15 Temmuz: Darbeler dönemine son veren hain darbe girişimi olarak tarihe geçecek…

56
15 Temmuz 2016... O gece...
Reklam

Her insanda bıraktığı başka pek çok olumsuz his vardır da, 15 Temmuz hain darbe girişiminin benim için unutulması imkansız dümura uğratıcı pis etkisi, ‘‘Askeri müdahaleler devri kapandı, artık bu ülkede darbe olmaz’’ kanaatimi yerle bir etmesi oldu.
Vatanı savunma görevinin sahibi olan orduyu siyasi emeller için kullanmanın tarihi eski çağlara kadar dayanıyor. Modern çağlar, demokrasinin yaygınlaşması bile, bu kötü alışkanlığı bütünüyle ortadan kaldıramadı.

Darbeciler her yerde

Yunanistan’ı hatırlayın. Komşumuzda askerler Türkiye’yi de gerekçeleri arasına alarak 1967 yılında yönetime el koydular ve kendileriyle irtibatlı birinin Kıbrıs’ta da benzer bir oldu-bittiyi yaşatması üzerine başlayan ‘barış harekatı’ sonunda (1974), ancak o zaman, cunta devrilebildi.
İspanya’da Jandarma Komutanı Yarbay Antonio Tejero Morino’nun Meclis’i basarak demokrasiye ara vermeye kalkışmasının tarihi daha da yeni: Şubat 1981…
Demokrasi’nin beşiği İngiltere’de İşçi Partili Harold Wilson’un başbakanlığı döneminde (1967 yılında) az kalsın bir askeri darbe yaşanacağını ve istihbaratçı-subay işbirliğiyle kotarılmış askeri müdahale yanlılarının Kraliçe’nin akrabası da olan Kont Mountbatten’i bu amaçla lider olarak seçtiklerini bir BCC belgeseli sayesinde tam 30 yıl sonra öğrenebildik.
Wilson’un ‘Sovyet ajanı’ olduğu iddiasının tetiklediği bu olay Kont’un ayak sürümesi sayesinde nihai amacına ulaşamadı. Bu arada, askeri birliklerin Heathrow Havalimanı yakınlarında programda olmayan tatbikatlara başlamasından ürken başbakanın âni istifası da niyetleri suya düşürdü.
Askerleri kışkırtan ve onları ‘‘Mountbatten’i lider seçin ve Sovyet ajanını devirin’’ diye teşvik eden ise Daily Mirror gibi çok satan etkili bir gazetenin de sahibi olan basın baronu Cecil King’di…
Bizde de Talat Aydemir’in iki başarısız silahlı kalkışmasında (22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963) Hürriyet’in eski patronu Erol Simavi’nin adı geçmiştir.

Osmanlı Tarihi aynı zamanda darbeler tarihidir de

Osmanlı Tarihi’nin en az bilinen yönlerinden biri askeri müdahalelerle padişahların devrilmesi olaylarıdır. 1603 ile 1703 yılları arasında hüküm süren 9 padişahtan 5’i zorla tahttan indirilmiş, 2’si hayatını da Yeniçeriler elinde kaybetmişti.
Tarihimizin Osmanlı dönemi, bugün İlber Ortaylı’nın da yazısında işaret ettiği üzere, daha Fatih’in ilk tahttan inişi ve Yavuz’un babası 2. Bayezid’i tahttan inmeye zorlamasından başlayarak, sürekli askeri müdahaleler tarihidir.
Genç tarihçi Burak Onaran’ın şu yakınlarda çıkan ‘Padişah’ı Devirmek’ başlıklı doktora tezine dayanan kitabı (İletişim Yayınları) bu alanda göz açıcı bilgiler hazinesidir.
Yılmaz Öztuna da, ‘Bir Darbenin Anatomisi’ kitabında, modern askeri müdahalelerin başlangıcı olarak gördüğü Osmanlı’nın en kahraman ve en diplomat padişahı Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde (1876) başvurulan kumpası çok etkili bir dille anlatır.
Sadrazamlık makamında yeniden gözü olan Mithat Paşa’nın şahsi hırslarına alet ettiği Hüseyin Avni Paşa’nın başının altından çıkmıştır o darbe. Saray’ın etrafına Türkçe bilmeyen askerler ‘‘Sultanınız sizleri selamlamak arzusunda’’ kandırmasıyla götürülmüş, içeride de Padişah’a, ‘‘Dışarıya bakın, Saray’ın etrafı çevrildi, ‘Evlatlarım’ diye hitap ettiğiniz askerleriniz artık sizi istemiyor’’ baskısı yapılmıştı. Direnince damarları kesilip üstelik bir de Padişah’ın intihar ettiği yalanı uydurulmuştu.
Demokrasi’ iddialı dönemdeki askeri müdahaleleri ve herbirinin ardından yaşanan olağandışı kepazelikleri anmak bile istemiyorum.

15 Temmuz ihaneti

Arkasında geniş halk desteği bulunan ve askerin siyaset üzerindeki etkisini azaltmak için cesur adımlar da atmış bir iktidarı yerinden etmek için harekete geçen 15 Temmuz sergerdeleri geçmişin kötü hatıralarını günümüzde hortlattıkları için de suçludurlar.
En başta da bizlerin ‘‘Askeri müdahaleler devri kapandı, bundan böyle artık darbe olmaz’’ kanaatimizi yerle bir ettikleri için…
O hain girişimin bir olumlu sonucu da oldu: Halkın demokrasiye sahip çıkmak için ölümü bile göze aldığı, kendisinin üzerine silahlarını çeviren maceracıları püskürtmek için hayatını gözden çıkarabilecek cesarete sahip olduğu bu sayede herkes tarafından görüldü.
Darbeler devrini halkımız sayesinde kapanmış sayabiliriz.
Şerden hayır çıkar mı, çıkar!
ΩΩΩΩ

Reklam

56 YORUMLAR

  1. Darbe ve Müdahale
    Cumhuriyetten önceki askeri hareketin ne olduğunu bilmiyorum ama Cumhuriyet döneminde askeri darbe girişimi olmuş ama muvaffak olanı olmamıştır. Yüksek komuta devreye girmiş darbeyi müdahaleye çevirmiştir.
    Darbe nedir?
    Alt seviyedeki subayların bir olup komuta kademesini devre dışı bırakarak yönetime el koymasıdır. Bunun meşru tarafı yoktur. Buna Türkiye’de Talat Aydemir kalkışmış ama muvaffak olamamıştır. Türkiye’de başarılı olan askeri müdahale olmuştur. İlk askeri müdahale İstiklal Savaşı’nda olmuştur. Padişah devre dışı bırakılmış ve ordu cumhuriyeti kurmuştur. Sıradan subaylar değil tüm üst rütbe komutanlar bu işi ulusla bir olup başarmıştır.
    İkinci askeri müdahale 27 Mayıs’ta olmuştur. Milli Birlik Komitesi askeri darbe sonucunda oluşmuş ama Ordu Cemal Gürsel orada oturtmuş, Cemal Gürsel de İnönü’yü Başbakan yapmış, Cevdet Sunay devreye girmiş ve askeri darbe askeri müdahaleye dönüşmüştür.
    71’de yine askeri darbe değil askeri müdahale olmuştur.
    1981’de Evren darbe değil müdahale yapmıştır. Müdahale yaptıklarından dolayıdır bir iki sene içinde yeni yasalarla daha ileri demokrasiye geçilmiştir.
    15 Temmuz’u Sermaye askeri darbe olarak hazırladı. ABD bunu Rus Generali vasıtasıyla Türk ordusuna bildirdi. Türkler de gerekli tedbiri aldılar ve 15 Temmuz darbesini 15 Temmuz müdahalesine çevirdiler. Sorunları iki saat içinde çözdüler.
    Sonuç olarak askeri darbelerin meşru tarafı yoktur. Her askeri darbe harekatı zulümdür ama devlet tehlikeye girdiği zaman askeri müdahaleye gerek vardır. Bunun için Milli Güvenlik Kurulu vardır. Resmen askeri müdahale merkezidir. OHAL vardır. Bir müdahaledir, sıkıyönetimdir. Anayasal askeri müdahaledir. Eğer bunların hiçbiri çalışmazsa ordunun komuta kademesi müdahale eder. Anayasa dışına çıkar ve müdahale eder ve devlet yıkılmaktan kurtulur.
    Askeri müdahaleler sona erdi iddiası devletimiz savunmasız kaldı anlamındadır.
    Ordu güçlü olacak. Başkana sadık olacak ama gerektiği zaman da devleti kurtarmak için müdahalesini yasalar dışında olsa da yapacaktır. Şimdi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar yapılmıştır. Genelkurmay’ın ona bağlanması gerekir. Ancak orgeneral olmayan birinin savunma bakanı olması da engellenmiştir.
    Yarın Sermaye ajanı bir haini veya gafili savunma bakanı yaparsanız elbette ordunun yasalar dışına çıkarak müdahale yapmasını beklersiniz. Ben bunları 1970’lerde yazdım. Bekleyin 27 Mayıs’ı dedim, eylül oldu. Kur’an ne diyorsa onu yapmak zorundayız. Ahkam kesmekle silahlı kanunlar değişmez.

