Adı Türkiye ile birlikte anılan bir ülkede sandık sürpriz yaptı…

27
Reklam

Gözlerimiz, kulaklarımız 50 gün sonra yapılacak iki seçime öylesine yoğunlaşmış ki, bir zamanlar aynı Türkiye gibi “İslâm Dünyası’nda demokrasi örneği” olarak gösterilen bir başka ülkede, dün (Çarşamba) yapılan seçimden haberdar bile olmamışız.

Galiba bir tek ben bu yılın ilk yazısında bir başka vesileyle konuya değinmiştim; o kadar…

Oysa Malezya’daki seçimle yer yerinden oynadı.

Yapılanla ilgilenmeyişimiz, muhtemelen, ülkelerimizin siyasi geleneklerinin, seçime katılan partilerin ve siyasilerin birbirine hiç mi hiç benzememesidir.

Mahasir ve Özal, bir elmanın iki yarısı gibiydiler

Hani bazı romanların en başına “Bu romandaki kahramanların gerçek kişilerle ilgisi yoktur, bulunabilecek benzerlikler tamamen tesadüf eseridir” diye bir uyarı konulur ya, ben de bu yazımın öyle bir uyarı cümlesi varmış gibi okunmasını tavsiye derim.

Mahasir Muhammed (Mahathir Mohamed olarak yazılıyor) Malezya’nın efsane başbakanıydı. Ülkesini 22 yıl (1981-2003) o yönetti. Başında bulunduğu UMNO partisi ise 60 yıl boyunca seçimlerden hep zaferle çıkmaktaydı.

Dikkat ettiyseniz, Mahasir’in Malezya’da yükselmesiyle Turgut Özal’ın Türkiye’de siyasi hayatta ağırlık kazanması aynı döneme rastlıyor. Dış basında İslâm Dünyası için yapılan olumlu değerlendirmelerde, bu iki isim (Mahasir ve Özal) hep aynı çizginin insanları olarak anılırdı zaten. İki lider ara sıra bir araya gelir, sık sık da görüşürlerdi.

İhtiraslı bir liderdi Mahasir, koltuğunu elde tutabilmek için yükselişinde en önemli payın sahibi olan en yakın siyaset arkadaşı Enver İbrahim’i (Anwar Ibrahim), hemen herkesin düzmece olduğunu bildiği uydurma bir suçlamayla (şoförüyle eşcinsel ilişkisi bulunduğu iddiasıyla) yargılatmış ve hapse göndermekten de çekinmemişti.

Reklam

Yerine kendi eliyle seçtiği Necip Rezzak da (Najib Razak), UMNO’nun lideri olarak 2003 yılından beri başbakan.

Mahasir seçmenlerle..

Mahasir bugün 93 yaşında ve yeniden siyasi hayata döndü. Halen hapiste bulunan (gelecek ay çıkması bekleniyor) Enver İbrahim’in eşi tarafından kurulmuş parti ile koalisyon halinde, eski partisi UMNO’ya karşı girdiği seçim yarışını kazanmışa benziyor.

Gözlemciler, şimdiye kadar seçim hilesi yaşanmamış Malezya’da bu alanda bir ilkle karşılaşılmadığı takdirde, Mahasir’in başında bulunduğu koalisyonun sandıktan zaferle çıkacağından emin.

İlk sandık sonuçları Mahasir’in ‘dünyanın en yaşlı başbakanı’ unvanıyla iş başına gelmesi ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Liderler de hata yapar, Mahasir hatasını telafi etme gayretinde

Unutmayın, Mahasir Muhammed bugün 93 yaşında. Bu yaşında yeniden siyasi hayata dönme kararını, geçmişteki hatalarını telafi etme amacıyla açıkladığını da buraya kaydedeyim.

“Amacım, Enver’i başbakan yapmak” demekte.

Siyasi hayata veda ederken kendi eliyle seçerek başbakanlık koltuğuna oturttuğu Necip için “Hayatımın en büyük hatası” diyen de o.

Necip, oyunu kullandıktan sonra..

Necip Rezzak pek çok yönden Mahasir’den daha iddialı ve olağanüstü ihtiraslı çıktı.

Reklam

Döneminin özeti şu: Mahasir’in açtığı, Malezya’yı İslami değerlere sahip, bununla birlikte demokrat ve müreffeh bir ülke olma idealine sırt çevirdi ve ülkesini fazla önemsenmez hale getirdi. New York Times’ın yazısına yer verdiği Malezyalı bir meslektaş, “Bizde henüz gazeteci suikastları görülmedi, ama bu dönemde gazetecilik öldürüldü” diye yazdı birkaç gün önce…

Mahasir döneminde Malezya, hep olumlu ataklarıyla anılırken, Necip’in iktidarı boyunca hep olumsuz haberlerle gündemde.

