni kitle partisine ihtiyacımız var. Hamasete, lider denilen insanları putlaştırma zaafımıza yenik düştükçe, hep birlikte -ve her seferinde- kaybedeceğiz. Kemalistlerle hamasetçilerin sahte rekabetinde şamar oğlanı olmayı sürdüreceğiz.

        Ya dindar muhafazakarların öncülüğünde yeni bir kadro partisi, ya da Saadet çatısı altında güç birliği. Ben başka bir çıkış yolu göremiyorum.

    • Bernar bey bende maltepedeydim fakat şuan hürriyet ve milliyetin internet sayfasından aynı haber iki satır ve katılımcıları gösteren bir kare fotoğraf yok bundan bile korkuyorlar birileri ,yaklaşık mitingde 1 milyona yakın insdan vardı desem abartmış olmam,geçen gün erken genel seçim olmayacağından emunmisiniz diye sormuştun bende 9n görmüyorum demuştim fakat devlet bahçelinin bu çıkışlarından sonra seninle aynı kanaatteyim erken genel seçim adımları atılmaya başlandı gibi öngörülerin çok kuvvetli tebrik ediyorum.Fehmi beye dünde yazmıştım çok değerli bir yazarsın meyve veren ağaç taşlanır,çizgini hiç bozmadın nezaketini hiç bozmadın seninle gurur duyuyorum.Gelecek birgün doğruları çıkaracaktır ama seni dinlemeyenler kaybedecektir.Saygılarımla

  19. hani bir zamanlar tv tv gezerdiniz sizlere koltuk kalmadı ki yeni koltuklar arıyorsunuz yazık size sizin gibi düşünenlere

    • Sn yorumcu Korunun avukatı değilim ancak siyasi düşüncen ne olursa olsun ülkenin saygın bir yazarına
      bu tür bir yorum yazmak hiç hoş değil .Seviye bu kadar düşmemeli .

  20. Kabak çekirdeği
    Önünüze bir kitap koyup,içinde ‘KAVRULMUŞ KABAK ÇEKİRDEĞİ’ olan bir külahı da elinize alıp,bir yandan okuduğunuz sayfaları çevirip,bir yandan da ‘Kabak Çekirdeği’ yiyeniz olmuştur.Ben de çocukluğumda nâdiren de olsa elime geçtiğinde, ‘Teksas,Tommiks, Tenten,Kinova,Zagor’ gibi kitapları merak sâikiyle,heyecanla okurken, yaş ilerleyince de, bilhassa ‘hâtırat’ ve ‘siyaset’ ile alâkalı kitapları, yazıları okurken ‘Kavrulmuş Kabak Çekirdeği’ çitlemeyi severdim. Kabak Çekirdeğini yemeye başladıktan bir süre sonra tadı bozuk bir çekirdek yiyince, o ana kadar yediğim çekirdeklerin damağımda bıraktığı tad kaybolur,aynı tadı tekrar yakalamak için tekrar devam ederdim.Yine bozuk bir çekirdeği yiyince,herhalde başka denk gelmez diye bir süre daha yemeye,bozulan damak tadını geri getirmeye çalışırdım.Tadı acımsı bir tane daha Kabak Çekirdeği çıkınca külahı çöpe atar,kitabı rafa koyardım.Artık kitap okurken ‘Kabak Çekirdeği’ yemeyi bıraktım.
    Bu sitede Fehmi Bey’in yazılarını,usul-erkân-âdab bilen misafirlerin, yorumlarını-katkılarını okumak için uğradığımda,arada bir de, ‘müdahil’ olduğumda ,yine ‘Kabak Çekirdeği’ fobim depreşiyor,’ Sakınan göze çöp batar’ deyimi tahakkuk ediyor. ‘Acımsı Kabak Çekirdeği’ karşıma çıkınca ev-site sahibine
    (haddim olmıyarak ): ” Bu siteye ‘Kabak Çekirdeği’ ile girilmez !” diye taa bahçe kapısına, bir uyarı tabelası koysanız iyi olur demek geliyor. Bırakılan çöpten de,bıraktığı tadından da kurtulsak iyi olur.
    Ne kasdettiğimi, acımsı ‘Kabak Çekirdeklerine’ zaman zaman denk gelenler bilir.

    • “Teksas,Tommiks, Tenten,Kinova,Zagor’ gibi kitapları MERAK SAİKİYLE HEYECANLA okurken”şu cümle günün bütün stresini tek başına alır götürür.Bu arada yazılarınızı ve tespitlerinizi çok beğeniyorum.Allah zihin açıklığı ve daimi huzur versin.

      Ayrıca her şey zıddıyla bilinir;bozuk kabak çekirdekleri olmasaydı iyilerinin güzelliğini nasıl anlayacaktık.O halde yaşasın “halkların kardeşliği !”pardon karıştı;yaşasın bozuk kabak çekirdekleri!..

  21. Ya bu Feto olayi bana cok komik geliyor sizede oyle gelmiyormu? Birileri eline almis metre, kumpas yada her neyse istedikleri kisileri Fetocu istemedikleri kisileride Fetocu olsa lar dahi masum ilen edebiliyorlar. Malesef ulkemiz iyi yonetilmedigi icin yerinde sayiyor. Bu kadar buyuk potensiyeli olan bir ulke daha hala Alt yapidan, demokrasiden, hukuktan kotu ekonomiden, faizlerden, borclardan, uretimden, patetesten, sogandan, secimlerde yapilan hilelerden ve 17 gunde ancak sayila bilen sandiklardan bahsediyorsak yasamak bize helal mi acaba. 28 subata kudretli genareller vardi bu gunumuzun kudretli pasasida Bahceli dir

  22. Güzel şeyler de oluyor.Bu akşam TRT müzik kanalında saat 18.30 da “Osmanlı’nın Kayıp Şarkıları “programı var.Dinlerken ülke gerginliklerinin sebep olduğu hafakanları da,onların yol açtığı beden ağrılarını da bir süreliğine unutuveriyorum.Bu tarz müziklerin yumuşak ahengi içinde söz,bana insan sesinin aksesuarı gibi görünüyor ;bu sebeple sözlerin manalarıyla uğraşma zahmetine de girmiyorum.Sadece ruha ilaç gibi gelen müziğin ahengi ve bir anlık huzur…Herkes sadece güzel şeylere yoğunlaşsa artık keşke.Yeter artık gerilim,gerilim…

    • Mahallede yangın varken ……pu aynada saçlarını tararmış..:) yeni havaalanımız açıldı (dünyanın en büyüğü) diye halkımız günlerdir şükür namazı kılıyor siz de olumlu bişeyler bulabilmek için tv dizilerinin eski bölümlerini mi izliyorsunuz..? Bi hayırlı uğurlu olsun diyemediğiniz havaalanını da utanmadan arlanmadan kullanırsınız artık! Ne diyeyim; gözünüze dizinize dursun! Gerilimmiş…

      • Bugün sana cevap vermemeye kendimi kurmuştum .Ama dünyada bir ilk;aynada saç tarayan bir vampir (hemi de kulaklarında sarımsaktan küpeler)görünce ,hiç olmazsa “ilginç!”gibi bir lafla olsun ,bu acaipten hale olan hayretimi belirtmezsem doğrusu çok abes kaçacak.