  2. Dünyada ve Türkiyede darbelerın anatomisi.
    Her yerde yapılan askeri darbelerin temel bir mantığı vardır.
    Biz ancak bu temel esastan gidip akılcı yorumlar yapabılırız.
    Detaylarda boğulmamak gerekir.
    Bizim neye inanmamiz gerektiğine çeşitli yollarla bize boca edilen bilgi kirliliği ile söyleneleri değerlindirmeden karar vermemiz bizi yanıltabılır.
    ya doğrudan yada korkudan kabul etmiş oluruz.
    Bu atmosferde hiç kimse düşündüğünü açikça beyan edemez.Daima ilgili,ilgisiz birçok sıradan insanların başına gelenleri gördükten sonra.Devlet ne diyorsa o. eyvallah.
    Oysa biliyorsunuz darbeler başarılı olduğu zamanlar necip milletimizin nasıl davrandığını şu fani çok görmüştür.
    Bu son olanın da yapanlar tarafından başarılı olsaydı burada yorum yazan faniler in neler yazacaklarını tahmin edebiliyorum.En küçük bir acaba ve aklımı ikna etmeli dendiğinde cevap hep aynı ve de oldukça tahlikeli akıl yürütenler için. bu zamanda.
    Biz üniversitede iken herhengi bir konuda mantıklı olsun olmasın yaptığımız itiraz çevremizde ya KOMİNİST yada ANARŞİST olmakla suçlanmayı getirir di.
    Sonra bunun adi FAŞİST.
    Sonra İRTİCA Cİ.
    En son tedavülde olan da her muhalıf olan FETÖ cü ilan edilip sindirilmeye çalışılıyor.
    Demek ki devlet zaman ve mekana göre kendini sürekli yeniliyor ve hep genç kalıyor.
    Dünya literatüründe bizde olduğu gibi bir darbe yapısı görülmemiştir.
    Bilenler varsa aydınlanırız.
    Aslında devletin kendini belli aralıklarla rekontriksiyon ihtiyaci demek iddiali olur; ama restarasyon diyebiliriz en azından.
    Osmanlıda ve cumhuriyet döneminde olan darbelerı incelediğimizde hep gücü elınde olan veya birşekilde gücü ele geçiren bileğine güvendiğinde uygun ortam bulduğunda devleti kendince korumaya veya dönüştürmeye çalişmiştir.
    Gücü elınde bulunduranlar kendi içinde tam hakım konumda olduklarında darbeler kesin başarıyla bitmiştir;Aralarında tam mutabakat sağlayamadıkları durumlarda ise darbeler başarısızlığa uğramiştir.
    Halkımızda ekseriyetle hep kazananın yanında saf tutmuştur.
    1980 öncesi üniviversitede 5 kişi bir tarafta 10 kişi obür tarafta olurdu şuurlu olarak bütün üniversite o 10 kişiden taraf görünür dü ;yanı koca üniversite bu az sayda fark ile sağcı yada solcu diye adlandirilirdi.
    Bunun böyle olduğunu 1980 darbesi sonrasi okula gittiğimizde ilk gün daha iyi görmüştük.
    Darbeler de bizde zamanın ruhuna uygun şekil değiştiriyorlar; yapanlar ca.
    Bazıları halen eski klasik darbe biçimleri ile yenileri veya daha sonra olacakları görmek istiyor.
    Cumhiriyet dönemin de İzmir suikasti olayı,Menemen olayı,6-7 Eylül olayları devlette hakim gücü tahkim etmek için ya göz yumuldu ,yada istihbarat birimlerinin başarılı operasyonları olarak tarihe geçmiştir.
    Devlet hep her zaman olaylara hakım olmayı başarmiştir.Enazından şuana kadar öyle olmuştur.
    Dünyada ve Türkiyede darbeleri hep çok dar bir azınlık planlamış veya uygulamıştir.Eşyanin tabiati bu dur zaten.Yüzlerce insanın haberdar olduğu bir darbe dünyada görülmemiştir.Emir komuta zinciri içinde olursa alt rütbeler emirler hep uyduğu görülmüştür.
    Alt rütbeliler tarafindan yapıldığında ise ya üst rütbelileri rehin alarak emir komutayı ele geçirir yada geçiremez ve çoğu zaman başarisiz olur.
    Halk herşey olup bittikten sonra kazanan tarafta yeni moda tabirle selfi çekmeye koşar.
    Burada halkı küçümsemiyorum.yanliş anlaşılmasın halkin istediği şeyin herzaman darbe karşisinda olmuştur çoğunluk ama darbe başarılı olduğunda ya hiç sesini çikarmamiş hatta darbecilere şirin görünmek için türlü çabalara girmiştir.
    Bizim 80 öncesi okuyabilmek için okuduğumuz okulun hakım görüşünün yanın da görünmemiz gibi.
    15 Temmuz darbe olayında her fanı gibi kafama takılan soruları hemen karşılaşaçağim suçlamaya rağmen sormadan edemiyorum.
    Bu soruların bir çoğunu siyasiler sordu.
    Düşünürler sordu.
    Bazı yazarlar sordu.
    Aslında analitik düşünmeye çalişan herkes sordu.
    Bir müddet sonra o azim suçlamayla karşılaşınca hepsi sindi.
    Burada ben bunun için devlet kararı olduğunu tahmin ediyorum.
    Devlet ne menem bir şeydir ;soyut bir kavram tanımlanması zor ancak hissedilir.
    Hanı vatandaş elektrik akımı nasıl birşey diye mühendisine sorar.O DA :Tarifi zor ama kolay anlaşilir der.
    ‘ettiğinden bellidir.Yani çarpıldığında anlarsın.
    Devlet otorite demektir.Ona sahip olanın elbisesini giyer.Suvarısının yeteneğını kaybettiğini anladiği an onu sirtindan atmakta bir an bile tereddüt etmez.Artık yeni suvarı eski suvariyi safdişi etmiş yani yeni süvarinin hizmetine girmiştir.Çoğu yerde canavar olarak ta tarif edilmiştir.
    Benim anladığim büyük resim budur.
    Sadece anlamadığım devlet ülkesi her kesimden bu kadar büyük mağdurlar yaratmasını anlayamiyorum.
    Her dönem bir düşman yaratması mı gerekiyor hayatını idame ettirebil mesi için.
    Eski düşmanları dost oldu mu acaba?
    Devletimiz yeni suvarisi ile yeni ufuklara mı yelken açıyor.
    Dünya cenahında durumumuz ve zamanın ruhu buna uygun mu.
    Korkum ARAP BAHARININ son halkası mı tamamlanmak isteniyor?
    Devlet ilgisinin olmadığını çok iyi bildiği halde neden çok büyük bir kesimi cezalandırıyor.
    Bir zamanlar güney doğu halkı terörle özdeşleştirilerek cezalandırıldı;sonra cezalandırılan geniş kesim terörle özdeşleşti.
    Devletimiz her geçen gün belli bir geniş kesimi kaybetmekten ne kazanabilir.
    Sankı birileri bizi bir yola sürüklüyor geliyor bana.
    Yerli ve milli derken dişardaki düşmanlarımızın siyasetine mi alet oluyoruz.
    Bazen gaye edilen şey aksiyla tezahür edecek diye korkmak lazim.
    Yerli olan derken bakarsin emparyalızmın hizmetinde kusur etmemişsin.
    Uzun vadede yaptıklarımız kimin işine yarıyor diye düşünmek lazım.
    Bir ülkeyi dişardan kontrol ve idare edebilmenin en kolay yolu yönetilmek istenen ülkeyi bir kişinin veya dar bir çevrenin otoritesine teslim etmektir.
    Bir kişiyle veya dar bir çevreyle muhatap olur. Bu kişiyi bir şekilde yönlendirirken ellerindeki muazzam gücü her alanda kullanma imkani bulurlar.
    Tek adam ne kadar iyi niyetli ve bağımsizlik tan yana olsa bile şartlar onu hiç düşünmediği ve istemediği şeyleri yapmaya zorlar.
    Devletimizde ,milletimizde çok acılar çekerek olgunlaşacak.
    Öldürmeyen ve kalıcı hasar bırakmayan yaralar güçlü kilarmiş.
    Bizde ilerde güçlü olanlardan oluruz inşaallah.

  3. içinde ”fetöcü hainler” kelimeleri geçmeyen bir 15 temmuz yazısı, yıllarca cemaatin içinde kalıp 5 çocuğunun hiç birini cemaatin okullarına göndermeyen yazarın ayrı bir yeteneği olsa gerek.

  4. Bu bir kopileme yazısı 15 temmuz günü Rusya’da düzenlenen dünya futbol şampiyonasını Fransa kazandı bence şike var… Türkiye nin hakkıydı halbuki..

  5. Yaşasın tam bağımsız cihanşümul büyük türkiye! “Ala geyik”
    Çocuktum, ufacıktım,
    Top oynadım,acıktım.
    Buldum yerde bir erik,
    Kaptı bir Ala Geyik.
    Geyik kaçtı ormana,
    Bindim bir ak doğana.
    Doğan, yolu şaşırdı,
    Kaf Dağından aşırdı.
    Attı beni bir göle;
    Gölden çıktım bir çöle,
    Çölde buldum izini,
    Koştum, tuttum dizini.
    Geyik beni görünce,
    Düştü büyük sevince.
    Verdi bana bir elma,
    Dedi, dinlenme, durma.
    Dağdan yürü, kırdan git,
    Altın Köşke çabuk yet.
    Seni bekler ezeli,
    Orda dünya güzeli.
    Bin yıllık çile doldu!
    Bunu dedi, kayboldu.
    Yedim sırlı elmayı,
    Gördüm gizli dünyayı.
    Gündüz oldu, geceler;
    Ak sakallı cüceler,
    Korkunç devler hortladı,
    Cinler, cirit oynadı.
    Kesik başlar yürürdü,
    Saçlarını sürürdü.
    Bir de baktım, melekler,
    Başlarında çiçekler.
    Devlere el bağlıyor,
    Gizli gizli ağlıyor.
    Kılıcımı çıkardım,
    Perileri kurtardım.
    Kurtardığım periler,
    Adım adım geriler,
    Kanadını açardı,
    Selam verir, kaçardı.
    Az, uz gittim, dolaştım,
    Altın Köşke ulaştım.
    Bir kapısı açıktı,
    Öteki kapanıktı.
    Kapalıyı açarak,
    Açığa vurdum kapak.
    At önünde et vardı,
    İt, ot yemez ağlardı;
    Otu ata yedirdim,
    Eti ite yedirdim.
    Açtım bir elmas oda;
    Dev şahı uykuda
    Gördüm, kestim başını,
    Dedim, Ey dev nerede?
    Nerede Dünya Güzeli?
    Dedi, Elinde eli!
    Döndüm, baktım. Bir Kırgız
    Elbiseli güzel kız.
    Durmuş, bakar yanımda,
    Şimşek çaktı canımda.
    Güldü, dedi, Türk Beyi!
    Tanıdın mı geyiği?
    Kimse, beni bu devden
    Alamazdı. Ancak sen,
    Kaya deldin, dağ yardın,
    Geldin, beni kurtardın.
    Ah o imiş anladım,
    Sevincimden ağladım,
    Dedim, Turan Meleği!
    Türkün yüce dileği!
    Yüz milyon Türk bu anda
    Seni bekler Turanda.
    Haydi, çabuk varalım,
    Karanlığı yaralım;
    Sönük ocak canlansın,
    Yoksul ülke şanlansın
    İndik, iti okşadık,
    At sırtına atladık.
    Geçtik nice dağ, kaya,
    Geldik Demirkapıya.
    Kapanması, çok yıldı,
    Açıl! dedim, açıldı.
    Yol verince gizli yurt,
    Aldı bizi Bozkurt,
    Kaf Dağından geçirdi,
    Türk Eline getirdi. (Ziya gökalp)

  6. Yazı bana ait değil kopiyalama yazı
    Damadını YAŞ üyesi de yaptı…
    Resmi Gazete’de 7 yeni Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlandı. Yeni kararnamelerle Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanı’na bağlandı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak YAŞ üyesi olarak atandı.
    Resmi Gazete’de 7 yeni Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Yayımlanan kararnameler şöyle: 
    “Bakanlıklara Bağlı İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin Teşkilat ve Görevleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Savunma Sanayii Başkanlığı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Yüksek Askeri Şûra’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Milletlerarası Antlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.” 
    BERAT ALBAYRAK YAŞ ÜYESİ OLDU
    Yeni kararnamelere göre Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanı’na bağlandı. Devlet Denetlme Kurulu ve MGK yeniden şekillendirildi. Yüksek Askeri Şura ve Adli Tıp’ın da yapıları yeniden şekillendirildi. Kararname ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da YAŞ üyesi oldu.
    KHK’den önce YAŞ toplantıları Başbakan başkanlığında gerçekleştirilir ve Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Milli Savunma Bakanı, Jandarma Genel Komutanı ve TSK’nin orgeneralleri ve oramiraller bu toplantıya katılabilirdi.
       15 Temmuz 2018 10:14

    • Bence Nurdan için şöyle bir kural konulsun. Fehmi bey in o günkü yazısını okuma o günkü yazısı ile ilgili yorumda bulunma. Çünkü bu mekanı yersiz kullanıyor, fehmi bey in yazılarının önüne geçiyor. Konumuz 15 temmuz Nurdan. Siz burayı beleş bulmuş at koşturuyorsunuz anladığım kadarıyla.. Nurdan sana göre 15 temmuz u fetö mü yaptı yoksa tiyatro muydu.Nurdan sadece buna cevap ver, başka yerden kopilemene gerek olmadan sadece buna cevap ver. Hani konumuz 15 temmuz ya o açıdan…Bence siz başka bir feyk ismi kullanın Nurdan deyince Bediüzzaman ın nurdan damlaları aklımıza geliyor.