Bürokrat iken başında bulunduğu bir milli fondan (1MDB Fonu) milyarlarca doları siyasete girdiğinde sürekli iktidarda kalabilmek için yabancı bankalara aktardığı ve ABD bankalarını da bu amaçla kullandığı için (3.5 milyar dolar ABD bankalarına yatırılmış) hakkında o ülkede soruşturmalar açıldığı biliniyor.

ABD adalet bakanlığının raporunda 731 milyon doların Necip’in şahsi hesabında bulunduğu, bu paranın bir bölümüyle Manhattan ve Los Angeles’te malikaneler, uçaklar, yatlar ve pahalı tablolar alındığı, bir filmin (The Wolf of Wall Street) finanse edildiği ayrıntılarına yer veriliyor.

Necip, buna rağmen, ABD Başkanı Donald Trump’ın en değer verdiği dünya liderlerinden.

Seçim öncesi tutuklanmayacağı güvencesi alarak kalabalık bir heyetle Washington’a gitti Necip; heyet, yüklü bir fatura ödemeyi göze alarak Trump’ın otelinde kaldı.

Tek benzerlik

Sonuçlar beklendiği gibi çıkar, araya hileler girmezse, Malezya’da bir devir kapanacak…

Hem de, o devri varlığıyla mümkün kılmış liderin –Mahasir Muhammed’in-, vaktiyle gözden düşmesi için aleyhine düzmece iddialara dayalı suçlamalar yönelterek cezaevine gönderdiği rakibini (Enver İbrahim’i) başbakan yapmak üzere 93 yaşında yeniden siyasete dönmesiyle…

Enver İbrahim’in eşinin milletvekili seçilmeyi başardığı anlaşılıyor. Kendisine de, cezaevinden çıktıktan sonra Meclis’e girmesi için, bir formül bulunur artık.

İki ülke arasındaki tek benzerlik herhalde bu: Esas liderin siyasi yasaklı olması…

[NOT: Yazıda kullanılan fotoğraflar New York Times’tan…]

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. lider olmak iteklemeyle olmuyor.karanlıkta ıslık çalmak kendine güvensizliğin bir işareti değil mi. kapalı kapılar arkasında kısık ve mahcup bir ifadeyle ne olur beni lider yapın diye yalvarmak…

  2. islam ülkelerinin en büyük sorunu,ALLAHIN yüce dini İSLAMI tam olarak anlamamasından kaynaklanıyor.
    bir insan ne yaparsa yapsın,ALLAH RIZASI İCİN yapmalıdır.ibadet etmek, calışmak,helalinden kazanmak,bir
    insana yardım etmek vb.
    onun icindirki:İHLASLA yapılan her iş,ibadet ALLAH indinde cok degerlidir.degilse hic birkıymeti yoktur.her hangi bir islam ülkesi
    1. AKİDE (DİN İSLAM)
    2.GANİMET(DÜNYA MALI)
    3:KABİLE (ÜLKENİN TOPLUMU)
    OLGULARININ sıralamasını düzgün yapamassa (hic biri yapamıyor) durum bugün islam ülkesi dedigimiz ülkeler gibi olur.
    bugün bu ülkelerin hepsinde :mevki makam,dünya malı( GANİMET İCİN) akla mantıga ve dine sıgmayan
    işler ve konuşmalar yapılıyor.acayip fetvalar veriliyor.
    kendi yol arkadaşını igrenc bir İFTİRA ile yıllarca hapiste tutan,bügün ise kendisinin acıkladıgı bu bir yalandı
    acıklaması hangi müslümana yakışır.islam tarihi bu tarz olaylarla doludur.
    en acı olanda:bir insanın yalan söyleyip sonrada kendisinin inanmasıdır.bu ancak ALLAHI gercekten bilmeyenlerin yapabilecegi kötü bir fiildir.oysaki ALLAHIN azabı cok cetindir.
    peygamber s.a.v nasıl yaşamıssa öyle yaşamalıyız.veda hutbesi tam bir manifestodur.
    ey müslüman
    ALLAH A şirk koşmayacaksın
    ADAM ÖLDÜRMEYECEKSİN
    HIRSIZLIK YAPMAYACAKSIN
    ZİNA YAPMAYACAKSIN
    HİÇ KİMSEYE İFTİRA ATMAYACAKSIN
    YETİM MALI YEMEYECEKSİN
    ANANA BABANA KARŞI GELMEYECEKSİN
    TOPLUMUN MALINA EL UZATMAYACAKSIN
    HER TÜRLÜ HARAMDAN KACINACAKSIN
    ………..
    ……….
    yani islamı bir bütün olarak yaşamalıyız.aksi durumda bu böyle devam eder.