  23. Sayın Koru,
    Sayın Devlet Bahçeli’nin kullandığı ifadelerin talihsiz sözcükler ve anlamlar içerdiği kesin.

    Öte yandan, basında/TV’de yer bulamadığınız gerçeğine değinmenizi yadırgadım. Bundan 10 yıl önce de siz gereğinden fazla yer bulduğunuz için başkaları TVde görünemiyordu.

    Bahçeli’ye daha sert bir yanıt vermekten (kendisinin derin devletin temsilcilerinden birisi olduğunun iddia edilmesi nedeniyle) korktuğunuzu düşünüyorum. Gazeteciler korkarsa normal vatandaş ne yapsın. Sizden biraz daha cesur olmanızı en azından dava açmanızı beklerdim eğer yukarıdaki yazınızda yeralan ifadelerinizde samimiyseniz.

    .

  24. Dün Nedim şener in yazısından bir parça yazmıştım yinelemek ihtiyacı hissediyorum

    “FETÖ kelimesi iktidar açısından muhaliflerine karşı kullanılan bir sopa, muhalifler açısından iktidara karşı kullanılan bir muhalefet aracına dönüştü.Bunlar için ne geçmişteki kayıp ne gelecekteki tehlike önemli. İşte FETÖ’nün istediği tam da bu…”

    Bence artık iktidar,,muhalif olan herkesi fetö yerine koymalı…muhalefette de artık fetö gerçeğini görmeli…
    Bence asıl karışıklık burdan başlıyor…. bi taraf fetö gerçeğini görmek istemiyor bi tarafta her şeyi fetöcü algısı ile yaklaşıyor…..Burda anlaşmamız lazım…..Bu yapı çok boyutlu…samimi insanları çoğunlukta.. yapılanları tam bilmedikleri için yapılan darbeyi cemaate yapıştırmayıp tiyatro oynanıyora inanıyor. Ve herşeyi reddediyor kendi yaşadıklarını hükümete bağlıyor…Cemaatin polis asker ve yargı yapılanmasını biliyor ama yaptıkları fırıldaklardan haberi olmadığı için her tülü muhalefeti mübah görüyor..diğer siyasi partilerde bundan fazlasıyla nemalanıyor doğal olarak. Kendilerince mantıklı…İktidar da yaşadı şoku inlerine gireceğiz diye binlerce kişiyi geri dönülemez bir yargı sürecine sokuyor…Bence burada durulmalı artık darbeye direk karışanla karışmayanları ayırmalı.. zor ama yapılmalı…. sürekli kriptoların çıktığı bir ortamda da olsak artık bunu ayırmalı…yoksa iş çığrından çıkıp tam da Fetönün darbeye bulaşan yapısının istediği kıvama getirilmemeli…..

    Ama bilin ki; FETÖ nün mahrem yapılanması demek, “kumpas” demektir, yalan, iftira, hırsızlık, ihanet, darbe, cinayet, katliam demektir. FETÖ nün mahrem yapılanması herkesin kendi önünden komşusunun kapısına süpürdüğü pisliktir. Ama bu melanetten kurtulmak, pisliği komşunun önüne süpürerek değil el birliği ile temizleyerek mümkündür…. cemaatteki samimi olanları kastedmiyorum Arka plandaki mahrem yapıdan… böyle biline

    Fehmi koruyu ben de yıllardır okurum severim sayarım… yaşanılan bu olumsuz havayı el birliği ile dağıtmak herkesin görevi….yoksa karmakarışık durumlar ortaya çıkıyor…Adamların istediği de tam da bu….Kripto fetöcüler gülüyor hepimize…

  25. Önceki hafta, dindar yığınların sekülerleri de demokratikleşmeye, bu toprakların geleneğiyle barışmaya zorladıklarını söylemiştim. . . Şu an, İmamoğlu’nun Maltepe mitingini izliyorum KRT televizyonunun Youtbe kanalında. Dev sahnede geleneksel giysileri içinde Mehter Takımı konser veriyor. . .

  26. “İttifaklar yerine her parti kendi başına seçime girseydi, en çok oyu alan parti olacağı için, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kaybettiği pek çok kentin belediye başkanlıkları AK Parti’de kalacaktı.” bu yargı biraz sorunlu gibi(hatta tam tersi) genel seçim değil ki bu? Evet ittifak mhp ye yaramıştır ve zaten bu yüzden yapılmıştır. Galiba bi türlü anlaşılamayan durum şu: ittifakın oyları topyekün akpartinindir veya topyekün mhp nindir! Bunu kabullenmedikçe düşünce çeperiniz eski türkiyenin girdabında debelenir durur. Evet, iki partili yerine iki siyasi bloklu sistem: zilletle yaşamak isteyenler ve izzetle dik duranlar!

    • “Ayol ben ittifakımızı çok seviyorum. Değerini bilmeyenler utansın, di mi ama şekerim” diyorsun yani?

    • Ya zekerya biz alt tarafı bi seçim yaptık sen işi miraca kadar götürmüşsün bilader:) elhak, halkın sesi hakkın sesidir..!

      • Mirac ayrı bir yazıdır.
        ilahi uyarı yazısı ayrdır..
        Pek de anlamadım dedğinizi.

      • “Halkın sesi hakkın sesidir” cümlesindeki “Hak”dan kastedilen Allah’sa çok büyük bir yanlış!

      • Arkadaşlar siz de bi karar verin; tamam ne olduğu önemli değil; benim yorum için diyorsanız sağolun, yok değilse canınız sağolsun! Yalnız bu ahmet beyin bahsettiği güzel yazı hangisi? Zekerya beyin verdiği linktekini diyorsanız o başka birinin yazısı sanki..:)

  27. Sayın h.k. maşallah ikra emrini ilk kez okumuş gibi tarih okumalarına girişmiş:) doğru yoldasın azizim, vazgeçme! Türk ordusunun kuruluş tarihi m.ö.209 iken bu sayfalarda bir karacahil “türk halkı henüz gerçek bir toplum olamamıştır” gibi yaveler sabuklamaktan da utanmamıştı. Weberci sosyolojinin sondajında boncuk bulmuş bu nato mermer sunta kafa ş.mardin okuyarak bu seviyelere gelebildiğini şarlıyordu bizim bekir beye… Tarihten haberi yok, kendinden haberi yok..! Avrupa halklarının toplumsallaşmasının temelinde türkün damgası ve atlarımızın nalları vardır! A.armanın kayınpederine kalmış türkün toplusallaşması; cehalete bakar mısınız..?