  7. Bugun 15 temmuz darbenin bertaraf edilmesini kutlayacakmiyiz yoksa 21.yuzyilda bir darbe ile karsi karsiya kaldigimiz icin kahrolacakmiyiz.
    Yaziklar olsun ki dini duygularimizi yillarca kullanarak masum insanlarin mahvina sebep olmus bir duzenbaz hoca kılıklı zatin sebep oldugu ve kullanildigi bugune lanet olsun.Binlerce insanin hayatini mahvedip milyonlarin dini duygularini kullanan ve en onemlisi musluman kimligine vermis oldugu bu zararlar nasil unutulacak.
    Pekala bu zati bugune kadar destekleyip halkini bunun gibi soytarilardan korumasi gereken yoneticilerimiz.En az bu zat kadar bu isin suclularidirlar.
    Gun gelecek tarih bunlar hakkinda hukmunu verecektir.
    Herhalde yapilmasi gereken en onemli sey bugunu dagarcigimizdan silmektir.

  8. «Neden Erdoğan kızını, oğlunu ya da başka yakınlarını değil de sadece damadını milletvekili ve bakan yaptı acaba?… ‘Trumpın kızı ve damadının onun danışmanı olarak resmi görev yaptığını biliyorsunuz’..» Necip Güven 14 Temmuz 2018 at 23:18
    -Necip bey, en azından teşebbüs ettiğiniz için teşekkür ederim. Ancak, bu analiz sağlıklı değil çünkü mantıklı değil! Doğruları tesbit etmek ve paylaşmak açısından aşağıdaki şu noktalara dikkatinizi çekerim:
    1) Daha önce Sn Erdoğan’ın kızı için de danışmanlık yaptığını basından okumuştuk… (o zamanlar ben taze bir AKP’li idim-oy vermiştim-inanmak zorunda değilsiniz tabi).
    2) Damat Jared Kusherin ve Ivanka Trump Kushnerin de kardeşleri var. Üstelik, hepsi de bu ikisi kadar eğitimli kişiler (mukayese açısından ayrıntılara girilebilir, bir başka vesileyle).
    3) Akademisyenliğine hiç girmeyin isterseniz. ABD’de okumuş kendini ispat açısından bileğinin hakkıyla orada iş bulup mesleğinde tecrübe kazanma luzumunu hissetmemiş Berat beyin doğru dürüst bir doktorası bile yok. Ülkemizde onun konusunda doktoralı ve uluslararası yayınları olan kendini ispat etmiş, işinin ehli,muhtemelen yüzü aşkın sayıda akademisyen var.
    4) Güven konusu kritik bir nokta şüphesiz. 3. nolu tanıma göre, işinin ehli olan, liyakat sahibi vatan evlatlarına güvenmeyen biri acaba ne kadar güvenilir biridir biraz da böyle bakılmalı olaya. Bunlara güven konusunda örnek olamayan bir lider, gelişmiş her ülkede çok önemli bir nitelik olan «güven» duygusunu kendi ülkesinde nasıl tesis edebilir ve nasıl geliştirebilir ki?
    5) Yöneticilerin tercih ve takdir hakları vardır ve bunlar etik kurallar çerçevesinde olmalıdır. «Ben yaptım oldu» çerçevesinde algısı verecek şekilde yapılırsa, bu ahlaki sorumluluğa girmez, iltimasa torpile girer ki bu da bir devlet Başkanına yakışmaz!
    6) DiNimiz her konuyu kapsayıcıdır. «Akıl-iman sentezi» gözlükleriye bakanlar bunu daha kolaylıkla görebilir! Karşımızda sorun olarak duran her konu bir yerinden mutlaka DiN’e bağlanabilir. Özellikle müslüman toplumu ilgilendiren konularda, bağlanmalıdır. Tabi bu, DiN’i tenbihleri layıkıyla anlayıp rehber edinenler için geçerlidir. DiN’i nefsine-menfaatine göre kullananlar ŞİRK içersinde olduklarının farkına varmalıdır. Ben, din adamı değilim, ancak onların mesuliyet hissetmediği bir dönemde kısmen de olsa bu işi üzerime vazife edindim. Çünkü DiN’in, sadece din adamlarına meslek olsun diye gönderildiğine inanmıyorum. Ülkenin geleceği bu tür kişilerin sayısının artmasına bağlı, bence.
    7) İşaret ettiğim ayet (Cuma namazlarında devamlı tekrar edilen Nahl/90. Ayet : “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, …”) torpil cinsi ahlaki sorumsuzlukları dine sığdırmak için olsa gerek bir AKPli milletvekilinin rehberliğinde ortaya atılmıştır (ben öyle okumuştum- «yok öyle şey!» derseniz ismini zikredebilirim, araştırırsınız. Yanlış isem özür dilerim-bir daha da böyle bir şey yazmam. Doğruysam, hakkıyla kabulünü isterim).

    • Neden Adnan Oktar ve kediciklerine zulmediliyor.bence H.K.çok haklı. Güzel tesbitlerini bizimle paylaşmış. Bugün 15 temmuz bence Fehmi bey in yazısına çok güzel yorum yapmış H.K. Adnan oktar ve kediciklerine yapılan ingiliz derin yapısının parmağıdır. Güzel tesbitlerinden dolayı H.k yı tebrik eder fehmi beyin yazısını daha anlaşılır kıldığı için teşekkür ederiz. Adnan a yapılan tiyatrodur. Cemaatin şirketlerinde hocanın yeğenleri akrabaları damatları pardon damadı yoktu, askeri sınavlarda polis sınavlarında kpss sınavlarında, üniversite rektör ve dekan seçimlerinde hiç bir zaman Adnan hocanın yakınları ve müritleri bulunmamiştır, iftira atılmaktadır. Darbeyi ingilizler tiyatro oynarken tertip etmiştir….madde madde kendi bulunduğunuz grubu sorgulamadıkça yazdığının hiçbir ehemmiyeti yoktur

      • İki Salih tanırdım ben,
        Pek uymasa da renginiz!
        Galiba karıştırdım ben,
        Siz, hangi Salih idiniz?!
        …..
        (ikisinden biri olsa da olmasa da, selamlar….)

  9. FaİLİ OLMAYAN FİİL
    .
    Boşuna enerjimizi harcamayalım arkadaşlar…
    BU DARBE GİRİŞİMİNİN FAİLİ YOOOOOOOOOOOOOOOK …
    Darbeyi kimin yapmak istediğini;
    ikiyüzelli masumu kimin şehid ettiğini sormanın
    bir anlamı YOK…. Çünki FAİL YOK …
    FAİLİ MEÇHUL falan da değil yani… FAİL YOK…
    Akılla mantıkla nasıl izah edilir diye de sormayın…
    YOKun izahı da YOK… İşte bu kadar basity !
    Yahu bi düşünsenize….
    Darbe girişiminin ve cinayetlerin bir faili/suçlusu olsaydı
    (ki YOOOOOOOKKKKKKKKKKKK);
    her zaman gerçekğin peşinde olmuş ve sadece doğruları yazmış
    ve bu uğurda dokuz köyden kovulmuş bir gazeteci olarak
    Sn. Koru bunu NİYE SAKLASIN
    veya yazmaktan NİYE KORKSUN Kİ………?
    Vaaaaa mı bi izaaahı..??? YOK !

  10. İki yıl önce.
    15 Temmuz 2016 “ALLAHİN bir LÜTFÜ”
    Cumhur Başkani Recep Tayyip Erdoğan.
    İki yıl sonra.
    15 Temmuz 2018 “HAYIRLARA VESİLE OLDU.”
    Başkan Recep Tayyip Erdoğan.
    Bana sık sık 15 Temmuzu soranlar cevabi reis vermiş,
    Ne şeytani Hikmetler yatiyor 15 Temmuz 2016 gecesinde.
    Demokırası Nöbetleri Tutanlarada aylarca gece eğlencesi olmuştu yemakler oyunlar kahramanlik túrküleri söyleyenler, Salih gibileri bu karekter bana hiç yabancı gelmedi ayni isim ayni karekter olduğuna göre Benim dayımın torununun tıpkısının aynısı.
    Onun cahaletinden dolayi ayni ortamda bulunmamak için yeni açtığım Facebook hesabını kapatmak zorunda kalmıştım.
    Gerçi Facebook kapanmiyor ama birdahada asla sosyal medya hesabı açmadım, sırf Salihin yüzünden bir gün önce o sayfalarda övgüler düzenledığı insanları 15 Temmuz Allahı Lütfü gecesinin sabahında bir karış uzattığı o sakali ni tutup Allahin adını anarak Şehinin fetvasına sığınarak ettiği küfürleri mubah sayanlarla bir karede değil bu dünyada yaşayamam.
    Çünkü ben Kula değil Allaha Taparım Kuldan değil Allahtan korkarım 28 Şubatta yüceler yücesi Allahımın verdiği Lutufların en değerlisi olan Vijdanım bizleri dünya malina tapmiş sahte dincilere çakma şehlere yalanci politikacılara boyun eydirmedi ve altın tepside sundukları Millet vekilliği tekliflerini biz üç kardeş iki yiyen ellerimizin tersi ile geri çevirdik çünkü biz emirle değil vijdanimiz hareket edeceğimiz için Dünyada bazıları için örnek, 250 /300 kişinin kanlari ile bu bize hayırlara vesile oldu diyerek hiç bir zaman ödiyemiyeceğimiz kul hakkına bulaşmamak, kendimizi ateşe atacak kadar cesaretli değiliz vede o tip işlere yaklaşmak şöyle dursun uzaya yol bulsak oraya kaçarız. .Salih eğer benim tahmin ettiğim Salihsen Hadi bakalım benim adresimi resmimi pek bulamassın
    Diğrr konularda yazabilirsin tabii cesaretin varsa benim için değil kendin için korkarsın,Hodur Meydan.