  3. Önceki yorumumda da beritmiştim “vaktim olmadığı için bu yaziya yorum yapmadım”
    diye, şimdi yorum yapmak için biraz vaktim var.

    Bundan bir süre õnce Hamza beye şunu yazmıştım” evet haklısınız fakat 11.CB Gül bunlarin yaptıkları hileleri ve yolsuzlukları herkesten dahi iyi biliyor bana göre o ortak aday olsa idi daha başarílı olurdu, çünkü onun hem dişarda hem içerde bir saygınlığı var.”
    Sayín korunun bugünkü bizlerle paylaştığı o seçim sonuçlarının başarısı 92 yaşındaki muhalefet ile iş birliği yapan M Muhammed den başkası değildir.
    İftira ile hapise atılanın eşinin muhakkak seçimin kazanilmasında pay búyüktür.
    Rahmetli Erbakan ve onun o zamanki partisi kapatılmakla karşı karşiya idi Onun esas kurmayları başka seçenekleri kalmayınca AKP yi kurdular.
    O partiya en uygun g başkan Erdoğan olduğu için onu tercih ettiler çünkü diğerleri milletvekili idiler ve konumlarını riske atmamak için.
    AKP veya Erdoğan millete ve seçmenlerine karşí ne kadar dürúst?Soruya cevap olarak tek bir örnek yeterli herhalde.
    Gulene gidip yardım veya oy isteyip iktidara gelir gelmez MGK de onlari bitirme planına imza atıp sirf onların medya ve díşardakí okullarını lobi olarak kullandíktan sonra yapilan yolsuzlukları ortaya çıkaran emniyet mensupları, yargıçları, o haberleri veren gazetecileri ve diğerlerını 2010 ve 2011 de yıllar õnce imzaladığı yok etme planlarını devreye sokmaya başlayinca bútún kanunsuzluklara karşi çikan yol arkadaşlarını devre dişi birakarak.
    Türkiye yi bu hale soktu.
    Aslında Malezya seçimlerini ikdidarın kayip etmesi bizim için de çok iyi oldu.
    Erdoğan’ın onlarla çok yakın ve maddi gelirli ortaklıkları olduğunu da gene onların medyası yazıp çíziyordu.
    Sayın Koru, Türkiye yi yakında ilgilendırmeyen diş devletlerdeki siyasi çalkantıları pek sayfasına taşımaz.
    Allah kendisinden ve bútün insanlık için özveri ile çalışanlardan razı olsun.#

  4. Bu yaziya yorum yazacak vaktim yok ama.
    o buyuk iftiraya iftiralari eklersek sadece bir kişi ile sınırlı olmadığına eminim.o görünen tarafi.
    Belki de hayatínda ilk defa dürüstlük veya mertlik yapiş… bir kişi için gerçeği söylemiş.
    Bu mertlikle kandirsa kandırsa milleti kandırır, Haşa Allahí değil.
    Selahattin Eyyubi nin bizdeki torunlarından olan ve ayni İsmi taşiyana Atilan iftirayla ölçüsüyor.
    O değil de ben Muslümanım diyen sıradan insanlar(oy fabrikaları) neden haşa Allahin emrini değil de Dini satanlara inaniyor?
    93 lúk lider bizimkilerden biraz daha vicdanlı davranmış….Halkim beni affetsin bizi kandırdílar demeden ben yaptim demiş.
    Acaba neden. o koltuğu cenneti garantilemek içinmi?

    • Zaten sevimsiz bir konu… Bu arada aksenerin partisinin secim yardimi alamiyacagi anlasilinca chp nin 15leri de geri donmusler! Demek iade garantiliymis marabalar:)

    • Selahaddini Eyyubi kım?, torunları kim,?
      Allah’ım bu kafaları ıslah etsin inşallah.