    • Sn H. Gayret Benim yaptığım genellikle “sentez”dir. Bahsettiğin kişileri pek tanımam. Her konuda çok sık okumayan, ancak okuduğunu anlayanlardanım. Daha önce de çok defa yazdım. Sentezlerin en iyisi ve en başarılısı “Akıl*İman Sentezi’dir. Bunu olması gerektiğine vurgu yapmış olmak için bilakis kullandığımda değişik saplantılarda olanlarca yadırgandı (siz de bunlardan biriydiniz, zararı yok). Yeri geldiğinde burada “at gözlüğü” tabirini kullanmam bu saplantılardakileri aşağılamak için falan değildi(r). Bu sorun aslında ülkedeki genel durumu yansıtıyor. Öyle bir durumdayız ki “akıl” desen, sekularist düşünmeye şartlandırıldığımız için bunu kabullenmek pek ters/zor gelmiyor. “İman” dediğim zaman büyük bir kesimin “tüyleri diken diken” oluyor. Bunlara karşı olan bir başka büyük bir kesim ise “ya bu da kimmiş, tereciye tere satan”. Nihai analizde, amacım “Akıl*İman Sentezi” ile farklı kesimleri birbirine yaklaştırmağa çalışmak. Kolay olmayacak, ama zamanla olacak… faydası zararından çok daha fazla olduğu için kendimce “durmak yok, yola devam” diyeceğim. Tarihi konulara girmem kesinlikle bir saplantı eseri değildir. Bu konuya ırk(çılık) açısından falan da girdiğim yok. Başladığım tarihi noktaların son kısmını toparlayamadım henüz. 10 bin yıl öncesinden günümüze bir “uzun atlama” ile noktalı virgülün noktasıyla özetlemeğe çalışacağım…

  28. AK Parti’ye yakınlığı ile bilinen, ancak siyasal eğilimini profesyonel hayatına bulaştırmayan, çalışmalarını güvenilir bulduğum MAK DANIŞMANLIK şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı M. Ali Kulat, İstanbul’a ilişkin seçim sonrasındaki ilk anket çalışmasının sonularını sosyal medyadan paylaşmış. Buna göre, kararsızlar dağıtıldıktan sonra:

    İstanbul seçimlerinde usulsüzlük yapıldığına inanıyor musunuz?
    Hayır: %61
    Evet: %39

    Belediye Başkanlığı seçimi tekrarlanırsa tercihiniz değişir mi?

    Hayır: %84
    Evet: %16

    Tercihini değiştireceğini söyleyen seçmenlerin (%16) yüzde 78’i, geride bıraktğımız seçimde tercihini Cumhur İttifakı adayından yana kullanmış seçmenler.

    İstanbul seçmenlerinin yüzde 61’i AK Parti ve Devlet Bahçeli’nin yalan söylediğini düşünüyor.

  29. Sayın Koru ,

    Neden alınganlık gösterdiniz anlayamadım. Sanki 18 Nisan tarihli yazınız da siyasilerin bu tür davranışlarına örnekler vermemişmişsiniz gibi . Sayın Bahçeli yıllardır koltuğunu koruyan nerede neyi, niye söyleyeceğini iyi hesab eden biri. Antalya da kendi tabanına konuşurken sarf edilen sözler bunlar. Tam da bu gün Murat Bardakçı nın yazısı cuk oturmuşken siz de serzenişte bulunuyorsunuz. Hakan Akbayrak ın Sayın Davutoğlu ile ilgili yazısı yazılmışken. Sorun sizin günümüzde geçer akçe olan siyasi gazeteci kimliğini benimseyememiş olmanız dan kaynaklanıyor.
    Bu da geçer Ya Hu !

  30. Fehmi Bey’in (Taha Kıvanç) mutlaka bir çok polemiğini okumuşumdur ama çoğunu unuttum.İki tanesi aklımda: Emin Çölaşan ve Hikmet Çetinkaya ile olanları.Hatta
    Hikmet Çetinkaya ile “Siyaset
    Meydanı Özel”de de tartışmışlardı televizyonda,
    Ali Kırca’nın proğramında.

    Emin Çölaşan’la giriştiği polemikte Fehmi Koru’nun
    yazılarından birinin başlığı “Yakışıyor Haspaya”idi.Bu yazıyı kesip bir defterin arasına koymuştum,yakına
    gelinceye kadar duruyordu,
    iyice sararmış bir şekilde.
    Sanırım hala da duruyordur.
    Bu başlığı bugün arama motoruna yazınca Fehmi Bey’in aynı başlığı bir kez de Yenişafak’ta başka bir yazar için kullandığını gördüm.Şu şekilde:

    “Yakışıyor haspaya
    Taha Kıvanç
    Gazete Yazarı
    26 Şub 2008, Salı”

    Bu yazıyı o zamanki Hürriyet
    okur temsilcisi için yazmış.

    Tabii biz o zamanlar Fehmi Koru’nun tarafında yer alıyorduk.Şimdi devran değişti,köprünün altından çok sular aktı.Biz gene Çölaşan ve
    Çetinkaya ile ayrı kulvarlardayız.Fehmi Bey ise
    onlarla birlikte sevinip,onlarla birlikte üzülüyor.Buna bir şey demiyorum şahsen.İnsan değişebilir,kanaatleri farklılaşabilir.

    Sağlık olsun.

    • Sayın Koru’nun yazısının başına yerleştirmiş olduğu resim, her tür manipülasyon girişimini tek başına boşa çıkarıyor.

      Dün F. Koru’yu mahkemelerde yargılayanlarla kol kola girmiş durumdasınız, Bekir Bey.

      Doğu Perinçek’in Öncü Gençlik Gurubu ile Osmanlı Ocaklari’nin ittifak yaparak beraber çalışma kararı almaları da çok şey anlatıyor.

      Utanın.

      • Dün,Fehmi Koru’yu yargılatanlar,yorumumda
        ismi geçen şahısların zihniyetini temsil edenlerdi.

        Emin Çölaşan,Fehmi Bey’i
        “Takkeli liboş” olarak anardı.

        Bu durumda kim kiminle kol kola girmiş oluyor?

        • Halkın sağduyusu, bu ülkede siyasetin nasıl yapıldığına dair bir yıldan diğerine deneyimler yoluyla kazandığı bilgi ve sezgi, dün yazarımıza “liboş” türü bayağı ifadelerle laf yetiştirenleri yolun kenarına itti.

          Bugün, “melun şahıs”,”çürük yumurta”,”karanlık dönemlerin kalemşörü” türü edepsiz ifadelerle o bayağı dile takla attıran bir siyaset hokkabazının borozancısı olan size soruyorum:

          Kurduğunuz ittifakın başına geleceklerden haberdar mısınız?

          Bu bayağı ve tehditkar dile sahip çıkmaya hiç mi utanmıyorsunuz?

          Siz alemi ahmak kendinizi akıllı mı sanıyorsunuz, Bekir Bey?

      • Türkiye’de bir Öncü Gençlik Grubu,bir de
        Osmanlı Ocakları bulunduğunu Bernar’ın
        yazılarından öğreniyorum.

        Aydınlık gazetesine hayatımda dönüp bakmışlığım yoktur.