    • Nurdan hanımın kırgınlıkları çok zannediyorum. Haklıdır kendi yaşadıklarıdır. Taraftır, kendi tarafının haklılıklarını ortaya koyacaktır bunu da anlıyorum. Merak etme Nurdan hanım biz ailecek; hanım ve ben işsiz kaldık. Ama çok şükür rızıksız kalmadık. Bir şekilde rabbim yola devam ettiriyor. Ben inşaattayım hanım çocuk bakıyor nafakamız geliyor çok şükür. Sizi anlıyorum siz halkanın dışarı kısmında olan vatan millet iman diyenlerdensiniz. Burda yazanların bir kısmı da öyle. Ama bır kısmı algıya devam diyor. Onlar da görülüyor zaten…siz sesinizi duyurmaya çalışan kendinizi ifade etmeye çalışanlanlardansınız… Açık yüreklilikle konuşuyorsunuz eyvallah…Benim sizle derdim yok… merak etmeyin sizleri hizmet, iman ,himmet ,risale, ihlas, vatan ,millet, sakarya deyip sonradan başka şeylere dönüşenlerle var…bir de sapla samanı ayıracağız deyip herşeyi karıştıranlarla…. klasik deyimle filler kapıştı ezilenler;karıncalar, sen,ben, o…Geçmiş olsun. Eğer bizler kendi bulunduğumuz yeri sorgulamazsak olanlar bu..Fevaryan edip durur. herşeyi siyasetle çözmeye çalişırız.Başımıza gelen her şey Rabbimizin izniyle gelir veya gider…herhalde bu cenahın imtihanı sorgulama olacak…Ama herşeyi lamı cimi yok…İşin göbeğinde olanlar eteklerindeki taşı dökme gücünü ve korkusunu yendiklerinde sizlerin gerçek değeri anlaşılacaktır… Bu iş tiyatroydu diyenler kendi üzerinde oynanan tiyatroda dekor olarak kullanıldıklarını görünce seyirciden bir alkış tufanı kopacaktır…

  11. Yazının hem başlığı hem de son cümlesi çok iddialı bir hüküm içeriyor.
    Bu hükme varabilmemiz için herşeyden evvel ülkemizde demokrasinin tüm kurumlarıyla varolması gerekir.
    Ama yazarında çoğu yazılarında belirttiği gibi ülkemizde en azından kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı bir yönetim ne yazıkki yoktur.
    Tüm kuvvetler tek adamın elinde toplanmıştır.
    Güçlü ve karizmatik liderler yönetirken darbe olmayabilir ama zayıf ve dirayetsiz yöneticilerin yönettiği zamanlarada bu ülkede yine darbeler olacaktır.

    • yazınıza ilave olarak, ayrıca, şu yaşadığımız dönemin normal dönem olduğunu söyleyecek olanın da aklından şüphe ederim.

  12. Darbenin dinci kodunu içermeyen tüm yorumlar eksiktir. Fetullah Gülenin tespih takke seccade cuppe ile teçhiz olduğunu yazar yazmamış yorumcular es geçmiş. Ama tarih bunu yazacak. Bu ülkenin en önemli doğal kaynağının laiklik olduğunu unutanlar daha çok özür dileyecek

    • Bir otoriterlik ve vesayet olarak yaşadığımız laikliğin bu ülkedeki darbeler tarihinin doğal kaynağını oluşturduğunu söylüyorsanız, tümüyle hem fikirim!
      Elbetteki ironi yapıyorum.
      Sizin söylediğiniz çok açık, dolayısıyla hiçbir şekilde hemfikir değilim. Darbe girişiminde Gülencilerin (de?) yer almış olması, laiklik adına işlenmiş cinayetleri ve darbeleri temize çıkarmaz. Mısır’da darbeyi dinciler mi yaptı? Türkiye’deki tarbelerin tarihi dincilerin mi yoksa laiklerin tarihi mi?

      • Size soğuk savaş dönemi Türkiye tarihi okuması veriyorum. Üzerine bir de darbe sonrası neden özür dilendiği üzerine bir araştırma yapın. Bulursaniz bana fetullah hocanın laiklik üzerine bir kitabını önerin

        • İ.Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Soğuk Savaş Türkiye tarihini hem akademik olarak, hem de onyılarını siyasal bir özne olarak geçirmiş bir insan olarak iyi bilirim. Sizin laik cumhuriyetinizin zindanlarında bir solcu olarak hayli zaman geçirdim. On yedi yıl sonra, yine sizin laik cumhuriyetinizin 28 Şubat diye anılan bir başka faşizan döneminde, toplam okuru birkaç yüzü bulmayan barışçıl bir sosyalist derginin editörü iken, dört makele yüzünden 3 yılı aşkın hapis cezasına çarptırıldım, 19 yıl boyunca ülkeme giremedim.Sadece kendi dönemimi değil, cumhuriyetin kuruluş öyküsünü, İstiklal Mahkemeleri’ni vs. de iyi, hayli iyi bilirim.
          Bir dindar değilim. Onyıllarını korkunç bir cehalet içinde yaşamış, düzinelerce “laik” mitingde “Mollalar İran’a!” diye sesi kısılıncaya kadar slogan atmış eski bir devrimciyim. Diğer bir deyişle, Cumhuriyet’in “laik eğitim” tornasından çıkmış milyonlarca kurşun asker benim de geçmişim. Velhasılı, kendi mahallesinin ahlaksız ve karanlık suçlarına, o mahallenin içnden gelerek ve o suçlardan bazılarına iştirak ederek tanık olmuş bir insanım.
          Gözünü iktidar hırsı bürümüş Fethullah Gülen isimli ağlak soytarının okunmaya değer hiçibir metni olduğuna inanmıyorum. Sanırım yazdıklarımdan bir Gülen sempatizanı olduğum sonucuna varmışsınız ki, benden onun bir kitabını önermemi istiyorsunuz. Size, bizlere demokrasi diye yutturuan vesayet rejiminin ne olduğu, Kemalizm’in ne büyük bir gericilik ve otoriterlik olduğu konusunda hayli kitap önerebilirim. Laikçiliğin de bir yobazlık türü olduğunu bildiğim için, buna gerek görmüyorum.

          • Öncelikle sizi fetullahçı falan sanmadım. Ama AKP yanlısı olduğunuzu düşündüm. Anladım ki uzun süredir yurtdışında yaşayan birisiniz. Bu yüzden ülkedeki AKP otoriterliğini çok da hissetmiyor olabilirsiniz. Soğuk savaş dönemi anti komünist partisinin bileşenlerinin başta ordu olmak üzere sizi hapse atan tek bir yapı olduğunu düşünüyorum. AKP’nin de bu soğuk savaş döneminin ülkedeki anakronik bir ideolojik takıntı ile yarattığı gerilime itiraz ediyorum. Bir şekilde sizinle birebir sohbet etmek isterim. Sevgiler

          • AK Parti taraftarı değilim Cengiz Bey. İlk iki dönem boyunca, ailem dahil onyıllar içinde biriktirdiğim tüm dostlukları, tüm insan ilişkilerini yitirme pahasına, tutkulu bir AK Parti taraftarıydım. Partinin dindarlardan koparılıp bir Reis Partisi’ne dönüştürülmesi sürecinde desteğimi kestim. Erdoğan isminde simgesel ifadesini bulan rejimin otoriterliğin daha ileri düzeylerine yol alan bir rejim olduğunu düşünüyorum. Açıkça muhalifim. Ama, Erdoğan’ın başkanlık rejiminin alternatifi olarak CHP ya da HDP’nin gösterilmesi, benim artık tartışmak isteyemeyeceğim kadar yorgun düştüğüm bir mesele. Bunlardan birincisinin seküler-otoriter (ve berbat biçimde seçkinci), diğerinin milliyetçi-otoriter bir zihniyetten beslendiğini düşünüyorum güçlü biçimde. Var olan partiler arasında tek ciddiye aldığım ve taraftarı olduğum parti, Saadet Partisi. Ben sivil olandan, milliyetçi hamasete en uzak olandan, adalet ve hürriyetler konusunda en ilkeli, en tutarlı olandan yanayım. Benim gözümde günümüzün Saadet Partisi, özellikle genç kuşak Saadet Partililer, Türkiye’nin en ilerici, en demokrat ve en ahlaklı biricik siyasal geleneğini temsil ediyorlar.
            Bu söylediklerimden sonra hala birebir yazışma arzusu duyarsanız, bunun olanaklarını konuşabiliriz. Saygılar.

          • Hani “ALTI KAVAL ÜSTÜ ŞEŞHANE” diye bir söz var ya Bernar…
            Bu yazdıkların da aynen öyle görünüyor biliyor musun…
            “Kızıl Danny”ye öykünerek kısaca hikaye ettiğin hayat serüveninin seni getirdiğini iddia ettiğin yer;
            anlattıklarının kurmaca olduğuna dair bir türküdür tutturmuş ki sorma gitsin…
            Ciyak ciyak…
            Seçim döneminde ses çıkarmamış olsalar da…
            artık Saadet Partililer bilem inanmaz böyle eğreti hikayelere…
            Hele Temel Karamollaoğlu duysa anlattığın hikayeyi;
            “Nasıl olur yaaaa…? Birileri partimizin adını taklit ederek başka bir parti kurmuş… ” diye mahkemeye müracaatla isim gaspı davası açardı hemen…
            Kimse yemedi hikayeni Bernar #değiştir …
            Şimdi başka masallar başka hikayeler
            anlatma zamanı dostum.
            Bizim burada güzel bi göl var Bernar…
            Uyan da balığa gidek…
            Aloooooo ! İşitemediiiim..!

  13. *******
    …..
    Allah bir, Peygamber bir, birileri “darbe” der,
    Mehmetçik emir kulu, ana baba derbeder!….
    Bir ibret almayalım, Muz Cumhuriyetiysek,
    Şu soruyu soralım, Müslüman milletiysek…
    Yüzde doksandokuzu, ülkenin müslümansa,
    Darbe olabilir mi? bu, aynı DiN, İMANsa?!
    “Ezbere müslümanlık”, çok tanrılı bir dindir
    Çoğu ŞiRK batağında, birazı da mümindir!
    Nefsinin oyuncağı, ŞİRK içinde olanlar,
    Rüşvet ve yolsuzlukla, nefsini doyuranlar!…
    Örgüt örgüt üstüne, en üstünde baronluk,
    Kullanılan sürünür, darbe işi fasonluk!..
    Halkı sömürmek için, tür tür örgüt kuranlar
    Bunlar lafta müslüman, ŞİRK içinde olanlar,
    ŞiRK içinde olanı, affedecekse Allah,
    İblis en ön sırada, deyip durur «inşallah»….
    ŞiRK nedir pek anlamaz, “ezber”e inananlar,
    İşin içinde iş var, ey sözde müslümanlar!…
    ….
    ŞiRK’ten kurtulmak için, biz hep şunu söyleriz;
    AKIL-İMAN SENTEZİ, İLAHİ REÇETEMİZ!….
    …..
    *******

  14. Darbeyi dincilerin yaptığını yaptırdığını da unutmamak lazım. Fetullah Gülen takke cuppe tespih seccade kullanmakta idi. Ve de bu onu Akepeseverlerde çok popüler yapmıştı. Yazar da yorumcular da bunu unutmasin. Laiklik bu ülkenin petroludur