  5. Haçlı-Siyonistle ittifak etti
    Yerli işbirlikçi, PKK,FETÖ,DHKPC.
    ihanette yarış etti haince
    Maskeler düştü
    Maskeli balo bitti
    24 Haziran Bağımsiz Türkiye,
    Yarışma bitti, vakit TAMAM

  6. Doğrusu, iki ülke arasındaki benzerliğin ”esas liderlerin” in siyasi yasaklı olmalarıyla da bir ilgi kuramadım..Enver İbrahim’in bir ömre bedel süreyle, hemde çirkin ve çok ağır bir iftira ile hapiste tutulması…

    Yazıdan benim çıkarımım iki konu üzerine olacak; demokratik yargı ve Müslüman idareciler üzerine.

    Sonuncusuyla başlayayım:

    Mahasir, Malezya’yı uzun süre yönetmiş, yazıdan anlaşıldığına göre ülkesini refah içerisinde yaşatmış ve hayırla yad edilen Müslüman bir idareci. Tek farkla ki, o da; veliahdını(!), Enver İbrahim’i, -Koru’dan öğrendiğimiz şekliyle- iğrenç, uydurma bir çirkin fiil iftirası ile hapislerde çürütmüş ve telafisini sağlamaya çalışmaktadır. Siyaset ahlakının gereğinden midir nedir, öyle yapmaya çalışıyor. Peki Müslüman idarecinin İslam ahlakını, imanını, iz’anını nereye koyacağız?

    İlk olanı da: Demokrasinin beşiği gibi düşündüğümüz ve yargı sistemiyle övünülen, hukuk
    sistemiyle önde giden bir ülkenin, ABD’nin, yeri geldiğinde ve çıkarları ile örtüştüğünde -mezkur, Malezya başbakanı Necip’in, hakkında soruşturma ve ihtimal tutuklama kararı olduğu halde siyasetin ricasıyla yasaklı olduğu, mal varlığını transfer ettiği ülkeye elini kolunu sallayarak girmesi gibi- demokrasinin yargı erkini kenara itecek, kuvvetler ayrılığı ilkesini katl edecek kadar hukuktan yoksun olduğudur.

    Güçlünün hukuku.

    Adaletin tecellisi hukukun işleyişi elbette gücü gerektirir. Demokratik yönetimlerde yargının işlevini ifa etmesi için de kolluk kuvvetleri ihdas edilmiştir. Gel gör ki uygulamada bu evrensel nitelikte işleyişini ifa edememektedir.
    Hukukun gücü, bir süper gücün., ABD’nin, AB’nin, BM’in ve onun 5 daimi kabadayısının! ve dünyanın diğer ülkelerinde kendi idarecilerinin, yönetim sistemlerinin gücü gerisinde kalmışsa ne yapmalıyız. Çağımızda, Müslüman ülke yönetimleri, idarecileri veya toplulukları da hukukun evrensel bir örneğini ortaya koyamadıklarına göre…

    Ne yapmalı, nasıl yapmalı?

    Büyük kıyameti mi beklemeli?

    • bilemediniz iftira atılan kişi anladığım kadar suyun karşı tarafı lakin onu hiç ilgilendirmiyor f koru iyi biliyor hakan fidan iki defa suyun öteki tarafın giderek anlaşma istemişti suyun karşısı ne dedi NAŞ NAŞ

      • güleni mi kastediyorsunuz? Eğer öyleyse söyleyeceğim şey, ülkede bunca şey varken ve bunların epey bir kısmından da gülenciler sorumlu iken, gülenin masum gibi gösterilmesini aklım havsalam almıyor. 15 temmuz olaylarının arkasında gülen var mı yokmu bilemem. ancak bu ülkedeki pekçok kumpas ve haksızlığın arkasında gülenciler vardı. Tabii ana müttefikleri akpliler ile birlikte. benim gülen ve gülenciler için söyleyebileceğim tek şey, yaptıklarının hesabını mahkemelerde vermesi gerektiği. tabii ki gerçekten bağımsız ve hukuk kuralları ile çalışan mahkemelerde.

        • Diyecek hiç birşey yok. 15 Temmuz un arkasında gülen mi var bilmiyorsunuz demek. Ne adil öksüz ü tanıyoruz, ne kemal batmazı . kendisinin ürün gibi yerleştirildiğini iddia edeni de biliyoruz, arsa bakmaya gidenleri de. Utanmadan sıkılmadan halen kör, sağır taklidi yapanları da. Söz gözlerinizi kapatmaya devam edin. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.