        Sözcü’yü,Cumhuriyet’i de okumam.Okumadıklarımı tek tek sayacak olursam liste uzar.Okuduklarımı
        yazayım en iyisi:

        Yenişafak,Star ve Karar’ı okurum.Hürriyet’in haber
        başlıklarına internetten
        bakarım,yazarlarını okumam.

        Burada Fehmi Bey’i okuyorum.Biraz da Twittera bakarım.

        Sade bir vatandaş olarak bu kadarı bana yeter.

        • Oyunu okumak becerisi ya da görme cesareti göremedikten sonra, tüm günlerinizi tüm gazeteleri okuyarak geçirseniz de değişen bir şey olmazdı zaten, Bekir Bey.

          İmamoğlu’nun Maltepe mitinginin görünütlerine mutlaka bir göz atın derim. Mehteran ve Kafkas danslarıyla oyalanadı kalabalık. İmamoğlu ve bütün aile fertleri ellerini göğe açarak katıldılar dualara “Amin!” diye haykıran yüzbinler eşliğinde. Arapça da okundu dualar, Türkçe de -paşa gönlünüz hangisini istrse onu seçsindi yani.

          Tiyatronun Ankara ayağı da unutulmamıştı elbette. Küçük bir bölümünde de Çubuk ilçesi sahne aldı.

          Siz o “Okuduklarım bunlar valla” dediklerinizi okumaya devam edin.

          İttifakınızın yerinde yeller esmeye ramak kaldı, siz hala şu 2023 sayıklamasından kurtulamadınız.

          • Erken seçim hayalcileri ancak avuçlarını yalarlar.

            İktidar,işine gelirse erken seçime gider sadece.O da
            en erken olsa seçimlere 1 yıl kala olur.Bu da çok zayıf ihtimal.

            İttifak asıl 2023 için önemli.Siz öyle istiyorsunuz diye müttefikler ittifakı bozacak değiller.

            Bir de şunu söyleyim:YSK
            seçimin yenilenmesine karar verirse ağlaşmak yok.Mazbata da mazbata diyen sizdiniz.YSK itirazları
            karara bağlamadan mazbata sevdasına kapılananlar sonucuna katlanacak.YSK seçimin yenilenmesine karar verir mi? Bilemem.YSK nasıl karar verirse versin kabulümüzdür.

          • Hayalini bırakın, benim 2021 öncesi erken seçime gidilmesi isteğim bile yok. Bugünkü AK Parti ve Erdoğan’ın tuzu kuru,sırtı peklerin, mutlu ve zengin azınlığın partisi olduğu iyiden iyiye açığa çıksın, o şekilde iktidarını yitirsin istiyorum.

            Doğru yanlış, alakalı ya da alakasız: Benim yapmaya çalıştığım şey, siyaseti ve toplumsal süreçleri okumaya çalışmaktan ibaret.

            Okurları eğlendirmek, sizi de teskin edip rahatlatmak için şunu da yazabilirim isterseniz: Cumhur İttifakı’nın önünde seçimsiz bilmem nesiz 4,5 yıl var.