  15. 250 kişinin öldüğü, pekçok kişinin de yaralandığı 15 temmuz olayları, pekçok açıdan değerlendirilmesi gereken bir durum. Ancak maalesef, bu konu hakettiği şekilde gündeme gelemiyor.
    – Bir tarafta o gün ölenlerin yakınları, yaralananlar, yaralananların yakınları ve sokağa çıkan insanların duyguları, yaşadıkları, diğer taraftan da olayın kendisi, gelişimi, sonuçlanması var.
    – tartışmalarda bir taraf “fetöcüler çok kötü. darbeyi fetöcüler yaptı. hertürlü cezaya çarptırılmalı. bunların kökü kazınmalı” argümanlarını ileri sürerken, diğer bir taraf ise, darbe girişimi ile ilgili olarak çeşitli sorular soruyorlar ya da daha doğru bir deyimle sormaya çalışıyorlar.
    – “Sormaya çalışıyorlar” diyorum çünkü bununla ilgili her soru soran hemen fetöcülükle itham ediliyor.
    – Böyle bir ortam, bir yönüyle ölenlerin yakınlarının, yaralıların, yaralı yakınlarının ve olaylarda yer alan insanları incitip, nerdeyse, bu insanlara saygısızlık yapılmış gibi bir duygu ya da bir ortam oluşturuyor, diğer taraftan da kafasında soru işaretleri olan insanların haksız yere suçlanmasına neden oluyor.
    – sonuç olarak ise, olay burda tıkanıyor, bir adım ileri gidilemiyor. ne gerçek suçluların tespitinde, ne olayın gerçekte ne olduğunda, ne de bundan sonra bu tür olayların yaşanmaması için nelerin yapılması gerektiği noktasında… Ayrıca birleştirici bir yönü olması gereken 15 temmuz darbe girişimine karşı duruş, tam tersine toplumu bölücü bir role de büründürülüyor.
    – Bu nedenle, herşeyden önce, 15 temmuz ile ilgili herşeyin rahatlıkla sorulabilmesi, araştırılabilmesi, tartışılabilmesi gerekiyor ki, hem bundan sonra böyle bir olay yaşanmasın, hem ölen insanlar öldükleri ile kalmasından, hem suçsuz olan insanlar mağdur olmasın, hem gerçek suçlular cezasız kalmasın, hem böyle önemli bir olay toplumu bölücü değil, toplumu birleştirici rol oynasın hem de bundan sonra yapmamız gerekenler konusunda daha doğru politikalar izleyebilelim.
    – Dediğim gibi, bunun yolu, tartışma, soru sorma, araştırma mekanizmalarının işletilmesidir.
    – Tartışma, soru sorma, araştırma ortamı yokken, “15 temmuz ….” diye başlayan yorum ve yazılar, sadece toplumu daha fazla bölmekte, olaylarda yer alan insanlarda (ölenlerin yakınları, yaralılar, yaralıların yakınları ve diğer mağdur olanlar) daha büyük travmalara, haksızlıklara neden olmaktadır.

  16. tarafsız ve düzeyli yazılar-yorumlar okurum düşüncesi ile takip ettiğim sitenize artık herhangibir yorum yazmayacağım. Bir yorumumda belirtmiştim yine yazayım. Gazeteciler yazmaları engellendiğinde değil, okurları onları takip etmeyi bıraktığında “medeni ölü” olurlar. Herkese iyi akşamlar.

  17. darbe emir komuta zinciri içinde olsaydı durum farklı olabilirdi. emir komuta zinciri içinde olmayan darbeler başarısız olmuştur. örnek talat aydemir darbe girişimi. emir komuta zinciri olsaydı ve tüm tsk darbenin içinde olsaydı darbe önlenemezdi. çok şükür ki yaşar güler, hulusi akar , ümit dündar ve ismini bilmediğim bir çok vatansever komutan ve askerler darbe taraftarı olmadığı için darbecilerin oyunu bozulmuştur.. zaten erlerin bir kısmı teröristleri bastıracağız diye kandırılarak oraya getirilmiştir.. tsk tüm kademeleri ile darbenin içinde olsaydı çok büyük kan akar çok daha fazla şehit verilir belki de darbe başarılı olurdu..

  18. Bir de şu adnan oktar olayı çok ilginç. dün eski bakan, açıklamalarında oktar operasyonunun akpde rahatsızlık yarattığını söylemiş. diken.com sitesinde hala o haber var. bana çok ilginç geldi. olay tantanın iddiasının ötesinde gibi görünüyor. gerçekten de, bir ajanı alnından tanıyan “dünya lideri” bu sefer adnan oktarın ajanlığı hakkında hiçbir laf etmedi. bekir bozdağ da öyle. süleyman soylu da öyle. dahası da bir başka sitede cem küçük’ün “adnan hocamız” sözünü ve adnan oktarın cem küçük hakkında, “ona dokunanı…” diye başlayan tehdidi ilgi çekici.
    Adnan oktar soruşturması şimdi daha çok ilgimi çekti. acaba kimlerin bunlarla ne gibi işbirlikleri var?

    • Hamza bey merhaba, Oktar konusunda, Cuma günü bir yazar olayları tarihleri ile açıklayan bir yazı yazmıştı.
      O yaziya nternette bir şey araştırırken rastlamıştım fakat yazarın ismini unuttum onu bulursam size link atarı eğer o link orda açılmassa kopilerim.
      Yalnız yazı çok uzun, çünkü geniş bir anlatım.
      1994 Istanbul belediye seçimlerinde oktarin mankenleri nasıl çarşafa bürürünerek propoganda yaptıklar dan titunda birçok bilinmeyenleri anlatiyor.
      Esenlikle kalın

  19. chp ile ilgili yazının altına yorum yazmadım çünkü chp ile ilgili düşüncemi birgün öncesinden zaten yazmıştım. dün, yorumcuların chp hakkındaki yorumları hakkında ise şunu söyleme zorunluluğu doğdu: chpliler de en az sizin kadar düşünüyorlar. “chplilerin hiçbirşeyden haberi yok herşeyi biz biliriz” tavrı çok çocukca. Keşke chpliler de buraya yorum yazsa da değişik kesimler birbirlerini daha iyi tanısa.
    – Ayrıca dün otobüste mini etekli kızlar olduğu gerekçesi ile halk otobüsünün karakola çektirildiği ile ilgili bir haber vardı. bu tür olaylar çok yaygın ve hernehikmetse bu tür şeyleri yapanların büyük çoğunluğu da aslında dindar falan değil. hatta bir tanesi uyuşturucu müptelasıydı. Bu ve benzeri durumların toplum mühendisleri (cia uzantıları) tarafından özellikle yaptırıldığı konusunda kuşkularım var.
    – islamcı kesimde inancı ve yaşam biçimi nedeniyle baskıya uğrayan ne kadar insan varsa, chpli veya diğer kesimlerde de daha fazla oranda baskıya uğrayan var. bu gerçek bilinirse soruna çözüm bulunması için atılması gereken adımların tespiti ve yapılacaklar daha doğru değerlendirilir. Onun için “chp çok kötüydü bize dini inancımız nedeniyle baskı yaptı” türü yazılar hem doğru teşhis değil hem de çözüme yönelik değil. Benim alevi arkadaşlarım vardı ve söylediği şu: “annem bize, sokakta alevi olduğunuzu kimseye söylemeyin derdi”. necip güven gibileri için açıklama yapmam gerekiyor. şunu söylemiyorum: “chplilerin dini inancı olan insanlara hiçbir baskı yapmadı” demiyorum.
    – söylediğim şu: biz hepimiz bu baskı ortamını oluşturuyoruz. bir yerde farklı yaşam tartı, farklı inancı olanlar bize baskı yaparken, biz de güçlü olduğumuz yerde onların mislini yapıyoruz. böylece de toplumdaki herkes düşünce, inanç ve yaşam biçimi nedeniyle baskıya uğruyod. bu durum necip güvenin bünyesine uyuyor ama benim bünyem böyle ortamları kaldırmıyor. Ayrıca da hepimiz bu ortamdan zarar görüyoruz. bu nedenle gelin bu ortamı değiştirmeye çalışalım.
    – Dünden bugüne de sarkan erdoğanın papayı ziyareti, koruma ordusu ve alışveriş ile ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.
    Öncelikle, anladığım kadarıyla 3500 kişilik koruma ordusu türkiyeden götürülmemiş. italyan gavurları bu kadar korumayı vermişler. (türkiyeden giden az sayıda koruma da kuşkusuz vardır). İtalyan gavurunun bu kadar koruma vermesinde garip olan bir durum yok. onlar hayır ve şerrin Allahtan olduğuna inanmazlar. kaderde ne yazıldıysa onun olduğunu bilmezler. onun için onlar koruma düşünürler. onun için italyanları suçlayamam. ancak müslüman bir devlet adamının, hayır ve şerrin Allahtan geldiğini bilen birisinin bu korumaları kabul etmemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Ayrıca dünyanın en fazla düşmanı olan ülkesi olan amerika başkanını 3000 kişi ile korurlarken, “dünya lideri”ni, mazlum ve müslümanların hamisi erdoğanı 3500 kişi ile korumaları bana biraz garip geldi ama necip güven için sorun yoksa, benim için olsa ne yazar.
    müslüman bir kişinin, dükkan kapatmasına da alışsak iyi olacak galiba. çağın gerektirdiği islam, çağın gerektirdiği müslüman böyle oluyor galiba. mutlaka islam dinini bütün dünyaya en iyi şekilde anlatmak için yapılmış davranışlardır bunlar. yoksa necip güven hiç savunur mu böyle şeyleri… zaten suudi prensleri de aynı şekilde, diğer müslüman ülke liderleri de aynı şekilde davrandığına göre, islam böyle birşey (çağdaş islam tabii ki) olsa gerek.