          • mal bulmuş mağribi gibi fiyaka yapacağına gülenin arkasında da cia var tsk içindeki maşaları var diyemeyip seçim malzemesi olarakişin kolayını gülende buluyonuz. adınız adelet ameliniz adeletsizlik. bir kırmızı seçmişiniz deli danalar gibi saldırmak için gördüğnüz başka bir şey yok. herkes kör bi sizler açıkgöz. bir söylesene cingöz gözüaçık 100 den fazla general yüksek rütbeli subay içeri alınırken hepsi gülencimiydi. sıkıyosa o konu üzerinden seçim propoğandası da yapın yiğidçe

        • 1: yasaklı lider konusunda yorum yaptım benim gördüğüm suyun karşı tarafı yorum bağlamında cevap isterim yazmış olduğunuz yorum cevap niteliğinde değil
          2:ben suçun şahsilik ilkesine inanırım .
          3: dünya görüşüm ittihadı islam dır kastım herkesi kendi konumunda kabul ederim bu kural ittihadı islam ın olmasa olmazıdır .
          4: suçlu ya , eli temiz olan ve taşı atacak kimsenin olmadığına inanan birisiyim
          5: 4 halifeden sonra eli temiz olan kişilere hasret iz
          6: dünya görüşünü söylersen, senin mahallenden veya her mahalleden somut örnekler verebilirim
          7: dünyada dört kişi varken cinayet işlendi yani kabil kardeşi habili öldürdü , ülkede seksen milyon dünyada sekiz milyarız .
          çözüm : herkesi kendi konumu ve kendi inancın dan dolayı yargılayamayız
          adalet kişiye konumuna göre değil suç a göre olmalıdır .
          peygamber kızım dahi yapmış olsa cezasını verirdim İLKEMİZ olmalı .
          selam dua ile

        • ali bey merhaba. neden utanıp neden utanmamanız gerektiği konusunu bilmemeniz sizin sorununuz.
          1. gülenciler gizli örgütlenme değil, sizin ortaklarınızdı. ne yaptı iseniz birlikte yaptınız. yani onlar namussuzluk yaptı ise siz de yaptınız. yani bunlar 20 sene iyiydi de sonra mı kötü oldu. biraz mantığınızı çalıştırın.
          2. Birlikte iş yaptığınız adamları zaten bildiğiniz gibi, ayrıca mit, emniyet ve tsk elinizde idi. yani bunların ne yaptığını, ne olduğunu benden iyi biliyordunuz.
          3. günümüzde heryer kamera ve herşey birşekilde takip edilebiliyor. hal böyle iken, darbede rolü olanların bilinememesini siz kendinize nasıl izah ediyorsunuz bilemiyorum. ben olsam kendinden utanırım.
          4. Hem birlikte oturup kumpaslar kurduğunuz, ülkeyi pay pay ettiğiniz insanları bilmiyor gibi yapıp, yasal dersaneye giden, yasal bank asyaya para yatıran, yasal sendikaya üye olan, yasal zaman gazetesine abone olan 100 bini aşkın insana zulümü ahlak anlayışınız nasıl izah ediyor, din anlayışınız nasıl kabul ediyor bilemiyorum. Aileleri ile düşünüldüğünde bu ülkede yaptığınız zulmün boyutu dehşet verici. bunlara bir de diğer muhaliflere yaptığınız zulmü ekleyin.

          Benim yorumum ise, kimsenin suç işleyenleri tespit edip yargılamak gibi bir niyetinin olmadığı, asıl niyetin bu darbe girişiminden yararlanarak ülkede korku ortamı oluşturmak, böylece de canının istediğini yapabilmek.
          Adil öksüzü falan ben bilmem. sizin kankanızdı. siz bilebilirsiniz. ayrıca herşeyin kayıtlı olduğu bir ortamda nereye nasıl gittiğini de açıklarsınız.

  7. Konu sanki tekrar Abdullah Bey ile ilgili bugün! Denenmişi denemek gibi olmuyor mu bu söylemler? Ülkemiz önemli değerlere sahip, meziyetli, kişilik sahibi birçok genç bireyi içinde barındırıyor iken bu yaşı İleri sözde akil ya da bilge ya da tecrübeli olarak sempatik gosterilmeye çalışılan adayların ne kadar faydalı olacağı ya da tabanınin neredeyse büyük çoğunluğu genç bireylerden oluşan nesille aynı ortak fikirlerde bulusacaklari hususunda hemfikir miyiz ki? Ya ülke olarak herhangi bir ilerleme kaydetmedigimiz ya da geleneksellik kalibindan uzaklasamadigimiz sonucuna ulaşabilir miyiz bu bahşedilen adaylarla?