            Sıkıntı yok yani 🙂

  31. 17 Nisan 2019 tarihinde yaptığım bir yorumda Fehmi Bey’e hitaben:
    ” Fehmi Bey :
    ” Yaş günüm değil, ama bir yaşıma daha girdim. YSK seçimi yenileme kararı verirse bir yaş daha alırım…”,
    ” Beklediğimin tersi gerçekleşirse, ardından yazacağım yazıyla bir yaşıma daha girmiş olurum.” demiş.
    Fehmi Bey, olanlarla 1 yaşına,muhtemel olanla da +1 yaşına daha girecekseniz,bundan sonra sıradaki olacakları tahmin etseniz,kısa zamanda ‘dalya’ diyebilirsiniz.”
    ***
    Eskiden mahallelilerin birbirini tanıdığı ,semtin Posta müvezzii’nin de, esnafı ve mahalle sakinlerini bildiği devirde , köylere Posta Müvezzii’nin gitmediği dönemlerde, bazen mektubu yazan kişi, zarfın ön yüzündeki sol üst köşeye veya zarfın arkasındaki üst kısma, kendi adını ve adresini yazar,zarfın ön yüzüne orta kısmından aşağıya doğru alıcının ismini, adres kısmına da : ” Filan yerdeki Gazete Bayii …filan eliyle..falana” diye yazardı.Bazen de Gazete Bayiine : ” Mektubum sana gelince gecikmeden …filan kişiye ulaştır.” diye not düşerdi.
    Acaba Devlet Bahçeli, Beykoz ilçesinin sırtlarında oturan Fehmi Koru eliyle, Beykoz Kavacıkta mukim Zat’a ulaştırması için bir mektub yazmış olabilir mi ?
    ” Bu devirde mektup böyle mi yazılır ? ” diyen olabilir, mektubun ulaşmasında aracılık etmesi için tercih edilen şahsa kabul edilmesi mümkün olmıyan sıfatlar takıp,ağır sözlerle hitab edilince: ” Böyle mektup mu yazılır ” da denebilir.
    **
    İki kişi ‘durup dururken’ kavga etse,(bu arada Fehmi Bey’in kavga ettiğini söylemiyorum..)hemen herkes :” niye kavga etmişler?” diye merak eder.Bir kişi ‘durup dururken’ partisinden istifa etse herkes “niye ? diye sorar.”Durup dururken” istifa edenin istifa sebebini, Genel Başkanı bile sorar.Çalışıp dururken,işten ayrılana eşi,dostu,çalışma arkadaşları,hatta patronu bile: “niye ?” diye sorar.Durup dururken boşanmak isteyenlere, “niye ?” diye sorulur.Bir yerde yangın çıksa : “neresi yanmış, neden çıkmış” diye sorulur. “Neden?, Niçin ? Niye ? ” hepimizin çok sık kullandığı,öğrenme-merak ihtiyacının öncelikli sorularıdır.
    Peki Devlet Bahçeli,’ kıta sahanlığı elinden alınan’ Fehmi Koru’ya: “FETÖ’nün Fehmi’si, Pensilvanya’nın Koru’su, 15 Temmuz’un intikamını almak için sıraya girmiştir. Bu şahsın elini kolunu sallayarak dolaşıyor olması hayrettir” ifadesinin peşi sıra: “çürük yumurta,husumet odağı,Karanlık dönemlerin kalemşörü..” diye istiskal dozlu sözleri niye sarfetti ?. İç ve dış dinamiklerin,muhtelif odak ve mahfillerin,’ Türkiye’nin yeniden dizaynı’ çalışmalarını etkileyecek söylemin terennüm-telaffuz edilmemesi,kuvveden fiile dönüşmemesi için olabilir mi?
    Devlet Bahçeli’nin sarfettiği : “MHP, TBMM’de DENGE VE DENETLEME GÖREVİ YAPMAKTADIR.BİZİM İTTİFAKIMIZ SİYASİ ALIŞVERİŞ ÜZERİNE BİNA EDİLMİŞ DEĞİLDİR.” ifadelerini GEÇİŞTİRMEDEN, Fehmi Bey’in yazılarından bazı alıntılar yapalım.
    Fehmi Koru’nun 3 değişik tarihli yazısında yer alan :
    “İttifaklar yerine her parti kendi başına seçime girseydi, en çok oyu alan parti olacağı için, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kaybettiği pek çok kentin belediye başkanlıkları AK Parti’de kalacaktı.”
    “Bana göre, AK Parti’nin yapması gereken, vaktiyle birlikte olduğu, kuruluşunu birlikte kotardıkları, oylarının yüzde 50’lere ulaşmasında varlıklarıyla katkıda bulunduğu bugün daha iyi anlaşılan partili parlak isimlerle yakınlaşmasıdır.
    O isimlerle bir araya gelmeleri artık düşünülemeyeceği ve onların bazılarının yeni bir parti çatısı altında toplanma hazırlığında bulunduğu sağır sultan tarafından bile duyulduğu için, bu konuda karar verebileceklere çıkış yolu olarak, yeni partinin kurulmasını engellemeye çalışmamayı tavsiye ettim.”
    19 Nisan tarihli yazısının sonundaki :
    “Galiba yeni partiden önce yeni bir medya yapılanmasına ihtiyaç var.”
    15 Nisan tarihli yazısında yer alan :
    “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da, parti yönetiminden isimlerle yaptığı değerlendirmelerde, “Eski sistem olsaydı en çok oyu alan kazanacağı için bu seçimde kaybettiğimiz hemen bütün büyükşehirler yine bizde kalacaktı; yeni sistem ‘yüzde 50+1’ dayattığı için bunlar başımıza geldi” dediği birkaç kanaldan kulağıma ulaştı.
    Her seçimde oyu biraz daha azaldığı ve kendi eliyle zorladığı ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ de ‘yüzde 50+1’ dayatması yaptığı için MHP ile ittifak kurmak zorunda kaldı AK Parti…Doğal olarak, ‘Cumhur İttifakı’ dışında kalan partiler de stratejik davranmaya başlayınca, sonunda ortaya şimdiki tablo çıktı: ‘Cumhur İttifakı’nda MHP iktidar ortağı AK Parti’den daha kazançlı; büyük kentlerde de muhalefetin stratejik tavrı dengeleri AK Parti aleyhine çevirdi.”
    ” O kadronun bundan sonra esas düşünmesi gereken, ittifak için altlarını oyan MHP’den daha az zararlı -hatta eski güzel günleri canlandırmaya da yarayabilecek- bir müttefik bulmak olmalı. Kendilerine daha yakın, ülkeyi birlikte daha rahat yönetebilecekleri bir müttefik…
    Yeni parti kurulmasın diye tedbirler almak yerine, gardını düşürmeli ve vaktiyle kendi içerisinde bulunanlardan bunu yapacaklara şükran duymalı.” sözleri, muhtevası itibarıyla rahatsız etmiş,”Kendi içerisinde bulunanlardan Yeni parti kuracak olanlara şükran duymalı.” tavsiyesi de sigortayı attırmış herhalde. Alıntılarım bunlar..
    ******
    AK Parti (diğer partiler ve siyasi potansiyeller de dahil) ,’ kontrollü tasfiye’ sürecine ALINMIŞTIR.Tasfiye masası hey’etine dahil edilmiyenlere , ‘ tasnifli tasfiye’ye müdahil olmamaları,gürültü çıkarmamaları, tasnif sonrası ortaya çıkan duruma göre,kısıtlılığı devam edenlerin de, ta’yin edilmiş alanlarda istihdam edileceklerle beraber siyaset yapabilecekleri, ‘mes’elenin ehemmiyetine istinâden’ mi haşin bir dille tebliğ edilmektedir.
    Devlet Bahçeli:
    ” Kıta sahanlığıma girmeyin ! Mücavir alanıma müdahil olmayın! Aklınızın ermediği şeylere merak salmayın ! Lâfın tamamını da söyletmeyin ! ” mi diyor ?
    (Devâsâ havuzlarda ‘slipli.mayolu,haşemalı’ bunca konuşur-yazarın olduğu bir memlekette ) Mütevâzi bir site’de yazı yazan Fehmi Koru’ya:
    “Kendisi muhtac-ı himmet bir SİTE, nerde kaldı gayrıya himmet ede.” niye den(me)di ?
    Cevabı, mahiyeti henüz meçhul olan, “Türkiye’nin Yeniden Dizaynı” labirentleri içinde olsa gerek..

  32. Devlet Bahçeli az önce canlı yayınlanan son kısmını takip edebildiğimAntalya’daki Konuşmasında” İnsanın insan olmaktan kaynaklanan haklarına saygılı olduklarından,Demokrasiye, hak hukuk ve adalete saygılı olduklarından bahsetti” . Peki asıl işi yazmak , araştırmak, düşünmek yorumlamak olan , neredeyse ,otuz yıldır takip ettiğim ,meydanda olan bir insanı bu şekilde en ağır suçlamalarla mahkum etmek sayın Bahçeli’nin savunduğunu söylediği değerlerin hangisine sığıyor.Bana göre Fehmi Koru aklını kimseye emanet etmez ve okurlarınada hep bunu tavsiye eder . Aklı hiç kullanmamayı ve körü körüne bir kişiye teslimiyeti şart koşan FETÖ ile Yaftalamak çok yanlış.

  33. Sayın Koru Bence size yapılan bu saldırıdan gurur duymalısınız.sizi gazete köşelerinden yoksun bırakanlar
    TV kanallarına çıkartmayanlar ülkeyi getirdikleri bu durumdan ancak siz ve diğerlerine saldırarak çıkacaklarını ummaktadırlar.Oysa şapkalarını öne alıp bir düşünseler acaba nerede yanlış yaptık diye umarım daha onurlu olurdu.Bugün 16 milyon insanın seçtiği belediye başkanlık seçiminin iptal edilmemesini bekaa sorunu olarak gören zavallı politikacı acaba nasıl küçük düştüğünün farkındamıdır ?
    Bugune kadar hep arkasında durduğumuz Sn RTE nin artık gerçekleri görüp etrafındaki yağdanlıklarından kurtularak milleti ırkına dinine , cinsine bakmadan kucaklaması ve kendisinin söylediği gibi türkiye ittifakına sarılması gerekmektedir. Bu güç bu cesaret kendisinde olup sadece hatadan dönmenin erdem olduğunu hatırlaması gerekmektedir.
    Yoksa ülke freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gitmektedir. Acilen bir manifesto yayınlayarak :
    1 Hukukun tesis edileceğini , hiçbir adalet mensubuna baskı yapılmayacağını beyan etmelidir.
    2 Derhal üretim ekonomisine geçileceğini taşa toprağa para aktarılmayacağını beyan etmelidir.
    3 Yapılan son derece hatalı Çanakkale köprüsü , şehir hastaneleri vs. gibi fizibilitesi yanlış yapılmış
    büyük yatırımların sözleşmelerini revize edeceklerini beyan etmelidir.
    4 Derhal Dış politikada uzlaşmacı , her ülkenin halklarının seçtiği devlet yöneticileri ile olumlu
    diyaloglar kuracağını beyan etmelidir.( örnek saddamlı ırakmı ? saddamsız ırak mı ? esadlı
    suriye mi? esadsız suriye mi ? örneğini düşünmelidir. )
    5 Geçmişte kolkola girdiği cemaat diyalogları her istediklerini verdiğini hatırlayarak ,dağdaki silahlı
    teröristleri Silopiye getirip kurdurduğu mahkemelerle başlattığı barış sürecini hatırlayarak genel
    af ilan edip toplumsal barışı başlatmalıdır.
    6 Dünyanın en becerikli en zeki insanı dahi olsa yanlış yorumlara sebep olan , kendisine olan algıyı
    negatife çevirten Sn maliye bakanını değiştirmelidir.
    Bu ve bunun gibi birçok konuyu tekrar düşünüp bir an önce eyleme geçmelidir. Yoksa gidişat hiç iyi değildir. Yanlışın neresinden dönülürse kardır.