    • Günümüzde İslamı temsil iddiasındaki Müslümanlara, onların yüceleştirdiği bir lidere bakarak “İslamın böyle bir şey” olduğu sonucuna varmak bana hem doğru görünmüyor, hem de insanlar arasında sağlıklı bir diyaloğun önünü baştan kesiyor, Hamza Bey. Ülkemizde darbeleri meşru sayan otoriter ideolojilerden beslenmiş parti ve onun yöneticilerine bakarak nasıl bunun “sol” ya da ” sosyal demokrasi” olduğunu ileri süremezsek, Müslümanların yüzeyselliğine bakarak İslam’a ilişkin bir hükme de varamayız. İslam ve İslam Peygamberi Muhammed’in adaletsizlik ve zulm karşısındaki tutumu tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır. “Zulüm arşısında susan dilsiz şeytandır” ifadesi, İslam’ın bu tutumunu yansıtan, yaygın olarak bilinen öğretici bir ifadedir -tıpkı İslami bir insan hakları örgütü olan Mazlum-Der’in (ki bir AK Parti operasyonu ile içi boşaltıldı) çok değerli bulduğum “Mazlumun kimliği sorumaz” sözü gibi.
      Bizde Müskümanlık, esas olarak, ezbere Müslümanlıkla güçlü bir milliyetçilik ve devletçilik geleneğinin bulamacı olarak yaşanıyor. Bunlar, devlette kimin olduğuna bakarak dil ve yön tayin eden Müslümanlar. Namaz kılmak, hacca gitmek, oruç tutmak gibi ritüelleri İslam’ın esası sanıyorlar (ya da kolay gördükleri için bunu esas olan gibi gösteriyorlar). Oysa, İslam’la genel ama sağlıklı bir tanııklık kuran herkes ve her Müslüman bilir ki, Kurani İslam ve Peygamber, İslamı bir yaşam biçimi ve taviz verilmez ilkeler bütünü olarak vaaz eder. Kul hakkı yememektir bu (ki Kuran’daki en büyük günah ve sutur), iftira atmamak, yalan söylememek, adaletin yanında yer almak, gösteriş ve şaşaadan uzak, mütevazi tercihlerde bulunmaktir. Düşmanlık, düşmanca duyguları kışkırtmak İslami değildir. Bunu çok çarpıcı bir biçimde dile getiren kısa bir yorum vardı dün ya da önceki gün burada. İsmini Sami olarak hatırladığım o yorumcu, “”İslamı öyle yaşamalısın ki seni öldürmeğe gelen sende dirilmeli” diyordu -ya da buna çok yakın bir ifadeydi söylediği.
      Zaten, Emevi ve Abbasi sultanlıklarını Kurani İslam’ın yerine geçiren, o sultanlıkların devlet yöneticilierini kutsayan siyasetnamelerini İslam ve Peygamber ilkelerinin yerine ikame eden, kapitalizmin cehaleti ve hazcılığı kışkırtan düzeninde savrulup kalmış, istismarcı hocaların peşine takılmakla öbür dünyada cennetteki yerini garantileyeceğine inanan Müslüman gelenek bizde hakim olduğu için, çoğu insan günümüz Müslümanlarına bakıp onların zaaf ve acziyetlerini İslama mal etme yanlışına düşüyor. İslam bir şey, Müslüman dediğimiz kişi çok başka bir şey. Bizde ortalama Müslüman örneğin, kafası kırılmış, yüzü kan gölüne dönmüş genç Müslüman’ın ve bunun kadar dehşet verici zulüm görüntüleri karşısında susmayı yeğler (tıpkı bu yorum sayfalarında olduğu gibi). Zulmeden kendi yönetici ise susar, CHP’li ise yaygarıyı basar.
      https://www.youtube.com/watch?v=8XiTsg1_MXQ&t=143s
      Bunların saldırgan ve aşağılayıcı dili, bunların ilkesizliği ve yüzeyselliği bizleri yanılgıya düşürmesin. İslam aşkın bir dildir, İslam’ın Kitap ve Peygamber’inden öğrenebileceğimiz çok değerli bilgiler ve sıradışı bir ahlak var.

      • bernar bey, “çağın gerektirdiği müslüman böyle oluyor galiba” sözünün, eleştirinin islama değil, müslümanlara yönelik olduğunu yeterince açıkladığını düşünmüştüm. Yanlış düşünmüşüm demek ki…

  20. Her zaman güç / siyasi otorite olma yolunda inanç sömürüsü olmuştur. Olacaktır. Çünkü düşünmeyen , düşünmenin çeşitli alanlarındaki doktrinlerini yok sayan , münafıklık / bölücülük gibi gören bir din haline gelmiş olan İslam elbete dününü , bu gününü ve yarınlarını kaybedecektir. …… Müslümanlar içerinden çıkan insanlar para/ şöhret/ siyasi otoriteyi kazanana kadar Allah / Muhammed diyecekler.. Kazandıktan sonra ise “İsa ,Musa gel bizi kutsa diyecekler….” Eş çalışanları ise farklılıklarını yine farklı söylemlerle bayrak / vatan / millet gibi kavramlarla güçlendirip farklı görünümünde konumlarını güçlendirecektir….. Bütün yaşananlar Fetö / Cemaatler / Tarikatlar / Siyasi partiler / krallar hepsi emperyalistlerin zamanı gelince açtıkları kompartımanlar dır. Örnek : Bu gün yeni Türkiye denilen sistemin kabine üyeleri ABD patentlidir. Biri çıkıp İslam adına bir şey söyletince artık sadece ….. cık… diyorum…
    Darbe ve arkasında olan her şey birbiriyle bağlantılı olabilir mi ? 15 temmuz menfur darbesi olmasaydı ; bu gün yapılan “Kansız siyasi devrim ” diye yeni bakan PAKDEMİRLİ vitrinde olabilir miydi.. Onun için dünya üzerinde gördüğümüz bütün olaylar emperyalist bir düzenlemeden ibarettir..
    SONUÇTA EMPERYALİSTLER İKİ SÖMÜRÜ YÜZ MASKESİ VAR …: DİN VE VARAN bu iki maske ile küresel sermayelerine sermaye katmaktalar.. Örnek : Kabinede Yolu Amerika’dan Geçenler
    https://www.amerikaninsesi.com/…/kabinede…/4476721.html

  21. *******
    ……
    Şu tarihe bir bakın, darbe darbe üstüne,
    Mehmetçik selam durmuş, sipariş başüstüne,
    Yıl iki bin onaltı, Temmuzun onbeşinde,
    Millet o gün şok oldu, darbe girişiminde…
    Bütün darbeler hain, sonuncusu da öyle,
    Ülkenin yüz karası, doğru değilse söyle!…
    Darbe nasıl olurmuş, görecekmişiz meğer,
    Epey sürpriz olurdu! kansız geçseydi eğer!…
    Hey gidi Onbeş Temmuz, neler getirdin bize,
    Az kaldı geliyorken ülke gelmedi dize!….
    Meclismiş bombalanan, parti binası derken,
    Millet sokaklardaydı, şafak o gün sökerken…
    Gerilim filmi gibi! heyecanla izlendi,
    Halkın da direnciyle, bu defaki önlendi!…
    ……
    *******

  22. Fehmi Bey’in bu günkü yazısında Fetö
    geçmemekle birlikte 2016 yılındaki
    yazılarında darbenin Fetö ile ilişkisine
    dair ifadeler var.Mesela şu ifadeler
    Fehmi Bey’e ait:
    “Ancak darbeye katılan subayların bütünü olmasa da önemli bir bölümünün Fethullah Gülen ve Cemaat unsurlarıyla doğrudan veya dolaylı irtibatlı olduğuna da kuşku yok.
    Darbe girişimine katılan subaylardan bazılarının ağzından çıkan itiraflara, o itirafların alındığı şartları göz önünde bulundurarak kulak vermesek bile, irtibat kurulmayı sağlayan başka özellikler hiç de az değil.(03.08.2016)”
    2016’daki yazılarında söylediği başka benzer şeyler de var.Hatta
    kendisinin rol aldığı mektup getirme ve Gülen’in bir mülakatını konu edindiği yazısında Gülen’in bazı şeyleri inkar
    eğiliminde olduğunu da söylüyor.
    Bunları da Fehmi Bey’e haksızlık etmeme
    adına ifade etmiş olayım.

  23. Hasan Günay Bey’in yazısı, diğer yorumlarında olduğu gibi, meselelere mesafe alarak bakan, düşünmeye davet eden bir yazı. “Bundan sonra da darbeler olmaz diye emin olamıyorum” diyor Hasan Bey, ve hepimizi bir daha darbeler olmaması için ne yapmak gerektiğini birlikte düşünmeye davet ediyor. Her ikisine de katılıyorum.
    15 Temmuz darbe girişimi, “FETÖ’ye dünyanın kaç bucak olduğunu gösterdik!” önermesine, bu önermeye eşlik eden anma programlarına, törenlere gönüllü yazılmadığınız sürece, üzerine yorum yapmanın hiç de kolay olmadığı bir konu. Çünkü, resmi söyleme cuk oturmayan tek bir ifade bile, “kripto FETÖcü” iftirasının üzerinize boca edilmesi için fazlasıyla yeterli. İstediğiniz kadar Gülen çetesine yönelik istikrarlı ve kanıtlı bir karşı çıkış içinde bulunmuş olun, üç kuruşluk kıymet-i harbiyesi olmaz bunun. Tam da böyle olduğu için, F. Koru’nun bu yeni yazısının altına girilen yorum sayısının bugün bir patlama yapacağını, ama bunların, yorumdan çok daha fazla, resmi söylemin bir tekrarından ibaret olacağını bekliyorum.
    Benim iki konuda tereddütlerim var.
    15 Temmuz darbe girişiminde Gülen ve çetesinin rolü olduğu bence yeterince açık. Ama, cemaat yanlılarının bir cemaat kitlesi olarak derbeden haberdar olduğu, buna fiilen veya duygusal olarak destek verdiği iddiası benim açımdan inandırıcı ya da ikna edici değil. Bende uyanmış olan güçlü kanaat, çekirdek kadro dışında, darbe girişiminin cemaatin sıradan taraftarları arasında bilinmediği, sonrasında da destek vermeye gönüllü olmadıkları. Yanısıra, darbe girişiminin yalnızca Gülen’in ordu içindeki yüksek rutbeli subaylarının kalkışmasından ibaret olduğu konusunda da çekincelerim var. Bir yada birden çok kliğin de bunlarla birlikte hareket etmiş oldukları izlenimine sahibim.
    Halkın darbe girişimine karşı koyması sayesinde Türkiye’de artık bir darbe girişiminin olmayacağı kanaatini hiç mi hiç paylaşmıyorum. Şehitlerin kahramanlığı üzerine gölge düşürmeme kaygısıyla, direnişin önemini olduğundan küçük gösterme suçlamasına muhattap edilme korkusuyla, kimse dile getirmeye yanaşmak istemiyor, ama, şu soruyu sorma cesaretini de göstermeliyiz: Kalkışmanın ordu içinde yuvalanmış FETÖ adlı bir gurubun kalkışması olduğunun ilanı, ben de dahil, halkın yığınsal olarak caddelere, meydanlara çıkmasını kolaylaştırdı. “Biz bunları tükürüğümüzle boğarız!” özgüveni yaygın bir duyguydu. Bırakın diğer darbelerde olduğu gibi gecenin kör bir saatinde sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini, caddelerde meydanlarda diğer günlerde olduğu gibi olağan bir görüntü vardı. Ne asker, ne polis. Emir komuta zinciri içinde gerçekleşmiş bir darbe olsa idi, 12 Eylül darbesinde olduğu gibi meydanları, ana caddeleri eli silahlı ve hayli kalabalık ve hazırlıklı görünen askerler tutmuş olsaydı, aynı rahatlık ve cesaretle meydanlara akar mıydık? Yanısıra, ordu içindeki bir Gülen yapılanmasının girişimine karşı çıkma algısı ile, “devletin ordusu”na karşı koyma algısı arasında çok ciddi bir fark var. Halk adına karar veremem, ama, kendi payıma, “Muhtemelen korkar, evde kalmayı yeğ bulurdum” itirafında bulunmak zorundayım. Dolayısıyla, halkın 15 Temmuz’da darbe girişimine direnmiş olması çok kıymetli ve övgüye değer olmakla birlikte, geleceğe ilişkin hiçbir şeyin garantisi veya güvencesi değil. Gelecekte, olursa eğer, emir komuta zinciri içinde ve “Türk Ordusu” adına gerçekleştirilecek bir darbeye benzer bir direnişle karşılık verileceği benim açımdan çok kuşkulu.
    Devlet, ordusundan yargısına kadar birbiriyle amansız bir güç mücadelesi içindeki yapıların bir çekişme alanı olmaktan çıkarılmadığı sürece, bence Türkiye’yi bir askeri darbe olasılığının olmadığı ülkeler arasında zikretmek gerçekçi değil. Mısır’daki meşru lider Mursi’nin, eski rejimin subaylarına hiç güvenmediği için, ilk yaptığı şeylerden biri genelkurmay başkanını değiştirmek ve bu göreve Sisi’yi getirmek olmuştu. O Sisi, bugün Mısır’ın eli kanlı acımasız askeri diktatörü. Daha da dramatik olan, Türkiye dışında başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgedeki tüm İslam ülkeleri gibi bütün Batı da darbenin arkasında durmuştu.
    Ülkemizin darbelere direncini artırmak istiyorsak, derinleşen toplumsal kutuplaşmalara son vermenin yolunu mutlaka bulmamız gerekiyor. İkincisi, seküler dünyada her türlü askeri müdahalenin gayrı meşru ve halka karşı olduğu yolunda bir zihinsel dönüşümün filizlenmesine ihtiyacımız var. Üçüncüsü, dindar-muhafazakar dünyanın siyasal partilerinin seküler azınlığı ötekileştirmeyen ama onları da kuşatan bir siyaset dili ve siyaset uygulaması gerekiyor. Ne yazık ki, bugün için, her üçünden çok çok uzak görünüyoruz. . .