    • Carpik kentlesmeye var misiniz denirse, ulkemizde hemen cok hizli bir yol alinir:) ama siyasette veya dusunce kaliplarinda bi reform yapalim mi derseniz unu ipe seriverirler. Cok yavas degisen kati bir dokumuz var. Gencler icin secilme yasinin 18e dusurulmesi guzel de siyasetcile icin ust yas siniri neden konulmaz ki? Adam 93 yasinda baskan seciliyor malezyada:)

  8. Ak parti iktidarı eğer sırf bana oy vermiyorlar diye bir grubu hedef alsaydı(haşhaşi, terör örgütü deseydi) Ak parti kurulduğu günden beri Ak parti ile yıldızı barışmayan, oy vermeyen başka muhafazakar guruplar var ama sayın cumhurbaşkanı o grupları üzecek, rencide edecek ne bir söz söyledi ne de bir davranışta bulundu ama 11 yıl yol arkadaşı olan yeni adı FETÖ ye FETÖ, HAŞHAŞİ vb. sözleri söyledi bi düşünün bakalım ben düşündüm ki sayın Erdoğan her şeyden önce bir siyasetçi oya rey’e ihtiyacı var neden eften büften nedenlerle bir grubu hedef tahtasına koysun ama cemaatin hizmet hareketi olmadığını FETÖ, dış güçlerin maşası olduğunu gördü ve tavrını değiştirdi bunu da milletiyle paylaştı(Erdoğanın en önemli özelliği olanları kamuoyu ile paylaşması) millette gereğini yaptı. Darbe girişimi ile her şey açığa çıkmış oldu (cemaaatin hizmet hareketi olmadığı bir suç şebekesi FETÖ olduğu). FETÖ, FETÖ olmadan önce bütün milleti kandırdı(Özellikle de muhafazakar, mütedeyyin halkımızı. tabi bunun içinde Ak parti camiası başta).Seküler kesim FETÖ diyorken muhafazakarlar seküler kesime kızıyordu ama şimdi muhafazakarlar FETÖ diyor seküler kesim (CHP ve diğerleri) FETÖ ye sahip çıkıyor, kol kanat geriyor(18-25 Aralık tan itibaren) neden böyle oluyor derseniz bana göre seküler kesim Ak parti karşıtlığı üzerinden hareket ediyor kim Ak parti karşıtlığı yaparsa onunla kanka oluveriyor halbuki böyle olmamalıydı. çünkü seküler kesimin dedikleri doğru çıktı(niyetlerinin devleti ele geçirme olduğunu söylüyorlardı) ama sırf Ak parti karşıtlığı nedeniyle yıllarca söylediklerinden vazgeçiverdiler tabi yazık oldu

    • Hayir, sekuler kesimin akp karsitligindan degil o paradoks: kufur tek millettir prensibince dayanisma gosteriyorlar da ondan:) gladyonun a/b si olmaz, hepsi ayni ust akila bagli!

  9. Arkadaşlar ben FETÖ olayına şöyle bakıyorum darbe gecesine kadar FETÖ kelimesini kullanmamakla beraber cemaatin birinci amacının hizmet olmadığını tespit ettim(18-25 Aralık operasyonu ile darbe arası sürede) çünkü amacı hizmet olan devleti yönetenlerle asla mücadeleye girişmez, savaşmaz (hele hele 11 yıllık yol arkadaşıyla, ne istediler de vermedik, yapmadık diyen iktidara karşı savaşmaz ) Ak parti iktidarı herkese ama özellikle bu günkü adı FETÖ olan guruba devletin bütün imkanlarını sundu (iyi niyetle yaptığından eminim) ama onların amacı hizmet değil devleti ele geçirmek olduğu için iktidardan devletin tamamını istediler bunun içinde amacı yolsuzlukları ortaya çıkarmak olmayan operasyonlar yaptılar (yargı ve polis eliyle ) ama elhamdülillah Türk milleti bu oyunu gördü sandıkta oyunu bozdu yine bozacak inşeallah