  34. insanları hemen yargılayıp darağacına mı göndermektir aslolan yoksa senin ne sorunun var bununla arandaki husumeti bir açıkla bakalım, bilgilerini bizimle ve yargıyla paylaş ona göre karar verelim demekmidir? halkın oyuyla seçilen bir siysetçi köşe yazarı, medya patronu, holding sahibi, STK bşk, diiğer bir parti liderini, belediye bşk nı linç aforoz edebilmelimidir? okur zaten onun cezasını okumayarak postalar. siyessetçi soğanın etin alevini söndürmek yerine kafası çıkanın kafasına vurmaya kalkarsa allah sonumuzu hayretsin. siyaseti dizayn etmeye kalkanların şu anda bir gazeteleri bile varmı? herkes kendi çizgisini korusa kimse kimseye ayar vermeye kalkmasa daha iyi olmazmı? beka sorunumuzu halettik meleklerin cinsiyetine mi kaldık?

  35. Bahçeli AKP nin oylarını iç ettiğinin anlaşılmasını gündem yapılmasını kendince saklamak istiyor.Tüm telaşı iktidar nimeti nin elinden gidip halk nezdinde layık olduğu baraj altında debelenme günlerinin başlaması.İyi parti onun kabusu olmaya devam ediyor.Seçim sonuçları hazımsızlığı demokratik sindiriminin olmamasından kaynaklı.Ha bir de 1881 gibi rakamlardan anladığımız gibi büyücülük oynama , büskevit le beslenmeye dönerim diye çok korkuyor.

  36. Yazdıklarına katılalım katılmayalım, sayın Koru’ya yapılan bu tehditlere okuyucuları olarak karşı çıkmalıyız. Demokrasiye değer veriyorsak böyle bir ortak noktada birleşebilmeliyiz…

    • Demokrasiye değer veriyorsan büyükşehir başkanlarını/valileri de halk seçsin(yani yerel demokratik özerklik) önerisine de destek olalım; tabii ilçeleri de yine halkın seçmesi kaydıyla..!

  37. Dünkü sayfadaki Nokta 3 ten devam….

    SUmer’ler köken olarak %100 olmasa bile eski Türklerle çok yakın kökenden. En azından akrabalıkları kesin (bir sürü ortak kelime var). Tufandan sonra çoğalıyorlar ve çoğaldıkça çeşitli nedenlerle Doğuya Batıya, her yöne doğru göçler oluyor. Orta Asya’dan Kafkasya ve Anadolu tarafına tekrardan göçler oluyor. Kollar halinde yerleşip gelişiyorlar. Su ve Toprağa yakınlık çok önemeli. Toprağı işlemenin ilk örneklerini verenler onlar. İki su (Fırat ve Dicle) arası ve bereketli topraklar çeşitli dönemlerde herkesin yani bütün toplumların cazibesi. Sumerlerin yerleşik düzeni burada başlıyor. de, kendi dönemlerinde fen bilimlerinde matematikte vs önemli gelişmeler gösteriyorlar. Bu durum çevrelerindeki gelişmemiş toplumlara örnek oluyor. Zamanının gelişmiş toplulukları olarak başka yerlere de gidiyorlar. Tekerlek o dönemin icadı. Tekerlekli ve atlı teknoloji gücü o zamanın en üstün gücü.

    Avrupa’ya Kuzey yöne göçler M.Ö. 4000 yıllarında İngiltere taraflarına kadar varıyor. İngiltere’deki Salisbury Düzlüğü’nde “Stonehenge” büyük ve yüksek taş kalıntları var (M.Ö. 3000-1500 lerde yapılmış). Bunların yere yerleştirilme geometrisine göre güneşin hareketinden faydalanarak mevsimsel geçişlere ait ilginç yapısal karakterleri var. Bunları kimin yaptığını bilmiyorlardı (hatta uzaylılardan da şüphelenenler var(dı)). Geçen hafta İlgiltere’den bazı bilimsel açıklamalar yapıldı. DNA analizi çalışmalarından ortaya çıkan sonuçlara göre ”stonehenge” kalıntılarının kökeninin Anadoludan geldikleri ortaya çıktı (https://mymodernmet.com/who-built-stonehenge/ ). İşte bu bulgu köken olarak eski Türklerin ekseriyetini oluşturduğu Sumerlere götürüyor. Ziraatı hayvancılığı o dönemde bilinmeyen o taraflara götürüyorlar. O zamanki Aglo-Sakson’ların atalarının bunlardan haberi yok. Beraberindeki teknik bilgilerle o toplumun daha hızlı gelişmesine katkıda bulunuyorlar. İlginçtir ki M.Ö. 1650-1200 yıllarında Anadolu’da Hitit’ler yükseliyor. Bunlarda da dil olarak İngilizce nin izleri var. Örneğin. Hititçe’de “su” demek “watar”, bugünkü ingilizcede “water” ile aynı. Hititçede “ez” yemek demek. Bu ingilizcede “eat” (yemek) ile ilişkilendiriliyor. Yani, sümerlerin nesli İngiltere’ye gidiyor (stonehenge dönemi). Sonra bu yolun belirlenmiş olmasıyla oradan başka bir kol Anadolu’ya geri dönüp Hitit medeniyetini geliştiriyorlar. Nokta 4.