  24. Sayın Koru, uzunca bir süredir sitenizdeki yazı ve yorumları takip ediyorum. Seçim sonuçlarını kendimce yorumladığım günden bu yana herhangi bir paylaşımım olmadı. Ancak bu gün 15 Temmuz un yıldönümü ve hakkında konuşulmayı hak ediyor. İki yıl önce bugün ülkemizin bir çok şehrinde, önceden planlandığı açıkça belli olan darbe girişimi uygulanmaya geçildi. Bu güne kadar gerçekleşmiş olan hukuk dışı girişimlere karşı koyamamış olmanın üzüntüsünü yüreğinde taşımakta olan millet belki de şu ana kadar siyasetçiden bir dik duruş, bir direniş beklemişti. Meclis bombalanırken “bize düşen burada ölmektir” diyen Bekir Bozdağ, “bizim gidişimiz ölümüne” diyen Tayyip Erdoğan beklenen mesajı vermiştir. Burada artık darbeyi falanca yapmıştır demeyeceğim. Bunun bu siteye yorum yazanlara hakaret olduğunu düşünüyorum. Sözüm sadece aradan geçen 2 yıla rağmen “kontrollü darbe, 20 Temmuz darbesi, tiyatro” diyenlere. Fazlasına gerek yok. Bize başkaları gibi beddua etmek yakışmaz. İki yıl önce bugün, bu yolda, bu mücadelede şehit olan, gazi olan, sokağa çıkan, dua eden, niyaz eden, düşmana buğz eden herkese karşılığını hesapsız ver Ya Rab.
    Gününüz hayrolsun.

  25. 15 Temmuz’la ilgili bir yazıda Fetö’nün adının geçmemesi büyük bir eksikliktir bence.
    Fehmi Bey,uğursuz darbe girişimi diyor,
    hain darbe girişimi diyor,sergerde diyor.Ama darbeyi Fetönün yaptığını söylemiyor.Ya da buna inanmıyor.
    Halbuki olay hepimizin gözü önünde cereyan etti.Bunu fetönün yaptığını
    ispat için öyle fazlaca bir çaba da gerekmez.Olay ortada.Onca itirafçı ortada,
    yazışmalar ortada.Darbecilerin geçmişteki
    bağlantıları ortada.Daha neyin ispatı bekleniyor?
    Şu denebilir:Fetö,bu kadar kapsamlı bir kalkışmayı planlayamaz,organize edemez,
    buna cesaret edemez.Elbette planlayıcıların içinde başkaları,yabancı güçler da olabilir.Ama kalkışmayı fetönün
    elamanlarının ortaya koyduğu,kalkışmanın
    fetö eliyle gerçekleştiği konusunda zerrece şüphe yoktur.Bunu görmeyenlerin,
    görmek istemeyenlerin,bu mevzuda görebileceği başka bir şey de yoktur.
    Gelelim darbenin siyasi ayağına.Ak Parti’de fetöcü bir kaç milletvekili olabilir.
    Nitekim darbeden sonra tutuklanan Ak Partili vekil oldu.Yurt dışına kaçan H.Şükür de Ak Parti milletvekili idi.Ak Parti’nin çeşitli kademelerinde de fetöcü bir kaç kişi daha çıkabilir.Başka partilerde de var böyleleri.Ama buna darbenin siyasi ayağı diyemeyiz;böyleleri hangi partide olursa olsun.H.Şükür Ak Parti’li idi;öyleyse darbenin siyasi ayağı Ak Partideymiş denemez.Siyasi ayak dediğimiz şey
    bundan öte bir şeydir.Darbenin planlanmasında,icrasında,sevk ve idaresinde fiilen etkili olan bir yapıya siyasi ayak denebilir ancak.
    Bazı zayıf akıllı kişiler Ak Parti iktidarına karşı yapılmış olan bir darbe girişiminin
    siyasi ayağını da Ak Parti’de arayarak akla ziyan bir tavır sergiliyorlar.
    Böylelerinin kendi kendilerini kandırmalarında bir sakınca yok bence.
    Kendilerinden başka kandırabilecekleri
    bir muhatapları da olmayacaktır zaten.

    • Bence çok şey bekliyorsunuz Bekir Bey
      Sn. Koru’nun; kendi tabiriyle;
      “15 Temmuz “HAİN” darbe girişimi”nin failinin fetullacı terör örgütü olabileceğini
      kabullenmesi demek;
      “bu büyük “HAİN”liğin kırk yılı aşkın hazırlık döneminde;
      uzun yıllar bir şekilde “BİRLİKTE YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA” ….
      dolayısıyla benim de bir şekilde, karınca kararınca katkımvar bu hazırlıkta”
      demesini de gerektirir…
      Sn. Koru’nun yerinde siz olsaydınız
      böyle bir şey yapabilirmiydiniz Bekir Bey ?
      Bakalım hoşlarına gitmeyen yorumları hemen sansürlemeye alışkın( Bernarın tabiriyle) “FAŞİST”ler;
      bu yoruma
      Bernar’ın tanımladığı gibi faşistçe mi davranacaklar
      yoksa; “demokratlık farklı görüşlere de tahammülü gerektirir” diyerek gereğini mi yapacaklar…

  26. 15 temmuz kalkışması halk içinde devlete sahiplik duygusunu aşırı derece uyardı. Halk devleti var olursa varolabileceğini bir kez daha yaşayarak gördü.
    Fehmi beyin ”O hain girişimin bir olumlu sonucu da oldu: Halkın demokrasiye sahip çıkmak için ölümü bile göze aldığı, kendisinin üzerine silahlarını çeviren maceracıları püskürtmek için hayatını gözden çıkarabilecek cesarete sahip olduğu bu sayede herkes tarafından görüldü” şeklindeki sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Sadece demokrasiye değil esas olarak vatanına ve kendi özgür yaşama hakkına sahip çıktı.
    Bundan sonra olabilecek benzer bir kalkışmada halk daha şedit bir biçimde karşı koyacak, 15 temmuzdaki gibi girişimi sadece engellemeye çalışmayacak, bu girişimde bulunanlara hoşgörü göstermeyecek, bir ölüm kalım durumunda olduğunun bilinciyle yaşamak ve bu vatanı da yaşatmak için ne gerekiyorsa onu yapacaktır.

  27. Fehmi Bey’in yazısı şu ifadelerle bitiyor:
    “O hain girişimin bir olumlu sonucu da oldu: Halkın demokrasiye sahip çıkmak için ölümü bile göze aldığı, kendisinin üzerine silahlarını çeviren maceracıları püskürtmek için hayatını gözden çıkarabilecek cesarete sahip olduğu bu sayede herkes tarafından görüldü.
    Darbeler devrini halkımız sayesinde kapanmış sayabiliriz.
    Şerden hayır çıkar mı, çıkar!”
    Demek ki neymiş?15 Temmuz’un OLUMLU
    bir sonucu da varmış.ŞERDEN HAYIR da çıkabilirmiş.
    Erdoğan’ın Allah’ın lutfu dediği husus da bundan başka bir şey değil.
    Buna ilave olarak Erdoğan bu kalkışma
    vesilesiyle hain fetönün elamanlarının da
    devletten temizlendiğini söylemiş oluyor.
    Fetö’nün devlete bu kadar büyük çapta sızmış olduğunu,hatta ele geçirdiğini
    bütün Türkiye,hepimiz bu kalkışma ile öğrenmiş olduk.Bu da şerden çıkan
    bir hayırdır.

  28. Dünkü 3,500 korumacı meselesine Emine Hanım’ın aliş veriş yapmak için kapatırdığı
    mağazadan örnekler vererek özetlemek istiyorum.
    O mağazayı bir veya iki saat alişveriş için en az 5/6 saat kapaltılması gerek, çünkü önce koruma uzmanları tarafından mağazada bomba,silah veya canli bomba gibi güvenliği tehdit eden geniş aramalar yaparlar çalışanların dişariya falan çıkmaması gibi önllemler alındıktan sonra aliş verişe izin verilir.
    Ana caddeye çıkan bütün yollar kapatılıyor binalara keskin nişancılar yerleştirmeden tutunda sokaklara adım başı bir güvenlik görevlisi görevlendırılıyor(yüzlerce) v.b. Peki o alış veriş TC devletine kaça mal oliyor?
    O Mağaza 5 saat kapatılmışsa orda çalışanların ücretleri,mağazanin diğer zararları, güvenlik görevlilerinin, ve beş saat içerisinde ne kadar insan görevlendirilmişseler hepisini ücretleri TC tarafından ödeniyor, öğle oranin devleti tarafından değil.
    Onlar özel olarak istenilen hizmetlerin ücretini kuruşuna kadar alırlar.
    Ve sorumluluk da kabul etmezler çünkü resmi bir iş değil.
    Vatikan meseleside ayni.
    Ben burada o zaman gazeteciler TC neden bu kadar fazla kiruma istedi diye tartışdılar ve bu tip ayrıntıları onlar anlattı.
    Hatta Trump ve ailesini Papa ile çektırdikleri resim ile Erdoğan ve ailesini papa ile çektirdiği resimleride tartıştılar.
    O 3,500 korumaları türkiyeden değilde italyadan götürmüşler kim götürmüş? Veya kım fazla koruma istemiş?
    TC devleti değilmi?
    Neyise ben hep yanıldığím için bu konuda size yanılmiyan dünya liderimizin reisin video ve diğer linklerini gönderiyorum isteyen o resimlerde baka bilir,ve ne kadar taklitçi olduğumuzudan dolayıda gururlana bilirsiniz.
    https://m.youtube.com/watch?v=g3ifCv_cQ-4
    http://www.yenimesaj.com.tr/gundem/erdogan-ab-hacli-ittifaki-h13042074.html
    https://ruvid.net/video/erdo%C4%9Fan-t%C3%BCk%C3%BCrd%C3%BC%C4%9F%C3%BCn%C3%BC-yine-yaladi-ha%C3%A7li-ittifaki-Ba1l75HK4ls.htm
    https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/cumhurbaskani-tayyip-erdogan-ve-ailesi-papayi-ziyaret-etti-2205719/

  29. Fehmi bey e soruyorum; sizce 15 temmuz sergerdeleri( elebaşları ) kimdir ya da kimleri tahmin ediyorsunuz. Basit bir soru.