    • 17/25 aralık baz alınamaz delilleri
      1-erdeğan bayraktarın açıklaması
      2-mehmetkülünk’ün 17aralık günah işleme özgürlüğüne darbedir itirafı
      3-efkanâla’nın bankasya operasyonu önceden bildiği için kaynaklariinı $a çevirdi sözünün gerçek olmadığının açığa çıkması
      4-polisin koyduğu(sabah+ahaber) paraların faiziyle geri ödenmesi.
      5-2014 ten sonra kurulan aktifeğitim sendikası ve 15temmuz ihanetine kadar iktidarın para ödemesi.
      6-reisin akıllılar kaçtı saflar tuzağa düştüler itirafı
      7-bankasyanın önce tmsf eliyle yönetiminin devlete geçmesi
      8-sonra bddk el koymasıyla devlet bankasına dönüşmüş olması
      9-kimse yokmunun 3 kez kapsamlı incelemeye alınması ve suç unsuru bulunmamış olması
      10-basın yayın organlarının denetimi yapılarak piyasaya sürülmesi yani suç olduğunun alınırken biliniyor olması şart
      11-siyasîlerin uyarısı kanundan üstünse şayet referandumda reis hayır diyen vatan hainidir teröristtir demesine rağmen hiç tutuklanan olmadı (bencede olmamalı) oysa hayır söylemi milyonlarca kişi tarafından halen sosyal medya hesaplarında mevcut.
      12- 17/25 yolsuzluktur söyleminden dolayı reis kılıçtarooğluna dava açmadı.
      13- aynısı bahçeli içinde geçerli.

  10. Necip usta parmak kaldirarak Allah birdir işareti yapıyor olsa gerek. Hem her türlü yolsuzluğa giriş, hem de “tevbe ettim bak ben de müslumanim” diye sırıt. Peki, bu dünyada paçayı kurtarsan bile girdigin milyonlarca dolar kul hakkının hesabi n’olucak ey Necip usta, ne dusunuyorsun by hususta?!

    Neyse, bilgi sahibi olduk ve ilginc bir yazı olmuş. Merak uyandırdiğı için biraz mukayese ettim. İki ulke arasinda tek benzerlik esas liderinin siyasi yasaklı olması degil.

    Malezya teknoloji konusunda bizden cok daha becerikli ve üretken. Yüksek teknoloji ihracati bakimindan ki bunlar ucak/havacılık, bilgisayar, eczacilik, bilimsel arastirma ekipmani, elektrik makina techizat türü konulari icine alan arastirma-gelistirme gücüne dayalı ürünler oluyor. Bunlara ait ihracatın imalat sektörünün toplam ihracatındaki payi %43. Bizde ayni rakam % 2.1. İlgi ve ciddi egitimin sonucuna dair bir başka gösterge de Malezyanın ilk astranotunu uzaya yollamış olması (2007). Ismi kalabalik biri, türkçeleştirilmiş haliyle kisaca Dr. Şeyh Muzaffer Mustafa. Bu Allah’ın kulu aynı zamanda uzayda/dünya dışında namaz kılan ilk insan (https://www.youtube.com/watch?v=iqrr8OmhN8s ). Bakınız, müslüman çalışırsa, Kainat’in yaratıcısı Allah, ona uzayda bile namaz kılmayı nasib ediyor. Bu diğer müslümanlara bir örnektir.

    Astranot olarak bir başka örnek te güneydeki komşumuz İsrail’den. Ezbere gitmekten gariban kalmış müslumanlarin hakkıni gaspeden, onlara zaman zaman eziyet eden İsrail! Onlar da uzaya ilk astranotunu epey önce yolladılar. İddialı her ülke için bu bir ulusal onur sembolüdür. Aslında bir savaş ucağı pilotu olan ve astranot olarak tekrar eğitimden geçen Ilan Ramon, ABDli astranotlarla uzay mekiği Kolombiya ile birlikte gitti. ABD-İsrail işbirliğinin sembolüydü adeta bu gidiş. Ancak, dönemediler! Allah (Al İlah = The God, The one and only God, Evrensel Rab!) onları başarısız eyledi. Ve uzay mekiği dönerken atmosfere girişte hepsi cayır cayır yandılar. Can kaybına-o canlara üzülmez mi insan, yazık! Milyonlar arasında seyrederken benim de cız etti kalbim. Ancak, sonradan düşündüm, alınması gereken bir ibret var burada-ABD/siyonist İsrail işbirliği müslümanlara haksızlık yaptığı sürece daha kimbilir ne ibretler gösterecek gelecek. Bize de gösterir, gösteriyor zaten! Ancak rekabette muzaffer kılınmanın tek bir şartı var; Müslümanların ezberciliği bırakıp çalışmada onlardan geri kalmayacak şekilde disiplinle çalışmaları. Başka bir deyişle, ezbere müslümanlık değil, akıl ve iman sentezinin gerektirdiği şekilde hiçbir yamukluğa-yolubozukluğa-yolsuzluğa-aşağılığa tenezzül etmeden adam gibi çalışmak, yani layıkıyla müslümanlık!