  38. Geçmiş olsun.
    Güzel yazmışsın.
    Sakın hislerini devreye sokma.
    Sadece o değil sizde kaybedersiniz
    Şimdi kazandınız.
    Zamanın Cbaşkanı ve başbakanı size güvendi, sulh için elçi yaptılar.
    Moralinizi bozmayın.
    Sağlık için risktir.
    Allaha emanet ol.
    Tevekkeltü alellah de yeter.
    İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadeti dareyni intaç eder, bil.
    Slmlr

  39. BAHÇELİ bir afete dönüştü. Kendi savunduğu her şeyin tersini savunuyor. Büyükşehir yasasına şiddetle karşı çıkan, eyalet sistemine yol açar diyen BAHÇELİ şimdi EYALETİ savunuyor, büyükşehir belediye başkanları ilçe belediye başkanlarını belirlesin diyor. VEEEEE koskoca MHP camiası bunu alkışlıyor. Nutkum tutuldu, nutkumuz tutuluyor. Bu adam gerçekten ne yapmak istiyor? Üniter devlet yapısından asla taviz verilemez noktasından devleti parçalama BÜYÜKŞEHİR başkanlarını diktatör yapma noktasına. Allah sonumuzu hayreylesin. Tuhaf şeyhler oluyor ülkemde…
    Fehmi Bey iyi ki varsınız! Bu dönemde sağduyunun, aklı selimin, vicdanın ve hukukun sesi nadir yazarlardansınız. Moralinizi bozmayın Allah aşkına!

    • BU ZATTAN CUMHURBAŞKANI OLMAZDAN BUNDAN BELEDİYE BAŞKANI OLMAZA SÜRÜKLENEN BİR DELET ADAMINDAN ANCAK BU KADAR OLUR.ÜZÜLME FEHMİ BEY,SEVİYENİ SABİT TUTARAK YAZMAYA DEVAM İZDE SENİ OKUMAYA DEVAM.

    • Büyükşehir başkanlarını vali niyetine halk seçecekse bu niye diktatörlük olsun ki? Yerel yönetimlerin özerkliğini savunmaktan bir diktatörlük çıkarmaya nasıl ulaştınız ki?

  40. Medeni ölü halinizle liderler seviyesinde bu kadar dikkatle takip ediliyorsanız ne mutlu size.

    Medyada yer almanızı ( kitlelerin fikirlerinizi duymasını) istemeyenler sizi okumaktan geri duramıyorlar :))

    • Valla sayın yazarı bilmem ama sizde beyin ölümü tamam gibi… Madem liderlerin dikkatini bu kadar beğeniyorsun ibb tekrar seçiminde mhp ye oy ver o zaman:)

  41. Aklı ve vicdanı körelmemiş, sıradanlığı ve sıradanlaşmayı reddeden, özgür düşüncenin zenginleştiriciliğine inanan her insan, hayatı bir ANLAM olarak yaşamak ister, öyle yaşar, ve öyle yaşamakta diretir.

    Zaman içinde, sayısız çoklukta deneyimlerden geçerek, hatırı sayılır çoklukta düşünsel (ve duygusal) emek harcayarak, bir kitaptan diğerine, bir söyleşiden diğerine koşturarak, kendi biricik ANLAM’ını inşa eder öyle bir insan. O ANLAM’ın kendisi ve ima ettiği ahlaki-düşünsel ilkeler, üzerine titrenen, her ne olursa olsun zedelenmesine izin verilmeyen esaslı bir değer olarak yaşanır o insanın hayatında. Dahası, o ANLAM’a sahip çıkma çabası, o insanın kendi kendisiyle kurduğu ilişkinin de temelini oluşturur -öz saygısı dediğimiz şey de odur zaten: kendi anlam dünyasına ve ilkelere sahip çıkmak.

    Devlet Bahçeli adlı “kişi”, F. Koru’nun bulaşmak istemediği sıradanlık ve bayağılık diliyle yazarı tehdit ettiğinde aklında ne vardı? Ne ummuştu? Neyi hesaplamıştı?

    Bu soruların yanıtlarını tam olarak bilemiyoruz, ancak kestirimlerde bulunabiliyoruz.

    Ama, eğer Bahçeli Fehmi Koru’nun üzerine titrediği çok aşikar olan ANLAM’ından taviz verebileceğini ummuş ise, bu sadece hayatı bir anlam olarak yaşayamayanların sergileyebilecekleri bir cehalet olabilir.

    Denedi Bahçeli, cevabını doğrudan ve gecikmeden aldı.

    Bir bütün olarak kendisine “insanlık” ya da “uygarlık” dediğimiz şey, nihai olarak, hayatlarını bir ANLAM olarak yaşayan bilgeler ve erdemliler sayesinde mümkün oluyor.

    Bütün bir ömürlerini böylesine görkemli bir deneyimden bihaber olan yaşayan ve o şekilde tüketecek olan sıradanların durumu gerçekten acıklı ve üzücü.

    Sıradanlık, hatırlanmaya değmez bir “hiçliğin sınırlarında dolaşma” hali.

    Bilgelik ve erdemlilik, hep hatırlanacak.

    Bilge ve erdemli bir yazara sahip olduğumuz için kendimizi şanslı saymalıyız.

    O’ndan bilgi, umut ve cesaret devşirmeliyiz.

    • Elif şafak da burda yazsaydı keşke demenin bi lüzumu kalmamış sanki, yazık… Bilgecan dede, ferrariyi sat bari sen:)

  42. İl Genel Meclisi Oy Oranları Şöyledir:
    AK PARTİ:41.61
    MHP:18.81
    CHP:17:46
    İYİ PARTİ:8.12
    HDP:7.93
    Sayın Bahçeli il genel meclisi oy oranlarını söylemiştir. Çünkü büyükşehirlerde ittifak sistemi gereği kimin ne kadar oy aldığını belirlemek mümkün değildir. Sayın Koru, bilgileri eksik ve yanlış yorumlamaktadır.

    • İl genel meclisi, büyük şehir olmayan illerde olup, malumunuz bu iller de Millet İttifakının az oy aldığı yerlerdir.
      Dolayısıyla sizin yaklaşımınız – D.Bahçeli’nin hesabı da bu- gerçeği göstermekten uzaktır.

  43. Sorunu bol ülkemizde herkes sabırsızlıkla sorunların halli için birşeyler yapmağa çalışıyor. Bunun için yapılması gereken milli ve adil doğruları ararken medya siyasetin devamlı içinde. Siyasetçiler bunu kendi durumlarına müdahele olarak aldıklarında «vay, sen benim nasırıma nasıl basarsın, yoluma nasıl takoz koyarsın» atışmalarıyla ortalık kriz üretimine devam ediyor.

    Güya «kızgın demiri soğutma, el ele verme, kucaklaşma» zamanı. Fehmi Beyin ilgili yorumundan sonra beyanatlardı bunlar. Bu hasbel kader iyi de bir davetti. Ancak, birileri «Bak bu sana üç gün önce ne demişti» şeklinde ortalığı kızıştırmağa başladı sanki… Fehmi bey de seçtiği resimle “boynumuz kıldan ince” der gibi bir teslimiyet içersine girmiş, çok meraklıysanız içeri de alabilirsiniz” gibi bir manzara arzediyor…. Gaz veren provokatörler ortalıkta cirit atıyor olsa gerek… Devlet yıkıp kurmakla tarihi işgal etmişiz.. Tarihi bu huyumuzu günümüz Türkiye’sinde de görmek mümkün. Bu huyumuzdan vazgeçsek ve en öncelikli konulardan başlayarak çalışmaya odaklansak ülkenin gelişmesine katkıda bulunabiliriz…. En iyisi de bu değil mi?