      • Nurdan peki size göre kimdir 15 temmuz serdegeleri. Sizin fikriniz vardır çekinmeyin direk söyleyin. Dolambaçlı yolla değil. Çekinmeyin direk söyleyin ne de olsa ülke dışındasınız korkmayın.

  30. Fehmi bey yazılarınızı yıllardır okurum ama ilk defa bu günkü yazınızı okuduktan sonra kaykayla güldüm. Allah ta sizi güldürsün. Türkiye’de oluşturulan yeni şartlarla star wars filmleri daha kolay çekilir gibime geliyor.

  31. “Darbeler devrini halkımız sayesinde kapanmış sayabiliriz.”..bu görüşünüzde de yanılmış olmayasınız sayın Koru?
    Tabi öncelikle artık darbeleri sınıflandırmamız gerekiyor. Askeri, sivil, cunta, cemaat, çete v.s. gibi…ama yazınızda ne bize tazyikle sunulan bir dini cemaat darbesinden veya sivil (siyasi) ve ne de bir cunta faaliyetinden bahsediyorsunuz. Sanki “vasi” gücü elinden alınan ve onu tekrar elde etmeye çalışan TSK’nın kurumsal bir faaliyeti gibi anladım ben 15 Temmuz darbe yazınızı.
    Bakın siz de ısrarla, iktidar ve çevrelerinin, adına (sizin tabirinizle) FETÖ denen ismi yazınızda hiç geçirmediniz. Demek kuşkularınız devam ediyor bizim gibi. Bu ise mel’un darbenin askeri ve siyasi ayağının henüz ortaya çıkmadığı/çıkartılmadığı kuşkusunu içimize olanca tazyikiyle akıtıyor.
    Gerçi, geçenlerde Bahçeli “darbenin siyasi ayağı ortaya çıkarılmadı” yollu bir açıklama yapma cesaretini gösterdi ya, okurlarınızında bu konuda da sizden, Taha Kıvanç’ı yeniden ortaya çıkarma cesaretini göstermenizi istemekte hakkız da sayılmazlar yani..
    Doğrusu ben artık, mel’un darbenin siyasi ayağından daha çok ortaya çıkmayan/çıkartılmayan asıl “askeri ayağını” da merak ediyorum.
    Bir şey bildiğimden değil, içime doğan kuşku ve sezgilerimden…
    Bir de, 12 Eylül 1980 dahil, ondan bu yana şahit olduğum açık ve örtülü olanları dahil; edindiğim, darbeler tarihimizin gerçek yüzünün hiç bir zaman net bir şekilde ortaya çıkmadığına olan inancımdan…
    Abdulaziz’e yapılan darbenin gerçek yüzü günümüzde ortaya çıkmış ta neyleyeyim..olan olduktan sonra.
    Bundan sonra da darbeler olmaz diye emin olamıyorum. Siz(ler) de olmayın..belki yapacağımız šey ne olmalı sorusuna: ‘Bir daha darbeler olmasın diye ne yapmalıyız’ı ortaya çıkarmalıyız.

  32. 15 Temmuz Allahın Lütfü olarak,
    20 Temmuzda OHAL darbesi olarak tarihe geçtiler.
    Gelecek kuşaklar şu anki Milli Savunma bakanı hakkında ne düşünürler acaba?
    15 Temmuzda Genelkurmay Başkanı olarak hiçmi istihbarat almadı?
    15 Temmuz olayı Gelişmiş ülkelerin her hangi birisinde olsaydı Genelkurmay başkani istifa ederdi.
    Emrinde olan ordu dış güçlerin (düşmanların) her hangi bir saldırısına karşi ülkesini ve vatandaşlarını korumakla görevli olmasına rağmen, bunun tersini yaparak halkı bombaliyor yüzlerce sivil asker can veriyor, devleti idare edenlerin ve ordunun başkaninin haberleri olmiyor.
    Oeki o gece bunları hepisi istifa etmeleri gerkmezmiyidi?
    Bunlar tam tersini yaptılar korumalari gereken halkin içindeki ülkenin beyinlerini ve kılcal damarlarını kuruttular.
    15 Temmuz geçmişdeki darbelere rahmet okutacak bir darbedir önlenmemiştır sorumlulari yerine, sadece aldıkları emri uygulamakla görevli alt kademe subayları,askerler, bebekler,gazeteciler ve akademyenleri cezalandırdılar 250den fazla insan o gece ondan bu tarafa hapislerde 100 ün üzerinde işgenceden ölen suçsuz günahsız insanlar hayatlari ile cezalandırıldı, halende de her gün binlrrce insan tutuklaniyor aileler tarimar oluyor.
    Tarihin hiç bir döneminde Türk vatandaşları mülteci olarak ülkeden kaçarken nehirlerde boğulmamışlar ve sğinmaci konumunada düşmemişlerdır.
    Ayrıcada bu kadar fakirleşmemiş ve birbirinede düşman olmamışlardırlar.
    Birde buna Türkiyenin komşulari ile arasıda hiç bir zaman bu kadar bozuk olmamıştır.

    • Fehmi koru’ya ve Nurdan ‘a sadece soruyorum; acaba sizlere göre darbeyi kim yaptı? Editör bu basit soruyu yayınlar mı acaba…

      • 25 Temmuzdan bahsediyorsaniz, o Allahın Lütfü değilmiyidi?
        15 Temmuz Allahın Lütfü olduğuna göe geriye OHAL darbesi kaliyir onun cevabini Keşke benim dün 6 yaşına giren torunum Burakla konuşabilseidiniz o size söylerdı,
        Ha kendisi Türkiyeyi henüz görmedi.
        Ama orada olan bir olayı Türkiyede yaşayan biri olarak siz daha iyi bilirsiniz.işinize gelmediği için söylemeye bilirsiniz, zaten sağir sulatn bildiği olayı ne sormaya nede cevap vermeye deymez boşa editörüde yormamiş olursunuz.
        Neyise ikinci i yazdığím yazida sizler için video ve resimler gönderdim onlari iyice inceleyin bakalım bizim damatmi daha yakışıklı yoksa Trumpun damatmi?
        Sizde onun cevabini buraya yazın.
        Bakalım yazabilecekmisiniz.

        • “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit “Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler. Bakara suresi….. sadece olaylara at gözlüğüyle bakmayın derim. Cemaatin içinde mobing uygulamarına maruz kalmış biri olarak söylüyorum. Bizler biz bu cemaate sadece sadece İmani meselelerden dolayı destek verdik sahip çıktık. Meselemiz cemaat değil imandı islamdı, yıllardır söylenen şey “siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçın” dusturuyla hareket etmemiz isteniyordu. Siz meseleleri anladığım kadarıyla imana davaya sahip çıkma refleksiyle konumlandırıyorsunuz. Vefa duygusu ile hareket ediyorsunuz buna bir şey demem.kızgınsınız. Ama Allah aşkına bu güzelim duygularımızı bu hainliklerine alet edenlere bir şeyler deyin lütfen. Bizlere yıllardır”Allahın davasına sahip çıkmazsanız Allah alır bu davayı başkalarına verir. Dusturunuz ilahi kelimatullah olsun” denmiyormuydu. Birde bakmışız 2012 yıllarına kadar akpartiye köy köy oy toplamaya gönderiliyoruz. Bir bakmişız chp ye oy istemeye memlekete gönderiliyoruz. Bir bakmışız hdp ye en son iyi partiye. Sizin bunlardan haberiniz yok herhalde. Hiç sendika gündemimizde yok iken sendikaya üye olmamız isteniyor. Faizle bankalardan kredi çekmemiz para yatırılmaya zorlanıyoruz. Faiz haram değil mi denildiğinde uhud mücadelesinden bahsediliyor. Zaten burs kurban sızıntı zaman onlar direk maaştan kesiliyor. İstersen üye olma. Gönüllü olarak yapılan işler sonra başımıza kakılıyor. Nurdan abla mı diyeyim bilmiyorum abi mi diyeyim size. çünkü bu cemaatin içinde bir kişi onlarca feyk hesabı açtılar aklınız hayaliniz durur….. daha çok konuşulacak şeyler vardır milette biliyorum ama bıktık bunlardan….İslam ,müslümanlık eşittir cemaat değildir. Bu olaylar bizlere gösterdiki peygamber efendimizin söylediği gibi 2 şeye sahip çıkmamız gerek sarılmamız gerek Kuran a ve sünnete… islam güneştir. Her tarafına enerji verir. Bu yapı ise Ay gibi önü pasparlak arkası karanlık ve gölge. Arka tarafta olmadığınız için duygusal ve militanca konuşuyorsunuz… Lütfen torununuzu kendiniz yetiştirin… Müslümanlar kurana ve sünnete yönelince sorunlar düzelecek inşallah..

      • Aklını tatile çıkarmayan ve vicdanını esir etmeyen ilkokul mezunu herkes bu soruya kolayca cevap verebilir.
        Salih bey, yada George Lucas in sorduğu soruyu ben size sorayim.
        Bir diktatörlük, alkışlarla nasıl kurulur?

        • Baran su o zaman sen söyle kardeşim direk söyle. Soruya soruyla cevap vermeden direk söyle çekinmeyin. Merak etme söylüyorum. her iki tarafında bu hale gelmesine sebep islami değerleri olan cemaat ve partiler gücü ele geçirince darbeci de olurlar diktatör de Bu güçle alakalı bir durum. Güç kimdeyse sopa onda maalesef. Bizim bence en büyük sorunumuz militanca hareket etmek. Olay kan davasına dönüştüğü için kimse kimseyi sallamıyor…. Burda yapılan çoğu yorum militanca…. Sadece ve sadece ilahi kelimatullah istemiştik… Benim derdim o şu bu değil kardeşim…. peygamberimizin veda hutbesinde dediğine çok şükür yeni geliyoruz. Sadece Kuran ve sünnete sahip çıkmak kurtuluş burda bence. Sorgulayalımmm.. kuru kuruya itaat kimseye yok.. Sadece ve sadaece Allah ve peygamberimize var gerisi yalan oldu…bence bakara süresinde ki ayetler tam da bunun için hepimiz için….“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar. Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit “Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler)…. Allah rızası için tek taraflı sorgulamayın. İslam güneştir her tarafı aydınlatır. Parti ve cemaat gibi liderliğe bağlı yapılar AY gibi. Önü yansıtıcı ve parlak arka tarafa karanlık ve gölge bilinmezleri çok… Burdaki yorumcuların çoğu bulundukları yapıların parlak kısmında olduğu için kendikerinin haklı ve pak olduğunu söylüyor. Bunu anlıyorum vefa duygusu ile hareket ediyorlar davasını savunuyorlar. Anlaşılır bir şey. Ama insanlar bana göre marjinalleşti ve militanlaştı…. Herkes kendisinin haklı olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Mütavazı görünümlü kibirli insanlar olmuşuz haberimiz yok.

Yoruma kapalı.