    Konuya dönelim. Başarılarına bakılırsa Malezyalıların müslümanlıkları bizimki kadar “ezbere müslümanlık” degil! Anlaşılan, Türkiye’deki Osmanlı torunlarının Malezyalılardan öğreneceği çok şey var!

    Bizim, teknoloji üretimi konusunda bu kadar geri kalmamızın belki de en önemli sebebi ülkenin bu işe yatkın genç elemanlarına sahip çıkamamasıdır. Bir çoğu ülkeden değişik sebeplerle ayrılarak bir daha pek uğramıyor, yani beyin göçü! Bunlar ulkede kalsalar ne yapacaklar onun-bunun siyasi torpilli işleri, işinin ehli bu parlak elemenlara mi nasib olacak? Ülkede kalanların önemli bir kısmı iş alanları olmadıgı için salla-başını al maaşını taktiği ile köreltiliyor, veya da baba meslegi bakkallık-çakkallık, inşaat vs. Neticede pek işe yaramıyor. Büyük iddialarla işbaşına gelen bizimkilerin yüz karalarından biri de budur. Yani, memleketin hayrina odaklanacak ne konular varken ve meydan birçok konuda tamamen boşken, yamuk işlerle kendilerini rezil kepaze ettiler ve şimdi 50+1’e talim !!

  11. Böyle bir yazıya yorum yazmak zor; ama ben deneyeceğim.
    Neden mi? İzah edeyim:
    Malezya bir İslam ülkesi.
    İslam ülkesinde siyaset, maalesef her türlü hile ve desisenin meşruiyetini dinden almaya çalışıyor. Bu, cahil halk ve çıkarcıların da işine geliyor. Dış ülkeler de bunu fırsata çevirerek iç ve dış siyasette ZAAF olarak kullanıyorlar.
    İslam Dünyasının şöyle bir sorunu var:
    1. İslam ülkeleri, ideoloji olarak DEMOKRASİ’yi reddettikleri için halkın iradesini ciddiye almıyorlar.
    2. İslam’ı İSTİŞARE dini olarak değil de BİAT VE İTAAT dini olarak görüyorlar.
    3. Dini cami, başörtüsü ve ilmihal bilgisinden ibaret zannediyorlar.
    4. Dış dünyaya açılmayı KÜFÜR, BİD’TA, MODERNİZM VE ZINDIKLIK olarak niteliyorlar.
    5. Bu politika, yabancı ülkelerin de işine geliyor.
    Böylece alan da memnun veren de memnun.
    İtiraz edenler de öyle veya böyle refüze ediliyorlar..
    Vesselam

    • Yorumu zor dediğiniz konuya bakın biri yukarda ne biçim yorum yapmış! sizinkinden tam iki dakika sonra! Bu müslümanlar bizimkiler gibi kendini beğenmiş, “ezbere müslüman” değil. Rakamlar onu gösteriyor!

  12. Sorun Ekseriyette
    Ekseriyet sistemi istikrasızlık sistemidir. Herkes ekseriyet elde etmek için çabalar. Herkes oy peşinde koşar. Sonunda en kararsız olan ülkeyi yönetir. Ülke yönetilmezse derin devlet ortaya çıkar ve o yönetmeye başlar. ABD’de Sermaye, İngiltere’de krallık derin güç oluşturur. Batı ülkeleri rejim değiştirmek suretiyle istikrarsızlıklarını sürdürürler. İslam devletleri ise yöneticilerini değiştirmekle istikrarsızlıklarını sürdürürler. İnsanlığın huzura erebilmesi için merkezi ekseriyet sisteminden vaz geçilmesi gerekir.
    Bunun için bağımsız ocak ve bucak sistemleri ile doğrudan yönetim sistemi gelmelidir. İl, ülke ve insanlık merkez bucaklardan oluşmalıdır. Hükmeden değil hizmet eden bucaklar olmalıdır. Kurallar ekseriyetle değil istişare ile bucak başkanları tarafından alınmalı, ilgililerin hakemlere gitme yetkisi olmalıdır. Hakemlerden oluşan yargı son karar mercii olmalıdır. Silahlı güç hakem kararlarının uygulanması için kullanılmalıdır.
    İnsanlık istese de istetemese de, kanla veya kansız Adil Düzen, Kur’an düzeni gelecektir.

Yoruma kapalı.