    • Sayın h.k. sorunu bol ülke arıyorsan şöyle türkiyenin komşularının haline bakarsan daha iyi anlarsın; milyonlarca yabancı turist akın akın türkiyeye doğru uçarken sen de sorunlardan mı bunaldın? Üzülme gelenler uçaklar dolusu dövizdir:)

  44. Bu sitede yayınlanan Süleyman Karagülle beyin “Büyük İttifak/İttifakların İttifakı “yazısına hükümet ve havuz medyasından tepki gelmemesi,dahası Cumhurbaşkanı’nın aynı minvalde yapmış olduğu “Türkiye ittifakı” açıklaması derin yapıyı kızdırmış olmalı.Sonuçta konuşan sadece onların sözcüsü konumunda.

  45. Tehdit politıkacıların korktukları ve çaresiz
    Kaldıklari zaman siğindiklaŕi son lıman.
    Bahçeli kalemlerin kiliçtan daha keskın olduğunu bile bile Tehditlere devam etmeside onun bitişinin göstergesidir.
    Büyük bir ihtimalle yaninada Erdoğani
    Alarak birlikte arkalarina bakmadan kayıplara karişacaklar…..

  46. Sessiz sedasız okurlarıyla fikirlerini mütamadiyen herkesin ulaşabileceği bu platformdan ileten siz gibi değerli bir gazeteciye söylenenleri dinlerken inanamadım. Gerçekten sizin adınıza üzüldüm ve endişelendim.

  47. Evet; Koru, noktayı yazısına başlamadan koymuş..yazısının başındaki görsel ile; ”hapse de girsem seviyemi koruyacağım, objektif olmaktan da geri durmayacağım” dercesine…

    Bize de (okurlarına), ”medeni ölü” olarak itildiği köşesinden bu kadar etkili olup, üzerine üzerine çakan şimşeklere paratoner olacak kadar onun etkisini minimize edip, etrafa zarar vermesini önleyecek ‘seviyeyi koruma çabasına’ karşılık, onu hem tebrik hem de takdir etmek düşer..gayrisine ne düşer, onu da bilemem.

    Belki içimizden birileri de -okurlarından bazıları- ”ama Fehmi bey siz de…” gibi cümle kurabilir; olsun, zaten FK, hemen hemen her görüşü sitesinde yayımlamak ile de hep seviyesini koruyan bir yaklaşım sergiledi bu güne kadar. (Belki yorumcusunun, yasal olarak aleyhine olabilecek görüşleri veya çirkin-galiz ifade içerenleri, onun hayrına makasladı; bu da bir kadirşinaslık ve seviye örneği ya…)

    Karşımızda bir STS (Seviye Tespit Sınavı) var. Biz de Onuncu Köy sakinleri (jüri) olarak görüş serdeder, oy kullanabiliriz ancak. Başka mecralarda kim ne der, ne düşünür, onu burada göremeyeceğiz.

    Elimizden ne gelir ki, seviyeyi korumaktan başka.

    Seviyeyi korumak, belki de, adaletin tecelli edeceği şubelerden biridir.

    • Hasan bey bu denizaltıların belli bi seviyede durabilmesi için bir doldur boşalt sistemi mi vardı tam hatırlayamıyorum ama şöyle: seviyeyi düşürmek için biraz içersiniz ve dibe doğru alçalırsınız; yükselmek için de kusarsınız..:)

  48. Yazının başlığını görünce fehmi abi yine birilerine kızmış diye düşündüm sonra yazıya koyduğun,mahkeme salonunda çekilmis oldugunu düşündügüm,fotorafı görünce tamam dedim.fehmi abi ben ne mahkemelerde yarğılandımda geri vites yapmadim sizin tehditlerinizdenmi korkacam diye fotorafla bi mesaj yolluyo ilgili yerlere diye düşündüm.yani ben öyle yorumladim fotorafı.
    Şimdi gelelim meseleye;o günkü yazındada yorum yapmıştım”mhp ak partinin altını oyuyo”falan bu cümle olmadı fehmi abi diye yazmıştım gerçektende olmamış şimdi o cümleyi kalem oyunları ile daha light hale getirmeye çalışmışsın ama gülümseyerek yazıyorum bunu yine olmamış 🙂 fehmi abi yeri geliyor hdp li millet vekilleri fetöcü yazarlar tutuksuz yargilansın diyorken mhp ye karşı bu tavrın neden????? Neden bu partinin söz sahibi olmasini istemiyorsun bu günkü koyduğun fotorafın hakkını ver net bir şekilde söyle bizde bilelim…sayğılar.

  49. MHP liderinin size karşı tavrı,Akp den kaynaklanmaktadır.Siz bu duruşunuzla hem MHP hemde Akp tarafından dışkanacaksiz. Unutmayın MHP her dönemin iktidarıdır,yada onun temsil ettiği düşünce!Daha önce Ecevit’in başına ne getirdiyse Akp nin başına onu getirecek tir.Bu zihniyet hep aynı …

  50. Söve döve insanın gönlünü yıkan insan
    Nefretin sokağından huzura bir yol çıkmaz …
    “Din güzel ahlaktır”der,niye en emin insan ?
    Onu da dinlemezsen ;sürura bir yol çıkmaz…

    “Adaleti esas tut,peşin hükme dayanma!
    İtidali ölçü al!”daim dese de Kur’an
    “Dürter nefsine şeytan;sen kendine inanma!”
    Desen de insan işte;işi gücü su-i zan…

    En samimi hislerle dökülsen her gün mutat
    Kulaksız duvarlara ,bir söz anlatamazsın!
    “Bilmeyene ‘selam!’de,bana dön!”der tabiat
    Görmeyene vaktini ,verip harcatamazsın!

    Bilmeyene boş verip,içten içe dönmeli
    Zaman akıp gidiyor,yeni dünya bulmalı
    Nefis senden çok çektik;artık ateş sönmeli
    Müslümanız diyorsak;önce mü’min olmalı…

    Kendi ihmallerinin kurbanı olan insan
    Vebalin büyüdükçe musibet sümbüllenir
    Günahını bilirsen yardıma koşar Rahman
    İşte o zaman ancak akibet güzellenir

    Kainatı pir-u pak ediyor İsm-i Kuddüs;
    Her varlık soluyor, bu ismi,penceresinden
    Baharın zeminini yapıyor bize sündüs
    Dinleyince duyarsın denizlerin sesinden

    Tekamül yolundayım;bir düşer,bir kalkarım
    Bildim;her işinde hikmet var Rabb-i Rahim’in
    Musibet ağacında pişer,olur,sarkarım
    Toplanırım bağından Muktedir-i Hakim’in

    Her ilkbahar yeniden sanki “ba’s-ü ba’de-l mevt”
    Sonsuzluğa çağırır bizi Tevvab-u Kerim
    Bir coşku bırakıp dünyaya,sonrasında fevt
    Arınıp günahlardan;gülerek gitmeliyim…

Yoruma kapalı.